Cilt:61 Sayı:01 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:61 Sayı:01 (2021) by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 25
Results Per Page
Sort Options
Item DERECELİ ULAMSAL ÜYELİK YAPISI VE TÜRKÇEDEKİ GÖRÜNÜMLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Önay, Özal; Other; OtherGeleneksel Mantık temelli ulamlaştırmanın ulamların üyelik yapılarını ele alış biçiminin zihnin çalışma ilkeleriyle uyuşmadığı, Zadeh'in kuramsal, Rosch'un ise deneysel çalışmalarıyla ispatlanmıştı. Konuyu ilk defa dilsel çerçevede ele alan Lakoff, ulamların üyelik yapılarını düzenleyerek zayıf, ortalama ve tipik üyeleri dilsel olarak kodlama işlevine sahip geniş bir dilbilgisel sınıfın varlığına dikkat çekmiştir. Derecelendiriciler (hedges), ulamın üyelik yapısındaki hiyerarşinin vurgulanması, ulam sınırlarının kesinleştirilmesi veya esnetilmesinde rol oynayan dilsel araçlardır. Deneysel nitelikteki bu çalışmada, ulamların üyelik yapılarını; üyelerin ulamı temsil yeteneklerini ve derecelendirici ifadelerin Türkçedeki görünümlerini gözlemlemek amacıyla anadili Türkçe olan lisans ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşan araştırma grubuna bir sormaca uygulanmıştır. Sormacada, 10 adet ulam ve ulamların her biri için 5'er üye önerilerek üyelerin ilgili ulamları temsil düzeylerini belirten kısa tümceler yazmaları istenmiştir. Bulgular, katılımcıların sormaca ulamlarının üyelik yapılarını dereceli; üyelerin ulamı temsil yeteneklerini ise birbirinden farklı olarak gördüğünü göstermiştir. Bulgularda, “bulanık üye” olarak adlandırılan ve birden fazla ulamın sınırları içinde görülebilen üyelere de rastlanmıştır. Bulgular Türkçede derecelendirmenin pek çok dilsel araçla yapıldığını göstermiştir. Bunların arasında belirteç, sıfat, ilgeç, bağlaç gibi sözcük sınıfları ve soru, kiplik, edilgen çatı gibi dilbilgisel kategoriler öne çıkmaktadır. Bunlara ek olarak, daha çok konuşma diline has ünlem, vurgu ve ezgilendirmenin de derecelendirme işleviyle kullanıldığı tespit edilmiştir.Item IRELAND/IRISHNESS IN TRANSITION: CONOR MCPHERSON'S “THE WEIR”(Ankara Üniversitesi, 2021) Şimşek, Tuğba; Other; OtherAs a contemporary Irish playwright who is well-known for his monologue plays, Conor McPherson (1971- ) illustrates the changing process of Irishness within the scope of clashing traditional and modern values in The Weir. In the early twentieth century as a result of the nationalist and isolationist policy, Irish identity was constructed as rural, agricultural, and Catholic, but it began to change with the impact of the Celtic Tiger referring to an economic boom starting in the mid-1990s. In this article, The Weir is analysed as a transition play representing the 1990s in terms of the collision of the old and the new Irishness with regard to social, sexual, and religious values. This paper aims to examine and discuss Ireland and Irishness in transition within the context of rural-urban, traditional-modern, local-global dichotomies escalating by the impact of the Celtic Tiger period.Item TÜRKİYE'DE RÜZGÂR HIZI VERİLERİNİN HOMOJENLEŞTİRİLMESİ VE EĞİLİMLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yılmaz, Erkan; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüresel iklim değişimi kapsamında iklim parametreleri değişmekte, rüzgâr da bu parametreler içerisinde, özellikle Türkiye literatüründe az çalışılan konular arasında yer almaktadır. Dünya'da orta enlem karaları üzerinde rüzgâr hızı (RH) azalmaları, yüksek enlemlerde karalarıyla okyanus ve deniz yüzeylerinde RH artışları görülmektedir. Türkiye'de ham verilerle yapılan çalışmalarda genel olarak RH azalmaları, Doğu Karadeniz-Güneydoğu çevresinde ise RH artışları belirlenmiştir. Bu çalışmada, verilerin homojenlik testleri yapılmış, kırılma bulunan RH zaman serileri belli kurallara göre düzeltilerek homojen hale getirilmiştir. Homojen verilerle Türkiye'deki RH rejimleri ile eğilimler belirlenmiş, eğilimlerdeki benzerlik dönemleri göz önüne alınarak, RH eğilim rejimleri ortaya koyulmuş, yıl içindeki rüzgâr genliklerindeki eğilimler incelenmiştir. Bu analizlere göre, Türkiye'de tek