Sayı:46 (2023)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Sayı:46 (2023) by Title
Now showing 1 - 11 of 11
Results Per Page
Sort Options
Item Antropoloji tarihçesi: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi özelinde fizik antropolojiden sosyal antropolojiye geçiş(Ankara Üniversitesi, 2024) Bulut, MeryemAntropolojinin tarihçesi ve Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’nde sosyal antropoloji anabilim dalının gelişiminin ele alındığı bu makalede, küresel perspektiften antropolojinin gelişimi; Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’nde antropoloji bölümünün kurulmasıyla birlikte fizik antropolojiden sosyal antropolojiye uzanan evrede öne çıkan araştırmalar ile hocalarımızın çalışmalarından hareketle antropoloji ve sosyal antropolojinin kısa bir tarihçesi yazılmıştır. Sosyal antropoloji on dokuzuncu yüzyılın sonunda, “yabanıl”, “uzak” ve “öteki” olarak tanımlanan toplulukları anlamaya yorumlamaya çalışır. Dolayısıyla sosyal antropolojinin köklerinin İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa’dan atıldığı ve modern olarak tanımlanan dünyanın ilgisi ve gereksinimleri doğrultusunda şekillendiği görülür. Türkiye’de de akademik anlamda gerçekleştirilen antropolojik araştırmalar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile 1925 yılında, Türk Antropoloji Enstitüsü’nün İstanbul Darülfünun-u Tıp Fakültesi’nde kurulması ile başlamıştır. Antropolojinin Türkiye’de bilimsel olarak ele alındığı ilk yıllarda araştırmacılar daha çok fizik antropoloji çalışmaları üzerinde yoğunlaşmış olsalar da bu durum ilerleyen zaman içinde değişime uğramıştır. Sosyal antropolojik çalışmaların sistematik bir biçimde ele alınması 1940’lı yıllarda başlamıştır ve bu araştırmaların büyük bir çoğunluğu Türkiye’nin kırsal bölgelerinde gerçekleştirilen alan araştırmalarından oluşmuştur. Bu makalede tarihsel süreçte sosyal antropolojinin kabul edilmesine, günümüze kadar gelme sürecine, Türkiye’de sosyal antropolojinin gelişimi ve fizik antropolojiden sosyal antropolojiye geçiş bağlamında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi antropoloji bölümünün çeşitli gelişim aşamalarını işaret eden önemli çalışmalara ve bu çalışmaları gerçekleştiren akademisyenlere değinilmektedir.Item Antropolojik “bilimselciliğin” sorunlarının keşfedildiği bir yolculuk: “Dinin tanımı” tartışması(Ankara Üniversitesi, 2023) Enneli, Halil ÇağlarBu makalede klasik bilim anlayışının antropoloji açısından sorunlu ve uygulanamaz bulunmasına kaynaklık eden önemli tartışmalardan birisi, “dinin tanımı” tartışması, yer alıyor. Makalede önce, “doğaüstü”, “insanüstü”, “ruhani varlık” ve “Tanrı” gibi dinle hemen ilişkilendirilebilecek terimlerin, tartışmanın başladığı zamanki bilimsel ölçütlere göre birçok sebeple oldukça kullanışsız olduğunun keşfedilmesine yer veriliyor. Bu ilk kısımda, dine her yerde ve her daim geçerli, zamanlar ve mekânlar üstü dinsel karakteristikler varmış gibi yaklaşmanın, toplumlararası ve toplumiçi farklılıklar karşısında kırıldığı ve kabul edilemez olduğu ortaya konuluyor. Bu tavrın arkasında bilim örtüsü ile gizlenmiş bir etnomerkezcilik bulunduğu gösteriliyor. Tanımlama sorunu yalnızca evrensellik iddiasının sürdürülemez olmasında değil toplumsal konuların, bunlar birbirlerinden ayrıymış, birbirlerine temas etmeyen-ettirilmemesi gereken ayrı bir “öz”leri varmış gibi ele alınmasından da kaynaklanmaktadır. Hâlbuki tam tersine bunlar birbirlerinin içine nereseyse ayrılmaz biçimde geçmişlerdir ve dinsel fenomeni diğer toplumsal fenomenlerden ayırmak pek mümkün değildir. Din bu yolla tanımlanmaya çalışıldığında ise yani insani evren, dinsel alanın içi ve dışı şeklinde iki gruba bölündüğünde, dinsel inanış ve pratiklerin anlamı ve karmaşıklığı büyük oranda kaybolacaktır. Makale