01-YÜKSEK LİSANS TEZLERİ
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item The protection of the marine environment under the Bucharest Convention and the position of Türkiye(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Deniz, BüşraDeniz ortamı, Dünya yüzeyinin %65'inden fazlasını kaplayan, küresel biyolojik çeşitlilik, iklim ve insan yaşamı için hayati öneme sahip karmaşık bir ekosistemdir. Ancak denizler; sanayi faaliyetleri ve tarımsal akıntılar kaynaklı kirlilik, aşırı avlanma, iklim değişikliği ve çevresel bozulma gibi artan tehditlerle karşı karşıyadır. Yarı kapalı yapısı nedeniyle özellikle savunmasız olan Karadeniz, çevresindeki ülkelerden gelen kirleticilerin etkisini artıran sınırlı su dolaşımıyla bu sorunlardan daha fazla etkilenmektedir. Bu tez, Karadeniz'in deniz çevresinin korunmasına yönelik yasal ve düzenleyici çerçeveyi kapsamlı bir şekilde incelemekte ve Türkiye'nin Bükreş Sözleşmesi olarak da bilinen "Karadeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi" çerçevesindeki rolüne odaklanmaktadır. Sözleşmenin tarihsel geçmişi, hukuki özellikleri ve kapsamı ele alınarak, Karadeniz ülkeleri arasında bölgesel işbirliğini teşvik etmedeki rolü vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, Karadeniz'i diğer küresel denizlerle bağlayan coğrafi konumu ve bölgesel koruma çalışmalarına katkıları nedeniyle Türkiye'nin stratejik önemi vurgulanmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin uluslararası çevre anlaşmalarındaki ve bölgesel politikalardaki rolünün daha geniş etkileri de tezde ele alınmaktadır. Bulgular, Karadeniz'in deniz ekosistemini korumak için koordineli ve etkili önlemlerin alınması gerekliliğinin altını çizmektedir. Çevresel sorunlar yoğunlaştıkça, Türkiye'nin liderliği ve Karadeniz'e kıyısı olan tüm ülkelerin ortak çabaları, ekolojik çöküşü tersine çevirmek ve bölgenin deniz ortamı için sürdürülebilir, dirençli bir gelecek sağlamak açısından kritik olacaktır.Item The legal impact of climate change in the Mediterranean Sea: Evaluation of adaptation and mitigation measures(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Ulutürk, DeryaMedeniyetlerin beşiği ve olağanüstü biyolojik çeşitliliğe sahip olan Akdeniz, eşi benzeri görülmemiş bir zorluk olan iklim değişikliği ile karşı karşıyadır. Yükselen deniz seviyeleri, okyanus asitlenmesi ve giderek daha sık yaşanan aşırı hava olayları, bu değerli ekosistemi ve ona bağlı milyonlarca insanın geçim kaynaklarını tehdit etmektedir. Bu kriz, iklim eylemlerini yöneten yasal çerçevelerin incelenmesini ve mevcut uyum ve azaltım önlemlerinin net bir değerlendirmesini gerektirmektedir. Bu tez, Akdeniz'deki iklim değişikliği ile alakalı karmaşık yasal mevzuatı derinlemesine inceleyerek mevcut çalışmaların etkinliğini ve uygulanabilirliğini analiz etmektedir. Uluslararası anlaşmalar, bölgesel sözleşmeler ve kıyıdaş ülkelerin ulusal politikaları; iklim değişikliğinin Akdeniz üzerindeki çok yönlü etkilerini ele alma noktasındaki yeterliliklerini değerlendirmek amacıyla incelenmektedir. Bu inceleme, mevcut yasal mekanizmaların uygulanabilirliğinin analiz edilmesini, yeni yasal yolların araştırılmasını ve uluslararası iklim anlaşmalarındaki yaptırım mekanizmalarının etkilerinin ele alınmasını içermektedir. Bu çalışma, güçlendirilmiş bir yasal çerçeve içinde iklim direncinin artırılması için uyum ve azaltım yollarının etkinliğini araştırmaktadır. Akdeniz'deki iklim değişikliğine yönelik uluslararası, bölgesel ve ulusal mevzuatların yasal boyutlarını inceleyerek bölgenin karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar hakkında daha derin bir anlayışa katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. İklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve Akdeniz için daha sürdürülebilir bir gelecek sağlamak amacıyla güçlendirilmiş yasal çerçevelere, artırılmış bölgesel iş birliğine ve yenilikçi yasal çözümlere duyulan acil ihtiyacın altını çizmektedir.Item H. 935-936 / M. 1529-1530 tarihli 1182 No'lu Edremit Şer'iyye Sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Dursun, HakanOsmanlı Devleti'nin son yıllarına kadar varlığını sürdüren şer'i mahkemelerde kadı veya naib tarafından tutulan defterlere şer'iyye sicili ya da kadı sicili adı verilmektedir. Bu defterlerde merkezi hükümetin emirlerini barındıran fermanlar, beratlar, mektûblar vb. bulunduğu gibi kadı tarafından verilen hüccet, ilam vb. belgeler de bulunmaktadır. Bu çalışmanın esasını oluşturan 1182 No'lu Edremit Şer'iyye Sicili ise 1529-1530 yılları arasına tarihlenmekte ve çeşitli meselelere dair hükümler içermektedir. Transkripsiyonu yapılan belgeler muhteviyatına göre idari, sosyal, iktisadi ve hukuki bakımdan ele alınmış ve bu başlıklar altında değerlendirilmiş ve anılan başlıklar doğrultusunda Edremit hakkında bazı genel yargılara varılmıştır.Item Gökçeada'nın değişen sembolik ekonomisinde İmroz Rumları(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2023) Gökçe, SibelKuzey Ege Adalarından olan Gökçeada yakın tarihte kayda değer bir değişim dönüşüm yaşamıştır. 