02-DOKTORA TEZLERİ

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 8640
  • Item
    Türkçedeki Katkısız Eylem Yapılarının Metinsel Eşdizimlilik Görünümleri: Ortaokul Türkçe Ders Kitapları Üzerine Bir Çözümleme
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Ayabakan İpek,Meltem
    Bu tez çalışmasında katkısız eylem yapılarının ortaokul Türkçe ders kitaplarındaki metinsel eşdizimlilik görünümleri konusal rolleri ve üye yapıları çerçevesinde araştırılmıştır. Tümce içinde kendi başına bulunmayan, başka bir eylem ya da adsılla birlikte kullanılan ve soyutluk derecesi yüksek olan katkısız eylemler (Butt, 2003) sözlüksel ya da sözdizimsel olarak bir adla birlikte kullanılmayı gerektirmektedir. Bu gerektirim sonucunda ortaya çıkan katkısız eylem yapılarının ortaokul Türkçe ders kitaplarındaki metinlerde nasıl yer aldığının belirlenmesi ve anlambilim-sözdizim arakesitinde, başka bir ifadeyle katkısız eylem yapılarının metinsel eşdizimlilik ağı içerisinde irdelenmesi çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu çalışmanın konusu ve amacı gereği ortaya çıkan karmaşık veri katmanlarının çözümlenebilmesi için Veri Madenciliğine başvurulmuş, MEB onaylı 5., 6., 7., ve 8. sınıf Ortaokul Türkçe ders kitaplarıyle Python 3.10.8 programlama dili VsCode IDE’si ve Pandas kütüphanesinde özel amaçlı bir derlem oluşturulmuştur. Derlemden elde edilen veriler tümevarım ve tümdengelim yöntemleriyle birlikte Eşdizim Yöntemi kullanılarak çözümlenmiştir. Çözümlemeler sonucunda al-, at-, et-, dur-, ol- ,yap- ve ver- katkısız eylemlerinin farklı adlarla birleşerek katkısız eylem yapısına dönüştüğü ve dengeli olmayan sıklık dağılımıyla kitaplarda yer aldığı belirlenmiştir. Ortaokul Türkçe ders kitaplarında sunulan katkısız eylem yapılarının metin tümcelerinde sözdizimsel konum değişkenliği gösterdiği ve üye yapılarında konu, kılıcı, deneyimleyen başta olmak üzere Frawley (1992)’nin ulamlamasındaki tüm konusal rolleri farklı sıklıklarda taşıdığı tespit edilmiştir. Bu araştırmanın bulguları ışığında ulaşılan vargıların Türkçedeki katkısız eylemlerin ve katkısız eylem yapılarının didaktik görünümünü ortaya koymakla birlikte Türkçenin hem anadili hem de yabancı dil olarak öğretimine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu tez çalışmasının Türkçenin konusal rol hiyerarşisinin 186 oluşturulmasına öncülük edeceği ve konusal rollerle ilgili yapılacak sonraki çalışmalara kuramsal altyapı oluşturacağı savunulmaktadır.
  • Item
    Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Enerji Kooperatifçiliği Modelinin Uygulanabilirliği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Şensöz,Recep
    Enerji, insanlığın devamı için hayati öneme sahiptir. Bu ihtiyacın yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanması, çevre dostu bir yaklaşımı yansıtır. Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri (YEK), enerjinin temiz bir çevre için yenilenebilir kaynaklardan üretilmesine dair alternatif bir yaklaşım sunar. Bu çalışmanın odak noktası, yenilenebilir enerji kaynakları ve bu kaynaklardan kooperatifçilik yoluyla üretilebilecek enerjinin insanlığın gelişimine katkı sağlama potansiyelidir. Çalışmanın hipotezi, enerji kooperatiflerinin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının büyüme ve gelişim için gereken enerjinin sağlanmasında etkili olabileceği yönündedir. Büyüme için gereken enerjinin çoğunlukla tükenen fosil kaynaklardan sağlanması, çevre ve insanlık için geri dönüşü olmayan zararlara yol açmaktadır. Bu nedenle, büyüme için gerekli enerjinin çevreye zarar vermeyen kaynaklardan temin edilmesi aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadeleye de katkıda bulunur. Yenilenebilir enerjinin fayda odaklı kooperatif modeliyle üretilmesi, çalışmanın önemini vurgular. Bu çalışma, kooperatifçilik modeli ve yenilenebilir kaynakların kullanımıyla toplumsal fayda sağlanabilecek enerji ihtiyacının nasıl karşılanabileceğini araştırmayı amaçlar. Çalışma, yerli ve yabancı literatür taraması, en iyi uygulama örneklerinin incelenmesi ve Türkiye'de kurulan ilk YEK'in yöneticileriyle yapılan mülakatlar üzerine yoğunlaşmıştır. Mülakatlar, YEK süreçleri hakkında açık uçlu görüşme teknikleriyle gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma, yenilenebilir enerji kooperatiflerinin enerji demokrasisi ve sürdürülebilir kalkınma üzerindeki etkilerini değerlendirerek, kooperatifçilik yönteminin bir seçenek olup olamayacağına ilişkin bilimsel bir tartışma açarak katkıda bulunmayı hedefler. Sonuç olarak çalışma, kamu ve toplum desteğiyle yenilenebilir enerji kooperatiflerinin kuruluş ve işleyiş süreçlerindeki engellerin aşılması ile enerji demokrasisi ve adaletinin de eş zamanlı güvence altına alınabileceğini öne sürmektedir.
