Yapay zekanın estetik üretimlerinin politik izdüşümleri
dc.contributor.author | Kavalalı, Cemre Su | |
dc.date.accessioned | 2025-06-27T07:46:16Z | |
dc.date.available | 2025-06-27T07:46:16Z | |
dc.date.issued | 2024 | |
dc.description.abstract | İçinde bulunduğumuz çağ yapay zekanın gündelik hayatta açık erişime sunulması ile pek çok farklı disiplin içerisinde yapay zeka kullanımına rastladığımız bir çağdır. Bu disiplinlerden birinin estetik olması sonucunda yapay zeka sanat üretme iddiasını da ileri sürer. İddia, sanatın salt biçimsel olduğu düşünülerek bu üretimlere bakıldığında haklıymış gibi görünse de, sanat ve estetik tarihi perspektifinden bakıldığında bu kavramlarının tarih içerisinde katettiği yolun ve estetik ile politika arasındaki ilişkilerin gözardı edilmesine sebep oluyor görünmektedir. Bu tezde amacımız sanat ve estetik kavramlarının tarih içerisinde yaşadığı dönüşümlerle estetik ve politika arasındaki bağları aktararak yapay zeka üretimlerinin sanat olma iddiasının politik alanda ne ifade ediyor olduğunu göstermektir. Bu sebeple ilk olarak sanat tarihi anlatısı içerisinde sanat kavramının izini sürerek kavramın tarih boyunca kimi zaman sadece işlevsel ürünler üretmek, kimi zaman işlevden azade, biçimsel olarak güzele ulaşmak kimi zamansa bunların ötesinde bir imgeler aleminin yolunu açarak görme biçimini değiştirmek olduğunu, bu kırılımların hangi durumlar sonucunda yaşandığını göstereceğiz. Ardından estetik kuramlara geçerek ilk olarak Kant'ın bu dönemde yargı yetisi ile biçimsel olanda beğeni yargısıyla ifade ettiği güzel deneyimini, bunu yaparken sensus communis kavramına nasıl ulaştığını ve güzelden bahsederken sensus communisten vazgeçilmesinin mümkün olmadığını aktaracağız. Arendt'in buradan politik felsefe okumasını aktararak sanat eserinden bahsedildiğinde seyirci ve aktör ikiliğinden vazgeçilemeyeceğini, seyircinin aktörün eyleminin yargılayıcısı olduğunu ancak totaliter rejimlerde bu yargılamanın olacağı özgür zeminin ortadan kaldırıldığını ifade edeceğiz. Hemen peşinden Lyotard'da seyirci – aktör ikiliğine tekrar değineceğiz fakat bu sefer postmodern toplumda seyirci ve aktör sürekli olarak değişen ve yeni uzlaşılar vaadeden, bu sebeple artık Kant'ın yüce deneyimine sığınan toplumlar ve sanatçılar karşımıza çıkacak. Bu dönemde Lyotard sınırsız sayıda uzlaşı vaadinin totaliter meta anlatıları yıkıma sürüklediğini iddia eder. Peşinden inceleyeceğimiz Ranciére ise Lyotard'ın bu argümanlarının estetik ile politik olan arasındaki ilişki etiğe indirgemesi sebebiyle eleştirerek sanattan bahsedilebilmesi için duyulurun yeniden kurgulanması gerektiğini vurgular. Bunun mümkün olabilmesi için uyuşmazlığın bir koşul olduğunu belirten Ranciére, uzlaşı vaadinin değil, uyuşmazlığın hem estetik hem de politika için geçerli olduğunu, totaliter bir rejimde uyuşmazlığın değil aksine boşluk bırakmayan bir uyumluluğun hakim olduğunu iddia eder. Bu aktarımların ardından son bölüme geçtiğimizde ilk olarak yapay zekanın estetik ürünler üretmesi sürecini anlayabilmek için bu alanda kullanılan makine öğrenimi yöntemlerini inceleyeceğiz. Hemen ardından bu yöntemlerin sonucunda ilk olarak yapay zekanın sadece istenen görselleri üretebilecek ve bunların tüketimlerinin nasıl arttırılabileceğini hesaplayabilecek bir tasarımcı olarak kullanılabileceğini sanat tarihi anlatısı içerisinde güzel sanat ile zanaat bahsinde belirlediğimiz kırılımlara ve günümüzde sanatın özgür bir yargılama alanı olarak kuramsallaştırılmasına dayanarak aktaracağız. Peşi sıra yapay zekanın sanat üretme iddiasının seyirci ve aktör arasında paylaşılan rolleri belirsizleştirdiğini göstererek, yapay zekanın bir sanat yaratıcısı yani aktör olma iddiasının hem Ranciére'de belirttiğimiz uyuşmazlık koşulu hem de Arendt'te belirlediğimiz vita activa ile vita contemplativa arasındaki ayrıma dayanarak özgür bir yargılama için gereken boşluğu ihlal ettiğini göstereceğiz. Sonuç olarak, yapay zekanın sanat üretme iddiasında bu boşluğun mümkün olmadığını göstererek ve dahası bu iddiayı görünür kılarak totaliter bir tavırla estetik alanına yapılan bu mümdahaleyi ifşa ettiğimizi iddia edeceğiz. | |
