Cilt:24 Sayı:02 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Divânü Lugâti’t-Türk’ün Anadolu Türk dil varlığı açısından önemi: Kastamonu örneği ıı(Ankara Üniversitesi, 2020) Yakupoğlu, Cevdet; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBüyük Türk bilgini ve dilcisi Kâşgarlı Mahmud’un mirası Divânü Lugâti’t-Türk (DLT), sadece Türk dünyasının kültür tarihini aydınlatmakla kalmamış, aynı zamanda dünyada çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk dilinin tarihî gücüne de asırlar öncesinde işaret etmiştir. DLT, Selçuklular öncülüğünde Anadolu’yu yurt tutmuş Türk topluluklarının, bu coğrafyada kullanmayı sürdürdükleri dilin kaynağının Türkistan coğrafyası olduğunu gösteren çarpıcı örneklerle doludur. Bahsi geçen bu tarihî bağa atıfta bulunan bir çalışmamızda, Anadolu’da Kastamonu örnekleminde 50 kelimeye (aba, ağmak, algu, artak, bakanak, esrük, heç heç, geh geh, koğşamak, küvük, meh, ötgürmek, pusaruk, sındu, sökel, talbınmak. tuncukmak vb.) yer verilmişti. Bu çalışmada ise konunun devamı niteliğinde olarak DLT’te geçen kelime ve tabirlerin Kastamonu yöresi söz varlığı içerisindeki yansımalarından 50 kelime daha incelemeye alınmıştır. Bu çerçevede DLT’ün hafızasında kayıtlı yüzlerce Türkçe kelimenin, Selçuklulardan Beyliklere ve oradan Osmanlılara intikal etmek suretiyle ve her şeyden önemlisi yöre halkının kesintisiz kullanımı sayesinde Kastamonu yöresinde XXI. yüzyıla kadar muhafaza edilmiş olduğuna dair ilmî veriler bir araya getirilmiştir. Böylece Türkistan- Anadolu arasındaki güçlü dil ve kültür bağının gerçek manada ortaya konulmasına katkı sunulmuştur.Item Divân şiirinde kandehar(Ankara Üniversitesi, 2020) Uz, Özkan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEle aldığı konu, kullandığı kaynak bakımından Klasik Türk edebiyatı çok zengin içeriğe sahiptir. Tarih, coğrafya, din, astroloji gibi birçok alanla ilişkisi olan disiplinlerarası bir alandır. Osmanlı’nın ulaştığı sınırlar göz önüne alındığında bu coğrafyanın edebiyata yansımasının ne denli zengin olacağı tahmin edilebilir. Divan edebiyatı geleneği içerisinde edebî ürünler oluşturulurken bazı coğrafî mekanların şiirlerde yer aldığı görülür. Dönemin koşullarına göre uzak sayılabilecek bu yerlerin Divan şiirine estetik ve zenginlik kattığı aşikardır. Bu yerlerden biri de Kandehar’dır. Bugün Afganistan sınırlar içerisinde yer alan ve Herat, Semerkand gibi ilim merkezleriyle beraber anılan Kandehar da kendine Divan şiirinde yer bulmuştur. Kandehar’ın geçtiği beyiteri tespit etmek acıyla 202 divan, 49 mesnevi taranıştır. Elimizdeki kaynakların taraması sonucunda elde ettiğimiz veriler değerlendirilecektir. Bu çalışmada Kandehar’ın Divan şiirinde ne ölçüde yer aldığı, hangi özelikleriyle ön plana çıktığı el alınacaktır. Bununla birlikte teşbih, mecaz, tevriye gibi söz sanatlarıyla Kandahar’ın söze ve şiire kattığı anlam incelenecektir.Item Cemal Süreya’nın düzyazılarında eleştirmen duruşu(Ankara Üniversitesi, 2020) Ulus, Gökçe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiCemal Süreya (1931-1990) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda Muzaffer İlhan Erdost’un taktığı adla “İkinci Yeni” akımının en güçlü şairlerindendir. Şiirlerinin yanı sıra makaleleri, eleştirileri ve röportajları (daha sonra bu yazılar kitaplaştırılmıştır) da bulunmaktadır. Bu yazılardan yola çıkarak Cemal Süreya’nın poetikası hakkında bazı sınıflandırmalar yapmak mümkündür. Bu çalışmada oluşturulan başlıklar, şairin şiirle ilgili yazılarında üzerinde durduğu