boyunca, dinin tanımlanması özelinde, monotetik tanımlama biçiminin toplumsal fenomenleri, “gerçek” bir doğaları, “öz”leri varmış gibi ele aldığı ve bu farazi “öz”leri ayıklamaya uğraştığı için sorunlu olduğunu göstermeye ve bu sebeple antropolojik din çalışması veya herhangi bir toplumsal konudaki antropolojik çalışma için pek de uygun olmadığını ortaya koymaya çalıştım. Bunun yerine makalenin sonunda, insanların toplumsal yaşamda varolmasının ve onu anlamlandırmasının çoklu düzeylerine odaklanmanın, monotetik din tanımı çabasının ya toptan bir kenara bırakılmasına sebep olabileceğini ya da bir biçimde tanımlamadaki tıkanıklığın aşılmasını sağlayabileceğini iddia ettim. Burada ele alınan dinin tanımı tartışmasına ilişkin tüm noktalar, antropolojinin insani çeşitliliğe ulaşma yolunda, bilim ve bir zamanların bilimsel idealleri tarafından önüne koyulan engelleri keşfedişinin köşe taşları olarak okunabilir.Item Çanakkale / Çan / İnkaya Mağarası Kazısı(Ankara Üniversitesi, 2023) Özer, İsmailAntropolojik çalışmalarda insan türlerinin ilk kez nerede ortaya çıktıkları ve yayılım alanları en önemli araştırma sorunlarından birini oluşturmaktadır. En eski insan türlerinin Afrika orijinli olarak ortaya çıktığı, sonrasında dalgalar halinde diğer kıtalara yayıldığına dair binlerce kanıt bulunmaktadır. Anadolu’nun, Afrika, Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki konumu dolayısıyla bu konunun araştırılması oldukça önemlidir. Ülkemizin kuzeybatı kesiminde insan türlerinin yaşam ve yayılım alanlarının tespit edilmesine yönelik olarak yapılan yüzey araştırması sırasında keşfedilen İnkaya Mağarası’nda 2017 yılından beri kazı çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada, Çanakkale ilinde 7 sezon boyunca gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ve 6 sezon boyunca yapılan kazı çalışmaları hakkında değerlendirmeler yapılmaktadır. Geç Oligosen-Erken Miyosen Dönem’deki volkanik faaliyetlerle oluşmuş İnkaya Mağarası kayalık sisteminde yaklaşık 86 bin yıl öncesinden beri yaşamış olan insanlara ait kültür kalıntıları bulunmaktadır. Çakmaktaşı, bazalt ve andezitten üretilmiş yontmataş aletler mağaranın Orta Paleolitik Dönem’deki kullanımını yansıtmaktadır. İnkaya Mağarası, Paleolitik’te Kuzey Yarım Küre’de hüküm süren buzul dönemlerinde yaşayan ve göreceli olarak daha elverişli vadi sığınaklarını tercih eden fosil insanların Anadolu-Balkanlar arasındaki olası göçlerine açıklık getirecek bir potansiyeli taşımaktadırItem Cebirli Omurgalı Fosil Lokalitesi kazı çalışmaları(Ankara Üniversitesi, 2024) Sağır, MehmetAnadolu coğrafyası Miyosen Dönem fosil faunasının zenginliği açısından dünya üzerinde önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde, Afrika, Avrupa ve Asya kıtaları arasında uygun koşullar, faunal göçlere olanak sağlamıştır. Cebirli Lokalitesi, bu göçlerin etkilerini gözlemlemek için Anadolu’daki diğer fosil buluntu alanları gibi önemli bir lokalitedir. Geç Miyosen dönem fosil faunası içeren Cebirli lokalitesi Ankara ili, Evren ilçesi, Cebirli mahallesi sınırları içerisinde, Darlık mevkiinde Hirfanlı baraj gölünün hemen kıyısında, deniz seviyesinden yaklaşık 850 metre yüksekliktedir. Cebirli Geç Miyosen Dönem fosil lokalitesi 2009 yılında Raif Şanlı ve birkaç kişinin tekne gezintisi sırasında Hirfanlı Barajı’nın kıyısında tespit edilmiştir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafında bu alanda 2009 yılında bir kazı gerçekleştirilmiştir. 2019 yılında Prof.Dr. Mehmet Sağır başkanlığında yürütülen “Ankara İli ve İlçeleri Yüzey Araştırması Projesi” kapsamında bu alanda yapılan incelemelerde, alanda açığa çıkmış olan fosil kalıntıların fazlasıyla tahrip olduğu görülerek 2020 yılında Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü başkanlığında kurtarma kazısı, 2021 yılında ise yine Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü başkanlığı altında kazı çalışmaları yürütülmüştür. 