Browsing by Author "Uygur, Fatma"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item 93 Harbine giden buhranlı dönemin bazı siyasi olaylarının Fransız büyükelçilik yazışmalarına yansımaları(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Uygur, Fatma; Other; OtherOsmanlı Devleti'nin tasfiyesi anlamına gelen Şark Meselesi bağlamında 93 Harbini içine alan 1875-1878 yılları, devletin kaybettiği toprak, insan ve prestij bakımından Türk tarihinin buhranlı dönemlerinden biri olmuştur. Avrupa güç dengesi siyasetinde, büyük güçlü devletler, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü koruma politikasından, birbirlerini diplomasi yoluyla vazgeçirmeye başlamışlardır. Fransa ise Rusya, Avusturya- Macaristan, İngiltere ve Almanya'yı güvenilmez olarak görmüş kendi ajanları ve yetkin diplomatları sayesinde bu ülkelerin aralarında gizli görüşmeleri önceden tespit edip buna göre pozisyon almış veya konjonktürün gereğini kabul etme çabası içine girmiştir. Fransız Büyükelçiler gizli, çok gizli ve hususî ibareli belgelerle, başta Rusya olmak üzere, İngiltere, Almanya, Avusturya-Macaristan ve diğer ülkelerin diplomatik bilgilerini veya hamlelerini Fransız Dışişleri'ne aktarmışlardır. Kritik anlarda atılan adımlar, memorandumlar, notalar, acil telgraflar, kısa notlar, şifreli yazılar veya teferruatlı raporlar bu sürecin önemini ortaya koymuştur. Bu çalışmada, Fransız Büyükelçilik yazışmalarında ele alınan, Hersek ayaklanması, Bulgar isyanları, Selânik vakası ve akabinde vuku bulan kritik konular ele alınmıştır. İstanbul, Paris, Londra, Berlin, Viyana ve Saint-Petersbourg gibi merkezlerde bulunan Fransız Büyükelçilerin, bu olaylara değin diplomatik görüş ve düşünceleri ortaya konulmuştur. Bu süreçte, Avusturyalı Kont Andrassy, Rus General İgnatief ve Fransız Dük Decazes gibi dönemin öne çıkan güçlü diplomatik ve siyasi figürlerinin karşılıklı olarak başlattıkları yazışmalar incelenmiştir. Hiç şüphesiz Fransızların olaylara bakışında ilgili bölgeden gelen taraflı elçilik raporları etkili olmuştur. Ancak Fransa'nın politik tutumunu ortaya koyması bakımından dikkate değer kabul edilmiştir.Item Fransiz-İngiliz Rekabetinin Türk İstiklal Mücadelesine Etkileri(Ankara Üniversitesi, 2023) Uygur, FatmaBirinci Dünya Savaşı'nın sonunda barış antlaşmalarını hazırlamak amacıyla, Paris'te, Quai d'Orsay'de, 18 Ocak 1919'da, bir barış konferansı toplanmıştır. İngiltere ve Fransa'nın söz sahibi olduğu konferansta bozulan Avrupa güç dengesini yeniden tesis etmek ve yenilen devletlere yaptırım uygulamak ve bazı koşulları dayatmak için bir takım komisyonlar kurulmuştur. Önce Onlar Konseyi sonra Dörtler Konseyi bölgeler hakkında raporlar hazırlamıştır. Bu raporlar bağlamında mağlup Osmanlı Devleti'nin topraklarının paylaşımında ise bir türlü anlaşamayan İngiltere ve Fransa ciddi bir rekabet içine girmişlerdir. XIX. yüzyıldan itibaren kolonizatör/misyonerler marifetiyle Fransa kendini Hıristiyanların hamisi büyük bir Müslüman güç(!) olarak görmüş ve kadim Levant politikasında Kilikya ve Suriye/Filistin büyük önem arz etmiştir. Türk-Yunan Mücadele döneminde, Fransız Cumhurbaşkanı Clémenceau (1841-1929) Yunan askerine Batı Anadolu'yu işgal ettiren, Türk karşıtı Britanya Başbakanı Lloyd George (1863-1945)'un politikasına alet edildiğini geç fark edecektir. İngiltere Fransa'nın çeşitli itirazlarını diplomatik hamlelerle savuşturmaya çalışacaktır. İngiliz politikacılarına göre Fransız mandaterliği de psikolojik yetersizliğe sahip olduğu için uygunsuz ve anakroniktir ve başarısız olacaktır. Oysa Bükreş elçisi Storck'un, Avusturya Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı raporlarında Hasta Adam'ın gücünün küçümsendiğini en geç fark eden gücün İngiltere olduğu şeklinde değerlendirmeleri dikkat çekmiştir. Storck raporunda, Yunan macerasından ders çıkarmak gerektiğini, Türkiye'nin yeni koruyucusu (!) Fransa'nın