Browsing by Author "AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 9 of 9
Results Per Page
Sort Options
Item AHİRETE İMANIN İNSAN DAVRANIŞLARINA ETKİSİ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI) TAŞ, Hatice (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)İnsanlık tarihi boyunca ahiret inancı karşılaşılan en köklü inançtır. Neredeyse bütün pagan ve tek tanrılı dinlerde bir ahiret inancı mevcuttur.Bu inancın temel amacı insanın dünyadaki hayatına anlam katmak ve iyi bir hayat yaşamasını sağlamaktır. Çalşmamız ikinci bölümden oluşmaktadır.Birinci bölümde Müslüman kelamındaki ahiret inancı ele alınmış ve incelenmiştir.İnanç insanı harekete geçiren bir iç dinamiktir.Kuran bu anlayışı birçok ayetle desteklemektedir.Kuranda dünya ve ahiret dengesi ısrarla vurgulanmaktadır.Çünkü mutlu bir ahiret hayatı faydalı bir dünya hayatı ile mümkün olacaktır.İnsanlar dünyada yaptıkları fiillerin karşılığını mutlaka alacaklardır. Bu nedenle insanlar dünya hayatını iyi bir şekilde değerlendirmek zorundadırlar. Çalışmamızın ikinci bölümünde ahirete imanın insanda geliştirdiği yetiler ele alınmıştır. Bu yetiler arasında vicdan,tövbe, takva, sabır ve umut sayılabilir. Bu yetiler insana hayatın zorluklarına karşı direnme gücü vermektedir . Aynı zamanda bu yetiler insana Allah ile daha sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlar. Bu durumda insan çok daha faydalı bir hayat yaşar. Böylece dünya çok daha güzel ve çok daha yaşanılır bir yer olacaktır.Item BAKARA 256. AYET ÇERÇEVESİNDE İSLAM’DA DİN HÜRRİYETİ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI) ŞAHİN, Abdurrahman (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)Hürriyet, insanın kendi kendini yönetmesi, baskı altında olmaması anlamlarına gelmektedir. Din hürriyeti sadece dinler arasında veya inanma hürriyeti olarak degil bizatihi dinin kendi içinde de yasanılması gereken bir durumdur. Varlıgının amacını sorgulayan akıl, kendisinin yaratılmıs olduguna karar verdigi anda baglılık duygusu hissetmektedir. Ancak bu baglılık kendisini köle yapan degil, kul yapan bagdır. Kölenin seçim hakkı yokken, kulluk tamamen özgür varlıga sahiptir. Dolayısıyla din gibi insanın hürriyeti meselesi de beseriyetle beraber yasamaktadır Din bir yasam seklini olustururken, bazı yasam sekilleri de din meydana getirmistir. İnsanlar kendi çıkarları için baskalarının din hürriyetlerine din adına el koymuslardır. Ancak gerçekte din hürriyeti insanların bize anlattıkları veya tanıdıkları kadar degildir. Dinin sahibi kim ise hürriyetin sınırını da o belirler. Kur’an’ın verilerine ve Hz.Peygamberlin uygulamalarına baktıgımız zaman salt olarak küfrün, büyük günahın veya sirkin ölüm sebebi olmadıgını görmekteyiz. Aynı zamanda dinin amel boyutunun uygulamasında aksaklıkların olması veya itikadi olarak tamamen din dairesinden çıkılmasında da, kisilere maddi yaptırımlar uygulamaya sebep olmadıgı görülür. Esas olan iman ve ibadetlere yaklasımda teblig çerçevesinde kalınması ve bundan sonraki hukukun kisi ile Allah arasında oldugunun bilinmesidir. Vahiy ürünü olan din, Allah tarafından geldigi için ona uymak zorunludur. Ancak bu vahyi anlayan insanların olusturdugu yasam sekli, kültür veya gelenek beseri yapı oldugu için daima tartısmaya açıktır. Bugün bizler vahyi tenkit edemeyiz ancak yorumlarını ve bu yorumlar çerçevesinde olusmus olan kültürü, yasamı tenkit edebiliriz. Eger bunu yapamaz veya yapmaz isek, dinin asıllarını bırakıp sadece yorumlarında kalır isek kendimize yabancılasmıs ve dinin özüne de haksızlık etmis oluruz.Item FAHREDDİN er-RÂZÎ’DE