Cilt:45 Sayı:03 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:45 Sayı:03 (2021) by Title
Now showing 1 - 20 of 21
Results Per Page
Sort Options
Item 1,2,4-TRIAZOLE DERIVATIVES IN MEDICINE AND PHARMACY AND APPLICATION PROSPECTS(Ankara Üniversitesi, 2021) Sameliuk, Yurii; Other; OtherAmaç: 1,2,4-triazol türevlerinin,özellikle heterosiklik iskelete sahip ve biyolojik olarak aktif bileşiklerin, sentezi, kimyasal, fizikokimyasal ve biyolojik özelliklerinin incelenmesi için yöntemlerin geliştirilmesi. Sonuç ve Tartışma: Bu derlemede, 1,2,4-triazol türevlerinin özelliklerinin bildirildiği 40 bilimsel makale değerlendirilmiştir. Verilenher bileşik sınıfı gelecekteki çalışmalara yön verecek şekilde bildirilmiştir.1,2,4-triazol türevlerinin insandaki biyolojik etkileri hakkında yeterli çalışma olmaması, bu alanda daha fazla çalışma yapılmasını teşvik etmektedir.Item 4-HİDROKSİ-BENZAMİD TÜREVİNİN YAPISAL VE FARMASÖTİK DEĞERLENDİRMESİ: ANTİ-BAKTERİYAL VE ANTİ-VİRAL ETKİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Muthu, S.; Other; OtherAmaç: Medisinal kimyada biyokimyasal araştırma ve ilaç dağılım mekanizması çok önemlidir. Bakteri ve virüsler pek çok hastalığa neden olmaktadır. Bu çalışmanın bulguları eczacılık ve ilaç geliştirme süreçleri için çok faydalı olabilir. Gereç ve Yöntem: Kaydedilen deneysel UV-Vis spektrumu hesaplanan sonuçlarla karşılaştırıldı. Reaktif bölgeler, moleküler elektrostatik potansiyeli ve ikili tanımlayıcılar analizi kullanılarak analiz edildi. Toksisite ve ilaç benzerliği parametreleri araştırıldı. Docking çalışması, Autodock programı kullanılarak gerçekleştirildi. Sonuç ve Tartışma: Hesaplanan C11-O19 bağ uzunluğu değeri 1.226 olarak bulundu. Moleküler orbitallerin hesaplanan bant aralığı enerjisi 4.39eV'dir. Deneysel olarak kaydedilen ve hesaplanan tahmini UV-VIS spektrum değerleri, biyomateryal ile karşılaştırılabilir düzeydedir. Bağlanma enerjileri, PL etkileşim çalışmaları ile -6.18 ve -5.36 olarak hesaplandı. Başlık ligandı ile bakteriyel ve viral protein reseptörleri arasında hidrojen bağları bulundu.Item A PRELIMINARY STUDY ON THE ANTIOXIDANT AND ANTI-INFLAMMATORY ACTIVITIES OF OPOPANAX HISPIDUS(Ankara Üniversitesi, 2021) Gümüşok, Safa; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Opopanax W. Koch cinsi, Apiaceae familyasında yer alır. Cins, bileşik bazal yaprakları, tüysüz meyveleri, sarı çiçekleri, gloşidat ve yıldızsı tüyleri olan uzun gövdesi ile ayırt edilebilir. Dünya çapında “Herkül'ün her şeyi iyileştireni” adıyla bilinir. Halk arasında epilepsi, kadınlarda kısırlık, hemoroid ve felç tedavisi için kullanılır. Bu araştırma, Opopanax hispidus (Friv.) Griseb'in in vitro antioksidan ve anti-inflamatuar aktivitesini değerlendirmek için tasarlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bitkinin toprak üstü kısımlarından ve çiçeklerinden metanol ekstreleri hazırlandı. Antioksidan aktiviteleri bir dizi kimyasal deneyle analiz edildi: 2,2'-azino-bis-3-etilbenzotiazolin- 6-sülfonik asit (ABTS) ve 2,2-difenil-l-pikrilhidrazil (DPPH) serbest radikal süpürme deneyleri. Ekstrelerin anti-inflamatuar aktiviteleri insan kırmızı kan hücresi membran stabilite testi kullanılarak karşılaştırıldı ve değerlendirildi. Sonuç ve Tartışma: Toprak üstü kısımları, çiçeklerden daha güçlü ABTS ve DPPH serbest radikal temizleme aktiviteleri sergiledi. Ancak anti-inflamatuvar etki açısından çiçeklerin toprak üstü kısımlardan daha aktif olduğu bulundu (IC50=3,32 mg/ml ve 4,75 mg/ml, sırasıyla). Bu veriler, Opopanax hispidus'un çiçek ve toprak üstü kısımlarının antioksidan ve anti-inflamatuar etkiler sergilediğini göstermektedir. Bu aktiviteden sorumlu aktif içerikleri belirlemek için daha fazla araştırma çalışması