Browsing by Author "ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 11 of 11
Results Per Page
Sort Options
Item 2000 sonrası Türk güldürü sinemasında bedensel güzellik ve çirkinlik(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı) ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı); GÜRYUVA, Dilara (Yazar)Bu çalışmanın amacı Batı merkezli, kapitalist ekonomi ve toplumsal cinsiyetkalıpları tarafından şekillendirilmiş yaygın güzellik idealinin ve bu idealin sınırlarınıçizen çirkinlik olgusunun, 2000 sonrası Türk güldürü sinemasında nasıl ele alındığınıortaya koymaktır. Çalışmada Şahan Gökbakar, Cem yılmaz ve Ata Demirerfilmlerinin incelemeleri yer almaktadır. Yapılan incelemeler güzelliği övüp çirkinliğikomik, tiksinti verici ve dehşet uyandırıcı olarak kodlayan, bedenin görünümünemerkezi bir önem veren filmler olduğu gibi, bedensel güzellik ve çirkinlik ile ilgilikalıp yargılara eleştirel yaklaşan filmler de olduğunu ortaya koymaktadır. AbstractThis work aims to focus on the representations of body in Turkish comedy filmsmade after 2000. In relation to this, the thesis analyses the films of recent famouscomedians such as Şahan Gökbakar, Cem Yılmaz and Ata Demirer. The thesisargues that while some films give a central importance to the look of a body, and thepraide beauty, as well as codify ufliness as funny, disgusting and horrifying, somefilms criticize the stereotypes about beauty ang ugliness.Item AVRUPA GÖÇMEN SİNEMASI(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ) YAREN, Özgür (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Bu çalısma Avrupa genelinde göçmen sinemacıları ve filmleri konu alıyor. Çalısma kapsamında göç, ulusal sinema, ulusasırı sinemalar, göçmen sinema gibi kavramlar tartısılıyor. Çalısmada Avrupa göçmen sinemasının, farklı göçmen topluluklarının göç motiflerine göre biçimlenen üç kategori altında ele alınması öneriliyor. Aralarında belli farklılıklar da olsa diasporik topluluklar ve sürgünler bir kategori olustururken, diger kategoriler sömürge sonrası göçmenleri ve emek göçmenlerini tanımlıyor. Bu taksonomide her kategorinin tarihsel arka planına, karakteristigine, filmler ve sinemacılar açısından önde gelen örneklerine yer veriliyor. \'Diaspora ve Sürgünler\'de diaspora, diasporik yaratıcılık, politik adanmıslık ve sürgün endüstrisi kavramları tartısılıyor. Bireysel sürgün sinemacılarla birlikte, Avrupa Ermeni diasporası, diasporik sinema için bir model olarak isleniyor. \'Sömürge Sonrası\' baslıgında, Fransa\'daki Kuzey Afrikalılar, Yngiltere\'deki Siyahlar ve Güney Asyalılar gibi sömürge sonrası göçmen topluluklar ele alınıyor. Bu bölümde (sömürgeci ya da batılı anlatıları) ters yüz etme stratejisi ve melez kimlik trope\'u gibi ortak motifler, sömürge sonrası sinemanın direnisçi/mücadeleci nosyonları olarak öneriliyor. \'Emek Göçmenleri\', özellikle essiz bir göçmen sinema modeline zemin olusturan Almanya\'daki Türkiye kökenli göçmen topluluga odaklanıyor. 1970\'lerdeki \'Yeni Alman Sineması\' yönetmenleriyle baslayan bu model önce göçmenlerin eski yurttası sinemacılarla, daha sonra, 1990\'ların sonlarından itibaren yeni kusak göçmen ve melez sinemacılarla gelismistir. \'Görev sineması ve melezligin hazları\' gibi tartısmalı önermeler de bu bölümde ele alınıyor. Son bölümde göçmen sinema anlatısı ele alınıyor ve göçmen sinema, filmlerdeki ortak anlatısal motifler üzerinden tanımlanmaya çalısılıyor. Bu bölümde aynı zamanda deneysel bir anlatı analizine yer veriliyor. Analiz tema, kronotop (zaman/uzam), olay örgüsü, ve karakterler gibi klasik anlatı ögeleriyle birlikte kimlik