Cilt:13 Sayı:01 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:13 Sayı:01 (2021) by Title
Now showing 1 - 14 of 14
Results Per Page
Sort Options
Item A Forgotten Figure of Philosophical Theology: Marguerite Porete(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Canaslan, Eylem; Other; OtherThe Mirror of Simple Annihilated Souls and Those Who Only Remain in Will and Desire of Love is regarded as one of the most enigmatic and influential manuscripts in the history of medieval Christian mysticism. Its author was not known until the mid-twentieth century. In 1946, Romana Guarnieri identified Marguerite Porete, condemned and burned at the stake for “relapsed heresy” in Paris in 1310, as the author of this book. This paper aims to introduce Marguerite Porete, who is one of the most interesting forgotten women thinkers in the history of ideas. It will present the major sequences of her life, recount the rediscovery of The Mirror of Simple Souls by Guarnieri, and focus on its literary structure and certain philosophical themes it contains or implies. These selected themes are as follows: the subversion of the distinction between the learned and the ignorant, the opposition between Reason and Love, a naturalism beyond ascetism, a call for the constitution of a new subjectivity “beyond good and evil” and a concept of annihilation that denies the existence of free will.Item Ahmet Ümit’in “Overlokçu Kız” Başlıklı Hikâyesinde Toplumsal Cinsiyet İlişkileri ve Erkeklik Temsilleri(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Çalışaneller, Saniye Çancı; Other; OtherBu çalışmanın amacı Ahmet Ümit’in 2019 yılında yayımlanan Aşkımız Eski Bir Roman başlıklı kitabındaki “Overlokçu Kız” hikâyesini toplumsal cinsiyet ilişkilerinin temsilleri bağlamında incelemektir. Eşitsiz toplumsal cinsiyet ilişkileri aynı gerçek dünyada olduğu gibi bu hikâyedeki kurmaca evrenin de her katmanına nüfuz ettiği için “Overlokçu Kız” toplumsal cinsiyet politikalarının nasıl işlediğini anlamlandırmak ve tartışmak adına yerinde bir örnek teşkil edecektir. Çalışma, toplumsal cinsiyet ve erkeklikler ile ilgili tartışmalar ışığında, hikâyenin karakterlerine odaklanarak eşitsiz toplumsal cinsiyet ilişkilerinin değişik bağlamlarda ve kültürel süreçlerde ataerkil sistemi inşa eden örüntülerine dikkat çeker. Bunun yanı sıra, karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerine odaklanarak, erkek egemen toplumda kadınlar ve erkekler arasındaki iktidar ilişkilerini sorgular ve aynı zamanda farklı erkeklikler arasındaki iktidar ilişkilerini de mercek altına alır. Bu anlamda çalışma eşit olmayan toplumsal cinsiyet yapılarının inşa süreçlerini hem kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkiler hem de farklı erkekliklerin birbirleriyle olan etkileşimleri bağlamında tartışır.Item “Algılanamazlık Feminizmi” ve Spinoza Tanınma/Temsil Politikalarına Spinozist Bir İtiraz(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Gökçe, Tansu; Other; OtherSpinoza felsefesi feminist tartışmalar özgülünde Avustralyalı feminist düşünürler Genevieve Lloyd ve Moira Gatens’ın çalışmalarıyla birlikte yeniden ilgi toplamış, güncel cinsel fark feministleri Rosi Braidotti ve Elizabeth Grosz gibi düşünürlerin Deleuzecü-Spinozist bir teorik hattı takip etmesiyle çağdaş feminist felsefe için önemli bir uğrak olagelmiştir. İlk Spinozacı feminist tartışmalar cinsel fark feminizminin sorunsalları etrafında şekillenmiş; Spinoza, cinsiyet/toplumsal cinsiyet ayrımı tartışmaları, ana akım Batı felsefesi geleneğine, sözde nötralizasyon, zihin-beden ve doğa-kültür ayrımı, bedenin ve duyguların değersizleştirilmesi gibi başlıklar altında yapılan eleştiriler göz önünde bulundurularak ittifak kurulabilecek bir filozof olarak düşünülmüştür. Bu geleneğe, Elizabeth Grosz’un tanınma/temsil siyasetlerine karşıt olarak teklif