TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN 100. YILI ÖZEL SAYISI-2023

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 9 of 9
  • Item
    Graz'daki Türkiye Göçmenlerinde Almanca Edinimi, Toplumsal Yaşama Katılım ve Kırılganlık
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Koçyiğit, Oya Topdemir
    Türkiye'den Avusturya'ya ilk göçler, Cumhuriyetin erken yıllarında görülmeye başlanmıştır. Türkiye'nin göç tarihinde önemli bir varış yeri olarak öne çıkan Avusturya'nın Graz şehri, yüzlerce dilin konuşulduğu gözde bir şehir konumunda olup, 1960'lı yıllardan beri Türkiye'den göç almakta ve giderek daha fazla ilgi odağı haline gelmektedir. Bu makale, kentte yaşayan Türkiye göçmenlerinin toplumsal yaşama katılımı ve kırılganlıklarının Almanca edinimiyle ilişkisini ortaya koymaktadır. Makalede, 2018-2019 yıllarında katılarak gözlem ve niteliksel görüşmelerle yürütülen etnograk alan araştırmasının verilerinden yararlanılmıştır. Araştırma verilerine göre sınırlı Almanca bilgisi, göçmenleri ve özellikle de kadınları büyük oranda grup içi yaşamında tutmakta, Almancanın yetkin kullanımı ise grup dışı karşılaşma ve temasların olanaklarıyla göçmenleri grup sınırlarının ötesinde yaşama katılmalarına alan açmaktadır. Almanca kullanımıyla ilişkilendirilerek Anadoluluk ve Avrupalılık gibi kimlik sınırları işaretlenmekte, bu da kurulan ilişkileri düzenlemektedir. Makale, Avusturya'ya uyum ve entegrasyon politikaları bağlamında Almanca öğrenme süreçlerinde dil bariyerini aşamamanın göçmen kırılganlığını pekiştirdiğini, aşma durumunda ise ulus aşırı temasları yoğunlaşabilen göçmen ailelerinde toplumsal cinsiyet temelli ilişkilerin yeni biçimler aldığını savunmaktadır. Bu bağlamda özellikle yeni kadın öznelliklerinin üretilmesiyle göçmen kadın kırılganlığına direnç geliştirme olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Varılan sonuçlar, hem Avusturya'daki yerel ve diğer göçmen kesimlerle yapılacak derinlikli ve disiplinler arası araştırmalar hem de uluslararası göç politikalarının güncellenmesi açısından yeni bulgular sağlamaktadır
  • Item
    Cumhuriyet Dönemi Kentsel Gelişimine Çarpici Bir Örnek: Samsun
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Erdoğu, Özlem Güneş; Urer, Levent
    19. yüzyılın ikinci yarısında tütün tarımı ve ticareti ile tanışana kadar küçük bir sahil kasabası görünümünde olan Samsun, bu tarihten sonra, Osmanlı'nın son yüzyılındaki benzerleri gibi önemli bir liman kentine dönüşmüştür. Tütün sektörünü ulusal kalkınmanın önemli bir unsuru olarak gören Cumhuriyet hükümetleri döneminde sektöre yapılan devlet yatırımları ile birlikte ise Samsun, artık bir haf sanayi kenti kimliğine bürünerek Karadeniz'in en büyük şehri olmuştur. Özellikle 1960'lı yıllara gelindiğinde kentteki tütün endüstri ve ticaretinin hacmi çok büyümüş ve bu büyüme 1980'lerin başına kadar sürmüştür. Öyle ki, daha 100 yıl öncesinde sadece kendir ve kereste üretip, balıkçılık yapan küçük kasaba; 1960'lı yıllarda, fabrika zilinin çalmasıyla birlikte sayıları on binleri aşan tütün işçisi kadınların beyaz önlükleriyle sokaklara döküldüğü modern bir kent hâline gelmiştir. Toplumsal yaşamı kökünden etkileyecek