1970'lere kadar Hristiyan Ortodoks Rumların yoğunluklu olarak yaşadığı bir ada iken belirtilen tarihten itibaren Rum nüfusunda hızlı bir azalma meydana gelmiştir. Rum nüfusunun azalmasına ters orantılı bir biçimde adadaki Türk ve Müslüman nüfusta artış meydana gelmiştir. Tez çalışmasında bu durumun Türkleştirme politikaları sonucunda ortaya çıktığı ileri sürülmüştür. Ekonomide izlenen neoliberal politikalar ve Avrupa Birliğine adaylık sürecinin de etkisiyle geçmişteki niceliğe ulaşamasa da adadaki Rum nüfusta bir artışın meydana geldiği gözlemlenmiştir. Eski adı İmroz olan adadan; Rumların göç etme nedenleri, İmroz'un Gökçeada olma süreci, Gökçeada'nın Rumları nasıl hatırladığı konuları irdelenmekle beraber neoliberal çağda Gökçeada'nın İmroz Rumlarının sembolik kültürüne ne denli eklemlendiği ortaya konulmaktadır. İlki 1998 yılında yapılan Geleneksel Gökçeada Film Festivali ile Rumlar için kutsal olan Panaiya'nın aynı döneme denk gelmesi dikkat çekicidir. Ayrıca, adada Rumlara özgü sembolik kültür öğelerinin ön plana çıktığı turizm politikaları göz önünde bulundurulduğunda Rumların sembolik sermayelerinin sembolik ekonomiye dönüşümü ortaya konulmaktadır.Item FeGa ince filmlerinin ultrahızlı manyetizasyon dinamiklerinin incelenmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Özten, Merve CansuBu tez çalışmasının konusu, son yılların popüler araştırma konularından birisi olan ultrahızlı manyetizasyon dinamikleri üzerinedir. Tez çalışmasının amacı, FeGa ince filminin ultrahızlı manyetizasyon dinamikleri üzerine araştırmalar yapmaktır. Tez çalışmasının birinci aşaması FeGa ince filmlerinin üretimi ve karakterizasyonu, ikinci aşaması ise FeGa ince filminin ultrahızlı manyetizasyon dinamiklerinin deneysel olarak incelenmesi ve sonuçların yorumlanması üzerinedir. Birinci aşamada, FeGa ince filmleri manyetik alanda saçtırma tekniği kullanarak üretilmiştir. Üretilen FeGa ince filmlerinin kalınlıklarının ve kimyasal kompozisyonlarının belirlenmesi için taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve enerji dağılımlı x-ışını spektroskopisi (EDX) kullanılmıştır. Bu ince filmlerin kristal yapısını belirlemek için x-ışını difraktometresi (XRD) kullanılarak analiz yapılmıştır. İnce filmin manyetik özelliklerinin incelenmesi için titreşimli örnek manyetometresi (VSM) cihazı ile ölçüm alınmıştır. Manyetik saçtırma ile üretilen ince filmlerin EDX ve SEM analizi sonuçlarına göre hedeflenen Fe80Ga20 alaşımının ince film olarak üretilebildiği gösterilmiştir. İkinci aşamada, üretilen ince filmlerin ultrahızlı manyetizasyon dinamiklerini araştırmak için Ankara Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü'nde bulunan zaman çözünürlüklü manyeto-optik Kerr etkisi (TR-MOKE) deney düzeneğinde ölçümler alınmıştır. Ölçüm sonuçlarının, literatürde ferromanyetik malzemeler için elde edilen demanyetizasyon zaman değerleri ile aynı mertebede olduğu görülmüştür. Demanyetizasyon zamanı ve gözlenen manyetizasyon kaybının maksimum değerinin lazer akısı ile nasıl değiştiği incelendiğinde ise, bu iki parametrenin de lazer akısı ile doğru orantılı olarak arttığı ve FeGa ince filminde demanyetizasyon süreçlerinde spin-flip saçılmasının baskın süreç olduğunu görülmüştür. Bu çalışmalar doğrultusunda elde edilen sonuçlar, ince filmlerin manyetik olarak lazer ile kontrol edilebileceği ve bu kontrolün ne kadar hızlı gerçekleşebileceğinin anlaşılması bakımından yarar sağlayacaktır.Item Püskürtmeli kurutulmuş avokado çekirdeği ve kombucha çayı tozlarının sucuklarda escherichia coli üzerine inhibisyon etkileri(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) İşleyen, İlaydaÇalışmada, nitrit kullanımının azaltılması amacıyla püskürtmeli kurutulmuş Kombucha çayı tozu (KÇT) ve avokado çekirdeği tozu (AÇT) ilave edilmiş ve Escherichia coli inoküle edilen sucuklarda bazı fizikokimyasal ve mikrobiyolojik özelliklerdeki değişimler ile bu tozların E. coli patojeni üzerindeki inhibisyon etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, formülasyonlarına nitrit ilave edilmemiş kontrol (KONT), 150 ppm nitrit (KONT-NİT150), %6 AÇT (AVO), %6 AÇT+75 