01-YÜKSEK LİSANS TEZLERİ
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Karşılaştırmalı hukukta arabuluculuk yöntemi ile anlaşma ve bu anlaşmanın icra edilebilirliği(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Topaloğlu, BurakAlternatif Uyuşmazlık Çözümü( Alternative Dispute Resolution-ADR), uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir seçenektir. ADR yöntemleri gelişimi sürdürmektedir. Bu yöntemlerin etkin kılınması adalete erişimi kolaylaştıran bir unsur olacaktır. Bu tez çalışmasında, arabuluculuk yöntemiyle tarafların anlaşması ve anlaşmanın icra edilebilirliği incelenmiştir. Arabuluculuk aracılığı ile varılan anlaşmanın, icra edilebilir ve bağlayıcı kılınması bu yöntemin etkinliğini arttırır. Bu kapsamda, çalışmanın birinci bölümünde ADR yöntemlerinin yapısı ve tarihsel gelişimi incelenmiştir. İkinci bölümde ise Türk Hukukunda ve karşılaştırmalı hukukta arabuluculuk başta olmak üzere ADR yöntemleri ile anlaşma incelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise Türk Hukukunda ve karşılaştırmalı hukukta arabuluculuk başta olmak üzere ADR yöntemleri ile varılan anlaşmanın icra edilebilirliği incelenmiştir. Bu kapsamda yerel ve uluslararası hukuklardaki düzenlemeler, uygulamalar, doktrin görüşleri, yargı kararları incelenmiştir.Item Otoetnografik deneysel film çalışması: Arzunun kayıp nesnesi annelik(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) İncei Serap DumanOtoetnografik Deneysel Film Çalışması: Arzunun Kayıp Nesnesi: Annelik başlıklı bu otoetnografik deneysel film projem, anne olma isteminin ve tüp bebek tedavisinin deneyimlerini bireysel ve toplumsal açıdan ele alarak, bu konuları kapsamlı bir şekilde inceliyor. Çalışma üç bölümden oluşuyor: İlk bölümde, anneliğin psikolojik ve toplumsal boyutlarına detaylı bir bakış atıyor, yardımcı üreme teknolojilerinin toplum üzerindeki geniş ve çeşitli etkilerini ele alıyorum. Etnografik film ve düşünümsel etnografi perspektiflerini kullanarak, bu teknolojilerin insanların hayatlarındaki yerini, yaşam kalitesine, duygusal durumlarına ve sosyal ilişkilerine olan etkilerini teorik bir çerçevede inceliyorum. Bu bölümde, anne olma duygularının bireyler üzerinde yarattığı psikolojik yükü ve toplumsal beklentileri ele alıyorum; kültürel, ekonomik ve sosyal çeşitliliği ile bireysel kimlik üzerindeki etkilerini inceleyerek, tüp bebek tedavisinin kadınlar ve aileler üzerindeki duygusal, mali ve fiziksel yüklerini çeşitli örneklerle açıklıyorum. Ayrıca, bu teknolojilerin getirdiği etik ve ahlaki sorunları, toplumsal tabuları ve bireylerin bu süreçlerde karşılaştıkları zorlukları da tartışıyorum. İkinci bölümde, metodolojiye odaklanıyorum. Otoetnografik yaklaşımı, tüp bebek tedavisinin bireyler üzerindeki duygusal ve psikolojik etkilerini anlamlandırmak için kullandığım bir araştırma yöntemi olarak tanıtıyorum. Bu yaklaşımla, tedavinin insanlar üzerinde yarattığı stres, umut, hayal kırıklığı ve başarı gibi duygusal yansımaları kişisel hikâyeler ve gözlemler aracılığıyla doğrudan yansıtıyorum. Bu hikâyeler, bireylerin tedavi sürecindeki zorluklarla nasıl başa çıktıklarını ve sosyal ilişkilerindeki, kişisel kimliklerindeki değişimleri gözler önüne seriyor. Tüp bebek tedavisinin bireylerin duygusal durumları üzerindeki etkilerini derinlemesine anlamak için kullanılan analiz yöntemlerini ve bu yöntemlerin uygulanma biçimlerini de ele alıyorum. Üçüncü ve belki de en etkileyici bölüm, tüp bebek tedavisi sürecinde yaşadığım deneyimlerimi ve diğer bireylerin deneyimlerini içeren otoetnografik deneysel bir film sunuyor. Bu bölüm, tedavi sürecinin getirdiği umutları, hayal kırıklıklarını ve karşılaşılan zorlukları derinlemesine ve sanatsal bir ifadeyle ele alıyorum. Film, görsel-işitsel bir dil kullanarak bu karmaşık ve duygusal süreci izleyicilere aktarıyor ve tedavinin insan hayatındaki etkilerini gözler önüne seriyorum. Bu şekilde, çalışma, annelik istemi ve tüp bebek tedavisinin deneyimlerini bireylerin yaşadıkları gerçeklikler üzerinden ele alarak, bu konulara yeni ve derin bir bakış açısı getirmeye çalışıyorum.Item Hindī dili öğreniminde dilbilimsel süreç(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Aydın, Ozan CemKültürel çeşitliliğiyle tanınan Hindistan, dil çeşitliliğiyle de birlikte bugün karşımıza birçok çalışma alanını sunmaktadır. Bu bağlamda Hindistan'da en çok konuşulan dil olan yüz milyonlarca konuşucuya sahip Hindīnin birçok alanda çalışılmaya ve araştırılmaya uygun bir dil olduğunu söylemek mümkündür. Hint-Avrupa dil ailesine ait olan Hindī dili, Sanskrit diline dayanan dilsel yapısını korumakla birlikte Farsça, Arapça, Türkçe ve İngilizce gibi birçok dille etkileşime girerek yüzyıllar içerisinde şekillenmiştir ve bugün farklı ülkelerden birçok insan, farklı amaçlar doğrultusunda Hindī dilini öğrenmektedir. Bilindiği üzere her konuşucu, hedef dilini öğrenirken anadiline bağlı olarak farklı bir dil öğrenim sürecinden geçmektedir. Bu çalışmadaysa Türkçe konuşucularının Hindī öğreniminde nasıl bir dilbilimsel süreçten geçtikleri