bu değişimin en görünür sonuçlarından biri, -kentin ziksel yapısında ve mekânsal örgütlenmesinde görülen değişimle birlikte- ulaşım, sağlık ve eğitim olanaklarındaki iyileşme olmuştur. Limanı, demiryolları, karayolu bağlantıları, havalimanı, koleji ve hastaneleri ile Samsun, Cumhuriyet dönemi kentleşme anlayışı içerisinde ideal olarak tanımlanabilecek bir kent örneği teşkil etmiştir. Bu makale, kentte ulaşım, sağlık, eğitim gibi olanaklarda meydana gelen artışı, tarihsel gelişimi içerisinde aktararak, Cumhuriyet döneminin tütüne ilişkin politikasının, yerelde kentleşme üzerindeki etkisini gösterebilmeyi hedeemektedir. Elbette ki, bu etkinin, burada incelenenlerin yanında başka birçok toplumsal sonuçları olmuştur. Ancak, makalenin hacmi gereği bu sonuçların, takip edecek başka makalelerde incelenmesi gerekmektedir. İktisat politikaları-sanayileşme-kentleşme etkileşimi, bu makalede, kentteki değişimin sadece belirli bir alanı (kamusal hizmet) ile sınırlandırılmıştır.
  • Item
    “Çocuklari Yaşat Ki Yaşasin Devlet”: Erken Cumhuriyet Döneminde Çocuk Ölümleriyle Mücadele
    (Ankara Üniversitesi, 2023) İzmir , Bahar; Yaşar, Hakan
    Trablusgarp Savaşı'yla başlayıp Millî Mücadele'yle sonuçlanan süreçte, yüzbinlerce insan yaşamını yitirmiş, bir o kadarı da aktif işgücünün dışında kalmıştı. Bu nedenle, Cumhuriyet Türkiye'sinin çözmesi gereken başlıca sorunlardan biri nüfus meselesiydi. Zira, yeni kurulan ulus devlet açısından devletin ve rejimin devamlılığı yetiştirilecek yeni nesillere bağlıydı. Nüfusu arttırıp daha nitelikli hâle getirebilmenin ilk aşamasını ise oldukça yüksek olan çocuk ölümleriyle etkin bir şekilde mücadele etmek oluşturuyordu. Bu nedenle, ülkenin aydınları, sağlık görevlileri ve siyasetçileri iş birliği içerisinde sorunu çözmeye odaklandı. Çocuk ölümlerinin oranını düşürebilmek için çeşitli yasal düzenlemelere gidildi; halk bu konuda aydınlatılmaya çalışıldı. Sorunun nedenleri tespit edildikten sonra, çocuk ölümlerine sebep olan çeşitli salgın hastalıklarla mücadele edilmeye çalışıldı. Söz konusu mücadele, 1930'lu yılların başından itibaren ilk meyvelerini vermeye başladı ve çocuk ölümü oranlarında kayda değer düşüşler gözlemlendi. Bununla birlikte, çocuk ölümleriyle mücadelenin istenilen seviyeye ulaşılması noktasında bir hayli yol kat edilmesi gerektiği anlaşılmıştı. Çocuğun hem devletin geleceğini sağlayacak olan işgücünü hem de nüfusun niteliksel değişiminin itici gücünü oluşturduğu gerçeğinden hareketle, Erken Cumhuriyet Dönemi kadrolarının üzerinde en fazla durduğu meselelerin başında çocuk ölümleri sorunu gelmekteydi. Bu çalışma, söz konusu sorunun boyutlarını ve sorunu çözmek için atılan hukukî, sosyokültürel, sıhhî ve iktisadî adımların izini sürmekle birlikte alınan önlemlerin ne derece etkili olduğunu da sorgulamaktadır. Makalenin hazırlanmasında, dönemin gazete ve dergileri, Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi temel referans kaynaklar olarak kullanıldı. Bunun yanı sıra, yasal düzenlemelerin metinleri için Resmî Gazete'nin ilgili nüshalarından istifade edildi. Çalışmanın, Erken Cumhuriyet Dönemi sağlık ve çocuk araştırmaları literatürüne katkı sağlaması beklenmektedir.
