Browsing by Author "Filazi, Ayhan"
Now showing 1 - 20 of 21
Results Per Page
Sort Options
Item Alabalıklarda florfenikol kalıntılarının GC-MS yöntemiyle belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Yıkılmaz, Yeliz; Filazi, AyhanBu çalışma ile alabalıklarda florfenikol (FF) ve ana metaboliti florfenikol amin (FFA) kalıntılarının belirlenmesi için yöntem uyarlaması, bu yöntemle kalıntılarının belirlenmesi, sonuçların gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından değerlendirilmesi amaçlandı. Numuneler etil asetatla ekstrakte edildi. Hekzanla yağları uzaklaştırıldıktan sonra katı-faz ekstraksiyonla temizlendi ve BSTFA+TMCS [(N,O-bis (trimethylsilyl) trifluoroacetamide)+TMCS (trimethylchlorosiane) (99:1)] ile türevlendirildikten sonra GC-MS'e uygulandı. Yapılan hesaplamada CCα ve CCβ sırasıyla, FF için 533,56 ve 585,28 ppb, FFA için 540,95 ve 601,83 ppb olarak bulundu. FF için ortalama geri kazanım % 93,04, FFA için % 93,67 olarak tespit edildi. Metot validasyon parametreleri belirlendikten ve yöntemin geçerliliği gösterildikten sonra analize alınan 100 adet balık örneğinin hiç birinde FF veya FFA kalıntısına rastlanmamıştır. Uyarlanan yöntemin, analiz süresinin kısa, basit, duyarlı ve tekrarlanabilir olması nedenleriyle avantajlı olduğu sonucuna varılmıştır. AbstractThis study was aimed to adapt a method for detection of florfenicol (FF) and its main metabolite florfenicol amine (FFA), detection of its residues by using this method, assessment the results in terms of food safety and public health. The samples were extracted with ethyl acetate. After removing the fats with hexan, cleaned up with solid-phase extraction and after derivatization with BSTFA+TMCS [(N,O-bis (trimethylsilyl) trifluoroacetamide)+TMCS (trimethylchlorosiane) (99:1)], injected to GC-MS. CCα and CCβ were 533,56 and 585,28 ppb for FF, 540,95 and 601,83 ppb for FFA were detected respectively in calculating. Mean recovery was detected as 93,04 % for FF and 93,67 % for FFA. After determination of method validation parameters and to be shown the validity of the method, FF and FFA residues were not detected in any analysed 100 fish samples. The adapted method was concluded as advantageous because of the lenght of time for analysis is short, being easy, sensitive and reproducible.Item Broyler yemlerine katılan bazı verim arttırıcı ürünlerin performansa yönelik etkilerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009) Armut, Mehmet; Filazi, AyhanAraştırmada verim arttırmak amacıyla etlik piliç yemlerine katılarak kullanılan bazı ürünlerin (probiyotik, oligosakkarit, organik asit ve avilamisin), yalnız başlarına ve kombine halde kullanıldıklarında canlı ağırlık, yem tüketimi, yemden yararlanma gücü, ölüm oranı ve bir örneklilik yönlerinden etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için 900 adet günlük etlik civciv (Ross 308) rastgele her grupta 100 adet olacak şekilde 9 gruba ayrılmıştır. Birinci grup kontrol olarak ayrılmış ve denemenin sonuna kadar mısır soya esasına dayanan yem verilmiştir. Diğer gruplara kontrol grubuna verilen yemle beraber sırasıyla probiyotik (% 0.05), oligosakkarit (mannanoligosakkarit=MOS) (% 0.1), organik asit%0.15, probiyotik (% 0.05) + oligosakkarit (% 0.1), probiyotik (%0.05) + organik asit (% 0.15), oligosakkarit (% 0.1) + organik asit (% 0.15), avilamisin (% 0.1) ve probiyotik (% 0.05) + oligosakkarit (% 0.1) + organik asit (% 0.15) kullanım talimatlarına uygun olarak yemlerine karıştırılarak uygulanmıştır. Canlı ağırlık ve yem tüketimlerinin haftalık olarak belirlendiği, ölümlerin günlük olarak tespit edildiği araştırmada etlik piliçler 44. güne kadar beslenmiştir. Araştırmanın sonunda gruplar arasında ölüm oranında herhangi bir değişiklik gözlenmezken, canlı a ğırlık kazancı ve yemin ete dönüşüm oranında en iyi grubun probiyotik + oligosakkarit + organik asit verilen tavuklar olduğu belirlenmiştir. Ayrıca tek başlarına kullanılan probiyotik ve oligosakkaritlerin, canlı a ğırlık, yem tüketimi ve yemden yararlanmada önemli bir etkilerinin olmadığı, bu iki ürünün 21. güne kadar kontrol grubuna göre daha iyi etkinlik göstermelerine rağmen 28. günden sonra etkilerinin olmadığı, tek başına kullanılan organik asitlerin avilamisine göre daha az etkili olmakla birlikte kontrol grubuna göre canlı ağırlık, yem tüketimi ve yemden yararlanmada önemli derecede farklılık gösterdiği ortaya konulmuştur. Araştırmada uygulanan probiyotik + oligosakkarit, probiyotik + organik asit ve oligosakkarit + organik asit karışımları kontrol grubuna göre daha iyi sonuç verirken, antibiyotik ve üçlü karışımdan daha düşük sonuç vermişlerdir. Sonuç olarak bu ürünlerin birbirlerinin etkilerini arttırdıkları, büyümeyi ve yemden yararlanmayı olumlu yönde etkiledikleri görülmüştür. Bu durum antibiyotik kullanımının yasak olduğu ülkelerde probiyotik, oligosakkarit ve organik asitlerin kombine halde kullanılmasının iyi bir alternatif olduklarını göstermektedir. SummaryThe aim of this study was to determine the effects of feed additives for broilers which are used alone or in combination to induce productivity (Probiotic, oligosaccharides, organic acid and avilamycin) on body weight, feed intake, feed conversion ratio, mortality rate and uniformity. Daily chicken (n=900) were randomly divided into nine groups. Group I was seperated from the others as a control group. The chickens in this group was fed with corn soya bean till end of study. The other groups had fed with corn soya bean and food additives described below; probiotic (% 0.05), oligosaccharides (mannanoligosachcaride=MOS) (% 0.01), organic acid (% 0.15), probiotic (% 0.05) + oligosaccharides (% 0.1), probiotic (% 0.05) + organic acid (% 0.15), oligosaccharides (% 0.1) + organic acid (% 0.15), avilamycin (% 0.1), probiotic (% 0.05) + oligosaccharides (% 0.1) + organic acid (% 0.15), respectively. Body weight and feed intake parametres were controlled weekly and mortality rate was followed up daily. Broilers had been fed till 44 days of age. At the end of the study, there was no significant mortality rate differences among the groups, body weight and feed conversion ratio was higher in probiotic + oligosaccharides + organic acid group. On the other hand, using probiotic and oligosaccharides alone has no important effect on feed intake and feed conversion, although they were more effective than control group till day 21, however they had no effect after day 28. When organic acids were used alone they were less efective then avilamycin; however, using of organic acid was more efective than control group on body weight, feed conversion and feed intake parametres. Probiotic + oligosaccharides, probiotic + organic acid and oligosaccharides + organic acid mixtures provided better results than control group, however they were less effective than the antibiotic and triple mixture. It can be concluded that, these products have positive effects to increase the effect of the each others, growing performance and feed conversion. This result shows using of probiotics, oligosaccharides and organic acid mixture can be a good alternative in the countries antibiotic-banned.Item Broyler yemlerine katılan bazı verim artırıcı ürünlerin performansa yönelik etkilerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009) Armut, Mehmet; Filazi, Ayhan; Veteriner HekimliğiThe aim of this study was to determine the effects of feed additives for broilers which are used alone or in combination to induce productivity (Probiotic, oligosaccharides, organic acid and avilamycin) on body weight, feed intake, feed conversion ratio, mortality rate and uniformity. Daily chicken (n=900) were randomly divided into nine groups. Group I was seperated from the others as a control group. The chickens in this group was fed with corn soya bean till end of study. The other groups had fed with corn soya bean