gereklidir.Item ALOE VERA (L.) BURM. F. (SARISABIR) BİTKİSİNİN FİTOTERAPİDE KULLANIMI(Ankara Üniversitesi, 2021) Tunçay, Halil Ahsen; Other; OtherAmaç: Aloe barbadensis Miller veya bilinen adıyla Aloe vera, sukulent türü, etli ve dikenli yaprakları olan çok yıllık bir bitkidir. A. vera yapraklarından elde edilen jel ve usarenin kimyasal bileşen yapısı ve kullanım alanları birbirinden oldukça farklıdır. Bu çalışmada, yapraklardan elde edilen bu ürünlerin iyileştirici veya sağlığın koruması amaçlarıyla dâhilen veya haricen kullanıldığı alanlar incelenmiştir. Sonuç ve Tartışma: A. vera’nın geniş kimyasal bileşen içeriği olduğu ve bitkiden saflaştırılan bu bileşenlerle ilişkilendirilen biyolojik aktiviteler bulunduğu bilinmektedir. Genel olarak varılan yargı, bitki bütününün çoğu farmakolojik etkinlikte, saflaştırılan bileşenlerin tek başına gösterdiği aktiviteden daha güçlü olduğu ve bitki bileşenlerinin hep birlikte sinerjik etki gösterdiği yönündedir. Gelişen teknoloji ile birlikte, bitki yapraklarının yara iyileşmesini destekleyici, antienflamatuvar ve antimikrobiyal etkilerinin, daha geniş uygulama alanlarına ışık tuttuğu görülmektedir. Özellikle jelin, nanoteknoloji ve diğer ileri yöntemler kullanılarak yara pansuman malzemelerinin, kumaşların, antibakteriyel ürünlerin, kişisel bakım ürünlerinin içeriğine eklenmesi, bitkinin bu terapötik özelliklerinden faydalanabileceğimiz daha geniş kullanım alanları yaratmaktadır. Endüstri alanındaki gelişmelerin takip edilerek, bitkinin tedavi edici niteliklerinden en üst seviyede yararlanabileceğimiz, etkili, güvenli ve doğal içerikli ürünlerin geliştirilmesi için multidisipliner çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.Item ANTEP FISTIĞI (PISTACIA VERA L.) MEYVE KABUĞU: BİYOAKTİF BİLEŞİKLER İÇİN POTANSİYEL KAYNAK(Ankara Üniversitesi, 2021) Hürkul, Muhammed Mesud; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Bu derleme çalışması, ekonomik öneme sahip olan Antep fıstığı (Pistacia vera L.) meyvesinin ticari bakımdan değersiz bir atık ürünü olan meyve kabuklarının eczacılık açısından değerlendirilmesi ve ekonomiye katkı sağlayacak şekilde farklı ürünlere dönüştürülebilme potansiyeli araştırılmıştır. Bu amaçla, şimdiye kadar yapılan fitokimyasal ve biyolojik aktivite çalışmaları derlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Yapılan fitokimyasal çalışmalar bitkinin meyve kabuklarının gallik asit ve türevleri, flavonoitler ve anakardik asitler içerdiğini göstemiştir. Ayrıca yapılan biyoaktivite çalışmaları Antep fıstığı meyve kabuklarının antioksidan, antimikrobiyal, antienflamatuvar, anti-tirozinaz, anti-kanser ve yara iyi edici aktivitelerinin olduğunu göstermiştir. Bu derleme çalışması tarımsal gıda atığı olan Antep fıstığı meyve kabuklarından elde edilecek biyoaktif moleküllerin eczacılık alanında değerlendirilebilme potansiyelinin olduğunu göstermiştir.Item ANTIOXIDANT, ANTIMICROBIAL AND ANTIPROLIFERATIVE ACTIVITIES OF GALIUM APARINE(Ankara Üniversitesi, 2021) Korkmaz, Nur; Other; OtherAmaç: Bitkilerin birçok biyolojik aktiviteye sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada Galium aparine L.'nin antioksidan, oksidan, antimikrobiyal ve antiproliferatif aktiviteleri araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Toprak üstü kısımları Soxhlet cihazında etanol ile ekstrakte edilen bitkinin antioksidan ve oksidan potansiyelleri Rel test kitleri kullanılarak ölçüldü. Bakteri ve mantarlara karşı antimikrobiyal aktivite, agar seyreltme yöntemi kullanılarak belirlendi. Antiproliferatif aktiviteyi belirlemek için Lung Carcinoma Cell Line (A549) kullanıldı. Sonuç ve Tartışma: Çalışmalar sonucunda bitki ekstraktlarının toplam antioksidan seviyesi (TAS) değeri 5.147 ± 