Cilt:59 Sayı:01 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:59 Sayı:01 (2019) by Title
Now showing 1 - 20 of 35
Results Per Page
Sort Options
Item 2017 yüzey buluntuları ışığında kızılin yontmataş endüstrisinin tekno-tipolojisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kartal, Gizem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntalya'da Batı Toroslar üzerinde yer alan ve Katran Dağı Mağaralarından biri olan Kızılin'de 2017 yılında kazı alanının açılması ve çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında yüzeyde görülen çok sayıdaki malzemenin toplanması gerekmiştir. Tekno-tipolojik açıdan oldukça nitelikli olan bu parçalar üzerinde yapılan analiz çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. 2017 yılında yapılan bu çalışmalar sonucunda ele geçen yontmataş buluntuların teknolojik ve tipolojik özelliklerinin belirlenmesi ve sunulması bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu yerleşimden yüzey toplaması sonucu elde edilen yontmataş materyalin tekno-tipolojik açılardan tanımlanmasının ardından bölgede yer alan diğer yerleşimlerden ele geçen materyal ile karşılaştırılması da amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırmalar yapılırken Kızılin'den elde edilmiş herhangi bir tarih olmaması nedeniyle kesin yorumlamalardan ziyade teknolojik ve tipolojik olarak görece yorumlamalara gidilecektir. Yerleşimin Anadolu Paleolitik'i açısından yerinin kesin bir şekilde belirlenebilmesi için ileriki yıllarda yapılacak sistematik kazılardan ele geçen buluntular ile bunlardan elde edilecek sonuçlar oldukça önemlidir. Öncelikle in situ tabakalardan elde edilecek mutlak tarihlendirmeler yontmataş materyalin kronolojik açıdan yerinin konumlandırılmasında önemli bir rol oynayacaktır.Item “A PASSIONATE SYNTAX FOR PASSIONATE SUBJECT MATTER”: W.B. YEATS'S “AN IRISH AIRMAN FORESEES HIS DEATH” AND ITS TURKISH TRANSLATION(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Elbir, Nüket Belgin; Other; OtherBu makalede İrlandalı şair W.B. Yeats'ın “An Irish Airman Foresees His Death” başlıklı şiiri ile şair-çevirmen Can Yücel tarafından yapılan Türkçe çevirisi “İçine Doğmuş İrlandalı Tayyarecinin”, biçemsel özellikleri bağlamında karşılaştırmalı olarak incelenmekte ve Yücel'in çevirisinin niteliği tartışılmaktadır. Amaç söz konusu çeviri eyleminin, kaynak şiiri, Yeats ile Yücel'in kendi ülke toprakları İrlanda ve Anadolu ile olan “tutkulu” bağlarını yansıtan ve buluşturan bir şiire dönüştürdüğünü göstermektir. Çalışmanın kuramsal çerçevesini James Holmes'un (1980) “şiir eylemi” ve “üstşiir” kavramları ile Lawrence Venuti'nin çevirmenin görünürlüğü konusundaki tartışmaları oluşturmakta; bu çerçevede kaynak şiir ile çevirisinin biçemsel unsurları karşılaştırmalı bir biçimde belirlenerek, Yücel'in çevirisinin, kaynak şiiri Yeats'ın ve kendişinin “şiir eylemini” görünür kılan bir “üstşiir” olarak yeniden yaratma süreci irdelenmektedir. Çalışmada inceleme yöntemi olarak ise Raymond Van den Broeck'un (1985) çeviri metinlerin çözümlenmesi ve eleştirisi için önerdiği modelden yararlanılmaktadır. Van den Broeck'in yöntemi, çeviri metni, kaynak metnin hedef dilde bir temsili olmanın yanısıra, aynı zamanda hedef dilde özgün bir metin olarak değerlendirdiği için bu çalışmanın amacına uygundur.Item Adler ve Sulloway'in doğum sırası kuramları ve görgül bulgular ile ilgili bir derleme(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Çınarbaş, Deniz Canel; Other; OtherAdler insanların temelde güç ve iktidar mücadelesi verdikleri savını ortaya atmıştır. Adler'e göre, bir ailenin büyük ya da küçük çocuğu olmak güç ve iktidar mücadelesinde