Cilt:23 Sayı:02 (2019)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 11 of 11
  • Item
    Epistemik kiplik işaretleyicilerinin söz dizimsel özellikleri: Özbek ve Türkiye türkçesi
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Üzüm, Melike; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Epistemik kiplik, konuşurun önerme hakkındaki inanç, bilgi ve gerçekle ilişkili olarak ürettiği ifadeye kattığı yorumdur. Bu ifadeler olasılık, zorunluluk, inanç, aktarım, söylenti, çıkarım, görüş, sorumluluk yüklenme, tahmin, alıntılama, şüphe, kanıt ve kesinlik vb. anlamlar taşırlar. Epistemik anlam; sözcüksel işaretleyiciler, kiplik tümceler, deyimsel ifadeler vb. yollarla ifadeye yüklenebilir. Bu anlam alanının incelenmesinde semantik ve pragmatik yaklaşımlar önem taşır. Daha önceki çalışmalarda epistemik kiplik kategorisinin alt kategorileri ya da işaretleme yolları üzerinde durulmuş ancak söz dizimsel özellikleri hakkında yeterince çalışılmamıştır. Bu işaretleyicilerin söz dizimsel özellikleri, hem anlambilimsel açıdan hem de dilbilgiselleşme açısından farklı bulgular sunmaktadır. Bu çalışmada, Özbek ve Türkiye Türkçesinde kullanılan epistemik kiplik işaretleyicilerinin söz dizimsel özellikleri belirlenerek anlam bilimsel değeri ve bilgi yapısındaki rolü tartışılacaktır. Çalışma, korpus temelli bir incelemeye dayanır. Eserlerin seçiminde; diyalog içermesi, konuşma diline yakın olması, dilin karakteristik özelliklerini yansıtması, yazılış tarihlerinin aralıklı olması ve farklı üslup özellikleriyle yazılmış olması ölçütleri göz önünde bulundurulmuştur. Ayrıca Türkçe Ulusal Derlemi ve BBC Uzbek’ten de kullanım örnekleri verilmiştir. Çalışmanın amacı; iki Türk dilinden hareketle epistemik kiplik işaretleyicilerinin söz dizimsel özelliklerini ortaya koymak, işaretleyici türüne göre ortaya çıkan kısıtlayıcı etkenleri ve bilginin tümcede kodlanmasında bu işaretleyicilerin rolünü açıklamaktır.
  • Item
    Tarihî Türk Yazı Dillerinde Fiil Üzerine Ulanan -çI Eki
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Çam, Safiye Çelebi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Makelede tarihî Türk dilleri üzerine yapılan gramer çalışmalarında üzerinde pek durulmayan ancak metinlerde karşımıza çıkan, eklendiği fiile sıfat-fiil anlamı veren -çI eki üzerinde durulacak. Söz konusu ek, ilk önce lisansüstü aşaması, Karahanlı Türkçesi dersinde yapılan metin okumalarında Kutadgu Bilig’in oúıçı ol erdi bayattın saÆa sen ötrü köni yolúa kirdiÆ toÆa (KB 36) “Ey yiğit, o sana Tanrı’dan (gönderilmiş) davet eden, peygamber idi. Sen bu yüzden doğru yola girdin.” beyitindeki oúıçı (< oúı- ‘davet et-’ EDPT :79a) “davet eden” örneği ile karşımıza çıktı. Aynı ek, KB’de kütçi “çoban” ve küdezçi “muhafız, gözcü” örneklerinde de yer alır. Bu örneklerdeki -çI ekinin fiil tabanı üzerine ulanması bizi düşündürdü. Ek üzerine yaptığımız literatür taraması sırasında söz konusu ekin Ali Akar tarafından Türkiye Türkçesi ağızlarında incelendiğini gördük. Bunun üzerine biz de -çI ekinin tarihî Türk dillerindeki varlığını ve metinlerde nasıl geçtiğini inceleyeceğiz.