0.237, toplam oksidan seviyesi (TOS) değeri 18.679 ± 0.245 ve oksidatif stres indeksi (OSI) değeri 0.346 ± 0.018 olarak belirlenmiştir. Bitki ekstraktlarının 50-200 µg/mL konsantrasyonlarında test mikroorganizmalarına karşı etkili olduğu bulundu. Ayrıca bitki ekstraktının antiproliferatif aktivitesinin ekstrakt konsantrasyonundaki artışa bağlı olarak güçlü etkiler gösterdiği belirlendi. Sonuç olarak Galium aparinin yüksek biyolojik aktiviteye sahip olduğu ve bu bağlamda doğal bir farmakolojik ajan olarak kullanılabileceği belirlendi.Item İN VİTRO DERİ MODELLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yedikaya, Ömer; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Topikal veya sistemik etki sağlamak için deriye uygulanan formülasyonların tasarımında ve optimizasyonunda deri modellerinin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Etken maddelerin deriden penetrasyon / permeasyon çalışmalarında sıçan veya domuz derisi sıklıkla kullanılmakta ancak hayvan derisinden elde edilen sonuçların insan derisi ile uygunluğu sorgulanmaktadır. Diğer taraftan insan derisinin kullanımı ise, temininin genellikle zor olması ve etik kaygılar nedeniyle sınırlıdır. Bu durum, in vitro deriden permeasyon testlerinin önemini artırmaktadır. Bu derlemede, en sık kullanılan in vitro deri modellerinin avantajları ve dezavantajları vurgulanarak, bu modeller ile gerçekleştirilen güncel çalışmalar incelenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Yapay membranlar; tekrar üretilebilirlik, düşük maliyet, kullanım kolaylığı ve modifiye edilebilir olması gibi birçok avantajı sebebiyle insan ve hayvan derisi yerine tercih edilmektedir. Yeniden yapılandırılmış insan derisi eşdeğerlerinin ise, veri tekrarlanabilirliğinin yüksek olması, etik kurul izni gerekmemesi, deri metabolizmasının, deri korozyonunun ve fototoksisitenin değerlendirilebilmesi gibi avantajları bulunmaktadır. Yeniden yapılandırılmış insan derisi eşdeğerlerinin bütün bu avantajlarına ve geliştirilmesindeki önemli adımlara rağmen, etken maddelerin deriden absorpsiyonunun in vivo tahmini için insan veya hayvan derisinin yerini tamamen almaları henüz tam anlamıyla mümkün değildir. Yeniden yapılandırılmış deri modellerin kullanımını sınırlayan en önemli faktörlerin başında, yüksek maliyet ve düşük bariyer fonksiyonları gelmektedir.Item ISOLATION OF NEWLY ISOLATED VB_K1 BACTERIOPHAGE AND INVESTIGATION OF SUSCEPTIBILITY ON ESBL POSITIVE KLEBSIELLA SPP. STRAINS(Ankara Üniversitesi, 2021) Erol, Halil Başak; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Klebsiella ile ilişkili enfeksiyonların tedavisinde kullanılan antimikrobiyallerin etkinliğindeki azalma, alternatif tedavi strateji arayışlarını gerektirmiştir. Bu çalışma Klebsiella türlerine özgü litik karakterde bakteriyofaj izolasyonunun sağlanmasını ve alternatif antimikrobiyal ajan olarak kullanım potansiyelinin araştırılmasını amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Ankara deresinden alınan su örneklerinden faj izolasyonu için, Genişlemiş spektrumlu beta laktamaz (GSBL) üreticisi bir adet Klebsiella spp. suşu konak bakteri olarak kullanıldı. Faj zenginleştirme sonrası, olası bakteriyofaj varlığını belirlemek için spot test yöntemi uygulandı. Litik bakteriyofaj varlığı, spot testi pozitif numunelere çift tabaka agar yöntemi uygulanarak doğrulandı. Bakteriyofajın duyarlılığı, 38 klinik GSBL pozitif Klebsiella spp. suşu kullanılarak in vitro spot test ile belirlendi. Sonuç ve Tartışma: İlk taramada petride 1.00 mm çapında görünür plaklar üreten vB_K1 bakteriyofajı izole edildi. GSBL pozitif Klebsiella spp. suşlarının bakteriyofaj duyarlılığı %73.7 olarak belirlendi. vB_K1 bakteriyofajının Klebsiella suşları üzerinde çok etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, karakterize edilen bakteriyofajın in vitro bakteriyofaj duyarlılığı cesaret verici bir gelişmedir.Item KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMELERİNDE POSTMORTEM DEĞİŞİKLİKLER(Ankara Üniversitesi, 2021) Koçyiğit, Ayşegül; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Bu çalışmada karbonmonoksit gazı ile zehirlenme sonucu görülen ölümlerde postmortem değişikliklerin derlenmesi amaçlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu cilt yüzeyinin spesifik bir kırmızı renk alması en karakteristik özellik olarak belirtilmiştir. Genel olarak, COHb konsantrasyonları % 30'u aştığında ortaya çıkmaktadır. Otopsi, COHb ve COMb oluşumuyla benzer spesifik kırmızı renge sahip kan, organ ve kasları ortaya çıkarmaktadır. Akciğer ödemi ve genelleşmiş organ tıkanıklığı da gözlenmektedir CO zehirlenmesinin semptomları ve otopsi bulguları nonspesifik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle kanda COHb saptanması ile teşhis konulması önemlidir. CO maruziyeti, % COHb'nin% 10-50 olduğu ölümlerde katkıda bulunan bir faktör olabileceği görülmüştür. Bu çalışmada incelediğimiz kaynaklara göre, kan, kas, beyin, akciğer ve böbrek gibi dokuların, ölümcül CO'ya maruz kalma nedeniyle ölüm teşhisi için en uygun dokular olduğu ve bunun için kullanılabileceği görülmüştür. Mevsimsel olarak soba kullanımı ve gribal enfeksiyonların yaygın olması ile daha çok kış aylarında bu şikayetlerle başvuran hastalar detaylı sorgulanmalı ve tanı koymada geç kalmanın sonucunda ölüm olabileceği unutulmamalıdır.Item MICROWAVE SYNTHESIS OF 3- AND 4-SUBSTITUTED-5-((3-PHENYLPROPYL)THIO)-4H-1,2,4-TRIAZOLES(Ankara Üniversitesi, 2021) Safanov, Andrey; Other; OtherAmaç: Bu çalışmanın amacı, Milestone Flexi Wave mikrodalga sentez sistemi ile 3- ve 4-sübstitüe-5-((3-fenilpropil)tiyo)-4H-1,2,4-triazolleri sentezlemek ve sentez için en iyi yöntemi belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Başlangıç bileşikleri olan 4-amino-5-(tiyofen-2-il-metil)-4H-1,2,4-triazol-3-tiyol (1) ve 5-(2-bromofenil)-4-fenil-4H-1,2,4-triazol-3-tiyol (3), Zaporizhzhya Devlet Tıp Üniversitesi (Ukrayna) Yabancı Öğrenciler için Doğa Bilimleri ve Toksikolojik Kimya Bölümü’nde sentezlendi. 3- ve 4-Sübstitüe-5-((3-fenilpropil)tiyo)-4H-1,2,4-triazolleri sentezlemek için Milestone Flexi Wave mikrodalga sentez sistemi kullanıldı. Sentezlenen bileşiklerin elementel analizi, Elementar Vario L cube (CHNS) evrensel analiz cihazı ile gerçekleştirildi. 1H-NMR spektrumları (400 MHz), DMSO-d6 içerisinde Varian MR-400 spektrometresi ile çekildi ve ADVASP™ Analiz programı ile analiz edildi. Reaksiyonların tamamlanıp tamamlanmadığı ve elde edilen bileşiklerin tayini, 5977B kütle spektrometre detektörü içeren Agilent 7890B gaz kromatografısi ile gerçekleştirildi. Sonuç ve Tartışma: Reaksiyon, i-propanol içerisinde ve eşdeğer miktarda sodyum hidroksit varlığında gerçekleştirildi. Başlangıç maddeleri 1 ve 3'e (3-bromopropil)benzen eklendi. Reaksiyonun tam olarak sonlanmasının takibi için farklı reaksiyon süreleri kullanıldı. Sıcaklık, mikrodalga radyasyonu, basınç gibi koşullar değiştirilmedi. Reaksiyon ortamının sıcaklığı 1650C'de, basınç 12.2 bar'da, MW ≈ 540 W'da tutuldu. Reaksiyon süresi 15 dakika, 30 dakika ve 45 dakikaya ayarlandı. 3-(Tiyofen-2-il-metil)-4-amino-5-((3-fenilpropil)tiyo)-4H-1,2,4-triazol (2) elde etmek için en uygun reaksiyon süresi 45 dakikadır. 