Cilt:12 Sayı:02(2023)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Classification and antitumor activities of postbiotics from the biotic family(Ankara Üniversitesi, 2023) Aşit, Mert; Saka, MendaneCancer is the second leading cause of death worldwide, and although the prognosis for patients has improved, it is still poor in a significant proportion of cases. Complex and inconclusive approaches to anticancer treatment in the human body motivate the search for new ways to create an anticancer environment. Studies have shown that probiotics, prebiotics, synbiotics and postbiotics are effective in their use as adjunctive therapy in cancer treatment. Postbiotics, from the biotic family, are health-promoting microbial metabolites offered as a functional food or dietary supplement. They directly affect the body's signaling pathways or indirectly manipulate the metabolism and composition of the intestinal microflora. The administration of postbiotics is an effective complementary strategy to fight cancer. In this review, studies including the antitumoral effects of postbiotics and their role in metastatic cancers were examined and the main findings showing the usefulness of postbiotic sources in tumor cells were summarized. Postbiotics can be considered as adjunctive therapy in cancer treatment and may help reduce the side effects caused by treatment methods. In addition, more in vivo and in vitro studies are needed to evaluate the effects of postbiotics on cancer in detail.Item Besinlerdeki bazı biyoaktif bileşiklerin anti-diyabetik etkinliği(Ankara Üniversitesi, 2023) Özekinci, Ayden; Eminsoy, İrem OlcayDiyabet hiperglisemi ile karakterize, kronik ve giderek artan bir küresel sağlık sorunudur. Diyabet ilerleyen yıllarda komplikasyonlarda, prevelansında ve sağlık harcamalarında artış olması öngörülen bir hastalıktır. Diyabetle mücadele edecek hasta sayısının 2030’da 643 milyona ve 2045’te 783 milyona çıkacağı tahmin edilmekteyken diyabetin son 15 yılda %316’lık bir artışla en az 966 milyar dolarlık sağlık harcamasına neden olduğu bildirilmektedir. Günümüzde diyabet yönetimi antihiperglisemik ilaçlar (metformin, sülfonilüre türevleri vb.) ve insülin tedavisi ile yapılmaktadır. İlaçların yüksek maliyetli ve çeşitli yan etkiler oluşturması (hipoglisemi, şişkinlik, ishal, ağırlık artışı, halsizlik vb.) araştırmacıları farklı tedavi yöntemleri geliştirmeye yöneltmiştir. Bu bağlamda çalışmalar son yıllarda geleneksel insülin ve anti-diyabetik ilaç tedavilerinin yanında besin ögesi olmayan biyoaktif diyetsel bileşenlerin diyabet patobiyolojisindeki etkilerini araştırma konusunda hız kazanmıştır. Besinlerin içeriğindeki doğal ögelerin anti-diyabetik etkinliği ve düşük toksisitesi nedeniyle ilerleyen sağlık stratejilerinde umut verici bir alternatif olabileceği belirtilerek bu bileşenlerin anti-diyabetik etkisini tanımlamaya ve açıklamaya yönelik çalışmalar geliştirilmiştir. Bu çalışmada da bu bileşenlerin potansiyel anti-diyabetik etki mekanizmaları araştırılmıştır. Anahtar KelimelerItem Hemşirelik öğrencilerinin bakım odaklı uygulamalarının hemşire-hasta etkileşimine etkisi(Ankara Üniversitesi, 2023) Kahraman, Hilal; Akutay, Seda; Ceyhan, ÖzlemAmaç: Bu çalışmanın amacı cerrahi klinik uygulamaya çıkan hemşirelik öğrencilerinin bakım odaklı uygulamalarının, hemşire–hasta etkileşimine yönelik tutum ve davranışlarına etkisini belirlemektir. Örneklem ve Yöntem: Araştırma eğitim- öğretim döneminde aktif öğrenim gören, dördüncü sınıf, intörn uygulamasını cerrahi kliniklerde yapan ve gönüllü olarak araştırmaya katılan 127 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri “Kişisel Bilgi Formu” ve “Bakım Odaklı Hemşire- Hasta Etkileşimi Ölçeği” (BOH-HEÖ) kullanılarak toplanmıştır. Çalışmada öğrencilerin beş hafta boyunca her hafta farklı bir hasta için hazırladıkları bakım planı doğrultusunda bakım vermeleri