Cilt:12 Sayı:02 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item II. MEŞRUTİYET'TEN CUMHURİYET'E İSTANBUL GÜNDELİK HAYATINDA TANGO(Ankara Üniversitesi, 2021) Türker, Özlem Alioğlu; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiArjantin tango ortaya çıkışından kısa bir süre sonra Avrupa'ya ve neredeyse tüm dünyaya yayılmıştır. Literatürde Türkiye'nin tango ile Cumhuriyet döneminde tanıştığı ve yüksek kültürün bir parçası olduğu öne sürülmektedir. Döneme dair arşiv belgeleri, gazete ve dergiler incelendiğinde İstanbul'da tangonun Avrupa ile yaklaşık olarak eşzamanlı bilindiği, dinlendiği ve hatta dans edildiği anlaşılmaktadır. Tangonun, Cumhuriyet Balolarının sembolü olmadan önce İstanbul'da gündelik hayatın ve popüler kültürün bir parçası haline gelmeye başladığı görülmektedir. Araştırmanın amacı, tangonun Türkiye'deki yolculuğunu II. Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına müzik, dans ve mekânlar bağlamında takip ederek aynı dönemdeki toplumsal dönüşüm ile ilişkisini ortaya koymaktır.Item MACAR DİLİ TARİHİNİN ERKEN DÖNEM YERLİ YAZILI KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI(Ankara Üniversitesi, 2021) Altaylı, Yasemin; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMacar dilinin yerli yazılı belgeleri Macarların Avrupa'da bugünkü yurtlarına yerleşmelerinden sonra yaklaşık olarak 11. yüzyılda oluşmaya başlamıştır. Tarihsel süreçte Árpád Hanedanı dönemi ile başlayan ve Anjou Hanedanlığı dönemi ile devam eden erken dönem yerli yazılı kaynaklarının oluşumu 16. yüzyılda da devam etmiştir. Dil tarihsel açıdan ise bu dönem yaklaşık olarak 9. yüzyıl sonunda başlayan ve 16. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam eden Macar dili tarihinin Eski Macarca Devri'nde gerçekleşmiştir. Bu süreçte Macar dilinin değişimine ve gelişimine uygun bir biçimde belge çeşitlerinde ve niteliklerinde de değişimler ve gelişimler olmuş, başlangıçta belgeler içerisinde kısıtlı sayıda yer alan Macarca adların yerini zamanla Macarca notlar, açıklamalar, kısa yazılı metinler, geniş kapsamlı tekstler ve el yazması kitaplar gibi farklı kaynaklar almaya başlamıştır. Aynı zamanda bu gelişim süresi içerisinde Macar dili tarihinin yerli yazılı kaynaklarında biçimsel yahut metinsel değişikliklerin dışında konu içerikleri bakımında da çeşitlikler ortaya çıkmaya başlamıştır. Çalışmamızda basılı olmayan, el yazması biçiminde oluşturulan Macar dili tarihinin erken dönemine ait bu yerli yazılı belgelerin sınıandırılması örneklerle gösterilerek Macar dil tarihi literatürüne ait bu belge çeşitlerinin tanıtılması ve böylelikle Macar dilinin bu döneme ait tarihsel kaynaklarının ve gelişim sürecinin gösterilmesine çalışılmıştır.Item ORTA ÇAĞ'IN BİLİM TARİHİNE MİRASI(Ankara Üniversitesi, 2021) Başaran, Vural; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada Orta Çağ'da hem Avrupa'da hem de İslam Uygarlığı'nda bilim tarihi için önemli sayılabilecek gelişmeler verilmiştir. Orta Çağ'da doğa felsefesine dair yürütülen kuramsal ve pratik çabalar Bilimsel Devrim'de önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde hem Doğu hem de Batı uygarlıkları bilimin gelişmesine farklı zeminlerde katkı sunmuşlardır. İslam Uygarlığı'nın ortaya çıkışı ve fetihler yoluyla hem Avrupa'da hem de Asya'da hakimiyet kurması onların buradaki entelektüel faaliyeti de sahiplenmesine neden olmuştur. Daha sonra bilimsel-entelektüel hayat İslam Dünyası'ndan Hıristiyan dünyasına çeviriler yoluyla iletilmiştir. Bu bakımdan Orta Çağ bize, bilim tarihinin gelişimini anlayabilmemiz için üç temel ipucu vermektedir. Bunlardan birincisi bilimsel ve entelektüel ilerlemenin zaman zaman yavaşlasa da devam ettiği ve bütünüyle kesintiye uğratılamadığıdır. Diğeri çeviri faaliyetin bilimlerin gelişmesinde oynadığı rol ve son olarak da