02-DOKTORA TEZLERİ

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 8915
  • Item
    O-vanilin gruplu halkalı trimerik fosfazen türevlerinin sentezi, karakterizasyonu ve biyolojik özelliklerinin in vitro çalışmalar ile değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Parmaksız, Nisan Sevim
    Bu tez çalışması kapsamında, o-vanilinin kuru MeOH'de 1,2-diaminoetan ve 1,4-diaminobütan ile tepkimesinden 3-MeO-Salen bileşikleri (1a ve 1b) elde edildi. 3-MeO-Salen bileşikleri (1a ve 1b)'nin kuru MeOH ortamında NaBH4 ile indirgenmesi, 3-MeO-Salan bileşikleri (2a ve 2b)'nin oluşumu ile sonuçlandı. 3-MeO-Salan bileşikleri (2a ve 2b)'nin kuru THF'de K2CO3 ile tepkimesinden yeni bir iskelet yapısına sahip 3-MeO-Salan-2-on bileşikleri (3a ve 3b) sentezlendi. Bileşik 2a'nın kuru THF'de hekzaklorosiklotrifosfazen [halkalı trimer, N3P3Cl6] ile tepkimesi, kısmen sübstitüe spiro-bino-spiro- (4) ve spiro-ansa- (5) motifli fosfazen türevlerini verdi. Tamamen hetero halkalı amin sübstitüe spiro-bino-spiro-fosfazen türevleri (6a-6d), kuru THF'de kısmen sübstitüe spiro-bino-spiro-fosfazen (4)'ün hetero halkalı aminler {pirolidin, piperidin, 1-(2-aminoetil)pirolidin ve 1-(2-aminoetil)piperidin} ile nükleofilik sübstitüsyon tepkimelerinden sentezlendi. Kısmen sübstitüe spiro-ansa-fosfazen türevleri (7a-7e), kuru THF'de kısmen sübstitüe spiro-ansa-fosfazen türevi (5)'in hetero halkalı aminler {pirolidin, piperidin, 1,4-dioxa-8-azaspiro[4,5]decan, morfolin ve 4-(2-aminoetil)morfolin} ile nükleofilik sübstitüsyon tepkimelerinden elde edildi. Sentezlenen tüm bileşikler; element analizi, FTIR, MS, 1D 1H, 13C ve 31P NMR yöntemleri kullanılarak karakterize edildi ve bileşikler (2a, 4, 5, 6a, 6c, 7b, 7c ve 7e)'nin yapısı (2D) HSQC yöntemi ile proton-karbon konumlandırmaları detaylandırılarak aydınlatıldı. 3-MeO-Salan-2-on (3b)'nin kristal yapısı, X-ışını krınımmetre yöntemiyle aydınlatıldı. Kısmen (5) ve hetero halkalı amin (7a-7e) sübstitüe fosfazenler, iki stereojenik fosfor atomu içerdiğinden örnek olması bakımından fosfazen türevleri (5 ve 7a)'nın kiral çözücü ajan (CSA) ilaveli 31P NMR spektrumu alındı ve bileşiklerin sırası ile psödomezo ve rasem karışımı halinde var olabileceği görüldü. Sentezlenen tüm bileşikler, adipoz kaynaklı kök hücreler (AKHler) üzerindeki sitotoksik etkileri açısından test edildi. İlave olrak elektro eğirme yöntemi kullanılarak tüm bileşiklerin polikaprolakton (PCL) ile mikro-/nano-lif temelli membranları elde edildi. SEM görüntüleriyle membranların morfolojisi incelendi, çapları belirlendi ve çekme testleri ile mekanik özellikleri araştırıldı. Ayrıca membranların doku mühendisliğinde üç-boyutlu biyoiskele olarak kullanım potansiyeli değerlendirildi.
  • Item
    İHA ile görüntü işleme tekniklerini kullanarak yoncada verim ve kalite parametreleri için uygun bitki indekslerinin elde edilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Gül, Veysel
    Bu çalışma, Kırşehir ekolojik koşullarında beş lokasyonda İHA ile görüntü işleme tekniği kullanılarak yoncada (Medicago sativa L.) verim ve kalite parametrelerini belirlemek için uygun bitki indekslerini elde etmek amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada İHA ile elde edilen görüntülerden çıkarılan bitki indeks değerleriyle sahadan toplanan yonca örneklerinin kimyasal analiz sonuçlarını ilişkilendirmek için doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre GNDVI indeksi bitki boyunu R²=0.819, NDRE indeksi yaş ot verimini R²=0.935, TGI indeksi ise kuru ot verimini R²=0.974 düzeyinde tahmin ederek güçlü bir ilişkisi göstermiştir. Ham protein oranını NDRE indeksi (R²=0.765), NDF oranını CLREDEDGE indeksi (R²=0.698) ve ADF oranını da NDRE indeksi (R²=0.678) kabul edilebilir doğrulukta tahmin etmiştir. Ancak kalite parametrelerinden elde edilen bu ilişki önemli olmakla birlikte, verim parametreleri için elde edilen değerlerin oldukça altında kalmıştır. Bu yüzden kalite parametrelerinin tahmin doğruluk değerlerini artırmak için NDRE ve CLREDEDGE indekslerinin spektral özellikleri ayarlanarak modifiye indeksler geliştirilmiştir. Bu indeksler modifiye edilirken toprak yansıma değerleri azaltılmış ve spektral hassasiyetleri yakın kızılötesi (NIR) aralığına kaydırılarak MPNDRE, MNCLREDEDGE ve MANDRE indeksleri elde edilmiştir. Bu modifikasyonlar sonucunda, MPNDRE indeksi ham protein oranını %82, MNCLREDEDGE indeksi NDF oranını %72.6 ve MANDRE indeksi ADF oranını %70.5 doğrulukta tahmin etmiştir. Araştırma sonuçları, İHA tabanlı uzaktan algılama ve görüntü işleme tekniklerinin yoncada verim ve kalite parametrelerini yüksek doğrulukla etkili bir şekilde tahmin edebileceğini ve değişen ekolojik koşullar altında belirli agronomik özelliklerin tahmin edilmesindeki performanslarını artırmak için klasik bitki örtüsü indekslerinin modifiye edilerek geliştirilebileceklerini göstermiştir. Bu yaklaşım ürün özelliklerin hızlı, doğru ve mekânsal olarak ayrıntılı bir şekilde değerlendiren, aynı zamanda da verim ve kalite parametrelerinin belirlenmesinde farklı yöntemlerin kullanılmasının da önünü açacaktır.