incelenmiştir. Hindī ve Türkçe arasındaki alfabetik, fonetik, sözcüksel, semantik, sözdizimsel ve biçimbilimsel gibi birçok benzerlikler ve farklılıklar bu tezde araştırılarak iki dil arasındaki dilsel ilişki ortaya konulmuştur. Hindī dilinin yabancı dil olarak öğreniminde hangi konuların hangi sırayla izlenebileceğinden, ne tür tekniklerin faydalı olabileceğinden ve hangi kaynaklardan yararlanılabileceğinden de bahsedilmiştir. Öte yandan Devanāgarī yazı sistemine dair transliterasyon sorunu ele alınmıştır ve farklı tipte transliterasyonların neye hizmet ettiklerine ve nasıl yararlı kullanılabileceğine dair bilgiler sunulmuştur. Türkçe ve Hindī konuşucularının el yazmaları karşılaştırılmış ve Devanāgarī yazı sistemi uluslararası fonetik alfabeyle (IPA) bazı bölümlerde gösterilmiştir. Ayrıca, çalışma içerisinde diğer Hint dillerinden verilen örneklerle birlikte Kuzey Hint dilleri ve Hindī arasındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilmek de mümkün hale gelmiştir.Item 19.Yüzyılda Lefkoşa Mevlevihanesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Büyükkara, İsmail19. yüzyıl Osmanlı için bir değişim dönüşüm dönemi olduğu gibi, Kıbrıs'ta da önemli gelişmelerin yaşandığı 19. yüzyıl bir değişim ve dönüşüm dönemi oldu. 19. yüzyılda meydana gelen Tanzimat ıslahatı ve Kıbrıs Adası'nın 1878 Antlaşması ile İngiltere'ye devredilmesi kararı, Kıbrıs'ta olduğu gibi Lefkoşa Mevlevihanesi üzerinde de büyük değişimlere yol açtı. İngiltere Devleti Kıbrıs'ta tek taraflı bir şekilde yapılan antlaşmalara aykırı olan politikalarını uyguladı. Bu politikalar Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Türk halkının kurumlarının ve bu kurumlardan birisi olan Lefkoşa Mevlevihanesi'nin üzerinde yıpratıcı ve olumsuz gelişmelere yol açtı. Lefkoşa Mevlevihanesi uygulanan bu politikalar sonucunda önce bağımsız yapısını sonra sahip olduğu işlevlerini ve en sonda da Mevlevilik faaliyetlerini yitirdi.Item Farklı koşullara sahip süt sığırı işletmelerinin süt kalitesi yönüyle karşılaştırılması(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Özbayrak, CeydaBu çalışma ile farklı koşullara sahip, çeşitli büyüklükteki işletmelerden elde edilen çiğ inek sütünün analizleri yapılıp karşılaştırılarak işletmelerin genel özelliklerinin sütün kalitesine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma materyali Çorum'dan 6 işletme, Ankara'dan 14 işletme olmak üzere toplam 20 işletmeden toplanmıştır. Çalışmada üreticilerle anket yapılmış ve hayvanların kirlilik skoru hesaplanmıştır. Her işletmeden toplanan süt materyali süt tankından 100 ml olacak şekilde alınmıştır. Toplanan sütlerin somatik hücre sayıları analizi için bir hücre sayım yöntemi olan 'Direkt Mikroskopik Sayım Yöntemi' (Breed Direk Sayım Yöntemi) kullanılmıştır. Süt örneklerinin protein, yağ, yağsız kuru madde, yoğunluk, laktoz, tuz, donma noktası, pH, iletkenlik analizlerini yapmak için Master Pro Milk Analyzer cihazı kullanılmıştır. Somatik hücre sayısı (SHS) normal dağılım ön şartını sağlamadığı için Box-Cox transformasyon yöntemi ile dönüştürülmüş ve elde edilen verilere t-testi uygulanmıştır. Süt bileşenleri bağımsız iki grup t-testi (two samples t-test) ile değerlendirilmiştir. Sağrı, uyluk, bacak, meme ve karın temizlik skorları bakımından elde edilen veriler ise parametrik testlerin ön koşullarını sağlamadığı için büyük ve küçük işletmelerin karşılaştırılmasında parametrik olmayan testlerden Mann Whitney-Wilcoxon testi kullanılmıştır. Yapılan testler sonucunda sadece ph, sağrı, uyluk ve somatik hücre sayısı bakımından büyük ve küçük işletmeler arasındaki farklar istatistik olarak önemli bulunmuşturItem Göçmen girişimciliği ve ülkelerin göçmen girişimciliğine yönelik politikaları(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Çal, FatihGöç birçok farklı şekil alan bir olgu olarak girişimciliği de içerisinde barındırmakta ve göçmen girişimciliği üzerine çalışılan bir alan haline gelmektedir. Göçmenleri girişimci olmaya iten birçok faktör, farklı disiplinler ve yaklaşımlarca ele alınmaktadır. Fakat göçmenlerin girişimci olmaları için bulundukları ülkedeki göç rejimi de belirleyici olmakta, onları destekleyen veya engelleyen yapıları barındırmaktadır. Göç rejimleri ise ülkelerin refah rejimleri ile bağlantılı olarak şekillenmekte; liberal, muhafazakâr veya sosyal demokrat refah rejimlerinde göç rejimlerinin farklılaşan yanları bulunmaktadır. Her bir rejim göçü yönetirken kendi ilkeleri doğrultusunda hareket etmekte, göçmen girişimciliğine yönelik politikalar ise rejimin ana ilkeleri çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Çalışma kapsamında liberal, muhafazakâr veya sosyal demokrat refah rejimi örnekleri olan Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve İsveç'teki göç rejimleri ve göçmen girişimciliği politikaları incelenmektedir. Ardından Türkiye'nin dâhil olduğu refah rejimi ve göç rejimi belirlenerek göçmen girişimciliği politikaları bahse konu ülkelerle kıyas yapmak üzere ele alınmaktadır.Item Yapay zekanın estetik üretimlerinin politik