and food additives described below; probiotic (% 0.05), oligosaccharides (mannanoligosachcaride=MOS) (% 0.01), organic acid (% 0.15), probiotic (% 0.05) + oligosaccharides (% 0.1), probiotic (% 0.05) + organic acid (% 0.15), oligosaccharides (% 0.1) + organic acid (% 0.15), avilamycin (% 0.1), probiotic (% 0.05) + oligosaccharides (% 0.1) + organic acid (% 0.15), respectively. Body weight and feed intake parametres were controlled weekly and mortality rate was followed up daily. Broilers had been fed till 44 days of age. At the end of the study, there was no significant mortality rate differences among the groups, body weight and feed conversion ratio was higher in probiotic + oligosaccharides + organic acid group. On the other hand, using probiotic and oligosaccharides alone has no important effect on feed intake and feed conversion, although they were more effective than control group till day 21, however they had no effect after day 28. When organic acids were used alone they were less efective then avilamycin; however, using of organic acid was more efective than control group on body weight, feed conversion and feed intake parametres. Probiotic + oligosaccharides, probiotic + organic acid and oligosaccharides + organic acid mixtures provided better results than control group, however they were less effective than the antibiotic and triple mixture. It can be concluded that, these products have positive effects to increase the effect of the each others, growing performance and feed conversion. This result shows using of probiotics, oligosaccharides and organic acid mixture can be a good alternative in the countries antibiotic-bannedItem Farelerde korunga bitkisinin (onobrychis viciifolia) bağırsaklara etkisi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) İnce, Sinan; Filazi, AyhanBu araştırmada, Türkiye'de yaygın bir şekilde yetiştirilen korunga bitkisinin fitokimyasal özellikleri, ekstraktının farelerde ağızdan akut ÖD50 değeri ile fare jejunum ve ileumu üzerindeki etkilerinin in vitro testlerle ortaya konması amaçlanmıştır.Çalışmada; Wistar albino soyu en az iki aylık farelerden alınan ince bağırsak düz kası (jejunum-ileum) kullanıldı. Yaklaşık 1 cm uzunluğundaki ince bağırsak segmentine, 15 ml tyrode çözeltisi içeren izole organ banyosunda 1 g gerim uygulanarak çalışıldı. Jejunum ve ileum dokusunda, Ak EC50, betanekol EC50, atropin (10-8-10-7 M) ve korunga ekstraktı 0,1-6,4 mg/ml derişimlerde uygulanarak tek başlarına ve bir arada doku üzerindeki etkileri incelendi. Ayrıca histamin ve nikotinin jejunum ve ileum üzerindeki etkileri ile bitkinin fitokimyasal incelemesi ve ekstraktın farelerdeki ağızdan akut zehirliliği incelendi.Araştırmada elde edilen veriler; ekstraktın (6,4 mg/ml) fare jejunum ve ileum düz kası üzerinde gevşetici etki yaptığı, Ak EC50 ve betanekol EC50'nin ekstrakt (3,2 ve 6,4 mg/ml) varlığında kastırıcı etkilerinin azaldığı, atropin varlığında ekstraktın (6,4 mg/ml) gevşetici etkisinin azaldığı ve böylece bitkinin antimuskarinik ajan olarak rol oynadığı tespit edildi. Farelerde ağızdan akut ÖD50 değerinin erkeklerde 19000 ve dişilerde 20000 mg/ kg. canlı ağırlık olduğu, bitkinin veya ekstraktının fitokimyasal incelemesinde tanen, aminoasit, protein, sukroz, fenol ve flavonoidlerin olduğu, alkaloid, basit şeker, saponin ve kolin varlığının olmadığı gözlendi.Bitkinin farelerdeki ağızdan akut zehirliliğinin düşük olduğu, bağırsaklar üzerindeki etkilerini reseptörler düzeyinde oluşturduğu, bu etkinin görülmesinde içeriğinde bulunan etkin maddelerin özellikle de flavonoidlerin rol oynadığı sonucuna varılmıştır.AbstractThis in vitro study was aimed to determine the phytochemical properties, acute LD50 of oral administration of the extract and the effects on mice jejunum and ileum of sainfoin which is largely distributed in Turkey.The effects of the extract of sainfoin were studied on the intestine smooth muscle (jejunum-ileum) of Wistar albino mice of at least 2 months age. The segments of the small intestine measuring about 1 cm was cut out and mounted in a 15 ml tissue bath containing Tyrode?s solution with 1 g tension. The effects of aceytlcholine EC50, betanechol EC50, atropine (10-8-10-7 M) and 0,1-6,4 mg/ml concentration of the sainfoin extract were studied by the administration alone and in combinations to jejunum and ileum. Furthermore, the effects of histamine and nicotine on jejunum and ileum; phytochemical properties and acute toxicity of the extracts of the sainfoin were studied.The present study revealed that the extract (6,4 mg/ml) has inhibitory effects on the smooth muscles of mice jejunum and ileum; the contractions of aceytlcholine EC50 and betanechol EC50 was decreased by the presence of the extract at 3,2 and 6,4 mg/ml concentrations and the inhibitory effects of the extract at 6,4 mg/ml concentration was decreased by the presence of atropine. These results revealed that this plant acts as an antimuscarinic agent. Acute oral LD50 of sainfoin was found as 19000 mg/kg for males and 20000 mg/kg for females. Phytochemical analysis of the extract revealed the presence of tannins, amino acids, proteins, sucrose, phenolic contents; however the presence of alkaloids, simple sugars, saponins and choline were not observed.The acute toxicity of the plant orally administered to mice was low and its effects on the receptors of intestine were probably mediated due to its active components, especially flavonoids.Item Farklı işlem görmüş sütlerde bazı metal düzeylerinin belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Totan, Fatma Esra; Filazi, Ayhan; Veteriner HekimliğiFarklı İşlem Görmüş Sütlerde Bazı Metal Düzeylerinin Belirlenmesi Bu çalışmada tam yağlı, yarım yağlı, yağsız, organik, aromalı (çilekli, muzlu, kakaolu), pastörize ve çiğ sütlerde, çinko (Zn), selenyum (Se), bakır (Cu), demir (Fe), krom (Cr), nikel (Ni), kurşun (Pb), kadmiyum (Cd), arsenik (As) ve alüminyumun (Al) ölçülmesi amaçlandı. Örnekler, Ankara'daki marketlerde farklı tipte işlem görmüş ve ambalajlı olarak satılan steril ve pastörize sütler ile sütçülük işletmelerine gelen ve soğutmalı çiğ süt tanklarında bulunan sütlerden toplandı. Bunun için her grupta 10 adet olmak üzere toplam 90 örnek toplandı. Mikrodalga fırında yakma işleminin ardından analizler ICP-MS ile gerçekleştirildi. Analiz edilen örneklerin hiçbirinde Pb ve Cd'a rastlanmadı, ama tüm numunelerde Zn'ya rastlandı. Hedef elementler yönünden tüm süt çeşitleri değerlendirildiğinde en yüksek rastlanma sıklığına sahip metalin Zn olduğu ve bunu azalan sırayla Cr=As>Al>Se>Fe>Ni>Cu> Pb=Cd takip etti. Zn ayrıca, yağsız sütlerdeki ortalama Fe konsantrasyonu haricinde konsantrasyon açısından da en yüksek metal oldu. Esansiyel elementler arasında en düşük konsantrasyon Cu'da ölçülmüştür. Bu da sütün Cu açısından zayıf bir kaynak olduğunu gösterdi. İstenmeyen elementlerden Al ve As ise numunelerin sırasıyla %85 ve %94.45'inde bulundu. Bununla beraber mevcut konsantrasyonlar olumsuz bir etkiye neden olabilecek düzeyin altındaydı. Sonuç olarak sütlerdeki metal konsantrasyonları sütün tipine göre istatistiksel yönden önemli farklılıklar gösterdi. Böylece sütlerin hazırlanması sırasında düşük kalitede materyallerin kullanılmaması ve hayvanların tükettiği yem ve suların özellikle istenmeyen metallerle kirlenmiş olma olasılığına karşı sürekli kontrol edilmesi, hayvanların sanayi ve trafiğin olduğu yerlerin yakınlarında otlatılmaması, halk sağlığının korunması açısından sütteki metal konsantrasyonunun sürekli kontrol edilmesi önerilir. Anahtar Sözcükler: Aromalı süt, ICP-MS, Metal, SütItem Farklı ısı uygulamalarının sütteki bazı makrosiklik lakton yapılı antiparaziter ilaç kalıntılarına etkisi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Avcı, Burcu; Filazi, Ayhan; Sağlık BilimleriBu çalışmada, inek sütlerinde bulunabilecek makrosiklik lakton yapılı antiparaziterler