02-DOKTORA TEZLERİ

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 8961
  • Item
    Muhafazakârlık, İslamcılık ve milliyetçilik üzerine tartışmacı bir ideoloji analizi: Yeniden Sebîlürreşad dergisi (2016-2024)
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Pişer, İsmail
    İslamcılık, muhafazakârlık ve milliyetçilik, toplumsal yapılara nasıl şekil verilmesi gerektiğine dair belirli değer, ilke ve önerilerden oluşan üç politik ideolojidir. Sebîlürreşad dergisi, söz konusu üç politik ideolojinin birbirine hangi bağlamlarda eklemlendiğinin görülmesi açısından uygun bir zemin teşkil etmektedir, çünkü bu derginin sembol ismi, her üç ideolojiyle de ilişkilendirilebilecek olan Mehmet Âkif Ersoy'dur. Bu tez, 2016 yılında Ankara merkezli olarak yeniden yayımlanmaya başlanan Yeniden Sebîlürreşad dergisini J. B. Thompson'ın derin yorumsama yöntemiyle analiz etmektedir. Derin yorumsama üç safhadan oluşur: sosyo-tarihsel analiz, içerik/söylem analizi ve yeniden yorumlama. Birinci safhada, Yeniden Sebîlürreşad dergisi ile derginin içine doğduğu sosyo-tarihsel koşullar arasındaki ilişkilere odaklanılmış; 2008 finansal krizi, Arap Baharı, 15 Temmuz darbe girişimi gibi olayların Yeniden Sebîlürreşad dergisinin yeniden doğuşu açısından nasıl yorumlanabileceği hususu tartışmaya açılmıştır. İkinci safhada, dergi yazarlarının muhafazakâr, milliyetçi ve İslamcı eksende ürettiği söylemler J. B. Thompson'ın beş ideoloji kipiyle çözümlenmiş, bir başka deyişle, derginin 2016-2024 yılları arasında yayımlanmış tüm sayıları içerik analizine tabi tutulmuştur. Üçüncü safhada ise, dergide esasen Yeni İslamcılık ve İngiliz tipi muhafazakârlık diye adlandırılabilecek iki ideolojik yaklaşımın üretildiği, ayrıca, AKP'nin neoliberal politikalarının istikrarlı bir şekilde meşrulaştırıldığı ileri sürülmüştür. Elde edilen bulgulara dayanılarak Yeniden Sebîlürreşad dergisinin, 2016 yılı sonrasında AKP-MHP ittifakınca inşa edilen yeni resmî ideolojinin ihtiyaçlarına hizmet ettiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışma, ideolojilerin dönüşüm süreçlerini anlama noktasında matbu yayınların ve derin yorumsama yönteminin önemini vurgulamaktadır.
  • Item
    Kur'ân'da Mülk kavramı ve Allah'ın hükümranlığı açısından değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2023) Sümer, İdris Sami
    Mülk ve mülkiyet sorunu insanoğlunun yaratıldığı tarihten beri onun en önemli sorunu olmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de, ilk insanın yaratılışı, cennete yerleştirilmesi ve cennetten çıkarılması insanın mülk ile ilişkisi konusu etrafında dönmektedir denilebilir. İnsan, hayatını idame ettirebilmesi için birçok şeye muhtaçtır ve bu ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için birtakım şeylerin kendine ait olması zaruridir. İnsan ,mesken, giyim kuşam, gündelik hayatta kullanacağı eşyalar, ulaşım araçları ve gıda maddeleri gibi temel şeylere yaşadığı zamanın şartlarına göre daima ihtiyaç duymuş ve bunları edinmek için çabalamış durmuştur. İnsanoğlu temel ihtiyaçlarını karşıladığı zaman huzurlu ve mutlu olmuş aksi durumda ise kaygılı ve huzursuz bir yaşam sürmüştür. Fakat burada asıl sorun, insanın ihtiyaçlarının sınırlarının ne olduğu sorunudur. Bu soru ve sorun tarih boyunca dinin, iktisadın, hukukun ve felsefenin temel konularından olmuştur. Birçok hukukçu, din bilgini ve filozof bu hususta çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Mülk ve mülkiyet kime aittir? ve mülkiyetin sınırları ne olmalıdır sorunu insanlık tarihinde çok farklı hatta birbirine tam zıt noktalarda değerlendirme konusu olmuştur. Sorunun temelde ekonomik olması hem iç savaşlara hem de toplumlar ve devletler arasında savaşlara sebep olmuştur. Bu nedenle mülkiyet sorunu tarihin en kanlı sorunu olarak görülmüştür. İnsanın mülk ve mülkiyet sorunu, son ilahi din İslam'ın temel kitabı Kur'ân-ı Kerîm'in de hakkında birçok şey söylediği önemli bir konudur. Hatta bu konu Kur'ân-ı Kerîm'in mihver konularından birisidir denilebilir. Çünkü birçok âyette insanın mal ve 230 mülk ile ilişkisi farklı bağlamlar altında ele alınmaktadır. Cömertlik, cimrilik, hırs, rekabet, kin, dostluk, düşmanlık, aile içi ilişkiler, evlilik, boşanma, velâyet, miras, savaş, ganimet, kölelik, zekât, sadaka, infak vb. birçok konu mülk ve mülkiyet ile ilişkilidir. Tarihin ve günümüzün en kanlı ve zorlu bir sorunu olan mülk edinme hakkı ve sınırları ile ilgili problemler ancak Kur'ân'ın gösterdiği hakikatlere tabi olmakla aşılabilir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm, insanın mülk edinme hakkını elinden alarak onu tembelliğe ve uyuşukluğa itmediği gibi bütün yolları açarak onun para, mal ve mülk için vahşi bir materyalist canavara dönüşmesini de istememiştir. Kur'ân mülk edinme hususunda en uygun yolun, herkesin temel ihtiyaçlarını karşıladığı fakat ihtiyaç dışının muhtaçlarla paylaşıldığı bir toplumsal düzen olduğunu söylemiştir.
