02-DOKTORA TEZLERİ

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 8882
  • Item
    Fethu'l-Bârî bağlamında İbn Hacer el-Askalâni'nin (ö. h. 852) Peygamber tasavvuru
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Çağdaş, Yasin
    Çalışmada, İbn Hacer el-Askalâni'nin (ö.852/1448) Hz. Peygamber tasavvuru izah edilmiştir. Üzerinde durduğumuz esas husus, tüm zamanlardaki bütün hadisçiler veya hadisle meşgul olanlar değil de Hadis Edebiyatının en meşhur eseri olan el-Buhârî'nin (ö.256/869) es-Sahîh'i üzerine İbn Hacer tarafından yazılan ve ilim dünyasında büyük bir rağbet gören Fethu'l-Bârî adlı şerhinden yola çıkarak nasıl bir tasavvur oluşturduğunu ortaya koymak olmuştur. Aynı şekilde başlıkta yer alan 'Peygamber' den kasıt, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün peygamberler değil de Hz. Muhammed (sav) ve ona atfedilen imajdır. Hz. Peygamber'e itaat, ittiba, onun davranışına, tutumuna, teşri özelliğine beşeri yönüne, mûcizelerine, rüyalarına vs. dair değerlendirmelerinden yola çıkarak kendisinin zihin dünyasında oluşturduğu peygamber tasavvuru incelenmiştir. Araştırmada İbn Hacer'in de dâhil olduğu geleneksel peygamber tasavvurunun doğru veya isabetli veyahut tam tersi yanlış veya sorunlu olduğunu ortaya koymak gibi değerlendirmelere olabildiğince girilmemiştir. Amacımız, İslam geleneği içerisinde aşina olduğumuz geleneksel peygamber tasavvurunun -İbn Hacer özelinde- nasıl oluştuğu, delillerinin neler olduğu ve böyle bir tasavvurun oluşumuna etki eden sebeplerin neler olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bu kapsamda "geleneksel peygamber anlayışı"nın temsilcilerinden biri olarak değerlendirdiğimiz İbn Hacer'in peygamber tasavvuruyla ilgili, İslam kültür tarihi boyunca popüler kültürde ve geleneksel İslam inanç ve düşüncesi ile bir karşılaştırma imkânı sunacak şekilde konular alt başlıklara ayrılarak incelenmiştir.
  • Item
    İklim değişiminin yağış şiddeti ve enerji akışı üzerine etkisi ile toprak erozyonu açısından türkiye ölçeğinde değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) İnce, Kenan
    Küresel ısınma ve baraberinde yaşanan iklim değişikliğinin küresel su döngüsü ve yerel yağış eğilimlerini de etkilemesi, olağan dışı iklim olaylarının daha da yoğunlaşması ve daha fazla sel ve kuraklığa yol açması muhtemeldir. Buna bağlı olarak su kaynaklı toprak erozyonunun ana itici gücü olan yağış şiddetinin artması beraberinde toprak kaybını da artıracaktır. Artan toprak kaybı ise küresel ölçekte ikinci büyük karbon deposu olan arazilerin, iklim değişikliği ile mücadeledeki rolünü zayıflatacaktır. İklim değişikliği nedeniyle bölgeler arasında oluşacak yağış miktarı ve yoğunluğundaki olası artış da su erozyonunun daha şiddetli ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesine neden olacaktır. Bu doğrultuda çalışmanın amacı küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak yağış şiddeti ve enerji akışı üzerindeki etkilerinin erozyon açısından Türkiye ölçeğinde değerlendirilmesidir. Araştırmanın özgün yönü, yağış erozivitesinin değişkenliğini ve iklim değişikliğinin enerji üzerindeki etkilerini incelemektir. Aylık ve yıllık yağış verileri analiz edilerek, yağışın aşındırma gücünde ileriye dönük zamansal ve mekânsal değişiklikler öngörülmeye çalışılmıştır. Elde edilen bulguların, arazi yönetimi uygulamalarına, toprak koruma stratejilerine ve iklim değişikliği ile mücadele politikalarına önemli katkılar sağlaması beklenmektedir. Bu bağlamda, panel veri analizi ile yapılan değerlendirmeler sonucunda, Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgeleri ile Karadeniz Bölgesinde yağışın aşındırma gücünde yakın gelecekte (2025-2049) ortalama %36 oranında artış öngörülürken, orta gelecekte (2050-2074) bu oran %10 ve uzak gelecekte (2075-2099) ise %11 olarak belirlenmiştir. Rastgele orman algoritması ile yapılan değerlendirmelere göre ise Akdeniz, Ege ve Karadeniz Bölgelerinde ortalama olarak yağışın aşındırma gücünde yakın gelecekte (2025-2049) %60 oranında artış öngörülürken, orta gelecekte (2050-2074) bu oran %76 ve uzak gelecekte (2075-2099) ise %80 olarak belirlenmiştir. İklim değişkenleri değiştikçe yağışa bağlı erozyonun değişmesi beraberinde toprak koruma politikalarının da güncellenmesini gerektirmektedir. Bu bakımdan ileri aşamada karar süreçleri açısından, iklimsel farklıları kapsayacak şekilde mikro-klimatik etkileri gözeten yerel modelleme çalışmalarıyla Türkiye'nin farklı bölgelerine özgü öngörülerin yapılması önerilmektedir.