  • Item
    Covid-19 pandemi sürecinde Ankara ilinde pazara yönelik üretim yapan tarım işletmelerinde sebze üretim faaliyetinin ekonomik analizi ve sürdürülebilirliği
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Karakaş, Türkan
    2019 Aralık ayında başlayan, 30 Ocak 2020'de küresel acil durum ilan edilen ve 5 Mayıs 2022'de küresel acil durumdan çıkarılan COVID-19 pandemi süreci, dünya ekonomisini etkilediği gibi tarım sektörünü de derinden etkilemiştir. Bu dönemde tarım sektörünün krizlere karşı dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirilmesi oldukça önem kazanmıştır. Bu çalışma, Ankara ilinde pazara yönelik sebze üretim faaliyeti gösteren tarım işletmelerinin üretim ve pazarlama faaliyetlerinin incelenerek ekonomik analizlerinin yapılması, COVID-19 pandemi sürecinin işletmeler üzerine etkilerinin belirlenmesi ve işletmelerin sürdürülebilirliklerinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışmada ana materyal olarak, Ankara ilinde Beypazarı ve Ayaş ilçelerinde Tabakalı Tesadüfi Örnekleme yönetimi ile belirlenen 112 adet sebze üreten tarım işletmesine yüz yüze anket uygulanarak elde edilen birincil veriler kullanılmıştır. Çalışmada, tarım işletmelerine dair bazı sosyoekonomik değişkenler, sebze pazarlama yapısı, sebze üretimine yönelik görüşler incelenmiş, işletmelerin ve sebze üretim faaliyetinin ekonomik analizi yapılmıştır. İncelenen işletmelerde, belirlenen bazı göstergeler kullanılarak indeks yöntemi ile genel sürdürülebilirlik düzeyleri hesaplandıktan sonra, sürdürülebilirlik üzerinde etkili olan faktörler doğrusal regresyon analizi kullanılarak belirlenmiştir. Pandemi döneminde pandemi öncesine göre kredi kullanımı, sebze arazisi değişimleri incelenmiş, pandemi sürecinin işletmelere etkisi 5'li likert ölçeği kullanılarak sıralanmıştır. Araştırma bulgularında; aktif sermaye, işletmeler ortalamasında 5.531.768,34 TL olarak hesaplanmıştır. Pasif sermayenin içindeki öz sermayenin oranı %72,28'dir. İşletmeler ortalamasına göre dekara; gayrisafi üretim değeri 13.196,43 TL, tarımsal gelir 4.230,60 TL, net kar 2.140,13 TL olarak bulunmuştur. Dekara yapılan işletme masrafı toplamı 9.748,22 TL olarak belirlenmiş olup bunun %76,88'ini değişen masraf %23,12'sini sabit masraf oluşturmaktadır. Sonuçlara göre işletmecilerin, pandemi döneminde sorun yaşandığına dair katılım düzeyi genel olarak düşük düzeyde bulunmuştur. İncelenen işletmelerin ekonomik sürdürülebilirliği %19,71, sosyal sürdürülebilirliği %22,46 ve çevresel sürdürülebilirliği %4,78 olmak üzere genel sürdürülebilirlik %46,95 olarak hesaplanmıştır.
  • Item
    Anonim şirket birleşme ve satınalmalarının vergilendirilmesinin Avrupa Birliği ortak düzenlemeleri ve Polonya ile karşılaştırmalı analizi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Demirci, Mete
    Anonim şirketler günümüzün kompleks finansal ve ekonomik hayatının en önemli aktörlerinden birisidir. Şirketler, yer yer değişen ve gelişen koşullara ayak uydurabilmek, yer yer de belirledikleri mali ve stratejik hedeflere daha kolay ulaşabilmek amacıyla diğer şirketlerle birleşme ve satınalma işlemleri yaparlar. Kuşkusuz vergi de, bu işlemlerde irdelenmesi ve dikkatli şekilde analiz edilmesi gereken bir unsurdur. Şirket birleşme ve satınalmaları ile ilgili vergi düzenleme ve uygulamaları farklı kanun ve ikincil düzenlemelere konu edilmiştir. Bu çalışma, şirket birleşme ve satınalmalarının, vergi hukuku ile desteklenmeye değer finansal sonuçlar ortaya çıkarıp çıkarmadığını araştırmıştır. Bu çerçevede öncelikle Türkiye uygulamaları incelenmiş, ardından da Türkiye'nin stratejik olarak tam üyelik hedefi olan Avrupa Birliği mevzuatı ve Birlik üyelerinden, doğrudan yabancı yatırım çekme konusunda Türkiye'ye rakip olması nedeniyle Polonya'daki düzenleme ve uygulamalar karşılaştırmalı analiz edilmiştir. Karşılaştırma, sadece mevzuattaki hükümlerin ortaya konulması ile sınırlandırılmamış, Türkiye ve Polonya'da payları borsada işlem gören ve 2018 yılında birleşme ve satınalma işlemi gerçekleştiren şirketlerin seçilen finansal tablo kalemleri ile pay değerlerindeki gelişmeler de derinlemesine incelenerek birleşme ve satınalmaların vergi uygulamaları ile desteklenmeye değer finansal sonuçlar ortaya çıkardığı sonucuna varılmış ve bunu teşvik edeceği değerlendirilen öneriler politika yapıcıların dikkatine sunulmuştur.
  • Item
    İslam tasavvufu ve Hint mistisizminin mukayesesi: Letâif ve çakra örneği
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Özveren, Aysun
    İSLÂM TASAVVUFU VE HİNT MİSTİSİZMİ MUKAYESESİ LETÂİF VE ÇAKRA ÖRNEĞİ ÖZVEREN Aysun Doktora Tezi Temel İslâm Bilimleri (Tasavvuf) Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ahmet Cahid HAKSEVER Haziran-2024, 410 sayfa Hint mistisizminde yoga, meditasyon (dhyana) ve çakra kavramlarına dair fiziksel ve psikolojik sağlık alanında pek çok çalışma yapılmıştır. İslâm tasavvufunda letâif terminolojisi için de tasavvuf alanında araştırmalar mevcuttur. Soyut manalar içeren letâif ve çakraların birlikte ele alındığı tanımlanmaları, kökeni, mahiyeti ve işlevlerine yönelik sağlık ve teoloji alanında karşılaştırmalı bir çalışma mevcut değildir. İnsanın ezelî yaşantısında bildiği günümüzde ise unuttuğu manasını anlamaya yönelik metafizik uygulamalar fiziksel, psikolojik ve ruhsal anlamda insanı tatmin edebilir mi? Bu soru çalışma kapsamında tasavvuf düşüncesinde letâif konusunu sistemleştiren Hindistan Nakşbendiyye sûfilerinden İmâm-ı Rabbânî ve Müceddidîye temsilcilerinin eserlerinde incelenmiştir. Ayrıca manayı tatmin amaçlı uygulanan yoga-dhyana ve çakra konusu Hint kutsal metinleri Upanişadlar ekseninde Adi Shankara, Madhvacharya, Ramanuja'nın eserlerini yorumlayan takipçileri Swami Vivekananda, Swami Parmeswaranand ve S. Radhakrishnan'ın çalışmaları ve Patanjali'nin yogasutraları çerçevesinde araştırılmıştır. Hint Mistisizminde fiziksel ve ruhsal bedenin arındırılmasıyla kurtululuşa (mokşaya) ulaşılmaya çalışılmaktadır. Kurtuluş arayışı metotlarından özellikle yoga ve dhyana yöntemlerinde çakraların aktivasyonu önemli bir yere sahiptir. Hint mistisizmine göre enerji bedeninde kuyruk sokumundan başlayıp başın tepesinde sona eren yedi adet merkez çakra bulunur. Tasavvufî seyr ü sülûk yöntemlerinden zikrin uygulandığı letâif merkezleri İmâm-ı Rabbânî sistematiğinde beşi bedende beş tanesi de emr âleminde olmak üzere on adettir. Hint mistisizmindeki anahata (göğüs çakra), acna çakra (efendi çakra, üçüncü göz) ve kalp çakra (hrit) çakrası tabir edilen ruhsal enerji merkezlerinin aşkın varlığa ulaşmada önemli rolleri bulunmaktadır. Tezimizde İslâm tasavvuf literatüründe yer alan manevi arınma merkezleri kabul edilen kalp latîfesinin (gönlün), göğsün ortasındaki ahfâ ve alındaki nefs-i natıka latîfelerinin çakralarla lokalizasyon ve işlevsellik açısından benzer ve farklı yönleri var mıdır? Çeşitli metotlarla bu enerji merkezleri aktifleşerek tasavvufta fenâfillah, bekâbillah, Hint mistisizminde ise mokşaya ulaşmadaki rolleri çalışmada araştırılmıştır. İslâm tasavvufundaki Hâkk'a vasıl olmak için uygulanan yöntemlerden zikrin sonucunda elde edilen saf bilinç ve huzurluluk halinin, yoga-dhyana gibi yöntemlerle yaşanılan veya ulaşılan hal ile benzerlik ve farklılıkları karşılaştırmalı şekilde incelenmiştir.