  • Item
    Milliyetçilik Kuramları Bağlamında Ömer Seyfettin’in Hikâyelerine Göre Türk Kimliğinin Tanımları ve Millî Kimlik Bağları
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Aktaş, Atilla; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde diğer siyasî akımlar içinde kendisine yer arayan Türk milliyetçiliğinin önde gelen temsilcilerinden biri olan ve Türk hikâyeciliğinin gelişmesinde önemli katkıları bulunan Ömer Seyfettin, makaleleri ve hikâyeleriyle Türk kimliğinin inşasına yön kazandırmaya gayret etmiştir. Ulus-devletlerin yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde, geç kalmışlık psikolojisinin de tesiriyle bütün düşünsel ve edebî hayatını Türk milliyetçiliğinin çerçevesini belirgin kılmaya adadığı söylenebilir. Bu aşamada Türk kimliğinin çeşitli açılardan tanımlarını yapmaya çalışan yazar, hikâyelerinde savunduğu kimlik unsurlarına değişik boyutlarda yer vererek, milliyet bağının çeşitli yönlerini vurgulamıştır. Bu makalede giriş ve sonuç kısmının haricinde iki bölüm bulunmaktadır. İlk bölümde milliyetçilik kuramları eşliğinde millî kimlik unsurları kısaca açıklanmıştır. İkinci bölümde ise üç alt başlık hâlinde, yazarın hikâyelerindeki milliyetçilik anlayışının yansımaları, soy bağının yanı sıra tarihî ve dinî boyutlarıyla millî kimliği tanımlamada tercih ettiği yönelimler örnekleriyle incelenmiştir.
  • Item
    Orta Asya ve Köktürkler Üzerine Farklı Bir Bakış
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Ata, Aysun; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Bir insan ömrü süresince dünyaya hükmetmiş olan Moğollarla ilgili okuduğum her kitapta ve makalede dikkatimi çeken onların ticarette ve haberleşmede ne derece ileri olduklarıydı. Bu iki eylemin gerçekleşmesi için gerekli olan yerleşik kültür ve bu kültür içinde kervansaray geleneğinin gelişimini bu yazımda ele aldım. Sanırım bazı konularda bugüne kadar yazılanlardan ezberlediklerimizi bir kenara koyup yeni tanımlamalara ihtiyacımız var.
  • Item
    ‘Hababam Sınıfı’nın “Semra öğretmeni” Semra Özdamar’ın eserlerinde kadınlar
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Yılmaz, Ayfer; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Semra Özdamar, kitaplaştırdığı iki öykü kitabı, bir piyes ve bir kurgusal biyografi türündeki eseri ile Türk edebiyatına katkı sağlamış isimlerden biridir. Hababam Sınıfı adlı sinema filmindeki Semra Öğretmen rolü ile hafızalara kazınmasına rağmen, yazar kimliği ile de bir dönem adından söz ettiren Özdamar, eserlerinde bilhassa kadın karakterler üzerinden toplumun aksayan yönlerini öne çıkarmıştır. İncelediğimiz eserlerde hemen her kesimden kadının kendisini birey olarak ifade etmedeki zorlu mücadelesi ortaya konulurken, toplumun değer yargılarındaki samimiyet de sorgulanmaktadır.
  • Item
    Hâşim nesrine yeni bir bakış: hâşim’in mensur şiirleri
    (Ankara Üniversitesi, 2019) İldeş, Özgür; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Ahmet Hâşim’in düzyazılarının şiir tadı taşıdığı bugüne kadar pek çok kişi tarafından dile getirilmiştir. Ama Hâşim’in düzyazılarının bir kısmının, şiirsel olmanın ötesinde, bizzat “şiir” (mensur şiir) olduğunu ifade eden pek çıkmamıştır. Bu makalede Hâşim’in düzyazıları, taşıdıkları kurucu imgelerin merkeze alındığı rekonstrüktif bir okumaya tâbi tutularak, Hâşim’in nesirlerinin bir kısmının, dış yapı bakımından nesir görünümlü olmakla birlikte, özünde nesir değil, şiir oldukları ifade edilmiştir. Fransız şiirinde Comte de Lautréamont, Aloysius Bertrand, Charles Baudelaire ve Arthur Rimbaud gibi şairlerin kuruluşunda rol aldıkları mensur şiirin klasik örnekleri incelendiği zaman, Hâşim’in pek çok nesrinin de pekâlâ “mensur şiir” türü altında değerlendirilebileceği görülmektedir. Bir metnin şiir olup olmadığı belirlenirken, satırların yan yana mı yoksa alt alta mı dizildiğinden ziyade, metnin özüne ve kurgusuna bakılması gerektiği fikri, yazıda esas alınmıştır. Bu fikir doğrultusunda; Hâşim’in nesir kitapları içinde, başta “Ay” yazısı olmak üzere, yoğun imgeler içeren bazı düzyazılarının “mensur şiir” olarak telakki edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Hâşim’in düzyazılarının bu şekilde yeni ve farklı bir bakış açısıyla okunması, hem Hâşim’in şairliğinin çok yönlü ve çok boyutlu şekilde değerlendirilebilmesini hem de Türkçe’de mensur şiir literatürünün sınırlarının belirlenmesi meselesine daha taze ve dinamik bir açıdan bakılmasını beraberinde getirebilir.