temsilleri, dil, müzik ve trope gibi ögelere dayanarak, Avrupa göçmen sinemasının farklı boyutlarını temsil ettigine inanılan bes örnek filmin (Beautiful People, Kurz und Schmerzlos, Le Haine, En Garde, Chouchou) degerlendirilmesini içeriyor. Analizde Mihail Bahtin\'in edebiyat elestirisinde kullandıgı kronotop, tact, ayrısık dillilik, çiftseslilik, çokseslilik gibi kavramları da kullanılıyor. Sonuç kısmında queer\'lik ve göçmenlik analojik durumlar olarak öneriliyor; göçmen sinemanın jenerik degeri ve gelecegi tartısılıyor.Item Bresson sinemasında aşkınlığın içkinliği(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı) ORUÇ, Mehmet (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Bergson’un süre ve bellek kavramları ile Deleuze’ün hareket-imaj ve zaman-imaj kuramlarından hareketle, Robert Bresson sinemasını ele almakta olan bu tez çalışması, modernizmin yarattığı nihilizm ve yabancılaşma gibi sorunların Bresson filmlerindeki karakterler üzerindeki etkisini analiz etmektedir. Tez çalışmasında, Bresson filmlerinin yukarıda anılan kavram ve kuramlarla ilintili olarak saf bir düşünce sineması oluşturduğu belirtilmekte ve Bresson’un tinsel duyumları, gündelik yaşamın içkin maddesi haline getirdiği ileri sürülmektedir. Bu anlamda Spinoza’nın duygulanımlar ve üç tarz bilgi kuramlarına başvurularak, Bresson sinemasında aşkınlığın içkinliği sorunsalı üzerinde durulmaktadır.AbstractThis thesis, which analyses Robert Bresson’s films through the concepts such as duration and memory raised by Bergson as well as Deleuze’s concepts of movement-image and time-image, dwells upon the relationship between such consequences of reality as nihilism and alienation and the characters in Bresson’s films. This work argues that Bresson’s films are the examples of pure thought cinema and that Bresson transforms spiritual sensations into the immanent substance of everyday life. In this sense, referring to Spinoza's theories of affections and three kinds of knowledge, the thesis focuses on the problem of the immanence of transcendence in the Bresson’s cinema.Item Dijital iletişim çağında belgesel sinema: Gerçekliğin yeniden inşası(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı) ÖZDEM, Önder M. (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Dijital iletişim çağında, özellikle sinema teknolojisindeki gelişmenin bir sonucu olarak, film yapım, dağıtım ve gösterim süreçlerinde, çeşitli dönüşümler gözlemlenmektedir. Bu dönüşümlere paralel olarak, farklı yapım tarzlarının bir arada kullanıldığı filmlerin sayısındaki artış dikkat çekmektedir. Melez olarak da tanımlanabilen ve bazen kurmaca veya belgesel kategorilerine tam olarak sokulamayan bu tarz filmler, belgesel sinemanın gerçeklik ve nesnellik iddialarını tartışmalı hale getirmektedir. Bu çalışmada, belgesel sinemaya odaklanılarak, farklı film yapım tarzları arasındaki etkileşimin nedenlerinin, tarihsel bir perspektifle ve film yapımındaki toplumsal, ekonomik ve siyasi faktörler göz önünde tutularak ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu tez çalışmasında, belgesel sinemanın tanımlama ve kurumsallaştırılma çabalarından başlayarak, farklı dönemlerdeki belgesel filmlere ve bu filmlerin üretim koşullarına odaklanılmaktadır. Böylelikle, dijital iletişim çağında sinemada yaşanan dönüşümlerin belgesel sinemaya etkileri, daha önceki dönemlerle karşılaştırmalı olarak açığa çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım sonucunda, günümüzde belgesel sinemada yaşandığı iddia edilen yükseliş ile belgesel ve kurmaca sinema kategorileştirmesinin neden ve sonuçları eleştirel olarak