epistemik grupların kendi aralarında çatışmasının bilimin ilerlemesinde yaptığı etkidir. Orta Çağ diye anılan dönem bu bakımlardan günümüz bilim tarihçilerine verimli bir empirik araştırma sahası olmaya devam etmektedirItem ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ MODERNLEŞME SÜRECİ ve BAUHAUS EKOLÜNÜN ETKİLERİ (1923-1950)(Ankara Üniversitesi, 2021) Bilici, Sema; Other; Other1923-1950 arasındaki süreçte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kültür ve sanat politikası kapsamında, ulusal ve modern bir sanat oluşturma anlayışına yönelik olarak kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde; yurt dışına sanatçı ve sanat eğitimcilerinin gönderilmesi, yurt dışından alanında uzman eğitimcilerin getirilerek görüşlerinin alınması, sanat ve kültürün yaygınlaştırılıp toplumsallaştırılması için Halk Evleri, Köy Enstitüleri ve Sanat Okulları'nın açılmasının yanı sıra, müze ve sergi faaliyetleri dikkati çeken önemli gelişmelerdir. Devletsanatçı işbirliğiyle gerçekleştirilen İnkılap Sergileri ve yurt gezileri ile sanatın toplumsallaştırılması ve yurt genelinde yaygınlaştırılarak ulusal bir kültür ve sanat bilincinin oluşturulmasına çaba harcanmıştır. Ayrıca; Güzel Sanatlar Akademisi'nde gerçekleştirilen eğitim reformu ve Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde kurulan Resim Bölümü, sanat ve sanat eğitimine verilen önemi göstermektedir. Deutscher Werkbund aracılığıyla Geç Osmanlı Döneminde başlayan Türk-Alman yakınlaşması ve Alman kültürel nüfuzu, Erken Cumhuriyet Dönemi'nde de etkisini sürdürmüş; Bauhaus felsefesi ve eğitim anlayışı Cumhuriyet dönemi modernleşme sürecinde etkili bir model olmuştur. Betimsel tarama ve içerik analizi yöntemiyle gerçekleştirilen bu araştırmada; 1923-1950 yılları arasında Türk Eğitim Kurumları ve sanat alanındaki modernleşme çalışmaları ana hatlarıyla değerlendirilerek, Alman kültürel nüfuzu ve Bauhaus Okulu'nun Erken Cumhuriyet modernleşme sürecindeki etkileri değerlendirilecektir.Item TURİZM SOSYOLOJİSİNE İLİŞKİN YENİ GELİŞMELER(Ankara Üniversitesi, 2021) Kaya, Şehriban; Other; OtherTurizm Sosyolojisi, 1970'li yılların başından itibaren gelişim gösteren bir disiplindir. Sosyolojinin diğer alt uzmanlık alanlarına kıyasla, biraz geç sayılabilecek bir tarihte ortaya çıkan Turizm Sosyolojisi, bugün yerel, ulusal ve küresel boyutlarda gittikçe önem kazanan bir dinamik olan turizm olgusunu toplumsal çerçevede analiz ederken, üzerinde çalıştığı nesnede yaşanan yeniliklere duyarlı olmak zorundadır. İlk önce, modern toplumun yerleşmesiyle birlikte bir “otantiklik arayışı” olarak ortaya çıkmış olan turizm olgusu, zamanla, önemli değişimler yaşamış ve bir bakıma dönüşmüştür. Bu dönüşen olguya ilişkin toplumsal analiz ortaya koyması gereken Turizm Sosyolojisinin perspektini genişletmesi ve turizmde yaşanan yeniliklere odaklanması elzem görünmektedir. Bu makalede, öncelikle tarihsel olarak Turizm Sosyolojisinin ortaya çıkışı, çalışma konularında yaşanan değişim ve neticede bugün özellikle odaklanması gereken hususlar analiz edilecektir. Kısacası, turizm olgusunun modernliğin ilerleme sürecinde ortaya çıktığını, bu ortaya çıkan yeni olguyu çalışmak üzere sosyolojinin yeni bir alt uzmanlık alanı olarak Turizm Sosyolojinin geliştiğini ve günümüzde de turizm olgusunda yaşanan değişimler üzerine odaklanması gerektiğini tartışacağız.Item TÜRKİYE'DE JEOTERMAL ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ İÇİNDE AYDIN İLİNİN YERİ VE ÖNEMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yılmaz, Mutlu; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlar ile kıyaslandığında çevresel etkileri bakımından zararsız, sürdürülebilir ve temiz kaynaklardır. Ayrıca bu enerji kaynaklarında dışa bağımlı olma durumu söz konusu değildir. Bu yüzden dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine hız vermiştir. Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretimini teşvik amacı ile mevzuatların kolaylaştırılması ve devlet desteğinin arttırılması bu enerji kaynaklarına olan yatırım artmıştır. Son yıllarda Türkiye'de başta rüzgâr ve güneş enerjisi daha sonra ise diğer yenilenebilir enerji kaynakları yatırımları giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu enerji kaynaklarından birisi de Türkiye'de potansiyel bakımdan bol bulunan jeotermal enerjidir. Jeotermal enerji; yenilenebilir, sürdürülebilir, ucuz, kolay edilebilir, güvenilir, çevre dostu ve yeşil bir enerji türüdür. Ancak yatırım öncesinde doğru planlama ve zibilite çalışmaları yapılmazsa, çevreye kalıcı ciddi hasarlar verebilmektedir. Jeotermal enerji kaynaklarından elektrik üretimi son yıllarda Türkiye'de bir hayli artış göstermiştir. Özellikle Ege Bölgesi ve özelinde Aydın İli jeotermal enerjiden elektrik üretiminde ilk sırada gelmektedir. Bu makalede yenilenebilir enerji kaynakları hakkında genel bir bilgi verilerek, Aydın İlindeki mevcut elektrik üretim faaliyetlerine ve jeotermal enerji üretiminin Aydın'daki yerine değinilecektir. Geçmişten günümüze jeotermal enerji santrallerinin tarihsel gelişimi hakkında bilgi verilerek, Aydın İlinde faaliyet gösteren santrallerden ve Türkiye'nin elektrik üretimindeki payından bahsedilecektir.Item OTORİTE ÜZERİNE: ARENDT VE KOJÈVE'İN KAVRAMSALLAŞTIRMALARININ MUKAYESELİ OLARAK İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Ünal, Mehmet Burak; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi; Siyasal Bilgiler FakültesiOtorite, siyaset bilimi literatürünün temel kavramlarından birisi olarak öne çıkmakta olup genellikle iktidar, güç, zor ve şiddet gibi diğer mefhumlarla birlikte incelenmektedir. Öznelerarası bir ilişki biçiminde kendini açığa vuran otoritenin içeriğine yönelik tartışmalar muhtelif olsa da kavramın esas itibarıyla ne anlama geldiğini belirtmenin kuramsal bakımdan kolay olmadığı söylenebilir. Bu doğrultuda fenomenoloji geleneğinden beslenen ve 20. yüzyılın aynı döneminde yaşamış olan Hannah Arendt ve Alexandre Kojève, doğrudan otorite kavramının özüne inmeye uğraşmışlardır. Arendt'e göre zor ve iknanın arasında konumlanan otoritenin siyasal kökenine antik Roma'da rastlamak mümkündür. Bu perspektifte otorite, kurucu edime ve atalara referansta bulunarak siyasal bir topluluğun kalıcılığını ve bütünlüğünü sağlar. Kojève ise Arendt'ten daha ileri giderek otoriteye hem pozitif bir tanımlama yapar hem de dört temel otorite tipi belirler. Kojève'e göre kurucu bir rolü olan ve şiddet ile baskıdan farklı nitelendirilmesi gereken otoritenin kaynağında, kendi eylemlerini değiştirmeksizin ve bir tepkiyle karşılaşmaksızın başkalarının eylemlerini değiştirebilme yetisi yatar. Bu bağlamda bu çalışma, Arendt ve Kojève'in görüşlerinin mukayeseli bir incelemesini yaparak otorite nosyonunun iki düşünür tarafından fenomenolojik yaklaşımla nasıl ele alındığını irdeler. Özellikle güncel dönemde “otoriter rejim” tartışmalarına indirgenerek kendi başına kullanışlılığı kısıtlanan otorite kavramının barındırdığı incelikler ve kurucu boyutun, bu çalışma sayesinde detaylarıyla ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Aslen teorik bir çalışma hüviyetinde olan bu karşılaştırma ayrıca otorite, iktidar, zor ve şiddet gibi yakın anlamlı addedilen kavramlar arasındaki ayrımların daha net çizilmesine de katkı sunmayı hedeer. Çalışmada, son zamanlarda öne çıkan “otoriter popülizm” ve “rekabetçi otoriteryenlik” gibi terimlerde yer alan “otoriterlik” vurgusunun, otorite kavramının muhtevasına zıtlık teşkil edecek şekilde düşünülmesi gerektiği iddia edilir. Buna ilaveten, otoritenin kurucu rolünün post-truth tartışmalarında sıklıkla dile getirilen “uzmanlığın