Cilt:58 Sayı:02 (2018)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 32
  • Item
    Üniversite öğrencilerinin ınstagram'daki benlik sunumları
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Gündüz, Ali; Other; Other
    Bu çalışma, Web 2.0 teknolojisiyle oluşturulan görsel paylaşım temelli, interaktif bir sosyal medya ağı olan Instagram üzerinedir. Aktif Instagram kullanıcısı olan üniversite öğrencilerinin kullanım pratikleri, temel olarak Erving Goffman'ın benlik sunumu kavramsallaştırması çerçevesinde, sembolik etkileşimci bir bakış açısıyla incelenmiştir. Pratikler, bakma hazzı, görme biçimleri, karnavalesk, ayna evresi (mirror stage), skopofili (gözetlemecilik) ve voyorizm (dikizlemecilik) gibi kavramlarla tartışılmıştır. Bu bağlamda, Goffman'ın benlik sunumu çerçevesinden hareket edilerek oyuncu, vitrin, rol, izlenim, performans gibi kavramlar kullanılmıştır. Var olan durumdan farklı, kurgusal paylaşım yapmanın problematize edildiği bu çalışmada Mersin Üniversitesi öğrencisi 11 katılımcıyla derinlemesine mülakat yapılmış, katılımcıların Instagram deneyimleri konusunda veriler toplanmıştır. Araçsal durum çalışmasıyla (instrumental case study) analiz edilen bu veriler; sosyal medyanın, kullanıcıların etkileşim ortamlarının, gündelik hayat ve sanal hayat arasındaki farkın ve paylaşım tasarımlarının anlaşılmasına ışık tutmuştur. Bunlara ek olarak Instagram'ın kullanım pratiklerinden yola çıkılarak Instagram'la ilgili terimleri anlatan bir sözlük oluşturulmuştur. Sonuç olaraksa; görülmekten haz alan kullanıcıların, Instagram sahnesinde kusursuz bir performans sergilemek için çaba göstererek paylaşım tasarımlarına zaman harcadıkları, titiz birer tasarımcı oldukları, profillerindeki görünürlüklerine özen gösterdikleri anlaşılmıştır. Kullanıcıların başkalarıyla olan etkileşimlerinde yorum alma, beğenilme, izlenilme gibi pratikleri oldukça değerli bulup, bu durumlardan duygusal doyum sağladıkları ve kimi zaman da sahne önü ve arkasının farklılaştığı paylaşımlarda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır. Kullanıcıların sadece beğeni almak ya da görüntülenme sayısını yüksek tutmak için bile düzenli olarak bu mecrada vakit geçirdikleri ve beğeni ya da takipçi sayısını yükseltmek için karşılıklı beğeni ve takip yaptıkları sonuçları da saptanmıştır.
  • Item
    Malta dili üzerine tarihsel bir bakış
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kurtulmuş, Gamze Yücetürk; Other; Other
    Malta, küçük bir ada ülkesi olmasına rağmen, bulunduğu konum sebebiyle çok çeşitli milletlerin izlerinin görüldüğü önemli bir tarihe ve sürekli yenilenen, biçim değiştiren bir dile sahiptir. Arapçanın bir lehçesi olan bu dil, Latin harfleriyle yazılan tek Sami dildir. Dünya genelinde Maltaca çalışmaları, özellikle son yıllarda artmaya başlamış ve bu dil üzerine konferanslar düzenlenmiş, “Malta Centre”, “International Association of Maltese Linguistics” gibi dil merkezleri/dernekler kurulmuştur. Malta, çok derin dilsel ve politik tarihe sahipken Türkiye'de sadece Malta sürgünleri ve Osmanlı Devleti'nin 1565 yılındaki kuşatması üzerine yayınlara rastlanmaktadır. Malta dili ya da edebiyatına dair neredeyse hiç çalışma bulunmamaktadır. Bu makalede, söz konusu dilin kökeni, geçirdiği evreler, edebî dilin oluşumu ve bugünkü Maltaca üzerinde durulacaktır.