farklı özelliklerin gelişmesine neden olur. Salloway ise her kardeşin farklı özellikler geliştirdiği konusunda Adler'in kuramına benzer savlar öne sürse de, Sulloway'in kuramı temelini evrimci bir perspektiften almaktadır. Doğum sırası, özellikle kuramın ilk kez ortaya atıldığı yıllarda, psikoloji literatürünün en popüler konularından biri olmuştur. Doğum sırasına göre konum ve belirli kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çok sayıda çalışma vardır. Bu makalenin amacı Adler'in ve Sulloway'in doğum sırası kuramlarını ele aldıktan sonra bu kuramlarla ilgili görgül bulguların bir derlemesini sunmaktır.Item Amores I.1: Amores'in izdüşümü(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Öztürk, Rukiye; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiRomalı ünlü elegeia ozanı Ovidius'un yirmili yaşlarının başlarında yazdığı ilk yapıtı Amores, üç kitapçık ve aşk elegeia'sı türünde yazılmış 49 şiirden oluşur. Bu türde yapıtlar veren Gallus, Tibullus ve Propertius'tan sonra dördüncü ve son sırada gelen Ovidius'la birlikte aşk elegeia'sı da en parlak dönemini görerek son bulur. Amores'in ilk şiiri, yapıtın tamamının genel özelliklerini barındırır. Bu bağlamda şiirde altı öge tespit edilmiştir. (Hellenistik Dönem Şiirinin etkisi, retorik ögeler içermesi, komik dil, durum ve mantık üzerine kurulmuş espriler bulunması, inanç ve mitolojinin kullanılma biçimi, Ovidius'un ozan kimliği ve sanatına verdiği değeri göstermesi ve de âşık ozan karakterini yansıtması). Bu çalışmada her bir öge, kısaca tanıtıldıktan sonra Amores'in ilk şiiri ve yapıtın tamamında Ovidius'un tutumu örneklerle açıklanacaktır. Bu sayede ilk şiirin Amores'in genel yapısını nasıl yansıttığı gösterilecektir.Item An anatolıan type metal hammer-axe from Bodrum museum of underwater archaeology and some remarks on the development, productıon and symbolıc value of thıs type(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Keskin, Hakkı Levent; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnadolu'da Erken Tunç Çağında çok sayıda örnek ve farklı tiplerle temsil edilen sap delikli baltalar bu dönem metal silah endüstrisinin en önemli gruplarından birini oluşturmakta ve gerek kronolojik gerekse bölgelerarası ilişkiler açısından önemli veriler sunmaktadır. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bir çekiç balta, sap delikli metal baltaların özel bir tipini temsil etmektedir. Bu çalışma, Bodrum örneğinden hareketle bu tipin köken ve gelişim çizgisini ortaya koymak yanında olası üretim teknikleri ve kullanım biçimlerine yönelik soruları da cevaplamayı amaçlamaktadır. Benzer örneklerin bir bütün halinde değerlendirilmesi, bu tipin Batı Anadolu'ya özgü bir form olarak MÖ 3. Binyılın ortalarından sonra geliştiğini ve kısmen diğer bölgelere de yayıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Kimi örneklerin sağlam kontekstlerinden elde edilen bilgiler de bu tip eserlerin, toplumda belirli bir statüdeki bireylerin sahip oldukları güç ve iktidarın bir yansıması olarak sembolik anlamlara sahip olduğunu göstermektedir.Item Anne ve babaların ortak ebeveynlik davranış ve algılarının romantik bağlanma ile ilişkisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sümer, Nebi; Other; OtherOrtak ebeveynlik, anne ve babaların çocuk yetiştirmeyle ilgili sorumlulukları paylaşmaları, birbirlerini desteklemeleri ve aile içindeki dinamikleri birlikte yönetmeleri olarak tanımlanır (McHale, “Coparenting and Triadic…” 985). Mevcut çalışmada, gözlemlenen ve algılanan ortak ebeveynliğin, bağlanma kaygısı ve bağlanma kaçınması olarak iki boyutta ölçülen romantik bağlanma ile ilişkisi incelenmiştir. Çalışmaya