otorite krizi” varsayımlarından da bir çıkış yolu olabileceği kri savunulur.Item NAZİ KAMPLARINDAN İLİM VE BİLİM DÜNYASINA İKİ İSİM: ELİE WİESEL VE PRİMO LEVİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karasubaşı, İlhan; İtalyan Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAlmanların İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok ulus halkına yaşattığı trajedilerden biri kolektif hafızadan neredeyse tamamen kaybolmuştur, ancak zulümlerin genç ve savunmasız insanlara yapıldığı göz önünde tutulduğunda, o gençlerin (bir gün) dünya insanlık ilmi ve biliminin tarihine geçmiş oluşları elbette tesadüf değildir. Kapsamlı toplama kampı sisteminin bir parçası olmasa da SS tarafından işletiliyor olması ve hayatta kalanlar bazı açılardan diğer kamplardan daha kötü olduğunu söylemelerine rağmen, "Hayatta kalanlardan, hangi? kampın diğer kamplardan daha korkunç olduğunu biliyoruz çünkü büyük kamplarda yaşlılar çocuklara yardım ediyordu ama bu kampta çocuklar kendilerini korumak zorundaydı [...] diğer kamplarda yetişkinlerin küçük gruplar oluşturduğunu biliyoruz." ifadeleri, belki de sonradan dünya literatürüne geçecek çalışmaların ilmeklerinden ibaretti. "Birçoğunu kendi kimliklerini bilemeyecek kadar gençti ve isimlerini kimin sürdüreceğini asla öğrenemediler", hatıralardan silinmeyecek sözlerdedir. Günümüzde ise kamp alanı apartman bloklarıyla yeniden inşa edilmiştir. İşkencelere şahit olan isimlerden birisi Amerika Birleşik Devletleri 'nde yaşadığı yıllarda 40'tan fazla kitap yazan ve birçok edebi ödül alan, 1986 yılında şiddete ve ırkçılığa karşı duruşuyla Nobel Barış Ödülü alan Elie Wiesel; diğeri ise Henüz 24 yaşındayken (1944) Kuzey İtalya'da faşist rejime karşı direnişe geçmesi yüzünden arkadaşlarıyla birlikte tutuklanan ve bir milyondan fazla insanın katledildiği, Nazi Almanya'sı tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük zorunlu çalışma ve imha kampı olarak bilinen Auschwitz toplama kampına gönderilen, hayatının önemli bir kısmını bu kampta zorluklar içerisinde geçiren Primo Levi'dir. Primo Levi, "Se questo è un uomo"yu (Bunlar Da Mı İnsan) yazmaya başlamasıyla, "La tregua" (Ateşkes) adlı kitabının 1997 yılında sinemaya uyarlanmasının da temellerini atarItem YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER BAĞLAMINDA KADIN HAREKETLERİ: DİJİTAL AKTİVİZM(Ankara Üniversitesi, 2021) Erdoğan, Halide Nur Özüdoğru; Other; OtherToplumsal hareketler küreselleşmenin de etkisiyle dönüşüme uğramış, farklı yönleriyle çeşitli disiplinlerde ele alınmaya başlanmıştır. Yeni toplumsal hareketler ekonomi ve sınıf mücadelesi yerine endüstrileşme sonrası eşitlik, farklılık ve kimlik temelli sorunlar ile ilgilenmektedir. Yeni toplumsal hareketler içinde yer alan kadın hareketlerinin tarihsel süreci, 19. Yüzyılda başlamakta ve dört dalgaya ayrılmaktadır. Gerekli toplumsal değişimleri hedeeyen kadın hareketleri de birçok toplumsal hareket gibi, 1960'lardan sonra sivil toplum anlayışının önem kazanmasından sonra farklı bir yapı içine girmiştir. İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte artık insanlar bilgiye hızlı ve kolay bir şekilde ulaşmakta ve rahatlıkla paylaşımlarda bulunabilmektedir. İnternet kullanımın artmasına bağlı olarak dijital aktivizmin yaşandığı bu dönemde kadın hareketleri de değişim sürecinden etkilenmiştir. Kadınlar, çeşitli sosyal paylaşım sitelerini kullanarak ortak sorunları kolayca dile getirebilmektedir. Artık kadın hareketleri, dijital platformlar sayesinde organize olmakta ve etkinliklerini arttırmaktadırlar. Ortak bir amaç için bir araya gelen kadınlar seslerini duyurmak ve kamuoyuna yön vermek için dijital platformlar sayesinde aktivizme yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu çalışmada, toplumsal hareketler, kadın hareketleri, dijital