  • Item
    İstanbul’daki halk kütüphanelerinde okul öncesi dönem çocukları
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Yıldız, Asiye Kakırman; Other; Other
    Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de okul öncesi eğitim konusu özellikle 2000'li yıllarda önemli gündem konuları arasında yer almış; okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve desteklenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor olsa da, asıl önemli olan bu yaygınlaştırma çalışmalarına paralel olarak, okul dışı ücretsiz eğitim hizmetlerini desteklemeye yönelik çalışmaların geliştirilmesidir. Kendileri için özel alanlar ve programlar hazırlanmış olan farklı sosyo-ekonomik çevreden gelen çocukların halk kütüphanelerine erişiminin sağlanması ile çocuklar arasındaki akademik farkları eşitlemek ve duygusal kırılganlıkları azaltabilmek için çok önemli bir fırsat elde edilmiş olacaktır. Nitekim erken yaşlardan itibaren kütüphane kullanımı desteklenen çocuklar, büyük olasılıkla ileriki yıllarda da kütüphane kullanıcısı olarak kalacaklardır. Fakat milli eğitim sistemi ile kütüphaneler arasında organik bağın kurulmamış olması, Türk Kütüphaneciliğinin mekân, kullanıcı ve hizmet olarak gruplanabilecek sorunlarının temeli olarak da gösterilebilir. Nitekim 6- 17 yaş arası çocuk ve gençlerin hayatlarında zorunlu bir sürecin temelini oluşturan milli eğitim müfredatının, kitap okuyan ve kütüphaneyi üçüncü mekân olarak kullanan insan tipini yetiştirecek biçimde düzenlenmemiş olması kütüphane-okul arasındaki işbirliğinin kurulmasına ve çocuk ve gençlerin bu işbirliğinin doğal bir üyesi olmasına engel olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, İstanbul'daki halk kütüphanelerindeki çocuk bölümlerinde, okul öncesi dönem çocukları için ayrılmış olan alanların uygunluğunu analiz etmektir. Bu çalışma kapsamında, halk kütüphanelerinde en az %25 oranında temsil edilmesi gereken çocuk bölümlerinin koleksiyon, hizmetler, faaliyetler ve mekân olarak ne kadar etkin olduğu ve halk kütüphanelerinin hizmet planlarını oluştururken okul öncesi dönem çocuklarına bu planlamada ne ölçüde yer verdiği analiz edilmiştir. Bu analizleri gerçekleştirmek için, İstanbul'un farklı bölgelerinde faaliyet gösteren 30 tane halk kütüphanesinde bu çalışmalar yapılmıştır. Çalışmada kullanılan veri toplama formları 5 faktör altında 20 kriterden oluşmaktadır.
  • Item
    James J. Gibson’ın görsel algı kuramının bedenlenmiş biliş kavramı bağlamında bir tartışması
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kadıhasanoğlu, Didem; Other; Other
    Bu makalede, James J. Gibson'ın görsel algı kuramının bedenlenmiş biliş kavramı bağlamında bir tartışması sunulmaktadır. Gibson'ın görsel algı kuramı, ilk olarak, Clark (348) tarafından öne sürülen basit bedenleme ve radikal bedenlenme ayrımı çerçevesinde tartışılmıştır. Daha sonra, Gibson'ın kuramı, Sharpiro tarafından önerilen kavramlaştırma, değiştirme ve oluşturma kategorileri bağlamında tartışılmıştır (Embodied Cognition: New… 4). Ardından Gibson'ın kuramı, bilişsel gelişime dinamik yaklaşım (Thelen ve diğerleri 1), algıya duyusal motor yaklaşım (O'Regan ve Noë, “A sensory motor account…” 1; O'Regan ve Noë, “What is it like…” 1) ve bilişe enaktif yaklaşım (Varela ve diğerleri 1) gibi bedenlenmeyi savunan diğer çalışmalar ile karşılaştırılmış; Gibson'ın kuramı ve bu çalışmalar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar vurgulanmıştır. Makalenin sonunda bedenlenmenin Gibson'ın kuramındaki anlamına yönelik bir özet sunulmuştur.
  • Item
    Üniversite son sınıf öğrencilerinin mezuniyet stresiyle başa çıkma tarzları ile romantik bağlanmanın ilişkisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Ayva, Ayşe Tuğçe; Other; Other
  • Item
    Haset ve kıskançlığın tanımlanması ve klinik görünümü
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Tuna, Ezgi; Other; Other
    Haset ve kıskançlık, birbirinden önemli noktalarda ayrışan; fakat günlük hayatta sıkça birbiriyle karıştırılan karmaşık duygulardır. Haset, bir başkasının sahip olduğu ve bizde olmayan bir şey ya da özellik karşısında hissettiğimiz duygu iken; kıskançlık, bizim için önemli bir ilişkinin üçüncü bir kişinin varlığı sebebiyle tehdit altında olduğunu düşündüğümüzde ortaya çıkan duygudur. Dolayısıyla, hasette iki kişilik, kıskançlıkta ise üç kişilik bir yapı mevcuttur. Melanie Klein'a göre haset doğumdan sonra bebeğin meme ile kurduğu sevgi ve nefret ilişkisinde temellenir; kıskançlık ise gelişimsel olarak hasetten sonra gelir ve hasetin çözümlenmesinde rol oynar. Haset ve kıskançlık, temelde işlevsel duygular olsa da, kişinin ve ilişkilerin işlevselliğini bozarak patolojik boyuta ulaşabilirler. Bu makalede haset ve kıskançlık tanımlanmış, birbirleriyle benzer ve farklı yanları ortaya konulmuş ve hangi durumlarda işlevselliklerini yitirerek psikopatolojinin bir parçası oldukları incelenmiştir.