üç aylık bebek (Ort. = 103.78 günlük) sahibi 45 anne-baba bebekleriyle birlikte katılmıştır. Ev ziyaretleri yapılarak ve Lozan Üçlü Oyun Paradigması (Fivaz-Depeursing ve Corboz- Warnery 1) kullanılarak, anne-babalardan bebekleriyle 10'ar dakikalık yarıyapılandırılmış etkileşimlerde bulunmaları istenmiş ve etkileşimler videoya kaydedilmiştir. Kaydedilen ortak ebeveynlik davranışları, “Ortak Ebeveynlik ve Aile Değerlendirme Sistemi” (McHale ve diğerleri, “The Transition to Coparenthood…” 711) kullanılarak araştırmacılar tarafından kodlanmıştır. Algılanan ortak ebeveynlik ve romantik bağlanma değişkenleri, sırasıyla “Ebeveynlik İşbirliği Ölçeği” (Abidin ve Brunner 31) ve “Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II” (Fraley, Waller ve Brennan 350) ölçekleri ile öz bildirim yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bulgular, hem gözlemlenen hem de algılanan olumlu ortak ebeveynliğin, romantik bağlanma boyutları ile olumsuz yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Bağlanma kaygısı ve kaçınması yükseldikçe anne ve babaların bebekleriyle birlikte etkileşimde bulunurken daha az işbirliği gösterdikleri gözlemlenmiştir. Algılanan ortak ebeveynlik ise, hem anneler hem de babalar için sadece bağlanma kaçınması ile (kaygısı ile değil) ilişkili bulunmuş, bu bulgu da ilişkisel Türkiye kültüründe bağlanma kaygısının görece daha işlevsel olduğunu gösteren diğer çalışmaları desteklemiştir.Item Çağdaş İran şiirinde sapmalar(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Gedik, Melek; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiSapmalar, şair ve yazarların dili etkili hale getirmek için başvurduğu yollardan biridir. Çağdaş İran şiirinde Nîmâ Yûşic'in öncülük ettiği “şi r nov” (yeni şiir) akımı ile birlikte şairler ölçünlü dilin dışına çıkmış ve dile hâkim olan kurallarda birtakım değişikliklerde bulunmuşlardır. Şairlerin dili alışılmışın dışında kullanmaları şiirlerinde sözcüksel, anlamsal, biçimbilimsel, sözdizimsel ve yazımsal sapmalara sebep olmuştur. Çağdaş İran şiirinin gelişmesine öncülük eden ve önemli temsilcileri kabul edilen şairlerin şiirlerinde birçok sapma türü görülmektedir. Bu çalışmada çağdaş İran şiirinin gelişimi hakkında bilgi verildikten sonra önde gelen şairlerin şiirlerindeki sapma türleri tespit edilerek örneklenmiş ve bu sapmaların şiirlerine olan etkileri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Şiirlerde rastladığımız sapmalar anlamsal/alışılmamış bağdaştırmalar, biçimbilimsel, sözdizimsel ve yazımsal sapmalar başlıkları altında incelenmiştir.Item Dünyada ve Türkiye'de görme engellilik: zaman çizelgesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Subaşıoğlu, Fatoş; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGörme engellilik, tarihte her toplumda farklı şekillerde yorumlanmış olmakla birlikte, insanın en değerli duyusunun kaybı olarak düşünülmüştür. Antik Çağ'dan itibaren görme engellilik, merak uyandıran fiziksel bir durum olarak algılanmış; Antik Çağ'da "doğaüstü güçlerin" körlüğe yol açtığına inanılmış; Orta Çağ'da ise insanın görme yetisinden mahrum bırakılması yaygın bir ceza şekli olarak uygulanmıştır. Bu çağrışımın etkisiyle de görme engellilik, toplumda olumsuz bir algı yaratmış ve görme engelli bireyler Orta Çağ Avrupası'nda toplum yaşamına tam olarak dâhil edilmemişlerdir. Rönesans Avrupası'nda da görme engellilik, bir yandan "ceza", diğer yandan ise "ruhanî içgörü"nün yansıması olarak bir "ödül" şeklinde değerlendirilmeye devam etmiştir. Bununla birlikte, artan hastalıkların çeşitli engellilik durumlarını beraberinde getirmesiyle, görme ve diğer engellilerin toplumsal