  • Item
    Aşı kopolimerizasyon yöntemi ile modifiye edilmiş protein liflerden biyokopolimer/ biyokompozit malzemelerin hazırlanması: manyetik, antimikrobiyal ve mekanik özelliklerinin incelenmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Dinçer, Sefa
    İpek kozasından elde edilen lif ile dokunarak hazırlanmış ipek dokuma yüzeyinin hidrofilitesini değiştirmek, antibakteriyel özelliğini geliştirmek, iyot kompleks iyonunun adsorpsiyon davranışını izlemek ve kapasitesini arttırmak amacıyla aşı kopolimerizasyon yöntemi kullanılarak kimyasal modifikasyonu gerçekleştirildi. Bu amaçla, ipek dokuma yüzeyi, N vinilpirolidon (NVP), etilen glikol dimetakrilat (EGDMA) ve bu monomer karışımının (NVP/EGDMA), serisin, poli(N-vinil prolidon) (PNVP) polimerlerinin ve serisin/PNVP polimer karışımının aşılanması ile farklı fonksiyonel gruplarla zenginleştirildi. Aşılama işlemlerinden önce ipek dokumanın lifli dokusuna hafif bir zamk giderme işlemi uygulanarak etkili bir aşı kopolimerizasyon yapılması ve dokuma yüzeyine daha yüksek oranda aşılama yapılabilmesi hedeflendi. İpek dokuma yüzeyindeki yapısal ve morfolojik değişiklikler ATR-FTIR, XRD ve SEM teknikleriyle kanıtlandı. Farklı aşı kopolimer yapıların dokuma yüzeyine kazandırdığı hidrofilikliğin derecesi temas açısı-ıslanma süresi ölçümleri ile gösterildi. Modifiye edilmiş dokuma örneklerinin bir iyodofor polimerik substrat olarak kullanılabilirlik potansiyeli I2/KI çözelti ortamlarındaki iyon adsorplama yeteneklerinin UV-vis spektroskopisi ile izlenmesi ile ortaya konuldu. NVP-EGDMA karışımı aşılanmış dokumanın, işlem görmemiş ve NVP aşılanmış ipek dokumalara kıyasla tatmin edici derecede yüksek iyot kompleks iyonu adsorpsiyonu sergilediği ve hastane kaynaklı enfeksiyonlardan sorumlu MRSA dahil çeşitli önemli patojenlere karşı yüksek antibakteriyel aktiviteye sahip olduğu, örneğin 1 g kumaş başına 0,05 g gibi tatmin edici derecede yüksek iyot kompleks adsorpsiyonu sergilediği elde edildi. Bu sonucun, biyomedikal uygulamalar için alternatif bir antiseptik doku olarak kullanılabilme potansiyelini kanıtladığı söylenebilir.
  • Item
    İklim odaklı yeşil altyapı gelişim modeli: Ankara kenti örneği
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Köse, Yekta
    Gelişen kentsel alanlarda iklim değişikliği etkilerini anlamak ve peyzaj planlama kararlarına bilgi sağlamak için yüzey akış potansiyeli ve taşkın riski değerlendirilmeye alınmıştır. Geçirimli yüzeylerin yeterli olmadığı kentsel alanlardaki yağmursuyu, doğal sistemlerde olduğu gibi yüzey emilimi ile yer altı sularına karışmak yerine geçirimsiz alanlardan doğal döngünün dışına çıkarak yüzey akışa geçmektedir. Yağışın beklenmedik ve çok miktarda olduğu zamanlarda ise doğal su yolları ve drenaj sisteminde biriken su, doğal süreçle biriken su kapasitesinin üzerine çıkmaktadır ve su yollarına fazla yük olan bu su, doğru yönetilemediği takdirde taşkına sebep olmaktadır. Yüzey akış ile su kaybını ve taşkın kaynaklı zararı, en aza indirgeyebilmek için kentsel alanlardaki su döngüsünün kentleşme öncesi koşullara olabildiğince yaklaştırılması gerekmektedir. Araştırma alanı, Ankara Çayı Havzası'dır. Havzanın yüzey akış potansiyeli belirlenmiş, taşkın risk analizi yapılmış ve hidrolojik modellemesi oluşturulmuştur. Elde edilen araştırma bulguları, Ankara ili imar planı kararları üzerinde değerlendirilerek riski yüksek alanlar için suyu durdurma, suyu yavaşlatma ve suyu toplama/depolama alanları önerilmiştir. Yeşil altyapı sistemleri ile çözüm oluşturulması amacıyla kent içerisinde mevcut yeşil alanlarla bağlantılı ve araştırma bulguları doğrultusunda potansiyel yeşil alanlar belirlenmiştir. Kentlerde her geçen gün önemi artan su yönetimi ve Mekânsal Planlama Yönetmeliği'nde yer alan afet ve sakınım planlamaları kapsamında özellikle kentlerdeki su döngüsünün iyileştirilmesi, yüzey akış ve taşkın riskinin yüksek olduğu yerlerde peyzaj planlama ile farklı analiz ve yöntemler aracılığıyla çözüm bulunması üzerine odaklanılmıştır. Dirençli ve sürdürülebilir kentler oluşturmada akarsu havzalarının ve yeşil altyapı sisteminin önemi anlaşılmıştır.
