Cilt:61 Sayı:01 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Law of Desire: Temporary Marriage in Shi’i Iran(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Yakar, Sumeyra; İlahiyat FakültesiLaw of Desire: Temporary Marriage in Shi’i Iran written by Shahla Haeri is a valuable academic contribution about Iran’s ethnography in general, temporary marriage in particular. The book examines the institution of the Shīʿī form of temporary marriage (mutʿah) known as sigheh amongst Iranians. The central focus of this study is to discover the underlying logic of the marriage contract and its implications for gender relations in society that offers models for male-female interpersonal relationships and the form of gender’s dialectical worldview toward themselves and others (p.x). Shahla Haeri gives the legal interpretations of mutʿah made by religious authorities as an introduction to the topic in order to explain how the concept of temporary marriage differs from permanent (nikāḥ) marriage and modern forms of prostitution. The author, through the book, strongly condemns the male manipulation of the institution of temporary marriage under the justification of personal wishes and desires that disregards the woman’s social dilemmas and individual rights. The initial ignorance of sigheh women about the reciprocal rights and obligations of the spouses within mutʿah marriages is highlighted as an important reason that induces women to engage in this misunderstood marriage type with the assumption of a similarity between permanent and temporary marriage.Item Merkezu’d-Dirāsāt ve’l-Maʿlūmāti’l-Ḳurʾāniyye (haz.). Mevsūʿatu’t-Tefsīri’l-Meʾs̱ūr. Beyrut: Dāru İbn Ḥazm; Cidde: Merkezu’d-Dirāsāt ve’l-Maʿlūmāti’l-Ḳurʾāniyye bi-Maʿhedi’l-İmām eş-Şāṭibī(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Gürman, Ceyda; İlahiyat FakültesiBu yazı, Merkezu’d-Dirāsāt ve’l-Maʿlūmāti’l-Ḳurʾāniyye'nin hazırladığı ve 2017 yılında yayınladığı Mevsūʿatu’t-Tefsīri’l-Meʾs̱ūr başlıklı çalışmayı değerlendirmeyi hedeflemektedir.Item Hüseyin Polat. Kuruluşundan XII. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Bağdat ve Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzi(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Hançabay, Halil İbrahim; İlahiyat FakültesiBu yazı, Hüseyin Polat’ın 2016 yılında el-Muntazam’a Göre XII. Yüzyılın İkinci Yarısında Bağdat (Değerlendirme ve Çeviri) adıyla doktora tezi olarak hazırladığı ve 2019 yılında Kuruluşundan XII. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Bağdat ve Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî adıyla kitap olarak yayınladığı çalışmayı değerlendirmeyi hedeflemektedir.Item Ürdünlü Akademisyen Şeref el-Ḳuḍāt ile Hadis-Sünnet Meseleleri Üzerine Bir Söyleşi(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Tiyek, Münevver; İlahiyat FakültesiBu yazıda, Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şeref el-Ḳuḍāt ile Ürdün'de hadis ilminin mevcut durumu ve hadis-sünnet meselelerine dair kendi görüş ve düşünceleri üzerine yapılan söyleşinin tercümesi sunulmaktadır.Item Deniz Ürünlerinin Hükmü ve Bu Konudaki İhtilafların Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Kahraman, Hüseyin; Gül, Mutlu; İlahiyat FakültesiMüslümanların yeme-içme kültürüne nelerin yenilip nelerin yenilemeyeceği çerçevesinde şekil veren temel kaynaklar Kur’an ve Sünnet’dir. Fakat bu kaynakların yeme-içme konusunda çizdiği çerçeve genel hatlara sahiptir, nispeten göreceli yönler barındırır ve bu nedenle bazı şeylerin tüketilip tüketilemeyeceği konusundaki ihtilaflara zemin hazırlar. Denizden elde edilen ürünlerden hangilerinin hangi şartlar altında helal kabul edilebileceği, bu tartışmaların önemli örneklerinden biridir. “Deniz ürünü” ile kastedilen şey, hayatı tamamen suya bağımlı olan yani suda yumurtlayan veya yavrulayan ve sadece burada beslenebilen, dolayısıyla yaşamı sadece denize bağlı olan canlılardır. Bunları yemenin hükmü