açıdan görünürlüğü artmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte ise görme engelli bireylere yönelik toplumsal düzenlemelerin ivme kazandığı görülmektedir. Bu zaman çizelgesi, insanlık tarihi kadar eski olan engelli tarihinde dünyada ve ülkemizde engellilerin, özellikle görme engellilerin yaşamını etkileyen önemli tarihsel olayların, bireylerin, grupların, kurumların, yasal düzenlemelerin, bazı teknolojilerin kronolojik gelişim çizgisini içererek, dünyada ve Türkiye'de görme engellilerin yaşam kalitesini iyileştirme yönünde yapılan toplumsal, kültürel, siyasi, eğitimsel ve tıbbi girişimlerin tarih içindeki gelişimine olan farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.Item Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın İtalya seyahati (1884)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sönmez, Merve Cemile; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGazi Ahmet Muhtar Paşa özellikle Yemen, Girit İsyanlarında ve 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşındaki başarılarıyla bilinen değerli bir Osmanlı askeri ve sadrazamıdır. Ömrünün büyük bir bölümü savaşlarla ve isyanları bastırmakla geçen paşaya döneminin padişahları tarafından değer verilmiş ve paşa yüksek rütbelerle ve nişanlarla taltif edilmiştir. Paşa, Sultan Abdülaziz ile birlikte Avrupa seyahatine çıkmasından yaklaşık yirmi sene sonra Sultan II. Abdülhamit tarafından o dönem iyi ilişkiler sürdürülen Almanya ve İtalya'ya birer yıl arayla “fevkalade elçi” sıfatıyla gönderilmiştir. Bu seyahatlerin amacı hem Avrupa'daki askeri gelişmeleri takip etmek, hem de padişah tarafından krallara gönderilen hediyeleri götürmekti, herhangi diplomatik bir neden içermemekteydi. Bu çalışmada, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın 1884 yılı Ocak ayında İtalya'ya yaptığı seyahat Osmanlı arşiv belgelerine, Osmanlı ve İtalya basınına göre incelenmiştir. Paşa ayrıca beraberindekilerle birlikte gün gün ne yaptıklarını, kral ve kraliçe ile görüşmelerini, hangi konulardan bahsedildiğini, neler yaşadıklarını ve nerelere gittiklerini rapor haline getirmiş ve padişaha layiha olarak sunmuştur. Bu layiha Osmanlı Devleti ve İtalya tarihleri açısından önemli bazı detaylar içermektedir.Item Geç çocukluk dönemi anadili ediniminde taksonomik ulamlaştırma becerileri(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Önal, Özay; Other; OtherDilin ve kültürün en temel unsurlarından olan “ulamsal sistem”, insan zihninin ulamlaştırma yetisinin bir ürünüdür. Ulamlar, ulamsal sistem içinde çeşitli ilişki biçimleri sergileyerek yer alırlar. Söz konusu ilişki biçimleri genel hatlarıyla “tematik” ve “taksonomik ilişkiler” olarak sınıflandırılabilir. Tematik ilişkiler, ulamlar arasındaki çağrışımsal, işlevsel, biçimsel görünümsel, yapısal ve benzeri ilişkileri kapsar (örn. tabak ile seramik, mutfak, çatal, çorba arasındaki ilişki). Ulamlar birbirleriyle anlamsal içerme veya kapsama ilişkisi üzerinden de ilişkiler kurarlar ki, bu tip ilişkiler, “Taşıt>Araba>Spor araba” örneğinde olduğu gibi “taksonomik ilişkiler” olarak adlandırılır. Taksonomiler bilginin bu ilişki çerçevesinde organize edildiği zihinsel yapılar olarak karşımıza çıkar. Bir taksonomi ÜST, TEMEL ve ALT düzey olmak üzere üç anlamsal düzeyden (katmandan) oluşur. ÜST düzey en genel ve kapsayıcı; TEMEL düzey orta genellikte, en kullanışlı ve en kolay anlaşılabilir; ALT düzey ise en detaylı anlam içeren düzeydir. Bu araştırmada, taksonomik organizasyon yapabilme becerisinin gelişimsel açıdan incelenmesi amacıyla 2, 4, 6. ve 8.sınıf öğrencilerine, birbiriyle bağlantılı üç test uygulanmıştır. Katılımcılardan, “Mobilya>____>____ “ gibi yarı yapılandırılmış taksonomilerde verilen boşlukları uygun ulamlarla doldurup KABUL EDİLEBİLİR DİZİLİŞler (KED) oluşturmaları beklenmiştir. Sonuçlar, KED oluşturma becerisinin yaşla doğru orantılı olarak geliştiğini göstermiştir. KED oluşturamadıkları durumlarda, katılımcıların tematik ilişkilendirmelere başvurduğu gözlemlenmiştir. Diğer yandan, katılımcıların “tamlama” ve “bileşik sözcükler” arasında ayrım yapabilme becerisi, ALT düzey ulamlara ait sonuçlar açısından ilginç görünümler sunmuştur.Item Hélène cıxous'nun sı près başlıklı yapıtında suçluluk duygusu ve vicdani sorumluluk(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Eroğlu, Çağrı; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHélène Cixous'nun 2007 yılında yayımlanan Si près başlıklı yapıtı, Yahudi kökenli Fransız yazarın, 1930'lu yıllardan 1960'lara uzanan süreçteki Cezayir deneyimini aktarır. Tarihsel olarak İkinci Dünya Savaşı ve Vichy dönemi sömürge Cezayir'ine ve devamında Cezayir Bağımsızlık Savaşı'na uzanan anlatı, bu bağlamda, yazarın söz konusu döneme dair iç hesaplaşmasını ortaya koyar. Kökenleri ve dönemin siyasal koşulları nedeniyle hem kurban hem de fail olan yazar, anlatısında bir yandan maruz kaldığı ayrımcılığı, diğer yandan da sahip olduğu kimlikler nedeniyle, Cezayir konusunda taşıdığını düşündüğü dolaylı sorumluluğunu yazıya döker. Söz konusu sorgulama, düşünsel olarak, biri yazarın annesi Ève Cixous diğeri Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nın önemli figürlerinden olan Zohra Drif aracılığıyla temsil edilen iki taraf – sömürgeci ve sömürülen - arasına konumlanan anlatıcının, 1955 yılında terk ettiği Cezayir'e dönüş düşüncesi etrafında biçimlenir. Anlatıcının hem bağışlama hem de bağışlanma arzusu üzerine kurulu bu sürecin anlatımında, adaletin ve gerçeğin yazı aracılığıyla yeniden oluşturulması amacı ön plana çıkar. Dolayısıyla anlatı, Cixous'nun Cezayir geçmişini ve savunduğu yazın anlayışı doğrultusunda yazının üstlendiği sorumluluğu ortaya koyar. Bu çalışmada, Cixous'nun kuramsal yapıtlarında yer alan yazı eylemine yaklaşımı ve kurgusal yapıtlarında yer alan özyaşamöyküsel öğeler bir araya getirilerek, yazarın kurgusal gerçeklik üzerinden suçluluk duygusu ve vicdani sorumluk kavramları doğrultusunda oluşturduğu duyarlılık ve çok yönlü, yapıcı bakış açısı incelenecektir.Item İran edebiyatında gazelden öyküye bir metinlerarasılık örneği: bin damadın gelini(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Zeytunlu, Emine; Other; OtherYazarların, şairlerin ve düşünürlerin özgün eserler ortaya koyarlarken kendilerinden önce yazılmış eserlerden etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bir metinde karşımıza çıkan bir cümle, bir deyiş, bir mısra, bir karakter, bir olay başka bir metinde aynı ya da farklı bir şekilde yorumlanmış olarak kendine yer bulabilir. Bu, metinlerin birbirleriyle olan işbirliği ve çoksesliliğidir. Metinlerarasılık kavramı bu ortak paylaşımı inceler ve yorumlar. Metinlerarasılık hem yazar hem de okur açısından bir zenginliktir ve edebiyatın beslendiği önemli bir kaynaktır. Köklü bir geçmişe sahip İran edebiyatında da bu tür etkileşimler sıkça görülmektedir. Modern dönem yazar ve şairleri klasik dönemle olan bağlarını sıkı sıkıya korumuşlar ve bu yöntemden beslenmişlerdir. Çalışmada, Çağdaş İran öykücülüğünün kurucularından ve önemli temsilcilerinden Bozorg-i Alevî'nin Klasik İran Edebiyatının en yetkin şairlerinden Hâfız-ı Şîrâzî'nin bir gazeli üzerine kurguladığı Bin Damadın Gelini adlı öyküsü metinlerarasılığın kuramsal çerçevesi dâhilinde incelenerek çalışmadan önemli bulgular elde edileceği düşünülmektedir.Item