Sayı:39 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Çevreden Kaynaklanan Göçün Boyutu: Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Bir Çalışma(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Ahsan, Md Moynul; Varol, Nehir; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGünümüzde iklim değişikliğinin etkileri sonucu tetiklenen çevresel göçler, yoğun olarak yaşanmasına rağmen, uluslararası politikalar açısından hala tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. Dünyada her 45 kişiden birinin 2050 yılına kadar iklim değişikliği nedeniyle yer değiştirme zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. Dünya Bankası’nın son yayımlanan raporunda, Sahra altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika’daki 143 milyondan fazla (yaklaşık %2,8) vatandaşın 2050 yılına kadar iklim değişikliğinin etkilerinden kaçmak için kendi ülkeleri içerisinde yer değiştirmek zorunda kalacakları belirtilmektedir. Bu durum bile iklim değişikliklerinden kaynaklanan göçün küresel bağlamda bir problem haline geldiğinin bir göstergesidir. Ancak halen, çevre kaynaklı göçmenleri korumak için somut uluslararası bir yasa yoktur. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler bu problemden dolayı büyük zorluklarla karşı karşıya olduğundan dolayı, çevresel afetlerin etkilerine karşı “sıcak noktaların” kırılganlıklarını azaltmak ve riski yönetmek için acil, kapsamlı bir çerçeve planı geliştirilmelidir. Bu makale ile sorunun ne kadar büyük olduğu ortaya koyulmakta, gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde çevrekaynaklı göçmenlerin risklerini, sorunlarını azaltmada uluslararası sorumluluğun önemine vurgu yapılmaktadır.Item Osmanlı Devleti’nde Deliler ile Lehistan Askerleri Hussarlar’ın Giyim-Kuşamlarının İncelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Özcan, Aylin; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTarih toplumların, devletlerin geçmişleri hakkında bilgi vermekle birlikte geleceklerini yönlendirmede, uzun vadeli planlarını gerçekleştirmelerinde çok önemli kanıtlar sunar. Anadolu topraklarına farklı coğrafyalardan gelmiş veya daha önce Anadolu’da yerleşmeler kuran insanlar tarihe önemli kaynaklar sağlamışlardır. Hiç kuşkusuz, Anadolu’da Neolitik Çağ ile yerleşim yeri oluşturan Çatalhöyüklüler kendilerinden sonra gelecek insanlara ilham vereceklerinin farkında değillerdi. Keza Orta Asya coğrafyasının ve ikliminin çetin koşullarına rağmen yaşam mücadelelerini sürdürmeye çalışan Türk soylu kavimler, yine Anadolu’da Osmanlı Beyliği’nden teşkilatlı bir yapıya gelen Osmanlı Devleti kurucuları dayandıkları inanç sistemlerini yaşam tarzlarına dönüştürmüşlerdi. Neolitik Çağ’da, Orta Asya’da Türk mitlerinin oluştuğu tarihlerde ve Osmanlı Devleti dönemlerinde, insanların yaşamlarının doğadaki canlılar ve gökteki kutsal varlıklar ile ilişkilendirilmesi belirleyici rol oynayan etmenlerdendir. Kanatlı yırtıcı kuşlar, leopar gibi vahşi hayvanlar veya melekler gibi sadece tasavvur edilebilen varlıklar insanların öykünmelerine neden olmuşlardır. Bu durumun somut örneklerinden biri de Osmanlı Devleti askerî yapılanmasında bir yer edinmiş olan Deli süvarilerdir. Deliler sıra dışı görüntüleri ve düşmana karşı oluşturdukları savunma taktikleri ile Avrupa devletlerini derinden etkilemişlerdir. Avrupa devletlerinden Lehistan, günümüzdeki adıyla Polonya, Osmanlı Devleti ordularının gücünün farkındaydı. Bu durumun