Cilt:41 Sayı:71 (2022)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:41 Sayı:71 (2022) by Issue Date
Now showing 1 - 19 of 19
Results Per Page
Sort Options
Item AKÇADAĞ ARAŞTIRMALARI: AKÇADAĞ OVASI, TOHMA HAVZASI VE SULTANSUYU HAVZASI GEÇ BRONZ ÇAĞI YERLEŞİMLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Dönmez, Sevgi; Other; OtherMalatya-Elazığ Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Kuzey Suriye-Mezopotamya ve Kuzey Orta Anadolu kültürel ilişkilerinin aydınlatılmasında Akçadağ İlçesi’nin sahip olduğu geçiş güzergâhlarının önemini ortaya koymak amacıyla 2020 yılında “Malatya İli Bronz Çağı ve Demir Çağı” konulu yüzey araştırması kapsamında gerçekleştirilen araştırmalar Akçadağ Ovası, Akçadağ-Sultansuyu Havzası ve Akçadağ-Tohma Havzası sahası içerisinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmalar sonucunda Geç Bronz Çağı’na ait seramik buluntu veren dokuz yerleşim yeri saptanmıştır. Geç Bronz Çağı seramik materyalleri sunan dokuz yerleşim yerinde ele geçen seramik bulgular, Malatya-Elazığ Bölgesi, Kuzey Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nde yapılan sistemli kazı yerlerinden ve araştırmalardan elde edilen sonuçlarla karşılaştırılarak tarihlendirilmiştir. Tohma Havzası, Sultansuyu Havzası ve Akçadağ Ovası’nda gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde, Geç Bronz Çağı’nda bölgede kurulan bu yerleşim merkezleri, bulunduğu konum ve büyüklüklerinin yanısıra ele geçen seramik materyallerden de anlaşıldığı kadarıyla önemli birer idari ve askeri merkez olmalıdır.Item PHİLOTHEOS’UN KLĒTOROLOGİON ADLI ESERİNE GÖRE BİZANS İMPARATORLUĞU’NDA POSTA TEŞKİLATI VE GÖREVLİLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Güneş, Cüneyt; Other; Otherİnsanlar, tarih boyunca birbirleriyle duygularını, fikirlerini, bilgileri vs. paylaşabilmek için farklı şekillerde iletişim kurmuşlardır. Bu iletişim ağını, sadece ikili ilişkilerinde değil devletler düzeyinde de günümüze kadar geliştirerek devam ettirmişlerdir. İki insanın konuşması ve birbirini anlaması, bir iletişim şekli olup uzakta bulunan bir kişiye, topluluğa veya devlete çeşitli şekillerle ulaşılması da bir iletişim şeklidir. Bu durumun önemini kavrayan devletler, tarih boyunca iletişime önem vermişlerdir. Bu devletlerden en önemlisi de hiç şüphesiz Bizans İmparatorluğu’dur. Roma İmparatorluğu’ndan miras almış olduğu bürokrasi kültürünü geliştiren ve bu kültürde dönemine göre değişiklikler yapan Bizans İmparatorluğu, toplumsal veya devletlerarası ilişkilerinde iletişim kültürüne ciddi önem vermiştir. İmparatorluk düzeyinde bu kültür, özellikle taşımacılık yani “Posta Teşkilatı” ile hızlı bir şekilde hem halka hem de devletlere ulaştırılmıştır. Bizans İmparatorluğu’nun taşımacılık hizmetine ciddi önem verdiği Roma İmparatorluğu’nda var olan “Cursus Publicus” yani “Posta Teşkilatı”nı devam ettirmesinden de anlaşılmaktadır. Bu sistemin nasıl işlediğine dair bilgiler, IV. ve VI. yüzyıl kaynaklarında mevcuttur. Bu dönem kaynaklarının yanı sıra özellikle 899 yılında yazılan ve imparatorluk bürokrasisinde görev alanların listelendiği Philotheos’un Klētorologion adlı eserinde, İmparatorluğun Posta Teşkilatı’na dair önemli bilgiler bulunmaktadır. İmparatorlukta IX. ve X. yüzyılda, Posta Teşkilatı’nın aktif bir şekilde kullanıldığı bu kaynağın vermiş olduğu bilgilerden de anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, Philotheos’un Klētorologion adlı eserine göre, Bizans İmparatorluğu’nda Posta Teşkilatı’nın ortaya çıkışı, gelişimi, bu teşkilattaki görevlilerin