zirveli, çift zirveli ve düzenli tip RH rejimleri bulunmaktadır. Yıllık ortalama RH, Akdeniz Bölgesi ve Batı Karadeniz ile Marmara Bölgesi doğusunda azalmaktadır. Kış mevsiminde Türkiye'nin batı yarısında, baharda İç Anadolu Bölgesi ve çevresinde, yazın Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Adana Bölümü doğu yarısı, Kuzeydoğu Anadolu ve güney Ege kıyılarında, güz mevsiminde ise Türkiye genelinde RH azalmaları belirlenmiştir. Aylık RH eğilimlerine göre Türkiye'de, baharda azalan, baharda artan, güzde artan, sıcak dönemde artan, soğuk dönemde artan, baharda-güzde artan ve yılboyu azalan tip olmak üzere 7 farklı RH eğilim rejimi bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye genelinde, yıl içindeki RH genlikleri azalmaktadır.Item GARCÍA LORCA'NIN “DOÑA ROSİTA LA SOLTERA”SINDA KADERİN KIZLARI MOİRA'LARIN YANSIMASI(Ankara Üniversitesi, 2021) Kabataş, Fethiye Keskin; Other; OtherBu çalışmada İspanyol yazar Federico García Lorca'nın “Doña Rosita la soltera o el lenguaje de las flores” adlı oyunundaki Ayola, Manola ve Kız Kurusu kardeşler aracılığıyla Yunan mitlerinde görülen kader tanrıçaları Moira'ların nasıl yansıtıldığı incelenecektir. Adı geçen kardeşler ve kader tanrıçalarının benzerlikleri ve farklılıkları örnekler aracılığıyla ortaya konarak oyuna ne tür bir katkı sağladığının araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışmada kuramsal açıdan mitlerle ilgili olarak Carl Gustav Jung, Karl Kerényi, Mircea Eliade, Claude Lévi-Strauss ve Joseph Campbell'in fikirlerine de yer verilecektir. Söz konusu araştırmacıların mitlere dönük yaklaşımları konunun genel bir panoramasını verebilmek ve Moira'lar mitinin “Doña Rosita la soltera o el lenguaje de las flores” oyununda nasıl yer aldığını araştırmak açısından gereklidir. Bu çalışmada ayrıca Moira kardeşlerin zaman içerisinde geçirdikleri değişimlere ve çeşitli sanat dallarındaki yansımalarına da yer verilecektir çünkü García Lorca'nın söz konusu oyunundaki kardeşler ve Moira'lar arasında sayıları gibi konularda farklılıklar da bulunmaktadır. Bu çalışmayla García Lorca'nın ilgili oyunundaki kız kardeşlerin oyundaki işlevlerinin analizi yapılarak kaderin tanrıçaları Moira'larla benzerlikleri ve farklılıklarının incelenmesi ve bu türden bir mitolojik incelemenin oyuna ne tür bir katkı sağladığının ortaya konulması hedeflenmektedir.Item THE PARADOX OF FREE WOMEN IN DORIS LESSING'S “THE GOLDEN NOTEBOOK”(Ankara Üniversitesi, 2021) Doğan, Emine Akkülah; Other; OtherAlthough Doris Lessing's “The Golden Notebook” is regarded as a feminist novel by many scholars, it is also mostly criticised due to the overt male domination upon various female characters. Moving away from the feminist purpose by focusing on the experiences and struggles of these different women characters, Lessing emphasises the significance of peeling off all the socially constructed labels and recognising the distinctive true identity particular to each woman. Following this focus, the author also creates an analogy between the content and the form of the novel by reflecting the chaos in the mind of the women characters to the chaotic form which is divided into parts. Hereby, it can be aptly argued that by building a chaotic atmosphere around the women characters who deem themselves free, Lessing problematises the concept of free women in this particular novel. This paper sets out to analyse how Lessing illustrates the paradox of free women in “The Golden Notebook” through the chaotic content and form.Item THORNTHWAITE İKLİM SINIFLANDIRMASINA GÖRE ŞANLIURFA İKLİMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) İrcan, Mustafa Recep; Other; OtherÇeşitli süreçlere bağlı olarak oluşup yeryüzünde yayılış gösteren iklim tiplerinin canlı yaşamı üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Bu özelliği itibariyle yeryüzündeki iklim tipleri, çeşitli sınıandırmalara tabi tutularak incelenmiştir. Yapılan iklim sınıflandırmalarında birtakım iklim analiz metotları ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, Şanlıurfa ilinin iklim özellikleri belirlenirken Thornthwaite İklim Sınıflandırma yöntemi