neticesinde, XV. yüzyıldan itibaren tıpkı Deliler gibi giyinen, onlar gibi savaşan ve Avrupa’nın gelecekteki askerî yapılarını etkileyecek olan Polonya Kanatlı Hussarları ortaya çıkmıştır. Hussarlar, Delilerden etkilendiklerine göre Osmanlı Devleti’nin tarihte bıraktığı iz hiç de azımsanmamalıdır. Çalışmada Deliler ve Hussarların giyim-kuşam özellikleri tarihî bilgiler, sanatçıların çalışmaları ve var olan fotoğraflar ışığında incelenmiştir. Çalışmada Polonya Kanatlı Hussarları ve Osmanlı Devleti Ordusunun önünde saf tutmuş olan Delilerin giyim-kuşam ve askerî teçhizatlarının benzerlikler gösterdiği elde edilen sonuçlar arasında yer almaktadır.Item “Kör Keçi”den “Körebe”ye: Oyun İçinde Oyun(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Akyol, Pınar Kasapoğlu; Kutlu, M. Muhtar; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇocuğun /çocukluğun toplumsal-kültürel tarihini yeniden inşa etmede tarihsel ve kültürel yorumun en çok başvurduğu belge ve nesneler içinde çocuk oyunları ve oyuncaklar gelmektedir. Anadolu’nun tüm yörelerinde yapılmış çocuk oyunlarına ilişkin derleme ve monografi nitelikli çalışmalarda karşımıza çıkan körebe oyunu da köklü bir geçmişe ve geniş bir coğrafi dağılıma sahip bir oyundur. Oyun kuralları, alanı, zamanı ve oyun örgüsüyle çok bildik ve çok tanıdık bir çocuk oyunudur. Cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, iç ya da dış mekânlarda, belirlenmiş alanlarda (kimi zaman bir çember, kimi zaman bir oda) oynanan geleneksel çocuk oyunları sınıflamaları içinde yer alan kurallı grup oyunlarından biridir. Oyunun Anadolu çeşitlemelerinde içeriği ve temel özellikleri çoğunlukla değişmemektedir. Oyuna, çocuk oyunlarında ebenin rolü açısından bakıldığında; oyuna adını veren körebe olumsuz ve cezalandırılmış bir rolde kaybedendir. Oyun, yeni kaybedenleri bulmak üzere sürer ve hiç ebe olmayan oyuncu, oyunun kazananıdır. Çoğu çocuk oyununun kökenlerinin arkaik dönemin ritüelistik uygulamalarından türediği, onların izlerini taşıdığı ya da üstü örtük de olsa günümüze uzanmış öğelerle sürdürüldüğü bilinir. Oyunun betimlemeye çalıştığımız bu hali ile ritüel öğelerle ilişkilendirilmesi zor görünmektedir. Acaba öyle mi? Bu makalede, dünyanın birçok yerinde kör keçi olarak adlandırılan ve Anadolu’nun bazı bölgelerinde de kör çepiç olarak bilinen körebe oyununun, toplumsal bellekte saklı bir ritüel kalıntısı olduğunu gösteren izler üzerinden tartışılmaya çalışılacaktır.Item Eski Mezopotamya Mitolojisinde İnsanın Yaratılışı(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Çayır, Murat; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEski Yunan’da “geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi” gibi bir anlama gelen Mitoloji, belirli bir din, inanış veya kültürdeki, insanlık ile evrenin yaratılış ve doğasını, geleneklere özgü inanç ve uygulamaların sebebini açıklamaya yönelik söylencelerin tümünü tanımlamak için kullanılmıştır. M.