  • Item
    Claude Farrère Ve Jean Schlicklin’in Gözünden Bağimsizliğa Doğru Giden Türkiye Cumhuriyeti
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Ayyıldız, Ece Yassıtepe
    Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa'nın ilişkileri 1500 lü yıllara dayanmaktadır. Yüzyıllara dayanan bu ilişkide, XIX. yüzyıla gelindiğinde bir değişiklik gözlemlenir: Fransızlar artık Osmanlı'yı “oryantalist” bir gözle değerlendirmektedirler. Söz konusu bakış açısı da, Fransızlar'ın Anadolu'da başlayan yeni hareketi takip etmeleriyle değişikliğe uğrar: özellikle Fransız gazeteciler, Ankara'da 23 Nisan 1920'de temelleri atılan yeni bir meclisin, Millî Mücadele'nin ve Ankara Hükümeti'nin yakın takipçileri olmuştur. Mondros Mütarekesi'nden Kurtuluş Savaşı'na, Osmanlı'nın çöküşünden Cumhuriyet'in ilanına kadar geçen süreye pek çok Fransız gazeteci tanıklık etmiştir. Öyle ki, İstanbul Hükümeti'nden bağımsız bir çizgide ilerleyen Ankara Hükümeti ve Mustafa Kemal Atatürk'ün mücadelesi pek çok çalışmanın konusunu oluşturmuştur. Le Petit Parisien gazetesi muhabiri Jean Schlicklin Mondros'tan Kurtuluş Savaşı mücadelesine giden yolda Yeni Türkiye'yi ve Mustafa Kemal ile tanışıklığını Angora,L'Aube de la Turquie nouvelle (1919-1922) adlı eserinde okura aktarır. Kendisini bir Türk dostu olarak tanıtan ve Türkiye ile ilgili pek çok yazı kaleme alan Claude Farrère ise Turquie Ressuscitée eserinde hem Osmanlı'nın 1902-1922 yılları arasındaki değişim sürecini hem de Mustafa Kemal ile Adapazarı ve İzmit'te yaptığı görüşmeleri aktarmaktadır. Çalışmamızda, adı geçen iki eserden yola çıkarak, 1918-1922 yılları arasına yayılan dört yıllık süreçte, Mondros Mütarekesi ile Sevr Antlaşması'nın imzalanması ile çöken Osmanlı İmparatorluğu ve bu antlaşmalara karşı yeni bir ülke kurma yolunda ilerleyen Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması doğrultusunda bağımsız Türkiye'ye giden yol iki Fransız yazarın gözünden incelenecektir.