konulardan derlenmiştir. Şiirin ne olduğu, nasıl olduğu ve olması gerektiği, Cemal Süreya’nın kaleminden aktarılmıştır. Şair kimliği ile akla gelen Cemal Süreya’nın Türk ve Dünya Edebiyatı, edebiyatçıları hakkında, farklı sanat dallarıyla ilgili düz yazıları, akla onun eleştirmen olup olmadığı sorusunu getirmektedir. “Eleştiri nedir, Cemal Süreya’nın düzyazılarında eleştiri özellikleri var mıdır?” gibi soruların yanıtı aranacaktır. Şair olarak başarısı tartışma götürmeyen Süreya’nın eleştirmen kimliği bu çalışmanın esas konusudur. Bunun yanı sıra Cemal Süreya’nın şiir ölçütleri, yorumları ve beklentileri ana hatlarıyla toplanmaya çalışılacaktır.Item Ferit Edgü’nün “Karakış” adlı küçürek öyküsünde içe dönmenin ontolojisi(Ankara Üniversitesi, 2020) Reyhanoğulları, Gökhan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖz Ferit Edgü’nün Doğu Öyküleri adlı eserinde yer alan “Karakış” adlı küçürek öykü, toplamda on iki tümce, elli sözcükten oluşan bir yapıya sahiptir. Bu tümcelerden beşinin soru tümcesi olduğu, diğerlerinin de bu tümcelerin cevabı sayıldığı bir düzlem dikkate alındığında küçürek öykülerin en önemli özelliklerinden biri olan diyalog tekniğinin tercih edildiği görülür. Karşılıklı olarak Halit ve Hoca’nın konuşmalarına herhangi bir anlatıcı aracılık etmez. Dolaysız bir biçimde imgelemin oluşturduğu yeni bir bağlam içinde gerçekleşen bu konuşmada, küçürek öykülerin yapısal olarak anlamsal derinliğinin ortaya çıktığı “son tümce” ile sınırsız açılımın imkânı sağlanmış olur. Anlamsal yoğunluğun katmanları bu “son tümce” ile küçürek öykülerin bireyi kavrayışındaki bütün derinlikli yapı ortaya çıkar. Bu çalışmada küçürek öykülerde zaman, mekân, kişi gibi yapısal unsurların somut görünümünün ötesinde çağrışımsal üslup aracılığıyla kendilerine anlamlama sürecinde yer buluşları incelenecektir. Doğrudan verilmeyen bu unsurların, son tümce olan “kendi içimize döneceğiz” ibaresinde yer alan imgeselliğin ortaya çıkardığı anlam katmanlarının felsefi, psikolojik ve sosyolojik göndermeleriyle açılımları sağlanacaktır. Kendilik sorunsalının merkeze alındığı bu çalışmada küçürek öykülerin tematik düzlemlerde öne çıkardığı temalar da bu bağlamda incelenecektir.Item Çocuk edebiyatında sanat ve değerler eğitiminin sorgulanması(Ankara Üniversitesi, 2020) Özot, Gamze Somuncuoğlu; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇocuk edebiyatı, yarının yetişkinlerine özel bir alan olduğu için edebiyatın üzerinde en geniş hassasiyetle durulması gereken sahasıdır. Son yıllarda, en belirgin örnekleri Amerikan edebiyatında görülen, mizah oluşturma amacıyla sanat ve değerler eğitiminin yapı söküme uğratıldığı çocuk hikâyeleri, romanları dikkatleri çekmektedir. Yansımaları Türk edebiyatında da görülmeye başlayan bu tür, çocuk edebiyatının elzem unsurlarından sanat ve değerlerin öğretilmesini tahliye ederken ardında üzerinde mutlaka durulması gereken sorunsallar bırakmaktadır. Oysaki çocuk edebiyatının olmazsa olmazları; anlatı içinde çocuğa sanatsal değeri olan bir kurgu ile dilin ve anlatımın inceliklerini estetik bir üslûpla hissettirmek ve didaktizme düşmeden evrensel ve kültürel bellekteki erdemleri, insanî değerleri duyumsatmaktır. Bu çalışmada çocuk edebiyatında sanat ve değerler eğitiminin önemi vurgulanarak bu unsurların rafa kaldırılmasının anlamsızlığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.Item Deyimlik yapılar hakkında(Ankara Üniversitesi, 2020) Korga, Mustafa; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDeyimler ait olduğu