2022 yılı itibari ile Cumhurbaşkanı Kararlı Kazı statüsüne dönüşen Cebirli Kazısı çalışmaları devam etmektedir. 2020-2022 yılları arasında 3 sezonda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında 143, yüzey temizlik çalışmalarında ise tanımlanabilir nitelikte 154 adet fosil elde edilmiştir. Ön çalışmalar sonucunda lokaliteye ait fauna içerisinde atlar (Equidae), gergedanlar (Rhinocerotidae), hortumlular (Proboscidae), zürafalar (Giraffidae), domuzlar (Suidae), boynuzlugiller (Bovidae), geyikler (Cervidae) ve etçillerin (Carnivora) birden fazla türle temsil edildikleri ve fosil kalıntıların oldukça yoğun olduğu görülmüştür.Item Cumhuriyetin 100. yılında insanlık tarihine damgasını vuran Çorakyerler Omurgalı Fosil Kazısı(Ankara Üniversitesi, 2023) Erol, Ayla SevimCumhuriyetin yüzüncü yılında insanlık tarihinin değişimine damgasını vuran Anadoluvius turkae’nin yer aldığı Çorakyerler, Çankırı ilinin merkez ilçesinde yer alıyor. Çorakyerler Geç Miyosen dönemine yani yaklaşık 9 milyon yıl öncesine tarihlenen bir fosil mevkisidir. Burada yıllardır yürütülen sistemli kazılar sonucunda 43 türe ait binlerce tanımlanabilir numaralı fosil buluntu ortaya çıkarıldı. Bu fosil buluntuları arasında Carnivor, Artiodactyl, Perissodactyl ve Primat takımlarına ait çok önemli ve yerel olarak eşsiz türlerin fosilleri bulunmuştur. Bu benzersiz buluntular arasında yeni tanımlanan iki cins ve iki tür yer alıyor. Yeni cinslere Anadolivius turkae ve Gangraia anatolica, yeni türlere ise Qurliqnoria chorakensis ve Hystrix kayae isimleri verildi. Bunlar Çorakyerler mevkiinde ortaya çıkarılan en önemli buluntulardır. Bunlar arasında Anadoluvius turkae hominin evriminin tarihini değiştiren ve homininlerin Afrika’dan ortaya çıktığı hipotezine aykırı bir hipotez ortaya koyan çok önemli bir buluntudur. Bu yeni bulgu, homininlerin Anadolu ve Akdeniz bölgesinde çeşitlendikten sonra Afrika’ya göç ettiğinin kanıtı niteliğindedir. Anadolivius turkae’nin yanı sıra Çorakyerler kazısında ortaya çıkan diğer önemli buluntular da benzer lokalitelere referans teşkil etmektedir. Çorakyerler kazıları hâlen devam etmekte olup, her yıl yeni türlerin buluntuları ortaya çıkarılmaktadır.Item Evaluation of the reliability and accuracy of femur measurements acquired from computed tomography images(Ankara Üniversitesi, 2023) Gülhan, ÖznurThe biological profile holds notable significance within forensic assessments, as it plays a crucial role in determining biological identity. Moreover, it possesses substantial potential for applications in fields such as medical legal cases and forensic anthropology. Recent advancements in technology, specifically in the field of computed tomography, have enabled the accurate acquisition of detailed anatomical data from CT scans present in extensive medical repositories. The validity of new methods developed through the application of these techniques should therefore be analyzed. The primary intent of this research was to investigate the measurement accuracy obtained from CTgenerated 3D femur models. To investigate the accuracy and reliability of measurements obtained from CT-generated 3D femur models, 3 different studies were conducted. A dataset comprising fifteen femurs was employed for analysis and measurement purposes. The obtained images were subsequently compared to twelve measurements acquired from the dry femora, enabling an assessment of the reliability and accuracy of both measurement protocols. To investigate the effect of CT parameters and soft tissue, 4 femurs were used. The analysis of twelve femur measurements obtained from the CT images processed with OsiriX software was