kullanılmıştır. Yapılan sınıflandırmada, nicel ve noktasal özelliğe meteorolojik sahip veriler, nitel ve alansal biçime dönüştürülmüştür. Ayrıca, çalışmanın metodolojisine ayrıntılı şekilde yer verilerek Şanlıurfa ilindeki istasyonların (Şanlıurfa Merkez, Akçakale, Birecik, Bozova, Ceylanpınar, Hilvan, Siverek ve Viranşehir) su bilançosu tablosu ile diyagramı, yağış etkinliği, sıcaklık rejimi, sıcaklık etkinliği ve yağış rejimi belirlenmiştir. Bu bulgular ArcGIS 10.5 programında veri enterpolasyonu yapılarak alansal hale dönüştürülmüştür. Böylece sahanın iklim betimlemesi netleştirilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, sahanın genel olarak kurak-yarı kurak iklime sahip olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar sahadaki kuraklık boyutunun güneye doğru arttığını göstermektedir. Sahanın kurak-yarı kurak iklim özelliği, daha güneyindeki kurak ve çöl sahalarıyla etkileşiminin olduğu ve yıllara göre artan sıcaklık, azalan yağış durumuyla da ilişkilendirilerek düşünüldüğünde, sahasının kuraklık ve çölleşmeden etkilenebilirliğinin yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.Item YENİLENEBİLİR ENERJİNİN ÖNEMİ VE LATİN AMERİKA COĞRAFYASINDAKİ YERİ: BREZİLYA ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Durukan, Ali; Other; OtherEnerji kaynakları bir yandan dünyamızın en büyük ihtiyacı diğer yandan da en büyük sorunlarından biridir. Dünyada fosil enerji kaynaklarının eşit olmayan dağılımı nedeniyle üretim, sevkiyat ve ticaret süreçlerinde ülkeler arasında çeşitli problemler yaşanabilmektedir. Ayrıca bu enerji kaynaklarının üretiminden tüketimine kadar geçen süreç içinde ciddi çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Yenilenebilir enerjiler dünyanın her yerinde bulunan, tükenmez ve çevre dostu kaynaklardır. Bu enerjilerin yaygınlaşmasıyla birlikte ülkeler arasında fosil enerji kaynaklara bağlı olan çatışmaların azalması beklenmektedir. Ekonomik açıdan fosil yakıtların kullanımı günümüzde daha fazla tercih ediliyor olsa da gelişen teknolojiyle ilerleyen yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı fosil yakıtlara kıyasla daha ekonomik hale gelecektir. Bu çalışmada ilk olarak dünyanın enerji görünümü ve yenilenebilir enerji kaynakları açıklanmıştır. Müteakibinde ise gelişmekte olan ekonomileri ve önemli potansiyelleri ile Latin Amerika'nın yenilenebilir enerji kaynakları verilmiştir. Son olarak örnek ülke Brezilya'nın yenilenebilir enerji kaynakları ve mevcut üretim durumu açıklanmıştır: Latin Amerika coğrafyasının en büyük ülkesi olan Brezilya; hidrolik, rüzgâr, güneş ve biyoküle enerjileri potansiyeli bakımından dünyada ilk sırada gelen ülkeler arasında yer almaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin potansiyele sahip olan Brezilya, gün geçtikçe daha çok bu kaynaklara yönelmektedir.Item RUSÇANIN KELİME HAZNESİNİN ÖĞRETİMİNDE SEMASYOLOJİK VE ONOMASYOLOJİK YAKLAŞIMLAR(Ankara Üniversitesi, 2021) Dalkılıç, Leyla Çiğdem; Rus Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYabancı dil eğitiminde öğrencinin dile olan hâkimiyeti, dili kullanmadaki başarısı, sözcük dağarcığını doğru ve etkili kullanması ile doğrudan bağlantılıdır. Bununla birlikte, eğitmen tarafından kelimelerin doğru bir biçimde anlatılması ve aktarılabilmesi de öğrencilerin öğrenme süreçlerini etkilemektedir. Rus dilinin kelime haznesi Türkçeye oranla hem daha fazladır, hem de çok anlamlı ve eş anlamlı kelimelerin sayısal olarak yoğun olduğu bir dildir. Tıpkı gramer kategorilerinde ve diğer alanlarının öğretilmesinde olduğu gibi, dilin sözcüklerinin öğretilmesinde de zorluklar yaşanmaktadır. Bu çalışmada Rusçanın kelime öğretimi sırasında ortaya çıkan zorluklar, çok anlamlılık ve eş anlamlılık kavramları çerçevesinde örnek incelemeleri ile ele alınmaktadır. Bununla birlikte bu kelimelerin anlamlarının öğretilmesinde izlenmesi önerilen anlambilimin anlam inceleme alanlarından olan semasyolojik ve onomasyolojik yaklaşımlardan da söz edilmektedir. Bu çalışmada amaç, kelime öğretimi sırasında sadece kelimelerin birincil anlamlarının verilmesinin yeterli olmadığını göstermek, anlamdan şekle ve şekilden