Sayı:45 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Sayı:45 (2019) by Title
Now showing 1 - 9 of 9
Results Per Page
Sort Options
Item Çemka Höyük: Yukarı Dicle Havzası’nda bulunan yeni bir Ppna ve Geç Epipaleolitik Dönem yerleşim yeri(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Kodaş, Ergül; Genç, Bülent; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi: Son yıllarda yapılan çalışmalar sonrası Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem A evresine tarihlenen, Körtik Tepe, Hasankeyf Höyük, Gusir Höyük ve Boncuklu Tarla gibi birçok yerleşim yeri tespit edilmiştir. Bunlardan bazıları aynı zamanda Geç Epipaleolitik tabakalar içermektedir. 2018 yılında tespit edilen ve Ilısu Barajı İnşaat Sahası’nda bulunan Çemka Höyük yerleşiminin ÇanakÇömleksiz Neolitik Dönem A evresine ve Geç Epipaleolitik Dönem’e tarihlenen tabakalar içerdiği düşünülmektedir. Çemka Höyük bu bağlamda Yukarı Dicle Havzası’nın Neolitikleşme süreci üzerine önemli yeni bilgiler verecek önemli bir potansiyele sahiptir. Daha önce Körtik Tepe, Hasankeyf Höyük ve Hallan Çemi’de kısıtlı alanlarda ve sondajlarda tespit edilen Geç Epipaleolitik dönem tabakalar Çemka Höyük’te yol yapımı sırasında açığa çıkan kesitlerden anlaşıldığı üzere yaklaşık 2 metrelik dolgulardan tespit edilmiştir.Item Death in Zeugma: a survey of the tombs(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Yaman, Hüseyin; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖzet: Zeugma (Fırat Seleukeia’sı) nekropollerinde 2008-2010 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz yüzey araştırmalarıyla elde edilen verilerin değerlendirilmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Kente ulaşan antik yolların etrafında geliştiği anlaşılan nekropol alanları Doğu, Batı ve Güney’de yer almaktadır. Yumuşak, bej-sarımsı renkli kolaylıkla şekillendirilebilen kireçtaşı anakaya, alçak tepeler, vadiler ve yamaçlardan oluşan coğrafi yapı mezar mimarisinde belirleyici olmuştur. Mezar tipleri “anayakaya oyulmuş tekne mezarlar, anakayaya oyulmuş oda mezarlar, tümülüsler, lahitler” olarak ayrılır. Mezar tiplerinden basit tekne mezarlar Doğu Nekropol’den bilinmekle birlikte geçmiş yıllarda yapılan çalışmalarda Güney Nekropol’de görüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca gerçekleştirdiğimiz yüzey araştırmasında Batı Nekropol’de bu tip mezarlara ilişkin izler belirlenmiştir. Anakayaya oyulmuş oda mezarlar, sıklıkla vestibulum olarak niteleyebileceğimiz ön oda/alan ve triclinium’a benzeyecek şekilde biçimlendirilmiş gömü yapılan ana odadan oluşmaktadır. Bu tip mezarlarda gömü mezar odası duvarlarına açılmış arcosolium’lar altındaki teknelere yapılmıştır. Mezar odası duvarına, dikine açılan loculus içinde ya tekne ya da düz zemin ceset yerleştirmek için kullanılmıştır. Bu mezarlar bitkisel ve mitolojiden figürlerin tasvir edildiği freskler, mimari öğeler, mezar iç ve/veya dışında anakayaya oyulmuş tıpkı mezar stellerinde olduğu gibi portreler veya kartal-sepet betimlerinden oluşan kabartmalar, mezar stelleri, mezar dışında serbest duran heykeller gibi zengin dekorasyona sahiptir. Tüm bunlar bazı mezarların zengin aileler tarafından inşa ettirilmiş olduğuna işaret eder. Bazı mezarlarınsa collegium’lara ait olabileceğini söyleyebiliriz. Tümülüslerin ağırlıklı olarak Güney ve Batı nekropollerde olduğu görülür. Zeugma’da yalnızca bir tümülüs kazılmıştır. Tüm mezarlık alanlarında var olan bu tip mezarların geç Hellenistik Dönem’den (loculus’lu olanlar) başlayarak MS 4. yüzyıla kadar kullanılmış olduğu bilinmektedir. Bezemeli lahitler yalnızca Güney nekropolden bilinmekteyken bezemesiz lahitler Doğu ve Güney nekropollerde belirlenmiştir. Prokonnessos üretimi lahitlerin yerel bir kopyası gibi duran iki girlandlı lahit MS 2. yüzyıl sonu MS 3. yüzyıl başlarından olmalıdır. Zeugma’da nekropolün önemli bir unsuru olan mezar stelleri üzerinde erkekler için kartal, kadınlar için sepet betimleri sıklıkla kullanılmıştır. Bu bezemelerin yanı