3-(2-Bromofenil)-4-fenil-5-((3-fenilpropil)tiyo)-4H-1,2,4-triazol (4) için en uygun reaksiyon süresi 30 dakika ısıtma olarak bulundu. Bileşik 2 ve 4 için 1H NMR sinyalleri, önerilen yapı ile uyumludur. Sentezlenen bileşiklerin kimyasal yapılarını doğrulamak için elementel analiz (CHNS) yapıldı ve hesaplanan yüzdeler kabul edilebilir aralıkta bulundu.Item MOLECULAR DOCKING STUDIES ON SOME 4,5-DIHYDRO-1H-PYRAZOLE DERIVATIVES AS CYCLOOXYGENASE INHIBITORS(Ankara Üniversitesi, 2021) Aksöz, Evrim Evranos; Other; OtherAmaç: Antiinflamatuvar etkileri olduğu düşünülen bazı 4,5-dihidro-1H-pirazol türevlerinin siklooksijenaz 1(COX-1) ve siklooksijenaz 2 (COX-2) enzimleri ile etkileşimlerini incelemek amacıyla bu enzimler üzerinde docking çalışmaları yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Doking çalışmaları için protein veri bankasından, COX-1 enzimi için (3KK6) ve COX-2 enzimi için (3LN1) seçilmiştir. Ligand ve proteinin yapıları Autodock 1.5.6 kullanılarak hazırlanmıştır. Bağlanma afinitesini belirlemek için AutoDock Vina, doking sonuçlarını analiz etmek ve görüntülemek için ise Discovery Studio 3.5 kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: COX-1 ve COX-2 enzimleri üzerine yapılan doking işlemi sonucunda 4,5-dihidro-1H-pirazol türevlerinin her iki enzimle de etkileşime girdiği görüldü. 4,5-Dihidro-1H-pirazol halkasının COX-2 enzimi ile etkileşimde önemli olduğu bulundu. Yapıya hacimli bir grubun dahil edilmesi, COX-1 enzimi ile etkileşimde herhangi bir soruna neden olmazken, COX-2 enzimi ile bazı etkileşimleri ortadan kaldırdı. Enzimlerin inhibisyon özelliklerinin daha iyi aydınlatılabilmesi için bu çalışmanın in vitro ve in vivo COX inhibisyon testleri ile desteklenmesi gerekmektedir.Item RESVERATROLÜN BULUNDUĞU KAYNAKLAR VE TIBBİ ÖNEMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Gündoğdu, Seren; Other; OtherAmaç: Resveratrol (trans-3,5,4’-trihidroksi-stilben) üzüm, asma, yer fıstığı, kızılcık, yaban mersini gibi birçok bitkisel kaynakta bulunan polifenolik bir bileşiktir. Resveratrol ile ilgili daha önceki araştırmalar kardiyovasküler sistemler, inflamasyon ve karsinogenez/kanser gelişimi ile ilgili farmakolojik etkileri üzerine odaklıyken son zamanlarda araştırmaların büyük çoğunluğu yaşlanma süreci, diyabet, alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklar üzerinde potansiyel etkileri keşfedilerek genişletilmiştir. Bu derleme kapsamında resveratrol hakkında genel bilgilerin, bulunduğu kaynakların ve özellikle son yıllarda üzerinde çalışılan biyolojik etkilerinin (in vitro, in vivo) derlenmesi amaçlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Resveratrolün yapısal olarak trans- formu baskındır. Bitkilerde daha stabil ve oksidatif bozunmaya karşı dayanıklı olan glikozitleri halinde bulunmaktadır. Resveratrol eldesinde sıklıkla kullanılan Polygonum cuspidatum bitkisinin çeşitli ekstreleri, ticari önemi olan ürünlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Resveratrol başlıca antienflamatuvar, antioksidan, antikanser ve kardiyoprotektif etkilere sahip bir moleküldür. Yapılan farmakokinetik çalışmalarda resveratrolün iyi absorbe edildiği, ilk geçiş etkisi nedeniyle sülfat ve glukuronit konjugatları şeklinde hızla metabolize edildiği ve idrarla elimine edildiği bildirilmiştir. Ayrıca resveratrolün iyi tolere edildiği ve belirgin bir toksisite göstermediği rapor edilmiştir. Gıda/nutrasötik veya ilaç şeklinde alınabilen resveratrolün insan sağlığı üzerine olan çeşitli etkilerinden faydalanmak amacıyla biyoyararlanımı göz önüne alındığında iyi formüle edilmiş resveratrol taşıyan tablet, kapsül, nanopartikül formülasyonlarının hazırlanması ve kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır.Item SOME MEDICINAL PROPERTIES OF GLYCYRRHIZA GLABRA (LICORICE)(Ankara Üniversitesi, 2021) Korkmaz, Nuh; Other; OtherAmaç: Alternatif tıp, insanlık tarihinde birçok hastalıkla mücadelede önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada Glycyrrhiza glabra L.'nin biyolojik aktivitesi araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Bitkinin kök kısımları etanol ile ekstrakte edildi. Antioksidan ve oksidan potansiyelleri Rel Assay kitleri kullanılarak belirlendi. Antimikrobiyal aktivite, agar seyreltme yöntemi kullanılarak standart bakteri ve mantar suşlarına karşı test edildi. Antiproliferatif aktivite, Lung Carcinoma Cell Line'a (A549) karşı MTT testi ile belirlendi. Sonuç ve Tartışma: Çalışmalar sonucunda bitkinin TAS değeri 8.770±0.171, TOS değeri 14.590±0.191 ve OSI değeri 0.167±0.005 olarak ölçülmüştür. Bitki ekstraktının 50-200 µg/mL konsantrasyon aralığında standart bakteri ve mantar suşlarına karşı inhibisyonu gözlemlendi. Ayrıca bitki ekstraktının konsantrasyon artışına bağlı olarak güçlü antiproliferatif aktivite gösterdiği belirlendi. Bu çalışmalar sonucunda G. glabra'nın önemli bir doğal antioksidan, antimikrobiyal ve antikanser ajanı olarak kullanılabileceği belirlenmiştir.Item SPECTROPHOTOMETRIC DETERMINATION OF ACTIVE COMPOUNDS IN AN ANTIHYPERTENSIVE FORMULATION BY HAAR-CWT METHOD(Ankara Üniversitesi, 2021) Üstündağ, Özgür; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Bu çalışmada, bir antihipertansif formülasyondaki irbesartan (IR) ve hidroklorotizid (HC) aktif bileşiklerinin miktarlarını aynı anda belirlemek için yeni bir dalgacık yöntemi (HAAR-CWT) geliştirdik ve bu yöntemi doğruladıktan sonra, yukarıda bahsedilen bileşikleri içeren tabletlerin analizine başarıyla uyguladık. Gereç ve Yöntem: 200-305 nm spektral aralığındaki karışımların ve tablet çözeltilerinin absorpsiyon spektrumları, bir Shimadzu UV-1601 çift ışınlı UV-VIS spektrofotometresi ile ölçülmüştür. Sonuç ve Tartışma: Bahsedilen bileşenlerin güçlü şekilde örtüşen spektrumları nedeniyle, HAAR-CWT yöntemi önerilmiş ve IR-HC karışımlarının ve tabletlerinin oran spektrumlarına başarıyla uygulanmıştır.Item STRUCTURAL AND PHARMACEUTICAL EVALUATION OF 4-HYDROXY-BENZAMIDE DERIVATIVE: ANTI-BACTERIAL AND ANTI-VIRAL POTENT(Ankara Üniversitesi, 2021) Muthu, S.; Other; OtherAmaç: Medisinal kimyada biyokimyasal araştırma ve ilaç dağılım mekanizması çok önemlidir. Bakteri ve virüsler pek çok hastalığa neden olmaktadır. Bu çalışmanın bulguları eczacılık ve ilaç geliştirme süreçleri için çok faydalı olabilir. Gereç ve Yöntem: Kaydedilen deneysel UV-Vis spektrumu hesaplanan sonuçlarla karşılaştırıldı. Reaktif bölgeler, moleküler elektrostatik potansiyeli ve ikili tanımlayıcılar analizi kullanılarak analiz edildi. Toksisite ve ilaç benzerliği parametreleri araştırıldı. Docking çalışması, Autodock programı kullanılarak gerçekleştirildi. Sonuç ve Tartışma: Hesaplanan C11-O19 bağ uzunluğu değeri 1.226 olarak bulundu. Moleküler orbitallerin hesaplanan bant aralığı enerjisi 4.39eV'dir. Deneysel olarak kaydedilen ve hesaplanan tahmini UV-VIS spektrum değerleri, biyomateryal ile karşılaştırılabilir düzeydedir. Bağlanma enerjileri, PL etkileşim çalışmaları ile -6.18 ve -5.36 olarak hesaplandı. Başlık ligandı ile bakteriyel ve viral protein reseptörleri arasında hidrojen bağları bulundu.Item SYNTHESIS OF INDOLES DERIVATIVES USING METAL FREE CATALYST IN ORGANIC REACTIONS(Ankara Üniversitesi, 2021) Das, Ratnesh; Other; OtherAmaç: İndol türevleri azot bazlı iskeletlerden biridir ve biyolojik veya tıbbi önemi olan birçok heterosiklik bileşiğin sentezinde sıklıkla kullanılır. Birçok indol türevi bitkilerden, mantarlardan ve deniz organizmalarından doğal olarak izole edilmiştir ve farmasötik aktiviteleri nedeniyle oldukça önemlidirler. Ayrıca polimer ve boya endüstrilerinde ve tarım sektöründe de önemli rol oynarlar. İstenen kimyasal ve biyomedikal özelliklere sahip indol bazlı heterosiklik iskelet yapısının sentezi için tasarım ve metodoloji geliştirmeye ihtiyaç