anlama yaklaşımların özellikle çok anlamlı ve eş anlamlı kelimelerin öğretilmesinde nasıl kullanılabileceğini göstererek farkındalık yaratmaktır.Item ALASDAIR GRAY'İN “THE FALL OF KELVIN WALKER” ADLI ROMANINDA MEKÂN TEMSİLLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Çiftçioğlu, Simla Tötüz; Other; Otherİskoç Edebiyatı'nın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Alasdair Gray, eserlerinde İskoç tarihi, kültürü, kimliği ve edebi geleneğinin sorunlarını politik bir bakış açısıyla ele alır. Gray'in yazınında politik duruşunu yansıtan en dikkat çekici unsurlardan biri, eserlerinde genellikle İskoç mekânların, özellikle Glasgow'un, kullanılmasıdır. Ancak The Fall of Kelvin Walker (1985) isimli romanında Gray, kurgu mekânı olarak Londra'yı tercih eder. İskoç başkahramanın Londra algısı ve kimlik arayışının bir parçası olarak kendine Londra'da bir ev kurma süreci anlatının önemli bir parçasını oluşturur. Alasdair Gray'in İngiliz-İskoç ilişkilerine yönelik takındığı politik tutumu, bu romanda kentsel ve kişisel mekân temsilleri aracılığıyla yansıttığı düşünülmektedir. Bu bağlamda, bu çalışma The Fall of Kelvin Walker'daki kentsel mekân olarak Londra'nın kullanımını ve kişisel mekân olarak ev olgusunun temsilini Henri Lefebvre'nin mekânsal üçlü önermesi ışığında incelemeyi amaçlar. Çalışmada, kentsel mekân olarak Londra ve kişisel mekân olarak ev, mekânsal üçlü önermesinin unsurları olan mekân temsilleri, temsil mekânları ve mekânsal pratikler kapsamında incelenecektir.Item KÜLTÜR MERKEZLERİNE YÖNELİK SOSYOMEKÂNSAL BİR ANALİZ: ANKARA ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Sarı, Volkan İdris; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiFiziki mekân sembolik anlamlardan arınmış boş bir mekân değildir. Kentsel alanlarda mekân somut ve soyut birçok faktörle birlikte üretilir. Bu üretim sürecindeki belirleyicilerden birisi de ideolojidir. Zira iktidar çeşitli araçlar ile mekânın üretim süreçlerine müdahale eder. Kamusal mekânların ideolojik yapıya uyumlu politikalarla üretilmesi ya da dönüştürülmesi için toplumsal aidiyet ve kimlik inşa süreçleri aktif olarak kullanılmaktadır. Bu çalışma ile söz konusu inşa sürecinde aktif olarak kullanılan kültür merkezlerindeki faaliyetler Althusser'in devletin ideolojik aygıtları yaklaşımı çerçevesinde ele alınmıştır. Ankara'nın merkez ilçelerindeki faal kültür merkezleri çalışma sahası olarak belirlenmiştir. Çalışmada karma araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Bunu yaparken kültür merkezlerinden yararlanan katılımcıların öznel değerlendirmelerini almak için yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Buradan elde edilen nitel veriler, nicel analiz yöntemlerinden yararlanılarak değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Bu kapsamda cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, meslek ve mevcut durum/öneri kategorileri itibarıyla sonuçların istatistiksel anlamlılığı test edilmiştir. Çalışma sonucunda kültür merkezlerinin siyasal yönetimler tarafından kültürün yeniden inşa edildiği ideolojik temelli mekânlar olduğu görülmüştür.Item BATILILAŞMA DÖNEMİ DOĞU EDEBİYATINDA “LES AVENTURES DE TÉLÉMAQUE, FILS D'ULYSSE”İN SERÜVENİ: TÜRKÇE, ARAPÇA VE FARSÇA ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Arslan, Tülin; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışma, XIX. yüzyıldan itibaren modernleşme sürecini Batı'yı özellikle Fransa'yı örnek alarak hızlandıran ve güçlü bir yazın geleneği olan Osmanlı, Mısır ve İran toplumunda Les Aventures de Télémaque, fils d'Ulysse (1699) adlı romanın çevirisine gösterilen rağbetin nedenlerini sorgulamaktadır. François Fénelon (1651-1715) tarafından kaleme alınan eser, matbu kitap olarak Türkçeye, Arapçaya ve Farsçaya XIX. yüzyılda çevrilmiştir. Mevcut çalışma, eserin bu dillerde ilk çeviri romanlardan biri olmasının ortak sebepleri olabileceğini ileri sürmekte; eserin çevirisine verilen önemin, adı geçen toplumların tarihsel süreciyle yakından ilişkili olduğunu belirtmektedir. Bu amaçla işlev odaklı betimleyici çeviribilim yaklaşımından hareketle, çevirilerin gerçekleştiği dönemlerdeki