izdüşümleri(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Kavalalı, Cemre Suİçinde bulunduğumuz çağ yapay zekanın gündelik hayatta açık erişime sunulması ile pek çok farklı disiplin içerisinde yapay zeka kullanımına rastladığımız bir çağdır. Bu disiplinlerden birinin estetik olması sonucunda yapay zeka sanat üretme iddiasını da ileri sürer. İddia, sanatın salt biçimsel olduğu düşünülerek bu üretimlere bakıldığında haklıymış gibi görünse de, sanat ve estetik tarihi perspektifinden bakıldığında bu kavramlarının tarih içerisinde katettiği yolun ve estetik ile politika arasındaki ilişkilerin gözardı edilmesine sebep oluyor görünmektedir. Bu tezde amacımız sanat ve estetik kavramlarının tarih içerisinde yaşadığı dönüşümlerle estetik ve politika arasındaki bağları aktararak yapay zeka üretimlerinin sanat olma iddiasının politik alanda ne ifade ediyor olduğunu göstermektir. Bu sebeple ilk olarak sanat tarihi anlatısı içerisinde sanat kavramının izini sürerek kavramın tarih boyunca kimi zaman sadece işlevsel ürünler üretmek, kimi zaman işlevden azade, biçimsel olarak güzele ulaşmak kimi zamansa bunların ötesinde bir imgeler aleminin yolunu açarak görme biçimini değiştirmek olduğunu, bu kırılımların hangi durumlar sonucunda yaşandığını göstereceğiz. Ardından estetik kuramlara geçerek ilk olarak Kant'ın bu dönemde yargı yetisi ile biçimsel olanda beğeni yargısıyla ifade ettiği güzel deneyimini, bunu yaparken sensus communis kavramına nasıl ulaştığını ve güzelden bahsederken sensus communisten vazgeçilmesinin mümkün olmadığını aktaracağız. Arendt'in buradan politik felsefe okumasını aktararak sanat eserinden bahsedildiğinde seyirci ve aktör ikiliğinden vazgeçilemeyeceğini, seyircinin aktörün eyleminin yargılayıcısı olduğunu ancak totaliter rejimlerde bu yargılamanın olacağı özgür zeminin ortadan kaldırıldığını ifade edeceğiz. Hemen peşinden Lyotard'da seyirci – aktör ikiliğine tekrar değineceğiz fakat bu sefer postmodern toplumda seyirci ve aktör sürekli olarak değişen ve yeni uzlaşılar vaadeden, bu sebeple artık Kant'ın yüce deneyimine sığınan toplumlar ve sanatçılar karşımıza çıkacak. Bu dönemde Lyotard sınırsız sayıda uzlaşı vaadinin totaliter meta anlatıları yıkıma sürüklediğini iddia eder. Peşinden inceleyeceğimiz Ranciére ise Lyotard'ın bu argümanlarının estetik ile politik olan arasındaki ilişki etiğe indirgemesi sebebiyle eleştirerek sanattan bahsedilebilmesi için duyulurun yeniden kurgulanması gerektiğini vurgular. Bunun mümkün olabilmesi için uyuşmazlığın bir koşul olduğunu belirten Ranciére, uzlaşı vaadinin değil, uyuşmazlığın hem estetik hem de politika için geçerli olduğunu, totaliter bir rejimde uyuşmazlığın değil aksine boşluk bırakmayan bir uyumluluğun hakim olduğunu iddia eder. Bu aktarımların ardından son bölüme geçtiğimizde ilk olarak yapay zekanın estetik ürünler üretmesi sürecini anlayabilmek için bu alanda kullanılan makine öğrenimi yöntemlerini inceleyeceğiz. Hemen ardından bu yöntemlerin sonucunda ilk olarak yapay zekanın sadece istenen görselleri üretebilecek ve bunların tüketimlerinin nasıl arttırılabileceğini hesaplayabilecek bir tasarımcı olarak kullanılabileceğini sanat tarihi anlatısı içerisinde güzel sanat ile zanaat bahsinde belirlediğimiz kırılımlara ve günümüzde sanatın özgür bir yargılama alanı olarak kuramsallaştırılmasına dayanarak aktaracağız. Peşi sıra yapay zekanın sanat üretme iddiasının seyirci ve aktör arasında paylaşılan rolleri belirsizleştirdiğini göstererek, yapay zekanın bir sanat yaratıcısı yani aktör olma iddiasının hem Ranciére'de belirttiğimiz uyuşmazlık koşulu hem de Arendt'te belirlediğimiz vita activa ile vita contemplativa arasındaki ayrıma dayanarak özgür bir yargılama için gereken boşluğu ihlal ettiğini göstereceğiz. Sonuç olarak, yapay zekanın sanat üretme iddiasında bu boşluğun mümkün olmadığını göstererek ve dahası bu iddiayı görünür kılarak totaliter bir tavırla estetik alanına yapılan bu mümdahaleyi ifşa ettiğimizi iddia edeceğiz.Item Rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarında vergi muafiyet ve istisnaları(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Uğantaş, AyçaVergiler devlet harcamalarının finansmanı olarak önemli bir yere sahiptir. Ancak belirli amaçlarla bu vergilerin toplanmasından devletler tarafından vazgeçilebilmektedir. Devletler tarafından belirli yatırım faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla vergi kolaylıkları uygulanmaktadır. Rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına uygulanan vergi muafiyet ve istisnaları da bu kapsamda uygulama alanı bulmaktadır. Tez çalışmasının birinci bölümünde devletlerin vergilendirme yetkilerinden bahsedilmiş, vergilerin mali ve mali olmayan amaçları incelenmiştir. Yönlendirici vergilendirme kavramından bahsedilerek vergi harcaması, vergi kolaylıkları, vergi muafiyet ve istisnaları ve vergi teşvikleri kavramlarının tanımları yapılmıştır. İkinci bölümde enerji kavramı tanımlanmış enerji kaynakları inceleme konusu yapılmıştır. Yenilenemeyen enerji kaynakları, çevreye olan zararları, bu