  • Item
    I.Ulusal mimarlık döneminin ankara’da bir temsilcisi: harita umum müdürlüğü binası
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Sunay, Serkan; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Türkiye Cumhuriyetinin harita üretme ihtiyacına yönelik inşa edilmiş ve aynı zamanda bir okul vazifesi görmüş “Harita Umum Müdürlüğü” binası, halen sahip olduğu sanatsal ve mimari vasıflarıyla I. Ulusal Mimarlık Dönemi'nin başkentteki önemli bir temsilcisi olarak kabul edilmelidir. Bugüne kadar bina hakkında sanat ve mimarlık tarihi bakımından ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır. Bu makalede binanın inşa sürecini hazırlayan faktörler, ne zaman inşa edildiği, mimari ve sanatsal özellikleri aydınlatılmaya çalışılmış; Cumhuriyet arşivlerindeki belgeler taranarak edinilen bilgiler ışığında inşa süreci ve tarihi belirlenmiş; bina, plan, cephe karakteristikleri, sanatsal ve mimari vasıfları ile tanıtılarak ait olduğu I. Ulusal Mimarlık dönemi içerisindeki yeri ve önemi üzerinde durulmak istenmiştir.
  • Item
    Kula’da bulunan bir grup karamanlıca mezar taşı üzerine tespitler
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Bozer, Rüstem; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Ege bölgesinde Karamanlıca yazılı örnekler, şimdiki bilgilerimizle ilk kez Kula'da tespit edilmiştir. Bazı evlerin kitabelerindeki kısıtlı yazılardan başka bolca yazı mezar taşlarında yer alır. Bugün Kula Belediyesi deposunda korunan ve bir kısmının Eski Kilise'den getirildiğini tespit ettiğimiz örnekler bu yazının konusunu teşkil eder. 1817 ile 1883 yılları arasına tarihli bu mezar taşlarının bir kısmı birden fazla kişi için kullanılmış olup, bazılarında şiirsel ifadelere, bitkisel ve geometrik süslemelere ve mesleki sembollere rastlanmaktadır. Mermerden genel olarak dikdörtgen biçimindeki Karamanlıca yazılmış bu taşlardan çoğu kırık olsa da genellikle yazıları okunabilir durumdadır. Büyük harf kullanımının daha yaygın olduğu metinler, Kula'daki gayrimüslimler hakkında bazı bilgiler sunar.
  • Item
    İstemli ve istemsiz otobiyografik anılara ulaşmada doğrudan ve üretici geri çağırmanın rolü
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Ersoy, Pınar Kurdoğlu; Other; Other
    Otobiyografik anılara ulaşmada, doğrudan (direct) ve üretici (generative) geri çağırma olarak bilinen iki farklı mekanizma işlemektedir. Günümüze dek yapılan çalışmalarda, bu iki geri çağırma mekanızmasının neden olduğu farklar yalnızca istemli bir hatırlama süreci sonrasında elde edilen anıların karşılaştırılmasıyla incelenmiştir. Ayrıca, istemli ve istemsiz otobiyografik anıları karşılaştıran çalışmaların neredeyse tamamında geri çağırma mekanizmalarının etkisi dikkate alınmamıştır. Bu çalışma, istemsiz otobiyografik anılara da doğrudan geri çağırma mekanizmasıyla erişildiği kabulünden yola çıkarak istemsiz otobiyografik anıları (İ-OA), doğrudan (D+OA) ve üretici geri çağırma (Ü+OA) ile erişilen istemli otobiyografik anılar ile grup-içi bir desende karşılaştıran ilk çalışmadır. İstemsiz anılar Uyanıklık Görevi, istemli anılar Galton-Crovitz anahtar sözcük yöntemi kullanılarak iki ayrı oturumda toplanmıştır. Bulgular, her iki oturuma da katılan 62 kişiden (44 kadın, 18 erkek) elde edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, D+OA'lar istemli bir şekilde hatırlanıyor olmasına karşın, çoğu özelliği açısından aynı geri çağırma mekanizmasını kullanan İ-OA'lar ile