  • Item
    Psikanalitik, fenomenolojik ve etik boyutlarıyla başkasının ölümü ve yas
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Sümbül, Yiğit
    Bu çalışmanın temel amacı, yas tutmayı bir duygulanım, bir deneyim ve bir duruş olarak ele alarak onun başkası ile ilişkiselliğini sorunsallaştırmak, buradan da hareketle onun her şeyden önce yas tutanın kendine dönük bir duygulanım, deneyim ve duruş olduğunu ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak adına başkasının ölümü ve yas olguları psikanalitik, fenomenolojik ve etik boyutlarıyla incelenecektir. Bu inceleme sonucunda yasın kendi'den başkası'na yönelmekten ziyade kendi'den başkası dolayımıyla yine kendi'ye yönelen bir duygulanım, deneyim ve duruş olduğu gösterilecektir. Bu çok boyutlu incelemede, kendi ile başkası arasındaki ilişki başkasının ölümü nedeniyle sonuçlandığında yas tutan kişinin kendisini bu eyleme yönlendirmesinin sebepleri önce "nesne kaybı", sonra "ölüme-doğruluk" ve en nihayetinde "etik sorumluluk" kavramları çerçevesinde değerlendirilecektir. Tezin birinci bölümünde Sigmund Freud'un düşünceleri ışığında yas bir duygulanım olarak ele alınacaktır. Bu duygulanımın ortaya çıkış nedenleri, yöneldiği nesne ve dışavurum biçimleri incelenecek, bu inceleme neticesinde yasın ölen başkası için tecrübe edilen bir duygulanım olmaktan ziyade egonun bütünlüğünü korumak için tecrübe edilen bir duygulanım olduğu ortaya koyulacaktır. Tezin ikinci bölümünde, Martin Heidegger'in fenomenolojik ontoloji kuramı kapsamında ortaya attığı kavramlar ışığında yas bir deneyim olarak ele alınacaktır. Heidegger'in ölümün egzistansiyal-ontolojik yapısına ve Dasein'ın ölümle olan ilişkisi üzerinden varlık bilinci kazanmasına dair yaptığı çıkarımlar tartışılacak ve onun özellikle başkasının ölümünün deneyimlenebilirliği ve başkasının ölümünün Dasein'a kazandırdığı ölüm bilinci hakkında söyledikleri üzerinden yasın yöneldiği nesne sorunu tartışmaya açılacaktır. Bu tartışmanın neticesinde, yasın Dasein'ın başkasının ölümü üzerine duyduğu üzüntüden değil, onun başkasının ölümü üzerinden kendi ölüme-doğruluğunu kavraması üzerine duyduğu kaygıdan kaynaklandığı ortaya koyulacaktır. Tezin üçüncü ve son bölümünde, Emmanuel Levinas'ın etik kuramını temellendiren kavramları ışığında yas bir etik duruş ya da tutum olarak ele alınacaktır. Levinas'ın kendi ile başkası arasındaki başkası lehine asimetrik etik ilişki fikri temelinde ölüm, etik sorumluluğu yerine getirme imkanının ortadan kalkması anlamı taşır. Levinas'ın başkasının ölümünü başkasıyla yüzleşme imkanını yitirmek, bu vesileyle de başkasına borçlu kalmak olarak değerlendirmesi göz önünde bulundurularak yasın anlamı yeniden değerlendirilecektir. Bu değerlendirme sonucunda yas tutmanın başkasına dönük bir duygulanım değil, kendi'ye dönük bir etik sorumluluk bilinci olduğu sonucuna varılacaktır. Son olarak, elde edilen bulgular Jacques Derrida'nın aporetik yas kuramı ile ilişkilendirilecek ve başkasının yasının tumanın imkânsız olduğu, gerek duygulanım, gerek deneyim, gerekse de duruş olarak düşünüldüğünde yasın öznesinin de nesnesinin de yas tutanın kendisi olduğu sonucuna varılacaktır.
  • Item
    20. yüzyıl Türkiye'sinde bilim teorisi-bilim algısı ilişkisi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Kızıldağ, Görkem
    Çalışmanın temel sorunu, bilim algısının ilişkili olduğu kavramların yarattığı epistemik ve aksiyolojik krizin bir meta bilim olarak konumlandırılabilecek bilim teorisi tarafından çözülüp çözülmeyeceğidir. Bu sorunu çözmeye çalışırken kuramsal arka planını Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi bilim teorisyenlerinden alır. Çalışma toplam iki bölümden oluşuyor gibi görünse de ikinci bölümün kendi içindeki ayrımı oldukça fazla olup sorulan soruların cevapları da bu bölümde aranmıştır. Birinci bölüm ise Batılı entelektüellere ayrılmıştır. Bunun nedeni ise iki tanedir: Birincisi bu bölümdeki Comte, Poincaré gibi bilim teorisyenlerinin düşüncelerinin Türklere doğrudan etki etmesi, ikincisi ise Batı'nın içinde bulunduğu "bilim savaşları"nı daha iyi anlamaya çalışmaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Osmanlı ve Cumhuriyet bilim teorisyenlerinin bilime, bilim ile ahlak arasındaki ilişkiye ve bilimin değerine dair görüşleri ele alınmıştır. Bahsi geçen bölümde varılan neticeler şöyledir: Teorisyenlerimiz genellikle epistemolojiyi ontolojiye öncelerler, bilimsel bilgiyi olgusal anlamda sınırlarlar. Teorisyenler bilimin ahlak ile ilişkisine mesafeliler ve bilimin entelektüel ve pratik değerine dair Gazi'nin "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir." düsturuna göreli derecede ama genel olarak sadıktırlar. Çalışmanın sonuç bölümünde ise bilim felsefesi, bilgi kuramı gibi tabirlerin yetersizliği vurgulanarak gerektiğinde ideolojiye yön verebilecek bir "bilim teorisi"nin uzlaştırıcı bir meta-bilim olarak kurulmasının gerekliliği saptanmıştır. Ayrıca Aydın Sayılı gibi ideolojiden müstakil her bilim insanının doğal olarak bir bilim teorisyeni olduğunun kanıksanması gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu bağlamda çalışmanın ulaştığı bir diğer sonuç, bilimin değerinin salt bilim teorisyenleri tarafından tartışmaya açılmasının bilimin görünürdeki ihtilaflarını ortadan kaldıracağına yöneliktir. Böylece ideolojiden ve harici sözde ihtilaflardan arınmış bilim, açıklayıcı gücünü diğer mürşitlere nazaran ve insanlar nezdinde korumaya devam edebilecek ve "yoluna bakacak"tır.