milletin hayat görüşünü, gelenek göreneklerini gelecek kuşaklara aktaran kalıplaşmış söz varlığı unsurlarındadır. Deyimler hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde araştırmacıların bazı görüş ayrılıkları içerisinde olduğu görülmüştür. Bu çalışmada araştırmacıların deyim tanımlarındaki farklılık tespit edilmiş, konu olan öbekler için yeni bir sınıflandırma denemesi yapılmıştır. Bu sınıflandırma için terminoloji oluşturulup söz konusu öbekler deyimlik yapı olarak adlandırılmıştır. En az iki kelimeden oluşması, kalıplaşma içerisine girmesi ve anlamsal değişime uğraması deyimlik yapıların ortak özelliği olarak belirlenmiştir. Deyimlik yapılar kendilerini oluşturan sözcüklerin deyimleşme derecelerine göre deyim ve deyimce alt başlıklarına bölünmüştür. Öbeklerin anlamsal değişimleri temel alınarak yapılan bu sınıflandırma denemesinde deyimlik yapılar bağlamdan ayrı düşünülemezdi. Bu yapıların örnek cümleleri Türk edebiyatının önde gelen yazar ve şairlerinden Hüseyin Nihal Atsız’ın altı roman ve bir şiir kitabından alınmıştır. Deyimlik yapıların anlamları için TDK’nin genel ağdaki sözlüğü kullanılmış, anlam üzerinde değişiklikler yapılmışsa belirtilmiştir.Item Türk söz diziminin bir sorunu: ki’li cümleler birleşik cümle midir yoksa bağlı cümle mi?(Ankara Üniversitesi, 2020) Doğan, Enfel; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEski Türkçe devresinde Türkçemizde kendisini göstermeye başlayan ki’li cümle yapısı Anadolu sahasında Eski Oğuz Türkçesi döneminde, 14. yüzyılda Farsçadan yapılan tercümeler sonucunda dilimizdeki kullanım sıklığını artırmış ve zamanla Türkçede yoğunca kullanılan bir cümle yapısı hâline gelmiştir. Söz dizimi incelemelerinde, yapıları bakımından cümle tipleri ele alınırken “ki’li cümleler” genellikle “birleşik cümle”nin bir türü olarak kabul edilmektedir. Ancak bazı dil bilgisi ve söz dizimi kitaplarında “ki” bir bağlaç olduğu için “ki” ile kurulan cümlelere “bağlı cümle” kategorisinde yer verildiği görülmektedir. Yani cümle incelemelerinde bir sorunumuz daha olmuştur. Bu bildiride konu temel cümle / yardımcı cümle ilişkileri bakımından incelenecektir. Ki’li cümlelerde mutlaka bir temel cümle - yardımcı cümle ilişkisi vardır. Yardımcı cümle genellikle “ki”den önce gelen temel cümlede eksik bırakılan ve ihtiyaç duyulan bir işlevi karşılar (O artık anlamıştı ki ona anlatılanlar doğru değildi → O, ona anlatılanların doğru olmadığını anlamıştı: Yardımcı cümle, temel cümlenin nesnesi işlevindedir). Bununla birlikte, “ki” dışındaki bağlaçlarla kurulmuş cümlelerde ise bağlacın birbirine bağladığı iki cümle de eşit değerdedir; bunlardan birini temel diğerini yardımcı cümle şeklinde adlandıramayız: “Toplantıya geldi ama fikrini beyan etmedi. / Hocayı gördü ve ona selam verdi. / Çok çalıştı fakat başaramadı.” gibi. Bu bildiride ki’li cümlelerin sınıflandırmalardaki yerinin ne olması gerektiği konusundaki görüşümüzü teklif edeceğiz.Item Ali Ayçil’in şiir dünyası: kendini arayan adam(Ankara Üniversitesi, 2020) Değirmenci, Hakan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAli Ayçil, Türk şirinde 1990 sonrası görülmeye başlamış, ancak son yirmi yılda adından sıkça bahsettirmeyi başarmış yeni kuşak şairlerden birisidir. Edebiyatın başka türlerinde de eserler veren Ayçil, hikâye ve denemeleriyle de dikkatleri çekmektedir. Sanatsal anlamda edebi faaliyetlerinin yanında ülkenin önemli dergilerinden birinin başında olması bakımından, idareci vasfıyla da, edebiyatın tam merkezinde bulunmaktadır. Yani Ali Ayçil, öncelikle