olan ivermektin, moksidektin, eprinomektin, doramektin ve abamektin kalıntıları üzerine ısı uygulamalarının etkilerini ve sütün sıvı kısmı ile kreması arasındaki dağılımlarını belirlemek amaçlanmıştır. Çiğ sütlere, ayrı ayrı olmak üzere ivermektin ve abamektin'den 10, 20 ve 30 µg/kg, doramektin'den 15, 30 ve 45 µg/kg, eprinomektin'den 20, 40 ve 60 µg/kg, moksidektin'den 40, 60 ve 80 µg/kg katılmış ve pastörizasyon (74°C'de 40 sn ve 80°C'de 1 dk) ile kaynatma (100°C'de 10 dk) işlemlerine tabi tutulmuşlardır. Ayrıca hedef analitlerden aynı konsantrasyonlarda katılan sütler kaynatıldıktan sonra sütün krema kısmı ayrılmıştır. Tüm işlemler her konsantrasyonda ve her hedef analit için 3 defa tekrar edilmiştir. Analizler, validasyonu yapılan sıvı kromatografi-sıralı kütle spektrometri ile gerçekleştirilmiştir. Sütlerde bulunan abamektin, eprinomektin ve moksidektin kalıntılarının ısı işlemlerinden etkilendiği ve böylece konsantrasyonlarında istatistiksel yönden önemli oranda düşme olduğu belirlendi. Bununla beraber sütte önemli bir oranda varlıklarını sürdürmeye devam ettirmişlerdir. Sütün kaynatma işleminin moksidektin konsantrasyonlarında pastörizasyon işleminden daha fazla azalmaya neden olduğu, yüksek pastörizasyon ve kaynatma işleminin ise eprinomektin kalıntılarında düşük pastörizasyon işleminden daha çok azalmaya neden olduğu görüldü. Abamektinde ise kaynatma ile pastörizasyon işlemi arasında önemli bir fark tespit edilemedi. Bununla beraber doramektin ve ivermektinin pastörizasyon ve kaynatma işlemlerinden etkilenmediği görüldü. Kalıntıların yağ içeriği %11 olarak belirlenen krema ile sütün sıvı kısmındaki dağılımında, 30 µg/kg oranında katılan doramektinin kremaya daha yüksek oranda geçmesi haricinde önemli bir fark olmadığı görüldü. Böylece makrosiklik lakton yapılı antiparaziterlerin süte uygulanan geleneksel ısıtma işlemlerine karşı bozulmaya karşı dirençli olduğu belirlendi.Item Florfenikolün yumurtaya geçiş kinetiğinin belirlenmesi ve yumurtadaki kalıntıya yönelik etkilerin araştırılması(Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, 2011) Filazi, Ayhan; Veteriner Fakültesi; Yurdakök,Begüm; Aydın,Farah GönülBu projenin amacı florfenikol ve florfenikol aminin tavuk yumurtasından analizi için yöntem geliştirmek, tavuklara değişik yollardan uygulanan florfenikolün yumurtalara geçiş düzeyini belirlemek ve değişik ortam ısılarında (oda ısısı ve buzdolabı) 28. güne kadar muhafaza edilen yumurtalar ile yumurtalara uygulanan farklı pişirme yöntemlerinin (kızartma ve haşlama) kalıntılara yönelik etkilerini belirlemektir. Florfenikol ve florfenikol amin yumurta sarısı, akı ve homojenize yumurtadan internal standart kloramfenikol varlığında fosfat buffer çözeltisiyle (pH=7) ekstrakte edildi, saflaştırıldı ve Foto Diode Array (PDA) dedektör ile C18 kolon kullanılarak HPLC tekniğiyle analiz edildi. Daha sonra bu yöntem valide edildi. Buna göre florfenikol, florfenikol amin ve internal standart olan kloramfenikolün alıkonulma zamanları yüklü (spike) örneklerde sırasıyla 20.98; 13.37 ve 23.28 dakika, en düşük tespit limiti (LOD) ve en düşük belirleme limiti (LOQ) ppb olarak florfenikol için sırasıyla 1.94 ve 6.45, florfenikol amin için 0.48 ve 1.58 olarak bulundu. Ortalama geri kazanım değerleri florfenikol ve florfenikol amin için yumurta sarısı, yumurta beyazı ve homojenize yumurtada sırasıyla 86.57; 86.46; 88.52 ve 87.38; 89.95; 90.91 olarak tespit edildi. Gün içi ve günler arası tekrarlanabilirlik yönünden göreceli standart sapma (RSD) değerleri de (<%11) kullanılan yöntemin yumurtadan florfenikol ve florfenikol aminin analizine uygun olacağı sonucuna varıldı. Çalışmada 50 adet yumurtacı tavuk 5 gruba ayrıldı ve 20 mg/kg dozunda florfenikol ağızdan (Grup 1), kas içi (Grup 2) ve deri altı (Grup 3) yoldan bir defada uygulandı. Diğer gruplara günlük olarak yine 20 mg/kg dozunda florfenikol 3 (Grup 4) ve 5 gün (Grup 5) süreyle ağızdan uygulandı. Florfenikolün yumurtlayan tavuklara ağızdan ve parenteral yollarla uygulandığında ilk günden itibaren elde edilen yumurtalara florfenikol ve florfenikol amin olarak geçtiği, ayrıca hangi yoldan uygulanırsa uygulansın uygulanan toplam dozun yaklaşık %0.1 oranında florfenikol ve %.0.08 oranında florfenikol amin olarak yumurtayla atıldığı ve atılmanın yaklaşık %57’sinin yumurta sarısında gerçekleştiği belirlendi. İlacın yumurtadan tamamen arınma süresi 1, 2 ve 3. gruplarda 7 gün, 4. grupta 8 günve 5. grupta 9 gün olarak hesaplandı. Değişik ortam ısılarında yumurtaları muhafaza etmenin yumurtalarda bulunan kalıntılara yönelik etkileri araştırıldığında, gerek oda ısısında (15-20˚C) ve gerekse buzdolabı (+4 ˚C) ısılarında bekletilen yumurtalarda bulunan florfenikol ve florfenikol amin kalıntılarında anlamlı düzeylerde düşme görülmesine rağmen 28. güne kadar hala kalıntı bulunduğu görüldü. Aynı şekilde yumurtaya uygulanan kızartma ve haşlama (1 ve 5 dk kaynatma) işlemleriyle yumurtada bulunan florfenikol ve florfenikol amin kalıntılarının miktarında anlamlı düzeylerde azalma görülmesine rağmen bu işlemlerin de kalıntıları tamamen dekompoze edemediği belirlendi. Böylece florfenikol ve florfenikol aminin ısıya oldukça duyarlı görüldü. Sonuç olarak florfenikolün yumurtlayan tavuklarda kullanılmaması veya kullanılmak zorunda kalındığında yumurtadan ilaçların tamamen arınma süresine uyulması (ağızdan, kas içi veya deri altı yolla tek doz kullanıldığında en az 7 gün, 3 gün ağızdan kullanıldığında 8 gün ve 5 gün ağızdan kullanıldığında en az 9 gün) ve bu sürede florfenikol kalıntısı içeren yumurtanın insan tüketimine sunulmaması önerilebilir.Item İnek sütlerinde bazı penisilin kalıntılarının HPLC yöntemiyle belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Şen, Filiz; Filazi, AyhanHayvanlarda infeksiyon hastalıklarının sağaltımında kullanılan dikloksasilin ve kloksasilinin sütteki kalıntılarının Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografi ile belirlenmesi için yöntem uyarlanması ve bu yöntemin piyasadan toplanacak süt örneklerine uygulanarak kalıntı varlığının ortaya konulması amaçlandı. Bunun için çiğ sütün pH?sı 4.5-5?e ayarlandıktan sonra ekstraksiyon işlemi aseton/kloroform ile yapıldı ve 0.45 µm?lik naylon filtreden süzüldü. Sonra DAD detektörlü ve C18 kolonlu HPLC?ye uygulandı. Kloksasilinin ve dikloksasilin alıkonulma zamanı sırasıyla 22,5-23,48 ve 48-48,2 dk, LOD ve LOQ değerleri sırasıyla 7,67-23,25, 0,75-2,28 olarak bulunmuştur. Laboratuara uyarlanan yöntemin gerçek numunelere uygulanması için Ankara ve yöresinde bulunan üreticilere ait çiğ süt tanklarından her üç ayda bir (4 mevsimi temsil edecek şekilde) 25 örnek olmak üzere alınan toplam 100 çiğ süt örneğinde ise kloksasilin ve dikloksasilin kalıntısına rastlanmamıştır. Uyarlanan yöntemin basit, hızlı, duyarlı ve tekrarlanabilir olması ve diğer yöntemlere göre kimyasal madde kullanımının azlığı ve analiz süresinin kısalığı nedenleriyle avantajlı olduğu sonucuna varılmıştır.abstractAdapting a method for determining residue of dicloxacillin ve cloxacillin used for treatment of infectious diseases of animals, in milk, by High Performance Liquid Chromotography and revealing existence of residue in milk which will be collected from the market by applying that method was aimed. For this purpose, after adjusting raw milk samples pH 4.5-5, extraction process was performed with acetone/chloroform and filtrated from 0.45 µm nylon filtrate. After this, it was applied to DAD detector and C18 column HPLC. Length of stay of dicloxacillin ve cloxacillin was determined as , respectively, 22,5-23,48 ve 48-48,2 min, LOD and LOQ were found to be, respectively, 7,67-23,25, 0,75-2,28. In order to apply the adapted method in the laboratory for real raw milk samples, every 3 months (representing 4 seasons), each 25 milk samples comprising a total of 100 raw milk samples were collected from the raw milk tanks belonging to the