Ö. 3200’lerde Güney Mezopotamya’da büyük bir kültür ve medeniyet inşa etmiş Sümerler’in bulduğu çivi yazısı, Mezopotamya ve Anadolu’da çeşitli kavimlerce uzun yıllar boyunca kullanılmış ve insanlık tarihine çeşitli konularda binlerce yazılı belge kalmıştır. Bunlar arasında önemli bir grubu oluşturan mitolojik metinlerde yer alan insanın yaratılış hikâyesi oldukça dikkat çekicidir. Bu çalışmada bu konuyla ilgili çivi yazılı kaynaklarda geçen hikâyeleri sunmaya çalışacağız.Item Popülerleşen Deyişlerde Anlamı Yakalama ve Doğasına Dokunma Tartışmaları(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Akkuş, Murat; Sugiyama, Ceren Aksoy; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDeyişler bir halk edebiyatı türü olarak Alevi toplumunun kendi şifreleriyle oluşturduğu, belirli bir kolektif deneyime dayanan semantik bir sistemin parçasıdırlar. Görünürlük sağlayan kitle-iletişim araçlarında, Aleviler için kutsal sayılan deyişlerin ait oldukları asıl metinlerden kopuk ve değiştirilerek farklı janrlarda icra edilmesi, Alevi toplumu içerisinde tartışmalı bir konudur. Çalışmada, kendini Alevi olarak tanımlayan kişilerle yapılan görüşmelere bağlı kalınarak, Alevilerin kendileri için kutsal saydıkları deyişlerin, kitle-iletişim araçlarıyla beraber popülerleştirilmesinin Alevi topluluğu için ne anlam ifade ettiği ortaya konmaya çalışılacaktır. Ayrıca, popülerleşen deyişlerin yeni versiyonlarının Alevi olmayanlar ve onları ilk kez medya aracılığıyla dinlediğini söyleyenler tarafından nasıl değerlendirildiği de çalışmanın yanıt aramaya çalıştığı bir başka sorudur. Bu bağlamda, anlamların günümüz toplumlarında ne ölçüde sabitlenebileceği, topluluk sınırlarının ne kadar geçirgen olduğu ve topluluğa ait olmayanlar tarafından dışarıdan daha homojen oldukları varsayılan bir grup içerisinde anlamların çeşitliliğinin dereceleri anlaşılmaya çalışılacaktır.Item 6-17 Yaş Arası Ankara Çocuk ve Adölesanlarında Büyüme Durumunun Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Özer, Başak Koca; Özdemir, Ayşegül; Önal, Sibel; Yavuz, Cansel Meşe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇalışmanın amacı Ankara ilinde yaşayan okul çocuklarını büyüme ve gelişme açısından değerlendirmek ve güncel antropometrik değerleri belirleyerek seküler değişim açısından karşılaştırma olanağı sağlamaktır. Kesitsel olarak yürütülen araştırmada, 6-17 yaş arası 1484 (761 erkek, 723 kız) çocuk ve adölesandan uluslararası antropometrik protokollere uygun olarak boy ve ağırlık ölçülmüş, LMS metoduyla düzeltilmiş persentil tabloları oluşturulmuştur. Beden Kitle Endisi (BKE) hesaplanmış ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) değerlerine göre malnütrisyon ve obezite durumu değerlendirilmiştir. Boy ve ağırlık değerleri tüm yaş gruplarında erkek çocuklarda daha yüksek bulunmuştur. 14-17 yaşları arasında boy uzunluğu büyüme atılımı ile ilişkili olarak cinsiyetler arasında anlamlı bulunmuştur (p<0,001). BKE özellikle erkek çocuk ve adölesanlarda alt ve üst persentiller arasında büyük farklılık sergilemektedir. Çalışma sonuçları erkek çocuklarının çevresel şartlardan daha fazla etkilendiklerini, obezite ile malnütrisyon yüzdelerinin ise kızlardan daha yüksek olduğunu göstermektedir. Çocuk ve adölesanlarda büyüme takibinin yapılması için lokal referans büyüme tablolarının oluşturulması ve aynı zamanda da halk sağlığı düzeyinin belirlenebilmesi için popülasyon düzeyinde antropometrik çalışmaların sürekliliğinin sağlanması gerektiği kanısındayız.Item Tıp Fakültesi Öğrencilerinde Kraniofasiyal Antropometrik Ölçümlerin Cinsiyete Bağlı Karşılaştırmalı İncelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Ulcay, Tufan; Kamaşak, Burcu; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYıllardan beri insan vücudunun anatomik yapısı, normal sınırları ve bunlarla ilgili standart ölçülerin ne olması gerektiği tartışılmış ve birbirleriyle olan ilişkileri incelenerek belirli normlar