carried out using Excel software packages and SPSS 24.0. From the results of this study, it can be observed that there is no discernible pattern regarding the reliability of image acquisition in any particular way. This implies that both dry femur bone and 3D virtual femur models can be used interchangeably for the 12 metric measurements used in this study, and at the same time, different scanning parameters or soft tissue influence for these measurements do not make a statistically significant differenceItem Mikro aşınma ve beslenme ilişkisi(Ankara Üniversitesi, 2023) Sözer, Çilem SönmezGeçmişten günümüze yaşayan her canlının hayatta kalabilmek için ihtiyaç duyduğu ve mücadele ettiği en önemli şey hiç şüphesiz ki yiyecektir. Hayatta kalmak dışında, vücut fonksiyonların sorunsuz bir şekilde yerine getirilmesi içinde beslenmenin önemi büyüktür. Antropolojinin en temel materyali olan ve antik toplumlar hakkında bilgi edinmemizi sağlayan iskelet materyaller ve dişler bizlere incelediğimiz toplum hakkında birçok bilgi vermektedir. Özellikle dişler yapıları gereği zorlu koşullar altında bile çoğunlukla bütünlüklerini koruyabildikleri için bu alanda yapılan çalışmalarda en çok tercih edilen malzemelerdir. Günümüzde gelişen tıp alanında kullanılan teknolojilerin gelişmesi ile birlikte çoğu hastalığın beslenme rejimiyle doğrudan bağlantılı olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmektedir. Bu nedenle beslenme üzerine yapılan çalışmalar artmaktadır. Özellikle teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yeni çalışma yöntemleri de ortaya çıkmaktadır ve bunlar içerisinde en çok tercih edilenlerinden biriside mikro aşınma yöntemidir. Antik toplumların beslenme rejiminin ortaya çıkarılması için yapılan çalışmalar sadece diyet hakkında bilgi vermekle kalmayıp aynı zamanda incelenen toplum ya da toplumların sağlık durumu, sosyo-kültürel yapısı ve yaşam tarzı hakkında da önemli veriler sağlamaktadır. Aynı zamanda beslenme ile ilgili yapılan çalışmalardan elde edilen veriler sayesinde incelenen toplum ya da toplumların aralarındaki benzerlik ve farklılıklar ile birlikte, yetiştirdikleri ürünler, iklim koşulları, göçler, dönemsel değişiklikler hakkında bilgiler edinmek de mümkündür.Item Reconstruction of the face with botox and filler injections(Ankara Üniversitesi, 2023) Tunçer, FatmaThis article deals with the women’s narratives of “natural” and “unnatural” appearance and the possible meanings in which these narratives indicate regarding the use of botox and filler technologies and applications, which are among the today’s “youth” work interventions. This study, which was based on a field research and the participant observation technique, was carried out at the X Aesthetic Center in Ankara/Turkey between the years of 2021-2022. The data were obtained from in-depth interviews with the doctor who performed the botox and filler procedure and from the female participants in different range of ages who have these applications. In this study, which is based on the meanings attributed by the participants to the “natural” and “unnatural” appearance, and which takes the concept of “natural” as problematic, the discourse of “naturalness” is discussed in connection with the literature on nature, culture, body and technology. In the light of these discussions, we will focus on where and how we should position the bodily regimes of the participants involved in botox and filler procedures, and on the boundaries between the “natural” and “unnatural” body which will be tried to be blurred. In oder to do so, it will be argued that Donna J. Haraway’s cyborg figure, i.e. “machine-organism hybrids”, can be adapted to the field of botox and filler applications.Item Tafonomide Uniformitarianizm, Middle-Range Teori ve