etmiş olduğu “algılanamazlık siyaseti” bağlamında dâhil olan Hasana Sharp, çağdaş feminist felsefeye yeni bir soluk kazandırmıştır. Sharp bu tartışmanın sınırlarını Spinoza’nın natüralizmini ve insanmerkezciliği eleştiren fikirlerini merkeze alarak genişletir. Algılanamazlık siyaseti, tanınma/temsil siyasetinin varsaydığı hukuki özne modeli yerine bedenin duygulanımlarını, kapasitelerini, kudretlerini gözeten bir siyasi proje olarak cinsel fark feminizminin felsefi konumuyla ortaklaşır. Bu açıdan makale öncelikle Grosz’un projesini ardından Sharp’ın bu projeye olan katkısını sözü geçen ortaklığı göz önünde bulundurarak incelemeyi hedefliyor.Item Batı Metafiziğinin Kökenlerinde Aklın Eril Karakteri(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Doğan, Özgür Saadet; Other; OtherAklın cinsiyeti olabilir mi? Bu çalışmada bu sorunun yanıtını toplumsal kurumsallaşmış pratiklerle ilişkisinde açıklamayı umuyorum. Aklın kavramsallaştırılmasında ortaya çıkan düalist düşünce yapısının yani akıl-beden ikiliğinin, sembolik düzende ifade edilen erkeklik-kadınlık karşıtlığıyla olan ilişkisine odaklanarak ve cinsiyetsiz olduğu iddia edilen aklın eril karakteri ve kadın ile doğa arasında kurulan özdeşleşmeyi serimlemeyi amaçlıyorum. Aklın ilk kez eril kodlarla içeriklendirilmesinin kaynağı olarak Antik Yunan dünyasına dönüyorum ve toplumsal olan ile düşünsel olanın ilişkisini üç farklı bağlam üzerinden ele alıyorum. Bunlardan ilki toplumsal cinsiyet pratikleri ekseninde Atina toplumundaki kadınların konumunu ele aldığım birinci bölüm. Burada, Atina toplumundaki toplumsal cinsiyet pratiklerinin politik alana tezahürüyle ilgileniyorum. İkinci bölümde Orestes üçlemesinde, yeni yasallığın kaynağında mizojinik örüntüyü inceliyorum. Orestes’in yargılanmasını konu edinen bu eserde, kadınlık temsilinin doğuma indirgenmesini problematize ederek nomoi’un kaynağının mizojinik bağıntısını ele alıyorum. Son bölümde ise Platon’un Timaios ve Şölen adlı eserlerindeki kadınlık ve erkeklik temsillerine odaklanıyorum. Aklın kavramsallaştırılmasının toplumsal cinsiyet pratikleri içerisinde gerçekleştiğine değinerek akıl ile erkeklik arasında kurulan özdeşleştirmenin kadınlık temsilini öteki olarak konumlandırmasını eleştiriyorum.Item ‘Dünyayı Yeniden Dokumak’ Shiva ve Mies’den Ekofeminizm(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Toksoy, Gamze; Other; OtherEkofeminizm, modernitenin, kapitalizmin ve neoliberalizmin eleştirisini içinde barındıran farklı feminist yaklaşımlarla ve çevreye dair araştırmalarla şekillenmiştir. Maria Mies ve Vandana Shiva tarafından hazırlanan Ekofeminizm kitabı ise 1993’deki ilk baskısının ardından, mevcut sisteme getirmiş oldukları eleştiriler ile bir çok feministe ilham kaynağı olmuştur. Yazarlar, ekofeminizmi hem ataerkil bilim anlayışının hem de doğaya yapılan tahribatın eleştirisi olarak görmüş ve bu ikisi arasında bağlar kurmuşlardır. Mies ve Shiva’nın perspektifinden ekofeminizm sadece akademik araştırma alanı değil aynı zamanda bir siyaset yapma yoludur. İlk basımından beri ekofeminizm kadın çalışmaları için ilham verici bir kaynak olarak önemli rol almışt ve bugün hala doğanın yıkımına karşı mücadeleler için bir kılavuz olarak önemini korumaktadır. Bu metinde, Ekofeminizm kitabı temel temalar etrafında incelenmekte ve ekofeminist ekonomik yaklaşımların getirdiği bütünsel eleştirilere dikkatler yöneltilmektedir.Item Engelli Kadın Sürücülerin Deneyiminde Trafikte Eril Tahakkümü Bourdieucu Bir Analizle Anlama Çabası(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Abacık, Gönül Cemre; Gül, Songül Sallan; Other; OtherBu makalede kamusal alanlardan biri olan trafikte yaşanan eril tahakküm ilişkileri, engelli kadınların deneyimleri bağlamında ele alınmaktadır. Hem engelli oranı hem de araç sahibi olma bakımından Türkiye ortalamasının üzerinde olan