producers in Ankara and its vicinity. Both cloxacillin and dicloxacillin residue were not determined in 100 raw milk samples. It is considered that the adapted method was simple, rapid, sensitive and repeatable, and when it is was compared with the other methods, it was advantegous, due to less usage of chemicals and short anlayze time.Item Kanatlılarda bazı iki değerli iz minerallerin, florokinolon grubu antibakteriyel ilaçların ağızdan biyoyararlanımı üzerine etkileri(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1995) Filazi, Ayhan; Kaya, SezaiBu çalışmanın amacı danofloksasin ve enrofloksasin gibi florokinolonlaria mangan, bakır, kalsiyum ve çinko gibi iz mineraller arasındaki etkileşimi ortaya koymaktır. Bu amaçla 180 tavuk seçilmiş ve bunlar 12 gruba aynlmıştır; her grubun ağırlığı 16.85 ile 19.8 kg ve yaşları 12 ile 14 hafta arasında değişmiştir. Tavuklara verilmek için % 13.46 oranında ham protein ve 2743 kcal/kg metabolik enerji içeren katkısız yem ile mineral ve antibakteriyel ilaç içermeyen yem hazırlanmış ve 6 torbaya bölünmüştür. Torbalardan biri kontrol yemi olarak aynlmış ve diğer torbalara, sırasıyle, 250 mg/kg mangan, 35 mg/kg bakır, 6 000 mg/kg kalsiyum, 250 mg/kg çinko ve mineral kanşımı (250 mg/kg mangan+35 mg/kg bakır+6 000 mg/kg kalsiyum+250 mg/kg çinko) katılmıştır. I ve VII, II ve VIII, III ve IX, IV ve X, V ve XI, VI ve XII olarak aynian gruplara, sırasıyle, kontrol yemi, manganlı yem, bakirli yem, kalsiyumlu yem, çinkolu yem ve mineral karışımlı yem verilerek bir hafta süreyle beslenmiş ve böylece tavuklann hem ortama ve hem de yeme alışmalan sağlanmıştır. Sonra I., II., III., IV., V. ve VI. Gruba 5 mg/kg dozda hesaplanarak danofloksasin, VII., VIII., IX., X., XI. ve XII. Gruba 10 mg/kg dozda enrofloksasin suya katılarak 3 gün boyunca verilmiştir. Tavuklar ilaç verilmeden bir gece önce susuz bırakılmış ve ilaçlar tavukların 2.5-3.0'saatte tüketebilecekleri suya (yaklaşık 1 L) katılmışlardır. İlaç verilmesini takiben 0.5, 1.5, 3, 6, 12, 24, 27, 30, 36, 48, 51, 54, 60, 72 ve 96. saatlerde tavuklann kanat altı venasından (Vena cutenea ulnaris) kan alınmış, serum kısmı aynlmış ve bunlardaki ilaç yoğunlukları agar jell diffuzyon yöntemiyle analiz edilmişlerdir. Buna göre, danofloksasin verilen gruplarda serumdaki pik antibakteriyel ilaç yoğunluğu (Cmax), ug/ml olarak, şöyle olmuştur: I. Grup 0.77±0.13; II. Grup 0.68±0.1; III. Grup 0.71±0.11; IV. Grup 0.68±0.09; V. Grup 0.77±0.11 ve VI. Grup 0.64±0.13. Eğrinin altındaki alanlar (EAAn-72). ug saat/ml olarak, sırasıyle, 31.08±6.18; 30.91±3.59; 30.32±1.83; 27.58±4.33; 32.36±5.09 ve 27.19±2.35. Bağıl biyoyararlanım değerleri (Fre|) ise II. Grupda 0.99±0.12; 111. Grupda 0.97±0.06; IV. Grupda 0.89±0.14; V. Grupda 1.04±0.16 ve VI. Grupda 0.87±0.08 şeklinde hesaplanmıştır. Enrofloksasin verilen gruplarda ise Cmax, ug/ml olarak VII. Grup 1.82±0.41; VIII. Grup 1.66±0.25; IX. Grup 1.89±0.46; X. Grup 1.65±0.44; XI. Grup 1.83±0.4 ve XII. Grup 1.61±0.29, EAA0-96 M9 saat/ml olarak, sırasıyle, 64.75±4.33; 65.13±5.16; 67.28±7.61; 61.4±3.42; 66.35±2.71 ve 60.04±6.52, Fre| değerleri ise VIII. Grupda 1.0±0.08; IX. Grupda 1.04±0.12; X. Grupda 0.95±0.05; XI. Grupda 1.02±0.04 ve XII. Grupda 0.92±0.1 şeklinde bulunmuştur. Çalışma sonuçlarının değerlendirilmesiyle tavuklara çeşitli amaçlar için sürekli halde verilen mangan, bakır, kalsiyum ve çinko gibi minerallerin, kullanılan 32 danofloksasin veya enrofloksasin'in sindirim kanalında emilimini düşük oranlarda engellediği, ancak bu etkileşimin ilaçların antibakteriyel etkilerinin ortaya çıkmasını ve devamını önlemediği ortaya konulmuştur. AbstractThe effect of some bivalan minerals on oral bioavailability of some fluoroquinolon antibiotics in poultry. The aim of this study was to find out the interactions between the fluoroquinolones such as danofloxacin and enrofloxacin and trace minerals such as manganese, copper, calcium and zinc in poultry. For this reason, 180 chickens were selected by randomly and divided into twelve groups that each group weight was between 16.85 to 19.8 kg, chickens were 12-14 weeks old. The feed including % 13.45 unripe protein and 2743 kcal/kg metabolic energy and without mineral and antibacterial drugs was prepared for the given to chickens and divided into 6 bags that the first one was seperated as a control feed and the other bags 250 mg/kg manganese, 35 mg/kg copper, 6000 mg/kg calcium, 250 mg/kg zinc and mixed mineral (250 mg/kg manganese+35 mg/kg copper+6000 mg/kg calcium+250 mg/kg zinc) were added, respectively. The seperated groups as I and VII, II and VIII, III and IX, IV and X, V and XI, VI and XII were fed by control feed, feed with manganese, feed with copper, feed with calcium, feed with zinc and feed with mixed mineral, respectively, during a week so that the chickens were accustomed environment and feeding conditions. Then, 5 mg/kg b.w. danofloxacin was administered to 1st, llnd, lllth, IVth, Vth, Vlth and 10 mg/kg b.w. enrofloxacin was administered to Vllth, Vlllth, IXth, Xth, Xlth and Xllth groups in the drinking water for 3 days. The chickens were thirsty for a night before the administration of the drugs and these drugs were administered in the volume of the drinking water which the chickens could be assumed in 2.5 to 3.0 h (nearly 1 L). Following the administration of tiie drugs, blood samples were collected at 0.5, 1.5, 3, 6, 12, 24, 27, 30, 36, 48, 51, 54, 60, 72 and 96. h from Vena cutenea ulnaris of chickens and then, serum was seperated and analysed by agar gell diffusion. According to this, in the groups to which were administered danofloxacin, serum peak concentrations (Cmsû$ were 0.77±0.13 in I.; 0.68±0.1 in II.; 0.71±0.11 in III.; 0.68±0.09 in IV.; 0.77±0.11 in V.; 0.64±0.13 in VI. group as ug/ml and serum area under curves (AUCn-72) were 31.08±6.18; 30.91±3.59; 30.32±1.83; 27.58±4.33; 32.36±5.09; 27.19±2.35 as ug h/ml, respectively. The relative bioavailabilities (Fre|) were determined as 0.99±0.12 in II.; 0.97±0.06 in III.; 0.89±0.14 in IV.; 1.04±0.16 in V. and 0.87±0.08 in VI. group. The groups which were administered enrofloxacin, Cmax as ug/ml were 1.82±0.41 in VII.; 1.66±0.25 in VIII.; 1.89±0.46 in IX.; 1.65±0.44 in X.; 1.83±0.4 in XI.; 1.6H0.29 in XII. group and AUCrj.96 as ug h/ml 64.75±4.33; 65.13±5.16; 67.28±7.61; 61.4±3.42; 66.35±2.71ve 60.04±6.52, respectively. Fre| were determined as 34 1.0±0.08 in VIII.; 1.04±0.12 in IX.; 0.95±0.05 in X.; 1.02±0.04 in XI. and 0.92±0.1 in XII. group. It was concluded from the results that the minerals such as manganese, copper, calcium and zinc given to poultries form regularly a chelate in the gastrointestinal tract with danofloxacin or enrofloxacin used simultaneously in a state of disease and so that the absorption of danofloxacin or enrofloxacin is prevented at the low rate but it is realized that this interaction can not stop the development of antibacterial effects of these drugs.Item Kanatlılarda bazı iki değerli iz minerallerin, florokinolon grubu antibakteriyel ilaçların ağızdan biyoyararlanımı üzerine etkileri(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1995) Filazi, Ayhan; Kaya, SezaiBu çalışmanın amacı danofloksasin ve enrofloksasin gibi florokinolonlaria mangan, bakır, kalsiyum ve çinko gibi iz mineraller arasındaki etkileşimi ortaya koymaktır. Bu amaçla 180 tavuk seçilmiş ve bunlar 12 gruba aynlmıştır; her grubun ağırlığı 16.85 ile 19.8 kg ve yaşları 12 ile 14 hafta arasında değişmiştir. Tavuklara verilmek için % 13.46 oranında ham protein ve 2743 kcal/kg metabolik enerji içeren katkısız yem ile mineral ve antibakteriyel ilaç içermeyen yem hazırlanmış ve 6 torbaya bölünmüştür. Torbalardan biri kontrol yemi olarak aynlmış ve diğer torbalara, sırasıyle, 250 mg/kg mangan, 35 mg/kg bakır, 6 000 mg/kg kalsiyum, 250 mg/kg çinko ve mineral kanşımı (250 mg/kg mangan+35 mg/kg bakır+6 000 mg/kg kalsiyum+250 