sosyo-tarihsel koşullar üzerinde durulmakta, ardından eserin kimler tarafından hangi saiklerle çevrildiği ve genel olarak etkileri betimlenmektedir. Sonuçta Aydınlanma felsefesinin tesirindeki bu toplumlarda, eserin ideal devletin ve vatandaşın mahiyetine dayalı izlekleri itibarıyla özellikle tercih edildiği görüşüne ulaşılmaktadır. Ayrıca ideal insanı öne çıkaran didaktik içeriğiyle erek toplumlardaki etik normların pekiştirilmesine ve beynelmilel kültürel karşılaşmaların makul düzeyde gerçekleşmesine katkı sunduğu görülmektedir.Item ROBOTLARIN YÜKSELİŞİ: IAN MCEWAN'IN “BENİM GİBİ MAKİNELER” ROMANINDA ETİK SORUNLARIN İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Gürova, Ercan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGünümüzde robotlar hizmet sektöründen, askeri ve güvenlik alanlarına, araştırma ve eğitimden sağlık sektörü ve eğlenceye, kişisel bakım hizmetlerinden arkadaşlık ve cinsellik konularına kadar yaşamın hemen her alanında artan ve çeşitlenen bir biçimde yer almaktadır. Robot endüstrisinin sağladığı bu yaygınlık ve çeşitlilik kaçınılmaz bir şekilde insan-robot etkileşimini ve bu etkileşimin yol açtığı etik sorunları ve açmazları gündeme getirmektedir. Çağdaş İngiliz yazar Ian McEwan'ın Benim Gibi Makineler (2019) romanı da alternatif bir 80'ler Londra'sında yapay zekâ araştırmalarının ve robotik ürünlerin çığır açtığı bir dönemde geçmektedir. Bilinç, özgür irade ve amaçlılık gibi özelliklere sahip olan ilk insansı Âdem ve Havva'ların insanlarla etkileşiminde ortaya çıkan etik sorunlar romanın merkezinde yer almaktadır. Bu çalışma, adı geçen insansı robotu James H. Moor'un “ahlaki faillik” (2011) taksonomisi açısından ele almakta, ardından üç felsefi yaklaşım kullanarak (teleolojik etik teori olarak utilitaryanizm, deontolojik teori olarak Kant'ın kategorik zorunluluk kavramı ve ilk bakışta görev yaklaşımı) insan-robot etkileşiminin doğurduğu etik sorunları incelemektedir. Bunun yanı sıra, etik sorunlar bağlamında Asimov'un robot kanunları ve Immanuel Kant'ın (1724- 1804) “kopernik dünyanın dönüşü”nün insan-robot ilişkisindeki yeri ele alınmaktadır. Ayrıca, romandaki insan-robot etkileşimi insan merkezli bir özneyi önceleyen bakış açısına meydan okumakta ve insan lehine olan güç dengesini de tartışmaya açmaktadır.Item THE PINTERESQUE ELEMENTS IN KAZUO ISHIGURO'S “A FAMILY SUPPER(Ankara Üniversitesi, 2021) Çelik, Seda Coşar; Other; OtherThe purpose of this article is to examine the Pinteresque elements in Kazuo Ishiguro's short story titled “A Family Supper” (1982). The emphasis will be on the implications of the Pinteresque as a mood, because today the word is not only a theatrical term but also an adjective in the Online Oxford English Dictionary. As a theatrical term, the Pinteresque can plainly be explained as a set of features which recur in Harold Pinter's plays. Namely, ambiguity of the human condition, uncertainty of the past, use of evasive language, and halting dialogues that are lled with silences and pauses constitute what came to be known as the Pinteresque. The overall feeling in a Pinteresque atmosphere is very tense, strained, and precarious. Additionally, as an adjective, the Pinteresque can perfectly portray such precarious moments in the everyday life of human beings. That is, just as a play or a movie can be Pinteresque, so can a moment in human life. In short, this article treats the term the Pinteresque as an adjective and argues that implicit feeling of menace, ambiguity of the past, present and future, unspoken conflicts and wounds, triviality of the conversation, use of evasive language and frequent silences in Kazuo Ishiguro's “A Family Supper” create a Pinteresque atmosphere.Item HUMAN-ANIMAL TRANSITIONS IN ROBERT HENRYSON'S “MORALL FABILLIS”(Ankara Üniversitesi, 2021) Özgün, Ulaş; Other; OtherFable is a literary genre that is structurally bipartite, and the anthropomorphised characters in the narrative part illustrate a truth in the moral part. Traditionally the moral part of the fables has received closer scrutiny compared to the narrative part. Scottish poet Robert Henryson, who regards