Eğitim kamu hizmeti ve özel kişilere gördürülmesi
Loading...
Date
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
Abstract
Bireyler önceleri hayatlarının idamesi için devamında ise içinde bulundukları topluma adapte olabilmenin bir gereği olarak ihtiyaç duydukları bilgi, beceri ve davranış biçimlerini kasıtlı veya farkında olmadan toplumun diğer üyelerinden öğrenmişler, birçoklarına da öğretmişlerdir. Bu şekilde "informal" olarak başlayan ve sistemli- sistemsiz bugüne gelen eğitim, insan haklarına ilişkin hemen her uluslararası belgede ve demokratik her ülkenin Anayasasında kendine yer bulmuştur. Eğitim ve eğitimle ilişkili kavramların mevzuatta çoğu zaman birlikte veya birbirinin yerine kullanılması, benzer şekilde hak, özgürlük ve ödev kavramlarının da birbirleriyle kaynaşmış bir yapıya sahip olması; "eğitim", "eğitim hakkı", "eğitim özgürlüğü" ve "eğitim ödevi" kavramlarından ne anlaşılması ve bu kavramlara hangi hukuki sonuçların bağlanması gerektiğini sorgulama ihtiyacı hissettirmiştir. Bu nedenle çalışmanın ilk bölümünde bu zorluk aşılmaya ve bir hak, özgürlük ve ödev olarak eğitimden ne anlaşılması gerektiği kategorize edilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kendisine bizzat Anayasa'da tevdi edilen eğitime dair pozitif edimlerde bulunma yükümlülüğü, idareyi eğitimi bir "kamu hizmeti" olarak organize etmek ve bu büyük organizasyonu yönetmek sorumluluğunu üstlenmeye mecbur bırakmıştır. Bununla birlikte eğitim, tarihsel süreç içerisinde doğrudan doğruya kamu hizmeti olarak ihdas edilmemiş, çeşitli motivasyonlarla özel kişilerce yürütülmekte iken devlet tarafından üstlenilmiştir. Türkiye'de vakıflar aracılığıyla bir hayır işi olarak görülen eğitim hizmeti, Osmanlı'nın modernleşme döneminde kurumsallaşmaya ve kamusallaşmaya başlamıştır. Bu dönemde özel kişilerin kamusal eğitimdeki rolü üzerinde de durulmuş, faaliyetleri kamu düzeninin korunması amacıyla önce kolluk ruhsatına bağlanmış sonrasında devletin bu hizmeti üstlenmesiyle idare tarafından verilen tek yanlı izin kolluk ruhsatından kamu hizmeti ruhsatına dönüşmüştür. Bu tespitlere yer verildiği çalışmanın ikinci bölümünde ayrıca, eğitim kamu hizmetinin doktrin tarafından geliştirilmiş kamu hizmeti kategorileri arasındaki yeri, hangi ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gerektiği ve özel öğretim kurumlarına verilen izin ve ruhsatın hukuki niteliği de tartışılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise eğitim kamu hizmetinin özel kişiler eliyle ve ruhsat usulüyle görülmesine geniş bir perspektiften bakılması hedeflenmiş, eğitim hizmeti sunmak adına özel kişiler tarafından açılan ve işletilen "özel öğretim kurumları"nın işleyişi birçok yönden tartışılarak bir tablo ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bölümde de temel yasal düzenleme olan 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun hem resmî kurumların tâbi olduğu mevzuata hem de özel hukuk kurallarına göndermeler yapması nedeniyle hangi hâllerde hangi mevzuatın nasıl ele alınıp bağdaştırılacağı, işin niteliğine uygun düşmeyen hükümlerin her şeye rağmen ihmal edilip edilemeyeceği gibi çok sayıda "karmaşalar yumağı" çözülmeye, en azından hemen hemen hiç üzerinde durulmayan bu alanda fikir üretilmeye çalışılmıştır. Mesele, doğası gereği multidisipliner bir bakış açısını gerektirmiş, o nedenle çalışmanın bütününde Anayasa ve idare hukuku prensiplerinin yanı sıra özel hukuk ve eğitim bilimlerinin ilke ve kavramlarına da yer verilmiştir.