mg/kg çinko) katılmıştır. I ve VII, II ve VIII, III ve IX, IV ve X, V ve XI, VI ve XII olarak aynian gruplara, sırasıyle, kontrol yemi, manganlı yem, bakirli yem, kalsiyumlu yem, çinkolu yem ve mineral karışımlı yem verilerek bir hafta süreyle beslenmiş ve böylece tavuklann hem ortama ve hem de yeme alışmalan sağlanmıştır. Sonra I., II., III., IV., V. ve VI. Gruba 5 mg/kg dozda hesaplanarak danofloksasin, VII., VIII., IX., X., XI. ve XII. Gruba 10 mg/kg dozda enrofloksasin suya katılarak 3 gün boyunca verilmiştir. Tavuklar ilaç verilmeden bir gece önce susuz bırakılmış ve ilaçlar tavukların 2.5-3.0'saatte tüketebilecekleri suya (yaklaşık 1 L) katılmışlardır. İlaç verilmesini takiben 0.5, 1.5, 3, 6, 12, 24, 27, 30, 36, 48, 51, 54, 60, 72 ve 96. saatlerde tavuklann kanat altı venasından (Vena cutenea ulnaris) kan alınmış, serum kısmı aynlmış ve bunlardaki ilaç yoğunlukları agar jell diffuzyon yöntemiyle analiz edilmişlerdir. Buna göre, danofloksasin verilen gruplarda serumdaki pik antibakteriyel ilaç yoğunluğu (Cmax), ug/ml olarak, şöyle olmuştur: I. Grup 0.77±0.13; II. Grup 0.68±0.1; III. Grup 0.71±0.11; IV. Grup 0.68±0.09; V. Grup 0.77±0.11 ve VI. Grup 0.64±0.13. Eğrinin altındaki alanlar (EAAn-72). ug saat/ml olarak, sırasıyle, 31.08±6.18; 30.91±3.59; 30.32±1.83; 27.58±4.33; 32.36±5.09 ve 27.19±2.35. Bağıl biyoyararlanım değerleri (Fre|) ise II. Grupda 0.99±0.12; 111. Grupda 0.97±0.06; IV. Grupda 0.89±0.14; V. Grupda 1.04±0.16 ve VI. Grupda 0.87±0.08 şeklinde hesaplanmıştır. Enrofloksasin verilen gruplarda ise Cmax, ug/ml olarak VII. Grup 1.82±0.41; VIII. Grup 1.66±0.25; IX. Grup 1.89±0.46; X. Grup 1.65±0.44; XI. Grup 1.83±0.4 ve XII. Grup 1.61±0.29, EAA0-96 M9 saat/ml olarak, sırasıyle, 64.75±4.33; 65.13±5.16; 67.28±7.61; 61.4±3.42; 66.35±2.71 ve 60.04±6.52, Fre| değerleri ise VIII. Grupda 1.0±0.08; IX. Grupda 1.04±0.12; X. Grupda 0.95±0.05; XI. Grupda 1.02±0.04 ve XII. Grupda 0.92±0.1 şeklinde bulunmuştur. Çalışma sonuçlarının değerlendirilmesiyle tavuklara çeşitli amaçlar için sürekli halde verilen mangan, bakır, kalsiyum ve çinko gibi minerallerin, kullanılan32 danofloksasin veya enrofloksasin'in sindirim kanalında emilimini düşük oranlarda engellediği, ancak bu etkileşimin ilaçların antibakteriyel etkilerinin ortaya çıkmasını ve devamını önlemediği ortaya konulmuştur. abstractThe effect of some bivalan minerals on oral bioavailability of some fluoroquinolon antibiotics in poultry. The aim of this study was to find out the interactions between the fluoroquinolones such as danofloxacin and enrofloxacin and trace minerals such as manganese, copper, calcium and zinc in poultry. For this reason, 180 chickens were selected by randomly and divided into twelve groups that each group weight was between 16.85 to 19.8 kg, chickens were 12-14 weeks old. The feed including % 13.45 unripe protein and 2743 kcal/kg metabolic energy and without mineral and antibacterial drugs was prepared for the given to chickens and divided into 6 bags that the first one was seperated as a control feed and the other bags 250 mg/kg manganese, 35 mg/kg copper, 6000 mg/kg calcium, 250 mg/kg zinc and mixed mineral (250 mg/kg manganese+35 mg/kg copper+6000 mg/kg calcium+250 mg/kg zinc) were added, respectively. The seperated groups as I and VII, II and VIII, III and IX, IV and X, V and XI, VI and XII were fed by control feed, feed with manganese, feed with copper, feed with calcium, feed with zinc and feed with mixed mineral, respectively, during a week so that the chickens were accustomed environment and feeding conditions. Then, 5 mg/kg b.w. danofloxacin was administered to 1st, llnd, lllth, IVth, Vth, Vlth and 10 mg/kg b.w. enrofloxacin was administered to Vllth, Vlllth, IXth, Xth, Xlth and Xllth groups in the drinking water for 3 days. The chickens were thirsty for a night before the administration of the drugs and these drugs were administered in the volume of the drinking water which the chickens could be assumed in 2.5 to 3.0 h (nearly 1 L). Following the administration of tiie drugs, blood samples were collected at 0.5, 1.5, 3, 6, 12, 24, 27, 30, 36, 48, 51, 54, 60, 72 and 96. h from Vena cutenea ulnaris of chickens and then, serum was seperated and analysed by agar gell diffusion. According to this, in the groups to which were administered danofloxacin, serum peak concentrations (Cmsû$ were 0.77±0.13 in I.; 0.68±0.1 in II.; 0.71±0.11 in III.; 0.68±0.09 in IV.; 0.77±0.11 in V.; 0.64±0.13 in VI. group as ug/ml and serum area under curves (AUCn-72) were 31.08±6.18; 30.91±3.59; 30.32±1.83; 27.58±4.33; 32.36±5.09; 27.19±2.35 as ug h/ml, respectively. The relative bioavailabilities (Fre|) were determined as 0.99±0.12 in II.; 0.97±0.06 in III.; 0.89±0.14 in IV.; 1.04±0.16 in V. and 0.87±0.08 in VI. group. The groups which were administered enrofloxacin, Cmax as ug/ml were 1.82±0.41 in VII.; 1.66±0.25 in VIII.; 1.89±0.46 in IX.; 1.65±0.44 in X.; 1.83±0.4 in XI.; 1.6H0.29 in XII. group and AUCrj.96 as ug h/ml 64.75±4.33; 65.13±5.16; 67.28±7.61; 61.4±3.42; 66.35±2.71ve 60.04±6.52, respectively. Fre| were determined as34 1.0±0.08 in VIII.; 1.04±0.12 in IX.; 0.95±0.05 in X.; 1.02±0.04 in XI. and 0.92±0.1 in XII. group. It was concluded from the results that the minerals such as manganese, copper, calcium and zinc given to poultries form regularly a chelate in the gastrointestinal tract with danofloxacin or enrofloxacin used simultaneously in a state of disease and so that the absorption of danofloxacin or enrofloxacin is prevented at the low rate but it is realized that this interaction can not stop the development of antibacterial effects of these drugs.Item Korunga bitkisinin (Onobrychis viciifolia) fitokimyasal içeriği ve farelerde akut oral ÖD50’sinin belirlenmesi(2009) İnce, Sinan; Filazi, AyhanBu araştırmada, Türkiye’de yaygın bir şekilde yetiştirilen korunga bitkisinin (Onobrychis viciifolia) fitokimyasal içeriği ile ekstraktının farelerde ağızdan akut ÖD50 miktarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Korunga bitkisinin kimyasal incelemesinde; alkaloidlerin, saponinlerin, tanenlerin, peptid/proteinlerin, şekerlerin, aminoasitlerin, fenoller ve fenolik asitlerin, kolin ve flavonoidlerin varlığı araştırıldı. Akut ÖD50 miktarının belirlenmesi için 25–35 g ağırlığında, yaklaşık 2 aylık Wistar Albino soyu, 60 dişi ve 60 erkek toplam 120 adet fare kullanıldı. Farelerde ağızdan akut ÖD50 değerinin erkeklerde ≥19000 ve dişilerde ≥20000 mg/kg olduğu ve bitkinin veya ekstraktının fitokimyasal incelemesinde tanen, aminoasit, protein, sukroz, fenol ve flavonoidlerin olduğu, alkaloid, basit şeker, saponin ve kolin varlığının olmadığı gözlendi. Bitkinin farelerdeki ağızdan akut zehirliliğinin düşük olduğu ve hayvanlar tarafından güvenle tüketilebileceği sonucuna varılmıştır. This in vitro study was aimed to determine the phytochemical properties and acute LD50 of oral administration of the extract of sainfoin (Onobrychis viciifolia) which is largely distributed in Turkey. The phytochemical properties of the sainfoin extract were determined presence of alkaloids, saponins, tannins, peptide/proteins, sugars, amino acids, phenols and phenolic acid, choline and flavonoids. Sixty female and 60 male of total 120 numbers of wistar albino mice, 25-35g weight, approximately two months age were used to determine acute LD50 level of the sainfoin extract. Acute oral LD50 of sainfoin was found ≥19000 mg/kg for males and ≥20000 mg/kg for females and phytochemical analysis of the extract or plant showed the presence of tannins, amino acids, proteins, sucrose, phenolic contents; but the presence of alkaloids, simple sugars, saponins and choline were not observed. We concluded that the acute toxicity of the plant orally administered to mice was low, which suggested that animal can consume safely it.Item Mogan gölü su, sediment ve balık örneklerindeaylık periyotlarla bazı metal düzeylerinin araştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Küçükosmanoğlu, Aslı Gül; Filazi, Ayhan; OtherMogan Gölü Su, Sediment ve Balık örneklerinde Aylık Periyotlarla Bazı Metal Düzeylerinin Araştırılması Tatlı su sistemlerindeki metal kalıntılarının mevsim koşullarına göre belirlenmesi, çevre sağlığının değerlendirilmesinde önemli kanıtlar sağlar. Bu çalışmada Mogan Gölü'ndeki su, sediment ve 3 farklı balık türünün dokularında alüminyum (Al), arsenik (As), bakır (Cu), civa (Hg), çinko (Zn), demir (Fe), kadmiyum (Cd), krom (Cr), kurşun (Pb), nikel (Ni) ve selenyum (Se) konsantrasyonlarının aylık değişiminin belirlenmesi amaçlanmıştır. Mogan gölünden, gölü besleyen dereler ve yerleşim yerleri göz önüne alınarak 5 farklı istasyon seçildi. Bu istasyonlardan bir yıl boyunca her ay su ve sediment örnekleri alındı. Susıcaklığı, elektrik iletkenliği ve çözünmüş oksijen içeriği ölçüldü. Her ay avlanan balıklardan (Cyprinus carpio, Esox lucius, Tinca tinca) kas, karaciğer, böbrek, solungaç ve beyin dokuları alındı. 