ppm nitrit (AVO-NİT75), %6 KÇT (KOM) ve %6 KÇT+75 ppm nitrit (KOM-NİT75), %6 AÇT+%6 KÇT (AVO-KOM) ve %6 AÇT+%6 KÇT+75 ppm nitrit eklenmiş (AVO-KOM75) olmak üzere toplamda 8 grup sucuk üretilmiştir. Örneklerde, nem içeriği, pH, titrasyon asitliği, su aktivitesi, toplam aerobik mezofilik bakteri (TAMB), laktik asit bakterileri (LAB) ve E. coli sayılarında meydana gelen değişim incelenmiştir. Fermantasyon sonrası sucukların %38.17- %40.55 aralığında değişen nem içeriği gruplar arasında farklılık göstermemiştir (p>0.05). KÇT ve AÇT'nin birlikte kullanımı pH değerini doğal toz ilavesi olmayan kontrol gruplarına (KONT ve KONTNİT150 için sırasıyla pH 4.83 ve 4.81) göre önemli ölçüde (p≤0.05) düşürmüştür (AVO-KOM ve AVOKOM-NİT75 gruplarında pH=4.33). Mikrobiyolojik analizlerde, TAMB sayısında fermantasyon sonrası yaklaşık 2.3 log'luk, LAB sayısında ise yaklaşık 2.5 log artış gözlenmiştir. E. coli sayısı başlangıç düzeyine göre fermantasyondan sonra tüm gruplarda önemli ölçüde düşüş göstermiştir. KÇT ve AÇT'nin birlikte kullanıldığı, AVO-KOM ve AVO-KOM-NİT75 gruplarında E. coli sayısında başlangıca göre sırasıyla 0.74 ve 0.80 log azalma saptanmıştır. AVO-KOM ve AVO-KOM-NİT75 gruplarının E. coli inhibisyon etkilerinin nitrit içeren sucuk grubuna çok yakın bir düzeyde, hatta bir miktar da yüksek olduğu (KONTNİT150 grubunda E. coli sayısına 0.71 log azalış) ortaya çıkmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular, KÇT ve AÇT'nin E. coli sayısını azaltmada, özellikle birlikte kullanıldığında 150 ppm nitrit ilavesine benzer inhibisyon etki yaptığını ve gelecekte bu yönde gerçekleştirilecek çalışmalara ışık tutacağını göstermektedir.Item Derin öğrenme teknikleri ile gelişimsel kalça çıkıklığının ultrason görüntülerinden otomatik tespiti(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yılmaz, Muhammed EnesGelişimsel kalça displazisi, femur başı ile asetabulum arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan bir yapısal bozukluktur. Erken teşhis ve tedavi, uzuv kısalığı, topallama ve fonksiyonel özürlülük gibi olumsuz durumları önleyebilir. Bu rahatsızlık özellikle yenidoğan ve 0-3 aylık bebeklerde erken tanı konulması gereken bir durumdur. Tanıda gecikme durumunda, uzuv kısalığı gibi kalıcı sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Tanıda iki temel yöntem olan fiziksel muayene ve ultrason ile görüntüleme yöntemi kullanılır. Özellikle ultrason görüntülerinin değerlendirilmesinde Graf yöntemi sıkça tercih edilir, ancak bu yöntemde uzman ve cihaz kaynaklı hatalar olabilmektedir. Günümüzde bilgisayar destekli tanı araştırmaları, tanı süreçlerini geliştirmek amacıyla yapılmaktadır. Ultrason görüntülerinin manuel işlenmesi, ölçümde zorluklara neden olabilir ve yanlış sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, bu çalışmada gelişimsel kalça displazisi tanısının ilk aşaması için farklı ağ mimarileri önerilmiştir: U-Net, Mask R-CNN ve YOLOv8. U-Net önerisi daha az veri ile ikili sınıflandırma olarak sunulmuştur, Mask R-CNN ve YOLOv8 ağ önerileri ise daha çok veriyle ve çok etiketli olarak eğitim süreçlerinden geçmişlerdir. Çalışmada öne çıkan YOLOv8, eğitim sonuçlarına göre en yüksek başarıya ulaşmıştır. Bölütleme, açı ölçümü ve istatiksel analiz kademeli olarak yapılmıştır. Açı ölçümü için iki öneri sunulmuş ve sonuçlar uzman sonucu ile karşılaştırılmıştır. Önerilerin doğruluğu için Bland-Altman analizi ve sınıf içi korelasyon analizi (ICC) uygulanmış, istatistiksel analiz sonuçları tablolar halinde karşılaştırılmıştır. Sunulan önerilerin doğruluğu ve güvenilirliği değerlendirilmiştir.Item Ankara ili marul ekim alanlarında görülen fungal hastalıkların belirlenmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yumlu, ZeynepÖnemli bir marul üreticisi durumunda olan Ankara ilinin yetiştiricilik alanlarındaki fungal hastalıkların belirlenmesi amacıyla 2022 yılında yapılan surveyler sonucunda hastalıklı bitki örneklerinden 66 fungal izolat elde edilmiştir. Elde edilen izolatların teşhis çalışmaları sonucunda kırk altı izolatın Fusarium oxysporum türüne ait olmasıyla en yaygın tür olduğu belirlenmiş, geri kalan izolatlardan ise; dokuz izolatın Alternaria alternata üç izolatın Fusarium equiseti, dört izolatın Fusarium solani, iki izolatın Rhizoctonia spp. birer izolatın ise Sclerotinia sclerotiorum ve Sclerotinia minor türlerine ait olduğu tespit edilmiştir. İzole edilen fungusların patojenisite denemeleri tohum-hipokotil testi şeklinde yapılmıştır. Patojenisite denemeleri sonucunda; Fusarium oxysporum izolatlarının hastalık şiddeti değerleri %0.0 – %83.0 arasında