sıra mezar taşlarında bireysel portrelere tek, çiftler veya aileler halinde yer verilmiştir. Yazıtlar ağırlıklı olarak Grekçe olmakla birlikte az sayıdaki mezar stelinde Latince görülmektedir. Yazıtlar ölenin adı, baba adı ve “ἄλυπε χαῖρε” ifadesinden oluşan standart bir yapıya sahiptir. Yazıtlardaki isimlerden Sami, Greko-Makedon ve Roma kökenli kişilerin Zeugma’da bir arada olduğunu göstermektedir. Mezar stelleri MS 1. yüzyıl ortaları ile MS 3. yüzyıl ortalarına kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte, MS 4. yüzyıldan birkaç mezartaşı mevcuttur. Zeugma sakinleri mezarlarda karşımıza çıkan freskler, mezar steli gibi biçimlendirilmiş rölyefler, heykeller ve mezar stelleri yanı sıra vestibulum ve triclinium olarak tanımlanabilecek mekânlarıyla mezarlarını “domus aeterna – ebedi ev” olarak kabul etmiş olmalıdır. Özellikle mezar stellerindeki portreler ve isimler yukarıda kentte yaşayanların kökenlerine işaret eden önemli kanıtlardır. Ölen kişinin öz-temsili olan portreler hem Doğu hem de Batılı özellikler içermektedir. Zeugma nekropollerinden edinilen veriler kentin kozmopolit bir yapıya sahip olduğuna ve farklı kültürlerin kentte etkileşim halinde olduğuna işaret eder.Item Doğu Anadolu Bölgesi Urartu dönemi dokuma aletleri(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Gökce, Bilcan; Bilen, Gökhan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖzet:Bu çalışma Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan Urartu merkezleri ile nekropollerinden ele geçen dokuma aletlerine ilişkin verileri kapsar. Dokuma aletleri arasında dokuma tezgâhları, kirkitler, dikiş iğneleri, spatulalar, taraklar, mekikler, makaralar, tezgâh ağırlıkları, iğler ve ağırşaklar yer almaktadır. Söz konusu dokuma aletlerinin üretiminde başta bronz ve kemik olmak üzere pişmiş toprak ile taş kullanılmıştır. Şimdilik ahşaptan dokuma aletleri ele geçmemiştir. Olasılıkla bunlar toprak altında çürümüş ve günümüze ulaşamamıştır. Çalışmada ele almış olduğumuz dokuma aletleri ağırlık, form ve ölçü olarak çeşitlilik göstermektedir. Böylelikle işlenen kumaşın cinsi, kalınlığı ve kalitesinin dokuma aletlerinin özelliklerine yansıdığı düşünülebilir. İncelemiş olduğumuz dokuma aletlerinde sayısal olarak en fazla ağırşaklar bulunmakta ve bunu tezgâh ağırlıkları izlemektedir. Bu durum diğer dokuma aletlerinin fazla kullanılmadığı anlamına gelmemelidir. Dokuma aletlerindeki çeşitlilik Urartu tekstil sektöründe bir iş bölümünün de var olduğunu göstermektedir.Item Güneydoğu Anadolu’da geç çanak çömleksiz Neolitik’ten çanak çömlekli Neolitik’e geçişte yontmataş endüstriler(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Ağırsoy, Zeynep Beyza; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiNeolitik Çağ, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem ve Çanak Çömlekli Neolitik Dönem olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Söz konusu bu dönemler arasında ekonomide, sosyal hayatta, yerleşim dokusunda, mimaride, inanç sistemlerinde, ritüellerde, sembolizmde ve her şeyden öte insanların gündelik kullanım eşyalarında kısmen belirgin bir biçimde farklılaşan geçiş süreci yaşanmıştır. Çalışmamız kapsamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Çanak Çömleksiz Neolitik’ten Çanak Çömlekli Neolitik’e geçişin tespit edildiği yerleşimlerin yontmataş endüstrileri nitelik ve nicelikleri doğrultusunda incelenmiştir. Bu bağlamda, avcı-toplayıcı geçim ekonomisinin yerini tarım ekonomisine bırakmasıyla birlikte yaşanan değişim ve dönüşümler ele geçen yontmataş bulgular üzerinden değerlendirilmiştir. Yapılan inceleme ve karşılaştırmalar sonucunda Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’den Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’e geçiş sürecinin sosyal, kültürel ve ekonomik hayat üzerindeki etkileri yontmataş bulgular üzerinden ortaya koymak amaçlanmıştır.Item Karavelyan excavations within the Ilısu project(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Tekin, Halil; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKaravelyan is located in the Upper Tigris valley. The site is ca. 150 km to the north of the modern Turkish-Syrian border and on the right bank of the Tigris River. The site is within the flooding zone of the Ilısu Dam to be constructed on the Tigris River. The excavations started in 2009 and were completed in 2012. The site consists of two individual settlements situated 200 m apart. The eastern one, known as Hınçıka, was an Assyrian settlement. Karavelyan, to the west, is a mono-period site only inhabited during the Early Halafian. The archaeological deposit at Karavelyan are approximately one metre deep and contain two building levels. The architecture is very poorly preserved. The top-most level 1 yielded rectangular buildings of pisé walls without foundation while the second layer contained rectangular architecture with the second foundations. In this article, for the first time, Karavelyan is extensively introduced into the world of science.Item Perge'den Titus Flavius Clemens Pelopidianus Aphroditesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Çelik, Ahmet; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖzet: Perge Antik Kenti 2015 yılı kazılarında Kuzey Hamamı’nın kuzeye açılan girişinde bulunmuş, ince grenli beyaz mermerden çıplak bir Aphrodite heykelidir. Olasılıkla Dokimeion mermerinden mamul son derece sanatsal nitelikte olan ve sola doğru esneme hareketi yapan heykelin üst kısmında hafif öne eğilme hareketi gözlemlenirken sol ayak taşıyıcı, sağ ayak ise dengeleyicidir. Ayrıca Aphrodite’nin sol bacağının yanında, yunus üzerinde duran bir Eros bulunur. Heykelin cephe kısmı oldukça perdahlı iken arka kısmı daha az perdahlanmıştır. Heykel, Titus Flavius Clemens Pelopidianus tarafından adanmıştır. Bu kişinin, Perge Güney Hamamı Heykeltıraşlık eserlerini adayan Synnadalı Cladius Piso’nun kızı Claudia Lorentia’yı onurlandırdığı ve akrabası olduğu anlaşılmaktadır. Titus Flavius Clemens Pelopidianus Aphrodite Heykeli, Hellenistik Dönem içerisinde MÖ III-II. yüzyıl özellikleri göstermekle beraber tipolojik kökeni Praxiteles’in ünlü eseri Knidos Aphroditesi Heykeli’dir. Ancak Pelopidianus Aphrodite Heykeli’nin sanatsal gelişiminin iyice anlaşılabilmesi bağlamında Knidos Aphroditesi’ne benzeyen bazı Aphrodite heykelleri de detaylıca incelenmiştir. Buna göre Pelopidianus Aphrodite Heykeli, Capitolini Aphroditesi ile oldukça benzerdir ve genel görünümü yanında özellikle Eros ve yunus kompozisyonu nedeniyle Medici Aphroditesi ile de yakındır. Heykel, Roma Dönemi kopya eser olmakla birlikte heykeltıraşlık özellikleri ve yazıtıyla Antoninler Dönemi içerisinde MS 160-190 yıllarına tarihlenebilir.Item Tilbaşar Orta Tunç Çağı mezarı ışığında pişmiş toprak çıplak kadın figürinleri ile ilgili bazı düşünceler(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Genç, Elif; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖzet: Gaziantep ilinin yaklaşık 32 km güneydoğusunda yer alan Tilbaşar, Fırat Nehri’nin batı kollarından biri olan Sacır Suyu’nun suladığı Oğuzeli (Tilbaşar) Ovası’na hâkim bir konumda bulunan önemli Tunç Çağı kentlerinden biridir. 1994-2006 yılları arasında yürütülen yüzey araştırması ve kazı çalışmalarından sonra duran kazılar, 2015 yılında, Sacır Suyu üzerine inşa edilen Doğanpınar Barajı Projesi kapsamında tekrar başlatılmıştır. Tilbaşar’ın baraj suyundan etkilenecek olan Güney Aşağı Şehri’nde, 2017 yılında yapılan kurtarma kazıları sırasında açığa çıkartılan Orta Tunç Çağı basit toprak mezarı, buluntuları bakımından dikkat çekicidir. Mezar 10-11 yaşlarında bir çocuğa aittir. Çocuğun sağ göğsü üstünde bir adet siyah perdahlı şişe, sağ kolu etrafında deniz kabuğundan kolye taneleri, her iki omzu üstünde - ikisi sağlam, ikisi kırık - dört adet tunç iğne, sol kulağının altında iki tunç küpe ve boynunda çeşitli boyut ve şekillerde cam hamurundan boncuk tanelerinin arasında, bu çalışmanın konusunu oluşturan üç adet pişmiş