60 sediment, 60 su, 36 solungaç, 36 kas, 36 karaciğer, 36 böbrek ve 36 beyin dokusunda 11 element analizi ICP-OES ile analiz edildi. Su, sediment ve balık dokularında en yoğun rastlanan metaller azalan sırayla suda Fe> Cu> Cr> Zn> Pb> Ni> As> Se> Hg, sedimentte Fe> Zn> Cu> Ni> Se> Pb> Cr> As> Al> Cd> Hg ve balık dokularında Se> Fe> Zn> Cr> Al> Pb> Cu> Ni> As> Hg> Cd olmuştur. Balık türleri arasında fark görülmedi. Göl suyundaki tüm metallerin en yüksek konsantrasyonda görüldüğü en kirli istasyon, özellikle havaların sıcak olduğu Ağustos ayında, lokanta ve çay bahçelerinin atıklarının döküldüğü bölge oldu. Sedimentlerde havanın en sıcak olduğu aylarda yerleşim yerinin yakınındaki bölgede en çok Al ve Cr, lokanta ve çay bahçelerinin atıklarının döküldüğü bölgede en çok As ve Zn, gölü besleyen Çölova deresinin döküldüğü yerde en çok Cu, Fe, Cd, Pb ve Se, Sukesen deresinin döküldüğü bölgede ise en çok Ni tespit edildi. Cd konsantrasyonu Mart ayında avlanan bir balıkta görülmesine rağmen diğer balıklarda ve aylarda tespit edilmedi. Balık dokularındaki analiz sonuçlarına göre diğer dokulara göre karaciğer ve böbreklerde en fazla Al, Cu, Cr, Pb ve Ni'in biriktiği, ayrıca Al'un beyin dokusuna ve Cr'un solungaçlarda da biriktiği görüldü. Zn diğer dokulardan daha çok solungaçlarda birikti. Kas dokuda en az biriken metaller Al, Cr ve Pb, beyin dokusunda en az biriken metaller ise Cu, Zn, Fe, Ni ve Se oldu. Hg ve As ise dokulara dağılım yönünden homojenlik göstermişlerdir. Se ise beyin dokusuna daha az dağılım göstermesi dışında Hg ve As için bulunan sonuçlara benzer şekilde diğer dokulara neredeyse homojen bir dağılım gösterdi. Böylece Mogan Gölü'nde olumsuz etkilere neden olan metallerin daha çok antropojenik etkinlikler nedeniyle su, sediment ve balıklarda biriktiği sonucuna varıldı. Gölün düzenli olarak kontrol edilmesi ve özellikle göl ekosistemindeki deşarjlar ve kirleticilerin uzun süreli etkilerinin düzenli olarak gözden geçirilmesi gerekmektedir. Anahtar Sözcükler: Aylık değişim, Balık, Metal, Sediment, SuItem Salam, Sucuk ve Sosiste Belirteç Poliklorlu Bifenil (PCB) Kalıntılarının Gaz Kromatografi-Kütle Spektrometresi (GC-MS) ile Belirlenmesi(Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, 2015) Filazi, Ayhan; Veteriner Fakültesi; Kuzukıran,ÖzgürPoliklorlu bifenil (PCB) bileşikler geçmişte sanayide geniş bir şekilde kullanıldıklarından çevrede ve gıdalarda yaygın bir şekilde bulunurlar. Ancak endokrin bozucu etkiye yol açarak sağlığı olumsuz yönde etkilediklerinden uluslar arası alanda sınırlandırmalara maruz kalmışlardır. Gıdalarda bulunan PCB kalıntıları insanlara yönelik olumsuz etkileri nedeniyle gıda güvenliğinde endişeye neden olmuşlardır. Bu nedenle gıdanın güvenli bir şekilde tüketilebilmesini sağlamak için kalıntı analizlerinde basit ve duyarlı analitik yöntemlerin geliştirilmesi gereklidir. Salam, sucuk ve sosis bir veya birden çok hayvan türünden köken alan fermente et ürünleridir. Taze etin sağlanmasının yetersiz olduğu veya lezzetinin artırılması istendiğinde yapılan bu et ürünleri, yaklaşık 30-40 gün boyunca oda ısısında bozulmadan saklanabildiklerinden Türkiye’de geleneksel olarak tüketilmektedirler. Bu çalışmada Ocak ve Mart 2015 döneminde Ankara’da 5 farklı marketten alınan 5 farklı üreticiye ait, 25 salam, 25 sosis ve 25 sucuk (toplam 75 örnek) örneğinde indikatör PCB (PCB 28, 52, 101, 138, 153, 180) ve PCB 118’in kalıntıları araştırıldı. Her bir et ürünü örneğinden 60ºC fırında tutulmak suretiyle 10 g yağ çıkarıldı. Bundan 1 g yağ alınarak santrifüj tüpüne konuldu. Üzerine 7 mL aseton konularak 10 dk ultrasonla ekstrakte edildi. Ekstrakt daha sonra soğutmalı santrifüjle (-20 ºC) 30 dk 3500 rpm’de santrifüj edildi ve alınan süpernatant evaporatörle kuruyana kadar uçuruldu. Kuru ekstrakt 2 mL asetonitrille çözüldü ve üzerine 400 mg PSA ve 600 mg magnezyum sülfat eklendi. Tüp 30 saniye elle çalkalandı ve daha sonra 4500 rpm’de 10 dk santrifüj edildi. Son olarak, alınan üst kısım kurutuldu ve 100 µL izooktanla toplanarak GC-MS cihazına uygulandı. Optimize prosedür valide edildi. Her bir PCB için 0.5, 1, 2.5, 5, 7.5, 10 ve 25 µg kg-1 konsantrasyonlarında yapılan zenginleştirmelerle matriksmatch kalibrasyon eğrileri uygulandı. Tüm PCB’lerin lineer ölçüm aralıklarında korelasyon katsayıları 0.99’dan yüksek çıktı (r2 >0.99). LOD ve LOQ değerleri sırasıyla ortalama 0,230 (+0,152) µg kg-1 and 0,768 (+0,508) µg kg-1 olarak belirlendi. 3 zenginleştirme konsantrasyonunda (2,5; 7,5 ve 25 µg kg-1) geri kazanım değerleri %88,9 ile %104,6 arasında ve RSD değerleri %5.3’ten daha düşük olarak belirlendi. Bu yöntem, nispeten düşük toksisiteli solventlerin daha az miktarda kullanılması nedeniyle diğer yöntemlere gore daha ekonomik ve çevre dostu olarak belirlendi. Valide edilen yöntem et ürünlerinde PCB kalıntılarının belirlenmesinde başarıyla kullanıldı. Sonuçlar et ürünlerinde PCB’lerin bulunabileceğini ancak bulunan değerlerin hepsinin Avrupa Birliği mevzuatına uygun hale getirilen Türkiye’deki yasal tolerans limitlerine uygun olduğunu (yağda 40 µg kg-1 ) gösterdi.Item Sığır etinden yapılan salam, sucuk ve sosiste indikatör poliklorlu bifenil (PCB) kalıntılarının gaz kromatografi - kütle spektrometrisi (GC-Ms) ile belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Ensititüsü, 2015) Kuzukıran, Özgür; Filazi, Ayhan; VeterinerPoliklorlu bifenil (PCB) bileşikler geçmişte sanayide geniş bir şekilde kullanıldıklarından çevrede ve gıdalarda yaygın bir şekilde bulunurlar. Ancak endokrin bozucu etkiye yol açarak sağlığı olumsuz yönde etkilediklerinden uluslararası alanda sınırlandırmalara maruz kalmışlardır. Gıdalarda bulunan PCB kalıntıları insanlara yönelik olumsuz etkileri nedeniyle gıda güvenliğinde endişeye neden olmuşlardır. Bu nedenle gıdanın güvenli bir şekilde tüketilebilmesini sağlamak için kalıntı analizlerinde basit ve duyarlı analitik yöntemlerin geliştirilmesi gereklidir. Salam, sucuk ve sosis bir veya birden çok hayvan türünden köken alan fermente et ürünleridir. Taze etin sağlanmasının yetersiz olduğu veya lezzetinin artırılması istendiğinde yapılan bu et ürünleri, yaklaşık 30-40 gün boyunca oda ısısında bozulmadan saklanabildiklerinden Türkiye'de geleneksel olarak tüketilmektedirler. Bu çalışmada Ocak ve Mart 2015 döneminde Ankara'da 5 farklı marketten alınan 5 farklı üreticiye ait, 25 salam, 25 sosis ve 25 sucuk (toplam 75) örneğinde indikatör PCB (PCB 28, 52, 101, 138, 153, 180) ve PCB 118'in kalıntıları araştırıldı. Her bir et ürünü örneğinden 60 ºC fırında tutulmak suretiyle 10 g yağ çıkarıldı. Bundan 1 g yağ alınarak santrifüj tüpüne konuldu. Üzerine 25 µL 13C12 ile işaretlenmiş internal standart ilave edilerek oda sıcaklığında 30 dk beklendi. Üzerlerine 7 mL aseton eklenerek 35 °C'lik (+1°C) ultrasonik banyoda 10 dk homojenize edilmiştir. Ekstrakt daha sonra