Jacques Lacan'ın Yapısalcılık İle Karmaşık İlişkisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Birlik, Nurten; Other; OtherJacques Lacan'ın psikanalitik kuramlarını sorunsuz bir şekilde yapısalcı ya da postyapısalcı bir zeminde değerlendirmek, yaşadığı dönüşümlerden dolayı ve yapısalcı olarak gruplandırıldığı döneminde postyapısalcı öğeleri, postyapısalcı olarak gruplandırıldığı döneminde ise hâlâ bazı yapısalcı öğeleri barındırdığı için hatalı bir yaklaşım olur. Tıpkı Fransız düşünür Roland Barthes'ın düşünsel evriminde olduğu gibi, Lacan'ın da yapısalcı döneminde, özneyi imleyenin etkisinde bir süreç ya da 'operasyonel bir nosyon' olarak alması ve istikrarlı olamayan ontolojik bir zemine oturtması gibi postyapısalcı izler görmek olasıdır. Postyapısalcı olarak nitelenen döneminde de, yapısalcı düşüncenin belirleyici özelliklerinden olan topolojiye olan ilgisinin, ve değişik psişik fenomenlerin bir topoloji üzerinden anlatılması eğiliminin korunması; psişik mekanizmaların anlaşılmaya çalışılması; ve bir gerçeklik arayışı gibi öğelerin korunduğunu görürüz. Yine de Lacan'ı okurken ve onun kuramlarını çözümlerken bu kuramların hangi dönemine ait olduğunu bilmek, yapılan çalışmanın iç tutarlılığı ve olası bir mantık hatasına düşmemek için önemlidir. Bu çalışmada Lacan'ın klinik pratiğinden ziyade, onun psikanalitik kuramlarının yapısalcılık ve kısaca postyapısalcılık bağlamında bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu çalışma Lacan'ın kuramlarının yapısalcılık ve postyapısalcılık arasında bir eşiğe yerleştirilmesinin daha doğru olacağını savunur.Item John Fowles' nature wrıtıng and englısh Romantıcısm(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Mete, Barış; Other; OtherBu çalışma, İngiliz Romantizmi ile yirminci yüzyıl İngiliz roman yazarı John Robert Fowles'un doğa yazımının kuramsal tartışmalarında yer alan doğa yorumlamaları arasındaki ilişkinin yapısını incelemektedir. Romantik akımın İngiliz Edebiyatı'nda on sekizinci yüzyıl sonunda ortaya çıkışının, dönemin edebiyat kuramında doğa kavramının tanımlamaları açısından büyük bir gelişmeye işaret ettiği bu doğrultuda belirtilmektedir. Romantizm esas anlamda, o dönemde İngiltere'de sürdürülmekte olan edebiyat çalışmalarına doğa kavramının yeni bir algısını tanıtmıştır. Doğa kavramı Rönesans İngilteresi'nde Sir Philip Sidney'in klasik Aristocu edebiyat tanımının yorumları ile başlayarak, yazar ve eser arasındaki bağı tümüyle nitelendirmiştir. Bu bağ çerçevesinde doğa çağdaş gerçekliği, daha belirgin bir ifade ile gerçeği belirtmiştir. Bu türde klasik bir doğa kavramı, takip eden iki yüzyıl boyunca özellikle de John Dryden, Alexander Pope ve Samuel Johnson'ın tartışmaları ile İngiltere'de edebiyat çalışmalarını tekelinde tutmuştur. İlk olarak Romantizm akımıyla doğa kavramı gezegenin bütün belirleyici özellikleri ile yeryüzünü ifade etmeye başlayan bir kavram haline gelmiştir. Romantik kuram ayrıca, şairin öznelliğinin geleneksel eleştiri öğretisi karşısındaki önceliğini de vurgulamıştır. Bu çalışma bu nedenle, Fowles'un doğa yazımının aynı zamanda insanın doğayı suistimaline dikkat çekmeyi de amaçlayan Romantik bir yaklaşım olduğunu ileri sürmektedir. Fowles'un doğa yazımı aynı zamanda bu soruna olan genel kayıtsızlığa karşı bir itiraz olarak da okunmalıdır.Item Konya Sultan Meydanı'na dair kayıp bir kitabenin değeri(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Bozkurt, Tolga; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnadolu Selçuklu Çağı kentini tüm donatılarıyla tanımlayabileceğimiz bir arkeolojik mirastan söz etmek pek mümkün değildir. Konut, çarşı, alt yapı ve kent