kaynakların tükenebileceği çerçevesinde incelenerek neden yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması gerekliliğinin ortaya çıktığından bahsedilmiş ve enerji üretilmesinde nasıl kullanıldığı aktarılmış, rüzgar ve güneş enerji yatırım sistemleri inceleme konusu yapılmış, bu sistemlerinin içerdiği unsurlar aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının devletler tarafından teşvik edilmesinin nedenleri belirtilerek, bu teşviklerin sağlanması için uygulanan vergi kolaylıkları örneklendirilmiş, devamında ise rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına sağlanan damga vergisi, gelir vergisi, kurumlar vergisi, gümrük vergisi, katma değer vergisi, emlak vergisi, enerji vergisi ve özel tüketim vergisi kolaylıklarından Türkiye'de bulunan ve bulunmayan vergi kolaylığı düzenlemeleri, örnek verilmiş olan devletlerdeki düzenlemeler karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Türkiye'de uygulanan vergi kolaylığı düzenlemelerindeki eksiklikler tespit edilmiş ve tespit edilmiş olan eksiklikler kapsamında bu eksikliklerin giderilmesine ilişkin öneriler sunulmuştur.Item Türk yargı kararlarında su kavramı ve su hakkının görünüş biçimleri(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Taş, VeliYaşamsal bir varlık olan suya dair çeşitli haklar bulunmaktadır. Su hakkının ise neyi ifade ettiği ve bir insan hakkı olup olmadığı tartışılagelmiştir. Öğretide çoğunluk görüş, temel insan hakkı olarak nitelendirilebilecek bir su hakkının var olduğunu, bu hakkın insan yaşamı için gerekli olan yeterli kalitede ve yeterli miktardaki içme ve diğer şekillerdeki kişisel kullanım için gerekli olan suya erişilebilmesi hakkını ifade ettiği yönünde olmakla beraber, su hakkının başlı başına bir insan hakkı olarak kabul edilmemesi gerektiğini savunan görüşler de bulunmaktadır. Suya başta içme suyu olmak üzere tarım, sanayi, teknoloji, enerji, sağlık, çevre, devlet güvenliği ve suya dair unsur barındıran diğer tüm alanlarda ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaçlardan kaynaklı olarak tarih boyunca suya dair uyuşmazlıklar oluşmuştur. Bu uyuşmazlıklar kimi zaman kişilerle kişiler kimi zaman kişilerle devletler kimi zaman ise devletlerle devletler arasında olabilmektedir. Zaman içerisinde suyun kullanıldığı alanların çeşitlenmesi ve suya duyulan ihtiyacın artması karşısında suyun sınırlı bir varlık olarak bulunması nedeniyle, suya dair veya suya ilişkin unsur barındıran uyuşmazlıklar da çeşitlenmiş ve artmıştır. Toplumun refahı ve yaşamın iyi şekilde sürdürülebilmesi için, oluşan uyuşmazlıkların giderilmesi gerekir. Bunu sağlayan temel mekanizmalardan biri ise yargıdır. Tez kapsamında, belirlenen sınırlılıklar doğrultusunda, içerisinde suya dair kavramlar ve haklar barındıran Türk yüksek mahkemelerinden Yargıtay ve Danıştay'ın kamuya açık kararları, öğretide yer alan görüşler, ulusal ve uluslararası düzenleme ve kabuller çerçevesinde değerlendirilmiş; ülkemizde suya dair ne tür uyuşmazlıklar görülebildiği, uyuşmazlığın konusu suya dair olduğunda uyuşmazlık giderilirken suyun, suya dair hakların ve bu kapsamda su hakkının Türk yargısında ne şekilde ele alındığı, uyuşmazlıklar giderilirken hangi ilkelere dikkat edildiği ve uyuşmazlık çözümündeki genel uygulamanın ne olduğu, su hakkının başlı başına bir insan hakkı olarak kabul edilip edilmediği, eğer kabul ediliyorsa suya dair ne çeşit bir hakkın insan hakkı niteliğinde ele alındığı ortaya konmaya çalışılmıştır.Item Batı resminde oryantalizm ve osmanlı(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2023) Karacebe, Faruk BurakOryantalizm, sanat ve özellikle resim sanatı içerisinde, Batı'nın Doğu'ya bakışını ve bu bakışın yaratıcılığa nasıl döküldüğünü inceleyen bir disiplindir. Bu akım, genellikle XIX. yüzyıl Avrupa sanatıyla ilişkilendirilir ve Batılı sanatçılar tarafından romantikleştirilmiş ve egzotikleştirilmiş Doğu temalarının, figürlerinin ve manzaralarının kullanımını kapsar. Oryantalist sanat, Osmanlı İmparatorluğu, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Doğu Asya'ya yapılan seyahatlerin sonucunda Batılı sanatçıların oluşturduğu imgeleri ve tasvirleri içerir. Bu çalışmalar genellikle yerel halkın gündelik yaşamını, doğal güzellikleri, mimari özellikleri ve tarihi olayları betimler. Ancak, oryantalist sanatın eleştirildiği nokta genellikle bu tasvirlerin gerçekliği yansıtmaktan çok, Batılı sanatçıların Doğu'ya dair kendi önyargıları, fantezileri ve klişelerini yansıtmasıdır. Oryantalizm ayrıca, Batılı sanatçıların Doğu'da egzotik ve romantik bir kaçış bulma eğilimlerini de yansıtır. Bu, XIX. yüzyılda Batı'da hızla endüstrileşen ve modernleşen toplumların romantikleşmiş, 'saf' ve 'ilkel' bir alternatif arayışı olarak görülebilir. Öte yandan, Oryantalist sanat ayrıca, Batılı güçlerin sömürgeleştirdiği ve kontrol ettiği bölgelerde, yerel halkın ve kültürlerin Batı karşısında 'öteki' olarak konumlandırılmasının bir aracı olmuştur. Bu bakış açısı, Doğu'nun egzotik ve ilkel olarak tasvir edilmesiyle, Batı'nın kendi 'uygarlık' ve 