Cilt:01 Sayı:01 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Ankara Üniversitesi güzel sanatlar fakültesi kültür varlıkları koruma ve onarım bölümü kolokyumu(Ankara Üniversitesi, 2019) Şay, Simin; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi; Saraç, ElifItem Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi köylü el sanatları koleksiyonunun oluşturulması(Ankara Üniversitesi, 2019) Yanar, Ayşem; Güzel Sanatlar FakültesiItem Türkiye’de kültür varlıklarını koruma ve onarım: Başkent Meslek Yüksekokulu örneği(Ankara Üniversitesi, 2019) Çetin, Cengiz; Güzel Sanatlar FakültesiKültür varlıklarını koruma ve onarım alanının bir bilim dalına dönüşme sürecinin temeli Rönesans Dönemi ile 18-19. yüzyıldaki gelişmeler sonucunda atılmıştır. Bu süreç I. ve özellikle II. Dünya Savaşları sonrası hızlanmış ve 1970’li yıllarda büyük ölçüde tamamlanmıştır. Osmanlı Dönemi’nde, kültür varlıklarını koruma ve onarım bilincinin ilk işaretlerinin görülmesi ve bu bilincin yasal düzenlemelerde yer alması 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerçekleşir. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında kurucu lider Atatürk’ün kültür varlıklarının korunmasına özel bir ilgi gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak bu ilginin Atatürk sonrası kuşaklar tarafından yeterince geliştirilemediği, Osmanlı Devleti’nin yıkılma süreci içinde 1906’da düzenlenen Asar-ı Atika Nizamnamesi’nin ancak 67 yıl sonra 1973’te yürürlükten kaldırılabilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Profesyoneller tarafından uygulanması gereken kültür varlıklarını koruma ve onarım mesleğinin becerikli müze personeli tarafından yapılan bir iş olarak görülmesi geleneği Avrupa ülkelerinde 1970’li yıllarda son bulurken Türkiye’de ancak 2012 yılında restorasyon ve konservasyon bölge laboratuvarlarının kurulması ile sona erebilmiştir. 1989 yılında kurulan Başkent Meslek Yüksekokulu Eser Koruma Programı’nın Türkiye’de kültür varlıklarını koruma ve onarım alanının gelişiminde önemli bir yeri vardır. Söz konusu yüksekokulun eğitim programı, bugün bu alanda söz sahibi yükseköğretim kurumlarının programlarına örnek oluşturmuştur. Bu ön lisans programı ile lisans eğitiminin sürdürüldüğü programlar arasında ders isimleri ve içerikleri açısından büyük oranda benzerlikler bulunmaktadır. 2016 yılında Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü’nde eğitime başlanması ile Başkent Meslek Yüksekokulu Eser Koruma Programının kültür varlıklarını koruma ve onarım alanında üstlendiği misyon tamamlanmış ve yüksekokulun bu programı kapanma sürecine girmiştir. Ancak kültür varlıklarını koruma ve onarım alanında ara eleman ihtiyacı sürmektedir. Bu nedenle müfredatlarında etkin koruma yer alan ön lisans programlarının eğitimlerini büyük ölçüde önleyici koruma teorik bilgi ve uygulamalarına yer verecek şekilde güncelleyerek varlıklarını sürdürmeleri gerekmektedir. Öte yandan lisans programlarının da eğitim programlarını lisansüstü eğitime hazırlayan ve teşvik eden bir nitelikte, öğrenciye bilgi, beceri ve eğilimi doğrultusunda alan seçme imkanı tanıyacak şekilde geliştirmeleri önemlidir. Önleyici koruma, kültür varlıklarını koruma ve onarım yöntemlerinin vazgeçilmez parçasıdır. Önleyici korumanın başarısı, etkin korumanın aksine yalnızca profesyoneller