soğutmalı santrifüjle (-20 ºC) 30 dk 3 500 rpm'de santrifüj edildi ve alınan süpernatant evaporatörle kuruyana kadar uçuruldu. Kuru ekstrakt 2 mL asetonitrille çözüldü ve üzerine 400 mg primer sekonder amin (PSA) ve 600 mg magnezyum sülfat eklendi. Tüp 30 saniye elle çalkalandı ve daha sonra 4 500 rpm'de 10 dk santrifüj edildi. Son olarak, alınan üst kısım kurutuldu ve 100 µL izooktanla toplanarak GC-MS cihazına uygulandı. Optimize prosedür valide edildi. Her bir PCB için 0,5; 1; 2,5; 5; 7,5; 10 ve 25 µg kg-1 derişimlerinde yapılan zenginleştirmelerle matriks-match kalibrasyon eğrileri uygulandı. Tüm PCB'lerin lineer ölçüm aralıklarında korelasyon katsayıları 0.99'dan yüksek çıktı (r2>0.995). LOD ve LOQ değerleri sırasıyla ortalama 0,230 (+0,152) µg kg-1 and ve 0,768 (+0,508) µg kg-1 olarak belirlendi. Üç zenginleştirme derişiminde (2,5; 7,5 ve 25 µg kg-1) geri kazanım değerleri %88,9 ile %104,6 arasında ve nispi standart sapma (Relative standard deviation – RSD) değerleri %5.9'ten daha düşük olarak belirlendi. Bu yöntem, nispeten düşük toksisiteli solventlerin daha az miktarda kullanılması nedeniyle diğer yöntemlere gore daha ekonomik ve çevre dostu olarak belirlendi. Valide edilen yöntem et ürünlerinde PCB kalıntılarının belirlenmesinde başarıyla kullanıldı. Sonuçlar et ürünlerinde PCB'lerin bulunabileceğini ancak bulunan değerlerin hepsinin AB mevzuatına uygun hale getirilen Türkiye'deki yasal tolerans limitlerine uygun olduğunu (yağda 40 µg kg-1 ) gösterdi.Item Ticari kedi ve köpek mamalarında mikotoksin, nitrat ve nitrit analizi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2008) Becer, Ülkü Kamile; Filazi, AyhanBu çalışmanın amacı, kedi ve köpeklerin beslenmesinde kullanılan ticari mamaların içeriğinde aflatoksinler, nitrat ve nitrit düzeylerinin araştırılmasıdırÇalışmada birbirinden farklı 50 kedi (25' i ithal, 25' i yerli üretim) ve 50 köpek (25'i ithal, 25' i yerli üretim) maması kullanıldı. aflatoksin analizleri ince tabaka kromatografisi (İTK), nitrat-nitrit analizleri ise spektrofotometrik yöntemle yapıldı. Analiz sonuçlarına göre 50 kedi mamasının hiçbirinde aflatoksin kirliliğine rastlanmazken köpek mamalarının yerli olarak üretilen 2' sinde (2/25) 5.33 ve 8 ppb, ithal olarak gelenlerin bir tanesinde (1/25) 8 ppb düzeyinde AFB1 bulunmuşturNitrat ve nitrit yönünden analiz edilen toplam 100 kedi ve köpek kuru mamasının hepsinde çok küçük değerlerde olmak kaydıyla nitrat ve nitrit varlığı saptanmıştır. Nitrat içeriği ppm olarak yerli üretim köpek mamalarında 0.009 ± 0.001 (0.001-0.042), kedi mamalarında 0.017 ± 0.002 (0.003-0.043), ithal köpek mamalarında 0.007 ± 0.001 (0.002-0.047), kedi mamalarında 0.007 ± 0.001 (0.001-0.038), nitrit içeriği yine ppm olarak yerli üretim köpek mamalarında 0.008 ± 0.001 (0.001-0.035), kedi mamalarında 0.015 ± 0.002 (0.001-0.044), ithal köpek mamalarında 0.011 ± 0.002 (0.002-0.053), kedi mamalarında 0.009 ± 0.001(0.001-0.036) olarak ölçülmüştür. Köpek mamalarında belirlenen nitrat ve nitrit düzeylerindeki fark istatistiksel olarak önemli bulunmazken (p>0.05), kedi mamalarında yerli olarak üretilen mamaların nitrat ve nitrit içeriği yönünden ithal olanlardan daha yüksek olduğu (p<0.01) görülmüştür. Yerli olarak üretilen köpek mamaları ile ithal olarak getirilen mamaların nitrit ve nitrat içeriği arasında ise önemli bir fark bulunmamıştır (p>0.05Sonuç olarak Ankara'da satılan ticari kedi ve köpek mamalarında belirlenen aflatoksin B1, nitrat ve nitritin kedi ve köpeklerde herhangi bir zehirlenmeye yol açmayacak düzeyde olduğu kanısına varıldı.AbstractThe aim of this study is to investigate the contamination levels of aflatoxins, nitrate and nitrite that are used in commercial cat and dog food. During the study, 50 different cat (25 of imported, 25 of local) and 50 different dog food (25 of imported, 25 of local) were used. The mycotoxin analyses have been performed, in order to determine the presence of aflatoxins has been applied to the Thin Layer Chromatography (TLC). The nitrate and nitrite concentrations in the food have been measured by spectrophotometric methods. According to the results of analyses none of the 50 pieces cat food have been found mycotoxin contamination. In 2 samples which product local (2/25) 5.33 and 8 ppb, in 1 sample which were imported (1/25) 8 ppb AFB1 was foundLittle quantities have been determined in total 100 samples in the cat and dog food in terms of nitrate and nitrite contamination. Nitrate content of local dog food as ppm 0.009 ± 0.001 (0.001-0.042), in cat food 0.017 ± 0.002 (0.003-0.043), in imported dog food 0.007 ± 0.001 (0.002-0.047), in cat food 0.007 ± 0.001 (0.001-0.038), nitrite content as ppm in local dog food 0.008 ± 0.001 (0.001-0.035), in cat food 0.015 ± 0.002 (0.001-0.044), in imported dog food 0.011 ± 0.002 (0.002-0.053), in cat food 0.009 ± 0.001(0.001-0.036) have been measured.While the statistical determination of the dog food nitrate and nitrite differences was not important (p>0.05), the nitrate and nitrite content of the local product cat food have higher than the imported samples (p<0.01). Between the nitrate and nitrite content of local and imported dog food differences have not been found important statistically (p>0.05According to the results , aflatoxins, the nitrite and nitrate contaminations determined in the dog and cat food were found to be not causing to the toxication for cats and dogs.Item Türkiye'de ruhsatlı bazı halk sağlığı pestitis müstahzarlarının etkin madde içerikleri ve biyolojik etkinlikleri üzerine çalışmalar(Sağlık Bilimleri Enstitüsü) Yavuz, Hekim Oğuzhan; Filazi, AyhanTürkiye'de Ruhsatlı Bazı Halk Sağlığı Pestisit Müstahzarlarının Etkin Madde İçerikleri ve Biyolojik Etkinlikleri Üzerine Çalışmalar Bu çalışmada, halk sağlığı alanında kullanılan pestisit üretici ve ithalatçı firmalarının kalite ve piyasa kontrol ilkelerine uyup uymadığı, halk sağlığı pestisit spesiyalitelerinin etki sürelerinin beyan edilenlere uygun olup olmadığı, zamanla etkin madde içeriklerinde ve biyolojik etkinliklerinde çevre şartlarına bağlı olarak azalma olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması amaçlandı. Çalışmada materyal olarak, Türkiye'de fazlaca kullanılan 2 sentetik piretroid (deltametrin ve permetrin) ve 2 organik fosforlu (klorprifos etil ve klorprifos metil) çeşidinden yerli ve ithal toplam 7 çeşit halk sağlığı pestisit spesiyalitesi kullanıldı. Çalışmada kullanılan halk sağlığı ürünü pestisit müstahzarı örnekleri, Sağlık Bakanlığı'nca Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine dayanılarak hazırlanmış Başvuru Formu' na dayanarak halk sağlığı pestisit spesiyalitelerinin ruhsatlandırılmalar sırasında esas alınan uzun süreli stabilite testlerinde bulunması gereken +4 °C, +21 °C, % 50-55 nem ve +3 1 °C, % 60-70 nem ortamlarında 12 ay boyunca tutuldu. Örneklerin 0, 3, 6, 9 ve 12. aylarda kimyasal analiz ve biyolojik etkinlik testleri yapıldı. Bununla birlikte, örneklerin uygulandıkları yüzeyde kalıcı etkilerinin belirlenmesi amacıyla, formulasyonlar başlangıçta karo yüzeylere uygulandı ve aynı ortamlarda bekletilerek, karasineklerin yaşam periyoduna bağlı olarak yaklaşık 15±3 günlük aralıklarla biyolojik etkinlik testleri yapıldı ve kalıcı etkileri başlangıç dönemine özgü olmak üzere ölçüldü. Seçilen formülasyonların kimyasal analizlerinde, DSÖ tarafından da tavsiye edilen standart gaz kromotografık analiz yöntemleri, biyolojik etkinlik testi olarak ise DSÖ tarafından önerilen standart rezidüel yüzey (jar metods) metodunun bir uyarlaması kullanıldı. Çalışmada test canlısı olarak DSÖ duyarlı karasinek (Musca domestica L.) populasyonu kullanıldı. Yapılan çalışma ile, piyasa kontrolünde esas alınan etkin madde içeriğinin ilk yapılan kimyasal analizler sonucunda bütün müstahzarlarda beyan ve özellik belgelerine uygun olduğu tespit edildi. Daha sonra 12 ay boyunca üçer aylık aralıklarla