benzerlik göstermektedir. Özetle, Ü+OA'lara kıyasla, hem D+OA'lar hem de İ-OA'lar daha kısa sürede hatırlanmıştır. Ayrıca, bu anılar daha belirgin ve duygusal etkileri daha yüksek olan anılar olmuştur. Aynı sözcükler ile tetiklenen istemli ve istemsiz anılar arasında belirginlik açısından anlamlı bir fark bulunmaması ise İ-OA'ların belirginlikteki üstünlüğünün kişisel olarak ayırt edici ipuçlarıyla tetiklenmelerinden kaynaklandığına işaret etmektedir. Ek olarak, yakın geçmişte yaşanmış bir olayın istemli ya da istemsiz hatırlanmasında çoğu fenomenolojik değerlendirme açısından fark bulunmamıştır. Kısaca, bulgular, istemli ve istemsiz anılar arasındaki farkların genel olarak, kasıtlı ya da kendiliğinden oluşan bir hatırlamadan ziyade, geri çağırma mekanizmalarından ileri geldiğine işaret etmektedir.
  • Item
    Dijitalleştirilen kültürel mirasa açık erişim: türkiye için bir model önerisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Yılmaz, Bülent; Other; Other
    Küreselleşmenin etkisiyle homojenleşen kültürel değerler, ulusları yerel kültürlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Kültür varlıklarının korunmasına ve ait olduğu toplumla birlikte tanınmasına ilişkin duyarlılık, kültürel miras ürünlerini sürdürülebilir bir anlayışla koruma ve kitlesel düzeyde erişilebilir kılma çabalarını artırmıştır. Kültürel miras ürünlerine engelsiz erişim kütüphane, arşiv ve müze gibi kültürel bellek kurumlarının dijital kapılarını aralamaları ve web üzerindeki görünürlüklerini artırmalarıyla sağlanabilir. Bu çalışmanın amacı -Türkiye örneğinde- dijitalleştirilen kültürel mirasa açık erişim sağlanmasına öncülük edecek bir model önermektir. Kültürel mirasa açık erişimin yasal, teknik, idari ve mali süreçlerine rehberlik etmesi beklenen modelin, kültürel miras ürünlerinin evrensel düzeyde keşfedilmesine, bireysel ve toplumsal bağlamda yaratıcılığın gelişmesine ve kültürel miras yönetiminde standart yaklaşımların benimsenmesine de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Item
    Beckett'in not I oyununda dilin tersyüz edilmesi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Nebioğlu, Rahime Çokay; Other; Other
    Beckett'in tiyatro oyunları dilin ve öznelliğin sınırlarını, dil ve öznenin içten yıkımını gerçekleştirene değin zorlar. Bu sınırların zorlanıp esnetilmesi, aslında bir bakıma bu sınırlar içerisinde ve bu sınırlar sayesinde yaratılan epistemolojik kategorilerin ortadan kaldırılma girişimidir. Not I (1972), dilin ve öznelliğin olasılıklarının en son noktasına kadar zorlanıp esnetildiği ve sonuç olarak dil ve öznenin ters yüz edilip kendi sınırlarının dışına ulaştığı oyunlardan biridir. Dilin ve öznelliğin içi ve dışıyla yapılan bu radikal oynamalar, Lacan'ın özün oluşumu ve yıkımına dair teorilerinin somut birer yansıması gibidir. Ancak dilin ve öznelliğin sınırlarını irdelerken, Beckett Lacan'a göre oldukça olumlayıcı bir yaklaşım sergiler. Lacancı psikanalizde, parçalanmış dil ve özne psikotik çöküntünün belirtisi olarak kabul edilip bir acı ve sorun kaynağı olarak görülürken, Beckett'te yaratıcı ve iyileştirici bir karşı gelişi temsil eder. Bu bağlamda, bu çalışma Not I oyununu Lacan'ın teorileri ışığında incelemeyi ve oyunun öznenin dil içerisindeki konumunu bir yandan nasıl somutlaştırdığını ve bir yandan da nasıl sorunsallaştırdığını, Lacan ve Beckett'in düşünceleri arasındaki benzerlik ve farklılıklara ışık tutarak irdelemeyi amaçlamaktadır.