tarafından değil, meslekleri gereği kültür varlıkları ile temasta bulunan tüm bireyler tarafından eşgüdüm içinde uygulanmasına bağlıdır. Bu nedenle meslekleri gereği kültür varlıkları ile temasta bulunan bireylere, özellikle arkeolog ve sanat tarihçilere önleyici koruma eğitiminin verilmesi kültür varlıklarını koruma ve onarımının başarısı açısından büyük öneme sahiptir. Başkent Meslek Yüksekokulu, Türkiye’de müze personeli ve arkeologlarla sanat tarihçileri hedefleyen ilk ve tek önleyici koruma programını yapan ve uygulayan kurumdur.Item Hititlerde dans-müzik ve günümüze yansımaları(Ankara Üniversitesi, 2019) Sipahi, İbrahim Tunç; Güzel Sanatlar FakültesiAnadolu uygarlık zincirinde ilk kez dans ve müziğin en ayrıntılı şekilde görselleştirildiğini ve organize edildiğini Hitit Çağı’nda görüyoruz. Dönemin tasvirlerindeki bazı müzik aletlerinin Hitit metinlerinde filolojik karşılıkları olabilecek tanımlar mevcut olmakla birlikte, bu karşılıklar konusundaki tartışmalar halen devam etmektedir. Hititlerde müzik ve dans konusuna en güzel destek Hitit’in erken safhasına tarihlenen kabartmalı Hitit vazolarından gelmiştir. Bu vazoların M.Ö.1650 itibariyle kurulan Hitit Krallığının resmi sanat anlayışının başlıca eserleri olduğunu ve birçok merkezde aynı şekilde üretildiklerini ve geniş bir coğrafyaya dağıtıldıklarını anlıyoruz. Bu vazolardaki sahnelerle Hititlerde müzik ve dans konusu giderek önem kazanmaya başlamıştır. Günümüzde de tanıdığımız Hüseyindede vazosundaki zil örnekleri, bu tip çalgılar hakkındaki görüşlere yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Saz, sevilerek günümüze değin kullanılmaya devam etmiş olup bugün de çeşitli tipleriyle törenlerin, kutlamaların ve ağıtların bir parçasıdır. Anadolu’da saz, adeta başlı başına bir kültürdür ve en sevilen bölgesel çalgılardan biridir. Anadolu’nun geçmişindeki böylesine bir müzik ve danszenginliği, bugünkü Anadolu folk danslarının ve müziğinin çeşitliliğini ve zenginliğini açıklar. Bu zenginlik, geçmişin bir devamlılığından ziyade aynı coğrafi ve fiziki ortamda yaşayan, sevinçleri ve kaygıları paylaşan, yer ve gök bereketinin adeta bir parçası haline gelmiş olan toplumların ortak yaratılarıdır Bunların en geneli geçmişte de olduğu gibi halaydır. El ele tutuşarak diziler oluşturma bu dizilerin halka şeklinde dönmesi binlerce yıllık bir kült geleneği olup günümüzde ise yerel danslar olarak tanımlanmaktadır. Müzik ve dansın başını çektiği adetlerin geçmişten günümüze devamlılık göstermesinin başlıca sebebi Anadolu’nun kendine özgü, coğrafyası ile sınırlarını çizdiği bir kültürel genetiğinin varlığıdırItem Ankara Üniversitesi’nde el sanatları eğitim öğretim ve araştırmaları(Ankara Üniversitesi, 2019) Arlı, Mustafa; Güzel Sanatlar FakültesiCumhuriyetin ilanıyla birlikte Türkiye’de geleneksel el sanatları eğitimi üzerine uzmanlaşan akademik kurumların başında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi gelmektedir. İlk adıyla Yüksek Ziraat Enstitüsü 1933 yılında kurulmuş, 1946 yılında ise Ankara Üniversitesi bünyesine dâhil olmuştur. Enstitü; Tabii İlimler, Ziraat, Baytar ile Ziraat Sanatları adlı dört fakülteden oluşmuştur. Bu oluşum zamanla değişerek günümüze kadar farklı fakültelerde akademik çalışmalarını sürdürmüştür. Ziraat Sanatları Fakültesinde yürütülen çalışmalar