'modernlik' anlayışını üstün kılmıştır. Resim sanatında Oryantalizm, Jean-Auguste-Dominique Ingres, Eugène Delacroix, Jean-Léon Gérôme ve Frederick Arthur Bridgman gibi önemli sanatçılar tarafından temsil edilmiştir. Bu sanatçıların eserleri, genellikle renkli ve detaylı kompozisyonları, figürlerin duygusal ve dramatik ifadeleri ve egzotik manzaralarıyla tanınır. Sonuç olarak, Oryantalizm, hem sanatsal anlamda önemli bir akım hem de Batı'nın Doğu'ya dair anlayışının ve temsilinin bir yansımasıdır. Aynı zamanda, Batı ve Doğu arasındaki güç dinamiklerini ve kültürel etkileşimleri anlamak için kritik bir araçtır.Item Kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartları(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Gadashov, MuradKefalet sözleşmesi şahsi teminat sözleşmesidir. Sözleşmenin teminat niteliği 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 581'de yapılan tanımdan anlaşılmaktadır. Doktrinde hakim görüş kefalet sözleşmesinin şahsi teminat niteliğinde olduğuna ilişkindir. Türk Borçlar Kanununda mevcut düzenlemeye baktığımızda kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarına ilişkin kefili korumak maksadı ile önemli yeniliklerin yapıldığı görülmektedir. Tez çalışması "Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları" olarak incelenmektedir. Türk Borçlar Kanunu on beşinci bölümünde kefalet sözleşmesine ilişkin kronolojik düzenlemeden kaçınılarak öncelikle kefalet kavramı, tarihi gelişimi, kefaletin türleri açıklanmış, devamında kefalet sözleşmesi incelenmiş, son bölümde kefalet sözleşmesinde eşin rızasına ilişkin ayrıntılı inceleme yapılarak geçerlilik şartlarına ilişkin araştırmam tamamlanmıştır. Türk Borçlar Kanununda "Eşin Rızası" kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarının kapsamında olmasına rağmen, bu şartın sadece evli olan kişilere ilişkin geçerli olduğunu dikkate alarak son bölümde eşin rızası başlığı altında kapsamlı olarak incelenmiştir. Bu düzenleme evli kişilerin kefalet sözleşmesi akdettiği zaman eşin yazılı rızasının alınması hususudur. Böylece kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartına Türk Borçlar Kanununda ilk defa eşin yazılı rızasının alınması eklenmiştir.Item Ekonomik güvensizlik algısı ile sosyal içerme/dışlanma arasındaki ilişkide temel psikolojik ihtiyaçların aracı rolü(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2022) Kürekçi, Gizem GülBu çalışmada ekonomik güvensizlik algısı ile sosyal içerme/dışlanma arasındaki ilişki ve bu ilişkide Kendini Belirleme Kuramı yazınında sunulan üç temel psikolojik ihtiyacın (özerklik, yetkinlik, ilişkide olma) aracılık rolü incelenmiştir. İlk olarak çalışmanın değişkenlerini ölçümlemek amacıyla ekonomik güvensizlik algısına ilişkin sorular ve Sosyal İçerme Ölçeği 353 katılımcıyla yürütülen bir ön çalışma ile Türkçeye uyarlanmıştır. Daha sonra çalışmanın amacı doğrultusunda 42 farklı üniversite ve 59 farklı bölümden 18- 34 yaşları arasında 294 lisans öğrencisinden toplanan verilerle hipotezler test edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre tüm değişkenler birbiriyle anlamlı ilişki göstermektedir. Özerklik, yetkinlik ve ilişkide olmanın rolleri incelendiğinde ekonomik güvensizliğin sosyal içerme ile arasındaki ilişkide her birinin aracı rolü bulunurken sosyal dışlanma ile olan ilişkiye yalnızca yetkinlik ve ilişkide olma ihtiyaçlarının aracılık ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak bulgular ilgili yazın çerçevesinde tartışılarak sonuçların uygulamalı alanda kullanımı ve gelecek çalışmalar için önerilere yer verilmiştir.Item Bilgi ve belge yönetimi bölümü öğrencilerinin yeni medya okuryazarlık düzeylerinin incelenmesi: Ankara Üniversitesi örneği(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Karaman, ÖzgüBu tez çalışmasının amacı, Ankara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü lisans öğrencilerinin yeni medya okuryazarlık düzeylerini belirlemek ve çeşitli değişkenlerle ilişkisini ortaya koymaktır. Bu amaçla, çalışmanın verileri Kişisel Bilgi Formu ve Koc ve Barut (2016) tarafından geliştirilen Yeni Medya Okuryazarlık Ölçeği kullanarak elde edilmiştir. Yeni Medya Okuryazarlık Ölçeği; Fonksiyonel Tüketim, Eleştirel Tüketim, Fonksiyonel Üretim ve Eleştirel Üretim olmak üzere dört boyuttan oluşmaktadır. Verilerin 2023-2024 akademik yılı güz döneminde toplandığı bu araştırmaya gönüllü olarak toplam 180 öğrenci katılmıştır. Bulgular, öğrencilerin yeni medya okuryazarlık düzeylerinin genel ve tüm alt boyutlarda ortalamanın üzerinde olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin yeni medya okuryazarlık düzeylerinin günlük internet kullanım süresi, internet kullanım amacı, yaşam alanında bilgisayara sahip olup olmama durumu ve medya okuryazarlığı ile ilgili ders/eğitim alıp almama durumuna göre değişmediği; cinsiyet ve sınıf düzeyine göre anlamlı değiştiği gözlemlenmiştir.Item Anayasa hukuku açısından yerleşme özgürlüğü /(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Yüksel, TahaBu çalışmada yerleşme özgürlüğünün hukuki çerçevesi, anayasa