Ankara'nın yanında yer alarak İngiltere'ye gönderme yaptığını ve Mustafa Kemal'in daha ileri gitmemesinin de temenni edildiğini vurgulamıştır. İngiltere, Türk-Fransız (Ankara İtilafnamesi) yakınlaşmasına, Fransa'nın 1915 tarihli Londra Paktını ve 1919 tarihli Versailles Anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle itiraz etmiştir. Artık başarısız Yunan taarruzu ve tek başına hareket eden Fransa, İngiltere'nin çıkarlarını ve İtilaf devletlerinin birliğini tehlikeye atacağı endişesini doğurmuştur. Fransa'nın Türk-Yunan savaşında Kemalistleri desteklemesine karşın İngiltere'nin Yunanlılara silah ve lojistik destek vermesi, henüz bir barış anlaşması imzalanamayan Türklere “bir vatan çizilememesi” İslam âlemini itilaar aleyhine kışkırtmıştır. Bu çalışmada, 1919-1924 yılları arasında İngiliz-Fransız rekabetinin Milli mücadeleye men veya müspet etkileri, Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı arşiv belgeleri, Avusturya Dışişleri Bakanlığı siyasi şube raporları ve çeşitli matbuat çerçevesinde ele alınmıştır.Item Fransız matbuatına göre ı. Dünya savaşı’nda ırak cephesinde medâyin muharebeleri (Kûtü’l-Amâre)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Uygur, Fatma; Other; Otherİngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa devletlerinin sanayileşmenin getirdiği hammadde ve pazar arayışı, sömürgecilik faaliyetlerinin hız kazanması; Alman-İngiliz, Alman-Fransız rekabeti gibi saiklerle, 1914 yılında başlayan, Osmanlı Devleti’nin de dâhil olduğu Birinci Dünya Savaşı’nda açılan Irak cephesi Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında çok ciddî muharebelerin cereyan ettiği bir cephe olmuştur. İngiltere, sömürgesi Hindistan’a yönelik tehditleri engellemek, kuzeyde Ruslarla birleşmek ve Irak petrollerini ele geçirmek için Basra’ya asker çıkarmıştır. General Townshend (1861-1924) komutasındaki İngilizler ile Mirliva Halil Paşa (1882-1957) komutasındaki Osmanlı askerleri arasında çarpışmalar, kadim Mezopotamya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Medâyin bölgesinde vuku bulmuştur. Burası muharebenin güneyde açılan en önemli cephesidir. İngilizlerin Bağdat’a yaklaşmalarını engelleyen ve hatta onları Kûtü’l-Amâre’ye doğru çekilmeye zorlayan bu çatışmalar Medâyin Muharebeleri olarak kayıtlara geçmiştir. Fransız matbuatında Türklerle İngilizlerin yoğun çatışmalarına sahne olan Irak cephesiyle ilgili savaş haberlerine bakıldığında yazılanların, çoğu zaman gerçekleri yansıtmaktan uzak olduğu ve genellikle İngiliz kaynaklarına dayandığı anlaşılmaktadır. Fransız kamuoyunu yanıltmaya, yönlendirmeye ve moral vermeye matuf bu haberlerde Osmanlı ordusu ve Türkler hakkında genellikle tahkir edici ifadeler yer alırken İngilizlerden övgüyle bahsedilmesi dikkati çekmektedir. Nasıriye’nin İngilizler tarafından zapt edilmesi üzerine gazetelerde yer alan haberlerde Türklerin Karadeniz’e sıkıştığı, Kafkaslardan sürüldüğü, Fırat havzasında sürekli yenilgiye uğradığı ve ümitsiz bir şekilde Gelibolu’da direnmeye çalıştığı yönünde ifadeler kullanılmıştır. Türk ordusunun Kûtü’l-Amâre zaferini ise Türklerin başarısı olarak kaydetmek yerine muhasara altındaki İngiliz ordusuna takviye kuvvetlerin vaktinde gelmemesinin bir neticesi olarak görmüşler ve bu durumu yenilgiye mazeret olarak göstermişlerdir. Ayrıca, İngiliz askerinin muhasara esnasında gösterdiği mukavemet yüceltilmiş ve onurlu bir mağlubiyet olarak haber yapılmıştır. Bu makalede Fransız matbuatında bu cepheyle ilgili yer alan haberlerin ayrıntılı bir şekilde araştırılması planlanmaktadır. Fransız Savaş Bakanlığı’nın cepheyle ilgili resmî belgeleri de araştırmaya dâhil edilecektir.Item Lozan Konferansi’nda Misir Delegasyonu: Misir’in Bağimsizliğinin Taninmasi Ve Süveyş Kanali Hakkinda Özel Nota(Ankara Üniversitesi, 2024) Uygur, FatmaBirinci Dünya Savaşı'nın etkileri henüz devam