  • Item
    Bir dis/ütopya olarak pozitivizm karşısında farklı bilimsel yaklaşımlar
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Çelik, Ezgi Ece; Other; Other
    Toplumsal gelişmenin ancak bilimsel gelişmeyle sağlanabileceği savına ve çizgisel ilerleme fikrine dayanan pozitivizm, Auguste Comte tarafından Baconcı bilim ütopyası misali putlardan kurtarıcı bir bilim hareketi olarak ortaya konmuşsa da, indirgemeci tavrından ve daha sonra neo-pozitivistlerce geliştirilen kimi savlarından dolayı kendi putlarını yaratarak epistemolojik ufku kısıtlayan bir yaklaşım haline gelmiştir. Bu çalışmada amaçlanan, pozitivizm ile bilimin neliği tartışmasındaki anlam problematiğine değinerek, pozitivist bilim görüşünün sığlaştırıcı etkilerine karşı farklı bilim tasarımlarını tartışmaya açmaktır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle pozitivizmin tarihine değinilecek; ardından Popper ve Adorno arasındaki tartışmadan söz edilecek ve sonrasında farklı bilim tasarımları ve disiplinlerarası güncel çalışmalar, bilgi alanındaki verimlilik, güvenilirlik ve toplumsal sorumluluk bakımından değerlendirilmeye çalışılacaktır.
  • Item
    İstanbul öğretmenlerinin bursa seyahati ve Mustafa Kemal Paşa'nın başöğretmenliğe geçiş konuşması
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Özcan, Halil; Other; Other
    Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz sonrası bir yandan kazanılan zaferi kalıcı hâle getirebilmek için çareler ararken, bir yandan da hiçbir gecikmeye fırsat vermeden ve zaferin rehavetine kapılmadan geleceğin inşası savaşımına hazırlık yaptı. Bu kapsamda mesajlarını vermek ve programını açıklamak üzere seçtiği yer on dört gün kaldığı Bursa oldu. Bursa, Osmanlı Devleti'nin ilk başkentiydi ve işgalden henüz kurtulmuştu. Bu tarihi mekânda, Bursa öğretmenleriyle birlikte İstanbul'dan gelecek olan öğretmenlere hitap edecekti. Ancak, Osmanlı Devleti'nin mevcut başkenti olan İstanbul da henüz işgal altındaydı. Bursa'da kazandığı zaferle gururlanan bir komutan değil, geleceği ilim ve fen temelinde kurmak isteyen bir teorisyen ve inkılâpçı olarak öğretmenlerin karşısına çıktı ve geleceğin mesajlarını verdi. Belli ki bu zorlu İstiklal Savaşı'nı kazanacağını biliyordu ve geleceğin de planına hazırlıklıydı. İşgallere karşı Bağımsızlık Zaferini topyekûn bir milletin seferberliği ile askerî cephede kazanmıştı. Kuruluşun ve aydınlanmanın zaferini akıl ve bilim temelinde eğitim ordusu ile kazanmak için mücadele başlatacaktı. Eğitim ordusunun neferleri olan öğretmenler, Anadolu'ya eğitim ışıklarını götürecekler ve aydınlanmanın öncüleri olacaktı. Buna bağlı olarak, İstanbul'dan zaferini tebrik etmek için Bursa'ya gelen öğretmenler aracılığıyla tüm öğretmenlere ilim ve fen temelinde milletimizi aydınlatma görevi verdi. Bu kapsamda, İstanbul öğretmenlerinin seyahatlerinin incelenmesi ve Mustafa Kemal Paşa'nın Bursa'da öğretmenlere yaptığı konuşmanın Amasya Tamimi ile gerekçe ve yöntem açısından benzerliklerinin ilk defa yapılmış olması bu çalışmanın özgün yanını oluşturmaktadır.