  • Item
    Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk örnekleminde adlara sözcükbilimsel bir çözümleme
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Kara, Ayşe Beril
    Bu çalışmada Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk örnekleminde tarihî sözlükte yer alan maddelerin sözcükbilimsel ve sözcük anlambilimsel bir yöntem geliştirilerek analiz edilmesi hedeflenmiştir. Kullanımsal/pragmatist kuram, Özellik Anlambilimi ve Öntür Anlambilimi arasında belirlenen uzlaşmacı yönteme entegre edilmiştir. Bağlam önceleyen kuram çerçevesinde belirlenen yöntemin Kİ üzerinden, ad ve ad soylu sözcüklere nasıl uygulanması gerektiği araştırma tezinin Yöntem başlığında açıklanmıştır. Geliştirilen yöntemin gerekçelendirilmesi ise Kuramsal Çerçeve başlığında detaylandırılmıştır. Örneklem'de yer alan oġlan, etük ve aġaç maddelerinin seçilmesinin nedeni bu sözcükbirimlerin, dilin, adına 'ortak çekirdek (common core)' çekirdek denilen kesitinde yer almasıdır. Bu kesitteki sözcükbirimler dil kullanırının en iyi bildiği sözcükbirimlerdir. Dil konuşuru tarafından bilinmeyen ancak dil-dışı dünyada var olan yeni kavramın anlatılmasında ortak çekirdekteki sözcükbirimler, yani konuşur adına en iyi bilinen sözcükbirimler zihinsel işlemleme sürecine girmeye daha yatkındır. Böylelikle zihnin türetim bandından en çok geçen, zihnin en çok işlemlediği, bir sözcükbirimle yeni anlamlar türetilmesine olanak sağlayan anlambilimsel türetim süreçleri ve bunun sonucu olan çokanlamlılığın Eski Türk dili sahası adına takibinin elverişli bir şekilde yapılabilmesi hedeflenmiştir. Bir anlamın; sözcükbirimin sözlüksel girdide eşlendiği karşılık, dil-dışı düynada eşlendiği kavramsal bilgi ve bağlamda ortaya çıkan kullanımlarının toplamından daha fazlası olması ilkelerinden hareketle bu üç başlıktaki verilere erişilmeye çalışılmıştır. Veriler sağlandıktan sonra sözcükbirimlerin anlambilimsel analizi için Özellik Anlambilimi ve Öntür Anlambilimi arasında uzlaşmacı bir yaklaşım benimsenmelidir. Eski Türk dili derlemindeki metinler, bugünkü konuşma dilinin sunduğu düzenlilik gibi birtakım imkânları sunamaz. Yani bir yaklaşımla sınırlandırılabilecek ve daha net sonuçlar alınmasını sağlayacak konuşura dair dilsel algoritma bu derlem alanı için aynı düzenlilikte takip edilemeyecektir. Bu da anlamın dile-içkin yöntemlerle istenilse bile tam anlamıyla ortaya konulamamasına neden olacaktır. Bu noktada bağlamdan elde edilen sonuçlarla bilrlikte sözcükbirimin dil-dışı dünyada eşlendiği kavramsal bilgi artzamanlı Eski Türk dili çalışma alanı için eşzamanlı bir çalışmaya göre farklı bir öneme sahiptir. Bugünün sözlük anlayışı için iyi tanımlanmış bir sözlükte kavramsal bilgilere ihtiyaç yoktur. Çünkü dil kullanırının temel düzeyde bu bilgileri haiz olduğu düşünülür. Ancak artzamanlı bir çalışmada kavramsal bilgiyi haiz olmayan veya her koşulda dil konuşuruna göre hep daha azını haiz olan alan araştırmacısı düşünülmeli ve muhatabın artık konuşur değil araştırmacı olduğu düzlemde kavramsal bilgi de en az bağlamsal veriler kadar önem arz etmelidir. Örneklemde kavramsal bilgi ile bağlamsal verilerin eşlendiği takdirde sözcükbirimin sözlüksel birimlerinin daha belirgin hâle geldiği tespit edilmiştir Verilerin sentezi konusu, çalışmanın artzamanlı dönemdeki çokanlamlılık olgusuyla ilgilidir. Bu olgunun çalışma alanı için daha özel bir anlamı vardır. Sınırlandırılmış dönemde belirli bir alana yayılmış dil konuşurlarının aynı anda bütün anlamlara sahip olduğunu düşünmenin tutarlı olmaması dönem adına yeni bir 'çokanlamlılık' fikrini kabul etmeyi gerekli kılmaktadır. Bağlamlardan elde edilen bulguların kavramsal alanda eşleştirilmesi ve bu konudaki birtakım bulguların azımsanmayacak bir düzenlilik arz etmesi bunun alan için yeniden tanımlanabilecek bir çokanlamlılık olduğu sonucuna ulaştırmıştır. Yani araştırılan sözcükbirimin düzenlilik arz eden ortak kullanımları varsa tespit edilen sözlüksel birimlerin ve çokanlamlılık birliğine dahil edilemeyecek örtük anlamlarının bir sözlük maddesi gibi temsil edilmesi gerekmektedir. "…olan" ve "…olmayan" şeklinde Dirven (1985)'den uyarlanan çokanlamlılık ulamlaması ile sözlüksel birimlerin tasnifi gerçekleştirilmiştir. Ancak Eski Türk dili adına yapılan bu gösterimin diğer bir önemi; ayrıntılı bağlam sunumları, bağlamdan elde edilen verilerin analizi ve bunun kavramsal bilgi ile eşleştirilmesinin yoğunluk arz etmesi nedeniyle bulguların gösterimsel temsiline ihtiyaç duyulması konusundadır. Bu temsil, araştırma tezinin en nihayetinde hizmet etmesi gereken tarihsel sözlüğün sözlüksel girdisinin diyagramıdır.
