Cilt:38 Sayı:66 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Türkiye’de İl Yönetimi (1839-1923)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Erol, Yasemin Zahide; Other; OtherOsmanlı Devleti’nin XIX. yüzyıl boyunca en büyük meselelerinden birisi vilayet idaresi olmuştur. Osmanlı klasik eyalet teşkilatı, XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tımar sistemindeki bozulmalara ve devletin zayıflamasına paralel olarak bozulmaya başlamışsa da, XIX. yüzyıla kadar önemli bir değişikliğe uğramadan devam etmiştir. XIX. yüzyıla gelindiğinde II. Mahmut’un her alanda giriştiği reformlardan Osmanlı yönetim sistemi de etkilenmiş, taşra idaresi ve mülki taksimatta bazı düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, Osmanlı taşra idaresindeki bozulmaların giderilmesi için yapılan bu reformlardan başarılı ve kalıcı bir sonuç alınamamıştır.Item Antakya Haçlı Prinkepsliği Tarihi Kuruluş Devri (1098-1112)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Koçuk, İsmail; Other; OtherXI. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen sosyal, ekonomik, siyasî, askerî ve dinî hâdiseler Haçlı Seferleri olarak adlandırılan ve yaklaşık iki asır süren (1096-1291) bir hareketi tetiklemiştir. Doğu ve Batı dünyası arasında çok büyük bir etkileşim ve değişimi beraberinde getiren bu sürecin Ortaçağ Avrupa, Anadolu ve Yakındoğu tarihini derinden etkileyen sosyal, ekonomik ve kültürel olduğu kadar siyasî neticeleri de olmuştur. Haçlı Seferleri döneminde Doğu’ya dokuz büyük sefer düzenlenmiş ve bu seferler sırasında Haçlılar tarafından Urfa’da, Antakya’da, Kudüs’te, Trablus’ta, Kıbrıs’ta ve İstanbul’da devletler kurulmuştur. Bu devletlerden biri olan Antakya Haçlı Prinkepsliği Birinci Haçlı Seferi sırasında kurulmuş olup varlığını devam ettirebilmek için gerek Bizans’a gerekse Türklere karşı mücadele etmek zorunda kalmış ve her şeye rağmen ancak 1268 yılında Türkler tarafından ortadan kaldırılmıştır.Item Türkiye’nin Bangladeş’i Tanıması Ve Türkiye-Bangladeş İlişkilerinin İlk Yılları (1974-1980)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Sarışır, Serdar; Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi; TarihTürkler ve Bengalli Müslümanlar arasındaki tarihi ilişkiler, somut anlamda 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan başlayarak, Milli Mücadele’ye değin dostane bir şekilde süre gelmiştir. Bengalli Müslümanlar, İngiliz kontrolünde bulunmalarına rağmen Türkleri zor günlerinde her zaman maddi ve manevi olarak güçleri nispetinde desteklemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da bu yakın ilgi ve alaka devam etmiş, Bengalli Müslümanlar nezdinde Türkiye ve özellikle Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgi ve ilgi dikkate değer bir seviyeye ulaşmıştır. İngiliz yönetimi sonrası Doğu Pakistan olarak, Pakistan’ın bir parçası olan Bengalli Müslümanların, Bangladeş adıyla, 16 Aralık 1971 tarihinde bağımsızlığa kavuşmaları üzerine, Türkiye 22 Şubat 1978’de Bangladeş’i resmen tanımış ve böylece Türkiye Bangladeş ilişkileri başlamıştır. Ancak literatürde konunun yeterince ele alınmadığı görülmüştür. Bu nedenle Türkiye’nin Bangladeş’i tanıma süreci ve iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin ilk yılları, çalışmanın konusu olarak belirlenmiştir. Çalışmada, ulaşılabilinen veriler doğrultusunda, 