  • Item
    Tereddütlü Modernistler: Huxley ve Tanpınar ses sese karşı ve huzur romanlarının karşılaştırması
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kaya, Hilal; Other; Other
    Bu çalışma, Aldous Leonard Huxley ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın modernite ve modernizasyon bağlamında hoşnutsuzluğu açısından, Huzur'un (1949) Ses Sese Karşı (1928) ile ne ölçüde bağ kurduğunu ve/veya tezat içerisinde olduğunu incelemeyi amaçlamaktadır. Bu yazı farklı bağlamlarda oluşturulmuş fakat benzer endişeler yansıtan iki romanın mukayeseli bir çalışmasıdır. Temel olarak bu inceleme, Huxley ve Tanpınar'ın romanlarının, onların modernite ve modernizasyona karşı takındıkları eleştirel tavrı sergilediğini öne sürmektedir. Romanlardaki teknik ve tematik benzerlik ve farklılıkların analizi, romanların modernite ve modernizasyon eleştirisini hangi şekillerde yaptıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bilhassa, bu çalışma, Huxley'nin moderniteyi Batı ile eş tutan bir bakış açısıyla kavradığını ve bu modernite anlayışını Ses Sese Karşı romanında ön plana çıkardığını iddia etmektedir. Fakat Tanpınar'ın modernite anlayışı Huzur'da sergilediği kadarıyla Huxley'nin romanında belirttiğinden çok farklıdır çünkü Tanpınar'ın romanını da şekillendiren modern felsefesi, 'yerel' ve 'çok-merkezli' bir modernite anlayışına dayanmaktadır. Son olarak, bu çalışma, her ne kadar yazarların modernite anlayışında romanlarında belirtildiği kadarıyla farlılıklar olsa da her iki yazarın da modernite anlayışından hoşnutsuz olduğunu ve romanlarında benzer bir teşhiste bulunmuş olduğunu vurgulamaktadır. Huxley ve Tanpınar'ın teşhisi, modern yaşamdaki harmoni ve bütünlük hissi yoksunluğudur; bu Huxley için Batı dünyasını, Tanpınar için ise ülkesi, Türkiye'yi, işaret etmektedir.
  • Item
    “Kesinliğin genel merkezi”ne doğru deneyimsel bir üst-seyahat: Giorgio Manganelli'nin Hindistanı
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Bedin, Cristiano; Other; Other
    Bu çalışma Giorgio Manganelli'nin “Esperimento con l'India” (Hindistan'la Deney) adlı seyahat kitabını incelemeye hedeenmektedir. Özellikle bu eserin neden bir üst-seyahat ve başka bir deyişle, seyyahın var olan edebi, popüler ve stereotipli bilgilerini yeniden şekillendiren bir tecrübe olduğunun vurgulanması istenmektedir. Nitekim Manganelli'nin eserinde, Batılı ilerici entelektüellerin tipik Avrupa merkezciliğinden uzaklaşıp, Hint kültürü ve tinselliğine dalma süreci tamamlanmaktadır. Seyahat, Bombay'dan başlayıp, Goa, Madras ve Kalküta'dan geçerek Delhi'de biter ve kendinden o kendisine oldukça yabancı olan bir kültür tarafından şaşırtılan yazarın aşamalı bir devingenliği olarak addedilir. Yabancılaşma süreci, seyahatin Hint gerçekliğinde tamamen kaybolmasıyla zirveye ulaşan derin bir huzursuzluk ve psikolojik bir hastalık gibi hissedilmektedir. 20. yüzyılın İtalyan edebiyatındaki en ilginç seyahat “deneyi” olan Manganelli'nin tecrübesini, Avrupalı diğer seyyahların gerçekleştirdiklerinden farklı bir Hindistan'a doğru yapılan bir seyahat olarak görmek mümkündür.
  • Item
    Peter Ackroyd'un Dan Leno and the Limehouse Golem'inde Londra haritacılığı: bir katilin zihninde gezintiler
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Tekin, Kuğu; Other; Other
    Bu makale Peter Ackroyd'un Dan Leno and the Limehouse Golem başlıklı romanındaki şiddet olgusunu incelemektedir. Makale romandaki şiddetin kaynağı olan şehir imgesi ile baş karakter arasındaki ilişkiyi ele alır. Makaleye göre okuyucunun gerçek kimliğini ancak romanın sonunda anlayabildiği acımasız seri katili yaratan, besleyen ve bir sonraki katliam için sürekli cesaretlendirerek adeta bir canavara dönüştüren on dokuzuncu yüzyıl Viktorya Dönemi Londra'sının sosyo-ekonomik koşullarında hüküm süren fiziksel ve psikolojik güçlerdir.Yaşadığı tüm zorlukları aşarak çocukluk hayallerini gerçekleştiren ve genç yaşta başarılı bir müzikhol oyuncusu olan Elizabeth Cree kanlı sanatını makrokozmik bir tiyatro sahnesi olarak betimlenen Londra'da izleyicilerin beğenisine sunmaktadır.Katilin kurbanları arasında etnik köken, sınıf, cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaması, okuyucunun katilin motivasyonunu anlamlandırarak mantıklı bir sebep-sonuç ilişkisi kurmasına engel olur. Postmodern anlatım teknikleri kullanılarak oluşturulan olay örgüsü yazarın hem dedektif romanı geleneğine meydan okuyarak türü yeniden kurgulamasını hem de okuyucunun önyargı ve varsayıma dayanan suç kavramı ve suçlu psikolojisi ile ilgili yerleşik algılarını yeniden sorgulamasını sağlar. Sonuç olarak makale bir Viktorya Dönemi metropolü olan Londra sakinlerine eşit sosyo-ekonomik, sanatsal fırsatlar sağlayabiliyor mu? Yoksa şehir yoksul, zayıf, yoksun sakinlerini, özellikle kadınları, bir canavar gibi çiğnemeden yutup posalarını tükürüyor mu?Londra'nın özgün tarihçesi ve kimliğini seri katilin yaşam öyküsü ve kimliği ile örtüştürmek olası mıdır? Etimoljik açıdan isminin kökeni “şiddet” kelimesine dayanan bir şehir olan Londra, alt sınıftan, nefret duyguları ile büyütülmüş bir karakterin zihinsel haritasına dönüştüğünde ne olur? gibi sorulara cevap aramaktadır.