ederken Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da taşlar yerine oturmamıştı. Osmanlı Devleti, kâğıt üzerinde Kuzey Afrika'nın bazı bölgelerinde nominal bir egemenliğe sahipti. I. Selim tarafından fethedilen, bir Osmanlı vilayeti olarak 16. ila 19. yüzyıl arasında Osmanlı egemenliği altında kalan Mısır buna örnektir. Mısır, 1806 yılında, Fransa tarafından büyük reformatör olarak kabul edilen Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde özerklik kazanmış ancak daha sonra ilen1882'de İngiliz işgaline uğramıştır. “Mısır Mısırlılarındır” diyerek başlatılan bağımsızlık mücadelesi İngiltere'nin emperyalist gücü karşısında zayıf kalacaktır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Mısır, 1922'de krallık olarak bağımsızlığını kazanmadan önce, kısa süreliğine İngiliz himayesi altına girmişti. İşte bu süreçte Mısır'ın bağımsızlığının tanınmasının yanı sıra jeopolitik ve jeostratejik bir su yolu projesi olarak görülen, Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı ile ilgili çeşitli argümanların bulunduğu bir dosyayı 19 Aralık 1922 tarihinde Lozan Barış Konferansı Başkanlığına sunan Mısır Delegasyonu Düveli Muazzama karşısında Türkiye'nin desteğini alarak diplomatik alanda sesini duyurmaya çalışmıştır. Bu çalışmada, Mısır delegasyonunun hazırladığı ve Lozan Barış Konferansı heyetine sunduğu özel nota çerçevesinde Mısır'ın bağımsızlığının tanınması ve Süveyş Kanalı'nın tarafsızlığının sağlanması çabaları ele alınmıştırItem Modern Mısır’da Nubar Paşa’nın Karma Mahkemeler Nizamnamesi Ve Le Bosphore Égyptien Meselesinde Diplomatik Girişimleri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Uygur, Fatma; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiXIX. yüzyılda âsi Mehmet Ali Paşa (1769-1849), Mısır’da metbû devletine isyan etmesiyle Mısır’ın bambaşka bir sürece girmesine neden olmuştur. Çeşitli sebeplerden kaynaklanan ve yaklaşık on yıl süren bu isyan beraberinde Osmanlıdan ciddi bir kopuş sürecini başlatmıştır. Bu kopuş, Mısır’da yaşayan Avrupaî eğitim almış Gayr-i Müslimlerin devlet yönetiminde kritik noktalara getirilmesiyle ve yapılan birtakım reformlarla hızlanmıştır. Bu sancılı süreçte kilit rol oynayanlardan en meşhur isim Nubar Paşa (1825-1899) olacaktır. Nubar Paşa, Karabağ’dan İzmir’e göç eden Ermeni kökenli varlıklı bir aileye mensuptur. Toulouse ve Belçika’da eğitim görmüş Paris’te uzun zaman ikamet etmiş ve bu dönemde Batı toplumunu yakından tanımıştır. Parlak bir zekâya sahip Nubar Paşa kariyerine, Mısır’da ticaret ve hariciye nazırlığı yapan dayısının aracılığıyla (1842) Mehmet Ali Paşa’nın kâtibi olarak başlamıştır. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa (1789-1848)’nın da tercüman/sekreterliğini de yapmıştır. Said Paşa (1822-1863) ve İsmail Paşa (1830-1895) döneminde Mısır’ın iç ve dış politikasında rol oynamıştır. Çeşitli alanda müşavirlik, bakanlıklar ve başbakanlık yapmıştır. Süveyş Kanalı yapımı sırasında Türk ve Fransız temsilcilerle yapılan görüşmelere katılmıştır. III. Napolyon (1808-1870-3)’a Süveyş Kanalı ile ilgili şirketin haklarını kabul ettirerek başarılı bir pazarlıkta (1864) diplomatik maharetini göstermiştir. Fakat Nubar Paşa’nın dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yaptığı dönemde Bâb-ı Âli’den kopmayı idée fixe haline getirdiği görülmektedir. Bu çalışmada, Mısır’da kurulacak yeni karma mahkemeleri nizamnamesinin gerçekleşmesinde Fransız yetkilerle yaptığı görüşmeler ve Le Bosphore égyptien adlı gazetenin kapatılmasıyla meydana gelen diplomatik krizdeki rolü, Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı diplomatik arşiv belgelerinden, Fransız resmî/gayrı resmî gazetelerinden ve dönemin araştırma eserlerinden faydalanılarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.Item ŞARK MESELESİ BAĞLAMINDA FRANSIZ BÜYÜKELÇİLİĞİ ARŞİVİNDEKİ 1839 TÜRKİYE'SİNDE DEVLET RİCALİ VE HADİSELER(Ankara Üniversitesi, 