  • Item
    Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitim Şuralarinin Vatandaşlik Eğitimi Politikalari Bağlaminda İncelenmesi (1921-2021)
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Kara, İlyas; Tokmak , Ahmet; Öztürk, Mehmet Baki
    Bu araştırmada Cumhuriyet Dönemi vatandaşlık eğitimi politikaları bağlamında Milli Eğitim Şuralarının incelenmesi (1921-2021) amaçlanmıştır. Bu doğrultuda 1921-1926 yılları arasında faaliyet gösteren Heyet-i İlmiyenin çalışmaları ile 1939-2021 yılları arasında gerçekleştirilen Milli Eğitim Şûralarında alınan kararlar ve bu şûralara ait dokümanlar incelenmiştir. Vatandaşlık eğitimi politikaları dönemin siyasal özellikleriyle ilişkilendirilmiştir. Araştırma nitel bir çalışma olup çalışmada doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan ve Cumhuriyet kurulduktan sonra eğitim-öğretim aracılığıyla Cumhuriyet’i özümsemiş, Cumhuriyetçi, demokratik ve laik vatandaşların yetiştirilmesinin amaçlandığı, millet olma bilincinin ve vatan sevgisinin ön plana çıktığı sonucuna varılmıştır. Tek Parti döneminde vatandaşlık eğitiminin genel olarak haktan çok vazife odaklı ve görev vurgulu olduğu, gerektiğinde bireysel çıkarlardan toplumun genel menfaatleri için vazgeçebilen, milliyetçi ve vatansever bireyler yetiştirmeyi amaçladığı görülmüştür. Bu dönemde her ne kadar cumhuriyetçi ulus meydana getirme projesi devam etse de daha çok evrensel, ulus-üstü, aydınlanmacı, modernist ve kültür-üstü kişilik kurmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Demokrat Partinin eğitimi şekillendiren siyasi anlayışının batıcılık ve geleneksellik şeklinde iki temel prensibe dayandığı saptanmıştır. Bu dönemdeki vatandaşlık eğitiminin de bu doğrultuda verildiği görülmüştür. 1960-1980 yılları arasında siyasal ve sosyal açıdan oldukça çalkantılı bir dönem yaşandığı, 1970’li yıllarda yaşanan şiddet ve anarşi olaylarının milli iradeyi yok sayan 12 Eylül askeri darbesi ile sonuçlandığı tespit edilmiştir. Darbe yönetiminin ilk hedefinin, aşırı derecede politize olmuş toplumu politikadan uzaklaştırarak siyasal ve toplumsal istikrarı sağlamak olduğu görülmüştür. Dönemin vatandaşlık eğitimi politikaları da bu doğrultuda gelişmiştir. Okullarda din eğitiminin verilmesi yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir. Devlet bu gibi uygulamalarla din eğitimini teşvik etmiştir. 2002 yılı sonrasında değeler eğitimi, din eğitimi ve vatandaşlık eğitimi önemsenmiş ve bu konular Milli Eğitim Şuralarında sıklıkla konuşulmuştur.
  • Item
    Osmanli Devleti'nde Yeni Bir Yapilanma: Tanzimat Fermani
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Sarıkaya, Mehmet Zakir
    Osmanlı Devleti, 19. yüzyıl boyunca içinde bulunduğu ağır şartları düzeltmek ve Avrupalı devletlerle daha sıcak ilişkiler kurmak için büyük bir çaba içerisine girmiştir. Bu çabanın en dikkat çekici girişimi Tanzimat hareketidir. Bu nedenle Osmanlı Devleti'nin batılılaşma ve modernleşme çabasını anlamak için Tanzimat'ı anlamak gerekir. Tanzimat Fermanı'yla birlikte yapılan düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde Osmanlı Devlet yapılanmasında bir yeniden inşa ve ihya çalışması olduğu söylenebilir. Tanzimat döneminde yapılan düzenlemeler, Osmanlı Devleti'nin en az iki asırlık biriken sorunlarının çözümüne yöneliktir. Başta idari yapılanma olmak üzere hukuki, askerî, mali ve eğitim alanında önemli değişim ve dönüşümlerin gerçekleştirildiği görülmektedir. Tanzimat hareketinin en önemli amacı değişimin kanunlarla gerçekleştirilmesidir. Son karar mercii padişah olsa da padişahın ve devlet yöneticilerinin kanunlara bağlı olduğunun vurgulanması hukukun/kanunun üstünlüğü prensibinin kabulü açısından önemli bir gelişmedir. Yapılan değişikliklerde Tanzimat Fermanı temel bir ilke olarak kabul edilmiş, Ferman, daha sonra yapılan düzenlemelere de kaynaklık etmiştir. Tanzimat hareketi, belki devleti çöküşten kurtaramamış; ancak bu girişim, Osmanlı Devleti'nde bazı müesseselerin ihya edilmesine bazılarınınsa ilk defa kurulmasına vesile olmuştur. Bu nedenle Tanzimat, Osmanlı Devlet'inde yeni bir yapılanmayı, modernleşme ve ilerleme noktasında ortaya konulmuş güçlü bir iradeyi temsil etmektedir. Yapılan düzenlemelerle istenilen sonuca ulaşılamamış olsa da Tanzimat dönemi ve Tanzimat sonrası gelişmeler Cumhuriyetin ilanında ve bugünkü Türkiye'nin oluşumunda da önemli bir etkiye sahiptir.
