Cilt:09 Sayı:01 (2020)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 20
  • Item
    BLACK CARROT JUICE: A NEW APPROACH to CURE ACRYLAMIDE-INDUCED HEPATOTOXICITY in RATS
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Yalçın, Alper; Other; Other
    Objective: The liver is exposed to many harmful agents, which cause hepatotoxicity due to oxidative stress. Acrylamide is a carcinogenic agent and has toxic effects on the liver. In this study we aimed to examine whether black carrot juice might protect rat liver from toxicities of acrylamide. Method: Thirty-two male Wistar albino rats were divided into four equal groups as follows: control, acrylamide, black carrot juice and acrylamide + black carrot juice All the treatments were administered every other day for 30 days. Liver tissues were analysed for routine histopathology and apoptosis whereas serum samples were evaluated for oxidation state. Results: In the acrylamide group, severe histopathological damage, including hepatocyte degeneration, sinusoidal dilatation, and passive hyperemia, along with a significant increase in caspase-3 immunoreactivity was observed. Biochemically the serum total antioxidant status decreased significantly, and the serum total oxidant status increased significantly. The histopathological examination revealed significant amelioration of tissue damage in the acrylamide + black carrot juice group as compared with that in the acrylamide group. Moreover, total oxidant status decreased significantly, whereas the total antioxidant status increased significantly. Caspase-3 immunoreactivity also decreased insignificantly. Conclusion: Black carrot juice appears to exhibit therapeutic effects against acrylamide-induced hepatotoxicity due to its antioxidant properties.
  • Item
    BİLİŞSEL ÇARPITMALARIN, HEMŞİRELERİN MESLEKİ BENLİK SAYGISINA ve HEMŞİRELİK ALGISINA ETKİSİ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Çakır, Cansu; Other; Other
    Amaç: Bu araştırma, öğrenci ve mezun hemşirelerin bilişsel çarpıtmalarının, mesleki benlik saygısı ve hemşirelik algısına etkisi ve bu kavramların birbirleriyle olan ilişkilerinin ve bunları etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Yöntem: Araştırma, bir üniversite hastanesinde ve bir sağlık yüksekokulunda yapılmıştır. Araştırmanın evrenini 322 mezun hemşire ve 338 öğrenci hemşire oluşturmuştur. Bu çalışmada “Mesleki Benlik Saygısı Ölçeği” ve “Bilişsel Çarpıtma Ölçeği” olmak üzere iki ölçek “Sosyodemografik Özellikler Soru Formu” ve “Hemşirelik Algısı Formu” olmak üzere iki adet soru formu kullanılmıştır. Bu araştırmada verileri değerlendirmek için tanımlayıcı istatistikler, Mann- Whitney U testi, Krusskall Wallis testi, One Way ANOVA, t testi ve ki kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Mezun hemşire grubunun yaş ortalaması 31.36±6.89, öğrenci hemşire grubunun yaş ortalaması ise 20,99±1.89 olarak saptanmıştır. Öğrenci hemşirelerde bilişsel çarpıtma ölçeğinin “olumsuz benlik algısı” ve “kendini suçlama” alt boyutlarına ait puan ortalamalarının, mezun hemşirelerde ise “çaresizlik” ve “umutsuzluk” alt boyutlarına ait puan ortalamalarının yüksek olduğu saptanmıştır. Öğrenci ve mezun hemşirelerde bilişsel çarpıtmaların, mesleki benlik saygısını ve hemşirelik algısını etkilediği saptanmıştır. Öğrenci ve mezun hemşireler, hemşirelik kavramını “fedakarlık yapan” temasına ait metaforlara benzetmiştir. Mezun hemşireler hemşireliği “tükenmişlik” ifadeleriyle anlatırken, öğrenci hemşireler “bakım” ifadelerini kullanmıştır. Her iki grup da ikinci bir şans verilse, hemşirelik mesleğini yeniden seçmeyeceğini belirtmiştir ve “mesleğe saygınlık kazandırılmalı” görüşünü ifade etmişlerdir. Sonuç: Öğrenci ve mezun hemşirelerde bilişsel çarpıtmalar, mesleki benlik saygısını ve hemşirelik algısını etkilemektedir. Öğrenci ve mezun hemşirelerde bilişsel çarpıtmaların varlığı saptandığından farkındalığı artırmak için eğitimler verilmesi ve daha kapsamlı sonuçlara ulaşılabilmesi için aynı konuda kalitatif çalışmaların yapılması önerilmiştir. Anahtar Kelimeler
  • Item
    TÜRK TATLISI: VEGANLAR İÇİN KEŞKÜL
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Öztürk, Batuhan; Other; Other
