Cilt:42 Sayı:02 (2015)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 9 of 9
  • Item
    Radiküler kist görünümlü santral dev hücreli granüloma: vaka raporu
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Şaher, Doruk; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Santral dev hücreli granüloma reaktif ve benign potansiyele sahip kemik içi bir lezyondur. Genellikle alt çene anterior bölgede ortaya çıkan lezyon nadir olarak dişlerin periapikal alanında ortaya çıkabilmektedir. Periradiküler santral dev hücreli granülomalar semptomsuz olarak kendilerini gösterebilmekte ve periradiküler inflamatuar durumlarla radiküler kist, kronik apikal paradontitis klinik ve radyografik olarak karışabilmektedir. Bu vaka raporunda sağ üst premolar bölgede periapikal bölgede ortaya çıkan bir santral dev hücreli granüloma vakası sunulmuş ve klinik ayırıcı tanıdaki önemi tartışılmıştır.
  • Item
    Farklı rotasyon modellerine sahip derin kapanışlı sınıf II ,1 ve sınıf ıı, 2 malokluzyonlu bireylerde maksillo-mandibular konum dağılımları
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Kadıoğlu, Merve Berika; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, Sınıf II malokluzyon tiplerinin ortaya çıkışında katkısı bulunan maksillo-mandibular konum kombinasyonlarının görülme sıklıklarının, mandibular rotasyon modellerine göre incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma dental ve iskeletsel Sınıf II malokluzyonun yanısıra, artmış overbite’a da sahip 177’si Sınıf II,1 ve 181’i Sınıf II,2 olmak üzere toplam 358 birey üzerinde yürütülmüştür. Sınıf II malokluzyon grupları ayrıca mandibular plan açıları SN/GoGn dikkate alınarak Hipodiverjan, Normodiverjan ve Hiperdiverjan olmak üzere 3 alt gruba ayrılmıştır. Bunu takiben her bir rotasyon modelindeki Sınıf II,1 ve Sınıf II,2 malokluzyonlar için sagittal yönde maksillo-mandibular ilişkiyi belirten 6 ayrı kombinasyon K.1-K.6 oluşturularak yüzde dağılımları hesaplanmış ve gruplar arası farklılıklar “Z” testi ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Normodiverjan grup haricinde Sınıf II,1 ve Sınıf II,2 malokluzyonlar arasında maksillo-mandibular kombinasyonlar bakımından fark olmadığı belirlenmiştir. Tüm rotasyon modellerinde Sınıf II malokluzyonların her ikisinde de en sık rastlanan kombinasyonların normal maksilla- retrognatik mandibula K.2 kombinasyonu ile bimaksiller retrognati K.1 kombinasyonu olduğu tespit edilmiştir. Buna ilaveten Hipodiverjan rotasyon modelinde prognatik maksilla- normal mandibula kombinasyonun da K.5 sık görüldüğü belirlenmiştir. Mandibula rotasyon modeli posteriora kaydıkça bimaksiller retrognati görülme oranı artmıştır. Sonuç: Mandibular rotasyon modeli, derin kapanışa sahip Sınıf II,1 ve Sınıf II,2 malokluzyonlarda maksillo-mandibular konum üzerinde etkilidir.