1974-1980 yılları arasında, Türkiye-Bagladeş ilişkileri ortaya konmaya çalışılmıştır.Item İkinci Dünya Savaşı’nda Kırım Yarımadası’na Düzenlenen Harekâtlar Ve Kırım’ın Stratejik Değeri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Çınar, Burak; Other; Otherİkinci Dünya Savaşı tüm Avrupa kıtasına yayılmış ve böylece Avrupa’nın farklı bölgelerindeki birçok nokta, stratejik önemiyle ön plana çıkmıştır. Bu noktalar sadece harekâtların düzenlenmesinde değil, siyasi hesaplamalara da etki etmiştir. Kırım da bu bölgelerden bir tanesidir. Hitler’in buraya özellikle önem vermesi; hem Kafkasya’daki petrol yataklarına ulaşmak, hem Rusların Karadeniz’e hâkim olmalarını engellemek hem de Türkiye’ye diplomatik baskı yapabilmek için burayı elde tutmak içindi. Dolayısıyla, yarımadanın zaptı için 1941 Ekim’inde Almanlar tarafından harekât başlatıldı. Oldukça çetin geçen çarpışmalar, ancak 1942 Temmuz’unda sonuçlandı. Bu sayede Almanlar Kafkasya’ya sokulmayı başardılar ve aynı zamanda Türkiye üzerindeki siyasi baskıları da doruğa ulaştı. Ancak Almanların Doğu Cephesi’nde önce Stalingrad’da, ardından da Kursk’ta gerilemeye başlamaları sonucunda, Kırım 1943 Kasım’ında Sovyet orduları tarafından kuşatıldı. Bu sefer Almanlar yarımadayı savunmak için çetin bir direniş sergilediler. 1944 Mayıs’ında Kırım yeniden Sovyet birliklerinin eline geçti. Kırım’ın her iki tarafça bırakılmak istenmemesinin askeri ve siyasi nedenleri vardı. Konumu ve coğrafyası sayesinde hem Doğu Cephesi’nin güney kesiminin hem de Karadeniz’in güvenliğinin sağlanması açısından önemli bir role sahip olan yarımada, aynı zamanda yakın bölgesinde saldırı inisiyatifinin sağlanmasına da etki ediyordu. Bu araştırmada Kırım’daki harekâtlar kronolojik anlatımla ele alınarak, olayların ve konunun geneli analiz edilmektedir.Item Yeni Kölelik Sistemi: Sözleşmeli Ucuz İşçi Sistemi(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Günarslan, Hüseyin; Other; OtherBu çalışma kölelik kaldırıldıktan sonra başta İngilizler olmak üzere batılı ülkelerin kolonilerinde ucuz işçilik sistemini kullanmasını ele almaktadır. Ucuz işçi statüsünde özellikle Hintli ve Çinlileri kullanan batılıların bu işçileri nasıl sömürdüklerinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma ile köleliği kaldıran İngilizlerin ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için bu yeni ucuz işçileri kullandığı tespit edilmiştir. Ülkelerindeki kölelik karşıtı akımlara daha fazla dayanamayan ülkelerin bir kölelik sistemini ortadan kaldırırken bir diğer kölelik sistemini işçilik olarak göstererek milyonlarca insanı köle olarak kullanmaya devam ettikleri ortaya konmuştur. İşçilerle yapılan sözleşmeler gereği bu insanların yıllarca insan onurunu aşağılayan davranışlara katlanmak zorunda kaldıklarına dikkat çekilmiştir. Afrikalı eski kölelerin bile çalışmak istemedikleri şartlarda, bu insanların adeta savaş esirleri gibi kamplarda tutularak, her türlü haktan yoksun, Avrupalı toprak sahiplerinin emrini yerine getirmek zorunda kaldıkları ortaya konmuştur.Item “Ortanın Solu” Düşüncesinde Kemalizm(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Atagenç, İhsan Ömer; Other; OtherTürk siyasal hayatının 1960’lı yıllara damgasını vuran en önemli gelişmelerden bir tanesi ülkenin kurucu ideolojisinin temsilcisi olan CHP’de yaşanan değişim ve dönüşüm sürecidir. 