  • Item
    Sin Şamaş Düalitesi ve Dinlerdeki Yansıması
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Çelebi,Nurgül
    “Sin Şamaş Düalitesi ve Dinlerdeki Yansıması” isimli bu tez çalışması giriş bölümüye birlikte dört bölümden oluşmaktadır. Tezin giriş bölümünde genel çerçeve, tezin amacı ve kapsamı gibi konuların yanısıra Mezopotamya Bölgesinin etnik yapısı ve bölgede tapım gören tanrılar ele alınmıştır. Sin ve Şamaş’ın Mezopotamya tanrılar panteonundaki yeri ve önemi konusuna değinilen bu bölümde, bu ikiliye dair yapılmış çalışmalar kısaca incelenmiştir. Sin ve Şamaş’a dair yapılan çalışmaların müsakil olduğu, bunların arasındaki düal yapının özel olarak hiçbir çalışmaya konu edilmediği konusu tartışılmıştır. Üç ana başlık altında ele alınan çalışmanın giriş bölümünde Mezopotamya coğrafyası ve dini ele alınmış, birinci bölümde Mezopotamya’da Sin ve Şamaş tanrılarına olan inanç incelenmiştir. İkinci bölümde bu iki tanrı arasındaki ikili yapı analiz edilmiş ve Birinci bölümde Sin ve Şamaş’ın genel özellikleri, tanrılar panteonundaki konumları, görevleri gibi konular irdelenmiştir. Bu ikiliye dair kaynaklar arkeolojik veriler ve kitabi veriler altında sınıflandırılmış ve metodolojik olarak bunların mahiyeti elde edilen bilgiler ışığında değerlendirilmiştir. Mezopotamya coğrafyasında Sin ve Şamaş’ın gelişimi ve zaman içerisinde farklı toplumlarda nasıl adlandırıldıkları konusu netlik kazandırılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde, genel hatlarıyla mahiyeti tespit edilmiş ve analiz edilmiş olan Sin ve Şamaş’ın arasında düal bir yapının izleri sürülmüştür. Bu bağlamda yapılan analizlerle aralarındaki düal yapı evrensel ve zamansal olarak iki farklı perspektiften incelenmiştir. Söz konusu düal yapı hem arkeolojik hem de kitabi deliller aracılığıyla ortaya 187 konulmuştur. Bu düal anlayışın Mezopotamya’da rağbet gören diğer inanışlar ile benzer yönleri üzerinden kısa bir karşılaştırma yapılmıştır. Tezin son bölümünde, Sin ve Şamaş’ın Mezopotamya’da doğmuş olan dinler arasında, bilhassa tek tanrılı dinlerdeki olası yansımaları saptanmıştır. Bu ikilinin doğrudan tanrı olarak değerlendirildiğini gösteren kutsal kitap kaynakları tespit edilmek suretiyle sınıflandırılmıştır. Yahudilikte tanrı Yahve’nin solarizasyonu konusunda Şamaş’ın üstlendiği rol tartışılmış ve ay kültünün izleri değerlendirilmiştir. Sin ve Şamaş kültelerine ait uygulamaların ve birtakım objelerin tapınakta kullanılma nedenleri de bu bağlamda ele alınmıştır. Yahudiliğin yanısıra Hristiyanlıkta ve Sabiilikte ay ve güneş tanrılarının etki ve yansımaları incelenmiş olup Sin ve Şamaş ile ilgileri değerlendirilmiştir. Bahsi geçen bu üç dinde Sin ve Şamaş’ın müstakil etkileri irdelenmekle kalmamış bunların arasındaki düal yapının da doğrudan bir etkisi olup olmadığı konusu ele alınmıştır. Bu bağlamda doğrudan bir yansımanın izlenebildiği Yahudilik, Hristiyanlık için ayrı birer bölüm oluşturulmuş fakat sadece İslam dönemi öncesi dinlere ve inanışlara atıfta bulunulması nedeniyle Müslümanlık bunun dışında bırakılmıştır. İslami kaynaklarda yer edinmesi ve doğrudan bir düal yapı teşkil etmesi sebebiyle Sabilik de ayrı bir başlık altında değerlendirilmiştir. Sonuç kısmında, Sin ve Şamaş arasında birbirini tamamlayan bir ikili yapı olduğu ve bunun Yahudilik, Hristiyanlık ve Sabiilikte yansımalarının tespit edildiği konusunda genel bir değerlendirme yapılmıştır.
  • Item
    YÂKÛT el-MUSTA‘SIMÎ VE ALTI ÖĞRENCİSİNDE (ESÂTİZE-İ SEB‘A’DA) MUSHAF KİTÂBETİ
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Altan,Asiye
    Hat sanatı tarihinde Yâkut el-Musta‘sımî ve üslûbunun en iyi mümesili olan altı öğrencisi esatize-i seba (yedi üstad) olarak isimlendirilmektedir. Yâkût, 7/13. yüzyılda yaşamış, aklam-ı sitte’ye getirdiği yeniliklerle hat sanatı tarihinde önemli çalışmalara imza atmış usta bir hattattır. Yâkût üslûbunu geliştirerek İslam coğrafyasına yayan, esatize-i seb’a sınıflandırması içerisinde yer alan diğer altı hattat ise Ahmed b. es-Sühreverdî, Mübârekşah b. Kutb, Mübârekşah es-Suyûfî, Nasrullah Mütetabbib, Abdullah Ergun el-Kâmilî ve Abdullah b. Mahmud es-Sayrafî’dir. El yazmaları içinde kitâbette tekâmülün en rahat izlendiği eserler şüphesiz ki Mushaflardır. Bu nedenle çalışmamızda esâtize-i seb‘a’nın yaşadıkları dönemde Arap yazısının estetik açıdan geldiği seviye, yazıdaki ıslah ve bu çalışmaların bir sonraki dönemin Kur’ân kitâbetine olan etkisi, Yâkût el-Musta‘sımî ve altı öğrencisinin (esâtize-i seb’a) Mushafları ve diğer Kur’ân yazmaları üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu Kur’ân yazmalarının kitâbeti; harf bünyeleri, satır nizamı, kompozisyon özellikleri dikkate alınarak hat sanatı açısından değerlendirilmiş, esâtize-i seb‘a’ nın Mushaf yazımında tercih ettiği yazı çeşidine göre üslûpları belirlenmiştir. Çalışmamız, 53 Mushaf, 18 cüz, 9 En’âm-ı Şerîf ve 7 Kur’ân’dan bir bölümü içeren 87 eseri ihtiva etmektedir. Bu eserlerin 65’i Türkiye müze ve kütüphanelerinden, 22’si yurt dışı müze, kütüphane, sanat ve müzayede evinden temin edilmiştir. Tezimiz, İslam Tarihi ve Sanatları alanında Yâkût el-Musta‘sımî ve altı ünlü öğrencisine ait Mushaf kitabetinin hüsn-i hat sanatı açısından değerlendirilmesinin doktora tezi düzeyinde ilk çalışma olması açısından önemlidir. Aynı zamanda çalışma 734 kapsamında harf tahlillerinden yola çıkarak eserlerin hattatlara aidiyetinin tartışılması da araştırmanın önemini gösteren hususiyetlerdendir.