sorgulanmaktadır. AbstractIt is possible to observe various transformations in film production, distribution and screening, particularly due to the development in cinema technologies in an era of digital communication. Running in parallel to these transformations, the rise in the number of films combining a range of different film styles is quite noteworthy. These styles of films, which can also be defined as hybrid, and not easily or straightforwardly classified as fictional or documentary, take issue with the documentary cinema?s claim to reality and objectivity. Focusing on documentary cinema, this study aims to reveal the reasons of interaction between different styles of film making in a historical perspective and by taking into consideration the societal, economic and political factors in film making. Departing from the efforts to define and institutionalize the documentary cinema, the dissertation will particularly focus on documentary films from different periods and on the production conditions of these films. This will enable to analyze, in comparison with the previous periods, the impacts of the transformations in the cinema in an age of digital communication on documentary film. By adopting this approach, the study aims to critically examine the rise in today?s alleged rise in documentary cinema as well as the reasons and consequences of the documentary - fictional cinema categorization.Item İRAN SİNEMASINDA KADIN: KADIN TEMSİLİ VE KADIN YÖNETMENLER(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA BÖLÜMÜ) KANAT, Fatin (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Yüzyıllık geçmişi olan İran sineması, özellikle son yirmi beş yıldır İran toplumunun yaşadığı yönetsel ve toplumsal kargaşadan etkilenmektedir. Bu kargaşaya rağmen, İranlı sinemacılar çoğu uluslararası ölçekte beğeni toplayan kayda değer filmler üretmeyi başarabilmişlerdir. Bu tez, özellikle kadın yönetmenler tarafından üretilen İran filmlerindeki kadın temsiline odaklanmayı amaçlamıştır. İranlı kadın sinemacılar, katı bir sansür sisteminin gölgesinde, hem filmlerde ele alınan konular, hem de filmsel biçimin yeni bir tarzda geliştirilmesinde önemli rol oynamış, İran sinemasının uluslararası düzeydeki gelişimine katkı sağlamışlardır. İran'da filmlerin üretim, gösterim ve dağıtımındaki bilinen zorluklardan başka, hicap hala, İran toplumunda kadına yaklaşımın en güçlü simgesi olmaya devam etmektedir. Öte yandan kadının toplumdaki yeri, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelere paralel olarak da değişim göstermektedir. Yukarıda belirtildiği gibi, bu çalışma toplumsal ve kültürel yaşamın İslami kurallarla belirlendiği günümüz İran'ındaki kadının konumunu, kadın sorunuyla uğraşan ve pek çoğu da 'kadın sineması' bağlamında düşünülebilecek olan filmler vasıtasıyla araştırmayı da amaçlamaktadır.Item LATİN AMERİKA’DA SİNEMA VE TOPLUM: 1960’LARIN SİNEMA HAREKETLERİ İLE 1995 SONRASI YENİ SİNEMANIN KARSILASTIRILMASI(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA ANABİLİM DALI) YILMAZ, Hüseyin (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Latin Amerika sineması, dünya sinema tarihi açısından önem arz etmektedir. Bu önemin kökenleri 1960'larda olusmaya baslayan muhalif sinema hareketlerinden kaynaklanmaktadır. 