    Vejeteryan beslenmeye oranla ülkemizde hızla artış göstermeye başlayan vegan beslenme, vejeteryan beslenmeye göre daha sert çizgilere sahip bir beslenme şeklidir. Tüketicinin beslenme şeklinin getirdiği bu zorunlu durum, beklenti ve taleplerinin mevcut durumda karşılanamamasına bağlı olarak bu kişilerin beslenme tarzına uygun ürünlerin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Yapılan bu çalışmada geleneksel tatlılarımızdan biri olan keşkülü, vegan beslenme tarzına uygun olarak üretilmesi amaçlanmıştır. Veganlar için hazırlanan keşkülün, eğitimli panelistler tarafından duyusal analizi yapılarak nihai ürüne ulaşılmıştır. Vejeteryan ve vegan beslenme hassasiyetine olan tüketiciler üzerinde ise beğeni testi yapılmış ve vegan keşkül geliştirilmiştir. Geliştirilen vegan keşkülde hayvansal kaynaklı süt yerine vegan beslenme için uygun olan badem sütü, yumurta yerine vegan bitkisel yağ kullanılmıştır. Vegan keşkül, eğitimli panelistler ve tüketiciler açısından değerlendirilmiş olup eğitimli panelistlerin veri sonuçları ürünün kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. Tüketici verileri ise ürünün beslenme tarzlarına uygun ve genel beğeni düzeyinin oldukça yüksek ve buna bağlı olarak tüketicilerin satın alma niyetini de olumlu olarak etklediği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Item
    ERKEN ve ORTA ADÖLESAN DÖNEMDEKİ BİREYLERİN ANA ÖĞÜN TÜKETİM DURUMLARI ve YEME TUTUMLARI
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Gümüş, Aylin Bayındır; Yardımcı, Hülya; Beslenme ve Diyetetik; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: Adölesan çağ, yetişkin dönemin temellerinin atıldığı son aşama olması nedeni ile sağlıklı yeme davranışlarının edinilmesi için son derece önemlidir. Bu dönemdeki bireylerde yeme davranışı bozuklukları görülme riski yüksektir. Dolayısıyla adölesanların yeme davranışı bozukluklarına eğilimlerinin fark edilmesi gerekmektedir. Ancak erken, orta ve geç dönemdeki adölesanlar fiziksel, psikolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal yönden birbirlerinden farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışma, erken ve orta dönem adölesanların beslenme alışkanlıklarının ve yeme tutumlarının değerlendirilmesi amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Gerekli izinler alındıktan sonra, gönüllü olan bireyler çalışmaya dahil edilmiştir. Veriler soru formu kullanılarak, “yüz yüze görüşme tekniği” ile araştırmacılar tarafından toplanmıştır. Yeme tutumunu test etmek için “Yeme Tutumu Testi-26” kullanılmıştır. Test sonucunda toplam 20 veya daha fazla puan alan katılımcıların risk altında olduğu ifade edilmiştir. Verilerin analizi SPSS for Windows paket programında yapılmış, güvenirlik katsayısı olarak p<0.05 değeri kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya yaş ortalamaları 14,5±1,2 yıl olan, 185 erkek (%58,2) ve 133 kız (%41,8) olmak üzere toplam 318 ortaokul ve lise öğrencisi katılmıştır. Ortalama Yeme Tutumu Testi puanı 20,4±10,7 olup öğrencilerin risk altında oldukları dikkat çekmiştir. Erken adölesan dönemdeki öğrencilerin median test puanı, orta adölesan dönemde olanlara kıyasla daha yüksektir (sırasıyla 20,0; 18,0; p<0.05). Katılımcıların sosyodemografik özelliklerine göre her iki grupta da test puanları açısından farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Tüm katılımcılar arasında öğle ve akşam yemeğini haftada beşten daha fazla tüketenlerin ortalama test puanları, daha az sıklıkta tüketenlere kıyasla istatistiksel açıdan daha düşüktür (p<0.05). Erken adölesan dönemde bu durum yalnızca akşam yemeği için geçerli iken (p<0.05), orta adölesan dönemde ana öğün tüketim sıklıklarına göre ortalama test puanlarını farklılaşmamıştır (p>0.05). Ancak rakamsal olarak ana öğünleri daha sık tüketenlerde ortalama test puanının daha düşük olduğu ifade edilmelidir. Sonuç: Bu sonuçlar, adölesanlara sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmak ve bu dönemde (özellikle erken ergenlik döneminde) yeme davranış bozukluklarını önlemek için faaliyetlerin yapılması gerektiğini göstermiştir.
  • Item
    A VİTAMİNİNİN NON-ALKOLİK YAĞLI KARACİĞER HASTALIĞINDAKİ ROLÜ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Güzel, Sümeyye; Ayhan, Nurcan Yabancı; Beslenme ve Diyetetik; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Temel bir mikro besin ögesi olan A vitamini, karaciğerdeki glukoz ve lipid homeostazının düzenlenmesi dahil olmak üzere çeşitli fizyolojik fonksiyonlarda kritik rol oynamaktadır. A vitamini vücutta temel olarak karaciğerdeki pasif hepatik yıldız hücrelerde (HYH) depolanır. Hepatositler A vitaminini metabolize eder ve A vitamini metabolitlerine yanıt olarak glukoz ve lipid metabolizması değişikliğinde rol oynar. Ancak aktif hale getirilmiş HYH'ler A vitamini içeriklerini kaybeder ve karaciğer yağlanmasının alkol tüketimine bağlı olmayan türü olan non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) gelişmesine neden olur. Bu derlemede, NAYKH 'de A vitamini metabolizması ve karaciğer hastalığının ilerlemesindeki olası rolü ile birlikte A vitamini metabolitlerinin terapötik potansiyelinin değerlendirmesi amaçlanmıştır.