  • Item
    Türkiye'de bilgi yoğun iş hizmetlerinin (BYİH) bölgesel uzmanlaşma örüntüsü
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Yılmaz, Mutlu; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Bilgi Yoğun İş Hizmetleri (BYİH), ekonomik kalkınma ve yenilikçiliğinin önemli itici gücü olarak algılanmaktadır. BYİH genel olarak, ekonomik güç, bilgi üretimi ve bilgi transferi ile ilgili olarak bölgesel ve ulusal ölçekte kalkınmanın en önemli alanlarından biridir ve bu nedenle BYİH'nin coğrafi yoğunluğunun bölgeler açısından kritik bir faktör olması beklenmektedir. Bu makale, bilgi-yoğun iş hizmetleri faaliyetleri kavramını tanıtmayı ve bölgesel kalkınmada BYİH'nin rolünü, özellikle bölgesel uzmanlaşma açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla detaylı sektör verilerinden yararlanılmıştır. BYİH faaliyetleri üretici hizmetlerin bir alt dalı olarak görülmekte ve 10 alt sektörde tanımlanmaktadır. Bu 10 alt sektör, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'ndan alınan 2009 ve 2015 yıllarına ait işyeri ve istihdam sayısı ile ciro verilerine göre analiz edilmektedir. Bu analizler Türkiye'deki 26 adet Düzey-2 bölgesi üzerinden yapılmıştır. Analiz için yerelleşme katsayısı (LQ) tekniği kullanılmaktadır. Sonuçlar, telekomünikasyon sektörü dışında tüm BYİH sektörlerinin büyük şehirlerde uzmanlaştığını göstermektedir. BYİH'nin bölgesel uzmanlaşma örüntüsünü ortaya koymak, bölgesel planlara ve politika yapıcılara yol göstermesi açısından önem taşımaktadır.
  • Item
    Bilince duyulan güven ve ahlâksal önyargılar arasındaki etkileşimlere yönelik bir sorgulama: herkes kendi için yaşar ve tanrı herkese karşıdır
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Çağlıyan, Çağdaş Emrah; Other; Other
    İnsanların soyutlama ve kavram yaratma yetisi, onların günden güne yalnızca kendi yaratımları olan bu kavramlarla kuşatılmasını getirmiş, kendi bilinçlerinin sarsılmazlığına yönelik inancını pekiştirmiştir. Böylece, olasıdır ki, insanın doğayla arasındaki uzaklık daha da aşılmaz olmuştur. Peki, bilinç doğayı açıklama gücüne sahip midir ve daha da önemlisi, bilinçli bir varlık tasarımına sahip olmak, nasıl bir ahlâk anlayışı doğurur? Günlük yaşantımızda, dağarcığımızdaki kavramların dışsal dünyayı açıkladığına yönelik inancımız tamdır. Bu dünyayı kavrama ayrıcalığına sahip olduğumuz için, onun içerdiği zorunluluklardan bağışık olduğumuzu, eylemlerimizi özgür istencimiz uyarınca belirlediğimizi düşünürüz. Ancak Friedrich Nietzsche'ye göre, bu yöndeki sanılarımız yanılgıdan ibarettir; insanların bilinç sahibi varlıklar olmalarının ve kendi kavram dağarcıklarını oluşturmalarının ardında aslında, bedensel güçsüzlükten kaynaklanan bir zorunluluk bulunur. İnsanlar, güçsüz varlıklar olarak hayatta kalabilmek için, dünyayı kendi kavramlarıyla anlamlandırmaya mecburdur; ancak bu kavramlar, doğadaki zenginliği, “aynı olmayanı aynılaştırma” yoluyla budayan ortak eğretilemelerden ibarettir. İnsan, içselleştirdiği bu gönüllü yanılgıyı ahlâksal yaşantısına da yansıtır ve ortak kabuller uyarınca başkalarını sınıflandırabileceğine, onları yargılayabileceğine inanır. Çünkü