  • Item
    Eskişehir sulama birliği alanında sulama suyunun etkin kullanımının değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Harman, Eray
    İklim değişikliği ve nüfus artışına bağlı olarak su kaynakları kantite ve kalite olarak azalmakta; dolayısıyla mevcut suyun etkinliğinin arttırılması zorunlu hale gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, Eskişehir Sulama Birliği'nin sulama sahasında su kullanım etkinliğini değerlendirmektir. Bu amaçla; araştırma alanında çiftçilere anket uygulaması yapılmış, 2016-2022 yıllarındaki sulama uygulamalarının performansı değerlendirilmiş, mevcut su durumu ve su kısıtına göre en yüksek geliri sağlayacak optimum bitki deseni doğrusal olmayan programlama yöntemi kullanılarak her yıl için ayrı olarak belirlenip mevcut bitki deseni ile karşılaştırılmıştır. Bunun yanı sıra kurak iklim parametreleri esas alınarak iki farklı senaryoda optimum bitki deseni belirlenmiştir. Araştırma alanında mevcut durumda 2016-2022 yıllarında; dağıtılan su 103.040.000-27.720.000 m3, birim alana dağıtılan yıllık su 6.207,23-1.669,88 m3/ha, birim sulanan alana dağıtılan yıllık sulama suyu 8.514-1.939 m3/ha, yıllık su temin oranı 1,13-0,24, sulama oranı %88,15-72,19, yatırımın geri dönüş oranı %145,89-38,88, bakım masrafının gelire oranı %54,04-21,44, birim sulanan alana düşen toplam işletme bakım ve yönetim masrafı 94,46-33,86 $/ha, su ücreti toplama performansı %95,98-45,91, yıllık toplam üretim değeri 86.188.126,35-46.186.964,79 $, tarımsal üretimden elde edilen toplam net gelir 50.171.988,56-19.960.656,71 $, birim sulama alanına karşılık elde edilen net gelir 3.022,41-1.202,45 $/ha, birim sulanan alana karşılık elde edilen net gelir 3.428,52-1.649,33 $/ha, şebekeye alınan birim sulama suyuna karşılık elde edilen net gelir 1,22-0,18 m3/ha, tüketilen birim sulama suyuna karşın elde edilen net gelir 0,89-0,46 $/m3 olarak belirlenmiştir. Elde edilen veriler ışığında sulama birliğinde yıllar içerisinde performansı arttırıcı olumlu gelişmelerin yaşandığı tespit edilmiştir. Kurak iklim şartlarında mevcut su kaynağına göre optimum bitki deseni; birinci senaryoda %0,7 ayçiçeği, %17,4 domates, %23,8 mısır, %22,8 patates, %15,2 soğan, %3,7 üzüm, %16,4 buğday(kuru), ikinci senaryoda %15 kuru fasulye, %16,7 buğday(sulu), %10 domates, %25 mısır, %15 patates, %15 soğan, %3,3 üzüm olarak belirlenmiştir. Elde edilen optimum bitki desenlerinde 14.581 ha sulanabilir alanın tamamı ekilmiş ve tarımsal üretimden elde edilen toplam net gelir; birinci senaryoda 40.393.556,70 $, ikinci senaryoda 38.080.957,50 $ olarak hesaplanmıştır.
  • Item
    Dijital histopatoloji görüntüleri üzerinde meme kanseri tespiti
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yıldırım, Zeynep
    Son yıllarda, teknolojinin gelişmesiyle birlikte histopatoloji görüntülerinin bilgisayar ortamına yüksek çözünürlükle aktarılması, kanser tanı ve teşhis çalışmalarını yaygınlaştırmıştır. Kadınlarda en yaygın görülen kanser türü, meme kanseridir. Bloom-Richardson derecelendirme sistemi, meme kanseri histopatolojik derecelendirmesinde yaygın olarak kullanılır ve mitotik sayım, nükleer atipi ve tübüler oluşumdan oluşur. Patologlar, bu bileşenleri manuel olarak incelemektedirler. Histopatoloji görüntülerinin dijitalleştirilmesi ile dokuların incelenmesi işlemi nicel ölçümlere dayandırılarak patologlara destekleyici çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, işaretlenmiş veri seti oluşturmanın zorluğu, farklı cihaz ve boyamaya bağlı renk dağılımı farkları, çekirdek tespiti ve segmentasyon zorlukları, nükleer atipi ve mitoz tespiti karmaşıklığı, tübüler oluşum tespitinin zorluğu ve büyük görüntülerde kanserli alanları belirlemenin güçlüğü gibi zorluklar vardır. Tez kapsamında, meme kanseri tespit ve derecelendirme sistemi geliştirilmesine yönelik özgün bir metodoloji önerilmiştir. H&E boyalı histopatoloji görüntüleri üzerinde işaretlenmiş çekirdek ve mitoz veri setleri oluşturulmuş ve literatürde kabul görmüş modellerle test edilmiştir. Renk varyasyonlarını minimize etmek için Macenko yöntemi kullanılmıştır. Çekirdek segmentasyonu için Hafifletilmiş U-Net ve ComSegNet modelleri geliştirilmiştir. Nükleer atipi çıkarımı için çekirdeklerin morfolojik özelliklerini analiz eden metodoloji sunulmuştur. Mitoz tespiti için derin öğrenme modelleri ile bulanık sınıflandırıcıları birleştiren bir metodoloji önerilmiştir. Tübüler oluşumların tespiti için dikkat modüllü U-Net mimarisi geliştirilmiştir. Kanserli bölge tespiti için AlexNet uygulanmıştır. Önerilen metodoloji, her aşamada geliştirilen yenilikçi yaklaşımlar ve elde edilen başarılı sonuçlarla, meme kanseri teşhis süreçlerini daha objektif ve sistematik hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu sayede, kanser teşhisinde güvenilirlik arttırılarak, klinik uygulamalarda standartlaşma sağlanacaktır. Bu çalışma, klinik ve akademik alanlarda önemli katkılar sunmakta olup, sağlık sektöründe yenilikçi çözümler ve daha iyi tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine imkan tanımaktadır.
  • Item
    Ceza Muhakemesi Hukukunda tutuklama
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2022) Arslan, Orhan
    Ceza muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu amaca ulaşmak üzere bir takım koruma tedbirlerine müracaat etme bir zorunluluk olabilir. Tutuklama tedbiri de bunlardan biri ve en ağır olanıdır. Henüz kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmamasına rağmen kişi özgürlüğüne kısıtlama getirme özelliği nedeniyle tutuklama tedbiri, diğer tedbirlerden daha özel bir nitelik kazanmıştır. Dolayısıyla bu alanda yapılacak ihlaller telafisi mümkün olmayan veya oldukça güç olan sonuçları ortaya çıkarabilir. Bu önemi nedeniyle tutuklama kurumu uluslararası metinlerde, Anayasalarda ve usul kanunlarında detaylı olarak düzenlenmiştir. Mevzuatımızda tutuklamanın anayasal temeli, Anayasa'nın 19'uncu maddesinde yer alırken, yasal düzenleme Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 ve devamı maddelerinde yer almıştır. Tutuklama, bir hâkim kararıyla Anayasada ve kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle bir kişinin (sanık veya şüphelinin) henüz suçluluğu hakkında kesin karar verilmesinden önce özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasıdır. Hakkında tutuklama kararı verilen kişiye tutuklu, bu kişinin içinde bulunduğu hukuki duruma da tutukluluk denir. Tutuklama kararı verilebilmesi için; muhakeme şartının gerçekleşmesi, sanığa teminat belgesi verilmemiş olması ve hâkim kararının varlığı gibi şekli şartların yanında, sanığın huzurda olması, tutuklama yasağı olmaması, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve tutuklama nedenlerinden birinin var olması gibi maddi şartların da gerçekleşmesi gerekir. Tutuklama nedenleri ise; sanığın kaçma şüphesi altında olması, davranışlarının; delilleri karartma ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması biçiminde olması ya da tüm bu sayılanlardan başka suçun kanunda katalog halinde sayılan suçlardan biri olması gerekir. Ayrıca tutuklama kararı verilebilmesi için orantılılık ilkesinin ihlal edilmemesi gerekir. Öte yandan önemle vurgulanmalıdır ki tutuklama bir araçtır ve tüm şartlar oluşsa bile zorunlu değil ihtiyaridir. Türk ceza muhakemesi hukukunda şartların bulunması hâlinde tutuklama yerine "adli kontrol altına alma" tedbirine de karar verilebilir. Şüpheli/sanığın yokluğunda tutuklama kararı verilmesi kural olarak mümkün değildir. Tutuklamaya ilişkin her türlü karar, itiraza tabidir. Müdafi yardımından yararlanma hakkı tutuklama bakımından özel olarak düzenlenmiştir. Tutukluluk durumu hem soruşturmada, hem de kovuşturmada kanunda belirtildiği gibi, belli süreler içinde veya talep hâlinde ya da kendiliğinden incelenir. Yargılama konusu suçun ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmemesine bağlı olarak tutukluluk süresi için bir üst sınır bulunmaktadır. Tutuklulukta üst sınır hem soruşturma aşaması hem de kovuşturma aşaması için ayrı ayrı öngörülmüştür. Tutuklanan kişinin bazı hakları olduğu gibi, bazı yükümlülükleri de vardır ve bunlar Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da düzenlenmiştir. Tutuklamadan kaynaklanan zararlar ise, tutuklulukta geçen sürenin mahkûmiyetten indirilmesi ya da tazminat ödenmesi şeklinde giderilmektedir. Tazminat ödemenin koşulları Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde belirtilmiştir. (Kapsam itibariyle tezimizin çalışma alanı dışında olan) askeri yargılamada da tutuklama kurumu ayrıca düzenlenmiş olup tutuklamaya egemen olan temel ilkeler hiç şüphesiz bu alan için de geçerlidir.