bir şair, düz yazı türündeki başarılı yazılarıyla bir yazar, bir sanat yönetmeni ve başarılı bir televizyon programcısıdır. Bunlara ilaveten aldığı eğitime istinaden eski bir muallim ve bir müverrihtir. Üç şiir kitabı olan Ayçil, başlangıçta hem hece hem serbest vezinle şiirler yazmış daha sonra tamamen serbest şiirler kaleme almıştır. Şiirlerinde varlık, arayış, aşk, tabiat ve yalnızlık gibi insanoğlunun temel ilgilerini ve meselelerini ele almış, bunları kendine has bir üslûbla dile getirmiştir. Çalışmamızda öncelikle bir temel olması bakımından şairin hayatı, şiir kitapları ve sanat anlayışı hakkında giriş mahiyetinde bilgiler verilecek, ardından anlamsal olarak derinliğe ulaşabilmek amacıyla şiirlerden örneklerle tema ve içerik konusuna eğilinerek Ayçil’in şiir evreni ortaya konmaya çalışılacaktır.Item Nurullah Ataç ve serbest şiir(Ankara Üniversitesi, 2020) Çetin, Mehmet Akif; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiSerbest şiir başlangıcından itibaren pek çok tartışmaya konu olmuştur. Türk Edebiyatının önemli eleştirmenlerinden biri olan Nurullah Ataç da zaman zaman serbest şiir hakkında yapılan tartışmalara katılmıştır. Ataç, serbest şiir ve yeni şairler hakkında yazdığı çok sayıda yazı ile yenileşen ve değişen Türk şiiri hakkındaki görüşlerini dile getirmiştir. Bu makalede Nurullah Ataç’ın serbest şiir hakkında yazdığı yazılar değerlendirilmiş ve bu yazılardan hareketle Ataç’ın serbest şiire karşı tutumu, serbest şiir hakkındaki görüşleri, serbest şiirin yaygınlaşması ve yeni şiir formunun meşruiyet kazanmasındaki rolü tespit edilmeye çalışılmıştır.Item Popüler müzik şarkılarında metinlerarasılık(Ankara Üniversitesi, 2020) Bakırcı, Fatih; Karahasanoğlu, Songül; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMüziğin sözselliği denilince sesselliğinin dışında kalan söze dayalı metinsel özelliğine (anlamlı dizge, göstergeler dizgesi) vurgu yapılmaktadır. Müziğin metinselliği de ilk olarak müziğin, edebiyat ile olan ilişkisini akla getirmektedir. Ancak müziğin metinselliği ise sadece edebiyatla değil başka sanat biçimleriyle de ilişki hâlindedir. Hatta hayatın içinden, gündelik yaşam alıntıları da bu metinselliğin içinde barınmaktadır. Yazılan/metinselleşen şarkı sözleri çeşitli yöntemlerle incelendiğinde belli bir kültürel arka plan içinde oluşturuldukları, bu noktada da başta edebiyat olmak üzere pek çok sanat biçiminden ve başka alanlardan beslenildiği görülecektir. Müziğin vazgeçilmez ögelerinden olan ve birer metin özelliği taşıyan şarkı sözlerinin edebiyatla olan ilişkisine bu açılardan bakılınca bu şarkı sözlerinin birer metinlerarasılık kuramı çerçevesinde okunması ve anlamlandırılması gerekmektedir. Aynı zamanda şarkı sözlerinin diğer sanat biçimleriyle olan kültürel alışverişi de göstergelerarasılık bakışıyla irdelenmeye muhtaçtır. Bu amaçlar doğrultusunda makalede Türkiye’de 2007-2017 yılları arasında popüler müzik alanında farklı müzik mecralarından temin edinilen en çok dinlenen, satın alınan, indirilen 400 pop müzik şarkısından hareketle metinlerarasılık, göstergelerarasılık ve müziklerarasılık bir inceleme yapılmıştır.Item Cem Sultan’ın türkçe divanı’nda bulunmayan bazı şiirleri(Ankara Üniversitesi, 2020) Babaarslan, Giyasi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiFatih Sultan Mehmed’in en küçük oğlu olan Cem Sultan, Edirne’de doğmuş; iyi bir eğitim almış; ilmî, siyasi, askeri ve edebî yönden donanımlı bir şehzade olarak yetişmiştir. Babasının vefatından sonra ağabeyi II. Bâyezîd ile girdiği