  • Item
    Zemahşerî'nin Mukaddimetü'l-Edeb adlı eserinin Berlin nüshası (İnceleme-metin-dizin)
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Aytekin, Musa
    Bu çalışmada Mukaddimetü'l-Edeb'in Berlin Kraliyet Kütüphanesinde (Staatsbibliothek zu Berlin) bulunan Ms. Or. Fol. 66 ile kayıtlı nüshası incelenmiştir. Paris ve Yozgat nüshaları gibi Berlin nüshası da Mukaddimetül'l-Edeb'in Harezm Türkçesi ile tasnif edilmiş eski nüshalarından biridir. Çalışmanın inceleme bölümünde Mukaddimetü'l-Edeb'in adı hakkında elde edilen bilgiler nüsha ışığında yorumlanmıştır. Ardından eserin müellifi Zemahşerî'nin eserleri arasında Mukaddimetü'l-Edeb'in yeri ve önemi ele alınmıştır. Devam eden bölümlerde Ms. Or. Fol. 66 çerçevesince eserin metin özellikleri incelenmiştir. Çalışmanın 'metin' bölümünde, satır altı Türkçe çevirilerin transkripsiyonuna yer verilmiştir. İsimler ve Fiiller bölümünü kapsayan bu bölümlerden elde edilen söz varlığı ile çalışmanın 'dizin' bölümü oluşturulmuştur. Dizin bölümündeki madde başı kelimeler etimolojik kaynaklarda tespit edilebildiği ölçüde tanıklanmıştır. Beş bölümden oluşan tam nüshanın ilk iki bölümündeki Harezm Türkçesi satır altı çevirilerin transkripsiyonu yapılmış, diğer nüshalarla benzer olarak yalnızca Arapça olarak tasnif edilen ve satır altı çeviri içermeyen son üç bölümünün Türkçe özetine yer verilmiştir. Konusu Berlin nüshası olan tez çalışmasında yer verilen başlıklarla Zemahşerî ve eseri Mukaddimetü'l-Edeb hakkında yapılmış ve yapılacak araştırmalara katkı sunmak amaçlanmıştır.
  • Item
    Çevre etiği açısından Paris İklim Anlaşmasının çevre merkezci yaklaşımla değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2024) Saylam Hızarcıoğlu, Görkem
    İklim değişikliği giderek artarak iklim krizine dönüşmüş ve yerküreyi tehdit eder hale gelmiştir. İklim krizi canlı ve cansız tüm varlıkları ve ekosistemi olumsuz olarak etkilemektedir. Uluslararası toplum Birleşmiş Milletler (BM) çerçvesinde oluşturulan küresel iklim rejimi çerçevesinde yaklaşık otuz senedir iklim değişikliği ile mücadele etmektedir. İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçları ve içinde bulunduğumuz süreç sürdürülemez bir iklim krizi olarak tanımlanmıştır. İklim değişikliği kapsamında teknik çalışmaların yanında hakkaniyet, adalet ve etik konularının da dikkate alınması gereklidir.Doktora tez çalışmasında felsefenin eleştirel yöntemi kullanılmış ve bulgular üç bölüm halinde sunulmuştur. İlk bölümde küresel iklim krizi ve çevre etiği kavramsal çerçeve olarak belirlenmiştir. İkinci bölümde Birleşmiş Milletler 'in (BM) küresel iklim krizi sorununa yönelik faaliyetleri konusu araştırılmıştır. Üçüncü bölümde ise Birleşmiş Milletler (BM) kapsamında iklim değişikliği ile mücadele konusunda gerçekleştirilen BMİDÇS, Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması incelenerek çevre etiği kavramının ne derece geçerli olduğu irdelenmeye çalışılmıştır. Sonuç kısmında ise hipotez vearaştırma soruları kapsamında önermelerin geçerliliği anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında iklim değişikliği ile küresel mücadele konusunda yapılan faaliyetlerin ve sözleşmelerin çevre etiği açısından etkin ve yeterli olmaktan uzak olduğu belirlenmiştir.