  • Item
    Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin teminat fonksiyonu
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Karaca, Büşra Gül
    Bu çalışmada, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde eserlerin teminat fonksiyonu incelenmiştir. Fikir ve sanat eserlerinin mevcut hukuki düzenlemeler kapsamında nasıl teminat olarak kullanılabileceği detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, fikir ve sanat eserlerinin teminat fonksiyonu ile bağlantılı temel kavramlar ele alınmıştır. İkinci bölümde, fikir ve sanat eserlerinin teminat olarak kullanılması, bu kullanımı mümkün kılan ve sınırlayan etkenler üzerinden incelenmiş; farklı hukuk sistemlerindeki düzenlemelere yer verilerek karşılaştırmalı bir analiz yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde eserlerin rehin ve hapis hakkına konu olması ele alınmıştır. Çalışma, fikir ve sanat eserlerinin teminat olarak kullanılmasında karşılaşılan hukuki ve pratik engelleri tespit etmekte, bu sorunların giderilmesine yönelik öneriler sunmakta ve eserlerin teminat olarak kullanılmasını yaygınlaştırmak için hukuki belirsizliklerin azaltılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
  • Item
    Suriye'deki tarih çalışmalarında Osmanlı tasavvuru (1918-2000)
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Akyüz, Suud Yusuf
    Bu tez, Suriyeli tarihçilerin genel olarak Osmanlı Devleti'ne ve özellikle Arap toprakları ile Suriye'yi dört yüzyıl boyunca yönetmesine dair görüşlerini ele almaktadır. Bu tezde, Osmanlı Devleti'nin tarihi üç aşamaya ayrılmış ve üç bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde, Suriyeli tarihçilerin Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 1839 Tanzimat Dönemi'nin başlangıcına kadar olan döneme dair görüşleri söz konusu edilmiştir. Yazarların bu dönemde meydana gelen önemli olaylar hakkındaki görüşleri -İstanbul'un fethi, Endülüs'ün kaybedilmesi, Yavuz Sultan Selim'in Arap topraklarını fethetmesi gibi konular- tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II. Selim'in yönetim dönemlerine dair görüşleri ve bu yönetimlerin Osmanlı Devleti ve Arap toprakları üzerindeki etkilerini ele almakta ve Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra Osmanlı Devleti'nin çöküşünü incelemektedir. İkinci bölümde, Tanzimat ve Sultan II. Abdülhamid dönemi (1839-1908) ele alınmıştır. Tarihçiler, Osmanlı Devleti'nin Batı'daki yönetim modeliyle yönetilmeye başlanması ve bunun devlet ve halk üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Ayrıca, Sultan II. Abdülhamid döneminin Araplarla olan ilişkisi ve II. Abdülhamid'in tahtan indirilme meselesi de incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise tarihçiler ve yazarların İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yönetim dönemi (1908-1918), Birinci Dünya Savaşı'ndaki gelişmeler ve Arapların savaşa karşı tutumları hakkındaki görüşleri ortaya konmuştur. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin savaşı kaybetme sebepleri ve 1918 yılı sonlarında Arap topraklarından çekilmesi de incelenmiştir.
  • Item
    Hassas bilgi içerikli kamu belgelerinin değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Öztürk, Hasan
    Kamu belgeleri, ulusal hafızanın korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu belgeler; ulusal güvenlik, uluslararası ilişkiler ve bireysel mahremiyet gibi hassas bilgiler içerebileceğinden, arşiv değeri taşıyanların doğru yönetilmesi ve işlemlerin titizlikle yürütülmesi gerekmektedir. Hassasiyet değerlendirmesi olarak adlandırılan bu süreç, hassas/özel nitelikli bilgiler içeren arşiv veya arşivlik belgeleri kapsamaktadır. Türkiye'de uygulamada yer almayan ancak gizlilik kapsamına giren hassasiyet değerlendirmesi, birçok ulusal arşiv kurumu tarafından uygulanmakta olup, temel arşiv işlemlerinden "değerlendirme" (appraisal) sürecinin odak noktalarından biridir. Hassas bilgi içeren belgelerin erişim kontrolleri, kısıtlamalar, kapatma kararları ve kamuya erişime açılması, yönetimsel sürecin kritik adımlarıdır. Bu araştırma, hassasiyet değerlendirmesinin kuramsal çerçevesini, uygulama süreçlerini ve karşılaşılan zorlukları incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada, ulusal arşivlerin hassasiyet değerlendirmesi faaliyetleri; ilgili mevzuat, kılavuzlar, web siteleri ve kataloglar üzerinden analiz edilmiştir. Ayrıca, yarı yapılandırılmış görüşmeler aracılığıyla uzmanların görüşleri alınarak literatüre farklı bakış açıları kazandırılmıştır. Elde edilen bulgular, hassasiyet değerlendirmesinin önde gelen arşivler tarafından yürütüldüğünü ve sürecin, risk yönetimine dayalı çeşitli zorluklar içerdiğini göstermektedir. Bununla birlikte, hukukî düzenlemelerin yanı sıra yardımcı dokümanlar ve danışma kurullarının sürecin etkinliğinde önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Öte yandan, teknoloji destekli değerlendirme yöntemlerinin ve yeni nesil araçların kullanımının giderek daha fazla önem kazandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, araştırmada kamu kurumlarında hassasiyet değerlendirme sürecinde kullanılmak üzere bir kontrol ve tanımlama listesi oluşturulmuştur. Türkiye'de hassasiyet değerlendirmesi sürecine yönelik kapsamlı bir çerçeve sunan bu çalışma, bilgi ve farkındalık eksikliklerinin yanı sıra politika, rehber ve teknolojik altyapı yetersizliklerini de ortaya koymaktadır. Araştırma sonucunda, Türkiye'de hassasiyet değerlendirme sürecinin geliştirilmesine katkı sağlayacak öneriler sunulmuştur.