aktüalistik çalışmalar(Ankara Üniversitesi, 2023) Uslu, Merve GümrükçüBiyolojik antropolojide geçmişteki statik ve dinamikler arasındaki ilişkiyi nedensellik çerçevesinde anlamak, geçmiş hakkında anlamlı açıklamalar yapmak için oldukça önemlidir. Birçok bilim insanının yaptığı gibi biyolojik antropologlar da geçmişi teoriler ile açıklamaya çalışırlar. Bu çalışmada geçmişi anlamak için üzerinde durulan paradigmalar olarak uniformitarianizmin ve middle-range teorinin biyolojik antropolojideki ve özellikle tafonomideki yerine ve önemine değinilecektirItem Yeşil ergonomi: Ergonomiye ekolojik bir yaklaşım(Ankara Üniversitesi, 2023) Önal, SibelGünümüzün en önemli sorunlarından biri olan çevre sorunları her geçen gün daha da görünür hale gelmekte ve birbirinden farklı pek çok disiplin tarafından ele alınmaktadır. Temelinde yatan iş veya verim artık biricik çalışma alanı olmaktan çıkmış olsa da ergonomi kendi içinde aldığı eleştirilerle “iş bilimi” olmaktan fazlası olduğunu bir noktada kanıtlamıştır. Son 30 yıldır ekolojik sorunlara duyarsız kalması yüzünden eleştirilen ergonomi çok disiplinli çalışmalara olanak sağlaması açısından önem verilmesi gereken bir durumdadır. Bu noktadan hareketle makalenin odağı, Neville Moray’ın söz konusu duyarsızlığa getirdiği eleştiriler ve Andrew Thatcher’ın yeşil ergonomi üzerine yaptığı tanımlama ve kapsamıdır. Yeşil ergonomi, doğayı önceleyen tasarımların yapılması gerektiğinden yola çıkarak ergonomi için yeni bir yaklaşım önermektedir. Yalnızca doğanın değil aynı zamanda kalabalıklaşan kentlerin sorunlarını çözmek için de doğaya zarar vermeyen biçimde tasarımların hayata geçirilmesi mümkündür. Mevcut makale çevresel sorunların çözülmesi için kullanılabilecek olan yeşil ergonomiye değinerek kentlerde yürütülen çalışmaların çevresel ve sosyal faydalar sağlayabileceğine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Dünyanın giderek kalabalıklaştığı, kırsaldan çok kentsel gelişmenin yaşandığı gerçeği ışığında gıda güvenliğinden yeşil alan gereksinimine dek her alanda yapılacak olan tasarımlarda yeşil ergonomi yaklaşımının gözetilmesi önem taşımaktadır.Item Yüz yaşında bir ülke, altmış yaşında bir dergi: 1963’ten 2023’e Antropoloji’nin tarihçesi ve bibliyometrik bir inceleme denemesi(Ankara Üniversitesi, 2023) Mutlu, HakanTürkiye Cumhuriyeti’nin bilimsel antropolojik birikimini neredeyse bir asır boyunca iki dergi üstlenmiştir denebilir: 1925-1939 seneleri arasında yayımlanan Türk Antropoloji Mecmuası ve onun halefi olup 1963’ten günümüze yayın hayatına devam eden Antropoloji -ya da yanlış bilinen adıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Antropoloji Dergisi. Son yıllarda İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nün ve Antropoloji Derneği’nin yeni dergilerinin yayıma başlamasıyla Antropoloji’nin bu nevi şahsına münhasır özelliği yavaş yavaş yitse de tarihsel birikimi ve akademik -ve hatta politik- tartışmalara dahi konu olmuş geçmişi, dergiyi hâlâ Türkiye Antropolojisi’nin sancak gemisi olarak addetmeye yetiyor. Bu çalışmayla, başta derginin, sonraysa disiplinin Türkiye’deki mâkus kayıt geleneği bağlamında eksikliği çekilen kurumsal tarih yazınına -küçük de olsa- bir not düşmeyi amaçlıyorum. Bu amaç doğrultusunda dergideki eserlerin sayı ve türleri, yazıların yıllara ve yazar ilişkilerine göre dağılımı, anahtar kelime, konu ve yazar dağılımları, yazarların kendine ve dergiye olanlar ile alan dergilerine atıfları ve son olarak yazıların fonlanma bilgileri inceliyorum. Sonuç olarak Antropoloji’nin çok geniş yelpazede bir okuyucuya hitap ettiğini, çok çeşitli alan ve akademik arka planlardan yazarları kendine çektiğini ve bahsi geçen yeni dergilere rağmen Türkiye antropolojisindeki önemi ve geniş etkisini naçizane fakat manidar biçimde ortaya koyuyorum.