27 Mayıs askeri müdahalesinin ardından gelişen süreçte sol siyasetin artan etkisi CHP’nin de bu dönüşüme dahil olmasını beraberinde getirmiştir. CHP açısından 27 Mayıs sonrası dönem yeni bir sürecin başlangıcına da işaret etmektedir. Siyasal olarak sol bir söyleme sahip bu dönemdeki değişimin adı “Ortanın Solu” olarak tanımlanmıştır. “Ortanın Solu”, CHP’nin Avrupa merkezli bir sosyal demokrasi düşüncesi ile daha yakın ilişki kurmasını sağlamıştır. Sosyal demokrasi söyleminin geleneksel sola karşı eleştirel tutumu CHP’yi de etkisi altına almıştır. “Ortanın solu” düşüncesi, “radikal” olarak tarif edilen ve daha çok SSCB eksenli bir sosyalizm siyasetine alternatif olmayı amaçlamıştır. Avrupa solu içindeki Stalinizm eleştirilerinin Türkiye’deki yansıması olarak görebileceğimiz “Ortanın Solu” düşüncesi benzer bir biçimde Türkiye tarihine de eleştirel bir perspektiften bakmıştır. Tek parti dönemi ve Kemalizm de bu eleştirilerin merkezinde yer almaktadır. Kemalizmin sosyalist sol içinde tartışılmaya başlandığı bu dönemde CHP de bu tartışmalara dahil olmuştur. Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) tartışmaları aracılığı ile merkeziyetçilik ve bürokrasi üzerine pek çok eleştiri getirilmiştir. Kurtuluş Savaşı ve tek parti dönemi de bu eleştiri sürecine dahil edilmiştir.Item Atatürk Dönemi’nde Maden Ve Enerji Alanında Kurulan Bir İktisadî Devlet Teşekkülü: Etibank(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Polatoğlu, Mehmet Gökhan; Other; OtherYeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ekonomik yönden kalkındırmak için ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının etkili bir biçimde kullanılması gerekiyordu. Bu bakımdan sanayinin bel kemiğini oluşturan maden ve elektriğin yurt içinden kolay ve ucuz bir şekilde elde edilmesi oldukça önemli bir yer teşkil etmekteydi. Bu bağlamda 1925’te Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu. Ekonomik durumu ve teknik imkânları nispetinde devraldığı sanayi tesislerini belirli bir seviyeye ulaştıran banka, madencilik alanında kapsamlı çalışmalar yapamadı. Bunu gerçekleştirmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle 1935’te bir iktisadî devlet teşekkülü olan Etibank kurulmuştu. Banka, Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını modern tesisler vasıtasıyla ve yüksek verimlilik anlayışıyla çıkarıp, işleyerek ilgili kurumlara dağıtacaktı. Kurduğu hidroelektrik ve termik santraller ile Türkiye’nin enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacaktı. Aynı zamanda kurum bünyesindeki tesislerin işletme giderlerinin karşılanması ve halkın birikimlerinin güvenilir bir yerde değerlendirilmesi için 1955’ten itibaren bankacılık faaliyetine başlanacaktı. Bu çalışma ile Etibank’ın kuruluşu, faaliyet gösterdiği alanlar ve Türkiye ekonomisine yapmış olduğu katkılar üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.Item Hilal-İ Ahmer Cemiyeti Sarayönü Çiftliği(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Şimşek, Muttalip; Other; OtherHarp zamanında bütün imkânlarıyla ordudaki yaralıların acılarını hafifletmek ve tedavilerine yardımcı olmak düsturuyla kurulmuş olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, belki de en büyük sınavını Birinci Dünya Savaşı esnasında vermiştir. Çünkü bu savaş, cephedeki askerlerin olduğu kadar