hukuku açısından incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde yerleşme özgürlüğünün tarihsel gelişimi ve hukukça tanınmasına değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümü ise yerleşme özgürlüğünün niteliği, işlevi, konusu, yararlanıcıları ve yükümlülerini içermektedir. Ayrıca bu bölümde yerleşme özgürlüğünün anayasal olarak olağan dönem ve olağanüstü dönemlerde sınırlanmasına ilişkin rejim ayrıntılarıyla incelenmiş ve yerleşme özgürlüğünün korunmasına dair hususlar irdelenmiştir. Bu değerlendirmeler Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında gerçekleştirilmiştir.Item Sosyal sigortalar sisteminde engellilik kapsamında sorunlar ve çözüm önerileri(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Çelik, Melek ÇölDünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde engelli birey sayısı son on yılda artarak 1,3 milyara ulaşmıştır. Bu sayının çeşitli nedenlerle artmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Sosyal güvelik sistemi içerisinde engelli sigortalılara, sağlık kurulu raporları esas alınarak haklar sağlanmaktadır. Ancak, sosyal güvenlik sisteminin önemli bir bileşeni olan sosyal sigortalar, katılımcıların maddi katkılarıyla finanse edildiğinden, sosyal sigorta kapsamında engelli sigortalılara yardım yapılabilmesi, kişilerin aynı zamanda sisteme katkı sağlamalarını da gerektirmektedir. Bu yüksek lisans tezinde engellilik, sosyal sigortalar kapsamında ele alınarak primli sistemde sağlanan haklar ve bu hakların diğer temel haklara etkileri incelenmiştir. Bu çerçevede, uluslararası ve ulusal düzenlemeler ile Türk Hukuku'nda engellilik kavramına ilişkin benimsenen yaklaşımlar detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Ayrıca, sosyal güvenlik hakkının kötüye kullanımına yol açan durumlar açıklanmış; sigortalılık başlangıç tarihi ve statüsüne göre farklılaşan haklar, malullük ve engelliliğin tespitiyle ilgili uygulamada karşılaşılan sorunlar ve aylık bağlama oranı hesaplama kuralları "kazanılmış hak" ve "kanun önünde eşitlik ilkesi" çerçevesinde tartışılmıştır. Son olarak, Türkiye'deki sosyal sigortalar sisteminde engellilikle ilgili uygulamada yaşanan sorunlar ve eksiklikler üzerine öneriler sunulmuştur.Item A comparative analysis of the protection of fashion designs under intellectual property rights law(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Demirci, Elif FeyzaBu tez, moda tasarımlarının koruma mekanizmalarını, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği (özellikle Fransa ve İtalya), Birleşik Krallık ve Türkiye'yi kapsayan çeşitli yargı sistemlerini karşılaştırarak incelemektedir. Çalışma, moda tasarımlarının nasıl korunduğu konusunda önemli farklılıklar ortaya koymakta ve tasarımların hem işlevsel hem de estetik yönlerinin farklı düzeylerde yasal koruma altında olduğunu göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde moda tasarımları, telif hakkı yasası kapsamında sınırlı koruma görmekte ve kıyafetlerin şekli veya kesimi gibi işlevsel unsurlar kapsam dışı bırakılmakta, bu da tasarımcıları taklide karşı savunmasız bırakmaktadır. Tasarım patentleri ve ticari görünüm bazı korumalar sağlasa da, uzun ve maliyetli süreçler bunları hızlı tempolu moda endüstrisinde pratik olmaktan çıkarmaktadır. Tasarım Korsanlığını Önleme Yasası gibi özel mevzuat girişimlerine rağmen, ABD'li tasarımcılar yaratımlarını koruma konusunda zorluklarla karşılaşmaya devam etmektedir. Buna karşılık, Fransa ve İtalya gibi Avrupa ülkeleri daha güçlü korumalar sunmaktadır. Fransa'nın "sanat birliği" yaklaşımı, moda tasarımlarının hem telif hakkı hem de tasarım hukuku korumalarından yararlanmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca, Fransa'nın parazitizm yasası, tüketici karışıklığı olmasa bile basit taklide karşı benzersiz bir koruma katmanı sağlayarak, tasarımcılara haksız rekabete karşı geniş yasal başvuru imkanları sunmaktadır. İtalya da benzer bir çerçeveyi takip etmekte, ancak moda tasarımlarının koruma almaya hak kazanması için sanatsal değer standartlarını karşılaması gerektiği ek şartını getirmektedir. Birleşik Krallık daha kısıtlayıcı bir tablo sunmakta, telif hakkı kapsamında yalnızca "sanatsal eserler" korunmakta ve bu da çoğu moda tasarımını kapsamlı koruma dışında bırakmaktadır. Tasarım hakları mevcut olsa da, işlevsel unsurlara uzanmamakta ve "açıkça farklı" standardı ihlal iddiasını kanıtlamayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca, Birleşik Krallık'ta Fransa'nın parazitizm doktrini gibi güçlü haksız rekabet yasaları bulunmaması, taklit ile karşılaşan tasarımcıların kullanabileceği araçları sınırlamaktadır. Türkiye daha çok Avrupa standartlarına yakın durarak, moda tasarımlarını uygulamalı sanatlar olarak telif hakkı yoluyla ve ayrıca tasarım tescili ve haksız rekabet yasaları aracılığıyla koruma sağlamaktadır. Ancak İtalya gibi Türkiye de haksız rekabet iddialarında tüketici karışıklığı kanıtı gerektirmekte, bu da yasal çerçevesini Fransa'nınkine göre biraz daha kısıtlayıcı hale getirmektedir. Tez, ABD'nin moda