vardır. Sonuç ve Tartışma: Bu derlemede, çeşitli heterosiklik yapı iskeletlerinin hazırlanması için metal içermeyen katalizörlerin kullanıldığı, tek kap çok bileşenli reaksiyonlarla indollerin son uygulamaları özetlenmiştir ve bunlara karşılık gelen biyolojik aktiviteler tartışılmıştır.Item SYNTHESIS, ANTIMICROBIAL AND ANTIFUNGAL ACTIVITY OF YLIDENHYDRAZIDES OF 2-((4-R-5-R1-4H-1,2,4-TRIAZOL-3-YL)THIO)ACETALDEHYDES(Ankara Üniversitesi, 2021) Shcherbyna, Roman; Other; OtherAmaç: Bu çalışmanın amacı, 2-(4-R-5-R1-4H-1,2,4-triazol-3-yl)tio)asetaldehitlerin bir dizi ilidenhidrazidinin sentezi ve antimikrobiyal ve antifungal özelliklerinin yapı-etki ilişkisi kurularak incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Antimikrobiyal ve antifungal aktivitenin tespiti, aşağıdaki mikroorganizma türleri için disk-difüzyon yöntemi ile gerçekleştirilmiştir: Corynebacterium pseudodiphtheriticum, Pseudomonas aeruginosa, Enterococcus faecalis, Proteus vulgaris, Escherichia coli, Salmonella spp., Staphylococcus saprophyticus, Staphylococcus aureus, Streptococcus pyogenes, Candida. Sonuç ve Tartışma: Yeni 2-((4-R-5-R1-4H-1,2,4-triazol-3-yl)tio)asetaldehitlerin ilidenhidrazidleri sentezlenmiştir. Yapıları modern analiz yöntemleri olan IR, 1H spektroskopisi, element analizi ve GS\MS yöntemi ile doğrulanmıştır. Sentezlenen 13 bileşik için antimikrobiyal aktivite, 3 farklı konsantrasyonda (0.1; 0.2; % 0.5) 10 mikroorganizma suşu üzerinde çalışılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, bazı yapı-etki ilişkileri kurulmuştur. Elde edilen sonuçlar, belirgin antibakteriyel etkiye sahip bileşikler için hedeflenen araştırmanın temelini oluşturabilir. Test maddelerinin konsantrasyonunun artırılmasının, neredeyse tüm durumlarda antimikrobiyal etkiyi artıracağı tahmin edilmektedir. Çalışmamızdaki en aktif bileşik N'-(2-((5-metil-4H-1,2,4-triazol-3-il)tiyo)etiliden)-4-nitrobenzohidrazid 3i’dir (ZOI Sta.s. ve Sp. - 25 ve 26 mm % 0,5 konsantrasyonda).Item TIBBİ KENEVİR VE SAĞLIK: FARMAKOLOJİK BİR DERLEME(Ankara Üniversitesi, 2021) Balpınar, Özge; Other; OtherAmaç: Kenevir antik çağlardan bugüne dek tedavi amaçlı kullanılmakta olan bir bitkidir. Her ne kadar kullanımı içerdiği psikoaktif bileşenler dolayısıyla sınırlandırılmış olsa da, kenevirin tıbbi yönüne dair araştırmalar literatürde oldukça yoğundur. Cannabis sativa L., içerdiği fitokannabinoidler ile endokannabinoid sistemde gen düzeyinde pek çok değişikliğe sebep olabilmektedir. Endokannabinoid sistemin pek çok patolojik durumda potansiyel bir terapötik hedef olabileceğine dair kanıtların derlenmesi hedefiyle bu çalışma ortaya koyulmuştur. Sonuç ve Tartışma: Endokannabinoid sistem içerisinde yer alan reseptörler, endokannabinoidler veya enzimlerin ekspresyon seviyelerinde meydana gelen değişiklikler, Parkinson, Alzheimer, Huntington gibi hastalıkların patolojileriyle ilişkili olabilmektedir. Aynı zamanda endokannabinoid sistemde meydana gelen değişikliklerin kanser hücrelerinin metastazı, yayılımı, proliferasyonunu etkileyebilmektedir. Buna ek olarak kannabinoidlerin, dolayısıyla kenevirin, nöropatik ağrının tedavisinde rol oynadığı gösterilmiştir. Günümüzde kemoterapiye bağlı bulantı ve kusma tedavisinde kullanılan dronabilon ve nabilon kapsülleri gibi bazı kenevir-temelli tedavi preparatları pek çok ülkede onaylanmış, kullanıma sunulmuştur. Δ9tetrahidrocannabinol/ cannabidiol oromukozal sprey gibi preparatlar da pek çok bölgede kanser hastalarında analjezik olarak ya da multiple skleroz hastalarının kas spastisitelerinin giderilmesinde kullanımı onaylanan preparatlardandır. Ancak endokannabinoid sistemin terapötik etkinlik üzerindeki önemi dikkate alındığında, daha pek çok tıbbi durum için kenevirin