dc.description.sponsorship | We are living in an era that artificial intelligence (AI) is open acess for many different disciplines in everyday life. Since one of those disciplines is aesthetics, AI claims to generate art. Although, this claim seems justified when these productions are examined by considering art purely formal, it seems to overlook the connections between aesthetics and politics, as well as the historical evolution of concepts from the perspective of history of art and aesthetics. The aim of this thesis is to explore the transformations of the concepts art and aesthetics throughout history and their links to politics, in order to demonstrate what claim of AI productions to be art means in politics. Therefore, first of all we will follow the concept of art through history of art. That will show that sometimes art has meant to produce functional products, sometimes it has meant to reach the most beautiful form and sometimes it has meant to open a gap for our gaze to find the world of ideas. We will emphasize in which circumstances these breakdowns occured. Then, we will move on to aesthetic theories starting with Kant and his critique of judgment. In Kant's opinions we will find taste and beautiful can only exist with sensus communis. Next, we will examine how Arendt finds political philosophy in Kant's critique of judgment. She will show us that we cannot drop spectator and actor when we are examining arts. In totalitarian regimes, she will claim that there cannot be any freedom for judgement. Then with Lyotard, we will mention about actor and spectator again but this time. He will claim that in the postmodern society there are many different spectator and actors that are constantly changing and promises many different consensuses. He will cal art in this society as art of sublime. However Ranciére will criticize Lyotard's numerous consensuses because he claims that in order to talk about politics and freedom, there need to be dissensus, not consensus. He assumes having consensus all over means to be in a totalitarian regime. Eventually we will examine the most common machine learning systems that are used for open access imge productions of AI. That will indicate that generating many different images for users is not producing art, but design. This will lead us to examine why is AI is assumed to generate art. In order to examine this claim, we will discuss about the spectator and actor in terms of AI. This discussion will indicate that this claim of AI generating art is a totalitarian interference to art which is the area of critical thinking referring to Arendt's, Lyotard's and finally, Ranciére's claims about art and politics. | |
dc.identifier.uri | https://dspace.ankara.edu.tr/handle/20.500.12575/93006 | |
dc.language.iso | tr | |
dc.publisher | ANKARA ÜNİVERSİTESİ | |
dc.subject | yapay zeka | |
dc.subject | estetik | |
dc.subject | tasarım | |
dc.title | Yapay zekanın estetik üretimlerinin politik izdüşümleri | |
dc.title.alternative | Can artificial intelligence produce art? A political investigation | |
dc.type | Thesis |
Files
Original bundle
1 - 1 of 1
No Thumbnail Available
- Name:
- Cemre Su KAVALALI Yüksek Lisans Tezi.pdf
- Size:
- 1.25 MB
- Format:
- Adobe Portable Document Format
License bundle
1 - 1 of 1
No Thumbnail Available
- Name:
- license.txt
- Size:
- 1.71 KB
- Format:
- Item-specific license agreed upon to submission
- Description: