Kronik Myeloid Lösemide Myelofibrozis ile Damar Yoğunluğunun İlişkisinin Araştırılması: İmmünomorfometrik Çalışma
No Thumbnail Available
Files
Date
2001
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Abstract
Retrospektif özellikteki çalışmamıza 1996-2001 yılları arasında bölümümüzde KML tanısı almış ve Ankara Üniveristesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Kemik iliği Transplantasyon Ünitesinde kemik iliği nakli olmuş 24 hastaya ait toplam 58 adet kemik iliği biyopsisi dahil edilmiştir. Hastalara ait tanı, nakil öncesi ve nakil sonrası kemik iliği biyopsi, imprint ve kemik iliği aspirasyon materyalleri yeniden değerlendirilmiştir. Çalışmada evreleme amacıyla örneklenen, tutulum bulundurmayan normosellüler 17 adet kemik iliği biyopsisi kontrol grubu olarak değerlendirmeye alınmıştır. Kemik iliği biyopsi, imprint ve aspirasyon preparatlarında KML fazı WHO-2001 kriterlerine göre belirlenmiştir. H&E kesitlerde kemik iliği sellülaritesi belirlenmiştir. Biyopsilere retikülin derecelendirmesinin yapılabilmesi için histokimya ile retikülin ve gerekli hastalarda trikrom boyaları, anjiogenezin değerlendirilebilmesi için immünhistokimya ile anti-FVIII-RA boyaları uygulanmıştır. Retikülin derecelendirmesi Bauermeister'ın tanımladığı kantitatif kemik iliği retikülin değerlendirme şeması eşliğinde değerlendirilmiştir. Anjiogenezin değerlendirmesinde ise, anti-FVIII-RA boyalı preparatlarda morfometrik olarak, görüntü analiz sisteminde (Image Analysis System, Carl-Zeiss Vision GmbH, Hallbergmoas, Germany) KS-400 görüntüleme programı (Imaging System) ile damar alanı, damar alanının değerlendirmenin yapıldığı alana oranı ve damar sayısı ölçümleri yapılmıştır. Ayrıca morfometrik ölçümlerin yapıldığı alanlarda alan sellülaritesi ve megakaryosit sayısı belirlenmiştir. Hasta ve kontrol biyopsilerinde hastaların cinsiyeti, yaşı, hastalarda tanı, nakil öncesi, nakil sonrası biyopsi ve kemik iliği nakil tarihleri belirlenmiştir. Hastalarda kullanılan konvansiyonel tedavi protokolleri ve klinik bilgilerine ulaşılmıştır. KML hastalarında yaş, cinsiyet dağılımı literatürle uyumlu bulunmuştur. KML gelişen hastalarda hastalıksız kişilere göre kemik iliği genel ve alan sellülaritesi, megakaryosit sayısı, damar alanı ve damar alan oranında ve retikülin derecelerinde artışın olduğu saptanmıştır. Damar sayısında ise nakil öncesi ve sonrası değerlerde kontrol değerlerine göre yüksek sonuçlar elde edilmiştir. KML hastalarında kullanılan konvansiyonel tedavi protokollerinin kemik iliği sellülaritesi, damar sayısı, damar alanı, damar alan oranı, megakaryosit sayısı ve retikülin derecesine etkisinin olmadığı görülmüştür. Yanlızca nakil öncesi biyopsilerde hidroksiüre-interferon- tedavisinin damar sayısında artışı ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Kemik iliği naklinden (KİT) sonra genel ve alan sellülaritesi, retikülin derecesi ve megakaryosit sayısının azaldığı saptanmış, bu parametrelerin KİT'den sonra kontrol grubuna yakın değerlere ulaştığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar KİT'in KML hastalığını tam olarak tedavisini sağladığının göstergesidir. Ancak vasküler parametreler olan damar sayısı, damar alanı ve damar alan oranlarında KİT sonrasında değişiklik gözlenmemiştir. Bu sonuçta KİT sonrası erken dönemde engrafman ve aktif proliferasyonun vasküler parametrelerin yüksek bulunmasında rol oynayabileceğini, bu nedenle kesin değerlendirme yapabilmek için daha geç dönem biyopsilerin de değerlendirilmesinin gerekliliğini düşündürmektedir. Vasküler parametreler olarak değerlendirmesi yapılan damar sayısı, damar alanı ve damar alan oranı değerlerinde tespit edilen artışta retikülin dererecesi, megakaryosit sayısı, genel ve alan sellülaritesi, hasta yaşının etkisinin olmadığı bulunmuştur. Çalışmamızda farklı vasküler parametreler anjiogenezin değerlendirmesinde kullanılmıştır. Bu parametrelerin kendi aralarında ve anjiogenezle ilişkili olduğu bilinen diğer parametrelerle yapılan karşılaştırmalarında tek başına damar sayısının ele alınmasının sağlıklı ve güvenilir bir yöntem olmayabileceği, anjiogenezin güvenilir olarak değerlendirilebilmesi için morfometrik olarak damar alanı, damar alan oran ölçümlerinin damar sayımı ile birlikte kullanımının daha anlamlı olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Anjiogenezin değerlendirilmesinde elde edilen bu sonuçlar ile KML hastalarında kemik iliğinde anjiogenezin hastalıkla birlikte belirgin artmış bulunmasının konvansiyonel tedaviye yardımcı olarak antianjiogenetik ilaçların kullanımının faydalı olabileceğini düşündürmüştür. Bunun kesin olarak gösterilebilmesi için prospektif, geniş hasta gruplarını içeren çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.