meydanı hakkındaki bilgilerimiz henüz oldukça yetersizdir. Kökeni antik Yunan şehirciliğine dayanan merkezi meydan olgusundan farklı olarak İslam kültüründe kendine has bir boyut kazanan meydanın ortaçağ Anadolu Türk kentindeki karşılığı için arkeolojik verilerle birlikte sınırlı da olsa dönemin yazılı kaynaklarından bazı ipuçları elde edilebiliyor. Buna göre Selçuklu kentinde meydan, şehristana dıştan eklemlenen ve herhangi bir fiziki sınırı bulunmayan açık alan düzeninde olup, daha çok işlevsel niteliğiyle kimlik kazanmaktadır. Selçuklu payitahtı Konya'daki Sultan Meydanı da kent suru dışında ve üzerinde Osmanlı çağından kalan bir musallanın/namazgâhın bulunduğu sosyal alandır. Musalla Mezarlığı'nın kuzey ucunda, Sultan Meydanı'na ait olduğunu savladığımız bu kentsel arkeolojik alan, doğu kenarına bitişik Şehitlik ile birlikte bugün tarihi mezarlıkla tamamen bütünleşmiştir. Mevcut namazgahın 1541 yılında Konya Valisi Hüseyin Paşa tarafından “idgâh” yani “bayram yeri” için yaptırıldığını belgeleyen kitabesi ise günümüzde ne yazık ki kaybedilmiştir. Bu çalışmada, Konya Sultan Meydanı'na dair önemli bir kayıt niteliği taşıyan Hüseyin Paşa Namazgâhı'nın kitabesi tahlilî bir yöntemle değerlendirilerek, Ortaçağ Anadolu Türk kentinde “meydan” ve “idgâh” kavramları üzerine bazı çıkarımlar yapılmaktadır.Item Kızılırmak kavsinin güneyinde yeni bir ölü gömme geleneği: Kültepe inler dağı extramural mezarlığı(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kulakoğlu, Fikri; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKültepe'de 70 yıldır sürdürülen kazılar Anadolu'nun Erken Tunç Çağı'ndaki kültür ve ticareti hakkında büyük ölçüde hayati bilgiler sunarsa da, özellikle Erken Tunç Çağı'nın ölü gömme gelenekleri hakkında çok az bilgi elde edilmiştir. Erken Tunç Çağı evlerinin tabanları altında basit toprak mezarların yanısıra hem taş sanduka hem de küp mezarlar kaydedilmiştir. Buna karşın, civarda herhangi bir yerleşim dışı mezarlık tespit edilememiştir. Esasen, önceleri Kültepe'nin içinde bulunduğu Kızılırmak yayının güneyindeki alanda yerleşim dışında ölü gömme geleneğinin olmadığı farzedilmekteydi. 2014 yılında, Kültepe'nin 2 km güneydoğusundaki İnler Dağı civarında kaçak kazılar tespit edildi. İnler Dağı sırtlarındaki 100 metrelik bir alanda yüzeye saçılmış kap parçalarından ve kaçak kazı çukurlarından, burada çok sayıda küp mezarın kazıldığı ve yağmalandığı anlaşıldı. Bakanlıktan alınan izinler sonrasında 2014 Kasım ayında hemen kazılara başlanmış ve bu kazılar 3 sezon boyunca sürdürülmüştür. 2014-2016 yılları arasında sürdürülen kazılarda çoğu tahrip edilmiş veya aşınmış toplam 67 mezar kazılmıştır. İnler Dağı Mezarlığı'nın keşfi, yerleşim alanı dışındaki gömü ve ölü gömme geleneklerinin incelenmesi için çığır açıcıdır. İlk inceleme sırasında görüldüğü gibi, mezarlık muhtemelen İnler Dağı ile sınırlı değildir. Yaklaşık 500 metre batıda, kaçak kazı izleri ve mezar küpü parçaları bulundu ki bunlar da çok daha geniş bir alanı kapsayan bir mezarlığa işaret etmektedir.Item Liman tepe örnekleri ışığında oval planlı yapılar(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Tuğcu, İrfan; Other; OtherSığınaktan başlayarak modern konuta kadar uzanan mimari anlayış, coğrafi ve iklimsel yapının yanı sıra kültürel ve ekonomik değişimlerle paralel olarak şekillenmiştir. Bu uzun tarihi süreç içerisindeki değişimin her safhasına ait izleri, mimari düşünce içerisinde görmek mümkündür. Bu zaman dilimi içerisinde oluşan bilgi birikimi, buna bağlı olarak ortaya çıkan ihtiyaçlar önceden kurgulanmış mekân-konutları, bunlarda planlı yerleşimleri oluşturmuşlardır. Günlük yaşam ve üretim