the fable genre as a serious form of literature, does not refrain from modifying the genre for his needs in his work entitled Morall Fabillis. Accordingly, to convey his thoughts about the sinful condition of humankind, he employs the concept of the Great Chain of Being in his fables. Thus, the characters in the narrative part become a blatant criticism of humans' indulgence in their carnal appetites as a result of which they become indistinguishable from animals. To this end, this article argues that in the narrative parts of the selected three fables, namely, “The Cock and the Jasp”, “The Fox and the Wolf” and “The Sheep and the Dog” Henryson does not conne himself only to animal-like characters of the traditional fable, but creates two additional character types which can be called hybrids and human-like. The hybrid characters function as a kind of experiment to show how chaotic the world would be if the animals assumed the roles of humans. The human-like characters become tools to display how people are indistinguishable from animals when they yield to their earthly desires. Diversication of the character types helps Henryson transpose the collection's overarching theme of subjection to carnality instead of spirituality to the narrative part and establishes equality and unity between the two parts of the fable genre.Item İRONİ VE FARKINDALIKLA DİNO BUZZATİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karasubaşı, İlhan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDino Buzzati (16 Ekim 1906, Belluno, İtalya - 28 Ocak 1972, Roma), oyun yazarı, kısa öykü yazarı ve romancı, kurgusu ve oyunlarıyla uluslararası üne sahip bir İtalyan gazeteci olarak, kariyerine 1928'de Milano'da günlük Corriere della Sera'da başlamış olmasıyla, “geleneksel gerçekçilik” tarzında yazılmış iki romanı ile (Barnabò delle montagne (1933; “Dağların Barnabosu”) ve Il segreto del bosco vecchio (1935); “Antik Ormanın Sırrı”), gerçek üstücülüğü ve sembolizmi işleyen ilk ve alanındaki tek yazardır. Her ne kadar Buzzati'nin en iyi romanı Il deserto dei Tartari (1940; Tatar Çölü) ise de sınırdaki bir askeri karakoldaki garnizon birliklerinin, asla gelmeyen ve ileri gidemeyen veya geri çekilemeyen bir düşman beklentisiyle hazırlandığı güçlü ve ironik bir hikâyeyi işlemesi, kendi tarzına ayrı bir dokunuşu ifade etmekte, tüm diğer dünya yazarlarından onu farklı kılmaktadır. Yine, yazarı olması ile değişik kategorilerden kabul edilecek olan masal alanında da koleksiyonları mevcut olan Buzzati, daha önce yayınlanmış I sette messageri (1942; Yedi Haberci) ve Paura alla scala (1949; Merdivendeki Terör) adlı romanları içeren Sessanta racconti (1958; Altmış Öykü) ayrı bir değerlendirme ve literatür açısından incelenmeye muhtaçtır. Diğer birçok çalışmasının isimleri ve detaylarından ziyade bu makale, Buzzati 'nin bahsettiğimiz ilk ve tek olmasının sebep ve özelliklerini irdelemeye yöneliktir. Yine Buzzati'nin Kafka'dan etkilenmesine rağmen, ayrı bir yeteneğe ve kendine özgü bir ironi ve mizaha sahip olması, bu irdeleme açısından anahtar niteliğinde olabilir. Buzzati'nin çalışmasını kesin bir tarihsel çerçeveye yerleştirerek ve onun "oryantalizmi" sorununu tartışmak ayrı bir çalışma konusu olsa da Buzzati'nin Afrika'daki çalışmasının İtalyan sömürgeciliğinin bir belgesi olarak okunabileceğini ve klişeler açısından doğrulandığını göstermek, işte o zekâ ve ironi için örnek teşkil edebilmektedir.Item PLATON'UN ŞÖLEN'İNDE EROS, ERDEM VE EĞİTİM İLİŞKİSİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Gültekin, Ahmet Cüneyt; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiPlaton'un düşüncesinde eros, erdemli bir yaşamın hedeflendiği felsefi bir etkinlik çerçevesinde merkezi bir rol oynamaktadır. Filozofun bilgeliğin peşinde olması, eros'un işlevi yoluyla sağlanır. Ahlaksal erdemlerin kazanılmasını amaçlayan eğitimin ihtiyaç duyduğu motivasyon, Şölen diyaloğunda erotik bir ilişki modelinde betimlenmiştir. Bu çerçevede eros'un eğitsel işlevleri odağa alınacağından, Şölen'de konuşmasını erdemlerin ve bilginin kazanılmasına yoğunlaştıran Pausanias'ın eros övgüsü dikkati