  • Item
    Ege Denizi Selimiye, Akyaka ve Bozburun lokasyonları yüzey su ve sedimentinde ağır metal birikimi ve potansiyel sediment toksisitesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Kocatürk Döngel, Ayşe Kübra
    Türkiye'nin önemli denizlerinden biri olan Ege Denizi Muğla ili Selimiye, Bozburun ve Akyaka lokasyonlarının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla yapılan tez çalışmasında, yüzey suyu ve sedimentinde bulunan Cu, Pb, Zn, Ni, Mn, Fe, Co, Cr, Al ağır metalleri ve bir metalloid olan As miktarları araştırılmıştır. 2021 şubat, eylül ve 2022 mart ve eylül dönemlerinde arazi çalışması yapılmış ve Selimiye, Bozburun ve Akyaka Bölgelerinden alınan 30'ar su ve 30'ar sediment örneği olmak üzere toplam 240 numunedeki ağır metal konsantrasyonları, ICP-MS cihazı kullanılarak analiz edilmiştir. Her üç bölgede de su örneklerinde herhangi bir ağır metal birikimi tespit edilmemiştir. Sediment örnekleri analiz sonuçlarında ise tüm bölgelerde her mevsim en fazla biriken metallerin Fe ve Al olduğu, en az birikim yapan metalin ise Cd olduğu görülmüştür. Sediment kalite araştırma yöntemlerine göre sediment kalitesi incelendiğinde, Selimiye Bölgesi için 2021 ilkbahar döneminin diğer dönemlere göre daha kontamine olduğu ve oransal toksik birime her dönem (2021 ilkbahar için %91,11, 2021 sonbahar için %89,38, 2022 ilkbahar için %81,18 ve 2022 sonbahar için %86,89) en fazla katkıda bulunan metalin Ni olduğu tespit edilmiştir. Bozburun Bölgesi için 2022 sonbahar döneminin diğer dönemlere göre daha kontamine olduğu ve oransal toksik birime her dönem (2021 ilkbahar için %86,71 2021 sonbahar için %88,34, 2022 ilkbahar için %91,28 ve 2022 sonbahar için %89,18) en fazla katkının Ni tarafından sağlandığı tespit edilmiştir. Akyaka Bölgesi için 2022 ilkbahar döneminin diğer dönemlere göre daha kontamine olduğu ve oransal toksik birime her dönem (2021 ilkbahar için %64,19, 2021 sonbahar için %71,11, 2022 ilkbahar için %79,76 ve 2022 sonbahar için %68,22) en fazla katkıda bulunan metalin Ni olduğu tespit edilmiştir. Ege Denizi Selimiye, Bozburun ve Akyaka bölgelerinde su kalitesi hakkında bilgi sağlamak ve bu bölgelerdeki ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla yapılan bu çalışma sonucunda, ağır metal kirliliğinin sınır değerlerin altında olduğu ve insan sağlığı için tehlikeli bir seviyede olmadığı tespit edilmiştir.
  • Item
    Elektriksel iletkenlik testi kullanılarak bazı sebze türlerinde tohum canlılığının erken tespiti
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Ertürk, Nihal
    Bu çalışma, on bir farklı sebze türünde (domates, biber, patlıcan, kavun, karpuz, lahana, turp, pırasa, soğan, havuç, marul) elektriksel iletkenlik (Eİ) testi (2, 4, 6, 8 ve 24 saat) kullanarak normal çimlenme oranlarının (NÇO) erken tespitini amaçlamıştır. Araştırma 4 farklı aşamadan oluşmuştur. İlk aşamada, tohumlar 45°C'de %72 oransal nemde farklı günlerde yapay olarak yaşlandırılmıştır. Bu partilerde elektriksel iletkenlik ve normal çimlenme yüzdeleri test edilmiş ve ilişki lahana, turp, marul ve pırasada (R2= 0.7754-0.922, p<0.001), havuçta (R2= 0.6483, p<0.01) ve biberde (R2= 0.5819, p<0.05) önemli bulunmuştur. Diğer türlerde herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Önem düzeyine göre en iyi Eİ süresi 24 saat olarak bulunmuştur. İkinci aşamada, aynı çeşide ait farklı tohum partileri test edilmiş ve lahana, turp, marul ve pırasada yine ilişki anlamlı bulunmuştur (R2= 0.6760-0.9036, p<0.001). Bu aşamada elde edilen regresyon formülü (y= a-bx), üçüncü aşamada tür içi farklı çeşitlerin ve dördüncü aşamada ise hibrit çeşitlerin NÇO değerini (%75) tahmin etmek için kullanılmıştır. Üçüncü aşamada Eİ ve NÇO arasında benzer bir ilişki kurulmuş ve regresyon formülü başarıyla test edilmiştir. Eİ lahanada hibrit çeşitlerin tahmin etmede de başarılı bulunmuştur (bu hibritin bulunduğu tek türdür). Sonuçlar Eİ'nin lahana, marul, turp ve pırasa tohum partilerinin NÇO' sunu tahmin etmek için kullanılabileceğini göstermiştir. Minimum NÇO değeri (%75) için Eİ değerleri lahanada 318-326 μScm-1g-1, turpta için 435-446 μScm-1g-1, marulda 397-410 μScm-1g-1ve pırasada 281-282 μScm-1g-1, %75 NÇO olarak bulunmuştur.
  • Item
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında etkili iç hukuk yolu
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Keskin, Onur Can
    Bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi ışığında iç hukuk yolunun etkililiği kavramı incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde tartışmanın usul ilişkin boyutunu anlamak adına; sırasıyla bireysel başvuru usulü, bireysel başvuruda kabul edilebilirlik kriterleri ve başvuru kriterlerinden etkili iç hukuk yollarının tüketilmesi kriteri, etkililik yönünden özellik arz eden ve çalışmanın devamındaki tartışmaları anlamak adına gerekli olan boyutlarıyla açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde tartışmanın düşünsel temelini anlamak adına, Sözleşme kapsamındaki ilkeler dikkate alınarak etkililik kavramının değerlendirilmesinde aranan özellikler ve gereklilikler açıklanmıştır. Üçüncü bölümde somut örneklerden ve kararlardan faydalanılarak; insan haklarına saygı, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, telafisi veya sonuçlarının ortadan kaldırılması ile bu yönde iç hukuk yolundan beklenen diğer faydaların sağlanmasında başvurucular, taraf devletler ve mahkemeler açısından etkililiği sağlayan yöntemler incelenmiştir. Dördüncü ve son bölümde etkililiğin hangi hallerde tartışmalı hale geleceği ve hangi hallerin etkili kabul edilmeyeceği çatışan kavramlar, uygulamalar ve yasal düzenlemeler üzerinden incelenmiş, okuyucuya sunulu olmayan diğer durumlarda da kullanabileceği teorik bir çerçeve sağlanmak istenilmiştir.
