Hipertansiyonu olan ve olmayan obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda polisomnografik değişiklikler
No Thumbnail Available
Files
Date
2016
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Abstract
Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS), uyku sırasında oksijen satürasyonunda azalmaya neden olabilen tekrarlayan apne veya hipopneler ile karakterize bir hastalıktır. OSAS genel popülasyonun yaklaşık %5-15'ini etkileyen bir durumdur. OSAS ve hipertansiyon arasında iki yönlü bir ilişki vardır. Hipertansif hasta popülasyonunda OSAS sıklığı artmakla birlikte, OSAS'lı hastalarda da hipertansiyon görülme sıklığı artmıştır. Bu çalışmada Türkiye'de OSAS ön tanısı ile polisomnografi yapılan hastalarda eşlik eden hipertansiyon varlığının semptomatik, demografik ve polisomnografik etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamıza Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uyku Laboratuvarında OSAS tanısı almış 150 hasta dahil edildi. Bu hastaların 75'inin daha önceden hipertansiyon tanısı mevcuttu. Hastaların demografik özellikleri, semptom sorgulamaları ve polisomnografi bulguları prospektif olarak kayıt altına alındı. Hipertansiyonu olan grubun yaş ortalaması, beden kitle indeksi (VKİ) ve Epworth uykululuk ölçeği (ESS) skoru normotansif gruba göre daha yüksek bulundu (yaş: 55.3 vs 46.3; p<0.001, VKİ: 34.12 vs 30.6; p<0.001, ESS: 14.7 vs 11; p<0.001). Hipertansiyonu olan grupta OSAS semptomlarının görülme oranı daha fazla saptandı. Hastalar polisomnografik bulgularına göre değerlendirildiğinde, hipertansiyonu olan hasta grubunda normotansif gruba göre uyku etkinliği azalmış (%82.1 vs %85.1; p:0.029), uyku başlangıcı sonrası toplam uyanıklık süresi (WASO) (57 vs 41.5; p: 0.017)ve arousal indeksi artmış (17.7 vs 15; p:0.036) olarak bulunurken; uyku süresi, uyku latansı, hızlı göz hareketleri(REM)latansı açısından farklılık izlenmedi. Hastalar solunumsal olaylar açısından incelendiğinde obstrüktif apne sayısı (50 vs 17; p: 0.003), total apne sayısı (70 vs 26; p<0.001), hipopne sayısı (48 vs 27; p: 0.004), total apne-hipopne sayısı (162 vs 75; p<0.001), hipertansiyon tanısı olan grupta artmış olarak bulundu. Hipertansiyonu olan grupta apne-hipopne indeksi (AHİ) hipertansiyonu olmayan gruba göre yüksek saptandı (30.9 vs 15.8; p<0.001). Uyku sırasında ölçülen oksijen satürasyonlarına göre hastalar değerlendirildiğinde hipertansiyonu olan hasta grubunda oksijen desatürasyon indeksi daha yüksek (14.9 vs 4.05; p<0.001), ölçülen ortalama SpO2 (%91.3 vs %93.9; p<0.001) ve en düşük SpO2(%76 vs %82; p<0.001) değerleri daha düşük saptandı. Hipertansiyonu olan OSAS hasta grubunda noktürnal oksijen desatürasyonu (NOD) oranı artmış olarak bulundu (%64 vs %20; p<0.001). Hipertansif grupta orta ve ağır dereceli OSAS oranı normotansif gruba göre yüksek oranda bulundu. Bu durumun çalışma sonuçlarını etkileyebileceği düşünülerek, ağır OSAS saptanan hastalar kendi içinde tekrar analiz edildi. Ağır OSAS tespit edilen hasta grubunda önceki bulgulara benzer olarak hipertansiyonu olanların ESS skoru artmış, uyku latansı uzamış, uyku etkinliği azalmış, arousal indeksi artmıştı. NOD varlığı ağır OSAS grubunda da hipertansiyonu olan hasta grubunda artmış olarak bulunurken, bu grupta ortalama SpO2 değeri daha düşük, oksijen desatürasyon indeksi yüksekti. Sonuç olarak hipertansiyon ve OSAS sık birliktelik gösteren iki klinik durumdur. Hipertansiyonu olan OSAS'lı hastaların OSAS şiddeti ve semptomları daha fazla olabilmekte, bu hastaların uyku kaliteleri daha düşük olmaktadır. OSAS'lı olgularda ortaya çıkan noktürnal oksijen desatürasyonu ve diğer parametrelerdeki bozulmalar, hipertansiyon ve diğer komplikasyonların ortaya çıkmasında önemli bir yer tutmaktadır. Anahtar Sözcükler: hipertansiyon, obstrüktif uyku apne sendromu, polisomnografi, noktürnal oksijen desatürasyonu, sempatik aktivasyon.
Description
Keywords
Göğüs Hastalıkları