  • Item
    Türkçede bazı kişi adlarında argolaşma, kavramlaşma ve temsil
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Özşahin, Murat; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Kişi adları, temel anlamından hareketle kişilere, yer yer başka canlılara ad olarak verilen ve artık temel anlamıyla ilgisi hissedilmeyen donuklaşmış sözlerdir. Kullanımda bir kimsenin adını teşkil eden sözün temel anlamı zihnimizde canlanmamaktadır. Ancak, kişi adlarının sosyal, kültürel değerler ve bireysel ülküler üzerinden belirli anlamlar taşıyan sözlerden oluştuğu ise değişmez bir gerçektir. Argolaşma ise, bir sözün genel dildeki anlamından çıkarak bir zümre içerisinde yeni bir anlamla kullanılmasıdır. Özellikle örtmece, tabu sözleri teşkil ederler. Bazen zümreler tarafından kişi adlarının da argolaştırıldığı ve yeni anlamlar kazandırıldığı anlaşılmaktadır. Kimi zaman ise kişi adlarının belirli bir zümrenin kullandığı örtmece bir anlamı karşılamadığı, genel dilde kullanılan genel bir anlamı karşıladığı görülmektedir. Bu tür kullanımlar, kişi adlarının argolaşması şeklinde kabul edilmemelidir. Genel kavramları ifade eden kişi adlarını argolaşmış olarak değil, kavramlaşmış olarak kabul etmemiz gerekmektedir. Örneğin; Mehmet sözü, bir kişi ismi olarak kullanılırken “Türk askeri, Türk Ordusunun bir üyesi” anlamında da görülür. Genel dilde Mehmetçik biçiminde kavramlaşmıştır. Kavramlaşmış kişi adları için ayrı bir değerlendirme yapılmış ve buna dair örnekler çalışma içerisinde sunulmuştur. Ayrıca bu çalışma içerisinde argo sözlüklerde de yer alan bu kişi adlarının kavram alanı, kökenleri, cinsiyet yükleri, temsilleri gibi çeşitli konularda tasnifleri yapılmış ve Türkçenin argo sözlüğüne güncel katkılar sunulmuştur.
  • Item
    Farsçaya kopyalanmış bazı Türkçe kelimeler üzerine anlambilimsel bir inceleme
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Çokol, Elmas; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Türkçe, şimdiye kadar Türklerin yaşadığı hayat tarzlarının, coğrafî sahaların ve tarihî sürecin bir gereği olarak birçok dille değişik yoğunluklarda sürekli ilişki içinde olagelmiştir. Uzun süreli ve yoğun ilişki içinde olduğu dillerden biri İran coğrafyası dilleridir. Dolayısıyla 2000 yılı aşkın süredir iç içe ya da komşu olarak yaşayan İranlıların dilleri ile Türklerin dilleri arasında, yaşanan bu yoğun ilişkiye bağlı olarak, geniş çaplı kelime alışverişleri olmuş; fonolojik, morfolojik, sentaktik ve semantik açıdan bazı benzeşmeler yaşanmıştır. Türkçe-Farsça ilişkilerini incelemek, Türklük bilimi açısından çok önemlidir. Bu sebeple bu makalede Gerhard Doerfer’in, Yeni Farsçadaki Türkçe ve Moğolca kopyaları ele alan eseri (DOERFER, Gerhard, 1963; 1965; 1967; 1975, Türkische und Mongolische Elemente im Neu­persischen - Unter besonderer Berücksichtigung älterer Neu­persischer Geschichtquellen, vor allem der Mongolen- und Ti­mu­ri­den­zeit I-IV, Akademie der Wissenschaften und der Literatur. Ver­öffent­lichungen der orientalischen Kom­mission 16; 19; 20; 21, Wiesbaden.) temel alınarak Türkçeden Farsçaya geçen kelimelerin hedef dilde yaşadığı anlam değişmeleri tespit edilmeye çalışılacaktır.