tekrarlanan tüm kimyasal analizlerde ithal klorpirifos metil, ithal deltametrin ve yerli klorpirifos etil formülasyonlarının özellik belgelerine uygun oldukları belirlendi. Ancak, yerli klorpirifos metil formülasyonunda +4 °C ve 31 °C ve % 60-70 nem ortamlarında 3. aydan, 21 °C ve % 50-55 nem ortamında 6. aydan itibaren ve yerli deltametrin, yerli permetrin formülasyonlarında 12. ay sonunda bütün ortamlarda ve ithal permetrin formülasyonunda +4 °C ortamında 12. ayda beklenenden daha fazla bir etkin madde değişimi saptandı. Piyasada bulundukları orijinal ambalajlarına benzer ambalajlarda üç farklı ortamda 12 ay boyunca saklanan ürünlerin biyolojik etkinlik denemeleri sonucunda, ölüm ve yere serici etki yüzdelerinin bütün formülasyonlarda beklenen ve istenilen etki düzeyinde olduğu belirlendi. Yapılan istatistik çalışmasında, formülasyonlar arasında, ithal-yerli ve ortamlar arasında fark tespit edilmedi. Karasinekler üzerinde % 100 yere serici süreleri açısından da formülasyonlar ve ortamlar arasında istatistiki bir fark bulunmadı. Karo yüzeye uygulanarak farklı ortamlarda bekletilen ve deneme canlısı olan karasineklerin yaşam periyodlarına uygun aralıklarla biyolojik etkinlik denemeleri yapılan 71 formülasyonların ölüm yüzdeleri, zamanla azalmakla birlikte, genellikle etkin kabul edilen % 70 düzeyinin üzerinde bulundu. Bu formülasyonların yere serici etkileri ise, başlangıçta yüksek olmakla birlikte, zamanla azaldığı, bu azalmanın OF insektisit formülasyonlarında çok daha erken meydana geldiği görüldü. Elde edilen önemli bir sonuç olarak, biyolojik etkinliklerini 1-2 hafta sürdürmesi beklenen formülasyonların çok daha uzun süre kalıcı etkilerini korudukları tespit edildi. Sonuç olarak, piyasa kontrol esaslarından olan kimyasal kontrol kapsamında başlangıçta ülkemizde piyasada bulunan halk sağlığı pestisit müstahzarlarının beyan edilen formülasyonlarına uyduğu; ancak zamanla çeşitli depolama koşullarında, etkin madde içeriğinde kabul edilenden daha fazla değişim gözlenebildiği; etkin madde içeriğindeki değişimin duyarlı populasyon üzerinde biyolojik etkinlik değerlerini çok fazla etkilemediği; uygun doz, uygulama yöntemi ve uygulama koşullarına uyulduğunda duyarlı populasyon üzerinde beklenenden çok daha uzun süre biyolojik etkinlik görüldüğü tespit edildi. Bu nedenlerle insan ve hayvan sağlığının korunması ve zararlılarla daha etkin mücadele edilebilmesi için, değişik bölgelerimizde iklim özelliklerinin çok farklı olması da göz önüne alınarak uygun depolama ve uygulama şartlarına uyulmasının çok önemli olduğu, bu konuda ülkemizde yetkili otoriteler tarafından yapılan piyasa denetim sıklığının artırılması gerektiği, ve ruhsat müracaatında bulunan firmalardan istenilen stabilite testlerine daha fazla önem verilmesi gerektiği ve bu hususlarda daha etkin çalışmalar ile konunun öneminin ilgililere ve halka anlatılmasının büyük önem taşıdığı sonucuna varıldı. Abstract The investigations on the active ingredients and biological efficiencies of some public health pesticide preparations which are commercially registered in Turkey. This study was conducted to clarify whether the importer and manufacturer of public health pesticides applying the quality and market control principles, the efficacy duration of public health pesticide products were specifications, active ingredient and biological efficiency of pesticides were decreasing by time due to environmental conditions. In this study 2 from synthetic pyrethroids (deltamethrin, permethrin) and 2 from organophosphates (chlorpyrifos-etyl, chlorpyrifos-metyl) totally 7 imported and domestically manufactured commercial public health formulations which are common in Turkey were used. Public health product samples used in the study were stored for 12 months in a place under +4°C, +21°C, % 50-55 relative humidity and +31°C, % 60-70 relative humidity conditions specified for long term stability tests proposed in an application formats prepared by the Ministry of Health in conformity with the World Health Organisation (WHO) guide lines. Chemical analysis and biological efficacy tests of samples were made at the beginning and 3rd 6th, 9th, 12th months. To determine the residual efficacy, the pesticide formulations were applied on the surface floor tiles at the beginning of the study and by maintaining the same conditions the biological and residual efficacy tests were made at intervals approximately 15+3 days related to the life period of house flies. The chemical analysis of the samples were made according to gas chromatographic method recommended by WHO and a modified version of standard residual surface methods (jar methods) proposed by World Health Organisation (WHO) were used in biological efficiency test. The WHO sensitive housefly (M domestica L.) population was used as experiment organism in the study. The first chemical analysis showed that the active ingredients of samples subject to market controls were all in line with the declarations and specifications. Import chlorpyriphos metyl, import deltamethrin and domestically produced chlorpyriphos etyl formulations were determined as suitable to specifications at all chemical analysis that were made at 3 months intervals. But, an active ingredient changed more than expected for domestically produced chlorpyriphos metyl after 3,h month in the 4 °C, 31 °C 60-70% relative humidity conditions and after 6th month in the 21 °C 50-55% relative humidity, for domestically produced deltamethrin and domestically produced permethrin formulations, after 12 months in all conditions and for import permetrin formulation after 12 months in the 4°C. The biological efficacy test results of formulations stored for 12 months in three different conditions in their original market packages, showed that the death and yere serici effect percentages were suitable to expected and to required levels for all formulations. The difference among formulations and conditions were not statistically significant. The difference among formulations and conditions were not significant for 100%) yere serici times on the houseflies as well. Although the death percentages of formulations which were stored at different conditions and tested for biological efficacy at appropriate intervals related to the life period of houseflies, were decreased by time, they were generally found over accepted effective 73 level, 70%. Although, yere serici effect of the formulations were high at the beginning, they were decreased by time, this decrease occurred earlier for organic phosphorus formulations. As an important result, it was determined that formulations which were expected to preserve the biological activity for 1-2 months, were preserved their biological activity longer. As a result, within the scope of a market control principles, chemical controls showed that, public health pesticide products were agreeable with stated specifications; but by time some changes might be seen more than accepted in active ingredients at different storing conditions. The change at the active ingredient didn't affect the efficacy value on sensitive populations. It was detected that the biological activity on sensitive population was longer than expected when appropriate dose, method and conditions were applied. Because of these reasons, it was concluded that to protect public and animal health and to maintain effective pest control, it is essential to obey the storing and application requirements considering the divers climatic conditions at different regions in Turkey, it is necessary to intensify periodic market controls made by competent authority more importance should be placed on stability tests required from companies when they applied licence further studies and effective activities should be carried out to raise attention to related parties and to explain vital importance of this issue to public.