faaliyetlerinin uzunca süre bir arada yürütüldüğü mekân / konutlar; yaşam biçimi, teknolojik gelişmeler ve hızla çeşitlenen sosyoekonomik şartlara bağlı olarak hem plan hem de kullanım özellikleri açısından değişmiş /çeşitlenmiştir. Plan ve işlev açısından bu çeşitlilik içerisinde yer alan oval planlı yapıların Anadolu'daki erken örnekleri Batı Anadolu'da karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede Liman Tepe kazılarında açığa çıkmış olan ve Orta Tunç Çağ'ına tarihlenen oval evlerin yerleşim şemasındaki konumları ve teknik özellikleri genel hatları ile çevre kültür bölgelerinde görülen örneklerle birlikte değerlendirilmiştir.Item Bir miyobun serüveni: Italo Calvino'da görünürlük ve imgelem(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Ayyıldız, Bülent; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItalo Calvino, XX. yüzyıl İtalyan edebiyatının en sıra dışı isimlerinden biridir. Yalnızca edebiyat eserleri ile değil, kaleme aldığı denemeler ve edebiyat eleştirileri ile de oldukça önem arz eder. “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” başlığı ile yayımlanan eseri, Calvino'nun ölmeden hemen önce kaleme aldığı eserlerinden bir tanesidir. “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” İtalyan yazarın Harvard Üniversitesi'ne davet edilmesi üzerine kaleme aldığı konferans metinleridir. Eser, Italo Calvino'nun edebiyat üzerine teorik ve felsefi çıkarımlarını, hem bir okur hem de bir edebiyat eleştirmeni olarak fikirlerini yansıtır. Bu çalışmanın amacı, “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” adlı eserinin 4. bölümü olan “Görünürlük” bölümünden yola çıkarak, İtalyan yazarın imgelem, edebiyat üretimi ve görme eylemleri üzerinden edebiyat anlayışını incelemektir. Bu noktada, “Bir Miyobun Serüveni” (1958) başlıklı öyküsünden örneklendirme yaparak Calvino'nun “Görünürlük” üzerine sunduğu kirlere ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır.Item Nerik, Hakmiš ve yakın çevresinin lokalizasyonu hakkında(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Bozgun, Şafak; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHitit devletinin kurulduğu ilk dönemlerden itibaren topraklarının genişletilmesi, askeri faaliyetler ile sağlanmış, antlaşmalar, fermanlar ve buyruklarla da devletin hâkimiyet alanı güçlendirilmek istenmiştir. Bu politikalar özellikle Kuzey Anadolu'da, Hitit devletinin Anadolu'da varlığını göstermesi ile başlayan, Kaška çekişmeleri/anlaşmazlıkları açısından bir çözüm getir(e)memiştir. Nerik ile Hakmiš, devletin kuzey bölgesi yerleşim yerleri arasında en önemli statüye sahip kentler arasındadır. Araştırmamız, her iki kentin ve çiviyazılı metinlerde bu kentlerle ilgili geçen bölgenin coğrafyası ve lokalizasyonu üzerinedir.Item Oyun ve tiyatro pedagojisinde oyunlar ve alıştırmalar: oyunlara ve alıştırmalara yönelik teorik ve pratik yaklaşım(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Çevik, Abdulkadir; Tiyatro; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMateryal oyunları ve alıştırmaları, Etkileşim oyunları ve alıştırmaları, Grup dinamiği oyunları ve alıştırmaları” oyun ve tiyatro pedagojisinde önemli alanlardır. Bu alanların teorik olarak analiz edilmesi ve pratik süreçte söz konusu alanların nasıl işlediğinin tartışılması önemlidir. Oyun ve tiyatro pedagojisinde teori ve pratik birlikte yürür ve birbirlerini desteklerler. Bu makalede, oyun ve alıştırmaların kendi sınırları ve olanakları dikkate alınmış, teatral olanla ilişkileri değerlendirilmiştir. Kuşkusuz oyun ve tiyatro pedagojisi sadece bu üç alandan oluşmamaktadır. Bu makale kapsamında önemli olan üç alan seçilmiştir.