cephe gerisindeki halkın da beka mücadelesi verdiği bir dönemi haiz olduğundan cemiyet ihtiyaçların temini için farklı yöntemler uygulamak zorunda kalmıştır. Bunların bir örneği de, başta ordu olmak üzere, İstanbul'daki fukara halkın, memleketin dört bir yanında bulunan aşevlerinin ve hastanelerin ihtiyaç duyduğu hububat ve et ihtiyacını karşılamak üzere çiftlikler kurulmasıdır. Cemiyet, savaşın başlamasıyla birlikte gıda ürünlerine ihtiyacın artması ve bunları temin etmenin zorluğunu göz önüne alarak Tuzla, Beykoz, Adapazarı, Eskişehir ve son olarak Sarayönü'nde birer çiftlik kurmuş ve kendisine tahsis edilen arazilerde ziraî üretim yapmaya başlamıştı. İşte 1917 yılının sonlarına doğru faaliyete başlayan ve yaklaşık bir yıl açık kalacak olan Sarayönü Çiftliği, savaşın en sıkıntılı dönemlerinde cemiyetin farklı bölgelerde ihtiyaç duyduğu hububat ve et gereksinimini karşılamaya çalışmıştır. Bu çalışmada, öncelikle Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin kuruluşu ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verilecek, daha sonra cemiyeti çiftlikler açmaya sevk eden nedenler, Sarayönü Çiftliği'nin açılışı ve faaliyete başlaması, çiftlikte tarım ve hayvancılığın durumu, burada kimlerin istihdam edildiği ve son olarak çiftliğin gelir ve gider durumları etraflıca değerlendirilecektir.Item Arşiv Belgeleri ile II. Abdülhamid Dönemi Müzecilik Faaliyetleri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Rukancı, Fatih; Anameriç, Hakan; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiII. Abdülhamid dönemi kültürel ve sosyal faaliyetlerde yabancı ülkelerle diplomatik temasların yoğun olarak gerçekleştiği bir süreci de ihtiva etmektedir. Bilgi merkezlerinin kanıta dayalı tamamlayıcı kollarından biri olan müzeler toplumların kültürel birikimlerinin nesnel bir biçimde kanıtlandığı her tür bilgi kaynağını gözler önüne sermektedir. Bu anlamda müze kurma, tasarlama ve zenginleştirme zaman zaman ülkelerin ortaklaşa belirlemesi gereken bir stratejiyi de beraberinde getirmiştir. II. Abdülhamid dönemine ilişkin orijinal başvuru kaynakları olan arşiv belgeleri müzecilik faaliyetleri teması çerçevesinde taranarak tespit edilmiş ve seçilmiştir. Çalışmada söz konusu belgeler temelinde müzecilik alanıyla ilgili olarak uluslararası ilişkiler, müze kurma faaliyetleri, müzelerin tür ve nitelikleri gibi konulara ilişkin detay tespitler ve açıklamalar yapılacaktır. Böylelikle yakın tarihimizde kırılma noktalarından birçok olayı içeren II. Abdülhamid dönemine ilişkin müzecilik çalışmalarının mercek altına alınması hedeflenmektedir.Item Polıtıcs Of Muslım Educatıon Durıng Sultan Abdulhamıd Iı In Salonıca(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Doğan, Nejla; Other; OtherPeriod of Abdülhamid II and his administration started with a ruinous event, Turkish-Russia war of 1877-1878, and he intensely concerned about his Empire and territorial integrity. Thus he and his minister made a great effort for the development of education in the central and provinces of the Empire in order to consolidate Ottoman identity among his tebaa, subjects. One of the provinces that he instrumentalized education was Salonica where nationalist movements gained importance. The purpose of this study is to uncover Muslim schooling in Salonica during Sultan Abdülhamid II era; community’s