  • Item
    Franchise sözleşmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yerlikaya, Hande
    Bu çalışma kapsamında isimsiz bir sözleşme olan ve günümüzde tüm dünyada oldukça yaygın bir biçimde uygulanan franchise sözleşmesi hukuki açıdan ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle sözleşmenin tarihçesi ve kavramsal yapısı ele alınmıştır. Ardından ise franchise sözleşmesinin franchise verene, franchise alana ve topluma sağladığı faydalar ele alınarak sistemin risklerine de değinilmiştir. Yine aynı bölümün devamında sözleşmenin özelliklerinden ve türlerinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde tarafların yükümlülükleri ele alınmış önce franchise verenin akabinde de franchise alanın sözleşme ile üstlendikleri yükümlülükleri sırası ile açıklanmıştır. Franchise sözleşmesi bünyesinde pek çok sözleşmeye ilişkin unsuru ihtiva etmesi nedeniyle birçok sözleşme ile benzer yanı mevcuttur. İş bu çalışmanın üçüncü bölümünde de franchise sözleşmesinin bu sözleşmeler ile benzer yanlarına değinilmiş ancak diğer yandan farklılıkları da ortaya konmuştur. Son olarak ise dördüncü bölümde sözleşmenin sona erme sebepleri ve sona ermesinin sonuçları açıklanmıştır.
  • Item
    İnsanlığın ortak mirası kapsamında derin deniz madenciliği hukuku ve denizlerin biyolojik çeşitliliğinin korunması
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Erden Kılıç, Eylül Pınar
    Bu tezin başlığı "İnsanlığın Ortak Mirası Kapsamında Derin Deniz Madenciliği Hukuku ve Denizlerin Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması"dır. Ulusal yetki sınırları dışında kalan deniz alanlarında yapılacak derin deniz madenciliği faaliyetlerinin hukuki rejimi yönünden temel kavram insanlığın ortak mirası ilkesidir. Bu hususta derin deniz madenciliğinin hukuki rejimi yalnızca bu faaliyetlerin yürütülmesine dair hukuki rejimi değil, aynı zamanda çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını da içermektedir. 1982 tarihli "Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi" ve 1994 tarihli "10 Aralık 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin XI. Bölümünün Uygulaması Hakkındaki Anlaşma", derin deniz madenciliğine ilişkin uluslararası deniz hukukunda bu tarihe kadar yapılmış başlıca düzenlemelerdir. İlk olarak derin deniz yatağı kavramının coğrafi ve hukuki boyutu, insanlığın ortak mirası kavramının ortaya çıkış süreci ve kavramın içeriği, uluslararası deniz hukuku sistematiğinde derin deniz madenciliğinin hukuki rejimi ve bu kapsamda insanlığın ortak mirası ilkesinin bir teamül kuralı olarak değerlendirilmesine yer verilmiştir. Daha sonra Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve 1994 Uygulama Anlaşması'ndaki düzenlemeler incelenmiştir. Bunu takiben konu sözleşmeye taraf olmayan devletler yönünden de değerlendirilmiştir. Çalışmanın son bölümünde derin deniz madenciliğinin deniz çevresine ve biyolojik çeşitliliğe etkilerine, deniz çevresinin korunmasına ilişkin uluslararası düzenlemelere ve derin deniz madenciliği faaliyetleri açısından çeşitli devletler tarafından yapılan moratoryum ilanlarının hukuki altyapısına ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.
  • Item
    Heterojen insansız hava aracı sürüleri için müzakere tabanlı dağıtık dinamik görev atama algoritması ve ajan haberleşme dili geliştirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Eşer, Mutullah
    İnsansız hava aracı (İHA) teknolojisindeki hızlı ilerlemeler, İHA sürülerinin geliştirilmesine olanak tanımış ve bu sistemler birçok yenilikçi uygulamada kullanılmaya başlanmıştır. İHA sürüleriyle ilgili karşılaşılan temel sorunlardan biri olan görev atama problemi, bu tez çalışmasında ele alınmış ve karmaşık zaman aralığı kısıtlarına sahip çoklu görev atama problemini çözmek için yenilikçi ve dağıtık bir yöntem olan Harmony Drone Task Allocation (DTA) geliştirilmiştir. Harmony DTA, heterojen İHA sürülerinde görevlerin zaman kısıtları ve çevresel değişkenler göz önünde bulundurularak verimli bir şekilde atanmasını ve yürütülmesini hedeflerken, toplam sistem maliyetini ve görev icra zamanındaki gecikmeleri minimize etmeyi amaçlamaktadır. Dinamik ortamlarda sürünün, yeni eklenen görevleri etkin bir şekilde üstlenebilmesi için algoritma, fikir birliği odaklı açık artırma mekanizmasını ve dedikodu tabanlı bir yaklaşımı entegre etmektedir. Bu sayede, dağıtık görev atama süreçleri hızlandırılırken iletişim yükü de minimize edilmektedir. Ayrıca, dedikodu tabanlı fikir birliği algoritması, haberleşme limitli ortamlarda yüksek güvenilirlik sağlamaktadır. Algoritmanın performansı, farklı senaryolar altında Monte Carlo simülasyonları ile analiz edilmiştir. Simülasyon sonuçları, Harmony DTA algoritmasının toplam sistem maliyetini en aza indirme, görev yürütme gecikmelerini azaltma ve değişen çevresel karmaşıklıklar boyunca ölçeklenebilirliği sürdürme konusundaki etkinliğini doğrulamaktadır. Harmony DTA, optimalite ve hesaplama verimliliği arasında iyi bir denge sağlamaktadır ve bu nedenle merkezi olmayan İHA sürülerinde dinamik görev atamasını içeren gerçek dünya uygulamaları için literatürde önerilen referans algoritmalara kıyasla rekabetçi bir seçenek olarak öne çıkmaktadır.
  • Item
    Kehanet Kemikleri (Jiaguwen)'nde geçen kadın ve aile ile ilgili terimlerin çince deyimlerde kullanımı
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Şişman, Sema
    Çin tarihi boyunca 'kadın' kavramını filolojik bir yaklaşımla ele alan bu çalışmada, kadın ve aileyle ilgili imlerden hareketle toplumsal değişimin kadınlara etkisi Çin deyimleri üzerinden incelenmiştir. İmlerin etimolojisi ve kullanımları, kadınlara yönelik erken tutumlar hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Çalışmada, öncelikle Çin yazısının kökenini oluşturan Jiaguwen'da 'kadın' ve "aile"yle ilgili imler, Jiaguwen Zidian temel alınarak tespit edilmiştir. 'Kadın-女' ve 'çocuk-子' imlerinden türeyen toplam 208 imden, Modern Çin Yazısında halen kullanılan 75'i detaylı olarak incelenmiştir. Bu imlerden hareketle Çin tarihi boyunca kadın ve aileye ilişkin 105 deyim seçilmiş, dönemlerine göre sınıflandırılarak açıklanmıştır. Sonuçlar, Shang Hanedanı döneminde kadınların siyasi ve sosyal yapıdaki önemli rollerine işaret etmektedir. Ancak, ataerkil yapının güçlenmesiyle sonraki dönemlerde kadınların hakları ve kamusal yaşamdaki rolleri kısıtlanmıştır. Çin deyimleri, kadınlara biçilen rollerin yanı sıra bu rollerin nasıl yorumlandığını da yansıtarak, toplumsal değişimlerin izlerini taşımaktadır. Bu çalışma, Çin yazısının tarihsel gelişimi ve deyimlerin kültürel önemini vurgulayarak hem filolojik hem de sosyokültürel açıdan alana katkı sağlamayı ve Çin tarihindeki kadınların yaşamlarındaki çeşitliliği ortaya koymayı amaçlamaktadır.