bilinç, istenç özgürlüğünü, özgür istence ilişkin düşünce ise, kişileri eylemlerinden soyutlayabileceğimize yönelik bir önkabulü içerir. Ancak Nietzsche'ye göre bu varsayım tümüyle dayanaksızdır. Çünkü kişileri eylemlerinden sorumlu tutmak, güçlü olanın gücünü dışavurmasını engelleme amacı taşır ve hınç duygusundan kaynaklanır. İnsanlar ise, gerçekleştirdikleri eylemleri ortaya koymama özgürlüğüne sahip değildir, en bilinçli görünen eylemlerin ardında dahi içgüdüsel belirlenimler vardır ve dolayısıyla doğal zorunluluğa tabidir. Çalışmamızda, Nietzsche'nin gündelik bilinç kavrayışımız ve bu çerçevede gelişen ahlâksal varsayımlarımız arasında kurduğu bağlantıyı ve bu konudaki kabullerimize yönelttiği eleştirileri irdeleyeceğiz. Bu bağlamda, incelememizde yararlanacağımız film, Herkes Kendi İçin Yaşar ve Tanrı Herkese Karşıdır (Jeder für Sich und Gott gegen Alle, Werner Herzog, 1974) olacaktır. İlk gençlik yıllarına kadar bir mahzende tutularak toplumdan yalıtılmış, böylece ortak kavram evreni ve ahlâksal kabullerden bağışık kalmış bir başkarakterin yer aldığı bu film, incelememiz için uygun bir örnek oluşturmaktadır. Bu bakımdan, söz konusu film, ilerlediğimiz izlekteki sorgulamalarımızı derinleştirdiği yönleriyle irdelenmiştir.
  • Item
    70'li Polonyalı yazarlarda popülizmin ve pop kültürün etkisiyle gelişen pop fraksiyon üzerine
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Mıkolajczyk, Dorota Anna; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    1989 yılında komünist rejimin son bulmasının ardından Polonya demokrasiyle birlikte kurulan yeni bir düzeni kabullenerek yeni bir döneme girmiştir. Polonya'nın yeni düzeninde ortaya çıkan yepyeni özgürlükler “popülizmin” ve “pop kültürün” tırmanmasına sebep olmuştur. 70'li yazarlar Polonya'nın eski düzeninde doğup yeni düzeninde boy attıkları için “pop kültürün” ve “popülizmin” etkisinde kalmışlar ve Polonya edebiyatına “pop fraksiyon” eğilimi kazandırmışlardır.
  • Item
    Kaynak belleği: derleme çalışması
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Tanyaş, Hilal; Other; Other
    Bellek kayıtları bir anıyı kimden, nasıl, nerede ve ne zaman edindiğimiz gibi çok çeşitli bilgi içerir. Kaynak izleme, edindiğimiz bu bellek kayıtlarının kökenlerine atfedildiği bir bilişsel süreçtir. Bu izleme mekanizması sayesinde, spesifik bir anı belleğimizde var olan diğer anılardan ayırt edilebilir. Bireylerin hangi durumlarda kaynak belleği hatalarına daha yatkın, hangi durumlarda ise daha dayanıklı olduğunu incelemek, bilginin kökeninin izlendiği bu mekanizmayı anlamamıza yardımcı olacaktır. Kaynak izleme teorisine göre bellek yanılmaları bu izleme mekanizmasındaki bir hata sonucu oluşur (Johnson, Hashtroudi ve Lindsay 3; Lindsay 325). Dolayısıyla, kaynak belleği çalışmaları hem teorik hem pratik açıdan çok büyük önem taşımaktadır. Derlemenin giriş bölümünde kaynak belleği alanyazını detaylı incelenmiş ve kaynak izleme sürecini etkileyen faktörlerden bahsedilmiştir. Derlemenin ikinci bölümünde bilginin kendisi ve kaynağı arasındaki ilişki, üçüncü bölümünde ise kaynak belleği çalışmalarında kullanılan yöntemler ele alınmıştır.