aktivizm gibi kavramlar üzerinde durulmuştur. Dijital kadın aktivizminin bir örneğini oluşturan ve kendini ilk Müslüman feminist derneği olarak tanıtan Havle kadın derneğinin @HavleKadin hashtagi ile twitter üzerinden paylaşmış olduğu içerikler incelenerek hangi konuları ele aldıkları belirlenmiştir.Item ÇİN'DE ÇOCUĞA YÖNELİK BAKIŞ AÇISININ TARİHSEL DEĞİŞİMİ VE GELİŞİMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karakaş, Gözde; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇin'in tarihsel gelişimi, çocuğa yönelik bakış açısında yaşanan değişmeleri içinde barındırmaktadır. Bu değişimler Çin'de Klasik dönem, Qing hanedanlığının son dönemi ve Dört Mayıs Dönemi üzerinden açık bir şekilde görülmektedir. Geleneksel feodal Çin kültürünün ve ahlak öğretilerinin toplumsal hayata şekil verdiği Klasik Dönemde, toplumsallığın ön planda olması insanın birey olarak var olmasını engellemiştir. Toplumun en alt tabakasında bulunan çocuk, ebeveynlerine koşulsuz olarak itaat etmekle yükümlü kılınmıştır. Qing hanedanlığının son döneminde (1840- 1912), yurtdışında eğitim gören Çinli aydınlar ve reformcular, Batı'nın düşünce kültürüne temas etmişlerdir. Bunun sonucunda, binlerce yıldır göz ardı edilen çocuğun ülkenin yok olmaktan kurtarılmasındaki rolü üzerine yoğunlaşmışladır. Bu süreçte yapılan çalışmalar, çocuğun toplumda bir birey olduğu düşüncesinin lizlenmesine büyük katkı sağlamıştır. Dört Mayıs Döneminde (1919-1921), Yeni Kültür Hareketi'nin doğuşuyla birlikte geleneksel feodal kültüre şiddetli bir darbe vurulmuştur. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, hümanizm vb. modern düşüncelerin yaygınlaştığı bu dönemde, çocuk birey olarak bağımsızlığına tam anlamıyla kavuşmuştur. Bu çalışmada, Çin'de çocuğa yönelik bakış açısının tarihsel değişimi ve gelişimi Klasik Dönem, Qing hanedanlığının son dönemi ve Dört Mayıs Dönemi üzerinden sergilenecektir. Tarihi süreçte, çocuğun siyasal ve toplumsal yaşamda giderek artan önemine dikkat çekilerek çocuğun keşnin ve bağımsızlığının Çin'in modernleşme yolundaki öneminin ortaya konması amaçlanmaktadır. Çalışma, Çin'in tarihsel gelişiminin çocuğa bakış açısı üzerinden değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır.Item TEKNOLOJİ, SANAT VE GERÇEK(Ankara Üniversitesi, 2021) Balkan, Gökhan; Other; OtherMakalede akıllı makinelerin ivmelenen gelişimi ile beliren insansonrası durumda sanat ve gerçek ilişkisinin çağdaş formu ile yeniden söz konusu olduğu düşüncesi konu edilerek incelenmektedir. Bilişsel Teknolojiler, Robot Teknolojileri, Yapay Zekâ ve akıllı cihazların bedenin içine sızması, akıllı teknolojiler ve bu teknolojilerin açtığı ortamlarda yaşanan paylaşımlar gerçek ile var olan ilişkimizin konvansiyonel kabullerden farklılaştığı bir döneme girdiğimizi gündeme getirmektedir. Sanat ve gerçek ilişkisi de bu gelişime paralel olarak yeniden şekillenmekte, sanat sembolik anlatıdan çıkarak gerçeğin alanına geçmektedir. Bireyselleşen ve bağımsızlaşan sanatın alan değiştirmekte ve böylelikle tüm yalınlığı ile yaşamın gerçekliğini esas almakta olduğu makalede incelenerek çözümlenmektedir.Item CİNSİYETÇİ DİLİ FRANSIZ POSTYAPISALCI FEMİNİZM İLE DÖNÜŞTÜRMEK(Ankara Üniversitesi, 2021) Doğan, Gizem; Sosyoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDil bilimi çalışmalarına göre, içinde yaşadığımız dil dünyamızı oluşturur. Buna göre, düşünce yapımız ve algımızın sınırları doğduğumuz andan itibaren içinde yaşadığımız dil ile belirlenir. Feminist dil bilimi ise dilin cinsiyetçi bir yapısı olduğunu savunur. Bu cinsiyetçi dil içerisinde toplumsallaşan bireyler kadın erkek eşitsizliğini içselleştirerek yetişirler. Fransız postyapısalcı feministlerden Julia Kristeva, Héléné Cixous ve Luce Irigaray, psikanaliz ve dil bilimi üzerinden yaptıkları çalışmalar ile, dilin