  • Item
    BİLGİSAYAR UYARLAMALI TEST (BUT) UYGULAMALARINDA REGRESYON AĞACI YAKLAŞIMI: REGRESYON KARAR AĞAÇLARI ile PSİKOMETRİK MODEL KULLANAN STANDART BUT ALGORİTMASININ YAPAY BİR VERİ ÜZERİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Özgür, Emrah Gökay; Erdoğan, Beyza Doğanay; Biyoistatistik; Tıp Fakültesi
    Amaç: Bu çalışma ile sağlık alanında kullanılan ölçeklerden yararlanarak, bireylerin özürlülük değerlendirimi gibi, incelen özellik düzeylerini belirlemede kullanılan psikometrik model temelli bilgisayar uyarlamalı test uygulamalarına regresyon ağacı yönteminin alternatif bir yaklaşım alternatif olarak tanıtılması, yapay bir veri üzerinde uygulanarak performansının incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: 100 kişinin 100 maddeye verdiği iki sonuçlu (örn. evet/hayır) yanıtlar olarak türetilen yapay veri seti üzerinde Bilgisayar Uyarlamalı Test ve Regresyon Ağacı yöntemlerinin tahmin performansları incelenmiştir. Tahmin değerleri, madde sayıları ve hata değerleri bakımından değerlendirmeler yapılmıştır. Uygulamalarda R v.3.6.3 programı kullanılmıştır. Bulgular: Bilgisayar Uyarlamalı Test yönteminde hata değeri 2,45 çıkarken regresyon ağacı yönteminde 4,04 çıkmıştır. Bilgisayar Uyarlamalı test yaklaşımı ortalama 42 (minimum:41 maksimum:43) madde ile tahmin yaparken regresyon ağacı 23 madde ile tahmin yapmıştır. Sonuçlar: Karşılaştırılan değerler bakımından bilgisayar uyarlamalı test yaklaşımı ve regresyon ağacı yöntemleri benzer sonuçlar vermiştir. Kullanmış olduğumuz veri seti için regresyon ağaçları yönteminin bilgisayar uyarlamalı test yaklaşımına bir alternatif olarak kullanılabileceği yanında, daha geliştirilmiş ağaç algoritmalarının incelenmesi gerekliliği görülmüştür.
  • Item
    HEMŞİRELİK ERKEK ÖĞRENCİLERİNİN KADIN SAĞLIĞI KLİNİK ÖĞRENME ALANLARINDA YAŞADIKLARI DENEYİMLER: NİTEL BİR ÇALIŞMA
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Kaplan, Sena; Other; Other
    Amaç: Bu çalışma, erkek hemşirelik öğrencilerinin kadın sağlığı klinik öğrenme alanlarında yaşadıkları deneyimleri belirlemek amacıyla nitel araştırma yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın çalışma grubunu bir devlet üniversitesinin hemşirelik lisans programında öğrenimine devam etmekte olan, üçüncü sınıf erkek hemşirelik öğrencileri oluşturmuştur. (n=14). Çalışmadan elde edilen nitel verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: Çalışma sonucunda yapılan içerik analizinde “kadın sağlığı klinik öğrenim süreci," “toplumsal cinsiyet algısı” ve “kadın doğum alanında uzmanlaşma planları” olmak üzere üç ana tema belirlenmiştir. Araştırmada öğrencilerin kadın doğum klinik öğrenme ortamlarında utanma ve çekinme duygularını yoğunlukla hissettikleri belirlenmiştir. Bunun yanında bazı öğrenciler, kadın hastalar tarafından istenmeme ve meslektaşları tarafından bakıma dahil edilmeme gibi davranışlara maruz kaldıklarını belirtmiştir. Öğrencilerin bazılarının kadın doğum alanında cinsiyetçi bakış açısına bazılarının ise profesyonel bakış açısına sahip oldukları belirlenmiştir. Erkek öğrencilerin kadın doğum dersi klinik uygulamasına uyumlarının artırılmasına yönelik öğrenciler erkek eğitici modellerinin bulunması, klinik eğitim öncesi hastaya yaklaşım gibi konularda öğrencilere uyum eğitimlerinin verilmesi gibi önerilerde bulunmuştur. Öğrencilerin tamamına yakını mezuniyet sonrası kadın sağlığı alanında uzmanlaşmak istemediklerini daha çok cerrahi ve dahiliye alanlarında uzmanlaşmak istediklerini ifade etmiştir. Sonuç: Sonuç olarak erkek hemşirelik öğrencilerinin toplumsal ve kültürel değerlerden olumsuz etkilendikleri, baş etme yöntemlerinde desteğe ihtiyaçları olduğu ve uzmanlaşma konusunda kadın sağlığı alanını tercih etmeme eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu kapsamda öğrencilerin kadın doğum alanında cinsiyetçi bakış açısından uzaklaştıracak, klinik uygulamada uyumlarını artıracak ve girişimlerini kolaylaştıracak planlamaların yapılması önerilmektedir.