  • Item
    Genelleştirilmiş Choquet integral tabanlı bulanık bilgi ölçüleri ve bazı uygulamaları
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Bozyiğit, Mahmut Can
    Bu tez yedi bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm genel bir literatür taramasını içeren giriş kısmına ayrılmıştır. İkinci bölümde, bulanık küme teorisi ve bulanık ölçü teorisine ilişkin temel kavramlara yer verilmiştir. Üçüncü bölümde, mevcut entropi ve çapraz-entropi ölçüleri hatırlatılarak sonrasında sezgisel bulanık kümelere ilişkin ait olma ve ait olmama derecelerinin etkisini analiz etmeye yarayan orijinal bir parametrik sezgisel bulanık çapraz-entropi ölçüsü tanımlanmıştır. Dördüncü bölümde, çok kriterli karar verme problemlerinin çözümünde etkin rol oynayan ağırlıklı sezgisel çapraz-entropi ölçüleri tanımlanmış ve özellikleri incelenmiştir. Beşinci bölümde, kriterler arası etkileşimin söz konusu olduğu karar verme problemlerinde etkileşimi modellemede oldukça başarılı olan bulanık ölçüler yardımıyla orijinal Choquet integrali ve d-Choquet integrali tabanlı sezgisel bulanık çapraz-entropi ölçüleri tanımlanmıştır. Altıncı bölümde, tanımlanan çapraz-entropi ölçüleri yardımıyla bir sezgisel bulanık TOPSIS (Technique for Order of Preference by Similarity to Ideal Solution) geliştirilerek tanımlanan çapraz-entropi ölçülerinin etkinliğini incelemek için bu yöntem bir karar verme problemine uygulanmıştır. Son bölümde ise tezin katkıları ve sonuçlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmıştır.
  • Item
    Türkiye'de konut yatırımları, konut yatırımlarının ekonomikliği ve yatırım tercihlerini etkileyen faktörlerin analizi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Hatipoğlu, Üstün
    Konut; ekonominin, bireylerin ve kentsel mekânın temel taşlarından biridir. Türkiye ekonomisinde son yıllarda alternatif yatırım araçlarındaki kazançlar konut fiyatlarında, kiralarında ve getirilerinde etkili olmuştur. Bunun yanında, ülke ekonomisi ile inşaat ve gayrimenkul sektörlerinin ve özellikle konut ile ilişkisinin güçlü olması, konut yatırımlarında her türlü seviyede karar aşamalarında ve ileriye dönük öngörüler önem kazanmaktadır. Ülkede etkili olan ekonomik ve mali belirsizliklerden devamlı olarak etkilenen konut sektörü, riskli ve belirsiz koşullar altında farklı tepkiler verebilmektedir. 2000 yılı sonrasında ülkede yaşanan göreli istikrar ve son yıllarda yaşanan ekonomik ve mali krizler, kitlesel göçler ile dünyada etkili olan Covid-19 salgını, son dönemde konut satış fiyatlarında ve kiralarında artışa sebep olarak yerel ve bölgesel düzeylerde farklılık oluşturmuştur. Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'da, konut yatırımları tercihleri; bölgesel düzeyde değişkenlik göstermekte ve konut satın alacak veya kiralayacak bireyler dalgalı ekonomik koşullar altında, en kârlı ve yüksek getirili yatırımları tercih eme eğilimine girmektedirler. Bu araştırmanın amacı; yatırımcıların karar alma sürecinde etkili olan makro nitelikli değişkenler ile anket verilerinin analizine dayalı olarak ulusal düzeyde, İstanbul ili ve ilçe düzeylerinde konut yatırımları getirilerinin analiz edilmesi ve sonrasında konut yatırımının geri dönüş süresini etkileyen değişkenlerin ortaya konulmasıdır. Çalışmanın ilk aşamasında, konut getirilerinin diğer yatırım araçları ile ilişkileri analiz edilmiştir. Türkiye'nin nüfus ve konut yapı stoğunun çoğunluğunu barındıran İstanbul ili ve ilçeleri ve ülke düzeylerinde konut geri dönüş sürelerinin değişimi panel veri analizi ile irdelenmiştir. Ardından İstanbul ili, seçilmiş ilçeler ve ülke düzeylerinde seçilmiş değişkenlerin konut yatırımları geri dönüş süresine etkisi analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; Türkiye'de ve İstanbul İli'nde; uzun dönemde mevduat faizi, döviz kuru (USD), altın fiyatları, Borsa İstanbul Ulusal 100 endeksi (BIST100) ve iç borçlanma senedi faizinin konut getirilerini etkilediği tespit edilmiştir. Seriler arasında uzun dönem ilişki tespit edildiği için kısa dönem ilişkiler de incelenmiştir. İstanbul ve ilçeleri için konut yatırımı geri dönüş süresinin Ocak 2007-Ekim 2022 yılları arasındaki ortalama değerlerinde farklılıklar tespit edilmiştir. ARDL test sonuçlarına göre, Türkiye ve seçilen ilçelerden Avcılar, Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Maltepe, Sarıyer, Şişli, Zeytinburnu ve Ümraniye'de konut yatırımı geri dönüş süresi ile ruhsat sayısı, konut satışları, konut kredi faizi, inşaat maliyet endeksi, satış birim fiyatı, sanayi üretim endeksi ve tüketici güven endeksi arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Bireysel yatırımcı kararlarını etkileyen faktörlerin tespiti için Türkiye'de çevrimiçi 484 kişi ve yüz yüze 15 kişi olmak üzere toplam 499 kişiye anket uygulanmıştır. Anket çalışması sonrasında konut yatırımı geri dönüş süresinde, konut kredisi faiz oranları ve konutun lokasyonu en önemli iki faktör olmuştur. Konut yatırımlarının geri dönüş süresinin genellikle 21-25 yıl arasında olduğu ve yatırımcıların karar süreçlerini etkileyen faktörler arasında bölge ve ekonomik belirsizliklerin ön plana çıktığı vurgulanmalıdır.