1960'lar sinemada politik radikallesmenin en üst seviyeye çıktıgı dönemdir. Politik düzene bagımlı olarak son bulan muhalif sinema hareketlerinin ardından 1995'den sonra Latin Amerika'da yeni bir sinemaya olusmaya baslamıstır. Bu yeni sinemanın sinema hareketleri ile baglantıları ve farklılıkları bulunmaktadır. Latin Amerika sineması toplumsal bir sinemadır. Sömürgeci geçmis, melezlik, azgelismislik, gecekondulasma, gerilla mücadeleleri, diktatörlükler ve toplumsal baskılar gibi toplumsal hayatı etkileyen faktörler sinemanın yönünü çizmesini saglamıstır. Toplumsal dinamikler hem üretim açısından etkili olurken, diger yandan sinema tematik kaynagını toplumun bu çesitliliginden alır. Sinema üretiminin önündeki en önemli belirleyici devletler olmus ve devletlerin sinemaya müdahalesini azalttıgı zamanlarda alternatif sinema hareketleri olusabilmistir. ‘Üçüncü sinema' Latin Amerika kaynaklı bir terimdir. Bu terimi bulan Fernando Solanas ve Octavio Getino'ya göre 'birinci sinema' ticari, 'ikinci sinema' kisisel sinemadır. 'Üçüncü sinema' ise politik sinema olmalıdır. Sinemanın halkı etkileme yetisi vardır ve bunu halkı aydınlatmak ve harekete geçirmek için kullanmalıdır. Latin Amerika'da 1960'lardaki muhalif sinema hareketlerinin hepsi 'üçüncü sinema' kavramının içine sokulur. Günümüz sineması ise tematik olarak 1960'larla benzerlikler barındırmasına ragmen 'üçüncü sinema'nın devamı niteliginde degildir.Item SOGUK SAVAŞ SONRASI BİLİMKURGU SİNEMASINDA DİSTOPİK SİSTEMLER VE KONTROL MEKANİZMALARI(ANKARA ÜNÜVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA ANABİLİM DALI) BASARAN, Tuna (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Bilim, insanoglunun gerek fiziksel gerekse zihinsel evrimi içinde hep önemli bir konumda olmustur. Toplumsal gelisim süreci içinde, teknolojiyle hayat kolaylastırılmıs, doga bizlere göre, istedigimiz gibi dönüstürülmüstür. Fakat bu süreç içinde giderek daha çok derinlesen, birbirine baglı hayat olusumu ortaya çıkmıs ve sistematik bir iktidar gözetiminin içine girilerek özgürlükler kısıtlanmaya baslanmıstır. Toplumsal düzenin saglanması, yönetenler ve yönetilenler arası dengenin saglanması için basta gözetim mekanizmaları olmak üzere kontrol mekanizmaları sürekli faaliyette olmus ve giderek artan bir sekilde insanları kusatmaya baslamıstır. Bu çalısma, ilk olarak kontrol ve gözetim mekanizmalarının kökleri ve tarihsel gelisimini, kurumsallasmasını, Soguk Savas ve sonrasında Amerika Birlesik Devletleri'nin dünya dengeleri üzerinde hakimiyet kurmasıyla birlikte küresel bir boyut kazanarak hayatlarımızın önemli bir parçası haline gelis sürecini ele almaktadır. Ardından bu sürecin gelisimi ve gelecegine dair elestirilerle uyarılarda bulunan bilimkurgu edebiyatı ve sinemasının kendi tarihi içinde nasıl bir durus sergiledigine bakmaktadır. Özellikle Soguk Savas'ın sona ermesiyle bilimkurgunun tek kutuplu gelecegin kontrol mekanizmalarına yönelik kaygıları nasıl ifade ettigi, dönemin elestirel bakıs açısı sergileyen filmlerinin ele aldıgı temalar çerçevesinde incelenmekte, bu filmler kapsamında gelecekte ortaya çıkması muhtemel distopik sistem yapıları ve kontrol mekanizmalarının nasıl sekillenecegine dair uyarılar analiz edilmektedir.Item Soğuk Savaş sonrası bilimkurgu sinemasında distopik sistemler ve kontrol mekanizmaları(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı) ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı); BAŞARAN, Tuna (Yazar)Bilim, insanoğlunun gerek fiziksel gerekse zihinsel evrimi içinde hep önemli birkonumda olmuştur. Toplumsal gelişim süreci içinde, teknolojiyle hayat kolaylaştırılmış,doğa bizlere göre, istediğimiz gibi dönüştürülmüştür. Fakat bu süreç içinde giderek dahaçok derinleşen, birbirine bağlı hayat oluşumu ortaya çıkmış ve sistematik bir iktidargözetiminin içine girilerek özgürlükler kısıtlanmaya başlanmıştır. Toplumsal düzeninsağlanması, yönetenler ve yönetilenler arası dengenin sağlanması için