değişkenlik gösterirken, Fusarium equiseti %22.6 – 86.0, Fusarium solani %28.3 – 90.0, Rhizoctonia spp. %15.0, %29.0, Sclerotinia sclerotiorum ve Sclerotinia minor içinse sırasıyla %68.0 ve %93.0 olarak belirlenmiştir. F. equiseti'nin ülkemizde de marul bitkisinde patojen olduğu bu tez çalışması ile ilk kez tespit edilmiş olup bu veriler ülkemiz için ilk kayıt niteliğindedir.Item Ferulik asitin, aldoz redüktaz enzimi ve insan kolorektal kanser hücre hatları üzerinde etkisinin araştırılması(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2023) Öztürk, BeyzanurFerulik asit, doğada birçok farklı bitkide yaygın olarak bulunan bir fenolik bileşiktir. Tahıl kepeği, tam tahıllı gıdalar, pirinç, sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan ferulik asit, geleneksel Çin tıbbında oldukça önemli bir yere sahiptir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar ferulik asidin, başta oksidatif stres olmak üzere, inflamasyon, kanser, diyabetle ilişkili hastalıklar, vasküler endotelyal hasar gibi birçok komplikasyonu iyileştirmede potansiyel aktiviteye sahip olduğunu kanıtlamıştır. Ülkemizde ve dünyada, kansere yakalanma ve kanser kaynaklı mortalite her geçen yıl giderek artmaktadır. Her yıl binlerce insan kansere yakalanmaktadır ve kanser küresel olarak bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kolorektal kanser en yaygın kanser türleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Kolorektal kanserin tedavisinde cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi geleneksel yöntemler kullanılmaktadır. Fakat geleneksel yöntemlerin hastalar üzerindeki iyileştirici etkilerinin yanı sıra istenmeyen birçok komplikasyona da neden olması doğal kaynaklı terapötiklere olan ilgiyi giderek arttırmıştır. Bu bağlamda gerçekleştirilen çalışmada ferulik asidin, insan kolorektal kanser hücre hattı dizisi HT-29 üzerindeki sitotoksik etkisi ve ferulik asidin, poliyol yolunun anahtar enzimi olan aldoz redüktaz enzimi üzerindeki antioksidan aktivitesi incelenmiştir. Gerçekleştirilen hücre kültürü çalışmalarının sonuçlarına göre, ferulik asidin HT-29 hücre hattı üzerinde kayda değer düzeyde bir etkisi saptanamamıştır. Fakat aldoz redüktaz enzimi üzerindeki antioksidan aktivitesini belirlemek için yapılan çalışmada, ferulik asidin aldoz redüktaz enzimini inhibe edici etki gösterdiği sonucuna varılmıştır. Gerçekleştirilen çalışmanın, ferulik asidin HT-29 hücre hattı üzerindeki etkisinin literatürde bulunan sınırlı kaynağa katkı sağlaması açısından önemli olduğu düşünülmektedirItem Investigation of MXenes in combinational Photothermal/Photodynamic therapy and immunotherapy(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Öztürk, Berfin İlaydaKanser, her yıl milyonlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan, önde gelen küresel bir ölüm nedenidir. Artan kanser insidansı ve buna bağlı ölüm oranlarına yanıt olarak yeni kanser tedavileri geliştirilmektedir. Yaygın geleneksel tedaviler kemoterapi, radyoterapi ve cerrahiyi kapsamaktadır. Bununla birlikte, bu teknikler hastalar üzerinde önemli yan etkilere sahiptir ve tedavi sonuçları tatmin edici değildir. Kanser tedavisindeki yeni yaklaşımlar immünoterapi, gen terapisi, fotodinamik terapi (PDT) ve fototermal terapiyi (PTT) kapsamakta olup, bunlar terapötik sonuçları geliştirmiş veya geliştirme potansiyeline sahiptir. Önemli bir yüzey alanı, kayda değer elektrik iletkenliği, manyetizma, düşük toksisite, lüminesans ve mükemmel biyouyumluluk gibi çeşitli fizikokimyasal özelliklere sahip olan MXenler, kanser tedavisi için oldukça umut verici seçenekler olarak tanımlanmıştır. 2D nanoyapılar fototermal, kemoterapötik sinerjik ve fotodinamik özelliklere sahiptir ve bu da onları etkili ve non-invaziv antikanser tedavileri için oldukça umut verici kılmaktadır. Bir 2D nanomateryal olan MXene, fotodinamik ve fototermal özellikleri nedeniyle geleneksel kanser tedavisinin uygulanabilir bir alternatifi olarak ortaya çıkmıştır. FTT ve FDT'nin immünojenik hücre ölümünü (ICD) indüklerken aynı zamanda kanser hücrelerini doğrudan ortadan kaldırdığıda düşünülmektedir Bu tez çalışmasındada 2B nanomalzeme olan MXene'in Fototermal/Fotodinamik terapi özelliklerini karşılaştırmayı ve immünojenik hücre ölümünü tetikleyip tetiklemediği, insan meme kanserini yakından taklit eden 4T1 kanser hücre hattı ile in vitro olarak araştırılmıştır.Item Büyük Menderes Nehir Havzası balık faunasının kritik habitat değerlendirmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Çakır, SümeyraBu tezde Büyük Menderes Nehir Havzası'nı habitat edinen balık türleri