sınırlarının nasıl aşılabileceği ve cinsiyetsiz bir dilin imkânları üzerinde dururlar. Bu anlamda, dildeki cinsiyetçiliği aşabilmek adına çeşitli yöntemler geliştirirler. Bu çalışmada dilin cinsiyetçi yapısı ve düşünce oluşumundaki rolü üzerinde kısa bir giriş yaptıktan sonra Fransız postyapısalcı feminizm ile dilin cinsiyetçi sınırlarını nasıl aşabileceğimiz üzerinde durulacaktır.Item BÖLGESEL KALKINMADA GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE MODELİ: LİMERİCK ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Çelik, Fatih; Other; OtherÜniversiteler, Orta Çağ'dan bu yana toplumsal değişimlerle birlikte üç temel aşamadan geçmiştir. Başlangıçta geleneksel öğretim yönü ağır basan üniversiteler, sanayi toplumu ile araştırma misyonunu da üstlenmiştir. Günümüzde ise üçüncü misyon olarak ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlamayı benimseyerek girşimci üniversiteye dönüşmüştür. Girişimci üniversite kavramı, üniversitelerde üretilen bilginin lisans, patent, akademik girişim (spin-off rma) gibi araçlarla toplum yararına ticarileştirilmesini vurgular. Girişimci üniversite modeli, ilk olarak 19. yüzyılın sonlarında ABD'nin MIT ve Stanford üniversitelerindeortaya çıkmıştır. Avrupa'da ise, 1990'larda benimsenmeye başlamıştır. Bu çalışmada, İrlanda'nın Shannon Bölgesi'nde 1972 yılında kurulan Limerick Üniversitesi'nin (UL) girişimci üniversiteye dönüşümü, öğretim, araştırma ve girişimcilik faaliyetleri ile ele alınmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniği ile yapılan analizle şu hususlar tespit edilmiştir: Limerick Üniversitesi (a) Ülkede girişimcilik eğitimi ile öne çıkmıştır. (b) Ülkenin ilk teknoparkı gibi Ar-Ge altyapılarına sahiptir. (c) Yenilikçilik ve girişimcilik faaliyetleri ile yükseköğretim kurumları arasında öne çıkmıştır. (d) Yerel kalkınmada Shannon Kalkınma Ajansı (SD) ile işbirliği yaparak bölgeye özgü bir kalkınma modeli (SD-UL Modeli) geliştirmişler.Item KİŞİLERARASI İLETİŞİMDE YAŞ KALIPYARGILARI: KUŞAKLARARASI İLETİŞİMDE YAŞA DAYALI KALIPYARGILARIN ROLÜNÜ ANLAMAK(Ankara Üniversitesi, 2021) Ünlü, Derya Gül; Other; OtherDeğerlendirenin karşısındakini anlamlandırma süreci, değerlendirilenin duyu organlarıyla algılanmasının yanı sıra içinde bulunulan toplumsal yapının kültürel değer ve normlarının rehberliğinde tercüme edilmesini de içermektedir. Bu süreçte, bireyin toplumsal yaşama katılmasından itibaren öğrenip, içselleştirdiği kalıpyargıları oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Birey, kişilerarasında kurulan iletişim sürecine zihninde kategorize ettiği kalıpyargıları doğrultusunda pozisyon alarak başlamakta ve iletişim sürecini aldığı bu pozisyona uygun olarak sürdürmektedir. Bu durum kuşaklararası iletişim perspektinden ele alındığında ise, yaşlı bireylerin yer aldığı tüm kişilerarası iletişim süreçlerinde yaş kalıpyargılarının önemli bir belirleyiciliğinin bulunduğu görülmektedir. Söz konusu kalıpyargılar, yaşlı bireylere ilişkin değerlendirmeleri şekillendirerek, çoğu zaman onlar hakkında gerçek dışı çıkarımlar yapılmasına ve taraar arasındaki iletişim sürecinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Bu perspektiften yola çıkan çalışma içerisinde, kişilerarası iletişim sürecinde yaş kalıpyargılarının rolüne odaklanılmakta, kalıpyargı içeriklerinin değerlendiren ve değerlendirilen açısından nasıl olumsuz çıktılara dönüşebildikleri ele alınmakta ve literatürdeki kuşaklararası iletişim modellerine değinilerek, olası çözüm önerileri aktarılmaktadır.Item MEHMET ŞEMSEDDİN GÜNALTAY'IN BİLİM * TARİHİNDEKİ YERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Türkmenoğlu, Bihter; Other; Otherİlim ve kir adamı olarak İslam bilim ve felsefesine dair eserler bırakan, siyasetçi olarak Cumhuriyet döneminde başbakanlık yapan Mehmet Şemseddin