çekmektedir. Daha da önemlisi Pausanias erotik ilişkinin, bir eğitim ilişkisi olarak konumlandırılabileceği ve özellikle ahlaksal bir eğitim sürecinde eros'un işlev görebileceği düşüncesi doğrultusunda eros'a ilişkin ikili bir ayrım yapar. Soylu (göksel) ve değersiz (yersel) olmak üzere ortaya konulan bu ayrım yoluyla, düşünsel ve ruhsal olana yönelen erdemli eros, göksel olandır. Bu açıdan Platon'un eros'a ilişkin düşünceleri, Pausanias'ın eros betimlemesiyle örtüşen benzerlikler göstermektedir. Hatta Pausanias'ın göksel ve yersel olarak ayırdığı ikili eros yaklaşımı, yine Platon'un duyulur olan ile düşünsel olan ayrımına paralel olarak işlemekte ve Diotima yoluyla sunulan eros'un yükselişi düşüncesinin bir ön taslağını düşündürmektedir. Söz konusu ayrım eşliğinde eros'un ahlaksal erdemlerin kazanılması ve eğitim açısından işlevleri ve iki farklı eros'un da ne şekilde anlaşılması ve takip edilmesi gerektiği sorunları ayrıntılandırılacaktır. Şölen'de ana ekseni oluşturan Diotima'nın konuşmasında kendisini gösteren eros ile Pausanias'ın eros'a yaklaşımı arasındaki bağlantı ve eros'un eğitsel ve felse işlevleri tartışılacaktır. Sonuç olarak Şölen'de erotik ilişki bir eğitim biçimi olarak sunulmakta ve seven ile sevilenin ilişkide felsefi bir eros yoluyla erdemli bir yaşam hedene yönelebilecekleri açığa çıkarılmaktadır.Item “THE TURKE AND SIR GAWAIN”: IS THE TURKE AS ALIEN AS THE GREEN KNIGHT?(Ankara Üniversitesi, 2021) Belenli, Ali; Other; OtherThe alien figures of the romances representing the outsider or the challengers to the court of King Arthur usually perform as foil for the knights of the Round Table. In several cases the challengers transform into somebody else to reach a resolution in the end. The Turke and Sir Gawain (c.1500) is a romance that represents both a foil and a transformation. The challenger figure is represented as a more probable character with the Turke figure as he does not look like a magical being like the Green Knight. The influence of the emerging power of the Turks on the imagination of the Western Europe can be traced within the romance. Still, the image of the Turk is an alien one despite the growing concerns about the Ottoman Empire. As a result of this concern the Turke figure within the romance is represented as a magical and cursed figure. This article discusses the alienated representation of a real-life concern for the English people.Item ATATÜRK DÖNEMİNDE KÖYLÜYÜ SAĞLIK KONUSUNDA BİLGİLENDİRME ÇALIŞMALARI VE DR. REŞİT GALİP'İN BU KONUDAKİ FAALİYETLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Özcan, Hilal; Other; Other20. yüzyılın başında, Türk toplumun ana omurgasını oluşturan, Türk köylüsünün çözülmesi gereken öncelikli iki temel sorunundan birisi eğitim, diğeri de sağlıktı. Köylünün sorunlarına çözüm önerileri aslında, II. Meşrutiyet'in ilânı ile tartışılmaya başlanmıştı. Bu öneriler incelendiğinde, köylünün eğitiminin öncelikli bir sorun olarak ele alındığı ve çözüm olarak köye öğretmen gönderilmesi üzerinde durulduğu görülür. Köyün ve köylünün sağlık konusunda bilinçlendirilmesi ve bulaşıcı hastalıklardan korunması sorunlarını da köye gönderilen eğitimcilerin çözmesi kabul ediliyordu. Bu durum, şüphesiz başta doktor olmak üzere sağlık personelinin ve sağlık kurumlarının yetersiz olması ve eğitimcinin köye ve köylüye sağlık personelinden daha kolay ulaşabilecek olmasının bir sonucuydu. Millet Egemenliğine dayalı Büyük Millet Meclisinin (BMM) açılmasıyla yeni bir dönem başlamıştı ve ülke işgal altındaydı. Buna rağmen sağlık sorunlarının BMM'nin kurduğu ilk hükûmette sağlık ve sosyal yardım olarak bakanlık düzeyine çıkarılması önemliydi. Çünkü Osmanlı Devletinde sağlık sorunları, İçişleri Bakanlığı bünyesinde yönetiliyordu ve dünyada sadece birkaç ülke sağlık sorunlarını bakanlık düzeyine çıkarmıştı. Millî Mücadelenin zor şartlarında bile halkın ve köylünün sağlık sorunlarıyla sosyal devlet anlayışı kapsamında ilgilenen Atatürk, Cumhuriyetin ilânını beklemeden köylünün sağlık sorunlarını daha hızlı çözebilmek için bir yandan öğretmenlerden ve eğitimcilerden yararlanmayı diğer taraftan da nitelikli