thoughts on education; the policy of the government towards Muslim, especially women, and non-muslim population in terms of organization, establishment and funding of schools via mostly primary sources taken from Ottoman archives.Item Musa Akyiğitzade’nin Ekonomik Görüşleri Ve Osmanlı İktisat Anlayışına Etkileri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Pulat, Hayrettin; Other; OtherOsmanlı Devleti XIX. yüzyıl boyunca siyasal istikrarsızlıklar, toplumsal huzursuzlukların yanı sıra ekonomik sorunlarla da uğraşmıştır. Ekonominin peyderpey Batılı büyük devletlerin yayılma ve nüfuz sahası haline gelmesi, Osmanlı müelliflerinin Batıya karşı tepki ortaya koymalarına neden olmuştur. Bu çerçevede Musa Akyiğitzade XX. yüzyılın arifesinde Osmanlı Devleti’nde egemen iktisadi düşünceyi eleştiren bazı görüşler dile getirmiştir. Siyasal ve ekonomik bağımsızlıkları ayrılmaz bir bütün olarak mütalaa eden Musa Bey, yerli sanayinin geliştirilmesini ısrarla savunmuş ve bunun için de himaye usulünün uygulanması gerektiğini vurgulamıştır. Liberal iktisadi düşünceye yönelik eleştirilerinde tarihi örneklere sıklıkla başvurarak, himayeci ekonomik politikaların tatbik edilmesinin elzem olduğunu, aksi takdirde gelişmekte olan ülke ekonomilerinin asla boyunduruk altından çıkmayacağı tezini işlemiştir. Ayrıca ülke ekonomisi açısından tarımın mı, sanayinin mi öncelikli olduğu tartışmasına da değinen Musa Bey, tarımsal üretim ile sanayinin aynı zaman diliminde olmasının daha faydalı olacağı hususunda bir sentez yapma yolunu tercih etmiştir. Bu çalışma kapsamında da öncelikle Musa Akyiğitzade’nin iktisadi düşüncesi hakkında bilgi verilmiş, akabinde Musa Bey’den sonra –özelikle II. Meşrutiyet döneminde- liberal iktisadi düşünceye yönelik eleştirilerden bahsedilmiş ve son olarak da Musa Bey’in iktisadi fikirlerinin uygulanabilirliği –kısaca- tartışılmıştır.Item H.f.b. Lynch’te 19. Yüzyılın sonunda bitlis(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Kuş, Ayşegül; Other; OtherBitlis, Dicle Nehri’nin kollarından birini oluşturan Bitlis Çayı’nın güneydoğu Toroslar arasında açtığı dar ve derin bir vadide, deniz seviyesinden 1400-1450 metre yükseklikte kurulmuştur. Sahip olduğu coğrafi konum nedeniyle bulunduğu dağlık ve engebeli alanda, El-Cezire düzlüklerini Doğu Anadolu’nun merkezi platolarına, oradan İran ve Kafkasya’ya bağlayan yol üzerinde bulunması nedeniyle, çok eski dönemlerden itibaren, insanların zorunlu olarak geçmek zorunda kaldıkları bir güzergâh olmuştur. Bu nedenle kent, tarihsel süreçte Urartular, Asurlular, Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Eyyubiler, Ermeni Krallıkları ile bazı Kürt Beyliklerinin ve Osmanlıların hâkimiyet tesis etmek istedikleri bir yer olmuştur. Kent ayrıca doğu ve güneydoğu Anadolu’ya gelen Tavernier, Kinneir, Ainsworth, Brant, Taylor, Müller Simonis, Hyvernat, Nolde gibi kimi batılı seyyah ve araştırmacıların da ilgisini çekmiştir. Bu seyyah ve araştırmacılarından birisi de İngiliz seyyah ve araştırmacı olan H. F. B. Lynch’tir. Bu çalışma, İngiliz asıllı Lynch’in 1893 ve 1898 yıllarında yaptığı iki geziye dair kayıt altına aldığı ve ilk olarak 1901 yılında “Armenia Travels and Studies” adıyla Londra’da yayınlanan gezi notlarına dayanmaktadır. Çalışmanın amacı, Lynch’in gezi notlarından yola çıkarak, kentin tarihi