Isparta’da yaşayan engelli kadınların trafikte yaşadıkları eril tahakküm ilişkilerinin sınıfsal bağlamı Bourdiecu bir analizle değerlendirilmektedir. Nitel araştırma yöntemiyle on engelli kadınla Isparta merkezde görüşmeler yapılmış, engelli ve kadın olmanın anlamı, araç sahibi olma ve trafiğe çıkma ilişkiselliği çerçevesinde eğitim, çalışma yaşamı, medeni durum ve sınıfsal konumları bağlamında sorgulanmıştır. Engelli kadınların yaşam deneyimleri ışığında engelli kadın olma, aile ilişkilerindeki ataerkil kodlar ve sosyal sermayeleri bağlamında konu değerlendirilmiştir. Ayrıca engellilere yönelik sosyal desteklerin niteliği kadınların araç sahibi olma, trafiğe çıkma ve özgürleşme pratikleri temelinde ele alınmıştır. Kadınların sosyal ve ekonomik sermayelerinin mekânsal ve toplumsal engellerin aşılmasındaki rolü sorgulanmıştır.Item “Feminen” Alanlarda Erkek(Lik)Ler: Düşünceler, Önyargılar, Deneyimler(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-05-10) Ağıllı, Sibel Ezgin; Turğuter, Ebru Açık; Other; OtherToplumsal cinsiyet örüntüleri, günümüz toplumlarında kadına ve erkeğe özgü alanların yeniden inşa edilmesinde en önemli etkendir. Bu nedenle kadınların, erkeklerin tekelinde yer alan çalışma ve eğitim alanlarında olması, yadırganmaktadır. Buna karşın kadınlara özgü kabul edilen alanlarda yer alan erkeklerin erkekliği de sorgulanmaktadır. Kadın yoğunluklu olan alanlardan biri de çocuk gelişimi bölümüdür. Bu alanda az sayıda da olsa erkek öğrenci bulunmaktadır. Kadın yoğunluklu çocuk gelişimi bölümünde eğitim gören erkek öğrencilerin, eğitim alırken yaşadıkları deneyimleri, duygu ve düşüncelerini kristalize ederek feminen alanlarda erkeklerin kendilerini nasıl konumlandırdığı ve nasıl bir erkeklik inşa ettiklerini tartışmak bu araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Çocuk Gelişimi Bölümü erkek öğrencileri ile derinlemesine görüşmeler yapılmış, elde edilen veriler betimsel analizle ortaya konmuştur. Söz konusu verilerden hareketle, neo-liberalizm ve muhafazakarlık ethosu ilişkiselliği ile inşa edilen hegemonik erkeklikler, madun erkekler ve olumlu-eşitlikçi erkekler şeklinde farklı ve çoklu erkeklik biçimlerinin varlığı sonucuna ulaşılmıştır.Item Feminist Mücadelenin Üniversitedeki Ayağı: CTS Birimleri(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Kalem, Seda; Other; OtherKadına yönelik şiddetin en ağır biçimlerinden birisi olan cinsel şiddet aynı zamanda ortaya çıkarılması en zor şiddet türüdür. Üniversiteler hem hiyerarşik yapıları nedeniyle hem öğrencilerin ve çalışanların bir arada uzun süreler ve kalabalık şekilde çalıştıkları ortamlar olmaları nedeniyle cinsel şiddetin yaşanma olasılığının oldukça yüksek olduğu kurumlardır. Türkiye üniversitelerinde son on yılda cinsel şiddetle mücadele için kurulan birimler (CTS birimleri) gerek amaçları bakımından gerekse yaptıkları işin niteliği ve yöntemi itibarıyla Türkiye’deki feminist hareketin önemli bir bileşenidir. Hal böyleyken bu birimlerin feminist incelemenin -akademi içinden veya dışından- konusu olduğu çalışmalar son derece sınırlıdır. Bu eksiklikten yola çıkarak Türkiye üniversitelerindeki CTS birimlerinin feminist mücadeleyle nasıl ilişkilendiklerini, üniversite içindeki ve dışındaki kadın örgütlenmeleriyle CTS’ler arasındaki dayanışma ağlarının nasıl kurulduğunu sekiz farklı üniversiteden temsilcilerle yaptığım görüşmeler üzerinden anlamaya çalışacağım.Item Bir İfşa Mekanı Olarak Kadınlar Kulübü Örneğinde Cinsel Şiddetin Online İfşası ve İfşalara Verilen Tepkiler(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Cankurtaran, Özlem; Şaldırbak, Günseli Ayça; Other; OtherKadınların yaşadıkları cinsel şiddeti, fiziksel şiddet kadar kolay anlatamadıkları bilinmektedir. Cinsel şiddetten sağ kurtulan pek çok kadın çeşitli nedenlerle özellikle de yargılanacakları kaygısıyla yaşadıklarını