literatür araştırmalarıyla belirlenmiş ve Avrupa Birliği Kredi Veren Kuruluşları tarafından geliştirilen "Kritik Habitat Değerlendirmesi" yaklaşımı kullanılarak havzadaki balık türlerinin habitatları değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda yapılan balık türleri dağılım haritaları, IUCN'e başvurularak edinilen katman dosyalarına ek olarak, bölgede yapılan çalışmalardan edinilen verilerin ArcGIS programında çizilmesiyle oluşturulmuştur. Havzanın habitat özelliklerini belirlemek amacıyla CORINE, 2018 veri tabanı ve güncel uydu görüntüleri kullanılarak ArcGIS programında EUNIS habitat haritası oluşturulmuş ve sınıflandırması yapılmıştır. Havzadaki ulusal olarak korunan ve uluslararası tanınan alanlar güncel veri tabanları kullanılarak araştırılmış ve haritalanmıştır. IFC PS6 kriterleri doğrultusunda yapılan değerlendirmede 14 balık türü için Büyük Menderes Nehir Havzası kritik habitat olarak belirlenmiştir. Ayrıca 11 balık türünün yeterli olmayan verileriyle yapılan değerlendirmede havza kritik habitat olarak belirlenmiştir. Geniş bir ölçekte değerlendirme yapılmış ve yaşayan bir süreç olduğu vurgulanarak, yeni araştırmalarla güncellenme potansiyeline işaret edilmiştir. Büyük Menderes Havzası üzerindeki çevresel baskılar yapılan arazi çalışmasıyla tespit edilmiştir. Havza Işıklı ve Bafa Gölü gibi Önemli Doğa Alanları statüsü kazanmış sulak alanları içermektedir. Bu alanlar, yüksek biyoçeşitlilik değerleri ve endemik balık türleri nedeniyle özellikle korunması gereken bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışma, Büyük Menderes Havzası'ndaki ekosistem servislerini ve biyoçeşitliliği koruma stratejilerini daha etkili hale getirmek amacıyla Türkiye çevre mevzuatında daha kapsamlı bir çerçeve oluşturulmasına yönelik bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.Item Comparative analysis of large language models for code generation implications for ROS and Gazebo simulations(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Gökmenoğlu, FatihBu çalışma, robotik uygulamalar için büyük dil modellerinin geliştirme sürecine olan potansiyel katkılarını, farklı modeller üzerinden üretilen kodların simülasyon performans analizini yaparak karşılaştırmalı bir şekilde araştırmıştır. Çalışma kapsamında basit navigasyon, nesne manipülasyonu gibi farklı robotik görevler tanımlanmış olup bu görevler için uygun senaryolar belirlenerek ROS uyumlu kod üretimleri büyük dil modelleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Üretilen kodlar Gazebo simülasyon ortamında çalıştırılmış ve kaynak kullanımı ve simülasyon hızı metrikleri ile bu kodların görevi tamamlama başarıları karşılaştırılmıştır. Ayrıca, üretilen kodların okunabilirliği ve sürdürülebilirliği gibi nitel değerlendirmesi de gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma, büyük dil modellerinin robotik uygulama geliştirme süreçleri için potansiyel katkısını, kod yazma sürecini verim kaybı yaşamadan daha kısa sürede ve sistematik bir şekilde gerçekleştirerek göstermiştir.Item Edige Bölgesi (Elmadağ-Ankara) manyezit oluşumlarının karakteristikleri(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Koca, BetülManyezit yatakları dolomit ve serpantinit gibi Mg'ca zengin kayaçların alterasyonu sonucu oluşmaktadır. Türkiye'de, serpantinleşmiş ultramafik kayaçların kırık ve çatlaklarında damar ve stokvörk şeklinde oluşmuş manyezit yatakları yaygındır. Çalışma alanı, kuş uçuşu Ankara ilinin 28 km D'sundaki Elmadağ ilçesinin, 7 km GD' sundaki Edige köyüdür. Tez çalışmasında Edige bölgesindeki serpantinleşmiş ultramafik kayaçlar içerisindeki manyezit oluşumlarının mineraloji ve petrografisi, XRD tanımlamaları ve karakteristikleri, jeokimyasal incelemeleri ve minerallerin yapı-doku karakteristiklerini için SEM-EDS çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bölgedeki manyezit cevherleşmesi, Edige köyü civarında bulunan Karakaya Kompleksi içerisindeki serpantinleşmiş ultramafiklerdedir, stokvörk-damarlar ve kuvarslı manyezit damarları şeklindedir. Ultramafik kayaçlarının ana mineral bileşimi olivin, piroksenler olup yoğun kloritleşmeler ve serpantinleşmeler gözlenmiştir. Tali mineral olarak opak mineraller izlenmiştir. Manyezitler kriptokristalin yapı göstermekte ve manyezitlere kalsit, dolomit, kuvars, serpantin mineralleri eşlik etmektedir. İncelenen manyezit oluşumların ayrıntılı mineralojik bileşimlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen XRD analizleri kapsamında tüm kayaç ve kil fraksiyonu çekimleri yapılmıştır. Mineralojik incelemelerde tanımlanan minerallere ek olarak kaolinit