coğrafyası, fiziki yapısı ve sosyal dokusu hakkında verdiği bilgileri değerlendirerek Bitlis’in tarihi geçmişinin aydınlatılmasına yönelik bazı katkılar sağlamaktır.Item Aksaray’da Hamidiye Mahallesi’ne Çerkes İskânı Ve Çerkeslerin Kültürel Özellikleri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Can, Ayşegül; Other; OtherAksaray en eski tarihlerden beri insanların yerleşiminde önemli bir yere sahip olmuştur. Bu topraklarda yaşayan yerli halkın yanında, süreç içerisinde yerleşim maksatlı gelen çeşitli etnik kimliklere mensup insan toplulukları da söz konusudur. Çerkezler de Kırım Harbinden sonra Rus baskısıyla Osmanlı topraklarına göç etmek durumunda kalan Kafkas milletlerindendir. Aksaray’a 1877-78 tarihinden itibaren iskân maksatlı gelen Çerkezler için devletin ve halkın yardımı ile Hamidiye Mahallesi kurulmuştur. İskân edilmek üzere gelen Çerkezlerin tamamının iskân edilip edilmediği konusunda net bilgiler ortaya koymak mümkün değildir. Bununla birlikte arşiv belgelerine dayanarak, Çerkezlerin iskânlarının uzun bir zamana yayıldığı söylenebilir. Onlar için kurulan mahalle şehrin tam merkezinde kalmaktadır. Bu sebeple Çerkezler, her ne kadar toplu olarak iskân edilmiş olsalar da, Aksaray’ın yerli halkı ile kültürel etkileşimde bulunmuşlardır. Bu etkileşim her zaman olumlu manada olmamıştır. Zaman zaman yerli ahali ile çatışmalar da yaşamışlardır. Bu durum belgelere Aksaray halkının şikâyet dilekçesi ile geçmiştir. Mahalle günümüzde de varlığını devam ettirmekte ve halk arasında Çerkezler Mahallesi olarak da anılmaktadır.Item Patrona İsyânı Kronik Yazarlarından ‘Abdî Ve Destârî Sâlih’in Kimliklerine Işık Tutan İki Önemli Belge(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Yılmaz, Hakan; Other; Other1730 Patrona İsyanı’nın bilinmeyen yönlerinin çözümünde kısa kronikler Arşiv belgelerine eşdeğer bir öneme sâhiptir. Bunların bilinen en eski iki örneği, ‘Abdî Târîhi ve Destârî Sâlih Târihi adlarıyla tanınan iki monografiden ibârettir. Şu kadar var ki, neşirlerinin üzerinden çok uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen her iki eserin de yazarlarının bugüne kadar kim oldukları tespit edilememiştir. Bu makalede Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde tespit ettiğimiz, ‘Abdî ve Destârî Sâlih’in kalemlerinden çıkmış iki önemli belgeye dayanılarak, her iki müverrihin bilinmeyen tarihî kimlikleri ve biyografileri aydınlatılmaya çalışılacaktır.Item Seyyahlara Göre XVII. Yüzyılda Safevilerde Düzenlenen Bazı Oyunlar, Eğlenceler ve Gösteriler(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Erdoğan, Eralp; Other; OtherSafevi Devleti’nde halkın vakit geçirmek için oynadığı bazı oyunlar dışında Safevi şahları tarafından düzenlenen büyük organizasyonlar ile halkın eğlenmesi sağlanırdı. Eğlenceye düşkün oldukları bilinen çoğu Safevi şahı, düzenlenen bu gösterileri büyük bir zevkle izler, bazen de oyunlara bizzat kendileri iştirak ederdi. Yabancı elçilerin Safevi sarayına gelmeleri de eğlence düzenlemek için bir vesileydi. Başkentte yapılan ve halka açık olan bu eğlencelerde çeşitli gösteriler icra edilmekteydi. Hokkabazlık, cambazlık, hayvanlarla yapılan gösteriler vs., bu tarz eğlencelerin temelini oluşturmaktaydı. Halk, bu tarz eğlenceler düzenleneceği zaman meydanı doldurur ve büyük bir merakla bu gösterileri izlerdi. Genellikle