  • Item
    SOSYAL PEDİATRİ POLİKLİNİĞİ’NDEN ÇOCUK GELİŞİM BÖLÜMÜ’NE YÖNLENDİRİLEN 0-6 YAŞ ARASI ÇOCUĞU OLAN AİLELERİN ÇOCUKLARIN BÜYÜME-GELİŞME DÖNEMİNDE DESTEK İHTİYACI DUYDUKLARI KONULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Uzun, Aysun Kara; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp Fakültesi
    Amaç: Çalışmada; çeşitli yakınmalarla Sosyal Pediatri Polikliniği’ne getirilen 0-6 yaş arası çocukların Çocuk Gelişim Birimi’ne yönlendirilme nedenleri değerlendirilmiş ve birimde yapılan uygulamalar incelenmiştir. Yanısıra ailelerin çocuklarının gelişim süreçlerinde ihtiyaç duydukları hizmetlerin öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışma retrospektif olarak planlanmıştır. Veriler, Sosyal Pediatri Polikliniği’nden 1 Ocak 2017 – 31 Aralık 2019 tarihleri arasında Çocuk Gelişimi Birimi’ne yönlendirilen çocukların dosyaları incelenerek elde edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya 0-6 yaş aralığında 1624 çocuk dahil edilmiştir. Çalışmaya dâhil edilen çocukların %51,8’i (n=841) kız, %48,2’si (n=783) erkektir. Çocukların %38,9’u (n=632) yeme sorunu ve %15,1’i (n=245) tuvalet eğitimi nedeniyle Çocuk Gelişim Birimi’ne yönlendirilmiştir. Gelişim alanlarına göre değerlendirme sonuçları incelendiğinde; %17,9’unda (n=276) yeme sorunu, % 9,9’unda (n=161) uyku sorunu ve %6,6’sının (n=107) ifade edici dil gelişiminde gecikme olduğu saptanmıştır. Ailelerin %81,3’ü (n=1320) çekirdek aile ve %18,7’si (n=304) geniş aile olarak yaşamaktadır. Çocukların sadece %39,3’ünün (n=639) gelişim dönemine uygun kitabı vardır. Sonuç: Aileler çocuklarının gelişimlerini değerlendirmede ve çocuklarına karşı sergileyecekleri tutum ve davranışları belirlemede zorluk yaşayabilmekte ve yönlendirilmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle çocuk gelişiminde çok önemli olan bu dönemde erken müdahalede bulunabilmek için ailelerin destek ihtiyaçları sağlık profesyonelleri tarafından dikkatle değerlendirilmelidir. Bu süreç aynı zamanda sağlık sisteminde işbirliği içinde çalışmaya dikkat çekmektedir.
  • Item
    NEUMAN SİSTEMLER MODELİ’NE GÖRE KOLON KANSERİ OLAN BİR HASTANIN HEMŞİRELİK BAKIMININ İNCELENMESİ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Yaman, Özge; Other; Other
    Kolon kanseri dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanser tiplerindendir. Kanser tanısı ve tedavisi tek başına bireyi fiziksel, psikolojik, sosyokültürel yönlerden etkilemektedir. Ayrıca kolon kanseri tedavi sürecinde stoma açılması gibi uygulamalar da birey için ilave stres kaynağı olmakta ve sadece bireyin değil ailenin de uyum sürecini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle hasta ve ailelerinin sağlık profesyonellerine duyduğu ihtiyaç daha fazla artmaktadır. Bu süreçte bireye ve ailesine bütüncül yaklaşımla hemşirelik bakımının planlanması, planlama aşamasında hemşirelik teori ve bakım modellerinden faydalanılması bakımın kalitesini arttıracak ve uyum sürecini kolaylaştıracaktır. Bu olgu sunumu makalesinde de kolon kanseri nedeniyle ameliyat olan bir hastanın Neuman Sistemler Modeli’ne göre yapılandırılan hemşirelik bakım planı incelenmiş ve tartışılmıştır.
  • Item
    Characteristics of the Preschool Education Program: Administrator and Teacher Opinions
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Aral, Neriman; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü
    Objective: This study aimed to investigate administrator and teacher opinions on the characteristics of the preschool education program. Method: This phenomenological study was conducted with the participation of 5 school administrators and 35 preschool teachers. In the study, data about the administrators and the teachers were gathered with the Demographic Information Form and the semi-structured interview form was used in the determination of the opinions of the administrators and the teachers on the characteristics of the preschool education program. The study data gathered with the qualitative interview form were analyzed with MAXQDA software. Results and Conclusion: The study results showed that administrators were aware of teacher training needs and that both administrators and teachers needed to be supported with additional training on the Preschool Education Program updated and piloted in 2012 and implemented in 2013.