başta gözetimmekanizmaları olmak üzere kontrol mekanizmaları sürekli faaliyette olmuş ve giderekartan bir şekilde insanları kuşatmaya başlamıştır.Bu çalışma, ilk olarak kontrol ve gözetim mekanizmalarının kökleri ve tarihselgelişimini, kurumsallaşmasını, Soğuk Savaş ve sonrasında Amerika Birleşik Devletleri'nindünya dengeleri üzerinde hakimiyet kurmasıyla birlikte küresel bir boyut kazanarakhayatlarımızın önemli bir parçası haline geliş sürecini ele almaktadır. Ardından bu sürecingelişimi ve geleceğine dair eleştirilerle uyarılarda bulunan bilimkurgu edebiyatı vesinemasının kendi tarihi içinde nasıl bir duruş sergilediğine bakmaktadır. Özellikle SoğukSavaş'ın sona ermesiyle bilimkurgunun tek kutuplu geleceğin kontrol mekanizmalarınayönelik kaygıları nasıl ifade ettiği, dönemin eleştirel bakış açısı sergileyen filmlerinin elealdığı temalar çerçevesinde incelenmekte, bu filmler kapsamında gelecekte ortaya çıkmasımuhtemel distopik sistem yapıları ve kontrol mekanizmalarının nasıl şekilleneceğine dairuyarılar analiz edilmektedir.AbstractThroughout his physical and mental evolution, science has always been a crucialpart of the human race. In the process of the social development phase, life has been madeeasier with the use of the technology and nature has been transformed to fit us as we havedesired. But in this phase, a gradually deepening interdependent life has emerged and thefield of freedom has begun to get limited by getting into a systematic governmentsurveillance. The control mechanisms, primarily surveillance systems have always beenkept operational and had begun gradually besieging us in the name of establishing andmaintaining the social order and setting the balance between the rulers and their subjects.This study, initially handles the roots, the progress and the institutionalization of thecontrol and the surveillance systems and the process of these becoming a crucial part ofour lives by becoming global as the United States of America formed a domination over theequilibrium of the world, in and after the Cold War era. Afterwards, sciencefictionliterature and cinema that comments on the progress and future of this process and howtheir point of view got shaped has been examined through their course of history.Especially, the issue of how sciencefiction after the Cold War era expresses the worriesabout the control mechanisms of the future of a unipolar world is examined within theframe of the themes of the sciencefiction movies with a critical attitude. By examining thesemovies, the warnings about the emergence of the possible dystopian system structures andhow their control mechanisms would be shaped has been analysedItem Soğuk savaş sonrası bilimkurgu sinemasında distopik sistemler ve kontrol mekanizmaları(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı) BAŞARAN, Tuna (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Bilim, insanoğlunun gerek fiziksel gerekse zihinsel evrimi içinde hep önemli birkonumda olmuştur. Toplumsal gelişim süreci içinde, teknolojiyle hayat kolaylaştırılmış,doğa bizlere göre, istediğimiz gibi dönüştürülmüştür. Fakat bu süreç içinde giderek dahaçok derinleşen, birbirine bağlı hayat oluşumu ortaya çıkmış ve sistematik bir iktidargözetiminin içine girilerek özgürlükler kısıtlanmaya başlanmıştır. Toplumsal düzeninsağlanması, yönetenler ve yönetilenler arası dengenin sağlanması için başta gözetimmekanizmaları olmak üzere kontrol mekanizmaları sürekli faaliyette olmuş ve giderekartan bir şekilde insanları kuşatmaya başlamıştır.Bu çalışma, ilk olarak kontrol ve gözetim mekanizmalarının kökleri ve