NÜBÜVVET KAVRAMI(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELÂM) ANABİLİM DALI) ÇINAR, Bayram (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)Tezimin konusu Fahreddin er Razi’ye göre peygamberlik kavramı olup; tezimiz bir giris ve iki bölümden olusmaktadır. Giris bölümünde Razi’ye göre dini bilginin temelleri ve peygamberlik kavramı iliskilendirilmistir. Birinci bölümde peygamberligin gerekli ve muhtemel olusu üzerindeki tartısmaları ile ilgili olarak; peygamberliğin insanlar için bir zorunluluk olduğu kanaatindedir. Razi konuyla ilgili teolojik ve felsefi argümanlar sunar ve bu zorunluluğun Tanrı için bir gereklilik olmayıp, insan için bir gereklilik olduğunu ifade eder. Razi’nin konu ile ilgili temel problematiği, peygamberliğe dair akli gerekçeler bulmak ve tanrının insanlığa peygamber gönderme gerekçelerini ortaya çıkarmaktır. Dkinci bölümde ise peygamberliğe dair bilgi kaynakları Razi metodolojisi ısığında tartısıldı. Bu bölümde kendimce önemli gördügüm bazı sorulara Razi bakısaçısı ile yanıtlar aradım. Bunlara örnek olarak; Peygamberlerin diğer insanlardan farkı nedir ? Peygamber mucizelerinin aslı (doğası) nasıldır? Peygamber mesajı (vahy)nın doğası nedir? Sonuç olarak; Razi dini bir kavramı dini olduğu kadar felsefi bir terminoloji, felsefi bir yöntemle ele almıs ve tartısmıstır.Item KELAM’DA İLAHİ İRADE VE İLİM İLİŞKİSİ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI) KORKMAZGÖZ, Rıza (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)İlahi İrade ve İlahi İlim, yaratılışla ilgili temel iki sıfattır. Klasik kelâmî anlayışta İlahi ilim, ezelde her şeyi tayin ve temyiz edici olarak telakki edilmiş, İlahi iradenin her yönden bu mahiyetteki ilme uygun olmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur. Kelamcıların çoğunluğu tarafından kabul gören geleneksel anlayışa göre \\\"Allah, ezeli ilminde var olacağını bildiği şeyleri irade etmektedir.\\\" Bu da, iradenin ilim tarafından belirlendiği ve dolayısıyla varlığın gerçek sebebinin ilim olduğu anlamına gelmektedir. Halbuki varlık ilmin değil, iradenin eseridir. Belirleyici, temyiz edici ve müessir güç iradedir. İlahi ilim, İlahi iradenin bu tayinine tâbi olmak durumundadır. Fakat Klasik kelâmî anlayışta İlahi iradenin bu işlevi İlahi ilme yüklenmiş, irade adeta bağımsız bir işlevi olmayan îtibâri bir vasıf durumuna düşürülmüştür. İşte Klasik Kelâm\\\'ın \\\"kader\\\" konusunda ürettiği tüm problemler, onun İlahi irade ve İlahi ilim arasındaki bu çok önemli farkı görememiş olmasından kaynaklanmaktadır. Çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde İlahi irade ve İlahi ilme dair çeşitli tanımlar verilmiş ve bunların değerlendirilmesi yapılmıştır. İkinci bölümde ise \\\"yaratma\\\" hadisesi çerçevesinde irade-ilim ilişkisi incelenmiş, bu konuda Klasik Kelam\\\'ın çıkmazları tartışılmıştır.Item Kelâm’da Burhan delili(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri (Kelam)Anabilim Dalı) AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı); BARIŞ, Mustafa (Yazar)Yol gösteren, doğru yola ve doğru sonuca ulaştıran, kendisiyle kanıtlamanın gerçekleştiği şey anlamlarına gelen delil düşünce dünyamızın önemli kavramlardan bir tanesidir. Hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayıran delil anlamında kullanılan burhan ise hem bir Kur’an terimidir hem de kesin bilgi veren akli bir delildir. İlk bölümde delil kavramı felsefe, kelâm, usûl-ü fıkıh ve pozitif hukuk alanlarında ele alınmıştır. Felsefede şüphecilik, akılcılık ve deneycilik açısından delilin neliği konusu incelenmiştir. Mantıkta bir argümanın gücü ile delil arasındaki ilişki irdelenmiştir. Fıkıh usulünde başta Kitap, Sünnet, icma, kıyas sonra diğer tali delillerin konumu ele alınmıştır. Pozitif hukuk alanında ise delilin tanımı ve türleri incelenmiştir. İkinci bölümde burhan kavramı, Kur’an’daki yeri itibariyle incelemeye alınmıştır. Burhan ile anlam ilişkisi bulunan “beyyine”, “sultan” ve “ayet” kavramları ayetlerdeki çerçeveleri itibariyle tahlil edilmiştir. Sonrasında burhan, mantık ve kelâm içindeki konumu dolayısıyla ele alınmıştır. Burhanın üzerine inşa edildiği mantık ilkeleri açıklanmıştır. Allah’ın birliği, hudus delili ve teselsülün iptali konularını destekleyen burhanlar tetkik edilmiştir. AbstractProof is something which shows that something else is true or correct and has a place in kalam, ushul fiqh, philosophy and law. In the first chapter, the issue of proof is dealt with in philosophy, ushul fiqh, law and kalam. The epistemological framework such as the definition of proof, its nature and kinds, is examined in these fields. Finally the concept of burhan in the Qur’an, kalam and logic is discussed in Chapter II. Related concepts with burhan such as “beyyine” the clear evidence and “sultan” the clear authority and “ayet” the verse are analysed. Laws of logic which burhan based upon are explaned. Burhans supporting the uniqueness of God, “hudus” the proof of created later and “teselsül” cancellation of succession are dealt with.Item MUSA CARULLAH BİGİYEF’İN KELAMÎ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ) AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı); KALBERDİEV, Abdilaziz (Yazar)XVIII. yüzyılda İslam dünyasında gelişen dinî yenilenme hareketi, Müslümanların dinî ve kültürel hayatlarında yenilenmeyi öngörmüştür. Fakat dinî yenilenme hareketi Hıristiyanlıkta olduğu gibi dinin yapısından kaynaklanan problemleri çözmek için değil, bizzat Müslümanların bireysel kişiliklerini ıslah ederek sosyal hayatlarında yenilenmenin gerekliliğini vurgulamıştır. Bu fikri savunanlara göre İslam ıslaha muhtaç olmadığı gibi, karşılaştığımız her türlü problemler de kendimizden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Müslümanların ıslaha muhtaç oldukları ortaya çıkmaktadır. Dinî yenilenme hareketinin önemli temsilcilerinden biri olan Musa Carullah Bigiyef de Müslümanların ilmî ve dinî konularda aydınlatılması ve uyandırılması gerektiğini belirtmiş ve bunun da zamana göre düzenlenmiş okullarda, pozitif ve dinî ilimlerin yeni metotlarla verilmesiyle gerçekleşeceğine inanmıştır. Ayrıca o, kelam ilminin toplumsal hayat üzerinde etkisinin büyük olduğunu fark ederek eski kelam sisteminin ve kelamcıların toplumsal hayat üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ileri sürmüştür. Netice itibariyle o, yeni bir kelam sisteminin geliştirilmesi gerektiği sonucuna varmış ve bizzat kendisi de yeni kelam sistemi ortaya koymak için çaba harcamıştır.Biz bu araştırmamızda yeni kelam sistemi kurmaya çalışan Musa Carullah Bigiyef’in kelamî görüşlerini ele aldık. Araştırmamız giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Girişte; dinî yenilenme hareketinin ortaya çıkışı, amacı ve bu hareketin içinde Musa Carullah’ın yeri ve önemi beyan edilmiştir. Birinci bölümde; Musa Carullah’ın kelamî görüşlerinin temelini oluşturan ‘iman’ ve ‘ilahî rahmetin umumîliği’ meseleleri ele alınmıştır. İkinci bölümde ise; Musa Carullah’ın akıl-vahiy ilişkisi, hüsün-kubuh, rızk, mucize, isra ve miraç, kıyamet alâmetleri olarak bilinen nüzûl-ü İsa, Ye’cuc-Me’cuc, kıyamet alâmetleriyle dolaylı ilişkisi