  • Item
    Tibet Budizmine Ait Eski Uygurca Bir Metin: Mañjuśrīnāmasaṃgīti (Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin)
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Özkan,Alican
    Bu çalışmada Skt. Mañjuśrīnāmasaṃgīti, Tib. Phags-pa ‘jam dpal-gyi mtshan yang-dag-par brjod-pa bzugs-so şeklinde isimlendirilen metnin Eski Uygurca çevirisi ele alınmıştır. Eser, Bodhisattva Mañjuśrī’nin isimlerinin ve niteliklerinin övgüsünü içermektedir. Tantrik Budizm’in açılış sūtrası olması sebebiyle önemli bir yere sahiptir. Eserin Sanskritçe ve Tibetçe dışında Moğolca, Mançuca, Çince, Japonca gibi dillerde çevirileri de bulunmaktadır. Eski Uygurca metin, Tibetçeden çevrilmiş olup üç (bazı kaynaklarda dört) farklı çeviri olduğu düşünülmektedir. Blok baskı tekniği kullanılarak yapılan çevirilerin sayfa yapıları, dil özellikleri üzerine yapılan çalışmalar eserin HIII-HVI. yüzyıllarda çevrildiğini göstermektedir. Fragmanlar St. Petersburg ve Berlin’de muhafaza edilmektedir. Tez çalışmamız Giriş, Eser, Metne Ait Fragmanların Sıralanması, Metin, Türkiye Türkçesine Çeviri, Notlar, Dizin ve Tıpkıbasım bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Budizm, Tibet Budizmi Eski Uygurlarda Budizm’in yayılışı gibi konulara değinilerek eserin çevrilmiş olduğu tarihî arka plan hakkında bilgi verilmiştir. Eser bölümünde öncelikle adına övgülerin yer aldığı Mañjuśrī Bodhisattvanın kim olduğundan bahsedilerek eserin konusu, dil özellikleri, tarihi, çevirmeni, üzerine yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Metne Ait Fragmanların Sıralanması bölümünde, AH 11 ve SK katalogları kullanılarak fragmanlar hakkında bilgiler verilmiştir. Metin bölümünde, Eski Uygurca metnin fragmanlarının transliterasyon ve transkripsiyonu yapılarak bütünlüklü bir metin ortaya konulmuştur. Ayrıca metnin Tibetçe, Sanskritçe, Çince ve Moğolca versiyonları ve önceki çalışmalar ışığında hasarlı bölümler için okuma önerilerinde bulunulmuştur. Türkiye Türkçesine Çeviri bölümünde Eski Uygurca metin cümle ve konu bütünlüğü ön planda tutularak çevrilmiştir. Notlar bölümünde, metinde bulunan Sanskritçe, Soğdça, Tibetçe ve Çince terminolojiye ait olan alıntı sözcüklerle beraber çeşitli Budizm terimlerine karşılık gelen Eski Uygurca terimlerin anlamları açıklanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte fragmanlarda var olan yırtılma, bozulma vb. sebeplerle okunamayan bazı bölümler hakkında okuma önerileri ve bunların nedenleri belirtilmiştir. Dizin bölümünde, Cibakaya v2.4.1 dizin programı kullanılarak kelimeler alfabetik ve gramatik olarak sıralanmıştır. Tıpkıbasım bölümünde ise metne ait fragmanlar ilgili kaynaklar kullanılarak sıralanmıştır.
  • Item
    Rus Ortodoks Hıristiyanlığında Manastır Hayatı
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Mehtioğlu,Tahir
    Dünyada Hıristiyanlığı temsilde Rus Ortodoks Kilisesinin önemli yeri vardır. Rus Ortodoks Kilisesine bağlı yüzlerce manastırların bulunduğu ve bu manastırlarda keşişlerin yaşadığı münzevi yaşam daima ilgi konusu olmuştur. Rus Ortodoks Kilisesini ve Manastırlarını daha iyi anlayabilmek için Kilisenin ve Manastırların tarihçesi hakkında bilgi verilmiştir. Bu çalışmada, genelde Hıristiyanlık özelde Rus Ortodoks Kilisesi tarihinde yer alan manastır hareketinin kökeni ile ilgili araştırmalar yapılmıştır. Rusya tarihinin oluşumunda keşişler ve manastırlar, dini, kültürel ve siyasi alanlarda önemli roller üstlenmiştir. Slav halklarının tarihini yazılı kaynaklar 9. yüzyıldan itibaren başlatmaktadır. Slav topraklarında ilk Kilise ve Manastırların ne zaman ortaya çıktıkları ve bunların kimler tarafından yapıldığı bilgisine ulaşılmaya çalışılmıştır. Ayrıca ilk manastırların ortaya çıkışıyla birlikte çeşitlerine, dini, siyasi, kültürel ve ekonomik faaliyetlerine, idari yönünden bağlılık ve hiyerarşisine, ilk keşişlerin keşişlik hayatlarına, keşişlik derecelerine, manastıra kabul süreçlerine ve yaşam tarzlarına bu çalışmada yer verilmiştir.
  • Item
    İhraççıların Hukuka Aykırı İşlemleri Dolayısıyla Sermayenin Veya Malvarlığının Azalması Halinde Uygulanacak Tedbirler
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Özlü,Hakkı
    Bu çalışma, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 92. maddesinde düzenlenen ihraççıların hukuka aykırı olan işlemlerinin sermayeyin veya malvarlığını azaltması durumunda Sermaye Piyasası Kurulu’nca uygulanacak önleyici tedbirleri konu almaktadır. Sermaye piyasasının güven ve istikrar içinde çalışması için devletin müdahalesi genellikle dünyadaki örnekleri gibi bağımsız idari otoriteler yoluyla sağlanmaktadır. Yetkili/düzenleyici otorite sermaye piyasasında önemli bir rolü olan ihraççıyı denetlemektedir. İhraççı, alacaklılarına ve yatırımcılara karşı ortaklık malvarlığı ile sorumludur. Bir taraftan ihraççının malvarlığının ve sermayesinin korunması diğer taraftan ihraççıların işlemlerinde yatırımcıların zarar görmemesi için tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda incelediğimiz söz konusu madde hükmünde, hukuka aykırılığın aynı zamanda sermaye veya malvarlığında azalma/kayıp oluşturduğu durumlarda, Sermaye Piyasası Kurulu’nun uyguladığı tedbirler açıklanmıştır. Çalışmanın birinci bölümü kavramlarla ilgilidir. Sermaye Piyasası Kurulu’nun uygulayacağı tedbirler için gerekli koşullar olan ihraççının malvarlığının ve sermayesinin azalması konuları ile hukuka aykırı işlemleri incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Sermaye Piyasası Kurulu’nun ihraççıya uygulayabileceği tedbirler açıklanmıştır. Bu kısımda tedbirlerin nitelikleri ve türlerine değinilmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu’nun 92. maddesinde açıkça belirtilen emir yetkisinin kullanılmasına ilişkin tedbirler, dolaylı tedbirlerle ve söz konusu hükümle ilgili görülen diğer tedbirler de incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde aynı hükümde yer alan ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, yürütmenin durdurulması gibi geçici hukuki korumalar, bu korumalara ve Kurul’un tedbirlerine yönelik yargısal denetim incelenmiştir. Sermaye Piyasası 394 Kurulu’nun uyguladığı tedbirlere karşı idari yargıdaki iptal ve tam yargı davaları, idari yargılama usulünde uygulanmakta olan ve adli yargı finans mahkemesinde uygulanması öngörülen alternatif yargılama mekanizmalarına ve yöntemlerine yönelik açıklamalarda bulunulmuştur. Tezimizde, kanun maddesinin uygulanmasından ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik önerilere yer verilmektedir.