konusunda temel olarak iki farklı görüş vardır. Ḥanefīlerin savunduğu birinci görüşe göre deniz ürünleri içinde sadece balıklar yenir. Balıkların yenebilmesi için de avlanmak suretiyle elde edilmesi gerekir. Buna göre kendiliğinden ölmüş ve ölüm sebebi bilinemeyen balıklar yenmez. Ancak ölü olarak elde edilmiş olmakla birlikte hastalık gibi yenmesine engel durum teşkil etmeyen, mesela deniz tarafından kıyıya atılmak gibi bir sebeple öldüğü belirlenen balıklar tüketilebilir. Diğer üç büyük mezhep tarafın-dan savunulan görüşe göre ise “deniz canlısı” vasfına sahip bütün canlılar, hangi yolla elde edilirse edilsin, helaldir; tüketilmelerinde dinen beis yoktur. Hem karada hem de suda yaşayabilen canlıların yenip yenemeyeceği ise bu mezhepler arasında ve hatta her bir mezhebin kendi içinde ihtilaflıdır. Dört mezhep arasındaki bu farklılığa sebep olan temel faktör, konuyla ilgili ayetlerin delaletinin; hadislerin ise delaletlerine ilaveten s̱ubūtlarının da tartışmaya açık oluşudur.Item Erîke Hadisi’nin Bütünsel Yaklaşım Yöntemiyle Tespiti(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Apaydın, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu makalede, tarafımızdan daha önce doktora tezi olarak sunulan Bütünsel Yaklaşım yöntemi kullanılarak “Erîke Hadisi” diye adlandırılan ve Hz. Peygamber’e nispet edilen “أَيَحْسَبُ أَحَدُكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ, قَدْ يَظُنُّ أَنَّ اللهَ لَمْ يُحَرِّمْ شَيْئًا إِلاَّ مَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ” “Sizden biriniz koltuğuna yaslanmış bir halde, Allah’ın bu Kur’an’da haram kıldığı şeylerden başkasını haram kılmadığını mı zannediyor?” şeklindeki sözlerin lafız veya mana olarak yer aldığı rivayetler Uygulama Kapsamı kabul edilerek bir Kurgu yapılmıştır. Bu Kurgu neticesinde Hz. Peygamber’in Ḫayber Gazvesi sırasında ordusuyla ilk fethettiği kalelerden birinin sakinleri olan Yahudilerle, hurma ve diğer meyvelerin senelik mahsulünün yarısı karşılığında canları ve mallarının emniyette olacağına dair bir anlaşma yaptığı, ancak bu anlaşmadan sonra ordu içinde açlık çeken bazı sahabilerin Yahudilere ait ehlî eşekleri kesip pişirmeye başladıkları, onların evlerine, soğan ve sarımsak tarlalarına girerek yağmaladıkları (nuhbe), kadınlarla mutʿa yapmaya çalıştıkları ve muhtemelen aralarında çıkan anlaşmazlıklardan dolayı bazı kadınları darp ettikleri için Yahudilerin Hz. Peygamber’e bu durumdan şikayet ettikleri tespit edilmiştir. Şikayetin haklı olduğunu yerinde müşahede eden Hz. Peygamber, haram olduğunu söyleyerek ehlî eşek etlerinin pişirildiği kazanların içindekileri döktürmüş ve bir münadi aracılığıyla Müslümanların bir araya toplanmalarını emretmiştir. Bu sırada, Kur’an’da böyle bir haram olmadığına dair kendisine yöneltilen itirazlarla karşılaştığı anlaşılan Hz. Peygamber, toplanan sahabeye bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında, fethedilen kalenin sahibi olan Yahudilerle bir anlaşma yaptığını, onların canları ve mallarına dokunulmayacağına dair kendilerine teminat verdiğini hatırlattıktan sonra o Yahudilerin evlerine izinsiz girmenin, mallarını rızaları olmadan almanın Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimseye helal olmayacağını söylemiştir. Bu tespitler neticesinde, Hz. Peygamber’in Ḫayber’de ehlî eşek etini haram kılması, mutʿayı yasaklaması ve soğan-sarımsak yiyenleri uyarmasının, sahabeden bu fiilleri işleyenlerin Ḫayber’de bazı Yahudilerle yaptığı anlaşmaya aykırı davranmalarından kaynaklanan mukayyet idari kararlar olduğu, bu sebeple bütün ehlî eşeklerin etinin değil, o gün Ḫayber’de anlaşma yapılan Yahudilere ait ehlî eşeklerin etlerinin haram kılındığı, mutʿanın genel olarak değil, oradaki kadınlarla yapılmasının yasaklandığı, her zaman soğan-sarımsak yiyenlerin değil, mezkur Yahudilerin soğan ve sarımsaklarını yağmalayarak yiyenlerin uyarıldığı sonucuna ulaşılmıştır.Item Şīʿī Apokaliptik Bir Rivayeti Tarihlendirmek: Hadis-Tarih İlişkisi Bağlamında Berās̱ā Mescidi’ne Dair Bir Rivayetin Analizi(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Demir, Mahmut; İlahiyat FakültesiBağdat, mezhep kavgalarının yoğun olarak yaşandığı bir şehir olagelmiştir. 