oluşturulmuştur. Kraniofasiyal antropometri, antropometrinin bir dalı olup canlı, kadavra ve radyolojik örneklerdeki baş ve yüz ölçümlerini kapsamaktadır. Çalışmamızda, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi 1 ve 2. sınıf öğrencilerinin kraniyal ve fasiyal antropometrik ölçümleri ile ulusal normal değerleri belirlemeyi ve cinsiyetler arasındaki olası farklılıkları araştırmayı amaçladık. Bu doğrultuda çalışmamız, yaşları 18 ile 24 arasında değişmekte olan, kraniofasiyal anomalisi olmayan, toplam 80 tıp fakültesi öğrencisi üzerinde yapılmıştır. Öğrencilerin vücut kitle indeksi (BMI) hesaplanmış ve ölçümler için 19 antropometrik nokta belirlenmiştir. Baş, yüz, burun ve kulak ile ilgili ölçümlerden; maksimum baş genişliği, kraniyal taban genişliği, maksimum baş uzunluğu, maksimum yüz genişliği, burun genişliği, kulak uzunluğu ve kulak genişliği değişkenleri kız ve erkek grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05). Minimum frontal genişlik, baş yüksekliği, total kraniofasiyal baş yüksekliği, mandibular genişlik ve burun yüksekliği değişkenleri kız ve erkek grupları arasında istatistiksel olarak yüksek derecede anlamlı fark bulunmuştur (p<0.001). Normal dağılım göstermeyen BMI değerleri kızlarda 21,4 (19,7-24,0), erkeklerde ise 23,5 (22,1-24,9) olarak hesaplanmıştır. Çalışmamızın sonucunda baş ve yüze ait verilerimiz cinsiyete bağlı olarak anlamlı farklılıklar göstermektedir. Çalışmamızda farklı uluslara ait verilerle karşılaştırma yapılmasının, toplumumuzun yapısal kraniofasiyal özelliklerinin belirlenmesi açısından önemli olacağı kanaatindeyiz.Item Bitrokanterik Çap Mesafesi Genç Yetişkin Erkeklerin Flamingo Denge Testi Sonuçlarını Etkiler Mi?(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Meyvacı, Seda Sertel; Ankaralı, Handan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada, sağlıklı genç erkeklerde bitrokanterik çap ve Flamingo denge testi performans düzeyi arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlandı. Araştırmaya 18-25 yaş aralığında 96 sağlıklı genç erkek alınmıştır. Olguların beden kitle indeksi normal aralıkta 20-24,99 kg/m2 olmak üzere sınırlandırılmıştır. Olguların denge performansı Flamingo Denge Testi ile değerlendirilmiştir. Bitrokanterik çap ölçümü başta olmak üzere ayak parametreleri dijital kaliper kullanarak değerlendirilmiştir. Flamingo denge testi ile bitrokanterik çap arasındaki basit ve kısmi korelasyonlar Pearson korelasyon analizi ile değerlendirildi. Bu çalışmadan elde ettiğimiz sonuçlar sağlıklı genç erkeklerde bitrokanterik çap ve Flamingo denge testi performans düzeyi arasında, ayak parametreleri ve Beden Kitle İndeksi değerleri kontrol altına alınarak ve alınmayarak istatistiksel olarak incelendi. Flamingo denge testi ile bitrokanterik çap arasındaki ilişki her iki değerlendirmede de istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığını göstermiştir (p>0,05). Çalışmamızın sağlıklı erkek genç yetişkinlerde trokanterik çap parametresi ve Flamingo denge performansı biyomekaniği arasındaki ilişkinin anlamlı bulunmaması ile bu sonuçların ışığında ileride yapılacak klinik araştırmaların planlanmasında katkı sağlayarak yararlı olabileceği kanısındayız.Item Skapula Örneklerinin Morfometrik Değerlendirmesi ve Anatomik Varyasyonları(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Aydemir, Ahmet Nadir; Yücens, Mehmet; Onur, Şule; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİskelet sisteminin en büyük yassı kemiklerinden olan skapula göğüs duvarının arkasında yer almaktadır. Skapulanın kendine has morfometrik özellikleri ve anatomik varyasyonları bulunmaktadır. Glenoid yapısı ve akromiyon tipi varyasyon gösteren yapılarındandır. Bu çalışmada skapulanın morfometrik özellikleri ile birlikte anatomik varyasyonlarının değişkenliği değerlendirilmiş, literatürde yapılan çalışmalar ile karşılaştırılıp sonuçları ortaya konmaya çalışılmıştır. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’nda mevcut olan 16 sağ ve 24 sol olmak üzere toplam 40 adet skapula, milimetrik hassasiyet gösteren dijital kumpas ile ölçülmüştür. Bunun yanında tüm skapulaların akromiyon ve glenoid yapıları değerlendirilip tiplendirilmesi yapılmıştır. Kırk skapulanın ortalama yüksekliği 14,7 mm, genişlik ortalaması 10,5 mm olarak bulunmuştur. Spina scapulae’nin uzunluk ortalaması 13,3 mm ölçülmüştür. Ortalama akromiyon uzunluğu ve genişliği sırasıyla 4,7 mm ve 2,3 mm olarak saptanmıştır. Akromiyon tiplendirilmesinde 10 akromiyonun düz, 15’inin konkav, 15’inin ise çengelli olduğu görülmüştür. Akromiyonlar şekillerine göre ayrıldığında 14’ü kobra şekilli, 13’ü ara, 13’ü de kare şekilli olduğu izlenmiştir. Glenoidlerin 18’i virgül şekilli, 13’ü oval, 9’u ise armut şekilli olarak bulunmuştur. Anatomi laboratuvarında bulunan kırk skapulanın uzunluk parametrelerini ve tiplerini ortaya koymaya çalıştığımız bu çalışmada ulaşılan sonuçları literatürdeki diğer araştırmalarla karşılaştırdığımızda biyolojik çeşitlilikler görülmüştür. Bu tip antropometrik çalışmaların daha geniş serilerde, çok merkezli ve karşılaştırmalı olarak yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.Item Tefenni Kurtarma Kazısından Çıkan İskeletlerin Antropolojik Analizi ve Bir Kafatası Deformasyonu Örneği(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Aytek, Ahmet İhsan; Yavuz, Alper Yenen; Özbey, Orhan; Şahin, Evren; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBurdur ili, Pisidia bölgesinin önemli antik kentlerini barındırmaktadır. Yerleşimi Neolitik döneme kadar giden Burdur ilinde yapılmış ve halen yapılmakta olan kazılar, kentin geçmişine dair önemli veriler sunmaktadır. Buna rağmen, kentin geçmişini aydınlatacak antropolojik çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bu çalışmada, Burdur ili Tefenni ilçesinde bir okul inşaatı esnasında tespit edilen ve Bizans dönemine tarihlendirilen nekropol alanından çıkartılan insan iskeletlerinin antropolojik analizi gerçekleştirilmiştir. Kurtarma kazısı olarak yürütülen çalışmada nekropol alanının sadece küçük bir kısmında mezar açma işlemleri gerçekleştirilebilmiştir. İskeletler üzerinde yapılan antropolojik analizler sonucunda, 8’i yetişkin ve 8’i çocuk olmak üzere toplam 16 birey tespit edilmiştir. Bu bireylerin yaşları ve boy uzunlukları belirlenmiş, ayrıca iskelet üzerindeki patoloji ve varyasyonlar da incelenmiştir. Bir bireyin femur ve coxae kemiklerinde ileri derecede artrit tespit edilmiştir. İskelet serisi içerisinde karşılaşılan en önemli durum, 11-12 yaşlarında bir çocukta görülen kültürel kafatası deformasyonudur. İnsan etkisi ile kafatasının şeklinin değişmesine yol açan bu duruma ait bu örnek, antik dönem insanları için Burdur ilindeki ilk örnek durumundadır. Her ne kadar büyük bir iskelet serisi üzerinde gerçekleşmemiş olsa da, bu çalışma, az sayıda antropolojik çalışma ile temsil edilen Burdur ilinin antik