  • Item
    Avrupa Birliği'nde Ayrımcılık Yasağı Ve Eşitlik
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Er Karakaş,Ayşegül
    AB’nin yalnızca ekonomik değil, toplumsal, kültürel, siyasal hedefleri kapsayan bir söylemi olduğu bilinmekle birlikte, söz konusu hedeflerin temelinde de esasen ekonomik çıkarların bulunduğu tartışılan bir husustur. AB’de ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemeleri de söz konusu tartışmalardan bağımsız düşünülemeyecek niteliktedir. Çalışmanın temel amacı, ayrımcılık ve eşitlik kavramlarının AB’deki anlamını ortaya çıkarmak, uluslararası düzenlemelerin AB eşitlik ve ayrımcılık yasağı hukuku üzerindeki etkisini incelemek, AB’nin ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemelerinin eksiklik ve sorunlarının temel nedeninin AB’nin ayrımcılık ve eşitlik kavramlarının anlamlandırma biçiminden kaynaklandığı ortaya koymaktır. Bu çerçevede tezin temel iddiası AB’nin ayrımcılık yasağı ve eşitlik kavramlarının aynı iki kavram olarak yorumladığıdır. Çalışma, ayrımcılık yasağı ve eşitliğin aynı kavramlar olarak yorumlanmasının AB ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemelerindeki sorun ve eksikliklerin temel nedeni olduğunu savunmaktadır. AB, eşitliği biçimsel ve soyut bir çerçeveden, ayrımcılığı ise eşitlik-özgürlük temelli olarak ele almaktadır. Çalışmada, AB’nin eşitlik ve ayrımcılık kavramlarından bu anladığının ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemelerinde hiyerarşik eşitlik, kapsam kısıtlamaları ve çoklu ayrımcılığa ilişkin bir düzenlemenin olmaması şeklinde eksiklik ve sorunlara yol açtığını ortaya koyulmaktadır. Oysaki eşitlikçi bir seçenek olarak eşitlik yaklaşımından yola çıkmak ve eşitlik ilkesini soyuttan somuta, yasal düzlemden kamusala indirmeyi hedeflemek mümkündür. Bu doğrultuda, siyasal olanı sosyal ve ekonomik olan tarafından dışlamayan Balibar’ın eşitözgürlük önermesi, kamusal alan içinde siyaset yapımını teşvik eden Arendt’in haklara sahip olma hakkı kavramı alternatif bir yoruma kapı aralamaktadır. 337 Böylece AB, ekonomik çıkarlarını önceleyen bir eşitlik ve ayrımcılık yasağı hukukunun ötesine geçebilecek, toplumsal eşitliği de hedeflerinin arasında daha güçlü dile getirebilecektir.
  • Item
    Yeşil Kriminolojinin Siyasal Çevrebilim Açısından İncelenmesi Ve Türkiye
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Karalezli Aydoğan,Gökçe
    Bu doktora tezi, yeşil kriminolojinin gelişimi, kapsamı ve kuramsal temellerini inceleyerek, çevre suçları ve zararları üzerine derinlemesine bir analiz sunmaktadır. Çalışma, kriminolojinin tarihsel gelişimi ve yeşil kriminolojinin ortaya çıkışını ele alarak başlamaktadır. Yeşil kriminolojinin radikal ve eleştirel kriminoloji akımları bağlamında temelleri ile risk toplumu kuramı ve eko-adalet yaklaşımları çerçevesinde çevresel, ekolojik ve tür adaleti tartışmaları ile kuramsal temellerine odaklanmaktadır. Çevresel adalet içinde çevresel ırkçılık, ekofeminizm ve ekososyalizm gibi alt konulara yer verilmiştir. Çevre suçlarının yıllık değerinin 91 ilâ 258 milyar ABD Doları olduğu ve raporda bu suç ekonomisinin, global ekonominin yıllık gelişiminin 2-3 katı kadar bir büyüme gösterdiği tahmin edilmektedir. Bu suçlar hem örgütsel büyüklükleri hem de ekonomik hacimleri nedeniyle gezegeni, güvenliği, barışı ve finansal sistemi tehdit eder hale gelmiştir. Bu suçlar ile mücadele edebilmek için farklı ve yeni bakış açıları edinmek gerektiği ortadadır. Bu nedenle çalışmanın yöntemi yeşil kriminoloji olarak belirlenmiştir. Yeşil kriminoloji “temel düzeyde hem sıradan insanlar hem de devlet tarafından, insanlığa, uzay dahil çevreye ve insan olmayan hayvanlara verilen zararları inceleyen bir perspektif” olarak tanımlanmaktadır. Bu tez çalışmasının yöntemi olarak seçilen eleştirel yeşil kriminoloji pek çok farklı kuramla beslenen düşünsel temellere sahip olup, bu temelden hareketle ceza hukukunun mağdur ve fail gibi kavramlarına yeni anlamlar yüklemektedir. Kavramsal çerçeve kısmında yeşil kriminolojide suç ve zarar kavramlarının ikiliği ele alınmaktadır. Çevre suçları ve zararları organize suçlar, ulus ötesi çevre suçları ve fail/suçlu, mağdur kavramları tartışılmıştır. Ayrıca, şirket suçları, devlet-şirket suçları ve devlet suçları tartışmaları incelenmiş; kamu görevlisi yolsuzluğu ve ilişkileri üzerinde durulmuştur. 353 Tezin ikinci bölümünde, uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından yapılan sınıflandırmalar ile yeşil kriminolojide yapılan çevre suç/zarar sınıflandırmaları sunulmaktadır. Yeni bir sınıflandırma önerisi getirilerek gezegenin genelinde ve Türkiye’de görülen çevre odaklı suç ve kabahatler, gezegen temelli bir yaklaşımla jeoçeşitlilik odaklı suçlar, biyoçeşitlilik odaklı suçlar, deniz odaklı suçlar ve iklim odaklı çevre suçları detaylı olarak ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise küresel ve bölgesel kurumsal yapılar incelenmiştir. Birleşmiş Milletler, INTERPOL, Avrupa Birliği gibi uluslararası ve bölgesel kurum ve kuruluşların çevre suçları ile mücadeledeki rolleri açıklanmıştır. Türkiye’deki kurumsal yapı ise merkezi yönetim, yerel yönetimler ve kolluk kuvvetleri bağlamında değerlendirilmiştir. Çalışma boyunca beş varsayım ispatlanmaya çalışılmıştır. Bunlar: ; (1) merkeze insan, çevre ya da canlıları almayan bir adalet anlayışı ile yapılan bir suç sınıflandırması, Türkiye’deki karmaşık ve parçalı çevre mevzuatının analizini kolaylaştırarak bu suçları önleyecek politikalara ve kurumsal bir yapılanmaya zemin oluşturabilir, (2) Türkiye’deki çevre mevzuatında ceza düzenlemelerinin büyük kısmı kabahat olarak düzenlenmiştir, (3) idari kararların ve uygulamalarında çevre suçlarının ortaya çıkmasında etkileri bulunmaktadır ve (4) yolsuzluk çevre suçlarında ve zararlarında önemli rol oynamaktadır, (5) çevre suçlarının faillerinin çeşitliliği bu suçların hem asayiş hem güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Bu tez, yeşil kriminolojinin teorik ve pratik boyutlarını kapsamlı bir şekilde analiz ederek, çevre suçları ile mücadeledeki mevcut durum ve geleceğe yönelik öneriler sunmaktadır.