taht mücadelesi aleyhine sonuçlanınca vatanını terk ederek esaret hayatı yaşamaya mahkum olmuştur. Onun bu sıkıntılarına bir de evlat acısı eklenmiş, yaşadığı üzüntünün tezahürü olarak edebiyatımızda mersiye türünün en güzel örneklerinden birini kaleme almıştır. Yurdundan, ailesinden ve sevdiklerinden ayrılmak zorunda kalan Cem Sultan, gurbet, hasret, mihnet, hüzün gibi içinde bulunduğu ruh hâlini yansıtan temaları şiirlerinde samimi bir dille ifade etmiştir. Cem Sultan, yalnızca çalkantılı hayatı ve trajik hikâyesi ile değil aynı zamanda geride bıraktığı önemli eserleri ile de adından söz ettiren başarılı bir şairdir. Türkçe Divanı ile Selmân-ı Sâvecî’den babası adına tercüme ettiği Cemşîd ü Hurşîd mesnevisi, Cem Sultan’ın Türk edebiyatı tarihi için önem arz eden iki mühim eseri olarak zikredilebilir. Mesnevisi iki ayrı araştırmacı tarafından yayımlanmış, Türkçe Divanı ise biri vülgarize diğeri ilmî yayın olarak aynı araştırmacı tarafından iki kez neşredilmiştir. Bu çalışmada Cem Sultan’ın Türkçe Divanı’nın tenkitli metin olarak hazırlanan neşrinde kullanılmayan bir nüshasından hareketle yeni şiirler gün yüzüne çıkarılacaktır. Bunun yanında nüshanın, neşirde bulunan şiirlerde yer almayan bazı beyitleri ihtiva etmesi dolayısıyla bu beyitler de metin kısmında verilecektir. Ayrıca Cem Sultan’ın şiirleri üzerine yapılacak çalışmalara katkı sağlaması düşüncesiyle neşirde yer almayıp Cemşîd ü Hurşîd mesnevisi ile nüshada müştereken bulunan şiirlerin dökümü de sunulacaktır.Item Burjuvazi ve Pınar Kür'ün Yarın Yarın adlı romanının burjuva kadını Seyda(Ankara Üniversitesi, 2020) Arslan, Tuba Deniz; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBurjuvazi kavramının, çıkış yeri olan Batı Avrupa’da, tarihsel kaynaklarda 11. yüzyıldan itibaren yer almaya başladığı görülmektedir. Kent kültürünün oluşmasına ciddi katkıları olan ve feodal Avrupa’nın sınıf yapısının değişmesine yol açan burjuvazinin yüzyıllar içinde işlevi, konumu ve ekonomik nitelikleri değişmiş ve etkinliği artarak devam etmiştir. 19. yüzyılda ise bir burjuva çağının başladığı söylenebilir. Bu çalışmada, Türkiye’deki burjuva sınıfının Avrupa burjuvazisiyle benzerlik ve farklılıklarından hareketle modern ve çağdaş bir burjuva profilinin ana hatlarının tespit edilmesi hedeflenmiştir. Bu profilin Pınar Kür’ün Yarın Yarın romanındaki Seyda karakterinin kendisi, ailesi ve çevresi üzerindeki toplumsal izleri sürülmeye ve romandaki yansımaları irdelenmeye çalışılmıştır.Item Remzî Baba’nın Mecmû‘A-İ Eş‘Âr’ında Iı. Abdülhamîd Han ve diğerleri(Ankara Üniversitesi, 2020) AKSOY, Arif Edip; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEski Türk edebiyatı müellifleri olan divan şairleri, manzumelerini divan ismi verilen manzum eserlerde toplamışlardır. Eserleri divan ve divançelere nispeten daha hacimsiz olan veya çeşitli sebeplerle şiirlerini bir araya getiremeyen divan şairlerinin manzumeleri genellikle dostları tarafından mecmû‘a-i eş‘âr ismi verilen eserlerde toplanmıştır. Bu çalışmada 1306/1889 yılında vefat eden Tebrizli Remzî Baba’nın 16 sayfa, 13 manzumeden oluşan, II. Abdülhamîd Han başta olmak üzere Osmanlı devlet ricali için yazılan manzumeleri muhtevî Mecmû‘a-i Eş‘âr’ının incelemesi yapılmış ve eserin transkripsiyonlu metni verilmeye çalışılmıştır. Remzî Baba’nın diğer eserleri olan Âyîne-i ‘İbret, Hadîkatü’l-Uşşâk’tan ve dağınık halde bulunan diğer şiirlerinden de mümkün olduğunca örnekler verilerek müellifin edebî kişiliği ve manzumelerinin mahiyeti incelenmeye çalışılmıştır.