bulunan Hızır ve son olarak da hilâfet meseleleri araştırılmıştır. Sonuçta da genel bir değerlendirme yapılmıştır.Item MÜSLÜMAN KELAMINDA SEKÜLERLEŞME SÜRECİ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI) ÖZDEN, Mustafa (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)Müslüman Kelamında sekülerleşme süreci isimli çalışmamızda; Sekülerlik ve bununla ilgili kavramlar, laiklik ve sekülerlik arasındaki işlevsel fark, din – birey, din – devlet ilişkisi, din isleri, dünya işleri ayırımı vb. Fikirlerin Müslümanların düşünce gündemine girmesi, gelişmesi, seküler düşüncenin öncüleri, Hz. Peygamberin Mekke ve Medine tecrübesi, özellikle Medine' ye hicret' ten sonraki siyasal uygulamalarını araştırdık. Hz. Peygamber sonrası Müslümanların oluşturduğu siyasal paradigmanın, Hz. Peygambern uygulamaları ve Kur – an' ın belirledigi genel ilkelerle örtüsüp örtüşmedigi, İslam bilimlerinde ve Kur – an' da dünya ve ahiret ayırımının yapılıp yapılmadığı soruları ve Kur- an' da insan olgusu çalısmamızın özünü oluşturmaktadır. Çalısmamızın giriş bölümünde seküler kavramının tarihsel serüveni, sözlük ve terim anlamları ile laiklik kavramı arasındaki benzerlik ve farklı yönleri, batı ve doğudaki din-devlet ilişkilerinin tarihsel serüvenini inceledik. Çalışmamızın birinci bölümünde, Hz. Peygamberin Mekke-Medine dönemindeki uygulamaları, siyasal tecrübesi, kurmuş oldugu devletin niteligi ve Mekke ile Medine dönemi arasındaki farklılık üzerinde durduk. Çalışmamızın ikinci döneminde ise, Hz. Peygamber sonrası dönemde Müslümanların, dünya ve ahiret ayırımı yapıp yapmadıklarını, siyasal uygulamaların kritiğini, İslam ve laikligin telif edilip edilemeyecegi, dünya ve ahiret kavramlarına yükledikleri anlamları ayrıstırmaya çalıstık. Yine bu bölümde dünyevilik olgusunu İslam bilimleri ve Kur-an'ı Kerim' e göre değerlendirdik. Sonuç bölümünde de giriş ve her iki bölümün özünü kapsayan genel bir değerlendirme ile arastırmamızı tamamladık.Item Müslüman kültürdeki mitolojik unsurlar(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Bölümü Kelam Anabilim Dalı) AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı); EVKURAN, Mehmet (Yazar)Item ŞAH VELİYYULLAH DEHLEVİ’NİN KELAMà GÖRÜŞLERİ(ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (KELAM) ANABİLİM DALI) BULUT, İsmail (Yazar); AKBULUT, Ahmet (Tez Danışmanı)Araştırmada Hindistan'da bugünkü Müslümanlığının temelinin oluşmasında büyük katkıları olan, Şah Veliyyullah Dehlevi'nin temel Kelami görüşleri incelenmiştir. Tez, giriş, üç bölüm ve sonuçtan meydana gelmektedir. Araştırmanın giriş bölümünde Dehlevi'nin fikirlerinin temelini oluşturan sosyal, siyasal ve bilimsel hareketler irdelenmiştir. O dönemde Hindistan'ın sosyal ve siyasal yapısı ve düşüncelerinin şekillenmesine büyük etkisi olan tarikat kültürünün önemi vurgulanmıştır. Birinci bölümde Dehlevi'nin Allah-Âlem ilişkisi çerçevesinde Allah'ın varlığı ve sıfatları, Allah-insan ilişkisi, vahdet-i vücud ve âlem anlayışı incelenmiştir. En önemli düşüncelerinden olan ve diğer düşüncelerinin çerçevesini oluşturan alem-i misal kurgusu işlenmiştir. İkinci bölümde Peygamberlik, Vahiy ve ilham, rüya, keramet ve şefaat konularında görüşleri ortaya konmuştur. Dehlevi'nin düşünce sistemini derinden etkileyen ve bilgi edinme yollarından biri olarak kabul ettiği rüya anlayışı araştırılmıştır. Üçüncü bölümde ise kabir hayatı, kıyamet ve Ahiret hayatı ile ilgili görüşleri incelenmiştir. Sonuç bölümünde, tez bölümlerindeki ana fikirler özetlenmiştir Araştırma sonucunda ulaşılan neticeler ve kanaatler ortaya konulmuştur.