mineralleri bulunmuştur. Serpantinleşmiş ultramafik kayaçlardan alınan örneklerde jeokimyasal analizler yapılarak, ana oksit elementleri değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgularla normatif mineraloji hesaplamaları yapılmış ve ultramafik kayaç sınıflama diyagramına göre örneklerin çoğunluğunun harzburjit olduğu, bir örneğin lerzolit bir örneğin ise olivin vebsterit olduğu saptanmıştır. SEM-EDS çalışmalarında manyezitlerin rombohedral yapıda ve dolomit ara katkılı oldukları, serpantinlerin lifsi, çubuksu ve levhamsı şekillerde gözlendikleri, dolomitlerin yarı öz şekilli ve manyezit ile iç içe oldukları bulunmuştur. Yapılan C-O duraylı izotop çalışmaları sonrasında elde edilen veriler, bölgede meydana gelen bindirme esnasında sürtünmeden kaynaklanan ısının artmasıyla kireçtaşlarından salınan su ve CO2'nin serpantinleşmiş ultramafik kayaçlar içerisindeki MgO ile tepkimeye girerek manyezitleri oluşturduğunu düşündürmektedir.Item Grafen kuantum nokta/ metal oksit/ iletken polimer içeren nanokompozitlerin süperkapasitör performanslarının incelenmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Alyakut, BerayTez çalışmasında, indirgenmiş grafen oksit (rGO), yüksek yüzey alanı, düşük maliyet ve çevre dostu özelikleri ile bilinen grafen kuantum nokta (GKN), yüksek teorik spesifik kapasitansa sahip iletken polimer (polipirol, (PPy)) ve MnO2 içeren nanokompozitlerin sentezi, karakterizasyonu ve süperkapasitör uygulamaları için performanslarının incelenmesi amaçlanmıştır. Nanokompozitlerin karakterizasyonları UV-vis görünür bölge spektrofotometresi, Fourier-dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR), X-ışınları kırınımı (XRD), Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM), Enerji Dağılımlı X Işını analizi (EDX) ve Geçirimli Elektron Mikroskobu (TEM) analizleri ile gerçekleştirilmiştir. Nanoyapıların farklı bileşimlerinin kompozit bileşenlerine göre elektrokimyasal performansları ikili elektrot konfigürasyon yöntemi ile nötr ve asidik elektrolitlerde incelenmiş; galvanometrik şarj-deşarj (GŞD), dönüşümlü voltametri (CV) ve elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) analizleri yapılmıştır. rGO, 1 A/g akım yoğunluğunda 72.98 F/g, saf PPy ise 151.63 F/g olarak ölçülmüştür. Elektrokimyasal performansa bileşen miktarlarının etkisinin incelenmesi için kütlece farklı pirol kullanılarak sentezlenen rGO-PPy nanokompozitleri arasından rGO-PPy12, 1 A/g'da 189.09 F/g kapasitans ortaya koymuştur. Ayrıca üç bileşenli rGO-MnO2-PPy nanokompozitlerinde en iyi kapasitif davranışı sergileyen örnek 1 A/g'da 323.91 F/g ve 5 mV/s'de 577.39 F/g değerlerine sahip olan ayrıca 5000 döngü sonrası (GŞD) kapasitansının %88.9'unu koruyan rGO-MnO2(PVP,120)-PPy16 örneği olmuştur. Farklı bileşen oranlarında sentezlenen GKN-PPy nanokompozitleri arasında 5 mV/s'de 331.76 F/g ve 1 A/g'da 195.34 F/g spesifik kapasitansa sahip GKN-PPy16 örneği, 5000 döngü sonunda (GŞD) spesifik kapasitansının %93'ünü korumuştur. GKN-MnO2-PPy16 nanokompoziti ise 5 mV/s'de 463.46 F/g, 1 A/g'da 193.46 F/g bulunarak üstün elektrokimyasal performans sergilemiştir. rGO-PPy12, rGO-MnO2 (PVP,120)-PPy16, GKN-PPy16, GKN-MnO2-PPy16 nanokompozitlerinin, elde edilen bulgular doğrultusunda saf PPy, MnO2 ve rGO'nun dezavantajlarının üstesinden gelerek kapasitif performansı önemli ölçüde artırdığı sonucuna varılmıştır.Item Bazı Trichogramma türleri, Bracon hebetor (SAY) (Hymenoptera:Braconidae) ve Venturia canescens (Gravenhorst) (Hymenoptera: Ichneumonidae)'in ergin depolanmasında beslenmenin etkilerinin araştırılması(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Çaycı, DamlaErgin parazitoitlerin ek besinlerle beslenmesine ve depolanmasına biyolojik mücadele uygulamalarında sıklıkla yer verilmektedir. Bu tez çalışmasında Hymenoptera takımına ait üç farklı familyadan parazitoitlerin Trichogramma dendrolimi (Mastumura), T. embryophagum (Hartig), T. cacoeciae (Marchall) (Hymenoptera: Trichogrammatidae), Bracon hebetor (Say) (Hymenoptera: Braconidae), Venturia canescens (Gravenhorst) (Hymenoptera: Ichneumonidae) erginleri farklı oranlarda yağ-karbonhidrat karışımı ve karbonhidratla ile beslenerek 5, 10 ve 15°C'de depolama öncesi bir gün ve üç gün beslenerek 3, 5, 7, 10 ve 15 gün depolarak yaşam süresi, parazitleme oranı ve meydana gertirdiği birey sayısı belirlenmiştir. Trichogramma türlerinde bütün depolama sıcaklıklarında en uzun yaşam süresi bal ve glikozla beslendiğinde elde edilmiştir. Depolama süresinin artışına bağlı olarak yaşam süresinde kademeli bir azalma belirlenmiştir. T. cacociae'de en yüksek