3./9. yüzyılın sonlarında ve 4./10. yüzyılın başlarında iyice belirgin hale gelen bu kavgaların bir tarafında Şīʿīler, diğer tarafında Sunnīler yer almaktadır. Kavgaların dozu zaman zaman iyice şiddetlenmiş ve dinî merkezlere yönelik fiili bir müdahaleye evrilmiştir. Şīʿī inancı ve kültüründe özel bir yeri olan Berās̱ā Mescidi bu merkezlerden biridir. Makalede, Bağdat’ta Şīʿīlerle Sunnīler arasında ciddi gerilimlere neden olan Berās̱ā Mescidi’ne ilişkin apokaliptik bir rivayet analiz edilmiştir. Bu çerçevede; Şīʿīlerle Sunnīler arasında ciddi kavgaların yaşanmasına neden olan, bu nedenle de siyasi ve askerî müdahalelere maruz kalan, bazen el değiştiren, devlet eliyle yıktırılıp yerle bir edilen ve yine devlet eliyle tekrar inşa edilen bu meşhur mescidin rivayetlere yansıyan hikayesi tarih-hadis ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmiştir.Item Antik Mısır Mitolojisinde Apep-Ra Düellosu ve Hz. Musa’nın Yılana Dönüşen Asası: Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme(Ankara Üniversitesi, 2020-05-30) Şamlıoğlu, İbrahim Emre; İlahiyat FakültesiAntik Mısır medeniyeti, dinsel alanda farklı anlayışlara sahip olmuş, çeşitli inanışları ve kavimleri sınırları içerisinde barındırmıştır. Bu kavimlerden biri olan İsrailoğulları hakkında hem Kur’an’da hem de Tevrat’ta geniş bilgiler yer almaktadır. Buna göre onlar, Mısır’da kaldıkları süre boyunca birçok zulüm ve baskı altında kalmışlar, Hz. Musa’nın öncülüğünde dönemin firavununa ve Mısır’ın diğer yöneticilerine baş kaldırarak Mısır’dan ayrılmışlardır. Bu süreçte firavun ve sihirbazları ile mücadele eden Hz. Musa, birçok mucize gerçekleştirmiştir. Bu mucizelerden biri olan asanın yılan olma hadisesi hem İsrailoğullarının Mısır’dan çıkması hem de firavun ve adamlarının yenilgisi ile sonuçlanmıştır. Dahası, sihirbazlarla girilen düelloda asanın yılan olma hadisesi firavun ve adamları arasında derin bir iz bırakmıştır. Çünkü onlar, Hz. Musa’nın asasının dev bir yılana dönüşerek sihirbazların asalarını yutmasını kendi mitos ve inanışları bağlamında değerlendirmişlerdir. Burada karşımıza çıkan mitos ve inanış, Apep yılanı ile ilgilidir. Hz. Musa’nın asasının yılan olma hadisesi, firavun ve adamlarının inanışlarına Apep yılanı mitosu üzerinden büyük bir darbe indirmiş, firavunun dinî ve siyasi otoritesini ciddi şekilde zedelemiştir. Bu makalede Kur’an’daki Hz. Musa’nın asasının yılan olma hadisesi, Antik Mısır literatüründeki Apep yılanı mitosu ışığında tartışılmaktadır.Item Kur’an’ın Kavram ve Bağlam Hassasiyetine Bir Örnek Olarak İdris Peygamber(Ankara Üniversitesi, 2020-05-31) Altınel, Tolga Savaş; İlahiyat Fakültesiİdris, Kur’an-ı Kerim’in hakkında kısa bilgiler sunduğu bir peygamberdir. Onun yüce bir mekana yükseltilmesinden hareketle özdeşleştirildiği kişilerden biri olan Enoh da benzer şekilde Kitab-ı Mukaddes’in hakkında çok az bilgi sunduğu bir kişidir. Bu nedenle İdris'in kim olduğu ve isminin kökeni hakkında şimdiye değin çok sayıda yorum yapılmıştır. Bir köken arayışı çerçevesinde, çevre kültürlerin mistik ve mitolojik şahsiyetleri olan Thot, Hermes ve Merkür’le özdeşleştirilmeye çalışılması, İdris’in kimliğini daha kapalı bir hale getirmiştir. Bu makalenin temel iddiası, İdris Peygamber’le ilgili ayetlerin nüzul bağlamının, onun kim olduğunu tespit konusunda birtakım yönlendirmeler barındırdığıdır. Onun, ilk Müslümanların Habeşistan’a hicretinden önce inen ayetlerde zikredilen isminin ve özelliklerinin Habeş toplumunda bir karşılığı olduğu anlaşılmaktadır. Makalede, Kur’an’da yer aldığı şekliyle İdris’in isminin ve özelliklerinin Habeş toplumundaki kabule yönelik bir onaylama, ama aynı zamanda onu bu özelliklerden soyutlayanlara karşı da bir reddiye olduğu gösterilmeye çalışılmıştır.