  • Item
    Cevâhirü'l-Esdâf'ın Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nüshası (giriş-metin-bağlamsal sözlük)
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Alan, Mustafa
    Cevâhirü'l-Esdâf'ın Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Nüshası (Giriş- Metin- Bağlamsal Sözlük) adlı bu doktora tezinin konusu, 15. yüzyıl başlarında yazılmış Cevâhirü'l-Esdâf adlı muhtasar Kur'an tefsirinin Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde 'tefsir???' başlığı altında kayıtlı bulunan H. 958 tarihli nüshasının çeviri yazıya aktarımı, oluşturulan örnekli bağlamsal sözlük ile söz varlığının tespiti ve gramatikal dizininin oluşturulmasıdır. Tez çalışması; "Giriş", "Metin" ve "Bağlamsal Sözlük" bölümlerinden meydana gelmektedir. Giriş bölümünde araştırmaya konu edilen eserin tercihinde rol oynayan etkenler, çalışmanın inceleme yöntemi ve yönteme yönelim sebepleri, çalışmanın ortaya koymak istediği bilimsel katkının esası belirtilmiştir. Bölüm sonunda ise eserin fiziki özellikleri, muhtevası, nüshaları ve oluştuğu muhit hakkında genel bilgilendirme yapılmıştır. Metin bölümünde; Cevâhirü'l-Esdâf adlı eserin çeviri yazılı metni bulunmaktadır. Sözlük bölümünde; metinde yer alan tüm kelimelerin metindeki kullanımından hareketle çıkarılan bağlamsal anlamları, kullanıldıkları bağlamı içeren örnek cümleler ve örneklerden sonra metin içinde bu kelimelerle beraber kullanılan ekler yer almaktadır. Sonuç bölümünde; DTCF nüshasının daha önce çalışma konusu edilmiş olan nüshalardan ayrılan önemli yönleri ortaya koyulmuş, eserin sözlük bölümü için fişlenen sözcüklerin kaynak dile göre dağılımı belirlenmiş, alt maddede sunulan birleşik ifadelerin niteliği değerlendirilmiş ve Tarama Sözlüğü'ne geniş kapsamlı katkılar sağlanmıştır.
  • Item
    Tanzimat sonrası dini düşüncede kadın tartışmaları
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Sünerin, Sevgi
    ÖZET TANZİMAT SONRASI DİNİ DÜŞÜNCEDE KADIN TARTIŞMALARI Bu çalışmada Tanzimat sonrası dini düşüncede kadın tartışmaları konusu ele alınmıştır. Tanzimat dönemine giden süreç siyasi aktörler, entelektüeller ve ulemanın gözüyle ele alınmış Tanzimat döneminde kadınların dergi ve gazeteler aracılığı ile eğitim, aile hukuku, çalışma hakları ve siyasi hak arayışları dönemin neşriyatına yansıyan yönleriyle ele alınmıştır. Tanzimat'la beraber kadınların eğitim, aile hukuku, çalışma hakları ve siyasi hakları ile ilgili iyileşmeler Osmanlı kadınına bir hareket alanı yaratmış kadın toplumda daha görünür bir konuma gelmiştir. Kadın özgürlüğünün en belirgin yansımaları, Kadın Dernekleri ve Kadın Dergi ve Gazeteleridir. Tanzimat'la beraber ortaya çıkan; fikirlerin daha özgür bir ortamda tartışılması zemini, bu yayınlar sayesinde kadını daha farklı bir tartışma zeminine taşımıştır. Döneme yön veren fikir adamı ve aydınlar tarafından kadın meseleleri çeşitli makalelerle gündeme getirilerek tesettür, çokeşlilik, kadınların şahitliği, boşanma ve miras konuları fikir akımları çerçevesinde konumlanmıştır. Tanzimat döneminde hürriyet fikri, felsefi kelam, siyaset felsefesi ile hukuk felsefesi gibi üç alanda incelenmekle beraber, sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik anlamda her yönüyle değişen ve dönüşen dünyaya ayak uydurmaya çalışan Osmanlı aydınları geleneksel Kelam ilminin de yenilenmesi ve çağa uygun hale getirilmesi kanaatine sahip olmuşlardır. Bu anlamda dönemin dergi ve gazetelerinde kadın meseleleri Osmanlı aydınları tarafından inanç esaslarını akıl yoluyla temellendirilerek açıklanmaya çalışılmış ve karşıt görüşlere karşı inanç esasları savunulmuştur.
  • Item
    Arşiv belgelerinin materyal türü bağlamında nitelenmesi: Kartografik ve fotografik materyaller
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Değer, Mehmet Kürşat
    Standartlar, arşivcilik faaliyletlerinin düzenlenmesinin temelini oluşturmaktadır. Dünya'nın her neresinde olursa olsun arşiv belgelerinin yapısal ve içerik özellikleri çok fazla benzerlikler taşımaktadır. Bu nedenle arşivcilikte ulusal ölçekte geliştirilen standartlaşma çalışmaları uluslararası etkiye sahip bir hale gelmiştir. Arşivlerde tarihi, idari, sanatsal gibi birçok özelliğe sahip farklı türden materyal bulunmaktadır. Arşivlerde bulunan materyal türlerinden en dikkat çeken ve farklı niteliklere sahip olan tür ise kartografik ve fotografik materyaldir. Oluşturuldukları ortam ve bilgi erişim unsurlarının tespiti açısından arşivcilerin oldukça zorlandığı materyal türleri arasında yer alır. Özellikle kartografik ve fotografik materyalin nitelenmesi için standartların oluşturulması, hem arşivcilerin hem kullanıcıların işini oldukça kolaylaştıracaktır. Tarihsel süreç incelendiğinde kartografik materyal için ISO 19115, fotografik materyal gibi görsel kaynaklar için VRA Core gibi özel standartların geliştirildiği de görülmektedir. Bu çalışmada öncelikle kartografik ve fotografik materyalin nitelenmesi için gerçekleştirilen uygulamalar ulusal arşivler bağlamında incelenmiştir. Sonrasında Türkiye'de kartografik ve/veya fotografik materyal bulunan kamu arşivlerinde durum ortaya konulmuştur. Elde edilen veriler bağlamında stratejik planında standart uygulamaların zayıf yön olarak belirtildiği Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı'na kartografik ve fotografik materyalin nitelenmesi için yol haritası oluşturacak önerilerde bulunulmuştur.