geçmişine ait yeni bilgileri ortaya koymaktadır. Ayrıca, Tefenni ilçesinde Bizans dönemine ait çok fazla bilginin olmaması da bu çalışmanın önemini arttırmaktadır.Item Dorumburnu Nekropolü (Sillyon Territoryumu / Antalya) Kurtarma Kazısından Çıkan İnsan İskelet Kalıntıları(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Usta, N. Damla Yılmaz; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntalya ilinin Serik ilçesinde yer alan Dorumburnu Nekropolü’nde yürütülen sondaj ve kurtarma kazılarında Geç Antik Çağ’a tarihlendirilen, kiremit çatma tipinde toplam dokuz mezardan insan iskelet kalıntıları ele geçirilmiştir. Bu çalışmada, ilgili iskeletler antropolojik açıdan incelenmiş ve bulgular literatür eşliğinde tartışılarak değerlendirilmiştir. İskelet serisi toplam dokuz bireyden oluşmakla beraber, yedi bireyin yaş grubu belirlenebilmiştir. Bir çocuğun (4 yaş, ±12ay) bulunduğu toplulukta çocuk ölüm oranı %14’dür (n: 1/7). Diğer altı bireyin erişkin olduğu belirlenmiştir. Topluluktaki erişkinlerin biri erkek, ikisi kadın olup, üç erişkinin ise cinsiyeti tayin edilememiştir. İskeletlerde patolojik bulgu olarak, bir erişkin erkek bireyin her iki tibia kemiğinin gövdesinde yüksek ihtimalle travmanın (kemiği kırmadan) yol açtığı lokal yeni kemik oluşumu gözlemlenmiştir. Bu çalışma, az sayıda bireyden oluşan bir grup iskelet üzerinde gerçekleştirilmiş olmasına karşın, Sillyon Territoryumu’na ilişkin ilk antropolojik bilgileri ortaya koyması açsından önemlidir.Item Tibia Kemiğine Ait Metrik Ölçümlerde Bilateral Asimetrinin Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Gülhan, Öznur; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBiyolojik profil oluşturmak hem biyoarkeolojide hem de adlî antropolojide iskelet kalıntılarının tanımlanmasında oldukça önemli bir parametredir. Ayrıca, biyolojik profil belirlenirken tercih edilen tekniklerin, uygulanan popülasyon için güvenilir olması sonuçların doğruluk oranını oldukça etkilemektedir. Bilateral asimetri, insan vücudunun sağ ve sol taraflarının ölçümleri arasındaki fark olarak tanımlanmakta ve kemik büyümesi sırasında kemiklerin maruz kaldığı mekanik gerileme ve şekil değiştirmeye tepki olarak üst ve alt ekstremitelerin boyutlarında yönel asimetri gözlenebilmektedir. Özellikle adlî antropoloji vaka çalışmalarında iskelet materyalden biyolojik profil oluşturulurken kemiklerde bulunabilecek bilateral varyasyonlar hatalı tahminlere neden olabilmektedir. Bu sebeple, bu kemikler arasında bilateral asimetrinin varlığı, kullanılan yöntemlerde dikkate alınmaz ise çıkan sonuçlar özellikle mediko-yasal araştırmalarda yarardan çok zarara sebep olabilir. Tibia, boy uzunluğu ve cinsiyet tahmininde sıklıkla tercih edilen kemiklerden bir tanesidir. Bundan dolayı, sağ ve sol taraflar arasındaki potansiyel farklılıklar nedeniyle biyolojik profil oluşturmaya yardımcı yöntemlerde kullanmadan önce bilateral asimetri düzeyinin araştırılması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, tibiadaki bilateral asimetrinin varlığını araştırmak ve cinsiyetler arası farklılıkları incelemektir. Bu sebeple, kemik patolojisi olmayan 32 yetişkin bireyin bilgisayarlı tomografi taramalarından elde edilen tibia görüntüleri araştırmada kullanılmıştır. OsiriX programının hacimsel görüntüleme modu kullanılarak işlenen 3B tibia görüntülerinden dört adet metrik ölçüm manuel olarak alınmıştır. Bilateral asimetri ile ilgili istatistiksel