sağlanmış, bu bakım planları her hafta ilgili öğretim elemanı ile tartışılarak uygulanmıştır. Beş haftalık süreç sonrasında BOH-HEO ölçeği tekrar uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 22.5±0.89 yıl olup, bunların %75.6’sı kadındır. Öğrencilerin %50.3’ünün iş bulma olanaklarının fazla olması nedeniyle hemşirelik bölümünü seçtiği belirlenmiştir. Öğrencilerin %97.6’sı bakımın hemşirenin temel görevlerinden biri olduğunu belirtirken, %75.6’sı da kliniklerde uygulanan bakımın hasta odaklı olduğunu ifade etmiştir. Öğrencilerin klinik uygulama öncesine göre uygulama sonrası BOH-HEO önemlilik ve yeterlilik alt boyut puan ortalamalarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir(p<0.05). Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda, klinik uygulama eğitiminde bakım odaklı hasta uygulamalarının öğrencilerin hemşire–hasta etkileşimine yönelik tutum ve davranışlarını geliştirdiği belirlenmiştir.Item Babaların bakış açısına göre çocuğun teknolojik araç kullanımının incelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2023) Karaselvi, Tuğba; Gürsoy, FigenAmaç: Bu araştırmada babaların bakış açısına göre çocuğun teknolojik araç kullanımın incelenmesi amaçlanmıştır. Örneklem ve Yöntem: Araştırmada kullanılan yöntem nitel araştırma yöntemidir. Araştırmanın verileri “Demografik Bilgi Formu” ve “Yarı Yapılandırılmış Baba Görüşme Formu’’ ile toplanmıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan görüşme formu babaların teknolojik araçlar ve teknolojik araçların kullanımı hakkındaki görüşlerini, çocuklarının teknolojik araç kullanımına ilişkin algılarını, çocuklarının teknolojik araçları doğru kullanımına yönelik farkındalık düzeylerini belirlemeye yönelik nitel sorulardan oluşmaktadır. Bulgular: Çalışmaya Ankara’da yaşayan 4-6 yaş grubu çocuğu olan babalar arasından gönüllü katılım sağlayan 20 baba katılmıştır. Araştırmaya katılan babaların çocuklarının %40’ının 2 yaş ve öncesinde, %25’inin 3 yaşında, %25’inin 4 yaşında ve %10’unun ise 5 yaşında teknolojik araçlar ile tanıştığı görülmektedir. Çocuğun gün içerisinde vakit geçirdiği teknolojik araçlar incelendiğinde sırasıyla en çok tablet, akıllı telefon ve televizyon olduğu görülmektedir. Çocukların %55’inin tablete, %10’unun masaüstü bilgisayara, %5’inin laptopa, %5’inin ise akıllı telefona sahip olduğu; %40’ının ise hiçbir teknolojik alete sahip olmadığı görülmüştür. Katılımcıların %95’inin evinde internet bağlantısı bulunurken %5’inde internet bağlantısı bulunmamaktadır. Sonuç: Çocuklarının teknolojik araç kullanımları incelendiğinde, çocukların teknolojik araçlardan en az birini gün içerisinde kullandığı görülmüştür. Bu araçların kullanımında eğitsel içerikler haricinde diğer içeriklerin kullanımı konusunda babalar tarafından sınırlandırmalar yapıldığı görülmektedir. Babaların sınırlandırmalar getirmesindeki en önemli neden ise çocuğun gelişimini etkilediği düşüncesidir. Teknolojik araçlar ile çocuğun kontrolsüz ve uzun süre vakit geçirmesi çocuğun sadece gelişimini değil aynı zamanda aile ilişkilerini, akran iletişimini ve kardeş ilişkilerini de etkilemektedir. Aynı zamanda çocuğun geleneksel oyun yerine dijital oyunları tercih etme sebepleri, dijital oyunların daha renkli ve ilgi çekici olması olarak görülmektedir. Babalar dijital oyunları geleneksel oyunlara göre bireysel oynanan oyun olarak gördükleri için çocuğun paylaşımda bulunmasını engelleyeceği ve sosyal bağlarını zayıflatabileceğini düşünmektedir. Bu bağlamda teknolojik araçların bilinçli kullanımı, sağlıklı dijital alışkanlıkların oluşturulması ve ebeveynlerin teknoloji kullanımlarının çocuk üzerindeki etkileri konusunda ebeveynlerin bilgilendirilmesi önerisinde bulunulmuştur.Item Premenstrual syndrome and psychological changes in women during the covid-19 pandemic(Ankara Üniversitesi, 2023) Sağlam, Havva Yeşildere; Gursoy, Elif; Kaya, AtikeAim: Premenstrual syndrome is an important problem affecting women's health. This study aimed to examine premenstrual syndrome and psychological changes in women during the COVID-19 pandemic and to evaluate the relationship between premenstrual syndrome and psychological changes. Subjects and Method: The study, designed as a descriptive type, was conducted with 910 women in the 18-49 age group. "Premenstrual Syndrome Scale" and "Depression Anxiety Stress Scale-21" were used as data collection tools in the study. Frequency, percentage, t test in independent groups, ANOVA test and correlation analysis were used in the analysis of the data. Results: Premenstrual syndrome was detected in 68.8% of women, depression in 63.8%, anxiety in 75.8%, and stress in 39.3%. In the correlation analysis conducted on the relationship between women's premenstrual syndrome scores and depression, anxiety and stress scores, a positive significant relationship was found (p<0.001). Conclusion: It was concluded that increasing depression, anxiety and stress levels in women increased premenstrual symptoms. It is thought that premenstrual syndrome symptoms are exacerbated by the increase in women's depression, anxiety and stress mood changes during the pandemic period.Item Awareness study on speech and language disorders in cerebral palsy(Ankara Üniversitesi, 2023) Parlak, Mümüne Merve; Yıldırım, Cansu; Atalar, Merve SapmazAim: The aim of the study was to examine the social awareness of cerebral palsy (CP) and speech and language disorders in individuals with CP. It was also aimed to investigate the change in social awareness among participants whether they have a relative with CP. Subjects and Method: 95 participants, 57 women and 38 men, participated in the study. A Google survey form developed based on literature review was used. In the form consisting of a total of 18 questions; demographic information of the participants, general information about CP, awareness of speech, language, feeding, and swallowing disorders in CP are questioned. Results: 80% (n = 76) of the participants did not have a relative with CP. Among those who had no relatives with CP, 59.2% stated that they had no opinion about the questions "CP is not a progressive disease" and 56.6% stated that "siblings of children with CP are not expected to have CP". Among the individuals with relatives with CP, 36.3% had no idea whether CP was a progressive disease or not. It was determined that 51.6% of all individuals had no opinion about dysphagia in individuals with CP, followed by 50.5% about feeding difficulties. More than half of those who had no relatives with CP stated that they had no opinion on 6 out of 8 questions related to speech and language. Conclusions: It was observed that the general knowledge level and general awareness of individuals with relatives with CP were higher. Swallowing and feeding difficulties in CP were the least understood by all. Being more aware of speech, language, feeding, and swallowing difficulties in CP can help people participate in activities, communication, and living and improve their quality of life. Trainings, seminars, and TV and social media campaigns can raise public awareness in this area. More than half of those without relatives with CP stated that they had no opinion on 6 out of 8 questions related to speech and language. Conclusions: Those with relatives with CP had better levels of knowledge regarding CP and speech, language, feeding, and swallowing than those without. Swallowing and feeding difficulties in CP were least understood by all. Being more aware of speech, language, feeding, and swallowing difficulties in CP can help people participate in activities, communication, and living and improve their quality of life. Trainings, seminars, and TV and social media campaigns can raise public awareness in this area.Item