paylaşmamakta/paylaşamamakta ve bu nedenle de yaşadıkları travmayı atlatamamaktadırlar. Bir kadın paylaşım forumu olan Kadınlar Kulübü’nde 2015 yılı Şubat ayından 2018 yılı Haziran ayına kadar “taciz” veya “tecavüz” kelimeleri içeren tüm başlıkların incelendiği bu araştırmada otuz üç cinsel şiddet ifşası ve onlara verilen 2203 yanıt, yorumlayıcı açıklayıcı metodoloji kullanılarak niteliksel ikincil analiz ile çözümlenmiştir. Araştırmada cinsel saldırıdan sağ kurtulanların ifşa nedenleri; ifşalarında paylaştıkları duygular; ifşalara verilen tepkiler ve bu tepkiler sonrası ifşa edenin hisleri analiz edilmiştir. İfşalara verilen tepkilerin saldırıdan hayatta kalan için önemi göz önüne alındığında büyük çoğunluğu destekleyici olsa da az sayıdaki negatif tepki endişe vericidir. Elde edilen bulgular doğrultusunda saldırıdan hayatta kalanların gizliliklerini koruyarak ifşada bulundukları online ortamlarda uzmanlarlaItem “Mor Bir Halkla İlişkiler” Örneği Olarak ABD Bağlamında Oy Hakkı Hareketi(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Bozkurt, Elif; Halkla İlişkiler ve Tanıtım; İletişim FakültesiBu araştırmada, ABD’de birinci feminist dalganın oluşmasını sağlayan Oy Hakkı Hareketi’nin (1848-1920) halkla ilişkiler faaliyetleri incelenmektedir. Feminist hareketin kullandığı halkla ilişkiler faaliyetleri, “mor halkla ilişkiler” olarak kavramsallaştırılıp eleştirel halkla ilişkiler geleneğindeki kültürel-ekonomik modelin kuramsal çerçevesine yerleştirilerek aktivist halkla ilişkiler ve feminist literatüre yeni bir kavram kazandırılmaya çalışılmaktadır. Kültürel-ekonomik halkla ilişkiler modelinde, toplumsal değişimin daha adil bir biçimde sağlanabilmesi için toplumsal yaşamda adaletsizlik üreten egemen anlatıların yıkılması ve yerine, halkla ilişkiler aracılığıyla yeni anlam setlerinin inşa edilmesinin gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu perspektiften, Oy Hakkı Hareketi’nin yeni anlam inşası oluşturmak için halkla ilişkiler faaliyeti olarak kullandığı güzel sanat dalları ve üretilen sanatsal ürünlerdeki feminist anlam inşaları, nitel araştırma yöntemi ve metin analizi tekniği kullanılarak yorumlanmıştır. Oy Hakkı Hareketi’nin ürettiği sanatsal ürünlerin, feminist mücadelenin argümanlarıyla kodlanarak feminist bir kimliğin, feminist kolektif kimliğin, uzun erimli mücadele yürüten feminist toplumsal bir hareketin oluşmasında ve Ağustos 1920’de kazanılan oy hakkı mücadelesinde derin etkileri bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Oy Hakkı Hareketi, EleştirelItem Reklam ve Tüketim Kültürü Yoluyla Feminizmin Metalaştırılması: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Temalı Reklam Filmlerinin Analizi(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Araslı, Osman; Other; OtherTüketim kültürü ve ideolojisini meşrulaştıran reklamlar, kadınlara sadece bir takım ideal kimlikler sunmazlar. Aynı zamanda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özgü reklamların örneklediği gibi feminizm ve feminist değerler, kapitalist tüketim kültürünün birer aracına indirgenirler. Bu yüzden çalışmada, Türkiye’deki televizyon kanallarında yayınlanan dört reklam filmi Fransız Dilbilimci Roland Barthes’ın “göstergebilim modeli” kullanılarak analiz edilmiştir. Günümüz kapitalist değerleriyle uyumlu olarak reklamlarda feminist kazanımların, tüketim kültürüyle ilgili göstergelerle iç içe geçirildiği ve metalaştırıldığı saptanmıştır. Öte yandan kadın kimliğinin bir takım mitlerle neoliberal kapitalist düzene göre yeniden tanımlanarak tüketim kültürünün birer öznesi şeklinde konumlandırıldığı tespit edilmiştir.Item Toplumsal Cinsiyet, Savaş ve Hukuk: Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde Cinsel Şiddet Suçları(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Şahin, Bilge; Other; OtherKongo Demokratik Cumhuriyeti’nde cinsel