  • Item
    Türk sosyal güvenlik hukukunda yabancılık unsuru
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Kılınç, Bahar
    Sosyal güvenlik hukukunda yabancılık unsuru çalışanın yabancı olmasından ve Türk vatandaşlarının yabancı ülkede bulunması ile işi yabancı ülkede ifa etmesinden kaynaklanmaktadır. Sosyal güvenlik hukukunun temel ilkesi olan mülkilik ilkesi, kişilerin çalışılan ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabi olmasını gerektirmektedir. Çalışma ilişkisinde yabancılık unsurunun bulunması durumunda da uygulanmaya devam edilen mülkilik ilkesi, uluslararası sözleşmeler ve mevzuatta düzenlenen istisnalar ile birlikte değerlendirildiğinde yabancılık unsuru barındıran çalışma ilişkisinin varlığı halinde gerçek kişilerin sosyal güvenlik haklarının kapsamında farklılıklar oluşmaktadır. Ancak güçlü bir sosyal devletin varlığı için sosyal güvenlik hakkının uygulama alanının yabancı ve vatandaş ayrımı yapılmadan genişletilmesi gereklidir. Çalışma hakkı ve sosyal güvenlik hakkını sadece vatandaşa özgülemek sadece çalışma hayatını değil sosyal hayatı da olumsuz etkileyecektir. Bu noktada sosyal devlet olmanın gereği, yabancı ve vatandaş ayrımı yapılmadan çalışanların sosyal güvenlik haklarını korumaktadır. Çalışmamız kapsamında ülkemizde hizmet akdi kapsamında ve kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan yabancılar ile Türkiye sınırları dışında çalışan Türk vatandaşlarının çalışmalarından kaynaklanan sosyal güvenlik haklarına detaylı şekilde değinilecektir.
  • Item
    Yeni bölgeselci bakış açısıyla Rusya'nın Arktika politikası
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Çalık, Ayşe Gülsüm
    İklim değişikliğinin gezegenimiz üzerinde yarattığı etkiler nedeniyle bazı alanlar kullanılamaz hale dönüşürken Arktika gibi ender yerlerin önemi ise artmaktadır. Önceki yüzyıllarda tamamına yakını buzullarla kaplı olduğu için "bölge" olarak kabul edilip edilemeyeceği bile tartışma konusu olan Arktika Bölgesi sahip yeraltı kaynakları ve deniz yolları potansiyeli ile günümüzün odak noktalarından birisi haline dönüşmektedir. Bu sebeple Arktika'nın en büyük coğrafi alana sahip ülkesi Rusya Federasyonu'nun bölge ile ilgili uygulayacağı dış politikalar ayrı bir öneme sahiptir. Tez çalışmasında ilk olarak Arktika'nın bölge olarak kabul edilme süreci ve uluslararası ilişkiler alanında artan öneminin bölgede yer alan devletlerde küresel, ortak ve ulusal çıkarları etkilediğinden yola çıkılmıştır. Bölgenin sahip olduğu yeraltı kaynakları ve geleneksel deniz yollarının en önemli alternatifleri olarak kabul edilen Kuzey Deniz Rotası ve diğer rotalar detaylı şekilde incelenmiştir. İkinci adımda Rusya'nın bölge ile ilgili politikaları ekonomik ve askeri güvenlik başlıkları altında detaylı şekilde ele alınmıştır. Bölgede yer alan diğer devletlerin aksine Rus kimliği ve tarihinde kuzeyin öneminin iklim değişikliği ile başlamadığı knzelikler dönemine kadar uzandığı tarihsel verilere dayandırılarak açıklanmıştır. 21. yüzyılla birlikte Rus dış politikasında birincil öneme sahip konular arasına dahil olan Arktika'nın Rusya için tarihinin her döneminde ulusal çıkar kapsamında görüldüğü ve bölgeden en fazla faydayı sağlamak için ortak ve küresel çıkarı desteklediği sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda revizyonist değil tarihsel temellere dayanan statükocu dış politikayı takip ettiği çalışmada açıklanmıştır.