  • Item
    Yapı Alacaklısı İpoteği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Gümüş,Sarp
    Tescile tabi kanu ni bir ipotek hakkı olan yapı alacaklısı ipoteği, yapı alacaklılarına taşınmaz üzerinde yürüttükleri yapı faaliyeti sebebiyle sahip oldukları alacakların güvencesini oluşturması amacıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 893 hükmünde tanınan bir ipotek hak kıdır. Taşınmazdaki yapı faaliyetinde fiziki veya fikri emek sarf edenler ile bu emekle birlikte malzeme harcayanlar, yapı alacaklısı olarak adlandırılır. Yapı alacaklıları, taşınmaz maliki ile herhangi bir sözleşme ilişkisi içine girmeden alacaklarının gü vencesini oluşturmak üzere ipotek haklarını kullanabilirler. Yapı alacaklılarının sahip olduğu ipotek hakkı, taşınmaz üzerinde bulunan diğer ipotek haklarına nazaran sıra bakımından herhangi bir önceliğe sahip olmasa da taşınmazda meydana gelen değer artış ı, TMK m. 897 hükmü uyarınca öncelikli olarak yapı alacaklılarına tahsis edilir. Bu bakımdan yapı alacaklısı ipoteği, yapı faaliyetinde özellikle emek sarf eden yapı alacaklılarının korunması bakımından önem arz eder. Bu çalışmada, yapı alacaklısı ipoteği teorik ve uygulama boyutuyla ele alınmış, özellikle ipoteğin hukuki niteliği, benzer kurumlardan farkı, yapı alacağı ve yapı alacaklısı kavramı incelenmiş, ipoteğin tescil edilmesinin şartları ve bundan kaynaklanan sorun ve tartışmalara çözüm önerileri ge tirilmiştir. Ayrıca özellikle İsviçre ve Alman hukuklarında konunun düzenleniş biçimi ve Türk hukukundaki muhtemel yansımaları da göz önünde tutularak kurumun bilinirliğinin artırılması amaçlanmış ve gelişen inşaat sektöründe tarafların menfaatleri doğrult usunda kurumun geliştirilerek Türk hukuk literatürüne katkı sağlanması hedeflenmiştir.
  • Item
    Yeni Medya Araştırmalarında Araştırma Etiği: Türkiye’de İletişim Dergilerinde Yayınlanan Makaleler
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Kayış,Hasan Hüseyin
    Bu tez, ağ bağlantılı teknolojilerin iletişim ortamlarını dönüştürmesiyle ortaya çıkan yeni medya araştırmalarında etik riskleri araştırma etiği perspektifinden ele almaktadır. Çalışma, ağ bağlantılı ortamlarda yer alan sıradan insanlara ait verilerden üretilen akademik araştırmalardaki etik riskleri irdelemekte; bu bağlamda etik risklere yol açan araştırma uygulamalarının neler olduğunu tartışmayı amaçlamaktadır. Geleneksel iletişim araştırmalarındakine çoğunlukla benzemeyen, etik risklerin tarafı olan araştırmacı ve araştırma öznesi arasındaki ilişkinin ne şekilde düzenleneceği bu araştırmanın odağını oluşturmaktadır. Türkiye’de 60 iletişim dergisinde yayınlanan 1278 yeni medya makalesinde araştırma etiğinin nasıl yaşama geçirildiği tematik içerik analiziyle incelenerek etik risklerin ortaya koyulması bu araştırmanın odağını oluşturmaktadır. Yeni medya araştırmalarında ağ bağlantılı ortamlardan toplanan metin, görsel, gözlem verisi niteliğindeki veriler ve geleneksel veri toplama teknikleriyle toplanan görüşme verilerinin araştırmalarda tanımlanabilir biçimde sunulmasının ne gibi anonimlik sorunları doğurduğu irdelenmiştir. Bu çalışma yeni medya araştırmalarında özellikle ağ bağlantılı ortamlardan toplanan veriler söz konusu olduğunda etik riskler olduğunu ortaya koyarak alana katkı sağlamaktadır. Araştırmacıların yeni medya araştırmalarında ağ bağlantılı kamusal ve özel ortamlardan katılımsız gözlem tekniğiyle topladıkları metin, görsel ve gözlem verilerine etik bir bakış açısı geliştirmeleri konusunda sorunlar vardır. Bu sorunları anlamak araştırmalarda yer alan sıradan insanların kişisel verilerinin korunmaması kaynaklı zararların önüne geçilmesi bakımından önemlidir. İncelenen araştırmalarda tespit edilen etik riskler, veri toplama teknolojilerindeki yeniliklerle başka boyutlara taşındığından, bu araştırmanın tespitleri ileri etik riskler hakkında derinlemesine bir analize zemin hazırlamaktadır.
  • Item
    KELAMIN HABER TEORİSİ BAĞLAMINDA EBÜ’L-HÜSEYİN EL-BASRÎ’NİN FIKIH USÛLÜNE ETKİSİ
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Tiryakioğlu,Ümmehan
    Kelâmi epistemolojinin fıkıh usûlüne yansıması, kelâmi öncüllerin fıkıh usûlü üzerindeki etki alanlarından biridir. Çalışmamızda, söz konusu yansıma Muʻtezile âlimlerinden olan Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin (ö. 436/1044) Kitabu’l-Muʻtemed isimli eserinde ele aldığı haber teorisi bağlamında incelenerek tespit edilmeye çalışılacaktır. Zira el-Basrî, son dönem Mu‘tezili bilginlerin önemli kelâmcılarından biri olmakla birlikte felsefe-kelâm çizgisinin ağır bastığı müteahhir kelâmcıların da atıfta bulunduğu önemli bir şahsiyettir. Kelâmi epistemolojinin usûl-i fıkıh üzerindeki etkisini haber teorisi bağlamında incelememizin nedeni İslâm düşüncesinin temel bilgi kaynakları olan Kur’ân, sünnet ve icmânın haber teorisiyle temellendirilmesi ve dolayısıyla ilk dönemlerden itibaren İslâm bilginleri tarafından teorik zeminde tartışılagelmesindendir. Konuyla ilgili izini sürdüğümüz el-Basrî de hocası Kâdî Abdülcebbâr’ın (ö. 415/1025) ortaya koyduğu haber teorisini kelâmi öncülleri temel alarak sistematize etmiş ve kendinden sonraki usûlcülere kaynaklık etmiştir. Çalışmada başta müellifimizin eseri olmak üzere klasik dönem bilginlerinin haber meselesini nasıl ele aldığı mercek altına alınmış el-Basrî’nin fıkıh usulü literatürüne katkısı değerlendirilmiştir. Karşılaştırma, analiz, sentez, tenkit ve değerlendirme metotları kullanılarak ortaya çıkan görüşlerin kelâmi öncüllerden ne kadar etkilenip etkilenmediği tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın neticesinde el-Basrî’nin usûl-i fıkıhın pek çok meselesinde olduğu gibi epistemolojik yapısında da kelâmı merkeze alan bir yaklaşım sergilediği görülmüştür.