  • Item
    Kron içi beyazlatma tedavisinin siloran esaslı kompozit rezinin mikrosızıntısı üzerine etkisi
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Gökay, Osman; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Kompozit rezinlerin en önemli problemi olan polimerizasyon büzülmesinin önlenebilmesi amacı ile Siloran esaslı kompozit rezin geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı kron içi beyazlatma tedavisinin Siloran esaslı kompozit rezinin mikrosızıntısı üzerine etkisinin invitro olarak değerlendirilmesidir. Beyazlatma ajanı uygulanmadı Kontrol grubu , kron pulpa odasına pamuk pelet yerleştirildi, II. Sodyum perborat tetra hidrat ve su karışımı pat halinde kron pulpa odasına uygulandı, III. Sodyum perborat tetra hidrat ve % 30 hidrojen peroksit karışımı pat halinde kron pulpa odasına uygulandı, Tüm dişler geçici dolgu maddesi ile restore edilip, etüvde 72 saat bekletildi. Süre sonunda geçici dolgu maddeleri uzaklaştırıldıktan sonra, dişlerin giriş kaviteleri su spreyi ile 30 s yıkandı ve kurulandı. Tüm dişlerin giriş kavitelerine üretici firma tavsiyesi doğrultusunda kompozit rezin Filtek Silorane, 3M, ESPE, USA restorasyonlar yapıldı ve 24 saat distile suda bekletildi. Kök uçları mum ve restorasyon çevreleri hariç tüm diş yüzeyleri ise iki kat tırnak cilası ile kaplandıktan sonra dişler 24 saat % 0,5’lik bazik fuksin solüsyonunda bekletildiler. Dişler bucco-palatinal yönde restorasyonların ortasından geçecek şekilde su soğutması altında kesildi. Her restorasyon mikroskop altında incelendi x30 ve skala yardımı ile skorlandı. Mikrosızıntı sonuçları istatistiksel olarak değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirmeye göre III. grubun diğer iki gruptan farklı olduğu saptandı α=0.05 . Sonuçlar intra koronal beyazlatmada kullanılan sodyum perborat ve % 30 hidrojen peroksit karışımının Siloran kompozit rezinin mikrosızıntısını arttırdığını gösterdi
  • Item
    Pedodontide lazer uygulamaları
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Küçükyılmaz, Ebru; Other; Other
    Lazerin diş hekimliği alanında kullanması amacıyla yapılan çalışmalar, 1960’lı yıllardan beri devam etmektedir. Son 25 yılda ise medikal alandaki ilerlemelere ve teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişme gösteren lazer, diş hekimliğinin hemen her alanında kullanım olanağı bulan popüler bir gereç olarak öne çıkmaktadır. Diş hekimliğinde lazer; pulpada kan akımının tespiti, diş yüzeyinin pürüzlendirilmesi, çürüklerin temizlenmesi, vital pulpa tedavileri, kanal dezenfeksiyonu, dişeti ve çene cerrahisi, estetik diş hekimliği, dişeti renginin açılması, dişeti estetik seviyelemesi, dentin hassasiyeti, maksiller sinüzit, aft tedavileri, eklem rahatsızlıkları, yara iyileşmesi, hemostazın sağlanması, diş taşı temizliği, gingivitis, periodontitis ve periimplantitis tedavileri gibi birçok alanda kullanılabilmektedir. Pedodontide ise sağladığı birçok avantajının yanı sıra dental korkuyu azaltması açısından lazerlerin geleneksel yöntemlere alternatif olabileceği düşünülmektedir. Bu derlemede, dental lazerlerin pedodontideki kullanım alanları hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
  • Item
    Okluzal düzensizliklere bağlı temporomandıbular eklem rahatsızlığının protetık rehabilitasyonu: vaka raporu
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Gönüldaş, Fehmi; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Temporomandibular eklem rahatsızlıkları TMR ile ilgili pek çok etiyolojik faktörler vardır. Ash ve Ramfjord’a göre, stres ve oklüzal düzensizlikler TMR’nin en önemli nedenlerindendir. Bu sebeple araştırmacılar, TMR’yi biyo-psikolojik bir rahatsızlık olarak açıklar. Çeşitli araştırmalar TMR’ye neden olan etiyolojik faktörün öncelikle ortadan kaldırılmasının, TMR’nin tedavisinde en uygun yaklaşım olduğunu bildirmektedir. Bu vakada TMR’nin tedavisinde okluzal düzensizliklerin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.53 yaşındaki kadın hastanın esas şikayeti çift taraflı TME ağrısıdır. Hastanın klinik muayenesinde Angle class III çeneler arası ilişkiye sahip olduğu gözlenmiştir. Hastanın klinik hikayesinde daha önce okluzal split yaptırdığı ancak bunları kullanamadığı tespit edilmiştir. Hastanın tedavisine maksiller santral kesici dişlerin çekimi ile başlanmıştır. Maksiller sağ ve sol kanin dişleri ve sağ lateral kesici diş prepare edilmiştir. Restorasyonun mum modelajı ve döküm işlemleri konvansiyonel yöntemlerle hazırlanmıştır. Metal altyapının klinik kontrolleri ve gerekli düzenlemeleri yapılarak çeneler arası ilişki kaydedilmiştir. Sabit protetik porselen restorasyon geleneksel yöntemler kullanılarak tamamlanmıştır. Ayrıca hastaya 2 mm kalınlığında sert akrlik rezinden stabilizasyon splinti yapılmıştır.Protetik rehabilitasyondan sonra Angle class I çeneler arası ilişki elde edilmiştir. Tedavinin sonunda, tatmin edici sonuçlar gözlenmiş ve hasta, oklüzal ilişkinin düzeltilmesine bağlı olarak daha rahat stabilizasyon splinti kullandığını ve TME ağrısının azaldığını belirtmiştir.