  • Item
    Halil İnalcık’ın doğu-batı algısı ve medeniyet tarihi yazıcılığına katkısı
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Ceyhan, Nejla
    Doğu ve Batı, medeniyet tarihinin temel kavramları arasındadır. Bu iki medeniyet; uzun, ortak tarihî geçmişi ve coğrafyayı paylaşmış, etkileşimde bulunmuş, çatışmalar yaşamış, girift ilişkiler içerisinde varlıklarını sürdürmüştür. İlmî ve teknik gelişmeler, kültür ve sosyal yaşam, siyasî ve askerî ilişkiler, inanç mücadelesi, iktisadî rekabet ve ortak pazarlar, Doğu ve Batı medeniyetlerinin temasına şahit olduğumuz alanlar arasında yer almıştır. Doğu ifadesi; temelde pek çok din ve medeniyeti1 çağrıştırsa da kastedilen çoğunlukla İslam dünyası ve Osmanlı Devleti olmuştur. Batı ise Hristiyan Avrupa’yı ve Amerika’yı ifade etmiştir. Bugün İslam ve Avrupa ile eş değer bir kullanım olan Doğu ve Batı; Batı tarafından kültürel çatışma zemininde, medya-iletişim araçlarının propagandasıyla anlamlandırılmaya çalışılmaktadır. Pek çok problem barındıran bu anlamlandırma gayreti, tarihî planda değerlendirilmeye muhtaç durumdadır. Günümüzdeki medya-iletişim araçlarının yayınlarına karşın Osmanlı tarihi alanında kabul edilmiş bir otorite olması hasebiyle Halil İnalcık’ın eser ve araştırmalarındaki Doğu-Batı medeniyeti algısının dikkate alınması tarihî gerçeğin tespiti için önem arz etmektedir.
  • Item
    Coğrafi imgelemler: mavi anadoluculuk’ta kimlik, kültür ve mekân
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Yazan, Suat
    İnsanları etnik aidiyete göre tanımlamanın temellerinin atıldığı Westfalya Anlaşması’yla3 (1648) tarihsel ve sosyal bir yörünge olarak somutlaşmaya başlayan ulus düşüncesi, Fransız Devrimi (1789) etkisiyle egemenliğin tek kaynağı olarak küresel bir bağlama bürünür (Schnapper, 1995). Bu süreçte ideolojik bir bağlam ve siyasal temsil kazanarak milliyetçiliğe evrilen ulus düşüncesi, böylelikle ulus-devletler ve ulusal kimlikler aracılığıyla toplumsal ve siyasal yapıdaki köklü dönüşümlerin merkezine yerleşir (Smith, 1994). Türdeş bir toplum inşasını amaçlayan ulus-devletler (Guibernau, 1997) tarafından bu dönüşümün en temel aktörü olarak yürürlüğe konulan ulusal kimlikler, ulusun varlığını geçmişte ve gelecekte meşrulaştırır (Smith, 1994) ve her üyesini kolektif bir millî duygu etrafında birleştirme görevini yerine getirir (Mccrone ve Bechhofer, 2015).
  • Item
    Türk siyasal yaşamında kemalist milliyetçilik ve ırkçı-turancı milliyetçilik arasındaki hegemonik ilişkiyi Türkçü dergiler üzerinden okumak
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Akçadağ, Burhan
    Bu tez, Türk Siyasal Yaşamında Kemalist milliyetçilik ve Irkçı-Turancı milliyetçilik arasındaki hegemonik ilişkinin 1931-1975 yılları arasında yayımlanan Atsız Mecmua, Orhun, Orkun ve Ötüken dergilerinde ön plana çıkan ideolojik temalar üzerinden bütünlüklü bir şekilde nasıl ele alınıp çözümleneceğini, Türkiye’de Irkçı Turancı ideolojinin biçimlenişinin nasıl bir muhalefet stratejisi oluşturduğunu konu almaktadır. Kemalizm’in, kuruluşuna, varlığına, kökenine, toplumsal ortaklıklarına ilişkin geliştirdiği anlatıların resmi ağızlardan ifade edilen söylemler üzerinden çözümlenmesini amaçlamaktadır. Çalışma, Kemalist Milliyetçilik ve Irkçı-Turancı milliyetçilik anlayışlarına yansıyan ideolojik temaların, Türkiye’deki siyasal ve toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini irdeleyerek, aralarındaki gerilimli ilişkiyi ve zaman zaman ortaya çıkan uzlaşı dinamiklerini ele almaktadır. Tez kapsamında, Kemalist milliyetçilik ile Irkçı-Turancı milliyetçilik arasındaki ideolojik geçişkenlikler ve karşıtlıklar ayrıntılı biçimde incelenmiş, Kemalist milliyetçiliğin Türkçü ideolojiye karşı geliştirdiği eklemleme ve dışlama pratikleri, dönemin toplumsal ve siyasal bağlamında değerlendirilmiştir.