  • Item
    Yapısal ve anlamsal açıdan Kur'ân'da sahip olmak söyleminin tahlili
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Şen, Ömer Faruk
    Kur'ân'da sahip olmak söylemi, tevhid ilkesi ile doğrudan ilişkili olup merkezi bir öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı, Kur'ân'daki sahip olmak ediminin yapısal ve anlamsal açıdan kapsamlı bir tahlilini sunmaktır. Temel hedef, Kur'ân'da bu edimin kullanımını derinlemesine incelemek ve dilsel, anlamsal boyutlarını ortaya koymaktır. Araştırma, ilgili âyetler kapsamında ve müfessirlerin yorumları dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca konuya daha geniş bir perspektif kazandırmak amacıyla gerektiği yerlerde Batı literatüründen de yararlanılmıştır. Çalışmanın özgün yönü, sahip olmak edimini klasik yaklaşımlardan farklı olarak, sadece mal ve mülk gibi maddi boyutlarla sınırlandırmamasıdır. Geleneksel İslami literatürde, sahip olmak edimi genellikle mülkiyet, zenginlik ve servet gibi ekonomik ve hukuki bağlamlarda ele alınmış ve çoğunlukla bir araç olarak görülmüştür. Bu çalışma, söz konusu sınırlı bakış açısının ötesine geçerek, sahip olmak edimini daha geniş bir çerçevede, yapısal ve anlamsal boyutlarıyla birlikte incelemeyi hedeflemiştir. Bu bağlamda, sahip olmak edimi, doğrudan bir Kur'ânî olgu olarak ele alınmış ve Kur'ân'ın genel yapısı içindeki konumu ve önemi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu araştırmada elde edilen bilgiler, Kur'ân'daki sahip olmak söyleminin çağdaş dönemde çeşitli alanlara yansımaları olabileceğini düşündürmektedir. Bundan dolayı çalışmada ulaşılan bulgular, sadece teolojik değil aynı zamanda sosyolojik, ekonomik, hukuki ve etik vb. alanlarda da ele alınabilecek potansiyeller barındırmaktadır. Tezde elde edilen bulguların geliştirilmeye açık ve multidisipliner çalışmalara temel teşkil edeceği öngörülmektedir.
  • Item
    Tarımda sürdürülebilir üretim için genç çiftçilerin yaşam memnuniyeti ve göç etme eğilimini etkileyen faktörler: TRA2 VE TR61 bölgesi araştırması
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Kaysim, Zeynep Çelik
    Bu çalışmada TRA2 ve TR61 bölgelerinde genç çiftçilerin yaşam memnuniyeti ve göç etme eğilimini etkileyen faktörler incelenmiştir. Bu çalışmayla genç çiftçilerin yaşam koşulları ile yaşam memnuniyeti ilişkisinin incelenmesi, iş doyumu ve yaşam memnuniyeti ilişkisinin incelenmesi, kırsal alan algısının ve göç etme eğilimlerinin incelenmesi, çiftçiliği sürdürme tercihlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve karşılaştıkları dezavantajların incelenmesi amaçlanmıştır. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre en gelişmiş ve en az gelişmiş alt bölgeler olan TR61 ve TRA2 bölgelerinden tarımsal nüfus ve tarımsal üretim potansiyeli dikkate alınarak bölgeyi temsil gücü kuvvetli olan Antalya ve Iğdır illeri Gayeli Örnekleme Yöntemi ile seçilmiştir. Çalışma kapsamında tabakalı örnekleme yoluyla hesaplanan Antalya'da 142, Iğdır'da 130 genç çiftçiyle yüz yüze yapılan anketlerle veriler toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, faktör analizi ve ki-kare bağımsızlık testlerinden yararlanılmıştır. Bulgulara göre yapılan iş karşılığında takdir edilme ve yapılan iş karşılığında alınan ücret düşük iş doyumuna, çiftçiliğin daima meşgul etmesi ve işini yaparken kendi yöntemlerini kullanabilme ise yüksek iş doyumuna yol açmaktadır. Kırsal yaşam tarzının istek ve beklentilerle uyuşması ile çiftçiliğin bireye uygunluğu yaşam memnuniyetini etkileyen önemli değişkenlerdir. Bulgular Iğdır'daki çiftçilerde göç etme isteğinin Antalya'ya göre 1,7 kat daha fazla olduğunu, özellikle 34 yaş ve altındaki gençler arasında eğitim olanaklarından ve sosyal olanaklardan, çiftçilikten ve çiftçiliğin sağladığı olanaklardan, köyde yaşamaktan memnun olmayan, güvende hissetmeyen, çiftçiliği severek ve isteyerek yapmayan ve kırsal yaşamın istek ve beklentilerine uymadığını belirten gençlerin göç etme isteği fazla olduğunu göstermektedir. Kırsal göçün negatif etkilerini önlemeye yönelik oluşturulacak politikalarda, bölgeler arası farklılıkları dikkate alan, merkezi bir yaklaşım yerine gençleri sürece dahil eden bir yaklaşım önerilmektedir.