standardize edilmiş preparatlarına ve bu doğrultuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.Item TÜRKİYE’DE DOĞAL OLARAK YETİŞEN CELTIS AUSTRALIS L. VE C. TOURNEFORTII LAM. (CANNABACEAE) MEYVELERİNİN YAĞ ASİTİ BİLEŞİMLERİ VE ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yılmaz, Gülderen; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Bu çalışma, Türkiye’de yetişen Celtis australis L. ve C. tournefortii Lam. meyve örneklerinin yağ asiti bileşenleri ve antimikrobiyal özelliklerini karşılaştırmak amacı ile yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: C. australis ve C. tournefortii meyvelerinden Soxhlet apareyi ile elde edilen sabit yağ, metilleme işlemine tabi tutulmuştur. Elde edilen yağ asitlerinin bileşenleri GK ve GK/KS yöntemiyle eş zamanlı olarak analiz edilmiştir. Sabit yağ numunelerinin in vitro antimikrobiyal aktivite çalışmaları Gram negatif Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Salmonella typhimurium ATCC 13311, Gram pozitif Staphylococcus aureus ATCC 6538, Bacillus cereus NRRL B3711, Propionibacterium acnes ATCC 11827, Streptococcus mutans ATCC 25175 ve Staphylococcus aureus ATCC 700699 mikroorganizmalarına karşı CLSI mikrodilüsyon yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Pozitif kontrol olarak kloramfenikol kullanılmıştır. Minimum inhibisyon konsantrasyonları (mg/mL) belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: C. australis ve C. tournefortii meyvelerinde yağ asidi bileşenleri, sırasıyla linoleic asit (%74,8, %49,5), oleik asit (%10,8, %18,6) ve palmitik asit (%5,6, %8,8) olarak belirlenmiştir. Sonuçlar standart antimikrobiyal maddeler ile karşılaştırılmış ve MIC değerleri > 2,5-0,5 mg/mL belirlenmiştir. Sonuçların antimikrobiyal etkinlik açından kayda değer olduğu görülmüştür.Item TÜRKİYE’DE YARDIMCI ECZACILIK UYGULAMASI: ECZACILARIN PERSPEKTİFİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Bulut, Sinan; Other; OtherAmaç: Bu araştırmada Türkiye’de toplum eczanesi sahibi ve mesul müdürü olan eczacılar ile 2018 yılından itibaren mezun olup kısıtlamalara maruz kalan eczacıların 6308 sayılı kanunda yer alan “Yardımcı Eczacılık Uygulaması” hakkındaki görüşlerini değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma 2018 yılından önce mezun olup toplum eczacılığı yapmakta olan ve 2018 yılından sonra mezun olan eczacılara yönelik olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Her iki aşamada araştırmacılar tarafından oluşturulan anket formları kullanılmıştır. Veriler IBM SPSS 21 paket programında analiz edilmiştir. Veriler T testi, Anova ve Post-hoc testleri ile analiz edilmiş ve puanlamalar hesaplanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Araştırmanın 1. aşamasında 413 toplum eczacısına, 2. aşamasında ise 395 eczacıya ulaşılmıştır. Toplum eczacıları içinde yardımcı eczacılık uygulamasını desteklemeyenlerin oranı %30,8 olarak bulunmuştur. Bu grubun %53,0’ü ise uygulamanın geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Araştırmada 2018 yılından sonra mezun olan eczacıların “yürürlükteki yardımcı eczacılık uygulamasından memnunum” ifadesi için katılım düzeyi ortalaması 1,96±1,19(1 kesinlikle katılmıyorum, 5 kesinlikle katılıyorum)şeklinde en düşük ortalama değer olarak bulunmuştur. Araştırmada eczacılık fakültesi sayısının fazlalığı, yetersiz fakültelerin kapatılması, yardımcı eczacılık uygulaması için devlet desteğinin sağlanması ve istihdamın artırılması, araştırmaya katılan her iki grup için de ifade edilen ve katılım derecesi yüksek konular olmuştur. Yardımcı eczacılık uygulamasının sürdürülebilirliği ve verimliliği açısından tüm paydaşların görüşleri doğrultusunda adımların atılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.