  • Item
    Kamu Harcamalarında Etkinlik İçin Bir Araç Olarak Harcama Gözden Geçirme Ve Bütçe Dengesi Üzerindeki Etkisi
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Hançer,Nihal Selcen
    Refah devleti anlayışı ve devletin bir aktör olarak ekonomi içerisinde değişen ve büyüyen rolü, yönetişim kavramı ve bileşenlerinin kamu mali yönetim sistemine getirmiş olduğu etkinlik yaklaşımı, özellikle 2008 küresel krizi sonrası dönemde hükûmetlerin krizden çıkma yönünde Keynesyen bir bakış açısı ile harcama artışına neden olan çabaları, kriz dönemlerine karşı ekonomik yapıyı güçlü ve esnek kılmaya yardımcı olmak üzere mali alanın genişletilmesi ihtiyacı; kamu mali yönetiminde yeni ve etkin politika araçları geliştirip uygulamayı zorunlu kılmıştır. Kamu kaynak kullanımının etkin kılınması ve kamu harcamalarının rasyonel bir zeminde yürütülebilmesi adına uygulama bulan pek çok politika aracından biri de; bazı ülkelerde geçmişi eski tarihlere dayanmakla birlikte özellikle 2008 sonrası dönemin getirdiği mali konsolidasyon ihtiyacı nedeniyle çok daha fazla sayıda ülkede mali disiplini sağlamaya yönelik bir politika aracı olarak kabul gören ve literatürde Spending Review olarak karşılık bulan Harcama Gözden Geçirme yaklaşımıdır. Tez ile aynı zamanda bir yönetim aracı olarak da kabul edilebilecek nitelikte olan Harcama Gözden Geçirme; kavramsal, teorik ve ülke uygulamaları çerçevesinde ele alınarak bu sistemin kamu harcamalarının etkinliğinin sağlanması noktasında gerçekten bir anlam ifade edip etmediği sorusunun cevabına ulaşılmak istenilmiştir. Çalışmanın analiz kısmı, harcama gözden geçirme sistematiğinin bütçe dengesi diğer bir ifadeyle mali denge üzerinde bir iyileşme sağlayıp sağlamadığının ortaya konulması amacıyla, 25 OECD ülkesinde 2009-2022 dönemi verileri esas alınarak yürütülmüştür. Harcama gözden geçirme sonrasında mali dengede görülen iyileşme kamu kaynağının etkin kullanıldığı sonuç ve varsayımı ile eşleştirilmiştir.
  • Item
    Hinduizm’de Tantracılık
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Deveci,Beyza Aybike
    Beyza Aybike Deveci, Hinduizm’de Tantracılık, Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Ali İsra Güngör, 402 s. Bu çalışmada Hinduizm’deki tantracı düşüncenin tarihsel sürecini, teolojik fikirlerini ve uygulamalarını incelemiştir. Dinler tarihinin metotlarıyla ele alınan bu tez çalışması giriş, üç ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında çalışmada belirlenen ilkeler, başvulan klasik ve modern kaynaklar ve kullanılan kavramlar hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde Hinduizm’deki tantracılığın kökeni, gelişmesinde rol oynayan unsurlar ve tarihsel süreci ele alınmıştır. İkinci bölümde tantracılığın Hinduizm’in temel öğretilere yaklaşımı hakkında bilgi verilmiştir. Bu çerçevede tanrı, alem, ruh, karma ve kurtuluş konuları karşılaştırma yapılaral incelenmiştir. Üçüncü bölümde tantracılığa has bazı uygulamalar konu edilmiştir. Sonuç bölümünde tezde bahsedilen konular ve verilen bilgilere dayanarak tespit ve değerlendirme yapılmıştır.
  • Item
    Alman Oryantalizminde Tasavvuf Araştırmaları Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme: Fritz Meier Ve Annemerie Schimmel Örneği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Altıntaş,Ömer Faruk
    Bu araştırma Alman oryantalizm çalışmaları içinde genel olarak tasavvuf araştırmalarının yerine odaklanmaktadır. Özelde ise çalışmalarını tasavvuf incelemeleri üzerinde yoğunlaştırmış 20. yüzyıl içinde yaşamış ve eserlerini vermiş olan iki önemli oryantalistin, Fritz Meier ve Annemarie Schimmel’in tasavvufa dair görüşlerini kendi eserleri üzerinden mukayeseli olarak ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümünde araştırdığımız konunun çerçevesini ortaya koymak adına Oryantalizm ve Alman oryantalizmi içinde tasavvuf araştırmalarının yeri ele alınmakta, ikinci bölümde ise Fritz Meier ve Annemarie Schimmel’in hayat, ilmi şahsiyet ve eserleri üzerinde durulmaktadır. Araştırmanın ana bölümünü teşkil eden üçüncü bölümde ise iki araştırmacının tasavvuf tarihinin konuları, tasavvufi meseleler, tasavvufi kavramlar ve tasavvuf kurumları bahsinde eserlerinde yazdıkları incelenmekte ve görüşleri mukayeseli olarak incelenmektedir. Schimmel’in tasavvuf araştırmalarında konuyu geniş kitlelere de anlatma amacı da görülürken, Meier alan uzmanlarına yönelik akademik detay incelemelerle tasavvufu çözümlemeye çalışmıştır. Her iki araştırmacı da tasavvufu temel kaynaklara inerek tarihine, meselelerine, kavramlarına ve ortaya çıkardığı kurumlara kendi zamanlarının ve içinde yaşadıkları medeniyetin kültür ve kavramlarını hesaba katarak incelemişlerdir.
  • Item
    Medeni Usul Hukukunda İnşai Etki
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Mazlum,Nagihan
    İnşai etki, tek taraflı irade beyanıyla meydana gelebileceği gibi HMK’nun 108. maddesinde ifade edilen inşai dava sonunda verilen inşai hükmün şekli anlamda kesinleşmesiyle de meydana gelir. Bu bağlamda inşai hakkın inşai dava yoluyla kullanılması sonucunda meydana gelen etki, kamu düzeni, hukuki güvenlik ilkesi ve zayıf tarafın korunması ilkelerine dayanır. Anılan ilkeler nedeniyle inşai etki, mutlaka mahkemenin verdiği olumlu karar olan inşai hükümle meydana gelir. Bu nedenle inşai etki maddi hukuk ve usul hukukunun birlikte bulunduğu karma karakterli yapıya sahip olur. Medeni usul hukukunda inşai etki, çekişmeli yargı sonucunda verilen inşai hükümle oluşabileceği gibi çekişmesiz yargıda verilen inşai kararla da meydana gelebilir. Aynı zamanda bu özelliği ile hükmün diğer etkilerinden farklılaşır. Bunun yanı sıra, inşai etkinin sınırları sübjektif, objektif ve zamansal olmak üzere üç grupta ortaya çıkar. İnşai etkinin sübjektif sınırları etkinin kişi bakımından kapsamı ile ilgilidir. İnşai etki kural olarak herkesin leh veya aleyhine etki eder. Bu şekilde meydana gelen inşai etkiye mutlak inşai etki denir. Bununla birlikte bazen inşai etki sadece yargılamanın tarafları ile sınırlı olarak etki doğurur. Buna nispi inşai etki denir. İnşai etkinin objektif sınırlarını ise hukuki durumda meydana gelecek olan inşanın konusunu oluşturur. İnşanın konusu ise onun içeriğidir. Bu bakımdan objektif sınırlardan anlaşılması gereken inşai etkinin içeriğidir. İnşai etki, içerikte belirtilen hüküm sonucu kapsamına gerçekleşir. Zaman bakımından sınırlar, bir hükmün oluşturduğu etkinin başlama anının ve etkinin uygulandığı zaman kapsamının belirlenmesini esas alır. HMK’nun 108. maddesinin üçüncü fıkrasında da inşai hükümlerin geçmişe etkisinin istisnai olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla inşai hükümlerin geleceğe etkisi kural, geçmişe etkisi ise istisnadır. İnşai etki, inşai hükmün şekli anlamda kesinleşmesiyle meydana gelir. Bu bağlamda şekli anlamda kesinlik karara 460 karşı olağan kanun yollarının tüketilmesiyle gerçekleşir. Meydana gelen inşai etki hem taraflar hem de mahkemeler tarafından bağlayıcıdır. İnşai hükümler bakımından olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi yoluna başvuru mümkündür. Ancak kanun yollarına başvuru, yargılamanın taraflarına tanındığı için üçüncü kişilere tanınan hukuki çarelerinde dikkate alınması gerekir.