parazitleme oranları 5°C'de üç gün depolanan bal: fındıkyağı (%75:25) (%86.30) ve bal (%87.67) ile bir gün beslenen bireylerde görülmüştür. T. dendrolimi'de ise en yüksek parazitleme oranları 5°C'de üç gün depolanan glikoz (%85.80), glikoz:zeytinyağı (%75:25) (%85.25) ve glikoz:cevizyağı (%75:25) (%86.00) ile beslenen bireylerde; 10°C'de üç gün depolanan bir gün bal (%82.20) ve glikozla (%82.75) ve üç gün bal (%89.13) ve glikozla (%89.00) beslenen bireylerde; 15°C'de üç gün depolanan ve üç gün bal (%84.43) ve glikozla (%83.87) beslenen bireylerde elde edilmiştir. T. embryophagum'da ise 5°C'de üç gün depolanan bir gün glikoz (%81.70) ve bal:zeytinyağı (%75:25) (%80.63) beslenen bireylerde ve 15°C'de üç gün depolanan ve üç gün glikozla (%83.80) beslenen bireylerde elde edilmiştir. Meydana getirilen birey sayıları üç Trichogramma türünde de farklılık göstermiştir. V. canescens için en uzun yaşam süresi 5°C'de üç gün depolanan bir gün glikoz (14.5 gün) ve balla (13.97 gün) beslenen bireylerde elde edilmiştir. Meydana getirilen birey sayısında en yüksek değerler en uzun yaşam süresinin elde edildiği koşullarla aynıdır. Sonuçlar farklı besinlerin etkilerinin ergin depolanmasında parazitoit türlerine göre değiştiğini göstermektedir. Bracon hebetor'da bütün besin kombinasyonlarında biyolojik veri elde edilmiştir. Sonuç olarak yağ temelli besinlerin etkisinin türe bağlı olarak değiştiği ve çalışılan türler arasında yağ temelli besinlerden en fazla yararlanan türün B. hebetor olduğu sonucuna varılmıştır.Item Kinematikte euler ve mozzi-chasles teoremleri üzerine(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Uçak, Galip FurkanBu tez beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş kısmı için ayrılmıştır. İkinci bölümde, ön bilgiler ve diğer bölümlerde kullanılacak olan bazı tanımlar ve kavramlar kaynakları ile birlikte verilmiştir. Üçüncü bölümde, geliştirilen dual eliptik kuaterniyonlar ve dual eliptik kuaterniyonların cebirsel özelliklerine kapsamlı bir şekilde yer verilmiştir. Bu tezin dördüncü bölümünde, Euler Teoremi incelenmiş, Euler Teoreminin neler ifade ettiği kaynağı ile açıklanmıştır. Daha sonrasında, hiperdual Euler Teoreminin ifade edilmesinde ve ispat etmesinde ilerlenen yol referans alınarak, Euler Teoremi dual uzayda gösterilmiş ve açıklanmıştır. Ayrıca dördüncü bölümde Wang ve Dai'nin çalışmasına değinilmiştir. Bu çalışmada yer alan kavramlar açıklanmıştır. Son bölümde, Euler Teoremi dual eliptik uzayda ele alınmıştır. Ayrıca Mozzi-Chasles Teoremi eliptik iç çarpım uzayına göre ele alınmış ve eliptik Mozzi-Chasles hareketi ile 3 boyutlu eliptik uzayda dual eliptik dönme arasındaki ilişkiler açıklanmıştır.Item Nükleer tesis işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında nükleer risk sigortaları(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Saruhan, Ezgi DamlaBu çalışmanın konusunu; nükleer tesis işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında nükleer risklere ilişkin sorumluluk sigortalarının incelenmesi oluşturmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde nükleer tesis işletenlerin hukuki sorumluluğu 7381 sayılı Kanun ve Paris Sözleşmesi'nin 2004 Protokolü'yle değişikliğe uğrayan hükümleri çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise nükleer tesis işletenlerin nükleer zararlardan kaynaklanan hukuki sorumluluklarını teminat altına almaya yönelik olarak başvurdukları nükleer risklere ilişkin sorumluluk sigortaları 7381 sayılı Kanun, Paris Sözleşmesi ve Nükleer Risklere İlişkin Sorumluluk Sigortasına ve Teminatına Dair Yönetmelik ile TTK hükümleri kapsamında değerlendirilerek, nükleer risklere ilişkin sorumluluk sigortalarının Türk sigortacılık mevzuatı kapsamındaki yeri tespit edilmiş ve nükleer risklere ilişkin sorumluluk sigortası sözleşmelerinin özellikleri, unsurları, konusu, kapsamı ve sözleşme nezdinde tarafların yükümlülükleri ortaya konmuştur.Item Arpa (Hordeum vulgare L.) genotiplerinde tane kantitatif ve kalitatif özelliklerindeki varyasyonun görüntü analizi ile belirlenmesi(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Geren, AykutArpa (Hordeum vulgare L.) dünya genelinde en çok ekilen dördüncü tahıl olup, %60-70'i hayvan beslemede, %20-30'u ise malt ve içki sanayinde kullanılmaktadır. Tahıllarda tane iriliği, verim ve pazar değeri açısından kritik bir faktör olup, genetik yapı ve çevresel faktörler tarafından belirlenir. Bu çalışmada, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Osman Tosun Gen Bankası'nda bulunan arpa köy çeşitleri arasında tane özelliklerindeki farklılıklar, standart