Günaltay (1883-1961) ülkemizin mümtaz isimlerinden biridir. Daha çok tarihçi ve siyasetçi kimliği ile bilinen Günaltay'ın eserleri incelediğinde mensubu olduğu uygarlık çevresinin yani İslam Dünyası'nın bilim ve felsefe tarihiyle ilgili tafsilatlı araştırmalar yaptığı görülmektedir. Bu makalede Günaltay'ın Türk- İslam bilim tarihçiliği açısından değerlendirilmesi yapıldı ve onun tarih araştırmaları literatürüne bilim tarihi yazımını da eklediği saptandı.Item SPOR VE TOPLUMSAL SINIF(Ankara Üniversitesi, 2021) Dever, Ayhan; Other; OtherBu çalışmanın amacı spora katılım ile içerisinde bulunulan toplumsal sınıf arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda öncelikli olarak Karl Marks, Max Weber ve Pierre Bourdieu'nun sınıa ilgili düşüncelerine değinilmiş ve sınıf teorileri açıklanmaya çalışılmıştır. Sonrasında Antik Yunan ve Roma'da düzenlenen atlı yarışların ve gladyatör dövüşlerinin doğrudan bir şekilde toplumsal sınıf ayrımını beraberinde getirdiği ve antik dönemlerde üst sınıfın spora katılım oranının, toplumun diğer sınıarına göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Günümüze doğru gelinen süreç içerisinde ise alt – orta ve üst sınıarın, spora katılımları açıklanmaya çalışılmıştır. Alt sınıfa mensup bireylerin, doğrudan bir şekilde ziksel temasın yoğun bir şekilde yaşandığı, şiddet ve bedensel gücü ön plana çıkartan bireysel ve takım sporlarına katılım göstermeleri yüksek bir olasılıktır. Alt sınıfa mensup bireyler, sporu bir toplumsal hareketlilik aracı olarak, daha üst sınıara erişmek amacıyla kullanmakta ve bu nedenle de profesyonel sporlara ilgi göstermektedirler. Orta sınıfa mensup bireyler ise genellikle takım sporlarına ve üst sınıfın katılım gösterdiği sporlara yoğun ilgi göstermişlerdir. Üst sınıfa mensup bireyler ise daha ziyade hem özel kulüpler aracılığıyla girilen hem de katılmak amacıyla belli bir harcama yapmanın zorunlu olduğu çeşitli sporlara yönelmişlerdir. Bunun dışında üst sınıfın ilgi gösterdiği sporlar, bireysel sporlar olmuştur. Üst sınıfa mensup bireylerin spora katılma olasılıkları, alt sınıfa mensup bireylere göre daha yüksek olmakla beraber, üst sınıfın katıldığı sporlar, üst sınıfın zevkleri ve yaşam tercihleri ile doğru orantılı olmuştur. Ayrıca diğer sınıarın ilgilendiği sporları üst sınıf belirlemektedir. Bu durum, spor ve sosyal sınıf kapsamında üst sınıfın daha baskın olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilirItem MAGAZİN DERGİLERİNDE ERKEK KİMLİĞİNİN SUNUMU: GENTLEMEN VE COSMOPOLITAN DERGİLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME(Ankara Üniversitesi, 2021) Karakulak, Alican; Other; OtherGeçmişten günümüze insan bedeninin çıplaklığı ve içerdiği mesaj, medya sektöründe birçok yönden alıcısının/izlerkitlenin ilgisini çekmeyi başarmıştır. Okuyucunun ilgisini çeken ticari amaçlarla metalaştırılmış insan bedeni; görselliğin hayatımızdaki yerini arttırmasıyla da literatürde üzerinde çalışmalar yapılan bir alan olarak öne çıkmaya başlamıştır. Kadın bedeninin sıradanlaştırıldığı günümüz magazin dergilerinde artık izlerkitlenin dikkatini çekebilecek bir unsur olarak erkek bedeni kullanılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, insan bedeninin; tüketici kitlenin ilgisini çekmeye yönelik bir araç olarak nasıl kullanıldığı ve erkek bedeninin bu çerçevede nasıl konumlandırıldığı bu araştırmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Araştırma, Gentlemen ve Cosmopolitan isimli iki farklı derginin, dört farklı sayısı üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, Gentlemen ve Cosmopolitan dergilerinin erkek bedenini nasıl işlediklerine yönelik bulguların toplanılması ve toplanan bulguların erkek bedeninin nasıl araçsallaştırıldığı ve hangi mesajları iletmekte kullanıldığı belirlenmiştir. Dergilerde yer alan görseller