tarihselgelişimini, kurumsallaşmasını, Soğuk Savaş ve sonrasında Amerika Birleşik Devletleri'nindünya dengeleri üzerinde hakimiyet kurmasıyla birlikte küresel bir boyut kazanarakhayatlarımızın önemli bir parçası haline geliş sürecini ele almaktadır. Ardından bu sürecingelişimi ve geleceğine dair eleştirilerle uyarılarda bulunan bilimkurgu edebiyatı vesinemasının kendi tarihi içinde nasıl bir duruş sergilediğine bakmaktadır. Özellikle SoğukSavaş'ın sona ermesiyle bilimkurgunun tek kutuplu geleceğin kontrol mekanizmalarınayönelik kaygıları nasıl ifade ettiği, dönemin eleştirel bakış açısı sergileyen filmlerinin elealdığı temalar çerçevesinde incelenmekte, bu filmler kapsamında gelecekte ortaya çıkmasımuhtemel distopik sistem yapıları ve kontrol mekanizmalarının nasıl şekilleneceğine dairuyarılar analiz edilmektedir.AbstractIn the process of the social development phase, life has been madeeasier with the use of the technology and nature has been transformed to fit us as we havedesired. But in this phase, a gradually deepening interdependent life has emerged and thefield of freedom has begun to get limited by getting into a systematic governmentsurveillance. The control mechanisms, primarily surveillance systems have always beenkept operational and had begun gradually besieging us in the name of establishing andmaintaining the social order and setting the balance between the rulers and their subjects.This study, initially handles the roots, the progress and the institutionalization of thecontrol and the surveillance systems and the process of these becoming a crucial part ofour lives by becoming global as the United States of America formed a domination over theequilibrium of the world, in and after the Cold War era. Afterwards, sciencefictionliterature and cinema that comments on the progress and future of this process and howtheir point of view got shaped has been examined through their course of history.Especially, the issue of how sciencefiction after the Cold War era expresses the worriesabout the control mechanisms of the future of a unipolar world is examined within theframe of the themes of the sciencefiction movies with a critical attitude. By examining thesemovies, the warnings about the emergence of the possible dystopian system structures andhow their control mechanisms would be shaped has been analysed.Throughout his physical and mental evolution, science has always been a crucialpart of the human race.Item SOVYET DÖNEMİ VE BAGIMSIZLIK SONRASI AZERBAYCAN SİNEMASI:İDEOLOJİK BİR BAKIS(ANKARA ÜNİVERSİTESİ) ALİYEV, Rovshan (Yazar); ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı)Bu çalısmada Sovyet dönemi ve bagımsızlık sonrası Azerbaycan sineması incelenmistir ve Azerbaycan sinemasının her dönemde farklı ideolojilerin etkileri altında kaldıgı ortaya konulmustur. Sovyet dönemi Azerbaycan sinemasında, sinema devlet tekelinde oldugu için, Sovyet ideolojisinin egemen oldugu görülmektedir. Filmlerin ancak sıkı sansürden geçirildikten sonra dagıtımlarına izin verilmektedir. Bagımsızlık sonrasında, sinemadan devlet tekelinin kalkmasına ragmen ekonomik yetersizlikler nedeniyle sinemaya kaynak aktarılmamıs ve bu nedenle Azerbaycan sineması yeteri kadar gelismemistir. Ancak 1990'lı yılların ortalarında gözlenmeye baslayan ekonomik gelismeler sayesinde filmlerin sayısında artıs görülmüstür fakat uluslararası alanda kayda deger basarılar elde edilememistir. Azerbaycan sinemasına genel olarak baktıgımızda, var olan yönetimden önceki dönemlerin elestirisinin yapıldıgı görülmektedir. Sovyet Dönemi ve Bagımsızlık Sonrası Azerbaycan Sinemasında