  • Item
    Adalet Temelli Halkla İlişkiler Yaklaşımı: Dezavantajlı Grupların Aktivist Unsurları İçin Yeni Bir Halkla İlişkiler Perspektifi
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Sazaner,Oben Hüseyin
    Günümüz toplumsal dünyasının sanayi sonrası bir toplum tipini deneyimlediğini ileri süren sosyal teorilere uyumlu biçimde 2000’li yıllardan bu yana halkla ilişkiler araştırmalarının seyri tedricen çeşitlilik göstermektedir. Bu süreçte odağını yalnızca örgütlere yönelten halkla ilişkiler yaklaşımları biricik olma özelliklerini kaybetmeye başlamış ve halkla ilişkilerin toplumsal-kültürel boyutuna vurgu yapan araştırma gündemleri alanda daha fazla görünür hale gelmiştir. Sadece örgütlerin değil kamuların da halkla ilişkiler faili olabileceğini savlayan söz konusu sosyo-kültürel paradigma tezin teorik çıkış noktasını teşkil etmektedir. Halkla ilişkileri kültürel ve toplumsal bir pratik olarak ele alan bu tez çalışması toplumun dezavantajlı gruplarının halkla ilişkilerden nasıl yararlandıklarını ve kamusal iletişimde hangi kavramları öne çıkardıklarını konu edinmektedir. Bu doğrultuda örneklem içerisine dahil edilen dezavantajlı grupların aktivist unsurlarının kendi kendilerini nasıl çerçeveledikleri çerçeveleme ve içerik analizleri vasıtasıyla incelenmiştir. Aktivist grupların kamusal destek ve meşruiyet için kendi temel ajandalarının yanında kültürel karşılığı yüksek evrensel değerlere dayanması gerektiğini iddia eden bu tez çalışması dezavantajlı gruplara adalet çerçevesi temelinde yeni bir halkla ilişkiler yaklaşımı önermektedir. Adalet Temelli Halkla İlişkiler Yaklaşımı olarak isimlendirilen bu model John Ralws’ün adalet teorisinin halkla ilişkilere tercüme edilmesiyle ortaya çıkarılmıştır
  • Item
    İran’da Ortaçağ İslam Maden Sanatı(İran Milli Müzesi ve Rıza Abbasi Müzesi Koleksiyonları)
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Adıb,Ghazal
    İslam coğrafyasında sanat üretimlerine dair araştırmalar açısından kilit bir bölge konumundaki İran’ın maden sanatı eserleri üzerine yapılan çalışmamızda, İran’ın önemli müzelerinde sergilenen, henüz yerl& ve yabancı kaynaklarda yeterince tanıtılmayan 88 eser ele alınmıştır. Müze envanter fişleri, bu konuyla ilgili bilgi veren birçok yerli ve yabancı kaynak ve eserlerin fotoğrafları dikkatlice taranıp incelenmesinin akabinde bu eserler tür ve koronolojik olarak tasniflenip katalog bilgileri hazırlanmıştır. Çalışmamızın daha verimli ve nitelikli olması adına İran topraklarında İslam öncesi maden sanatı konusunda önemli kaynaklar taranıp eski medeniyetlerin ulaştığı teknik ve üsluplar tespit edilmiştir. Ele aldığımız 88 eser türleri açısından çeşitlilik göstermektedirler; aydınlatma araçları, mutfak ve yemek malzemeleri, yazı araçları ve kutular gibi kullanım eşyasından oluşan eserler, kendi türleri içeresinde de farklı formlar ve tekniklerle yapılmışlardır. Bu eserler, altın, gümüş, bakır, bakır-kalay alaşımı olan tunç, bakır-çinko alaşımı olan pirinç ve demir madenlerinden üretilip, yapım aşamasında, dövme ve döküm, süsleme aşamasında, çalma, kazıma, kabartma, delik işi, niello, kakma ve yaldızlama teknikleri kullanılmıştır. Çalışmamızda bulunan eserlerin süslemelerinde yukarda bahsettiğimiz tekn&kler tek başına kullanıldığı gibi birkaçı beraber de kullanılmıştır. Erken İslam döneminden İlhanlı dönemin sonuna kadar çalma ve kazımanın en fazla kullanılan tekn&kler olduğu öne sürülebilir. Selçuklu ve İlhanlı döneminde ise kakma tekniğinin yaygınlaştığı, çalma ve kazıma gibi daha basit olan tekniklerin paralelinde hareket ettiği görülür. Ele aldığımız örneklerin süslemeleri incelend&ğ&nde, bu süre zarfında en yaygın motiflerin yazı, bitkisel ve geometrik desenler olması, Selçuklu döneminden sonra hayvan ve insan figürlerin&n stilize bir biçimde bu motiflere eklenmes& söz konusudur. Madeni eserlerin süslemeleri erken dönemlerde bir şerit kitabe ve b&rkaç bitkisel motiften oluşmaktayken, &ler& dönemlerde komplike kompozisyonlarla eserin tüm yüzeyini kaplar biçimde yoğunlaşır. Zamanla yazı karakterler&n&n tasarımlarında çeş&tl&l&k gösteren &lerlemeler&n söz konusu olduğu kitabelerde kullanılan yazı türleri kûfi, sülüs ve nesih hatlarıdır. Kitabelerin içeriklerinde genellikle Arapça ve çeşitli biçimlerde tasarlanan kûfi veya sülüs hattıyla eserin sahibine hayırlı dua ve dilek, ş&&r ve nas&hatler&n yanında sülüs ya da nes&h hattıyla Farsça ş&&r ve övgüler yer alır. Erken dönemlerde ban& adı, kend&s&ne hayırlı d&lek &çeren met&nlerde sade kûf& &le görülürken, daha geç dönemlerde usta, bani veya yapım tarihini doğrudan aktaran kitabeler nesih hattıyla ve eserin ağız içi gibi göz önünde olmayan kısımlarında &şlenm&şt&r.