  • Item
    Midwifery students’ knowledge and attitudes towards lesbians and gay men
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Alan, Hacer; Other; Other
    Objective: This study was aimed at investigating the attitudes and information of midwifery students towars lesbians and gay males. Method: Four hundred and five midwifery students were included into this descriptive study. The demographic information questionnaire, the homosexuality attittudes scale and the information form for homosexuality were used to gather the data. Results: While median age of study participants was 20 (18-31), median the homosexuality attittudes scale and the information form for homosexuality scores were 174 (118-239) and 11 (5-20), respectively. Participants may be suggested to have high negative/homophobic attitudes. There was a statistically significant association between median the homosexuality attittudes scale’s score, and students’ class years, location where students lived longest and perceived income level (p<0.05). Additionally, a statistically significant association was observed between median the information form for homosexuality’s score, and students’ family type, perceived income level and parents’ educational status (p<0.05). A negative and poor significant correlation was observed between median the homosexuality attittudes scale’s score and students’ age level, (p<0.05). There was a positive and poor statistically significant correlation was found between median the information form for homosexuality and the homosexuality attittudes scale’s scores (p<0.05). In our study, the level of students’ knowledge about homosexuals was found to significantly (p<0.05) affect their attitudes. Conclusion: In our study, it was concluded that midwifery students’ attitudes towards lesbians and gay males were negative, and information level was insufficient.
  • Item
    EXAMINING THE MEALTIME ATTITUDES OF PARENTS TOWARDS THEIR CHILDREN WITH TYPICAL DEVELOPMENT AND AUTISM SPECTRUM DISORDER BY CERTAIN DEMOGRAPHIC VARIABLES
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Öz, Sena Nur; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü
    Objective: Parental attitudes can be considered as a critical factor influencing eating behaviors in early childhood since parents hold primary importance for the child. The aim of this study was to examine differences between parental attitudes towards their children with typical development and autism spectrum disorder during mealtimes by certain demographic variables such as age of the child, parental age, presence of siblings. Method: Parents of a total of 180 children (90 with ASD and 90 with TD) participated in the study, who were reached in preschools and special education and rehabilitation centers in Ankara, Turkey. The Parent Mealtime Action Scale (PMAS) was used to uncover parental attitudes towards their children during mealtimes. Moreover, a personal information form was used to get demographic information from parents.T-test, ANOVA, Mann Whitney U and Kruskal Wallis test were carried out for the analysis. Results: Results indicate that parents who have children with ASD tend to show more frequent attitudes during special mealtimes. Younger mothers tend to have more insistence on their children’s eating and use of rewards. Parents with a child with ASD tend to show more insistence on the child’s eating and put more snack limits when compared to the ones with more than one child. Conclusion: According to results, demographic variables have a substantial effect on parental attitudes during mealtimes.
  • Item
    CAN TURKISH FAMILIES USE THE INTERNET EFFECTIVELY WHILE RAISING CHILDREN?
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Karauzun, Aysun; Other; Other
    Türk aileleri çocuk yetiştirirken interneti etkin kullanabiliyorlar mı? ÖZET Amaç: İnternet diğer birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da yaşamımızın önemli bir parçası haline geldi. Ailelerin çocuklarla ilgili konulardaki internet kullanım alışkanlıklarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Bu çalışma Mart 2017-Temmuz 2017 tarihleri arasında, pediatri polikliniğine başvuran, 18 yaşın altındaki çocukların ebeveynleri tarafından doldurulmuş bir anket formu kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: 489 katılımcının ortanca yaşı 32 idi. Çocukları 6 yaşından küçük olan aileler çoğunlukla (% 57.8) internette büyüme ve gelişme konusunda arama yaptıklarını belirtirken, 6-12 yaşları arasında ve 12 yaşından büyük çocuğu olan aileler ise çoğunlukla internette okul başarısı ile ilgili bilgiler hakkında arama yaptıklarını belirtmişlerdir (sırasıyla% 44.7 ve% 58.2). Katılımcıların% 87,5'i çocuklarını bir sağlık merkezine götürmeden önce problemleri hakkında internette arama yaptıklarını ve yarıdan fazlası (% 56,6) konu hakkında internetten elde ettikleri bilgileri yararsız bulduklarını ya da kararsız kaldıklarını belirtmişlerdir. Sonuç: Ailelerin çocuklarını büyütürken karşılaştıkları özellikle sağlıkla ilgili konularda interneti etkili bir şekilde kullanamadıklarını gözlemledik. In addition, parents should be encouraged, during healthcare visits, to take advantage of the internet, because they highly trust the information that they obtain