  • Item
    Yetişkin bireylerin vücut ağırlığına göre besin seçimi, vücut şekil algısı ve depresyon durumlarının değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Altuntaş, Nilüfer
    Bu çalışma yetişkin bireylerin vücut ağırlığına göre besin seçimi, vücut şekil algısı ve depresyon durumlarının değerlendirilmesi amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırmaya katılanların %53.2'si kadın, %46.8'i erkek olup, %46.3'ünün zayıf/normal vücut ağırlığına sahip, %53.7'sinin fazla kilolu/obez olduğu; zayıf/normal vücut ağırlığına sahip bireylerin daha çok 40 yaş altı grupta (%77.2), fazla kilolu/obez bireylerin ise 40 yaş ve üzeri grupta (%56.4) yoğunlaştığı belirlenmiştir (p<0.001). Bireylerin besin seçim testi toplam puanları üzerinde en fazla anlamlı belirleyiciliğe sahip faktörler sırası ile; cinsiyet, yaş ve öğrenim durumudur. Kadınlarda (B=0.098; %95 GA: 0.055-0.140, p<0.001) besin seçim testi toplam puanının artış; lisans ve üstü öğrenim düzeyine sahip (B=-0.359; %95 GA: -0.070 – -0.001, p=0.048), 40 yaş altındaki bireylerde (B=-0.055; %95 GA: -0.099–-0.011, p=0.015) azalma eğilimi gösterdiği saptanmıştır. Vücut şekil algısı puanları açısından en fazla anlamlı belirleyiciliğe sahip faktörler sırası ile cinsiyet, fazla kilolu/obez olma durumu ve yaştır. Kadınlarda (B=0.287; %95 GA: 0.218-0.356, p<0,001), fazla kilolu ve obezlerde (B=0.302; %95 GA: 0.229-0.374, p<0.001), 40 yaşın altındaki bireylerde (B=0.099; %95 GA: 0.027-0.171, p=0.007) vücut şekil algısı puanları artış eğilimi göstermiştir. CES-D ölçeği puanları üzerinde ise en fazla anlamlı belirleyiciliğe sahip olan faktörler öğrenim düzeyi ve kronik hastalıktır. Lisans ve üstü öğrenim düzeyine sahip bireylerde (B=-0.359; %95 GA: -0.613–-0.105, p=0.006) CES depresyon ölçeği puanları azalma; en az bir kronik hastalığı olan bireylerde ise (B=0.207; %95 GA: 0.043-0.371, p=0.013) artış eğilimi göstermiştir. Kadınlarda; boyun çevresi ile besin seçim testi toplam puanı (r=0.187, p=0.005) ve vücut şekil algısı (r=0.365, p<0.001); bel boy oranı ile besin seçim testi toplam puanı (r=0.284, p<0.001) ve vücut şekil algısı puanları (r=0.439, p<0.001); beden şekil indeksi ile vücut şekil algısı (r=0.194, p=0.004) arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Erkeklerde vücut şekil algısı ölçek puanı ile boyun çevresi (r=0.219, p=0.002), bel boy oranı (r=0.376, p<0.001) ve beden şekil indeksi (r=0.257, p<0.001) arasında pozitif korelasyon belirlenmiştir. Araştırma bulguları, 'sağlık' olgusunun, bireylerin besin seçimlerinde kilit bir motivasyon kaynağı olduğunu göstermiştir. Bunun yanında besin seçim sürecinin tekil bir karar verme eylemi olmadığı; vücut ağırlığı, cinsiyet, yaş gibi faktörlerden etkilenebileceği unutulmamalıdır. Çalışmada fazla kilolu/obez olmanın, kadın cinsiyetin ve 40 yaş altında olmanın vücut şekil algısına yönelik endişe durumunu etkileyebileceğine ilişkin sonuçlar elde edilmiştir. Vücut şekil algısı kavramının temelindeki psikolojik mekanizmaların anlaşılmasına yönelik bilimsel çalışmalar faydalı olacaktır. Öğrenim düzeyi ve kronik hastalığın bulunmasının CES-D skorlarında artışa sebep olabileceği anlaşılmaktadır. Buradan hareketle, obezitenin önlenmesi ve yönetilmesi sürecinde, devlet otoritelerince eğitim, sağlık ve ekonomi politikalarını içeren bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi ve uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
  • Item
    Deltamethrin'in polyzone formülasyonunun tribolium castaneum (herbst) ve T. confusum jacquelin du val (Coleoptera: Tenebrionidae)'a etkinliği üzerinde araştırmalar
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Ertürk, Sibel
    Bu çalışma, Tribolium confusum Jacquelin du Val, 1868 ve T. castaneum (Herbst, 1797) (Coleoptera: Tenebrionidae)'un mücadelesinde beton yüzeye uygulanmış deltamethrin'in PolyZone® formülasyonunun etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Böceklerin farklı biyolojik dönemleri, deltamethrinin farklı dozları ve farklı uygulama süreleri incelenmiştir. Çalışmada ani ölüm, kalıcı etkinlik ve 7-gün gecikmeli ölümler üzerindeki etkiler değerlendirilmiştir. Tribolium confusum'un genç larvalarında 12 ve 24 mg/m2'lik dozda mutlak ölüm (%100) 72. saatte meydana gelmiştir. Olgun larvalarda 24 mg/m2'lik dozda en yüksek ölüm 168. saatte %77.50 olmuştur. Erginlerde düşük dozda ölüm 168. saatte %61.67 olmuştur. Tribolium castaneum'un genç larvalarında her iki dozda da mutlak ölüm 48. saatte, olgun larvalarda 168. saatte elde edilmiştir. Erginde mutlak ölümler düşük dozda 144. saatte, yüksek dozda ise 96. saatte meydana gelmiştir. Uygulama sonrası gecikmeli ölümlerin tamamı artmıştır. Arazi ve laboratuvarda kalıcı etkinlik ve gecikmeli ölüm oranlarının belirlenmesinde erginler kullanılmıştır. Tribolium confusum'da en yüksek kalıcı etkinlik laboratuvar şartlarında düşük dozda, 1. günde %18.33, gecikmeli ölümde 60. günde %61.17 olmuştur. Yüksek dozda kalıcı etkinlik ve gecikmeli ölüm 30. günde laboratuvar şartlarında sırasıyla %16.67 ve %79.17 olmuştur. Tribolium castaneum'da düşük dozda en yüksek kalıcı etkinlik ve gecikmeli ölüm laboratuvarda şartlarında 1. günde sırasıyla %52.50 ve %89.17 olarak belirlenmiştir. Yüksek dozda en yüksek kalıcı etkinlik ve gecikmeli etki laboratuvar şartlarında 1. günde %100 olmuştur. Haymana, Çubuk ve Gölbaşı şartlarında kalıcı etkinlikteki ölüm oranları her iki türde de daha düşük olmuştur. Kalıcı etkinlikteki süre artışı, böcek ölümlerini azaltmış, yüksek doz uygulaması düşük doz uygulamasından daha etkili olmuştur. Çalışma sonucunda her iki böcek türü ile mücadelesinde deltamethrin aktif maddesinin kullanılabilir olduğu değerlendirilmiştir.