  • Item
    Kişiler arası çatışma ve rekabetçi psikolojik iklimin kişiler arası bilgi saklama davranışına etkisi
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Karabulut, Muhammet Salih
    Toplumun temel gereksinimlerini karşılamak ve genel yararı gözetmekle sorumlu olan örgütler hem kamu hem de özel sektörde önemli bir rol oynamaktadır. Çalışanların verimliliği, örgütlerin hedeflerine ulaşmasında kritik bir öneme sahiptir. Personelin açık iletişim kurabilme, iş birliği yapabilme ve bilgiyi etkili bir şekilde paylaşabilme becerileri, örgütlerin başarılı bir şekilde işlemesi için vazgeçilmez unsurlardır. Örgütlerin etkin bir şekilde çıktı üretmesi, toplumsal refahın artmasına katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, çalışanlardan örgütün çıktısını artıracak davranışlarda bulunmaları ve örgüte zarar verebilecek davranışlardan kaçınmaları beklenir. Ancak, insan ve örgüt yapılarının karmaşıklığı, istenmeyen bir davranış olan bilgi saklamayı teşvik eden durumlara yol açabilir. Bu durum, örgüt içinde iş birliğinin zayıflamasına ve kişilerarası çatışmalara neden olabilir; sonuç olarak hem bireyler hem de örgütler için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
  • Item
    Amerikan dış politikasında “ötekinin” çevrelenmesi: askeri endüstriyel kompleksin rolü (1945-2020)
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Boz, Ümmügülsüm
    Soğuk Savaş sona erdiğinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) karşı uyguladığı çevreleme politikasının da biteceği düşünülüyordu. Oysaki ABD, Soğuk Savaş’tan sonra da çevreleme politikasını devam ettirdi. Bu, çevrelemenin yalnızca Soğuk Savaş'a özgü bir kavram/politika olmadığını ortaya koymaktadır. Çevreleme politikasının mimarı olarak görülen George F. Kennan dahi çevrelemenin 1946 yılında yeni bir kavram olmadığını, yeni olanın çevrelemenin SSCB ve ABD-SSCB ilişkilerinde kullanımı olduğunu dile getirmiştir.
  • Item
    Türkiye’de sıcaklıkların zamansal ve mekânsal dağılımının jeoistatistiksel analizi
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Demirörs, Zerrin
    İklim değişikliği ve küresel ısınma çevre, tarım, ekonomi ve sanayinin yanında nüfus yaşamını da ciddi biçimde tehdit ederek, tüm dünya için oldukça önemli konuların başında yer almakta, farklı bölgelerde farklı şekillerde kendini göstermektedir (Aslantaş & Akyürek, 2007a). Yeryüzü sıcaklığı ile kendini hissettiren küresel ısınma; buzulların erimesi, buharlaşmanın artması, deniz seviyesinde artış, su sorunu, hidrolojik döngüde yaşanan değişimler, kuraklık, atmosferik kökenli afet sayılarında artış, yağış rejiminde meydana gelen değişimler, orman yangınları ve sıcak hava dalgalarında gözlenen artış gibi sorunların da en önemli nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır (Karaman & Gökalp, 2010). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 1. Maddesinde iklim değişikliği; karşılaştırılabilir zaman aralığında gözlemlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak insan faaliyetlerinin etkisiyle doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşiminde meydana gelen değişim olarak tanımlanmaktadır.
  • Item
    Wittgenstein’ın dil felsefesi bakımından felsefi dilin kökeni ve sınırları üzerine bir araştırma
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Aydın, Azmi
    İnsanlar, doğuştan bir dil yetisine sahip. Zamanla bu yetisini geliştirir ve yetkinleştirir. Bu yetimiz gibi diğer bir doğal yetimiz felsefi düşünmedir. Bir insanın felsefeyle ilgili teknik bilgisi olmadan bile, naif düzeyde ilk sorduğu sorulardan birinin, bir dil felsefesi problemi olduğunu varsayabiliriz. Bu problem ‘adlandırma’ problemidir. Naif düzeyde, ‘her şeyin bir adı olduğunu ve neden şeylere o adların verildiğini, o ad ile o nesnenin ilişkisinin ne olduğunu’ sorarız. ‘Neden, bir nesneye o ad verilmiş ama başka bir ad verilmemiştir?’ Ve böylece biraz daha meraklıysak, o kelimenin kökenlerine bakarız ve başka kelimelerle ilişkilerini kurarız, hatta başka ulusal dillerde de benzerlerinin olduğunu ama bir değişim geçirerek geldiğini görürüz. Bu durumun her kelime için aynı olup olmadığını sorarız ve bazıları için aynı ama bazıları için farklı olduğunu görürüz. Bu bilgiler, bize bir ölçüde yeterli gelir.
  • Item
    Sınıf deneyimi olarak güvencesizlik: avm işçileri örneği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Eren, Cüneyt
    Türkiye’de sınıf temalı çalışmalarda işçilerin üretim noktası ve gündelik hayatına ilişkin deneyimlerini merkezine alan çalışmaların sayısı azdır. İşçileri özne olarak sosyal bilimler alanından dışlayıp yapıya belirleyicilik atfeden bu çalışmalarda işçilerin sınıf deneyimlerine merkezi rol verilmez. Sınıf oluşumunun mayası ve harcı niteliğinde olan deneyimi analize dahil eden çalışmalar bu açığın kapatılmasında etkili olacaktır.