  • Item
    Constructions Of National Identity And Essentialism: Implications For Anti-Refugee Policy Support
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Yalçınkaya, Nur Soylu; Bağcı, Sabahat Çiğdem
    The current study investigates the relationships between essentialism, constructions of national identity, and responses toward Syrian refugees in Turkey. We draw upon the concept of essentialism, which refers to tendencies to view socially constructed categories such as race and gender as fixed, natural, strictly bounded, and informative about people’s characteristics. We extend this concept to national essentialism, which we define as beliefs that the nation is a fixed entity with clear and strict boundaries that defines the qualities of its members. We argue that such an essentialist way of thinking will predict tendencies to define a particular national identity such as Turkishness in a more exclusionary way, by emphasizing common ancestral and cultural roots, rather than by emphasizing civic bonds such as citizenship. Such an ethno-cultural construction of the national identity, in turn, is likely to feed into tendencies to exclude ethnically and culturally diverse immigrant populations within the society. We have collected data from a sample of 500 participants to test our proposed mediation model using structural equation modelling. Our analyses have shown that national essentialism predicts endorsement of an ethno-cultural construction of the Turkish national identity, which, in turn, predicts greater perceived threat posed by refugees, and greater support for anti-refugee policies. Endorsement of a civic construction of national identity does not play a mediating role in the model. Our study connects the literatures on essentialism and constructions of national identity to shed light on the psychological roots of public responses toward newcomers to societies such as refugees. We discuss the theoretical and applied implications of our findings.
  • Item
    Fransiz-İngiliz Rekabetinin Türk İstiklal Mücadelesine Etkileri
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Uygur, Fatma
    Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda barış antlaşmalarını hazırlamak amacıyla, Paris'te, Quai d'Orsay'de, 18 Ocak 1919'da, bir barış konferansı toplanmıştır. İngiltere ve Fransa'nın söz sahibi olduğu konferansta bozulan Avrupa güç dengesini yeniden tesis etmek ve yenilen devletlere yaptırım uygulamak ve bazı koşulları dayatmak için bir takım komisyonlar kurulmuştur. Önce Onlar Konseyi sonra Dörtler Konseyi bölgeler hakkında raporlar hazırlamıştır. Bu raporlar bağlamında mağlup Osmanlı Devleti'nin topraklarının paylaşımında ise bir türlü anlaşamayan İngiltere ve Fransa ciddi bir rekabet içine girmişlerdir. XIX. yüzyıldan itibaren kolonizatör/misyonerler marifetiyle Fransa kendini Hıristiyanların hamisi büyük bir Müslüman güç(!) olarak görmüş ve kadim Levant politikasında Kilikya ve Suriye/Filistin büyük önem arz etmiştir. Türk-Yunan Mücadele döneminde, Fransız Cumhurbaşkanı Clémenceau (1841-1929) Yunan askerine Batı Anadolu'yu işgal ettiren, Türk karşıtı Britanya Başbakanı Lloyd George (1863-1945)'un politikasına alet edildiğini geç fark edecektir. İngiltere Fransa'nın çeşitli itirazlarını diplomatik hamlelerle savuşturmaya çalışacaktır. İngiliz politikacılarına göre Fransız mandaterliği de psikolojik yetersizliğe sahip