sonuçlara göre, Türk popülasyonundan alınan 32 bireye ait tibia ölçümlerinin birçoğunun sol tarafa eğilimlilik gösterdiği gözlenmekle birlikte, her iki cinsiyette iki taraf arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ayrıca, MTL’nin mutlak asimetri yüzde değeri dışında hem %AA hem de %DA değerleri için cinsiyetler arası anlamlı bir fark bulunmamıştır.Item Orta Anadolu’nun Doğusunda Bir Topluluk: Kayalıpınar İnsanları(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Sarı, İbrahim; Sağır, Mehmet; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada, Sivas İli Yıldızeli İlçesi’nde yer alan ve Helenistik-Erken Bizans dönemine tarihlendirilen Kayalıpınar topluluğunun nüfus dinamikleri incelenmiştir. Çalışmanın amacı Kayalıpınar topluluğunun demografik özelliklerinin ortaya çıkarılması ve aynı döneme ait eski Anadolu toplulukları ile olan benzerliklerinin ve/veya farklılıklarının tespit edilmesidir. Farklı mezarlardan açığa çıkarılan toplam 211 bireye ait iskelet kalıntısı çalışmanın materyallerini oluşturmaktadır. Toplulukta kadın sayısı erkeklerden fazladır. Bebek ve çocuk ölümlülüğü (% 18,48) birçok topluma göre oldukça düşüktür. Erişkinler arasında, orta erişkin yaş grubundaki birey sayısı her iki cinsiyette de daha fazladır. Ölümler kadınlarda 20-25 yaş, erkeklerde ise 35-40 yaş aralığında yoğunlaşmıştır. Yaşamın ilk beş yılı içerisindeki bireyler için hesaplanan yaşam beklentisi 28,24 yıldır. Elde edilen sonuçlar, bu eski insan topluluğunun nüfus yapısını ve profilini aydınlatması bakımından dikkat çekici bilgiler sağlamıştır.Item Müslümantepe (Diyarbakır) Orta Çağ Yerleşiminde Yaşam Uzunluğu(Ankara Üniversitesi, 2020-06-29) Akbaş, Nazlı; Özer, İsmail; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüçük bir köy yerleşimi olan Müslümantepe’de, 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirilmiş olan Ilısu Barajı Kurtarma Kazıları çerçevesinde 459 bireye ait iskelet kalıntılarına ulaşılmıştır. Bu bireylerin %31,15’i kadın, %21,57’si erkek ve %7,41’i cinsiyeti tespit edilemeyen erişkinlerden oluşur. Toplulukta kadınlar yoğunluktadır (kadın/erkek oranı 1,4’tür). Bebek ve çocuk ölümleri tüm toplumun yaklaşık %40’ını oluşturur. Bebekler toplulukta %19,61, çocuklar %22,66 oranlarıyla temsil edilmektedir. Genç erişkinler %14,16, erişkinler %36,6 ve yaşlılar ise %6,97 oranındadır. Erişkin iskeletlerin ortalama yaşı 33,46 yıldır. Bebek ve çocuk ölüm oranları çağdaşı diğer topluluklarla benzerlik gösterirken, yaşam ortalaması Anadolu Orta Çağı toplumları içinde oldukça düşüktür. Boy ortalamaları açısından kadınlar ortalamanın üstündeyken, erkekler Anadolu Orta Çağı boy ortalamasıyla uyumludur. Anne ve bebek ölümlerinin yüksek olduğu düşünülen toplulukta %19,67 oranında doğum esnasında ya da doğumu izleyen kısa süre içerisinde kaybedilmiş bebekler vardır. Aynı zamanda topluluktaki bireylerin %39,87’si henüz 18 yaşına ulaşmadan hayatını kaybetmiştir. Boy uzunluğu değerleri açısından topluluğun genel sağlık ve beslenme durumunun birçok Orta Çağ topluluğuna göre çok da kötü olmadığını düşünülmektedir. Bununla birlikte muhtemelen ara ara gerçekleşen savaşlar nedenle ortaya çıkan kısa dönemli kıtlıklar, özellikle topluluğun en savunmasız öğelerinden biri olan çocukları ve gebe kadınları etkilemiştir. Toplulukta kadınların erkeklerden fazla oranda temsil edilmeleri savaşlarda görev almak için köyünü terk eden erkeklerin olduğuna işaret ediyor olabilir.