2022) Uygur, Fatma; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiNapolyon’un Mısır’ı işgal etmesi üzerine İngilizlerle iş birliği yapan Osmanlılar Fransızları Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmışlardı. Mısır’ın kaderi, Fransız işgalinden bir müddet sonra iktidara getirilen ve uzun süren saltanatıyla (1805-1848) gerçekten de önemli bir tarihi simgeleyen Mehmet Ali Paşa'nın (1771-1849) eseri olacaktır. Mısır’da, hem “modern” bir ulus-devletin başlangıcı hem de “bölgesel bir imparatorluk” oluşumu, taşra özerkliğinde özgün bir tecrübe hâlinde yaşanacaktır. Tabiatıyla Mısır’ın Osmanlıdan kopuşu, etkileri 1840'lı yıllara kadar hissedilen uluslararası bir krizin "Şark Meselesi/Doğu Sorunu"nun ana maddesi olacaktır. Bu süreçte her devlet kendi çıkarlarına göre bu meselenin devamını veya çözümünü istemiştir. Fransa en büyük rakibi İngiltere’nin tavrına göre politika geliştirerek hamleler yapmıştır. Fransız kamuoyu ise tıpkı Yunan isyanlarında Yunanlıları desteklediği gibi burada da Mehmet Ali Paşa’ya ciddi bir destek vermiştir. Zira Napolyon Mısır’ı Fransa’ya kazandırmak istemiştir. Öte yandan Mısır ordusu Fransız mühendisler tarafından sağlanan teknik donanım ve mukavemet sayesinde Osmanlı ordusunu perişan etmişti. Aslında Mehmet Ali Paşa Fransız kültür ve tekniğine aşina idi, yani Mısır Fransa’ya çok yakındı ve İngiltere’nin Akdeniz’deki çıkarlarını Fransa adına sınırlandıran kıymetli bir müttefik olabilirdi. O halde Fransa’nın Osmanlı yerine Mehmet Ali Paşa’yı desteklemesi Doğu politikasının tabii bir sonucu olacaktır. Bu durumda diğer devletler de bu politikanın karşında yer alacaklardır. Bu çalışmada, Fransız diplomasisinin bütün sırlarına vakıf olan Emile Desages’ın koleksiyonunda bulunan el yazması “1839 yılında Türkiye’de Devlet Ricali ve Hadiseler” başlıklı bölümü çok yönlü ele alınmıştır. Bu rapor çerçevesinde Mısır Meselesinde yaşanan diplomatik gelişmeler, olaylar ve dönemin devlet ricali hakkındaki iddialar incelemeye konu edilmiştir.Item XIX. yüzyıl Fransız seyyah ve diplomatı Edouard Antoine Thouvenel’e göre Osmanlı Devleti(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Uygur, Fatma; Kılıç, SeldaBu çalışmada, XIX. yüzyıl Fransız seyyahı ve diplomatı Edouard AntoineThouvenel’e göre Osmanlı Devleti’nde askeri, siyasi ve diplomatik alanlardakiyapısal değişiklikler ve toplumsal değişimler incelenmiştir. Thouvenel’in bir seyyaholarak gözlemlerini, siyasi bir kişilik olarak politikalarını ve bir diplomat olarak daİstanbul’daki yazışmalarını bütünüyle inceleyerek Fransa’nın dış politikası, Avrupalıgüçlerin siyasi denge oyunları ve gittikçe zayıflayan Osmanlı Devleti’nin bu süreçtealdığı kararlar, Fransız sefirinin kaleminden çıkan veriler ve yorumlardeğerlendirilmeye çalışılmıştır.Thouvenel, III. Napolyon’un İstanbul’da Fransız devrini başlatan büyükelçisiolarak ve Fransız dış politikasına yön veren Dışişleri Bakanı olarak ele alınmıştır.Thouvenel’in İstanbul’a gelişine ve faaliyetlerine ayrılan bölümde açılan başlıklarFransız arşivlerinden alınan belgeler dikkate alınarak hazırlanmıştır.AbstractIn this study the military, political, diplomatic and social changes in theOttoman Empire have been researched according to the XIX. century Frenchdiplomat and traveller Edouard Antoine Thouvenel. His observations and writtentranscripts about his explorations and his policies as a diplomat have been evaluatedby examining the legal correspondences he had in Istanbul and the judgements madeby the weak Ottoman Empire in that period. At that time Thouvenel was appointed asan ambassador by Napoleon III and started the French revolution in Istanbul, and hewas also the Foreign Minister who directed the foreign policy of France. The parts inthis thesis where Thouvenel came to Istanbul and his activities in this city wererecited from the documents taken from the French archives.