  • Item
    Hukuk felsefesinde ilerleme
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Ada, Abdullah
    Bu doktora tezinin dayandığı temel kavram, ilerleme kavramı; kendisinden faydalandığı ana kaynak ise felsefede ilerleme literatürüdür. Tez boyunca, hukuk felsefesinde ilerleme olup olmadığı, ilerlemenin nasıl mümkün olabileceği yahut felsefede ilerleme literatürünün bu tür soruların cevaplanmasına nasıl katkı sağlayabileceği ve benzeri sorular cevaplanmaya çalışılacaktır. Ancak, bu tür sorulara cevap aramadan önce tez ile söz konusu kavram ve literatür arasındaki bağlantının kurulması önem taşımaktadır. Çünkü gerek ilerleme kavramı gerekse ilerleme literatürü çok boyutlu bir nitelik taşıdığından, bu doktora teziyle farklı boyutları itibariyle ilişki içerisinde olmaları mümkündür. İlerleme kavramı, örneğin, gelişim süreci içerisinde farklı alanlarda, birbiriyle oldukça zayıf ilişki içerisinde olan farklı anlamlara sahip olagelmiştir. Daniel Špelda, kavramın özellikle filozoflar ve tarihçiler tarafından kafa karıştırıcı şekilde farklı anlamlarda kullanıldığına işaret etmekte ve aydınlatılma ihtiyacı içerisinde olduğunun altını çizmektedir.
  • Item
    Hititlerde egemenlik sembolleri
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Arun, Tolga Han
    Semboller insanlığın varlığından bu yana anlatım aracı olarak kullanılmıştır. Başlangıçta mağara duvarlarında basit işaretler şeklinde çizilen semboller, toplumun gelişmesiyle daha karmaşık bir hal almıştır. Din, siyaset, felsefe, edebiyat, sosyoloji ve daha birçok alanda varlık gösteren semboller, tarih boyunca liderlere yönetme kolaylığı sağlamıştır. Semboller özellikle farklı dil konuşan insanlar arasında ortak iletişim aracı konumuna gelmiştir. MÖ 2. binde Anadolu'da ilk merkezi krallık kuran Hititler de sembollerden otorite ve birliktelik kavramı bağlamında yararlanmıştır. Çalışmamızda Hitit krallarının iktidarlıkları süresinde kullandıkları siyasal semboller üzerinde durul-muştur. Burada Hititler için siyasal ve dini sembollerin iç içe geçtiği tespit edilmiştir. Seçilen başlıklar da tespitler doğrultusunda değerlendirilmiştir. Bu süreçte Hitit ege-menlik sembollerinin temas halinde olduğu yan sembollere de parantezler açılmıştır. Araştırmamızın amacı ise sembollerin Hitit siyasi ve kültür tarihi açısından yerlerini tespit edip, anlamlarını açıklamaktır. Amacımız doğrultusunda Hitit dönemine tarihle-nen birincil kaynaklar ile ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Kaynaklarda belirlenen Hitit egemenlik sembolleri yazılı ve tasvirli eserlerdeki halleri ile değerlendirilmiştir. Bu sayede konu dağıtılmadan Hitit yönetiminde sembollerin halk üzerindeki psikolojik etkisi açıklanmaya çalışılmıştır.
  • Item
    Otonom araç sürüşünde kamera-lidar füzyonu tabanlı yol tespiti
    (Ankara Üniversitesi, 2025) Milli, Erkan
    Çok modlu sistemlerin, tek bir modaliteye sahip sistemlere kıyasla daha güvenilir sonuçlar üretebilme kapasitesine sahip olduğu bilinmektedir, çünkü sahnenin farklı yönlerini algılayabilirler. Bu çalışmada, birçok önde gelen çalışmada olduğu gibi yüksek ön işleme maliyetlerini gerektiren yüzey normali veya yoğun derinlik tahminleri yerine, ham sensör girdilerinin kullanımına odaklanılmıştır. Ham sensör girdileri kullanılarak hem ön işleme hem de model hesaplama maliyetlerini minimize eden düşük maliyetli bir model geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu tez kapsamında, çoklu görev öğrenme mimarisi içerisinde birden fazla sensörden elde edilen veriler entegre edilerek yol bölütleme için maliyet-etkili ve yüksek doğruluğa sahip bir çözüm sunulmaktadır. RGB ve LiDAR derinlik görüntülerinin ağın girdilerini oluşturduğu bir füzyon mimarisi önerilmektedir. Çalışmanın bir diğer katkısı, AÖB/KKS (ataletsel ölçüm birimi/küresel konumlandırma uydu sistemi) ataletsel navigasyon sisteminden elde edilen verilerin, LiDAR-kamera ile senkronize bir şekilde toplanıp kalibre edilerek birleştirilmiş yoğun LiDAR derinlik görüntülerinin hesaplanmasıdır. Önerilen yöntemin performansı, KITTI ve BotanicGarden veri setleri üzerinde gerçekleştirilen deneylerle değerlendirilmiştir ve yöntemin hızlı, yüksek performanslı çözümler sunduğu gösterilmiştir. Ayrıca, Cityscapes veri setinde ham LiDAR verisinin bulunmadığı durumda da yöntemin başarımı analiz edilmiştir. Hem tam hem de yarı çözünürlükte elde edilen bölütleme sonuçlarının, mevcut yöntemlerle rekabet edebilecek düzeyde olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar doğrultusunda, yöntemin yalnızca ham LiDAR verilerine bağımlı olmadığı, aksine farklı sensör modaliteleri ile de etkin bir şekilde kullanılabileceği ortaya konulmuştur. Tüm deneylerde elde edilen çıkarım süreleri, yöntemin gerçek zamanlı uygulamalar için oldukça umut verici sonuçlar sunduğunu göstermektedir. Hesaplama maliyetini düşürmek ve kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılması amacıyla, geliştirilen mimariye LoRA (Low-Rank Adaptation) eklenerek ek deneyler gerçekleştirilmiş; elde edilen sonuçlar, şekiller ve analizler aracılığıyla sunulmuştur.