topraktan figürin bulunmuştur. Kolyenin bir parçası olan figürinler yassı formlu, kolları yana açık ve ayakta duran çıplak kadınları temsil eder. Bunlar, Leila Badre’nin “Klasik Orontes Tipi (MAI 2)” olarak tanımladığı ve Nicolò Marchetti’nin Orta Tunç Çağı IIB ve Geç Tunç Çağı IA’ya tarihlediği figürinlerdendir. Kuzeybatı Suriye’de Orta Tunç Çağı’nın ayırt edici buluntuları arasında yer alan pişmiş toprak çıplak kadın figürinleri, kronolojik ve tipolojik gelişimi iyi tanımlanan söz konusu bölgenin Eski Suriye Dönemi görsel sanatının önemli temsilcilerindendir. Bu çalışma, Orta Tunç Çağı’nın pişmiş toprak çıplak kadın figürinlerinin ne şekilde kullanıldığı ile ilgili yeni bir öneri getirmektedir.Item Tlos Antik Kenti Kaya Mezarları cephe düzenlemeleri(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Korkut, Taner; Özdemir, Bilsen Şerife; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTlos Antik Kenti, kaya mezarı geleneği bakımından Likya Bölgesi’nin önde gelen yerleşimleri arasında yer almaktadır. Kent nekropolünün doğu ve kuzey yönlerinde yoğunlaşan kaya mezarları cephe düzenlemelerine göre dört farklı grupta değerlendirilir. İlk grubu ev tipi bir cephe düzenlemesine sahip kaya mezarları oluştururken bunu sırasıyla tapınak cephesi görünümlü mezarlar, örgü cepheliler ve basit bir sanduka görünümündeki kaya mezarı tipleri takip eder. Ayrıca her bir grup kendi içinde farklı tipolojik alt başlıklara ayrılır. Tlos kaya mezarlarında yapılan çalışmalar kentin ölü kültü geleneği hakkında pek çok veriye ulaşılmasını sağlamıştır. Kaya mezarları cephelerinde bulunan yazıtlar mezar sahipliği ve kullanım haklarının kapsamına ışık tutmaktadır. Mezarların iç düzenlemeleri ise kentin ölü gömme geleneği ve öbür dünya inancıyla bağlantılı ayrıntılarının anlaşılmasına olanak sunmaktadır. Ölü kültü ile bağlantılı dikkat çeken bir başka veri doğrudan kaya mezarlarıyla ilişkili sepulkral uygulama alanlarıdır. Söz konusu alanlar kaya mezarlarının dış cephelerinde bulunan stel yuvası, stel nişi, altar alanları ve sunu çukurlarından oluşmaktadır. Genel kanı bu düzenlemelerden özellikle stel ve altar alanlarının mezarların daha sonraki ikincil kullanımlarıyla ilişkili olduğu yönündedir. Tlos nekropolünde ele geçen ve Geç Arkaik-Erken Klasik Dönem’e tarihlenen bir stel bu geleneğin kaya mezarlarının erken dönemlerinden itibaren sürdürüldüğüne işaret etmektedir.Item Yüksel Erimtan Koleksiyonu’ndan iki terrakotta fulcrum figürü(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Kaplan, Davut; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖzet: Yunan ve Roma yataklarının stilistik gelişimi ve farklılıkları üzerine antik metinler ve modern çalışmalar olmak üzere çok sayıda bilgi ve kaynak mevcuttur. Bu yatakların kol dayama yerleri olan baş ve bazen de ayak kısımlarında plastik ve kabartma figürlerle süslü fulcrum adı verilen genelde bezemeli metal parça bulunmaktadır. Modern çalışmalar ile günümüzde çok az kısmı korunmuş ve müzelerde saklanan fulcrumlar ve parçaları değerlendirilmiş ancak genelde tarihlendirilme sorunu dile getirilmiştir. Bu fulcrumlar ilk örneklerinden itibaren yataktaki yerleri, duruşları, malzemeleri, figürleri ve diğer bezemeleri ile birlikte değerlendirilmiş ve bu bağlamda çalışmaya konu olan Ankara Yüksel Erimtan Kültür ve Sanat Vakfı, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi kataloğunda yer alan iki terrakotta figür ele alınmıştır. Özgün ve çok sevilen örnekleri bronz, fildişi, kemik gibi farklı malzemeler olan fulcrumların pek karşılaşılmayan terrakotta örnekleri ise yok denecek kadar azdır. Bu nedenle her iki terrakotta figür daha önce çalışılmış farklı malzemeden yapılmış özgün örnekler ışığında ikonografi ve işlev açısından tanımlanmış ve özgün bir yatak dekorasyonu oldukları vurgulanmıştır. Yine çalışılmış yataklar ve fulcrumlarla karşılaştırılarak bu iki terrakotta figürün gerçek işlevi çizimlerle ortaya konarak yatağın özgün formu inşa edilmiş ve tarihlendirilmiştir