  • Item
    Gençlerin dini sosyalleşme sürecinde muhafazakâr STK'ların rolü: SİHAD örneği
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Karakaş, Nurullah
    Bu çalışma, günümüzün değişen sosyo-kültürel ortamında gençlerin dini sosyalleşme süreçlerini konu edinmektedir. Bireyin dini inanç, tutum ve davranışları üzerinde, aile, akran grubu, okul, dini kurum ve gruplar, kitle iletişim araçları ve sosyal medyanın önemli bir etkisi bulunmaktadır. Çalışmamız söz konusu dini sosyalleşme kaynaklarından farklı olarak genç bireylerin dini, milli, manevi, ahlaki tutum ve davranışlarının oluşmasında muhafazakâr nitelikli sivil toplum kuruluşlarının rolünü anlamayı amaçlayan bir saha araştırmasıdır. Giriş ve üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, sosyalleşme ve onun bir alt türü olan dini sosyalleşme sürecine dair kavram ve kuramlara yer verilmiştir. İkinci bölümde sivil toplum kuruluşları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise elde edilen verilerden hareketle muhafazakâr STK'ların gençlerin dini hayatlarında oynadığı rol ve dini kimliklerinin oluşmasındaki etkisi yorumlanmıştır. Araştırmanın evrenini muhafazakâr niteliklere sahip Sincan İmam Hatipliler Derneği (SİHAD) oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise SİHAD'ın faaliyet ve programlarına en az bir yıl devamlı olarak katılan 14-25 yaş grubundaki gençlerden oluşmaktadır. Araştırmada nitel bir desen tercih edilmiş, doküman incelemesi, gözlem, görüşme ve odak grup görüşmesi teknikleri kullanılmıştır. 32 katılımcıyla yapılan görüşmeler ve diğer yöntemlerle elde edilen veriler araştırmanın teorik boyutuyla uyumlu olarak analiz edilerek bulgular değerlendirilmiştir.
  • Item
    Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin ölçme değerlendirme anlayışları ve dersin merkezî sınavlara dâhil edilmesi hakkındaki görüşleri
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Yıldırım, Lokman
    Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (DKAB) öğretmenlerinin ölçme değerlendirmeye dair yaklaşımları, bu alanda almış oldukları eğitimler, ölçme değerlendirme yaparken karşılaştığı zorluklar ile kademeler arası geçişte uygulanan merkezi sınavlara temel bir ders olarak dâhil edilen DKAB dersinin bu uygulamadan nasıl etkilediğini belirlemek önemlidir. Öğrencinin derse ve öğretmene bakış açısında meydana gelen değişimler, DKAB öğretmenlerinin bu uygulama ile sınav endüstrisine katılmasının öğretmen, öğrenci ve ders üzerindeki etkileri, DKAB dersinde sınavın imkânı ve uygulama sürecinde karşılaşılan temel sorunların belirlenmesi ve bu sorunların aşılması için önerilen adımların incelenmesi araştırmanın temel problemini oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında farklı değişkenler (kıdem, yaş, cinsiyet, mezun olunan fakülte vb.) dikkate alınarak öğretmenlerin ölçme ve değerlendirme kavramlarını nasıl tanımladıkları, DKAB dersinde ölçme ve değerlendirmenin imkânı üzerine görüşleri, merkezi sınavlara bakışları ve DKAB dersinin merkezi sınavlara dâhil edilmesinin öğrenci ve veli açısından derse etkisini anlamak ve bu durumu öğretmenlerin nasıl yorumladıklarını açığa çıkarmak amacıyla araştırma nitel araştırma "durum çalışması" deseni /modeli ile yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Bu araştırmanın çalışma gurubu, 2023-2024 eğitim öğretim yılında Ankara ili, merkez, ilçe ve köylerinde görev yapan ve mesleki kıdemi en az on beş yıl olan, merkezi sınavların yapıldığı sınıflarda DKAB dersi anlatmış ve DKAB dersinin merkezi sınavlarda temel derslerden biri olarak yer almasının derse, öğrenciye, öğretmene etkisi konusunda fikir beyan etmek isteyen gönüllü 20 öğretmenden oluşmaktadır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katılan DKAB öğretmenlerinin ölçme ve değerlendirmeye yönelik kavramsal hâkimiyetlerinin düşük olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, öğretmenlerin ölçme ve değerlendirme konusunda hizmet öncesi ve hizmet içi süreçlerde yeterli eğitim almadıklarını düşündükleri belirlenmiştir. Bununla birlikte, öğretmenlerin ölçme ve değerlendirmeye yönelik öz değerlendirmelerinin yüksek olduğu görülmüştür. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, DKAB dersinde ölçme ve değerlendirmenin mümkün ve hatta gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bu bağlamda, öğretmenler, DKAB dersinde ölçme ve değerlendirme yapmanın çeşitli fiziksel ve altyapı eksikliklerinin yanı sıra dersin yapısı, derse öğrenciler, öğretmenler, veliler ve idareciler tarafından yüklenen anlamlar gibi çeşitli açılardan zorluklar barındırdığını vurgulamışlardır. Katılımcıların daha çok geleneksel ölçme ve değerlendirme araçlarını kullandıkları ve duyusal becerileri ölçmeye yönelik ne yapılması gerektiği konusunda bir arayış içinde oldukları diğer önemli bulgulardandır. Katılımcıların çoğunluğu, DKAB dersinin merkezi sınavlara dâhil edilmesinin doğru bir karar olduğunu düşünmektedir. Bu durumu, dersin ciddiye alınması, ilgiyle karşılanması ve müfredattaki konumunun pratikte de gerçekleştirilmesi açısından desteklemektedirler. Ancak, dersin mekanikleşmesi ve araçsallaşması gibi tehlikelere de dikkat çeken katılımcılar, DKAB dersinin merkezi sınavlarda yer alma biçiminin uygun olmadığını düşünmektedir. Ayrıca, muafiyet mekanizmasının sınavlara yansımasında, gerek muaf olanlar gerekse muaf olmayanlar açısından bazı dezavantajlar barındırdığı tespit edilmiştir. Katılımcılara göre, DKAB dersi merkezi sınavlara dâhil edilmekle birlikte diğer dersler kadar olmasa da sınav endüstrisine dâhil olmuştur. Bu durumun, dersi ve ders materyallerini araçsallaştırma, mekanikleştirme ve dersin ruhunu kaybetme riski taşıdığı sınav endüstrisinin getirdiği ekonomik ilişkilerin öğretmen profiline dönüştürebilecek bir potansiyele sahip olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Bu konudaki görüşler, ilgili temalarda detayları ile ele alınmış, yorumlanmış ve tartışılmıştır. Araştırma bulguları doğrultusunda çeşitli önerilere yer verilmiştir.