görülen ideolojilerin farklıdır ve filmler her dönemde egemen ideolojiye ters düsmeyecek sekilde yapılmıslardır. Filmlerde geçmis dönem elestirisi, su anda var olan düzeninin en iyi düzen oldugunu vurgulama ve onu mesrulastırma çabasını içermektedir.Item Türkiye sinemasında müphemleşen mekân: A Ay ve Karanlık Sular(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Sinema Ana Bilim Dalı) ULUSAY, Nejat (Tez Danışmanı); ERCAN, Neslihan (Yazar)Bu tez çalışmasında modernliğin bir bileşeni olan müphemlik, filmsel ve kentsel mekân bağlamında tartışılmıştır. Kente karşı öteden beri oluşmuş iki zıt duygunun tarihsel kaynaklarına ve gerekçelerine odaklanılarak bu iki duygunun yarattığı tutumların mekânın algılanışına etkisi tartışılmıştır. Buradan hareketle, sinemada mekânın bir arka plan olmaktan çıkıp bir aktör niteliğini nasıl ve zaman kazanmaya başladığı sorularına cevap aranmıştır. Bu cevaplara bağlı olarak, konu edinilen A ay (Reha Erdem, 1988) ve Karanlık Sular (Kutluğ Ataman, 1989) filmlerinde ön plana çıkan kent mekânı ve kentli anlayışlarına odaklanılarak, yarattıkları mekânın nitelikleri üzerinde durulmuştur. Müphemlik, bu filmlerde kentsel mekânın imgesini yeniden oluşturucu, yerleşmek ile aidiyet, ev ile kent ilişkilerini sorunsallaştıran bir rol üstlenmiştir. Ev ile kent mekânları, harâbe, yabancı, fantastik, tekinsizlik, temsîli mekân, başka mekân ve öylesine-herhangi-mekân gibi figürler ve kavramlarla, tarihsel ve kültürel miras, nostalji, "iç" ile "dış" mekân ayrımının göreceliği ve doğa ile kent ayrımı gibi bağlamlarda incelenmiş, sinemada mekânın temsili sorunu üzerinde durulmuştur. Modernleşme sorunlarının ve kente yaklaşımların ikili zıtlıklarının mekâna yansıtılmasını değil, toplumsal mekân ve üretimini benimseyen bir sinemanın imkânlarının ne olduğu sorusu temelinde bir araştırma yapılmış, mekân-zaman, özne-mekân bağlamlarını yeniden gözden geçirmeye sebep olan tema ve figürlerin aracılığıyla bu imkânlar ortaya serilmeye çalışılmıştır.AbstractIn this thesis, mbivalence as a constituent of modernity is discussed in terms of filmic space and urban space. Taking two conflicting approaches towards urban environment as an initial point in interpreting spatial formation, the background of those approaches is outlined in terms of the occasions that paved the way. From this point of view, the means of space as an acting component instead of a passive back drop were sought for. Accordingly, urban space and the idea of the citizen presented in A ay (Reha Erdem, 1988) and Karanlık Sular (Kutluğ Ataman, 1989) are analyzed and their characteristics are eloborated. In both films, ambivalence takes role in reconstructing the image of urban space as well as problematizing the relationships between dwelling and belonging, the house and the city within the context of modernity. The spaces of house and city are explored through the figures and concepts of the ruin, the stranger, the fantastic, the uncanny and other spaces (heterotopias) together with the themes of cultural and historical heritage, nostalgia, the relativity of and the distinction between the interior and exterior spaces and the problematization of the distinction of natural and urban spaces that appeared through modernity. Thus, the possibilities of a cinema which does not reduce space to a reflection of what can be seen through the eyes and instead takes on social space and the production of space as tendency are explored so that those possibilities that stimulate new relations of space-time and subject-space are laid out in terms of the themes and figures of modernism.