şahların organize ettiği büyük eğlenceler, gerek ticari amaçlı gerekse elçilik heyeti ile Safevi Devleti’ne gelen seyyahların dikkatini çekmiştir. Seyyahlar, Safevi vakanüvislerinin eserlerinde bulamadığımız detayı, seyahatnamelerinde konu edinerek XVII. yüzyıldaki Safevi eğlence hayatı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamışlardır. Bu çalışma için XVII. yüzyılda Safevi topraklarına gelen 12 seyyahın notları incelenmiş ve Safevi Devleti’ndeki, daha önce çalıştığımız ok atma ve çevgan haricinde, bazı eğlenceler, gösteriler ve oyunlar konu edilmiştir.Item Ortaçağ Silâh Tarihi Araştırmalarında Cevâhir-Nâmelerin Önemi(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Duman, İbrahim; Other; OtherOrtaçağ silâh tarihi araştırmalarının en önemli kaynaklarından bir tanesi de cevâhir-nâmelerdir. Cevâhir-nâmeler, doğada bulunan taşlar, metaller (madenler), mineraller ve kıymetli taşlar üzerine yazılmış eserlerdir. Bu kaynak türü, mezkûr konular dışında silâh tarihi hakkında da önemli bilgiler barındırmaktadır. Cevâhir-nâmelerde daha çok demir madeninin anlatıldığı kısımlarda silâh tarihi hakkında malûmat verilmektedir. Yine bu eserlerde, çeşitli taş ve madenlerden de silâh imâli ve aksâmları hakkında enteresan bilgiler bulmak mümkündür. Zikredilen kaynak türünde silâh üretiminde kullanılan çelik çeşitleri, Ortaçağ İslâm dünyasında istifade edilen kılıçlar ve özellikleri, kabzalar, ok ile ilgili bilgiler ve silâh üretim merkezleri gibi muhtelif konularda malûmat bulunmaktadır. Bu çalışmada Ortaçağ İslâm dünyasında yazılmış cevher-nâmelerin silâh tarihi hakkında verdikleri bilgiler ilim dünyasına tanıtılacaktır.Item Ortaçağ İslâm Dünyasında Sıradışı Bir Para Birimi: Bakır Dirhemler(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Miynat, Ali; Other; OtherOrtaçağ İslâm dünyasında geleneksel olarak sırasıyla altın, gümüş ve bakırdan üretilen dinar, dirhem ve fels para birimi olarak kullanılmıştır. Ancak bu geleneksel kullanımdan başka, farklı coğrafya ve zamanlarda bazı bakır sikkelerin üzerine ‘bakır dirhem’ yazılarak piyasaya sürüldüğü görülmektedir. 10. yüzyıl Orta Asyasında, 12. yüzyılın ikinci ve 13. yüzyılın ilk yarısında Türk-İslâm Anadolusu ve el-Cezire bölgesinde bunun örneklerine rastlamaktayız. Bunların dışında, Memlûk kaynaklarında 15. yüzyıl Mısır topraklarında bakır sikkelerin dirhem değerinde tutulduğuna dair kayıtlar da mevcuttur. Bu süreçte, bazı hükümdarlar bir kısım bakır sikkelerini ‘bakır dirhem’, bir kısmını ‘bakır fels’ olarak dolaşıma koyarken, bazılarında ise bir para birimi belirtme ihtiyacı hissetmemişlerdir. Çok yaygın olmayan bu kullanım bazı araştırmacı ve nümismatların kafasını karıştırmış ve onları, sınırlı da olsa bunun nedenini sorgulamaya itmiştir. Ancak şunu da belirtmeliyiz ki, farklı coğrafya ve yüzyıllarda görülen bu türden sikkeler topyekün olarak ele alınmamış, bir analitik değerlendirmeye tabi tutulmamıştır. Bu makalede Ortaçağ İslâm tarihinde ‘bakır dirhem’ olarak tedavüle konan tespit edebildiğimiz tüm sikkeleri sunacak, bu sikkelerin metali, madenin yoğunluğu, ağırlığı ve modeli açısından diğerlerinden farklı olup olmadıklarına odaklanacağız. Ayrıca bu uygulamanın ne anlam ifade ettiğini, niçin buna meyledildiğini, farklı coğrafya ve yüzyıllarda görülen bu bakır sikkelerin arasında bir bağlantı olup olup