ile Türkiye’nin çeşitli yörelerinden doğal liften yapılmış tekstil ürünleri toplanarak incelenmiş, bu ürünler fakültede ders materyali olarak kullanılmış, ürünlerin hammadde, doku, içerik ve şekil bilgileri kayıt altına alınmış, bitirme tezleri ve araştırmalar yürütülmüştür. Bu çalışmalar El Sanatları alan yazının ders kitapları, makaleler vb. oluşturulmasında öncü olmuştur. Türkiye bulunduğu coğrafi konum nedeniyle zengin kültürel çeşitliliğe sahiptir. Her yörenin kendine özgü el sanatı ürünleri bulunmaktadır. Bu ürünler yöreden yöreye farklılık göstermektedir. Kültür tarihi açısından önemli olan el sanatları aynı zamanda değişen ve kaybolan değerlerin sonraki kuşaklara aktarılması açısından önemlidir. Bu bağlamda el sanatları kültürel birikimin aktarılmasında ve toplumun sosyo-kültürel yapısının oluşmasında ve incelenmesinde önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla el sanatı üretiminin devamlılığının sağlanması, sosyo-kültürel özellik bağlamında incelenmesi nitelikli bir eğitimle mümkündür.Yüksek Ziraat Enstitüsünde başlayan El Sanatları Eğitimi, Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümünün kurulmasıyla araştırma, eğitimdeki birikimini sürdürmektedir. Bu çalışmada Ankara Üniversitesi’nde El Sanatları alanında yaşanan değişimler, 1930’lu yıllardan itibaren bu alanda yürütülen tezler, alan yazınları gibi örneklerle irdelenmektedir.Item Müze eğitimi ve yaratıcı drama(Ankara Üniversitesi, 2019) Adıgüzel, Ömer; Güzel Sanatlar FakültesiKültürel değer taşıyan unsurlardan oluşan bir bütünü türlü biçimlerde korumak, incelemek, değerlendirmek ve özellikle halkın beğenisinin yükselmesi ve eğitimi için sergilemek amacıyla toplum yararına, sürekli yönetilen kurum” olarak tanımlanan müze, işlevleri sürekli çeşitlenen ve kapsamı nesne odağından insan odağına genişleyen dinamik bir kurum haline gelmiştir. Müzeler, eğitim aracılığıyla, daha geniş izleyici kitlesine ulaşmak için birbirinden farklı ve ilginç konularda seminerler, filmler, kutlama programları vb. gibi etkinlikler sunmaktadır. Bu gereksinim ve gelişmelere ek olarak müzeler kendi mekânlarını eğitim, sanat ve kültür amaçlı etkinliklere daha sık açmaktadır. Çağdaş müze seçkin kişiler yerine, çalışan insanlarla, onların gündelik varoluşlarına, yaşam koşullarına, işe, boş zaman uğraşlarına, popüler eğlence biçimlerine ayrılır. Bu müzeler bazen eski fabrika veya madenlerde, çoğu zaman küçük kasabalarda, hatta kırsal bölgelerde kurulurlar ve güçlü bir biçimde yerel halkın belleğine yaslanır ve onların toplumsal kimliklerini oluşturmalarında önemli bir rol oynar. Farklı türlere ayrılır, çeşitlilik içeren ziyaretçi gruplarını temsil etmeye çalışırlar. Eğitim bilimlerindeki ve müzecilik anlayışındaki değişimler, müzelere temel işlevlerinin yanında farklı görevler de yüklemektedirler. Bunların eğitim açısından önemi, okula alternatif ya da paralel ya da sınıftaki öğrenmeyi destekleyecek düzeyde bir öğrenme ortamı oluşturmasıdır. Son yıllardaki görüşler müzelerin ve sergilerin okul dışı etkinliklerde yaygın olarak kullanılabileceği öğrenme ortamı oldukları yönündedir. Türkiye’de 80’li yıllardan sonra ivme kazanan ve farklı disiplinlerin etkileşmesini gerektiren yaratıcı drama, öğretimde başvurulan önemli bir yöntem olarak müze ve galerilerde de eğitim gerçekleştirmeyi