şiddet suçları sistematik ve yaygın bir şekilde işlenmektedir. Bu suçlarla mücadele etmek için uluslararası örgütler ve hükümet dışı kuruluşlar Kongo’da hukuk sistemine yardımda bulunmaktadırlar. Bunun için uluslararası aktörler Kongo hukuk sisteminin cinsel şiddet suçları alanında güçlendirilmesine, cinsel şiddet suçlarına maruz kalan kadınların adalete erişmelerine ve bu suçları işleyen kişilerin cezalandırılmasına odaklanmaktadır. Cinsel şiddet suçları barış zamanı kadınlara yönelik şiddetin savaştaki bir uzantısı olarak ortaya çıkmasına rağmen, uluslararası alanda bu suçlar ele alınırken toplumsal cinsiyet göz ardı edilmiştir. Cinsel şiddet suçlarının hukuki çerçevede ele alınması önemli olmakla birlikte, bu suçların tanımında ve çözüm sürecinde toplumsal cinsiyetin göz ardı edilmesi, bu suçların ortadan kaldırılması için büyük engel teşkil etmektedir. Cinsel şiddet suçlarıyla mücadele için sadece hukukla sınırlı kalmayarak iktidarın kadına hem fiziksel hem de sistematik şiddeti meşru kıldığı ekonomik, siyasi ve sosyal alanları da kapsayacak şekilde mücadele vermek gerekmektedir.Item Transhumanism, Posthumanism, And The “Cyborg Identity”(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Çavuş, Cennet Ceren; Other; OtherThe purpose of this paper is to provide a brief analysis of two confusable philosophical positions, Transhumanism and Posthumanism, and compare their approaches in terms of their social and ecological concerns through an examination of Donna Haraway’s “cyborg identity.” Haraway introduces a ground-breaking approach in A Cyborg Manifesto and her later works, which blurs the formerly defined, distinct categories and identities that underlie the oppression of animals, humans, men, women, machines etc. By using postmodernist deconstruction, she wants to challenge Western dualisms and all kinds of oppression it causes. While Transhumanists, who inherit anthropocentrism from Humanism, support technological advancement to enhance the human condition, Posthumanists draw attention to the harms of the anthropocentric approach in terms of social and ecological justice and offer a more comprehensive and compassionate approach to other species inhabiting the planet. Since both Transhumanists and Posthumanists promote enhancement, Transhumanists need Posthumanist insights to really enhance the human condition concerning her environment.Item “Yakın akraba göçü” ve 1989 göçü süreçlerinde Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden kadınların çalışma hayatına dair deneyimleri(Ankara Üniversitesi KASUM, 2021-06-10) Eklemezler, Sercan; Adiloğlu, Selda; Other; OtherGöçmenliği 1970’li yıllarla birlikte kabul görmeye başlayan kadının iş piyasasındaki varlığı, görünmezliği de barındıran bir duyarsızlığa maruz kalmaktadır. Çoğunlukla ikincil ve yedek işgücü ya da “kadın işi” olarak tanımlanan bir pozisyonda yer bulan kadın emeği, göçmenlik söz konusu olduğunda daha da değersizleştirilebilmektedir. Bu noktada çalışmanın odağı, kadının bir göçmen olarak çalışma hayatındaki emeğidir. Göç öncesi ve sonrası kadın deneyimini ve çalışma olgusunu, Bulgaristan göçmeni kadın çalışanlar üzerinden ortaya koymak, bu çalışmanın başlıca amacıdır. Bu doğrultuda 1969-1978 arası “yakın akraba anlaşması göçü” ile 1989 göçü sürecinde Bursa iline göç etmiş Bulgaristan göçmeni kadınlardan altışar kişilik iki grubun bilgisine başvurulmuştur. Literatürdeki örneklerle bu çalışma bulgularının karşılaştırılması, göç ve çalışmaya dair deneyiminin, toplumsal cinsiyet, siyasal ve ekonomik sistem ile sosyo-kültürel yapıdan etkilenerek farklılaştığını ortaya koymaktadır. Kadınların boş vakit pratiklerinin yetersizliği, ev sahibi olma azimleri, “çalışkan muhacir kadın” imgesini sahiplenişleri ve ikinci nesille birlikte kırılmaya uğrayan “çalışkanlık” söylemi ise çalışmanın diğer bulgularıdır.