analiz yöntemleri ve görüntü işleme teknikleriyle belirlenmiştir. Araştırmada, 51 iki ve altı sıralı arpa köy çeşidi (toplam 102 genotip) ile üç iki sıralı ve üç altı sıralı kontrol çeşitleri kullanılmıştır. Tane analizleri, 2021-2023 dönemlerinde yürütülen sulama denemelerinden elde edilen taneler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Elek analizi, bin tane ağırlığı ve GrainScan kullanılarak tane alanı, çevre uzunluğu, tane çapı ve renk değerleri belirlenmiştir. İki sıralı arpa kontrol çeşitlerinde dolgun tane (>2,5 mm) oranı %95 olarak bulunmuş, 11 genotipin benzer büyüklüğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Altı sıralı arpa kontrol çeşitlerinde dolgun tane oranı %63-81 arasında değişirken, 31 genotip daha yüksek oran göstermiştir. İki sıralı arpa genotiplerinde bin tane ağırlığı 46,15-64,60 g arasında, altı sıralı arpalarda ise 35,80-58,61 g arasında değişmiştir. GrainScan analizinde, iri (>2,8 mm) ve yüksek bin tane ağırlığına sahip taneler ile iki sıralı arpalarda tane çapı ve tane alanı, altı sıralı arpalarda ise tane alanı, çevresi ve uzunluğu arasında sıkı bir korelasyon bulunmuştur. Sonuç olarak, arpa genotipleri arasında tane iriliği açısından geniş bir varyasyon olduğu ve görüntü işleme tekniklerinin bu farklılıkları belirlemede etkili olduğu sonucuna varılmıştır.Item Üçlü negatif meme kanseri hücre hattında (MDA-MB-231) IRE1 RNAz sinyal yolağı inhibisyonunun hücre döngüsü ve doksorubisin yanıtı üzerine etkilerinin araştırılması(ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Özadam, Neslihan NurMeme kanseri, dokusudaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve metastatik özellik kazanması ile karakterize edilen, genetik ve epigenetik değişiklikler sonucu onkogenlerin aktivasyonu ve tümör baskılayıcı genlerin inaktivasyonu ile ilerleyen bir hastalıktır. MDA-MB-231 hücre hattı, üçlü negatif meme kanseri çalışmalarında kullanılan ve östrogen, progesteron ve İnsan Epidermal Büyüme Faktörü Reseptör 2 (HER2) ekspresyonu göstermeyen, yüksek invaziv ve metastatik potansiyele sahip bir insan meme adenokarsinoma modelidir. Endoplazmik retikulum (ER) stresi, proteinlerin yanlış katlanması veya birikmesi durumunda ortaya çıkar ve hücrede Katlanmamış Protein Yanıtı (KPY) olarak bilinen adaptif yanıtları başlatır. Bu süreçte IRE1, ER membranında yer alan bir sensör protein olarak aktifleşir ve RNAz aktivitesi yoluyla XBP1 mRNA'sını keserek aktif transkripsiyon faktörü XBP1s'in oluşumunu sağlar. Bu tezde, üçlü negatif meme kanseri hücre hattı olan MDA-MB-231'de IRE1-RNAz aktivitesinin farmakolojik inhibisyonunun MDA-MB-231 hücrelerine ve doksorubisin tedavisine etkileri araştırılmıştır. IRE1-RNAz inhibitörü olarak kullanılan spesifik bir küçük molekül olan 4u8C inhibitörü ile muamele edilen hücrelerde, belirli doz aralıklarında hücre büyümesinde belirgin bir azalma gözlenmiştir. Ayrıca bu inhibitörün doksorubisin ile kombine etkisi incelendiğinde doksorubisin yanıtı üzerinde negatif bir etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Bu bulgular, IRE1-RNAz yolunun inhibisyonunun, üçlü negatif meme kanserinin tedavisinde potansiyel bir hedef olabileceğini yöndeki araştırmaların devam etmesi yönünde destekleyicidir. Sonuç olarak, IRE1-RNAz sinyal yolağının inhibisyonunun MDA-MB-231 hücre hattında doksorubisin tedavisi sırasında anormaliliklere sebep olduğu ve yanıtı zayıflattığı belirlenmiştir. Bu bulgular, IRE1-RNAz inhibitörlerinin, özellikle üçlü negatif meme kanseri tedavisinde kullanımı için olası terapötik bir stratejik kombinasyolarına etkisinin araştırılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.Item Yüksek enerjili hadron çarpıştırıcılarında Higgs bozonu ile ayar bozonlarının anormal etkileşmelerinin araştırılması(Ankara Üniversitesi, 2024) Kazıl, GürselBu tez çalışmasında p-p → hW süreci vasıtasıyla Higgs bozonunun ayar bozonları ile anormal (anomalous) bağlaşımları, gelecekte kurulması planlanan yüksek enerjili hadron çarpıştırıcılarında (FCC) fenomenolojik olarak incelenmiştir. Araştırmada anormal bağlaşımları içeren üretim süreçlerini ifade edecek şekilde model bağımsız olan efektif Lagranjiyen yöntemi kullanılmıştır. Bahsi geçen sürecin Feynman diyagramları çizilmiş, genlikleri hesaplanmış, bağlaşım parametrelerinin değerlerine bağlı olarak da tesir kesitleri elde edilmiştir. En son olarak anormal bağlaşım parametreleri (Wilson katsayıları) üzerine sınırlamalar getirilmiştir. Sürece beklenildiği üzere toplam üç parametreden katkı gelmiştir. Getirilen sınırlamaların deneysel limitlere göre daha iyi olduğu görülmüştür.