  • Item
    Karma veri modellerinin optimizasyonu için esnek hesaplama yöntemleri
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Karakoç, Gözde
    Gerçek dünya problemlerine ilişkin verilerin hem nitel hem de nicel değerli olması durumunda problem karma veri problemi olarak adlandırılır. Bu tez çalışmasında, karma veri probleminin modellenmesi ve çok amaçlı optimizasyonu amaçlanmıştır. Çok yanıtlı karma veri probleminin modelleme aşamasında, Genelleştirilmiş Doğrusal Modeller (Generalized Linear Models-GLM), Ridge, LASSO, Elastik Net ve Görünüşte İlişkisiz Regresyon (Seemingly Unrelated Regression-SUR) analizleri yapılarak tahmini yanıt fonksiyonları elde edilmiştir. Modelleme aşamasında elde edilen tahmini yanıt fonksiyonları amaç fonksiyonları olarak ele alınıp karma verili çok amaçlı optimizasyon (Multi-Objective Optimization - MOO) problemi oluşturulmuştur. Çalışmada, bu tür problemlerin Pareto çözüm kümesinin bulunması için popülasyon tabanlı bir yapay zeka optimizasyon algoritması olan Baskın Sıralı Genetik Algoritma-II (Nondominated Sorting Genetic Algorithm-II / NSGA-II) ve Baskın Sıralı Genetik Algoritma-III (NSGA-III) uyarlanmıştır. NSGA-II'nin ve NSGA-III'ün değişken gösterimi, başlangıç popülasyonu oluşturma ve genetik operatörlerin uygulanması aşamalarında yapılan uyarlamalarla elde edilen yöntemler Karma Verili Baskın Sıralı Genetik Algoritma-II (Mixed Data Nondominated Sorting Genetic Algorithm-II / MDNSGA-II) ve Karma Verili Baskın Sıralı Genetik Algoritma-III (MDNSGA-III) olarak adlandırılmıştır. Önerilen MDNSGA-II ve MDNSGA-III yöntemleriyle kesikli girdi değişkenlerinin tanım kümesinden değerler alması sağlanarak karma verili çok amaçlı problem optimize edilmiştir. Çalışmanın uygulama aşamasında, UCI Machine Learning Repository veri tabanındaki enerji verimliliği karma veri kümesine ve gıda alanında literatürde mevcut olan deneysel veri kümesinin karma verili hale getirilmesiyle elde edilen veri kümesine MDNSGA-II ve MDNSGA-III yöntemleri uygulanmıştır. MOO sonucunda, MDNSGA-III ile elde edilen Pareto çözüm kümesinde MDNSGA-II'ye göre iyileşme sağlandığı ve daha fazla çözüm çeşitliliğinin elde edilebildiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Item
    Türkiye'de servet dağılımının ölçülmesi ve bir servet vergisi önerisi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Kanacı, Ali Sertaç
    Bu çalışmanın amacı Türkiye'de servet dağılımını ölçmek ve buna bağlı olarak uygulanacak bir servet vergisinin dağılımsal etkilerini analiz etmektir. Bu amaçla öncelikle servet kavramı, servet dağılımı açıklanmakta ve servet gelir dağılımı arasındaki ilişki tartışılmaktadır. Ardından servet dağılımını ölçme yöntemleri ile ilgili literatür ve çeşitli yöntemlerle yapılmış servet dağılımı çalışmaları tartışılmaktadır. Bunun yanında teoride ve pratikte servet vergileri incelenmektedir. Türkiye'de 2003-2019 yılları arasında hanehalkı servet dağılımını ölçen bu çalışmada kapitalizasyon yöntemi kullanılmaktadır. Başvurulan temel veri kaynakları TÜİK'in Hanehalkı Bütçe Araştırması, Finansal Yatırım Araçlarının Getiri Oranları veri seti ve TCMB'nin Hanehalkı Finansal Bilançosudur. Buna ek olarak, 2005 yılı sonrası için, oluşturulan veri setlerine Forbes dergisinin zengin kişiler listesi de eklenerek hanehalkı servet dağılımının üst kuyruğu düzeltilmiştir. Ulaşılan sonuçlar anılan dönemde Türkiye'de servet dağılımının bozulduğunu göstermektedir. Bu çalışma en yüksek servetli haneleri hedefleyen bir net servet vergisinin servet dağılımında ihmal edilebilecek bir iyileşmeye yol açacağını, ancak bu vergiden elde edilecek gelirin yoksul haneleri hedefleyen bir sosyal transfer programında kullanılmasının gelir dağılımında önemli iyileşmelere yol açabileceği sonucuna ulaşmıştır.
  • Item
    Bağda farklı organik gübreleme ve Trichogrammaevanescens westwood (hymenoptera: trıchogrammatıdae)uygulamalarının salkım güvesi [Lobesia botrana den. &schıff. (Lepıdoptera: tortrıcıdae)] ile mücadele üzerineetkilerinin araştırılması
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Aydın, Yasemin
    Dünyada ve ülkemizde bağda ana zararlı konumunda olan tür, Bağ Salkım Güvesi (Lobesia botrana)'dir. Bu zararlıya karşı yapılan yoğun ve bilinçsiz pestisit uygulamaları; biyoçeşitliliğe, doğal kaynaklara ve insan sağlığına çoğu zaman telafisi olmayan zararlar vermektedir. Ayrıca ihracatta önemli kısıtlamalara neden olduğu için ekonomik kayıplar yaşanmaktadır. Yaşanmakta olan küresel iklim değişikliğide; mevcut yaşanan zararlı problemini daha da arttırmakta, üreticiler ise zararlı probleminden kurtulmak için daha fazla pestisit kullanmaktadır. Diğer taraftan toplum genelinde artan çevre farkındalığı ile uluslararası beklentiler ve anlaşmalar, tarımda pestisitlerin azaltılmasını zorunlu hale getirmektedir. Biyolojik mücadele uygulamaları, özellikle sürdürülebilir tek mücadele yöntemi oluşu ile ayrıca ekonomik ve ekolojik çözümler sunması ile pestisit tüketimini azaltmada çok etkildir. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü ile Trimail Biyolojik Tarım Firması, Trichograma evanescens adlı yumurta parazitoitlerinin kitle üretim ve salım teknolojilerini geliştirmiş ve üretici koşullarında hiç pestisit kullanmadan Bağ Salkım Güvesi sorununa etkili bir çözüm getirmiştir. Bu sanayi odaklı doktora tezi ile bağda Salkım Güvesi'ne karşı başarılı bir şekilde kullanılan T. evanescens uygulamalarına sentetik gübre yerine organik gübrelerin dahil edilmesiyle bitki-zararlı-doğal düşman arasında daha sağlıklı tritrofik ilişkilerin kurulması ile biyoloik mücadelenin etkinliğini artırıp sürdürülebilir tarıma katkı sağlamak amaçlanmıştır. Manisa ili Saruhanlı ilçesinde 2022 ve 2023 yıllarında gerçekleştirilen denemelerde dört farklı uygulama; kontrol (K), çiftlik gübresi(küçükbaş) (Çg), vermikompost katı (Vk), vermikompost sıvı (Vs) ve 2 grup; böcek salımı yapılan (+T.eva), yapılmayan alan (-T.eva) olmak üzere tesadüf blokları bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak tarla denemesi kurulmuştur. Birinci ay ve hasat döneminde alınan toprak örneklerinde; verimlilik analizleri ve fenolojik gözlemler yapılmıştır. Organik gübreler içerisinde Vs, toprakta organik madde, N, K kapsamlarını, yaş ve kuru üzüm verimini artırmıştır. Uygulamalar ile verim, salkım, tane özellikleri incelenmiştir. T. evanescens salımları (200000 parazitoit/da) yapılmıştır. T. evanescens salımlarına paralel üzümün tomurcuk döneminden hasat dönemine kadar tuzaklara yakalanan salkım güvesi erginleri ve salkımlardaki zarar (vuruk sayısı) sayılmıştır. 2022 yılında, yaş üzüm veriminde T. evanescens uygulanan alanda uygulanmayana göre yaklaşık % 42 artış görülürken, 2023 yılında %37.5 artış olduğu belirlenmiştir. Her iki yılda da zararlı sayısında, T. evanescens uygulanan alanda %35 azalma görülmüştür. Vuruk sayısının en fazla 3. ve 4. dönem de (çiçek) görüldüğü belirlenmiştir. T. evanescens uygulanan alanda her iki yıl için vuruk sayısında yaklaşık % 50 azalma olduğu görülmüştür. Elde edilen bu sonuçlar ışığında bağda organik gübre kullanımının, T. evanescens'in etkinliğini önemli ölçüde arttırabileceğini göstermiştir.