  • Item
    Türkçe kelime türetmede kuruluş ve diziliş ilişkisi
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Cosar, Asiye Mevhibe; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Dillerde kelime türetme ve kelimeyi kullanış sahasına çıkarma yöntemleri ya da söz varlığını geliştirmenin yolları çeşitli başlıklarda ele alınır. Türkçede kelime yapma yolları “türetme, birleştirme, uydurma, kalıplaşma, tarama, derleme, kısaltma, örnekseme, ödünçleme, halk etimolojisi, karma” ve benzeri başlıklarda incelenir. Türkçeyi dünya dilleri arasında sondan eklemeli dil kategorisine yerleştiren türetme, aslında bir yapı özelliğidir ve bu yapı da “kök + yapım eki” kuruluşu ile gösterilir. Bu kurucu yapıyı çeşitlendiren dizilişler ise dikkat çekici şekilde çeşitlilik arz etmektedir. Söz konusu çeşitliliğin kurucu yapıdaki iki birimli dizilişlerden hareketle gösterilmesi de bu çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Burada Türkçe Sözlük’te bulunan iki birimli kelimeler incelemeye alınmıştır. Türkçe Sözlük’te madde başı ve madde içi toplam 92.292 kelime vardır. Bu çalışmada Türkçe köklerden türeyen kelimeler, aldıkları eklere göre gruplandırılarak türetmeye katılan ek dizilişi verilmek suretiyle Türkçenin kelime türetmede izlediği yol ve imkânlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu sırada bir yapı süreci olan türetmeden hareketle Türkçe için kuruluş ve diziliş ilişkilerinin “derin yapı” adlandırmasından mülhem “çekirdek yapı” değerlendirmesi yapılmıştır.
  • Item
    Orta Türkçede Moğolcadan Alıntı Bir Ek -(U)gsA(n)
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Doğan, Cihan; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Türkçe ile Moğolca tarihī süreçte birbirlerini yoğun olarak etkilemiş iki dildir. Asya ve Avrupa coğrafyasında kimi zaman iç içe, kimi zaman ayrı ayrı yaşamış bu iki topluluğun arasındaki dil etkileşimleri sürekli devam etmiştir. Bu bağlamda Türkler ile Moğollar arasında dile ve kültüre dair öğelerin ortaklaşa kullanıldığı veya ödünçlendiği bir alan ortaya çıkmıştır. 13. yüzyıla kadar Türk dilinin Moğolca üzerindeki etkisi yoğunken, 13. yüzyıldan sonra Moğolcanın Türk dilleri üzerindeki etkisi daha fazla olmuştur. Moğol istilası sebebiyle göç eden Türk topluluklarında Moğolca tesiri daha az görülmekte iken, Orta Asyada Moğollarla iç içe yaşamaya devam eden Türk topluluklarına Moğolcanın tesiri çok daha fazla olmuştur. Bu duruma en açık örnek Harezm-Altın Ordu sahası metinlerinin söz varlığındaki alıntı kelimelerdir. Aynı zamanda söz varlığı ile sınırlı kalmayan bu dilsel temas Moğolcadan alıntılanan ekler yoluyla Türkçenin morfolojik yapısına da etki etmiştir. Bu çalışmada Moğolca sıfat-fiil -(U)GsA(n) ekinin Türkçeye yapım eki olarak alıntılanması değerlendirilecektir. Morfemin ekleştiği tek örnek olan ölügse(n) yapısı üzerine bilim adamlarının Türkçeyle ilişkilendirdikleri görüşler tartışılacak ve yeni bir bakış açısı ortaya konulacaktır.
  • Item
    Bir askeri terim olan erat sözcüğü üzerine
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Önler, Zafer; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Yakın döneme kadar sınırlı bir kullanım alanına sahip “erat” sözcüğü, askerlikte rütbesiz asker anlamında kullanılırdı. Türkçe Sözlükte “er” sözcüğüne “–at” Arapça çoğul ekinden oluştuğu belirtilerek, “1. Er, onbaşı ve çavuşlara verilen gene ad, 2. Erler.” olarak anlamlandırılmıştır. Şemseddin Sami’nin Kâmus-ı Türkî’sinde, “erat” sözcüğü yer almıyor. Eski metinlere baktığımızda, sözcüğün Türkçe “er” ve Arapça “-at” biçimindeki yapı izahının doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Kutadgu Bilig’de, yaklaşık elli küsur yerde geçen, çok yaygın olan sözcüğün, kullanımına ve bağlamlarına baktığımızda “asker” anlamına gelen, “er” ve “at” sözcüklerinden oluşan birleşik bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Arat, Kutadgu Bilig’de, “er” ve “at” olmak üzere sözcüğü birbirinden ayrı iki sözcük olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla “İndeks”te, “er” maddesi altında, “e. at” biçiminde alt veri olarak yer almıştır. İslamiyet öncesi “asker” anlamında kullanılmış olması muhtemel olan “erat” birleşik yapısı, Arapça “asker” sözcüğünün yaygınlaşmasıyla birlikte, anlam daralmasına uğrayarak sonuçta kullanımdan düşmüş olmalıdır.