tasarımı koruması konusunda bir istisna olmaya devam ettiği ve Avrupa ve Türkiye'de bulunan daha kapsamlı yaklaşımlara kıyasla sınırlı ve parçalı araçlar sunduğu sonucuna varmaktadır. Moda endüstrisi, özellikle tasarımların kolayca kopyalanıp küresel olarak dağıtılabildiği dijital çağda gelişmeye devam ederken, daha tek tip ve güçlü koruma mekanizmalarına duyulan ihtiyaç giderek belirginleşmektedir. Küresel moda tasarımı korumasının uyumlu hale getirilmesi, dünya çapındaki tasarımcıların yararına olacak şekilde daha fazla yaratıcılığı ve yeniliği teşvik edebilir.Item Mücâhid b. Cebr'in tefsirinde hadis kullanımı(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Özdemir, ÜbeydullahHz. Peygamber'in vefatını takip eden süreçte, sahabiler arasında başlayan ve sonraki nesiller tarafından devam ettirilen hadis rivayet kültürü oluşum, gelişim ve olgunlaşma evrelerinden geçmiştir. İlgili çalışmamızda bu ilmin henüz oluşum dönemine tekabül eden bir zamanda yaşamış tabiin alimi Mücahid b. Cebr'e (ö.103) nispet edilen tefsirde kullanılan rivayetler ele alınacak, erken dönem tefsirlerinde kullanılan rivayetlerin sıhhatine ve kaynağına göre hangi tür rivayetleri içerdiği tespit edilecektir. Erken dönem tefsirleri sistemli hadis rivayetinin tam manasıyla yerleşmediği bir zamana denk geldiği için bu tür eserlerde kullanılan rivayetlerin tespit ve tetkiki önem arz etmektedir. Dolayısıyla Mücahid'in tefsirinde ele alınan rivayetlerin Hz. Peygamber'e nispeti bu çalışma vasıtasıyla gözlenmiş olacaktır. Çalışmamızda parçadan bütüne gidilerek eserdeki rivayetlerden hareketle bir bakıma erken dönem olarak telakki edilebilecek diğer eserlere de bu zaviyeden bir ışık tutulacaktır. Tefsirdeki hadislerin tespiti yapılırken ağırlıklı olarak rivayet türü kaynaklar kullanılarak hadislerin hangi kaynaklarda yer aldığı belirlenecek, bununla birlikte bazı tabiin alimlerinin sözlerine yer verilmesi sebebiyle rical kaynaklarına müracaat edilecektir. Öncelikle Mücahid'in hadis ilmi perspektifinden tanıtıldığı ve sonra eserdeki rivayetlerin değerlendirildiği iki ana başlık altında sunacağımız bu çalışmamızda sonuç olarak, Tefsiru Mücâhid adlı eserdeki rivayetler tespit edilmiş ve diğer kaynaklardaki versiyonları değerlendirilmiş olacaktır.Item Buğdayın su ayak izi üzerine karşılaştırmalı bir değerlendirme(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2023) Dellal, Güray2022 yılı verilerine göre Türkiye'de toplam sektörel su kullanım miktarı yaklaşık 57 milyar m3 olup bunun 44 milyar m3'ü tarımsal sulamadan ( %77), 13 milyar m3'ü ise içme kullanma ve Sanayi'nden %13) kaynaklanmaktadır. Falkenmark Göstergesine göre; kişi başına yıllık su potansiyelinin 1000 m3, 500 m3 ve < 500 m3 olması sırasıyla su stresi, su kıtlığı ve kesin su kıtlığı durumunu göstermektedir. Türkiye'de 2022 yılında kişi başı su potansiyeli 1313 m3/yıl iken bu potansiyelin 2030 yılına kadar 757 m3/yıla düşeceği ve bu duruma bağlı olarak ta bu tarihten sonra ülkemizin su fakiri ülke statüsüne geçeceği beklenmektedir. Bu noktadan hareketle bu tez çalışmasında; Türkiye tarımı içinde ekonomi, beslenme ve sosyokültürel açıdan önemli yeri olan buğdayın su ayak izi incelenmiştir. Türkiye genelinde 2004, 2010 ve 2023 yılları için yapılan hesaplamalara göre kışlık ekmeklik buğday üretiminin toplam su ayak izi 33,52 – 40,00 Mm3/yıl, makarnalık buğday su ayak izinin yalnızca 6,59 Mm3'dür. Kışlık ekmeklik buğday üretiminin toplam WF: Türkiye genelinde 51 Mm3/ton , Fırat havzasında 6,81 Mm3/ton, Dicle havzasında 6,6 Mm3/ton, Diyarbakır ilinde 1,4 Mm3/ton, Sivas ilinde 346 m3 /ton, Kırıkkale ilinde 2120,3 m3/ton olarak hesaplanmıştır. Türkiye geneli, havza, bölge ve iller düzeyinde yapılan buğday su ayak izi hesaplamalarına göre; buğday üretimin toplam su ayak izinin en büyük bileşeni yeşil su ayak izidir ve dolaysıyla da mavi-yeşil su ayak izi oranı düşüktür. Türkiye' nin kışlık ekmeklik buğday yeşil su ayak izi; Türkiye geneli için 45 Mm3/ton, Fırat havzasında 3,36 Mm3/ton, Dicle havzasında 3,63 Mm3/ton, Diyarbakır ilinde 1 Mm3/ton, Sivas ilinde 340 m3/ton, Kırıkkale ilinde 1991 m3/ton olarak hesaplanmıştır. Bu bulgulara göre Türkiye'de buğday üretimi, esas olarak kuru tarım koşullarında yapılması nedeniyle yağmur suyuna bağlılık göstermektedir. Buğday WF bakımından iller ve bölgeler içinde ve arasında genellikle farklılıklar çıkmaktadır. Bu durum illerin ve bölgelerin toprak yapısı, su kaynakları ve bunların yönetimi, iklim koşulları, tarım uygulamaları, su ayak izini hesaplamada kullanılan modeller vb. faktörlerin değişiminde ileri gelmektedir.Item 18-20 yaşlarındaki İmam-Hatip Lisesi mezunlarında adil dünya inancı, yaratıcıya güven ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yavaş, AhmetAraştırmada temelde herkes hak ettiğini alır ve aldığını hak etmiştir düşüncesini savunan adil dünya inancı ile kişisel ve sosyal hayatta üretken olabilme, zorlu tecrübelerin üstesinden gelebilme, kendi potansiyelinin farkına varma gücünü olan psikolojik iyi oluş ve inanılan yüce Yaratıcı'ya güven arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmaktadır. Amaçlı örnekleme yöntemi ile belirlenen katılımcıların tamamı Kütahya'da İmam-Hatip Lisesi mezunu 18-20 yaşlarındaki 393 genç yetişkindir. Katılımcılara ulaşmak için İmam-Hatip Lisesi mezunlarının kurdukları mezun gruplarından destek alınmıştır. Bu araştırmada nicel olarak kurgulanmış, ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Nicel veri analizi teknikleri kullanılarak veriler analiz edilmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak Ergenler İçin Adil Dünya İnancı, Warwick Edinburg Mental İyi-Oluş Ölçeği ve Tanrı İmgesi Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek puanları normal dağılım gösterdiği için parametrik testler uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki ilişki testlerinde katılımcıların genel adil dünya inancı düzeyleri ile Tanrı'ya güven ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasında pozitif yönlü orta düzeyde anlamlı ilişki bulunurken kişisel adil dünya inancı düzeyleri ile Tanrı'ya güven ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasında da pozitif yönlü düşük düzeyde anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Aracılık testilerinde ise Tanrı'ya güvenden adil dünya inancına olan etkide psikolojik iyi oluşun dolaylı aracılık rolü belirlenmiştir Yordayıcılık testlerinde genel adil dünya inancından psikolojik iyi oluşa olan regresyon katsayısının istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir. Kişisel adil dünya inancından psikolojik iyi oluşa olan standartlaştırılmış regresyon katsayısının 0,44 olduğu ve bu katsayının istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Tanrı'ya güvenden psikolojik iyi oluşa olan standartlaştırılmış regresyon katsayısının 0,16 olduğu ve bu katsayının istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca standartlaştırılmış regresyon katsayılarının oranına bakıldığında psikolojik iyi oluştaki değişimin açıklanmasında kişisel adil dünya inancı değişkeninin Tanrı'ya güven değişkeninden yaklaşık olarak 3 kat (0,44/0,16=2,75 ≅ 3) daha etkili olduğu anlaşılmıştır. Genç yetişkinlerin psikolojik sağlığının korunmasında kişisel adil dünya inancının oldukça önemli bir rolü olduğu sonucuna ulaşılmıştırItem Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler karşısında kişisel verilerin korunması(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Taman, Gizem KabayelBu tez çalışması günümüzde hızlı bir şekilde gelişen ve günden güne hayatın her alanına yayılan bilgi ve iletişim teknolojilerinin kişisel verilerin korunması açısından tehdit oluşturan yönlerinin ele alınması ve bu konuda özel hukuk kapsamında öngörülen hukuki yolların incelenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu kapsamda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımında kişisel verilerin işlenip işlenmediği ve bu teknolojilerden kaynaklı kişisel veri ihlalleriyle karşılaşılması durumunda hukuken hangi yollara başvurulabileceği hususlarının tespiti son derece önemlidir. Bunun için öncelikle veri ve bilgi kavramlarının incelenip, nelerin kişisel veri kapsamında değerlendirileceğinin belirlenmesi ile kişisel verilerin günümüzde yaygın kullanılan bilgi ve iletişim teknolojileriyle ilişkisinin ele alınarak, kişisel veriler açısından tehlike arz eden kullanımların tespit edilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Son olarak, herhangi bir kişisel veri ihlali durumunda kişisel veri sahiplerinin haklarının neler olduğunun ortaya konulması gerekmektedir. Tez kapsamında; kişisel verileri ele almadan önce, veri ve bilgi kavramları, kişisel veri kavramının unsurları, hukuki niteliğine ilişkin görüşler, kişisel verilerin özü olarak kişilik hakkı, kişisel verilerin korunması açısından tarihi gelişim ve bunun teknolojiden nasıl etkilendiği, günümüzde yaygın olarak kullanılan bilgi ve iletişim teknolojileri ile bunların kişisel verilerle olan ilişkisi ve Türk hukukunda özel hukuk açısından somut bir ihlal karşısında verisi ihlal edilen kişilerin hangi hukuki yollara başvurabileceği konuları incelenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede, kişisel bilgisayarların ortaya çıkışı ve internet devrimiyle tetiklenen, kişisel verilerin korunması konusunda atılan, AİHS, 108 sayılı Sözleşme, 95/46/AT sayılı AB Direktifi, 2016/679 sayılı Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) gibi önemli adımlara yer verilmiştir. Akabinde nesnelerin interneti (IoT), yapay zekâ, büyük veri, açık veri, blokzincir, e-Ticaret, e-Devlet ve sosyal medya kavramları; bunların kişisel verilerle ilişkisi, her bir kavram açısından kişisel veri ihlaline karşı Türk hukukunda yer alan düzenlemeler ve bu konuda önerilerle birlikte ortaya konulmuştur. Son olarak, kişisel verilerin korunması konusunda Türk hukukunda özel hukuk kapsamında öngörülen yaptırımlar ele alınmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede, maddi ve manevi tazminat davaları ile kişilik hakkını koruyucu davalar doktrindeki görüşlerle birlikte genel hatlarıyla incelenmeye çalışılmıştır.