içerir ve müzeyle bağlantılı çeşitli eğitsel proje ya da seminerlerde kullanılır. Bu çalışma çağdaş bir eğitim ve sanat eğitimi ortamı olarak okuldaki öğrenmeyi destekleyen müzede araştırma ve canlandırma olanakları sunan yaratıcı drama yöntem ve tekniklerine ilişkin Türkiye’deki bazı örneklerini kronolojik biçimde ve içeriklerine odaklanarak ele almaktadır.Item Türkiye’de sanat ve sanat eğitimi alanında yapılan son değişiklikler(Ankara Üniversitesi, 2019) İlhan, Ayşe Çakir; Güzel Sanatlar FakültesiTürkiye’de sanat ve sanat eğitimi alanında eğitim veren kurumlar Güzel Sanatlar Fakülteleri, Sanat ve Tasarım Fakülteleri ile Eğitim Fakültelerinin Resim ve Müzik Öğretmenliği bölümleridir. Güzel Sanatlar Fakülteleri sanatçı adayı yetiştirmeyi amaçlayan kurumlardır. Güzel Sanatlar Fakültelerine özellikle son yıllarda yeni alanlar eklenmiş, bu alanlar konusunda farklı bakış açıları tartışma konusu olmuştur. Sanat ve Tasarım Fakülteleri hem alanlarındaki meslek liselerine öğretmen hem de mesleki çalışmalara alan uzmanı yetiştirmektedir. Eğitim Fakültelerinin Güzel Sanatlar Eğitimi bölümleri resim ve müzik programlarından öğretmen yetiştirilmektedir. 2018-2019 yılından başlayarak eğitim fakültelerinin programlarında önemli değişiklikler olmuştur. Ayrıca Türkiye’de okul öncesinden üniversite eğitimine kadar sanat dersleri genellikle zorunlu ya da seçimlik olarak okutulmaktadır. 2017-2018 yılında uygulama başlamak üzere ilk, orta ve lise programları yeniden yapılandırılmış, sanat derslerine ilişkin öğretim programları güncellenmiştir. 2017 yılı itibariyle sanat alanında yeni doçentlik alanları eklenmiştir. Bu araştırmanın amacı; Güzel Sanatlar Fakülteleri, Sanat Tasarım Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri Resim programlarında ve ilk, orta ve lise öğretim programlarındaki sanat derslerine ilişkin değişiklikleri incelenmektir. Betimsel tarama modelinde gerçekleşecek araştırmanın verileri doküman incelemesi ile elde edilmiş olup, veriler araştırmanın amaçları doğrultusunda raporlaştırılmıştır. Araştırmanın sonucunda hem öğretmenlik programlarında, hem ilkokul ve ortaokulda sanat derslerinin azaltıldığı doçentlik alanındaki güncellemelerin günün sanat ve bilim alanlarını yeterince karşılamadığı saptanmıştırItem Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kurulurken(Ankara Üniversitesi, 2019) San, İnci; Güzel Sanatlar FakültesiBir güzel sanatlar fakültesi düşüm2 Sanatlar, tüm dalları, tüm dalların etkileşimleri, geçişgenlikleri ile duyuşsal ve bilişsel dünyalarımızda ne denli özenle yer alırsa, insanları o denli duyarlı, anlayışlı, hoşgörülü, geniş düşünebilen ve sevgi dolu kılar. Sanatlar ve sanat kültürü insanların yaşamında yer aldığı sürece toplumsal ilişkiler sağlam temellerde ilerler; sanatta, bilimsellikte ve teknolojide başarılara ulaşılır. Bir güzel sanatlar fakültesi bu ana fikirle kurulur ve yoluna devam ederse başlıca görevini yerine getirmiş olur. Düşünü çok önceden gördüğüm, kuruluş taslağını 1995’te hazırladığım Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Prof. Dr. Ayşe Çakır İlhan, Prof. Dr. Ömer Adıgüzel ve daha birçok değerli kişinin katılımı ile 2015 yılında gerçekleşmiş olmasından mutluluk duyuyor ve gerekli diğer bölümlerle zenginleşmesini diliyorum. Sevgi ve Saygılarımla İnci San, Ocak 2018