olmadığını açıklamaya çalışacağız.Item Güney Azerbaycan’ın Hôy Yöresinden Çıkmış Bilginler (xıı- xv. Yüzyıllar)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Yakupoğlu, Cevdet; Other; OtherGünümüzde İran İslam Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde kalmış bulunan Güney Azerbaycan’ın Hôy bölgesi, XI-XV. yüzyıllar arasında sırasıyla Selçuklular, Atabeylikler, Harizmşahlar, Moğollar (İlhanlılar), Celâyirliler, Karakoyunlular, Timurlular ve Akkoyunlular idaresi altında bulunmuştur. Bu çerçevede Hôy, uzun yüzyıllar aynı kültür değerlerine sahip siyasi güçler tarafından idare edilmiştir. Horasan ve İran üzerinden Anadolu’ya uzanan ulaşım, göç ve ticaret yolları üzerinde bulunmasından dolayı, Selçuklular devrinde ve özellikle de Moğol istilası sırasında kalabalık nüfusa sahip Oğuz boyları bu yöreyi mesken tutmuşlardır. Yaylak- kışlak hayatına uygunluğu ve tarım potansiyelinin yüksek olması da Hôy’un iskân tarihini etkilemiştir. Bu noktada Hôy’da yüksek bir ekonomik, ilmî ve kültürel birikim meydana çıkmıştır. Hôy’a mensup çok sayıda ilim adamı, şair, mutasavvıf ve düşünür yetişmiştir. Bu çalışmada XII-XV. yüzyıllar arasında Hôy’da yetişmiş veya bir müddet orada yaşadıktan sonra İslam ülkelerine göç etmiş, “Hôyî” nisbesini taşıyan ilim adamları tespit edilerek kısaca hayatları incelenmiş, bunların anılan yüzyıllarda Türk- İslâm dönemi ilim ve kültür hayatına yaptıkları katkılar ele alınmıştır. Daha önceki bir çalışmada Anadolu’ya gelen Hôylu bilginler incelendiği için Anadolu coğrafyası konu dışında bırakılmıştır.Item İbn Vâsıl’a Göre Eyyûbîlerde Tahta Çıkış Yöntemleri * ( Türk Devlet Anlayışı Çerçevesinde Bir Değerlendirme)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) Aytaç, Bedrettin; Türk Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEyyûbîler, askeri ve idari yönden Türk devletlerinin karakteristik özelliklerini taşımıştır. Türk devletlerindeki tahta çıkış yöntemlerini Eyyûbîlerde de görmekteyiz. Eyyûbî tarihi için temel kaynaklardan olan İbn Vâsıl’ın Muferricu’l-Kurûb fi Ahbâr Beni Eyyûb adlı eseri, bize Eyyûbîlerdeki iktidar değişiklikleri hususunda da önemli bilgiler sunmaktadır. Bu makale, Türk devlet geleneği çerçevesinde Eyyûbîlerde iktidar değişikliğinin hangi yollarla gerçekleştiğini ele almaktadır.Item 10. Yüzyılda Horasan’da Ticaretin Unsurları: Yol, Konaklama, Taşımacılık ve Tüccar(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-30) arifoğlu, Yunus; Other; OtherTicaret ve bu eksende gelişen olaylar insan ve toplum hayatında; siyaset, din ve sanat kadar yer tutmaktadır. Bir bölgenin zenginleşmesinde ticaret önemli bir paya sahiptir. Horasan, 8-10. yüzyıllarda ticarî potansiyeli yüksek bir bölge olarak görülmektedir. Burayı farklı endüstri dallarında yeterli üretimin olduğu, dünyanın farklı bölgelerden tüccarın geldiği, ticarî potansiyelinin iyi ve ticaret hayatının hareketli olduğu bir bölge olarak tasvir etmek mümkündür. Buradaki çarşı-pazarda her türlü ürünün bulunabildiği söylenebilmektedir. Bu çalışmada Horasan ticarî potansiyelinin ortaya konulması hedeflenmektedir. Bölgeden geçen ticaret yolları ve bu yolların bölgenin iktisadî hayatına etkisi, bu yollar üzerinde inşa edilmiş olan ribâtlar/kervansaraylar, kervancılık ve ticareti omuzlayan tüccar sınıfı bu çalışmanın ortaya koymak istediği hedefler arasındadır.