from healthcare providers. Yanısıra; aileler sağlık vizitleri sırasında internetin faydaları konusunda teşvik edilmelidirler. Çünkü; aileler sağlık hizmet sunucularından edindikleri bilgilere çok güvenmektedirler. Anahtar Kelimeler: adolesan, çocuk, aile, sağlık, internet Can Turkish families use the internet effectively while raising children? ABSTRACT Objective: The internet has become an important part of our lives in the field of health, as well as in many other areas. We aimed to evaluate the internet usage habits of families in issues related to children. Method: This study was conducted from March 2017 to July 2017 using a survey form filled by the parents of children under the age of 18 years old who presented to the pediatric outpatient clinic. Results: Of the 489 participants’ the median age was 32 years old. The families with children under 6 years old stated that they mostly (57.8%) searched the internet for information about growth and development, while the families with children between 6 and 12 years old and > 12 years old reported that they mostly searched the internet for information about school success (44.7% and 58.2%, respectively). Of the participants, 87.5% reported that they searched the internet for information about their problems before taking their children to a healthcare center, and more than half (56.6%) stated that the knowledge they obtained from the internet was useless or they remained indecisive with regard to this issue. Conclusion: We observed that the families were unable to use the internet effectively, especially with regard to the health related issues they faced while raising their children. In addition, parents should be encouraged, during healthcare visits, to take advantage of the internet, because they highly trust the information that they obtain from healthcare providers. Keywords: adolescent, child, family, health, internet
  • Item
    SAĞLIK HARCAMALARININ GELİR ESNEKLİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: SİSTEMATİK BİR DERLEME
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Yaşar, Gülbiye Yenimahalleli; Sağlık Yönetimi; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: Dünya genelinde de, ülkeler özelinde de sağlık harcamaları artmaya devam etmektedir. Bu sistematik derleme çalışmasının amacı; sağlık harcamalarının önemli belirleyicilerinden biri olan gelir ile sağlık harcaması ilişkisini, OECD ülkeleri açısından gelir esnekliği bulguları üzerinden değerlendirmektir. Bu çerçevede ilk olarak, OECD üyesi ülkelerin sağlık harcaması düzeyleri ve yıllara göre gerçekleşen değişimler incelenmiştir. Sonrasında sağlık harcamaları ve gelir esnekliği ilişkisi tanımlanmıştır. Yöntem: Çalışmanın devamında amaç doğrultusunda 2008-2018 yılları arasında yayımlanmış olan ve belirli ölçütler ile seçilmiş 16 adet bilimsel çalışma, sağlık harcamaları ve gelir arasındaki ilişki açısından sistematik bir şekilde derlenmiş ve yayınlardaki gelir esnekliği bulguları gruplandırılarak karşılaştırılabilir hale getirilmiştir. Bulgular: Gruplar arasında gözlemlenebilir farklılıklar olmakla birlikte, sağlık harcamalarının gelir esnekliği değerlerinin çoğunlukla 0-1 değerleri arasında ve “ihtiyaç” olarak sınıflandırılan grup içerisinde yer aldığı belirlenmiştir. Sonuç: Bu sonuç, sağlık hizmetleri için yapılan harcamaların yıllara göre artış göstermesine rağmen hala yeterli seviyeye ulaşamadığını göstermektedir. Bu açıdan, sağlık harcamalarının önümüzdeki yıllarda da artmaya devam etmesi beklenmektedir.
  • Item
    AKICI KONUŞMA BOZUKLUKLARINDA KAÇINMA ve MÜCADALE DAVRANIŞLARINI BELİRLEME ÖLÇEĞİ (AKB-KMÖ): PİLOT ÇALIŞMA
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Hançer, Hale; Other; Other
    Amaç: Kekemeliği olan yetişkinleri duygusal boyutta değerlendirmek, bu bireylere uygun müdahaleyi ve gerektiğinde yönlendirmeleri yapabilmek amacıyla akıcı konuşma bozukluğu mücadele ve kaçınma davranışı ölçeğini geliştirmek ve ölçeğin geçerlilik, güvenirliliğini belirlemektir. Yöntem: Ölçeğin geliştirilmesi için kekemeliği olan yetişkinlerden kaçınma ve mücadele davranışlarını anlatan kompozisyonlar istenmiş, kompozisyonlarda bu duygularla ilgili ifadeler tespit edilerek olumlu / olumsuz ölçek maddesi olarak düzenlendikten sonra bu maddeler dilbilim uzmanı tarafından incelenmiştir. 30 maddeli, 4’ lü likert tipi ölçeğin kapsam geçerliliği belirlenmiş ve hazırlanan ölçek pilot çalışma olarak 20 akıcı konuşan (5 kadın, 15 erkek), 20 kekemeliği olan katılımcıya (5 kadın, 15 erkek), onayları alınarak uygulanmıştır. Bulgular: Oluşturulan ölçeğin güvenilirlik analizinde; Cronbach Alpha değerleri kaçınma ve mücadele davranışı alt boyutu için 0,969 olarak bulunurken, kabullenme davranışı alt boyutu için bu değer 0,848 olarak belirlenmiştir. Ölçeğin geçerlilik analizleri için yapılan faktör analizi sonuçlarında Bartlett's testi her iki parametre için de anlamlı çıkmış olup (p=0,000), Kaiser-Meyer- Olkin sonuçları kaçınma ve mücadele davranışı alt boyutu için 0.741, kabullenme davranışı alt boyutu için 0.703 olarak bulunmuştur. Ölçeğin varyans açıklanma oranı 0.50'nin üzerindedir. Sonuç: Çalışmamız sonucunda geliştirdiğimiz ölçeğin; örneklemin seçildiği evrende çok boyutluluk özelliği taşıdığı, geçerli ve güvenilir cevaplar elde edildiği belirlenmiştir.