  • Item
    İngilizce öğretim görevlilerinin gelişimine yönelik bir mesleki gelişim modeli tasarımı
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Birsöz Özköse, Elif Meltem
    Günümüzde artan gereksinim doğrultusunda eğitim kavramının nitelikli bir yapıya dönüştürülmesinin oldukça önemli bir hale geldiği söylenebilir. Bu doğrultuda mesleki gelişim, eğitim kavramının en önemli yapı taşlarındandır. Sürekli mesleki gelişim özellikle öğretmen eğitiminde oldukça önemlidir. Ancak öğretim görevlilerinin fazla ders yükü, iş yoğunluğu, yeterince güdülenememe, kaygının artması gibi nedenlerden dolayı mesleki gelişim programlarına gönüllü olarak çok fazla katılmak istemedikleri ve mesleki gelişim programları ile ilgili olarak zaman zaman olumsuz bir bakış açısı deneyimledikleri gözlemlenmiştir. Bu nedenle bu çalışmada İngilizce öğretim görevlilerinin gelişimine yönelik bir mesleki gelişim modeli tasarımına yer verilmiştir. Bu amaçla çalışmanın kuramsal bölümünde eğitimde mesleki gelişim, İngilizce öğretiminde mesleki gelişim, mesleki gelişim modelleri, İngilizce öğretim görevlileri için hizmet içi eğitim fırsatları, yansıtıcı öğretim, eylem araştırması, ders imecesi, günlük tutma, ikili öğretim, çalıştaylar, İngilizce öğretim görevlilerinin mesleki gelişim hakkındaki inanışları, görüşleri, beklentileri ve algıları, yabancı dil yüksekokullarında hizmet içi öğretmen yetiştirme programlarının değerlendirilmesi, mesleki gelişim ve güdülenme, güdülenme türleri, mesleki gelişim ve öğretmen güdülenmesi arasındaki ilişki, mesleki gelişim ve kaygı ile mesleki gelişim ve tutum arasındaki irdelenmiştir. Çalışmanın araştırma bölümünde nitel ve nicel veri toplama tekniklerinden yararlanılmıştır. Öncelikle, 31 öğretim görevlisi ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmış ve bu görüşmeler Maxqda 2020 programı kullanılarak Tek Vaka Modeli ile tümevarımsal tematik çözümleme yöntemi ile çözümlenmiştir. Görüşmelerden elde edilen nitel veriler, yeni modelin tasarlanma sürecinde önemli bir kaynak oluşturmuştur. Nicel veri toplama sürecinde ise tutum ve inanış ölçeği, 15 öğretim görevlisine uygulanmış ve elde edilen veriler SPSS 2022 programı ile çözümlenmiştir. Alanyazın taraması, nitel ve nicel veriler ışığında tasarlanan Yansıtıcı-Biçimlendirici Model başlığı altında çerçevelenen model, tutum ve inanış ölçeğinin uygulandığı 15 öğretim görevlisine uygulanmıştır. Modelin değerlendirilmesi için çalışmanın başında kullanılan tutum ve inanış ölçeği aynı 15 öğretim görevlisine tekrar uygulanmıştır. İki ölçek arasında anlamlı bir fark olup olmadığına dair bağımlı örneklem t-testi yapılmıştır. Bağımlı örneklem t-testi sonuçlarına göre iki ölçek arasındaki fark anlamlıdır. Bu doğrultuda, çalışmadan elde edilen bulgular, tasarlanıp uygulanan modelin öğretim görevlilerinin mesleki gelişim programlarına yönelik tutumlarına etki sağladığını ve hatta tutumlarını olumlu yönde değiştiğini göstermiştir. Bu nedenle bu çalışmada önerilen Yansıtıcı-Biçimlendirici Modelin, yalnızca İngilizce değil, farklı alanlarda görev yapan öğretim görevlilerine de uygulanabilir bir yapı sunduğu söylenebilir.
  • Item
    Türk devlet ve yönetim yaklaşımları: Tipolojik sınıflandırma ve analiz
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Akman, Kaan
    Türk devlet ve yönetim yaklaşımları, tarih boyunca farklı Türk toplumlarındaki devlet ve yönetim olgularına yönelik getirilen açıklamalardır. Bu açıklamalardan bazıları herhangi bir tarihsel bilgiye dayanmaksızın yazarların ideal devlet tasarımları olarak kalmış, bazıları ise bilimsel teoriler haline getirilmiştir. Araştırmanın konusunu, Türk devlet ve yönetim yaklaşımlarının bu iki boyutu oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, Türk yazarlar tarafından Türk devlet ve yönetim olgusu için yapılan açıklamalar, benzerliklerine ve farklılıklarına göre öncelikle yaklaşım gruplarında, daha sonra tipolojilerde ve en nihayetinde tipolojilerin ortak temasından hareketle kategoriler içerisinde sınıflandırılmıştır. Tipolojiler yaklaşım gruplarının kurucusu, baştemsilcisi ve diğer temsilcileri olarak saptanan toplam yüz yazarın eserlerinin çözümlenmesi yoluyla analiz edilmiştir. Araştırmada, Türk yazarlar tarafından geliştirilen Türk devlet ve yönetim yaklaşımlarının köken ve nitelik kategorisindeki altı tipoloji çatısında ve on yedi yaklaşım grubunda sınıflandırılabileceği ileri sürülmüştür. Bu tipolojik sınıflandırma denemesi, Türk devlet ve yönetim yaklaşımları alanında önemli bir birikimin olduğunu göstermiştir. İki kategorinin özellikleri değerlendirildiğinde; Türk devlet ve yönetim olgusunun kökenlerini Asya, Anadolu ve Orta Doğu coğrafyası merkezinde açıklayan yazarlar arasında temel ayrışmanın kadim devlet ve geç devlet yaklaşım gruplarında olduğu saptanmıştır. Türk devletlerinin yönetim tarzlarını ve toplum ile ilişkilerini inceleyen yazarlar ise çoğunlukla despotizm nitelendirmesinde bulunmuşlardır. Türk devlet ve yönetim olgusunun kökenini ve niteliği açıklayan kategorilere bir bütün haline bakıldığında, bu açıklamaların kadim devlet ve despotik devlet görüşleri etrafında yoğunlaştığı sonucuna ulaşılmıştır.