  • Item
    İskeletsel sınıf 3 bireylerin mandibular morfolojilerinin panoramik radyografi ile değerlendirilmesi
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Kılıç, Gökçe; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Panoramik radyografiler ortodonti kliniğinde, ortodontik anomalilerin teşhis ve tedavi planlamasında sıklıkla kullanılmaktadır. Araştırmanın amacı; Sınıf 1 ve Sınıf 3 bireylerde panoramik radyografların, lateral sefalometrik radyograflarla ilişkisini incelemek ve panoramik radyograflarda ölçülen parametrelerle mandibulanın morfolojik özelliklerini ve farklılıklarını tanımlamaya çalışmaktır. Araştırma iskeletsel Sınıf 3 ANB° < 0 anomaliye sahip 53 birey ile iskeletsel Sınıf 1 0 < ANB°
  • Item
    Dört premolar çekimli sınıf ıı maloklüzyon tedavisinin üçüncü molar erüpsiyonuna etkisi
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Toz, Tuğba; Other; Other
    İndirekt restorasyonların yapıştırılmasında tercih edilen self-adeziv yapıştırıcı simanlar, diş ve ağız dokuları ile uzun süre temas halindedirler. Bu nedenle bu materyallerin biyouyumlulukları hasta ve hekimler için artan bir şekilde önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, iki self-adeziv yapıştırıcı simanın “Biscem” Bisco, ABD ve “Maxcem” Kerr, İsviçre mutajenik potansiyellerinin Ames Salmonella/mikrozom test sistemi ile değerlendirilmesidir. Kullanılan test materyallerinin ekstraktları dimetil sülfoksit içerisinde 1 gün boyunca 37C0 ‘de bekletilerek hazırlanmıştır. Materyallerin mutajenik etkileri TA98 ve TA100 test suşlarının kullanılması ile plak inkorporasyon yönteminin uygulanması sonucu S9 kullanılmadan test edilmiştir. Her iki self-adeziv yapıştırıcı siman için herhangi bir mutajenik etki gözlenmemiştir P >0.05 . Bu çalışmanın sınırları dahilinde self-adeziv yapıştırıcı simanlar Biscem ve Maxcem mutajenik etki göstermemişlerdir. Bununla birlikte; farklı test suşları, farklı çözücüler ve farklı ekstrakt sürelerinde ve ayrıca S9 varlığında yapılmış daha fazla araştırma gereksinimi vardır.