  • Item
    SINIRLAR, ULUSAŞIRICILIK VE ENTEGRASYON: TÜRKİYE İLE SURİYE SINIRININ İKİ YAKASINDAKİ (HATAY VE İDLİB'DEKİ) SURİYELİLERİN ULUSAŞIRI FAALİYETLERİ
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Alahmad,Alaa
    Çatışma veya zulüm koşullarından kaçan insanlar, genellikle ilk olarak kendi ülkelerinin diğer bölgelerinde güvenlik arayışına girerken, önemli bir grup komşu ülkelere, daha az sayıdaki insan da daha uzak ülkelere sığınmaktadır. Eğer zorunlu olarak yerinden edilen kimselerin geri dönüşü mümkün olmazsa ve bu insanlar sığındıkları bölgelerde yerleşik hale gelmeye başlarsa; köken ve hedef bölgeler arasında karmaşık ilişkiler gelişmektedir. Suriye iç savaşı sonrasında 2011’den itibaren Türkiye’ye zorunlu göç dalgaları yaşanmış, zamanla ülkeleriyle bağlantılarını ve bağlarını sürdürmeye çalışan mülteciler, ulusaşırı bir topluluk oluşturmaya ve aynı zamanda ev sahibi topluma uyum sağlamaya çalışmıştır. İşte bu yüzden bu doktora tezinde, Türkiye-Suriye sınırının iki tarafında yaşayan Suriyelilerin ulusaşırı faaliyetlerine ve zorunlu göçmenlerin entegrasyon süreçlerine odaklanılmaktadır. Bu tezde, Türkiye-Suriye sınırının iki yakasında bulunan Hatay ve İdlib vilayetlerindeki Suriyelilerin sınır ile olan ilişkileri ve ulusaşırı faaliyetleri ve aynı zamanda bunların mültecilerin entegrasyona etkisi araştırılmıştır. Araştırmada hermenötik bir anlayış ve etnografik bir desen ile nitel araştırma metodolojisi kullanılmıştır. Bu çerçevede araştırma sahasında uzun süre kalınarak katılımcı gözlemler ve yarı yapılandırılmış ve enformel görüşmeler yapılarak veriler toplanmış ve bunlar, betimsel ve içeriksel olarak analiz edilmiştir. Böylece bu tez araştırması ilk olarak, Türkiye ile Suriye sınırının tarihsel olarak işlevini araştırmayı; sınır çalışmaları ile ulusaşırıcılık çalışmaları arasında faydalı bir ilişki kurmayı amaçlamaktadır. Sınır kavramı ile göçmen ulusaşırıcılığının ruhunu, yani göçmenlerin sürekli olarak burası ile orası arasında olma, iki yer arasında sosyal-kültürel ve ekonomik köprüler inşa etme halini bir araya getirmek ve aynı zamanda da sınırın ötesinde kalanların sınır aşan faaliyetlerini açığa çıkarmak mümkün olabilir. İkinci olarak ise, Hatay'daki Suriyeli zorunlu göçmen ulusaşırı faaliyetlerinin, entegrasyonla ilişkisi, bu faaliyetlerin gerçekten mülteciler için bir başa çıkma ve hayatta kalma stratejisi olup olmadığı keşfedilmek istenmekte, mültecilerin şartlarını ön plana çıkaran farklı bir çerçeveden mülteci entegrasyonu ve ulusaşırıcılık literatürüne de katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Çalışmanın en temel argümanı sınır bölgelerinin, bu bölgelere özgü ekonomik faaliyet biçimlerine sahip olduğu ve bu faaliyetlere katılım biçimlerinin sosyal ve ekonomik yaşam dinamiklerini şekillendirdiği ve sınır ekonomisinin bu etkilerinin en açık biçimde köken ülke ve hedef ülke arasındaki ulusaşırı faaliyetleri ile mülteci entegrasyonu ilişkisinde 271 izlenebileceği olmuştur. Araştırmanın sonuçları, Suriyeli göçmenlerin Suriye ve diğer ülkelerdeki Suriyelilerle sürekli temas halinde oldukları için birçok ulusaşırı faaliyette bulunduklarını da göstermektedir. Araştırmanın bulgularına göre; bazı Suriyelilerde ulusaşırı faaliyete katılım entegrasyonu engellerken, bazılarında tam tersi bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Bununla birlikte, entegrasyon ve ulusaşırıcılığın etkileşimli olduğu ve çeşitli faktörlerin her iki süreci de etkilediği görülmektedir. Sonuç olarak iki süreç birbirini tamamlayıcı olduğu için entegrasyon ile ulusaşırıcılık arasında olumlu bir etkileşim olduğu sonucu ağır basmaktadır.
  • Item
    THE REPRESENTATIONS OF SPACE IN THE POETRY OF WOMEN POETS OF THE FIRST WORLD WAR: JESSIE POPE, KATHARINE TYNAN, AND VERA BRITTAIN
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Alhussein,Hikmat
    Bu tezin amacı, Jessie Pope’un War Poems (1915), Katharine Tynan’ın Flower of Youth: Poems in War Time (1917) ve Vera Brittain’ın Verse of a V.A.D. (1918) başlıklı şiir koleksiyonlarında mekân temsillerini Mikhail Bakhtin’in “kronotop” kavramı, Gaston Bachelard’ın “şiirsel mekân” kavramı ve Doreen Massey’in “Sosyal Domestik Mekân” anlayışı olmak üzere üç kuramcının mekânsal perspektiflerine dayandırarak incelemektir. Çalışma, bu kadın şairlerin entelektüel, sosyal, mesleki ve psikolojik deneyimlerine uygun olarak çeşitli mekan biçimlerini nasıl resmettiği ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Ayrıca, savaş şiirlerinde mekânı zamandan referans alarak tasvir etmenin, bu kadın şairlerin duygu, bakış açısı, fikir ve düşüncelerini aktarma ve yansıtmada etkili bir teknik olabileceğini savunmaktadır. Tez, kadınların savaş şiirinde mekan tasvirinin, bu kadın şairlerin tasvirlerinin ve deneyimlerine tepkilerinin ve Birinci Dünya Savaşı'nın kadın olarak onlar üzerindeki etkisinin son derece önemli ve tamamlayıcı bir bileşeni olabileceği sonucuna varmıştır. Çalışma, mekan kullanımının savaşa ve savaşın kadınlar ve onların yazıları üzerindeki etkisine nasıl önemli bir tarihsel katkı sağlayabileceğini göstermektedir. Aynı zamanda, eşik kronotopu, iç ve dış mekan, ev içi mekan ve soyut mekan gibi çeşitli mekan biçimlerini kullanarak kadınların deneyimlerinin ilgili diğer konularla nasıl kesiştiğinin yeniden değerlendirilmesi için bir fırsat sunduğu sonucuna varılmıştır.