  • Item
    YENİDOĞAN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ ÇALIŞANLARI VE EBEVEYNLERE VERİLENGÜRÜLTÜ KONTROL EĞİTİMİNİN ETKİSİ
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Şakın, Nazan Bayar; Other; Other
    Amaç: Bu araştırma, Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesindeki(YYBÜ) gürültü düzeyini belirlemek, ebeveynlere ve sağlık çalışanlarına verilen gürültü kontrol eğitiminin etkinliğini değerlendirmek için ön test-son test ve yarı deneysel desen kullanılarak yapıldı. Yöntem: Çalışmanın örneklemini, Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri sağlık çalışanları ve ebeveynler (toplam 54 çalışan ve 8 ebeveyn) oluşturmaktadır. Veriler 15 Mart - 15 Aralık 2017 tarihleri arasında sağlık çalışanı, ebeveyn ve gürültü anket formu kullanılarak toplandı. Ses ölçüm cihazı ile gürültü düzeyi ölçüldü. İnteraktif eğitim teknikleri kullanılarak sağlık çalışanları ve ebeveynlere eğitim verildi. Ebeveyn ile sağlık çalışanlarına verilen eğitim sonrası gürültü soruları tekrar soruldu ve ünite gürültü düzeyi ölçüldü. Bulgular: Araştırmaya katılan çalışanların %45,5’i hemşire ve %41,1’i 1-5 yıldır YYBÜ’nde çalıştığı belirlendi. Ayrıca çalışanların %94,5'i, ebeveynlerin % 100'ü eğitim sonrası YYBÜ gürültü düzeyinin 70 dB'in altında olması gerektiğini ifade etti. Gürültü kaynağını çalışanların %90,9 monitör alarmları, ebeveynlerin ise %62,5'i kendilerinin olduğunu belirtti. Eğitim sonrası ölçüm sonuçlarında gürültü düzeyinin düştüğü saptandı (p<0.01). Sonuç: Sağlık çalışanlarına ve ebeveynlere verilen eğitimler ile gürültü ölçümlerinin sürekli ve düzenli tekrarlanması gürültü düzeyini azaltabilir.
  • Item
    ANNELERİN EMZİRMEYE YÖNELİK SOSYAL MEDYA KULLANIM DURUMLARI
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Dündar, Tuba; Other; Other
    Amaç: Bu çalışmanın amacı; emzirme ile ilgili sosyal medyadan alınan desteğin kullanım nedenlerini ve emzirme üzerindeki sonuçlarını belirlemektir.Yöntem: Tanımlayıcı türdeki araştırmanın evrenini, Emzirme Sanatı/Emzirme Sorun ve Çözümleri Facebook sayfasına üye, 0-30 ay arasında bebeği olan anneler oluşturmuştur. Örneklemde 281 anne yer almıştır. Veriler, literatüre göre hazırlanan bir soru formu kullanılarak Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında online anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler (sayı, yüzde, aritmetik ortalama) kullanılmıştır.Bulgular: Katılımcıların ortalama 30.6±3.7 yaşında ve %70,1’inin üniversite mezunu olduğu, %54,8’inin çalıştığı saptanmıştır. Annelerin emzirme/anne sütü ile ilgili bilgi kaynağı olarak doğum öncesi ve doğum sonrası dönemde en çok sosyal medyayı (sırasıyla %60,5; %85,1) kullandığı tespit edilmiştir. Katılımcıların %86,5’inin emzirme sırasında sorun yaşadığı ve %63,3’ünün emzirme sorunlarının çözümlerini sosyal medyada aradığı saptanmıştır. Ayrıca annelerin %96,1’i emzirme gruplarının emzirmelerini olumlu etkilediğini, %91,1’i emzirme konusunda bilgilerinin arttığını ifade etmiştir. Araştırmaya katılan annelerin %58,7’sinin sosyal medyadaki gruplarda paylaşılan bilgilere tamamen güvendiği ve %87,5’inin gruplarda önerilen bilgiler deneyimleri yansıttığı için bu bilgilere güvendikleri belirlenmiştir.Sonuç: Bu çalışmada annelerin emzirme konusunda bilgi kaynağı olarak en çok sosyal medyayı kullandıkları ve sosyal medyada paylaşılan bilgilerin deneyimleri yansıtması nedeni ile kadınlar için güvenilir bir kaynak olduğu belirlenmiştir. Emzirme danışmanı hemşirelerin ve hastanelerin sosyal medya üzerinden on-line emzirme destek hizmeti sunmaları önerilebilir.