  • Item
    Dört premolar çekimli sınıf ıı maloklüzyon tedavisinin üçüncü molar erüpsiyonuna etkisi
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Şenol, Aslı; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği Fakültesi
    Çalışmanın amacı; Sınıf II maloklüzyonun dört premolar çekimli tedavisinde, maksiller ve mandibular üçüncü molar dişlerin angulasyonunun tedavi süresince değişiminin izlenmesi, maksiller ve mandibular keser/molar dişlerin konum değişikliğine bağlı olarak oluşan angulasyon değişiminin incelenmesidir. İskeletsel ve dental Sınıf II maloklüzyona sahip 30 birey ortalama yaş 13.48 yıl çalışmaya dahil edilmiştir. Tedavi için dört birinci premolar diş çekimi planlanan bireylerin lateral sefalometrik ve dental panoramik radyograflarından yarar-lanılmıştır. 24 birey standart Edgewise, 6 birey ise Begg tekniği ile tedavi edilmiştir. Üçüncü molar dişin erüpsiyon paterni tedavi başında T1 ve tedavi sonunda T2 değerlendirilmiştir. Maksiller ve mandibular keser/molar dişlerin anteroposterior konumundaki değişiklik, molar diş için mevcut alandaki ve üçüncü molar dişin mesiodistal angulasyonundaki değişiklik Paired-t test ile ölçülmüştür. Tedavi teknikleri Student-t test ile karşılaştırılmıştır. Keser diş ve birinci molar diş konumlarındaki değişiklik ve üçüncü molar diş angulasyonundaki değişiklik arasındaki ilişki ise korelasyon analiziyle değerlendirilmiştir. Maksiller ve mandibular keser/molar dişlerin konum değişikliği, üçüncü molar diş için mevcut alandaki değişiklik Edgewise ve Begg tekniklerinde benzer bulunmuştur. Maksiller keser dişlerde retroklinasyon, maksiller molar dişlerde ise mesiale migrasyon izlenmiştir. Her iki tedavi tekniğinde de üçüncü molar diş için mevcut alanda artış gözlenmiştir. Maksiller sağ üçüncü molar dişin uzun aksının okluzal planla yaptığı açı artmıştır ancak bu artış istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur. Mandibular sağ üçüncü molar dişte önemli düzeyde dikleşme izlenmiştir. Mandibular sağ üçüncü molar dişin inklinasyonu ve mandibular keser/birinci molar dişlerin konumu arasında pozitif korelasyon bulunmuştur. Dört premolar çekimli tedavi edilen moderate ankrajın kullanıldığı vakalarda üçüncü molar diş erüpsiyonu için yer sağlanmıştır. Üst ve alt dental arklar üzerindeki posterior yapısal değişiklikler kullanılan yöntem ile ilişkilendirilemez. Bu sonuç moderate ankrajın kullanıldığı Sınıf II malokluzyonlarda geçerlidir. Üçüncü molar diş erüpsiyon değişiklikleri uzun dönemde takip edilmelidir.
  • Item
    Gülümseme Tasarımı
    (Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2015) Başaran, Saffet; Other; Other
    Günümüzde artan sayıda hasta ağız sağlığı durumlarının estetik açıdan iyileştirilmesi niyetiyle diş hekimliği yöntemlerini talep etmektedir. Estetik tedavide amaç hastaya canlı ve inanılır bir görünüm veren geliştirilmiş ancak doğal bir görünüş kazandırmak olmalıdır. Geçmişte, dental estetikte yaygın anlayış dişlerin tek başına modifikasyonları ile sınırlıydı, halbuki günümüzde genel kanıya uygun olarak bu süreçte yüzün, dudakların, gingival dokuların ve dişlerin tümünün değerlendirilmesi ve analizi göz önünde bulundurulmalıdır. Doğal estetiği yaratmak için klinisyen, hastayı bütünüyle dikkatli bir şekilde değerlendirmelidir. Klinisyen gülüşün tüm ince nüanslarını temel unsurlarına ayrıntılandırabilmeli ve bir gülüşün sadece neden harika göründüğünü veya mükemmel olmadığını ifade etmekle kalmamalı aynı zamanda tam olarak ne eklemek veya uzaklaştırmak gerektiği bilgisine ve bunu yapacak beceriye de sahip olmalıdır. Yıllar boyunca hasta için estetik sonuç elde etmede tedavi planı geliştirmek için gülümseme tasarımı konseptinde pek çok makale yazılmıştır. Bu makale, klinisyene estetik tedavileri tasarlamak için yardımcı olacak çeşitli prensipleri derlemektedir.