  • Item
    Nisâ sûresi 34. ve 128. âyetlerin tefsir ve aile hukuku çerçevesinde tahlil ve değerlendirilmesi
    (ANKARA ÜNİVERSİTESİ, 2025) Uygur, Muteber Gülsefa
    Bu çalışma, nüşûz konusunun geçmişten günümüze nasıl ele alındığını tespit ederek, bu konuda Nisâ sûresi 34. ve 128. âyetleri evliliğin iki kanadını oluşturan karı ve kocadan kaynaklanan sıkıntılar baş gösterdiği durumlarda, aile birliğinin korunması noktasında takınılacak Kur'ânî tavrın nasıl olması gerektiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Toplumlar, kendi kültürleri doğrultusunda karı-kocaya farklı roller biçmişlerdir. Bu roller, günümüzde de tartışılmaktadır. İki uç görüş arasında, ataerkil yapının kadını geri plana atması, feminist düşüncenin kadını ön plana çıkarması bu tartışmayı sürdürmektedir. Çalışmada, kocanın ve karının evlilikteki konumunun ve haklarının kapsamına dair prensiplerin Kur'ân'ı Kerîm'de Nisâ sûresi 34. ve 128. âyetlerinde nasıl izah edildiği, tefsir ve İslâm aile hukuku çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda, ontolojik açıdan insana herhangi bir âyette cinsiyetinin erkek ya da kadın olması sebebiyle bir imtiyaz tanınmadığı ortaya çıkmaktadır. Zira Kur'ân'a göre, insanlar arasındaki üstünlük kriteri takvâdır. Nisâ sûresi 34. âyetteki 'kocanın' 'karısına', kavvâm/aile reisi, yönetici ve koruyucu olarak sorumluluk verildiği ve görevlendirildiğine dikkat çekilmektedir. Müfessirlerin neredeyse tamamına göre bu sorumluluk evlilik ve aile kurumunda İslâm'ın sosyal düzeni sağlama amacına yöneliktir. Bu itibarla belli görevler, belli şartlarla kocaya sorumluluk olarak yüklenmiştir. Yine aile içinde anlaşmazlık söz konusu olduğunda ilgili âyetlere göre çözüm aile içinde, Nisâ sûresi 34. âyette karının nüşûzu hâlinde kocaya tedbir/aileyi korumak, 128. âyette ise kocanın nüşûzu yahut i'râzı hâlinde karı-kocaya, aralarında anlaşmanın yollarını aramaları, sulhun daha hayırlı olması cihetinden sunulmaktadır. Bu çalışmada, toplumun bir problemine ilgili âyetler çerçevesinde çözüm önerileri sunulmuş, bu açıdan geçmişten günümüze tefsir ve İslam aile hukuku kaynakları çerçevesinde karı ya da kocadan kaynaklanan nüşûz ve söz konusu durumda alınacak tedbirler ile bu durumlarda sergilenecek tavır, tahlil edilerek değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, nüşûz olarak nitelendirilen ve karı-kocadan kaynaklanan evlilik/aile birliğini sarsması muhtemel tutum ve davranışlara set çekilebilmesi için evlilik öncesi karı-kocanın olgunluk, uyum gibi konularda hazırbulunuşlukları büyük önem arz etmektedir. Bunun için çeşitli kurum ve kuruluşlardan evlilik/aile konularında eğitim, rehberlik ve danışmanlık hizmeti almaları evliliğin kurulması, korunması ve sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi açısından kayda değer bir fark yaratacaktır. Tam da bu noktada evlilik öncesi, sırası ve sonrasında bu gibi rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak, karı-kocanın evlilik ve ailedeki ortaya çıkabilecek problemlerle başa çıkabilmelerine katkı sunacaktır. Bu yaklaşımın, koruyucu hekimlik gibi önleyici etki sağlayan ve yıkıcı etkisini en aza indiren bir tedbir olup, evliliklerdeki olumsuz etkiyi en aza indirerek, yıkıcı sonuçların önüne geçebileceği ailenin sürdürülebilirliğine olumlu anlamda katkı sunacağı kanaatine varılmıştır. Çalışma bu bağlamda, psikoloji ve sosyoloji disiplinleriyle iş birliği içinde disiplinler arası yeni araştırmalara kapı aralamaktadır.