daha iyi okuma yapılabilmesi için çeşitli kategorilere ayrılmış; metinler ve görseller arasındaki ilişki, okuyucuya verilmek istenen mesajlar; anlam ve yan anlam boyutunda incelenmiştir. Gentlemen ve Cosmopolitan dergilerinin Temmuz 2019 ve Mart 2020 sayılarının rastlantısal örneklem olarak belirlendiği araştırmada, nitel analiz yöntemlerinden, karşılaştırmalı betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca araştırma kapsamında, konuyla ilgili daha önce gerçekleştirilmiş araştırma verileri irdelenmiş olup analiz unsuru olarak semiyotik biliminden de yararlanılmıştırItem COVID-19 KARANTİNASININ ÇOCUKLARIN GÜNLÜK YAŞAMI VE ALIŞKANLIKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Üstündağ, Alev; Other; OtherAraştırma COVID-19 karantinasının çocukların günlük yaşamı ve alışkanlıkları üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Yaşanan pandemi sürecinin çocuklar üzerine etkisini doğrudan onların bakış açısıyla yansıtan bir araştırma olmadığı için önemli bir çalışma olduğu düşünülmektedir. Araştırma nicel bir araştırmadır. Araştırmanın örneklem grubunda yaşları 7-14 arasında olan 160 çocuk bulunmaktadır. Veriler anket formu kullanılarak elde edilmiştir. Araştırma sonucu çocukların süreçten etkilendiklerini göstermiştir. Örgün eğitimle karşılaştırıldığında uzaktan eğitim sırasında çocukların dikkatlerini sürdürmekte zorlandıkları, çevrimiçi dersler sırasında daha yorgun hissettikleri ve daha az istekli oldukları belirlenmiştir. Ayrıca çocukların uzaktan eğitim dersleri yerine okula gitmeyi, günlerini arkadaşlarıyla geçirmeyi, alışkanlık haline getirdikleri aktiviteleri yapmayı, spor yapmayı ve ders dışı etkinliklere katılmayı çok özledikleri belirlenmiştir. Pandemi sürecinin çocukların yeme alışkanlıklarını değiştirdiği de belirlenmiştir. Çocukların neredeyse yarısının eskiden yediğinden daha fazla yediği ve daha çok abur cubur, atıştırmalık ve şekerli yiyecekler tükettiği belirlenmiştir. Çocukların büyük çoğunluğunun temel korkusu ailesinin COVID-19 ile hastalanması olarak belirlenmiştir. Çocukların eskisinden daha kolay sinirlendikleri, bir şey yaparken odaklanmakta ve dikkatlerini sürdürmekte zorluk yaşadıkları ve her zamankinden daha yorgun hissettikleri belirlenmiştir. Çocukların her şey normale döndüğünde yapmak istedikleri ilk şey arkadaşlarıyla görüşmek/buluşmak/birlikte olmak olarak belirlenmiştir.Item 15-16 HAZİRAN İŞÇİ OLAYLARININ KOCAELİ BASININDAKİ YANSIMALARI(Ankara Üniversitesi, 2021) Gülen, Ahmet; Other; OtherTürkiye'de sanayileşmenin ilk başlangıcı olarak kabul edilebilecek 19. yüzyıldan beri gelişen işçi hareketlerinde günümüze kadar gelen süreç içinde zaman zaman önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Uzun yıllar Türk sanayi tarihinde önemli bir yer tutan Kocaeli bölgesinde işçi nüfusu 1950'den sonra giderek artmış ve sendikal hakların elde edildiği 1961 Anayasası'nın ardından şehirde işçilerin örgütlenme hareketleri de hız kazanmıştır. Farklı sendikacılık anlayışını temsil eden TÜRK-İŞ ve DİSK, 1961-1970 arasındaki yaklaşık 10 yıllık periyodun başta gelen işçi örgütleri olarak faaliyet göstermişlerdir. Her iki sendika arasındaki nüfuz mücadelesinde daha çok sağdaki siyasî oluşumlar tarafından desteklenen TÜRKİŞ, 1970 yılında Demirel Hükümeti'nin Meclis'e getirdiği ve DİSK'in etki alanını sınırlayacak sendikalarla ilgili olan kanun tasarısına onay verirken, DİSK yasa tasarısına karşı bütün teşkilatlarını direnişe geçirme kararı almıştır. İstanbul'un yanı sıra Türkiye'nin sanayileşmesinde önemli bir paya sahip bulunan Kocaeli'nde de DİSK yanlısı işçi örgütleri 15 ve 16 Haziran günlerinde iş bırakarak, yeni yasa tasarısını protesto etmişlerdir. İki gün süren ve Kocaeli'nde üretimi büyük ölçüde durduran protesto gösterileri sonunda sıkıyönetim ilan edilmiştir.