  • Item
    IDA JEAN ORLANDO’NUN ETKİLEŞİM MODELİNE GÖRE KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ TANILI HEMODİYALİZE GİREN HASTANIN İNCELENMESİ ve HEMŞİRELİK BAKIMI: VAKA SUNUMU
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Keskin, Alev; Other; Other
    Bu olgu, kronik böbrek yetmezliği tanısı ile hemodiyaliz tedavisi gören bir hastanın bakımında Orlando’nun Etkileşim Modelini kullanarak, hemşireleri model kullanımına yönlendirmek, hastaya özgü hemşirelik girişimlerini geliştirmek ve hemşirelik bakımını sistematik olarak sunmak amacı ile planlanmıştır. Vaka 66 yaşında evli, 3 çocuk sahibi bir annedir. 57 yaşındayken ağız kuruluğu, sık sık idrara çıkma belirtileri ile iç hastalıkları polikliniğine başvuran hastadır. Yapılan tetkikler sonucunda Diabetus Mellitus tanısı konulmuş. 59 yaşında baş ağrısı belirtisi ile acil servise tekrar başvuran hastaya hipertansiyon tanısı konulmuştur. 64 yaşında tekrarlayan halsizlik, yorgunluk, öksürük ve enfeksiyon belirtileri ile hastaneye başvurmuş. Kronik böbrek yetmezliği tanısı ile takibe alınan hastaya, santral kateter takılarak hemodiyaliz tedavisi başlamış. Bu süreçte hastanın sol kolundan fistül açılıp hemodiyaliz tedavisi devam etmiştir. Hemodiyaliz tedavisi sürecinde hastada yorgunluk, halsizlik, el ve ayaklarda kramp, kaşıntı, ağrı, uykusuzluk şikayetleri oluşmuş. Aynı zamanda hasta diyetine uymakta zorlandığını, iyi bir eş olamadığını ve ölüm korkusu yaşadığını belirtmiştir. Tedavi sürecinde hasta sürekli olumsuz semptomlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Hastanın KBY tanısı almış olması, özel ve zorlu bir tedavi sürecini yaşıyor olması birey için ciddi bir fizyolojik ve psikolojik gereksinimi beraberinde getirmektedir. Bu nedenle birey sistematik bir hemşirelik bakımına ve profesyonel iletişimle birlikte rehberliğe ihtiyaç duymaktadır. Orlando’nun ‘’etkileşim teorisi’’ne göre, hemşirelik süreci; hastanın davranışı, hemşirenin tepkisi ve hastanın yararına şekillendirilmiş hemşirelik girişimlerinin birbirlerini etkilemesi olarak belirtilmiştir. Orlando’nun "etkileşim teorisinde"; hasta ile bu çerçevede kurulan iletişim sürecinde sistematik bir hemşirelik bakımı planlanmış, geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Süreç sonunda hastanın sözel ve sözel olmayan davranışlarında olumlu geri bildirim alınmıştır. Sonuç olarak; Orlando’nun etkileşim teorisi, hasta ile iletişim kurma, hasta tepkilerini anlama, gereksinimlerini belirleme ve bakımı uygulamada kullanılabilir.
  • Item
    CİNSEL İSTİSMARI ÖNLEMEDE FARKLI BİR YAKLAŞIM: ÇOCUK FARKINDALIĞI, VÜCUDUMA DOKUNMA!
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Altundağ, Serhat; Other; Other
    Bu çalışma, toplumda önemli bir yer işgal eden, çocuk cinsel istismarını önlemede “çocuk farkındalığı, bilinç düzeyi ve eğitim gereksinimlerine dikkat çekmek amacıyla yapılmıştır. Çocuklara cinsellik ile ilgili eğitim vermede çekincemeler, toplumsal normlar, çocuk yetiştirme şeklinde ebeveynlerin kendi yetiştiriliş şekillerini kullanmaya devam etmesi, bu önemli konuda problemleri devamlı hale getirebilir. Ebeveynlerin çocuk yetiştirme süreçlerinde cinsel istismar farkındalık eğitimleri mutlaka yer almalıdır. Çocukların kendilerini koruyabilmeleri için cinsel istismar konusunda farkında olmaları gerekir. Bu farkındalık eğitim yoluyla sağlanabilir.
  • Item
    Comparison of Simulation and Video Training Given to Nursing Students in Distinguishing Pathological Lung Sounds and Determining Appropriate Yıl 2020, Cilt 9, Sayı 1, 1 - 9, 30.06.2020
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Tuna, Halil İbrahim; Other; Other
    Introduction: Various studies have shown the effectiveness of simulation in educating nursing students. However, there has been no study investigating the effects of using simulations on nursing practices. Aim and Method: The aim of this study was to measure the effect of simulation and video education on nursing students in terms of their ability to distinguish lung sounds and determine appropriate nursing interventions. The research was designed as a quasi-experimental study. The data were collected from 56 first-year students studying in the nursing department of a university in Turkey. Results: When the students' ability to distinguish the sounds was analyzed, the simulated model was found to be effective in terms of normal lung sound and stridor (p<0.05). When planning appropriate nursing interventions was compared there was found to be no difference between planning for normal lung sounds, wheezing and stridor (p>0.05). Conclusion and Suggestions: It was found that the simulation model was more effective than video in teaching nurses to distinguish lung sounds, while there was no difference between the two methods in how students determined what nursing interventions were appropriate. It is recommended that simulations be used for teaching nursing students how to distinguish sounds, while video training, which is more cost-effective, should be used in teaching appropriate nursing interventions.