olduğu için uygunsuz ve anakroniktir ve başarısız olacaktır. Oysa Bükreş elçisi Storck'un, Avusturya Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı raporlarında Hasta Adam'ın gücünün küçümsendiğini en geç fark eden gücün İngiltere olduğu şeklinde değerlendirmeleri dikkat çekmiştir. Storck raporunda, Yunan macerasından ders çıkarmak gerektiğini, Türkiye'nin yeni koruyucusu (!) Fransa'nın Ankara'nın yanında yer alarak İngiltere'ye gönderme yaptığını ve Mustafa Kemal'in daha ileri gitmemesinin de temenni edildiğini vurgulamıştır. İngiltere, Türk-Fransız (Ankara İtilafnamesi) yakınlaşmasına, Fransa'nın 1915 tarihli Londra Paktını ve 1919 tarihli Versailles Anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle itiraz etmiştir. Artık başarısız Yunan taarruzu ve tek başına hareket eden Fransa, İngiltere'nin çıkarlarını ve İtilaf devletlerinin birliğini tehlikeye atacağı endişesini doğurmuştur. Fransa'nın Türk-Yunan savaşında Kemalistleri desteklemesine karşın İngiltere'nin Yunanlılara silah ve lojistik destek vermesi, henüz bir barış anlaşması imzalanamayan Türklere “bir vatan çizilememesi” İslam âlemini itilaar aleyhine kışkırtmıştır. Bu çalışmada, 1919-1924 yılları arasında İngiliz-Fransız rekabetinin Milli mücadeleye men veya müspet etkileri, Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı arşiv belgeleri, Avusturya Dışişleri Bakanlığı siyasi şube raporları ve çeşitli matbuat çerçevesinde ele alınmıştır.
  • Item
    Takiyettin Mengüşoğlu’nun İnsan Felsefesi Perspektifinden “Gelenek” Ve Cumhuriyetimiz
    (Ankara Üniversitesi, 2023) Hacıfevzioğlu, Ahmet Umut
    Cumhuriyet dönemi düşünürleri arasında yer alan Takiyettin Mengüşoğlu ortaya koyduğu insan felsefesi anlayışıyla düşünce tarihimizdeki yerini almıştır. Batı felsefe geleneği içinde yer alan herhangi bir akımın körü körüne savunuculuğunu yapmayan Mengüşoğlu'nun kendi özgün düşüncelerini ortaya koyarken pek çok lozoa tartıştığı görülmektedir. Mengüşoğlu'nun dikkat çekici yanlarından biri ise içine doğduğu, yetiştiği toplumun problemlerine kayıtsız kalmaması, söz konusu problemler üzerine tartışmasıdır. Mengüşoğlu Cumhuriyetin ilk kuşağına mensuptur. Bu kuşağın pek çok üyesi gibi Mengüşoğlu'nun da yeni kurulan Cumhuriyetin yapıtaşlarından biri olmak üzere kendisini yetiştirmeyi ideal edindiği söylenebilir ki, geride bıraktığı eserleri göz önünde bulundurulduğunda düşünürün anılan ideali gerçekleştirdiği ileri sürülebilir. Öte yandan, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte pek çok devrim ve reformun art arda yaşama geçirildiği bilinmektedir. Söz konusu devrim ve reformlar Türkiye'nin toplumsal yapısında hızlı ve kimi zaman da köklü değişimlere neden olmuştur. Köklü değişimler ise gelenekçi bir toplumda çeşitli sorunları beraberinde getirebilir. Bu çalışmada Cumhuriyetimizin çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkma ideali Mengüşoğlu'nun insan felsefesi çalışmalarında ortaya koyduğu tarihsel varlık alanının kategorilerinden biri olan gelenek kategorisi bağlamında ele alınmakta ve tartışılmaktadır. Geleneği insan kuşakları arasındaki bağı kurması nedeniyle olumlayan Mengüşoğlu'nun katılaşıp, donuklaşmış gelenek anlayışını eleştirirken akıcı gelenek anlayışını savunduğu görülmektedir. Cumhuriyet devrimleri ve reformlarının amaçlarından birinin Mengüşoğlu'nun belirlemesiyle toplumumuzda akıcı gelenek anlayışının egemen kılınması olduğu söylenebilir