sağlık personeli yetiştirmeyi, aşı üretmeyi ve sağlık, sosyal yardım kurumları oluşturmayı gerekli gördü. Cumhuriyetin ilânıyla sağlık konusundaki çalışmalara hız verilerek sağlıklı bireylerin sağlıklı milleti oluşturması ilkesi kabul edildi. Atatürk'ün meclis açış konuşmalarında sağlık politikalarını belirlemekle kalmadığı, belirlenen programların yıllık takibini yaptığı gibi gelecek yılın hedeni açıkladığı görülür. Sağlık personelinin ve kurumlarının köylere ulaşması zaman ve sermayeye bağlıydı. Ancak bulaşıcı hastalıkların artarak devam etmesi nedeniyle köye ve köylüye bir an evvel ulaşabilmek için köy öğretmenleriyle eğitmenlerinden ve Türk Ocağı ile Halkevlerinden yararlanılmak gerekiyordu. Cumhuriyetin köye ve köylüye sağlık konusunda ulaşması gayretlerinin en çarpıcı örneklerinden birisini, köylü dostu hekim olarak da bilinen Millî Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip'in bakanlığı döneminde ikinci baskısını 10.000 adet yapan Köy Muallimlerile Sağlık Konuşmaları kitabı oluşturmaktadır. Bu çalışmada, yeni kurulan Cumhuriyetin köylüye yönelik sağlık politikasıyla, köylü dostu Dr. Reşit Galip ile köy öğretmen ve eğitmenleriyle Millet Mektepleri ve Halkevlerinin köye ve köylüye yönelik sağlık bilincini oluşturma çabaları ele alınacaktır.Item TANG DÖNEMİNDE HÜKÜMDARLIK ORDUSU: SUWEI BİRLİĞİ VE ESİR BEYZADELER(Ankara Üniversitesi, 2021) Kapuzoğlu, Gökçen; Other; OtherÇin'in Tang Hanedanı döneminde, Türk kültür çevresinden halkların Tang askerî yapısı içinde görev alması durumu ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Adları çoğunlukla zaferlerle anılan konargöçer geleneğinden gelen bu askerlerin ordu içindeki konumu ve etkisi de yüksek olmuştur. Tang Hanedanı ile eş zamanlı kurulan Hükümdarlık Ordusu bünyesinde farklı adlarda birliklere yer verilmiştir. Suwei Birliği de bu birliklerden biridir. Suwei Birliği'ne katılacak askerlerin bir kısmı, Tang Hanedanı'nın halk politikalarından rehin politikası sonucunda, yabancı halkların yöneticilerinin oğullarını veya kardeşlerini Tang başkentine rehin göndermesiyle ortaya çıkan esir beyzadeler arasından seçilmiştir. Politika kapsamında saraya gelen esir beyzadeler, çoğunlukla hükümdarlık meclisinde veya sarayın savunmasında görev yapmışlar ve başkentte konaklamışlardır. Rehin politikasının amacı, karşılıklı ilişkilerde barışın korunması, karşı taraftan gelecek saldırıların önlenmesi ve merkezî hanedana olan bağlılığın teminat altına alınmasıdır. Çalışmada, Tang döneminin halk politikalarından olan rehin sistemi ve bunun sonucunda ortaya çıkan esir beyzadeler ile bunlardan bazılarının yerleştirildiği Suwei Birliği incelenmiştir. Ayrıca Orhun Yazıtları'nda geçen “kul” ve “küng” sözcükleri ile esir beyzadeleri tanımlamak için kullanılan Çince “Zhizi (質子)” sözcüklerinin aynı durumu ifade etmek için kullanılması ihtimali üzerinde durulmuştur.Item EDEBİYATTAN BEYAZ PERDEYE TÜR BELİRLEYİCİ KİŞİLER(Ankara Üniversitesi, 2021) Perk, Deya; Alman Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHer edebi türün kendine özgü belirleyici unsurlar barındırdığı bilinmektedir. Zaman mekân ya da üslup gibi unsurların yanı sıra işlevleri sayesinde edebî üretime hizmet etmiş ve yeni oluşumlara vesile olan kişiler de bulunmaktadır. Bahsi geçen kişiler kimi zaman tiyatroda, trajedi ve komedi arasındaki farkı belirlemiş, kimi zaman da odak noktası kahraman olan düzyazıların belirleyici ölçütü olmuştur. Farklı dönemlere ait bu eserlerin bir kısmı sinemaya uyarlanmış olsa da bunlar, tür olarak yalnızca edebi uyarlama altında değerlendirilmemektedir. Zira film türleri belirlenirken yapı, konu hatta teknik özellikler de göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çalışmanın amacı, edebiyat bilimi bakış açısından, kişilerin üstlendikleri belirleyici işlevler hakkında bilgi vermek, bu işlevlerin Alman edebiyatında yer alan edebî türlerde gelişimini göstermek ve tema ya da motif olarak kullanımlarını örneklendirmektir. Ayrıca örneklendirilecek olan tür ve eserlerin sinemadaki yeri, uyarlamaların özellikleri ve sinemada hangi film türleri altında değerlendirilebilecekleri tartışılacaktır.