Tip 2 diyabet hastalarında üst ekstremitenin ele alındığı ve fizyoterapistler tarafından tamamlanmış lisansüstü tezlerin incelenmesi: nitel bir çalışma(Ankara Üniversitesi, 2023) Ceylan, Ali; Demirdel, ErtuğrulAmaç: Bu çalışmanın amacı ülkemizde Tip 2 diyabetli bireylerin üst ekstremite etkilenimini ve performansını ortaya koymak amacıyla fizyoterapistler tarafından tamamlanmış lisansüstü tezleri incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden döküman incelemesi tekniği kullanılarak tanımlayıcı türde tasarlandı. Aralık 2022 tarihinde Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı Tez Merkezi veri tabanında “Tip 2 diyabet”, “Tip II diyabet”, “Tip 2 diabetes mellitus”, “Tip II diabetes mellitus” anahtar sözcükler kullanılarak fizyoterapistlerin gerçekleştirdiği lisansüstü çalışmalara ulaşıldı. Bu tezlerden üst ekstremite üzerine fizyoterapistler tarafından yapılmış olanları filtrelendi ve dahil edilme kriterlerini sağlayan 4 lisansüstü çalışma incelendi. Bulgular: 2020-2022 tarihleri arasında fizyoterapistler tarafından Tip 2 diyabetli bireylerde üst ekstremite etkilenimini ortaya koyan 4 yüksek lisans tez çalışması olduğu tespit edildi. Araştırmaların inceleme/karşılaştırma çalışması olarak tasarlandığı; çalışmalarda literatürde de sıklıkla kullanılan üst ekstremite değerlendirme yöntemlerinin kullanıldığı, omuz ve elin fonksiyonelliğini ortaya koyan değerlendirme parametrelerinin tercih edildiği belirlendi. Sonuç: Diyabetik bireylerde çeşitli kategoride sınıflandırmalar yapılarak (nöropati, insülin kullanımı, medikal tedavi vb) bireylerin etkilenim düzeyleri multidisipliner bir yaklaşımla ortaya konmalıdır. Araştırmacılar diyabet nedeniyle gelişebilecek muhtemel üst ekstremite komplikasyonlarını ortaya koyarak diyabetik el gibi olası risklere karşı hastaları bilgilendirmelidir. Günlük yaşam aktiviteleri için oldukça önemli fonksiyonları olan üst ekstremitenin etkilenim düzeyinin tespit edilmesi ile rehabilitasyon yaklaşımlarının etkinliğinin arttırılabileceği, sağlık harcamalarının ve bireylerin özür durumlarının azaltılabileceği kanısındayız.Item Determination of functional performance and self-care agency in patients with chronic obstructive pulmonary disease(Ankara Üniversitesi, 2023) Demirel, Ufuk; Aydın, Hatice TelAim: This descriptive study was conducted to determine the functional performance and self-care agency levels of Chronic obstructive pulmonary disease (COPD) patients and associated factors. Subjects and Method: The sample of the study included 128 COPD patients who were being treated and followed up as outpatients at the pulmonology outpatient clinic of a research and training hospital. Results: The mean functional performance score of the patients was low (1.33±0.60), while their mean self-care agency score was moderate (92.3±22.5). Functional performance and self-care agency levels were found to be significantly lower among the patients who required help in their activities of daily living, those with comorbidities, those who presented to emergency services due to COPD in the last six months, those who were hospitalized, and those who were long-term users of oxygen treatment at home (p<0.05). While the functional performance and self-care agency levels of the patients were strongly and negatively correlated with their disease stages and dyspnea severity, these variables were positively correlated with their FEV1 values. A significant positive relationship was found between the functional performance and self-care agency levels of the patients. Conclusion: COPD causes a decrease in functional performance and self-care agency. It is also recommended that nursing care practices are planned by keeping in mind dyspnea severity and disease stage, which are among the significant factors that affect the functional performance and self-care agency of COPD patients.