unvanları ve görevlerinin ne olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.Item MAVİLER VE YEŞİLLER: BİZANS ATLI ARABA YARIŞLARI ÇERÇEVESİNDE TARAFTAR GRUPLARI(Ankara Üniversitesi, 2022) Turgut, Ceren Altunbeğ; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAtın evcilleştirilmesi ve arabanın ilk kez kullanımıyla birlikte sürekli hale gelen atlı araba yarışları, sıradan Bizans vatandaşının hayatındaki en önemli olaydı. Yarışlar, izleyenlere hayatının başka hiçbir alanında kendisine sunulmayan eğlenceli ve heyecan verici eylemleri gerçekleştirmesini sağladı. İnsanlar bir takım rengi seçti ve seçtiği takımı destekleyerek bastırılmış duygularını özgür bıraktı. Gelenekselleşen ve büyük ilgi uyandıran atlı araba yarışlarının düzenlendiği hipodrom, toplumsal memnuniyetsizliğin veya uyumun, imparatorluğun sorunlarının ya da refahının açıkça ifade edildiği bir arena haline geldi. Diğer yandan, yarışlar imparatora halkın durumunu değerlendirme imkânı sunarken, halka ise taleplerini imparatora iletme fırsatı tanıdı. Böylece insanların aidiyet duygusu canlı tutuldu. Bu çalışmada, Bizans döneminde düzenlenen atlı araba yarışları çerçevesinde taraftar grupları ele alınmış olup, taraftar gruplarının Bizans’ın toplumsal ve siyasi hayatındaki yeri incelenmiştir.Item Memlûklerde Matem Geleneği(Ankara Üniversitesi, 2022) Yürekli, Tülay; Other; OtherEski Türkler matem merasimlerinde, yüz çizme, saç kesme, dövünme, ölünün atıyla ve diğer şahsi eşyalarıyla gömülmesi, at kurban edilmesi, yoğ denilen ölü aşlarının verilmesi gibi bir takım ritüelleri yerine getirmiştir. Bu ritüeller, İslâm’ın kabulünden sonra, yeni dinin izin verdiği ölçüde devam etmiştir. Türklerin yerleştiği Türkistan’dan Mısır’a kadar uzanan coğrafyada bu âdetlerin örneklerini bulmak mümkündür. Memlûkler eski Türk kültüründen kalma tabut asma, ölünün şehre sokulmaması, ölünün mumyalanması, baş açma, başa toprak atma, saç kesme, ağıt, dövünme, ölünün mezarına şahsi eşyalarının bırakılması, yüz çizme geleneklerini takip etmiş, acının seviyesini yükseltmek için ağıtçılardan, esir kadınlardan ve cariyelerden istifade etmiştir. Yine söz konusu dönemde, Atalar kültünün bir uzantısı olup süreç içinde İslâmi bir kimlik kazanan kabir ziyareti ve ölünün ruhu için sofra kurma gelenekleri sürdürülmüştür. Türklerde matem rengi hanedandan hanedana farklılık arz etmiştir. Memlûkler matem rengi olarak beyaz ve siyahı benimsemiştir. Biz bu çalışmada Memlûklerde matem, defin ve ölüme dair pratikleri ve inanışları tespit ve takip ederek bunlara yüklenen anlamları diğer Türk-İslâm hanedanlıklarında konuyla ilgili yürürlükte olan geleneklerden örnekler vererek bir bütünlük içinde değerlendireceğiz.Item İSMET İNÖNÜ’NÜN “BARIŞ POLİTİKASI”NIN ÜNİVERSİTE BOYUTU: İSMAYIL HAKKI BALTACIOĞLU VE TEVFİK SAĞLAM’IN ÜNİVERSİTEYE GERİ DÖNÜŞLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Güler, Cağfer; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMilli Şef Dönemi’nin ilk zamanlarındaki önemli sorunlardan biri, Atatürk Dönemi’nde bir nedenle siyasi hayattan uzaklaşmak durumunda kalmış bazı muhaliflerin yeniden siyasi hayata dönüş imkânını bulmalarıydı. Bu imkânı sağlayan yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü idi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, İzmir Suikastı Davası ve son olarak başarısızlıkla biten Serbest Fırka denemesindeki bazı muhalifler siyasi hayata kazandırılmışlardı. Üniversite tarihimizin önemli dönüm noktalarından biri, 1933 Üniversite Reformu ve bu reformun bir yönünü oluşturan tasfiye hareketi idi. Bu tasfiye iki aşamada gerçekleştirilmişti. Birinci tasfiye 1933’te, ikincisi ise 1934’te gerçekleşmişti. Her iki tasfiye hareketi ister istemez bazı isimler için mağduriyet havası yaratmıştı. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu birinci tasfiye ve Tevfik Sağlam ise ikinci tasfiye hareketinin muhatapları arasındaydılar. 1938 sonrasında İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasıyla, sınırlı sayıda da olsa, üniversite reformunun tasfiye mağdurlarının üniversiteye kazandırılması doğrultusunda adımlar atılmıştı. Baltacıoğlu örneğinde, İnönü’nün yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in rolü önemliydi. Tevfik Sağlam’ın üniversiteye dönüşü, eski muhalifler örneğinde olduğu üzere, İnönü inisiyatifini kullanmıştı.Item HATIRALARDA OSMANİYE’NİN KURTULUŞ MÜCADELESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Kütükçü, Murat; Other; OtherOsmaniye (Cebel-i Bereket), Adana Vilayetine bağlı dört sancaktan biri olarak 1881 d e k a z a , 1924 ’ d e i s e i l m e r k e z i o l μ ş s a d a 1933 ’ d e t e k r a r k a z a m e r k e z i o l a r a k A d a n a ya bağlanmıştır. Ermeniler, Mondros Ateşkes Anlaşması’nı takiben, özellikle Fransa’nın desteğini arkasına alarak Osmaniye bölgesine gelmişler ve silahlanarak bölgede yaşayan Türkler ve Müslümanlara zulüm ve işkence yapmaya başlamışlardı. İngilizlerle yapılan Suriye İttifaknamesi gereği Çukurova’yı işgal maksadıyla İskenderun’dan 5 Ekim 1920’de karaya çıkan Fransız Kuvvetleri, 10 Ekim’den itibaren şiddetli taarruzlar başlatmışlar, Topçular, Kovanbaşı ve Araplı'daki Türk kuvvetlerinin kahramanca direnişleri sonucu geri çekilmek zorunda kalmışlar ancak bir ay kadar süren şiddetli muharebeler neticesinde 9-10 Kasım günü Milli Kuvvetler direnişinin kırılmasıyla Osmaniye`ye girmişlerdir. İşgalin ardından Osmaniye’de ise halk “Palalı Süleyman, Gavur Ali, Divlimoğlu Hacı Efendi, Alibekiroğlu Dede Efendi ve Rahime Hatun” isimleriyle bilinen çete örgütlenmesine gitmiş ve işgale karşı büyük bir mücadele başlatmıştır. 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşmasının ardından Fransa Çukurova’daki işgal güçlerini geri çekmeye başlamış, 3 Ocak 1922’de Mersin, 5 Ocak’ta Adana ve 7 Ocak’ta Osmaniye’yi boşaltmıştır. Böylelikle Osmaniye yaklaşık üç yıl süre ile yoksun kaldığı hürriyetine yeniden kavuşmuştur. Çalışmanın amacı, milli mücadelemizin önemli cephelerinden biri olan Güney Cephesinde Osmaniye vilayetinin işgale karşı vermiş olduğu mücadeleyi, başta bölgeye “Hafız” takma adıyla görevlendirilen Yüzbaşı Osman (Tufan Paşa) olmak üzere, dönemin Adana Plevne İlkokul Öğretmeni Vicdan Karaırmak, bölgenin direniş çete liderleri Alibekiroğlu Dede Efendi, Çalık Mustafa, Gavur Ali gibi dönemin tanıkların hatıralarıyla analiz etmektir.Item OSMANLI DEVLETİ’NDE TAHSİL-İ EMVAL NİZAMNAMELERİ VE TAHSİLAT USULÜ(Ankara Üniversitesi, 2022) Erol, Yasemin Zahide; Other; OtherOsmanlı Devleti’nin üzerinde en çok durduğu konulardan biri vergilerin dağıtılması ve tahsili meselesiydi. Vergileri tahsil etmede yaşanan güçlükler, vergi tahsiline zaptiyenin dahil olması, hatta tahsilât işlerinin kalıcı olarak zaptiyeye devredilmesiyle tahsilât esnasında yaşanan huzursuzluklar ve vergi kaynaklı isyanlar Osmanlı Devleti’ni vergi tahsilinin düzenlenmesi için harekete geçirmişti. Bu nedenle, ilk olarak 1871 yılında bir nizamname yayınlanmış ve bunu 1875, 1879, 1886, 1894, 1902 ve 1909 tahsil-i emvâl nizamnameleri izlemiştir. Böylece, vergi tahsil işlerinde çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu çalışmada ilk olarak söz konusu nizamnamelerin içeriği incelenmeye çalışılmış, daha sonra tahsilât usulüne değinilmiştir.Item Myra’nın Liman Yerleşimi Andriake’de Ele Geçen Geç Roma Dönemi Unguentariumları(Ankara Üniversitesi, 2022) Öz, Cüneyt; Other; OtherÇalışmanın konusunu, Likya Bölgesi’nin metropol kenti Myra’nın liman yerleşmesi Andriake’deki kazılarda ele geçen Geç Roma Dönemi unguentariumları oluşturmaktadır. En yoğun bulundukları alan Agora/Plakoma (11)’dır. Bunu sırasıyla 2 No’lu Alan (5), Liman Yapıları (2), Küçük (Doğu) Hamam (2), Batı Hamam (2) ve 2015 Yılı İşlik Kazısı Atık Toprağı (1) izlemektedir. Toplam 23 adet unguentarium incelenmiştir. Tamamı fusiformlu olan unguentariumlardan 12’sinde dairesel veya dikdörtgen alan içerisine basılmış monogram bulunmaktadır. Bu monogramlardan sadece biri figürlü olup diğerleri harflerle oluşturulmuş blok monogramlardandır. Andriake örneklerinde yer alan monogramların X, M, Π, Σ, A ve E harflerinin merkezde olduğu, onlar etrafında diğer harflerle bir blok elde edilmesiyle oluşturulduğu görülmektedir. Henüz ne için yapıldıkları çözülemeyen monogramların senkretizmle ilgili olabileceği gibi daha birçok teori öne sürülmektedir. Andriake’deki Geç Roma unguentariumlarının ele geçtiği alanların kullanım evreleri ile tipolojik benzerlerinin tarihleri dikkate alındığında, incelenen eserler MS 5.-7. yüzyıl arasına tarihlenmiştir.Item İzmiroğlu Cüneyd Bey (Ö.1426): Hayatı Kişiliği ve Mücadeleleri(Ankara Üniversitesi, 2022) Adak, Mutlu; Other; OtherAnadolu Selçuklu Devleti’nin siyasî hayatının son bulmasından sonra Anadolu’da çeşitli beylikler kurulmuştur. 1310’da kurulan Aydınoğulları Beyliği de Batı Anadolu’daki uç beyliklerinden birisidir. Bu çalışmada, Aydınoğulları soyundan gelip gelmediği tartışmalı olan Cüneyd Bey’in soyu ve kişiliği ve mücadeleleri üzerinde durulacaktır. Aydınoğulları Beyliğinin topraklarını, Osmanlı Devleti’nin hâkim olmasına kadar, kontrolü altında Cüneyd Bey tutmuştur. Çalışma üç konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Aydınoğulları beyliğinin topraklarını, Osmanlı Devleti’nin hâkim olmasına kadar, kontrolü altında Cüneyd Bey tutmuştur. Bu neden çalışmamız Cüneyd Bey çerçevesinde ele alınarak üç ana bölüm olarak incelenmiştir. Cüneyd Bey’in Aydınoğulları’ndan olup olmadığı, Aydınoğulları’nın siyasi olarak son dönemi (Osmanlı hâkimiyetine girişi) ve Cüneyd Beyin kişiliği hakkında değerlendirmelerde bulunulacaktır. Ayrıca devrin kaynaklarından ve belgelerden hareket ederek; Cüneyd Bey’in soyu hakkında değerlendirilmelerde bulunulacaktır. Son dönemde tekrar Cüneyd Bey’in soyu hakkında tartışmaların yaşandığı bu konuya katkıda bulunulmaya çalışılacaktır. Ayrıca kişiliği üzerinde Osmanlı Kroniklerinde ve Doukas gibi Bizans tarihlerinde kayıtlara rastladığımız Cüneyd Bey’in karakter özellikleri hakkında çıkarımlarda bulunulacaktır. Bu şekilde hem Aydınoğullarının siyasî hayatındaki son dönem hakkında hem de Cüneyd Bey’in soyu ve kişiliği hakkında bu zamana kadar yapılan çalışmaların zenginleşmesine ve farklı açılardan bu meselelere bakılmasına katkı verilmiş olacaktır.Item ORTAÇAĞ’DA KUZEY AVRUPA’DA MEYDANA GELEN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ETKİLERİ:950-1300(Ankara Üniversitesi, 2022) Karaimamoğlu, Tolga; Other; Otherİklim dünya ekosistemi için en önemli faktördür ve her zaman değişim halinde olmuştur. İklimde meydana gelen birkaç derecelik bir ısınma veya soğuma hareketi başta insanlar olmak üzere canlıların hayatlarını her dönem ciddi şekilde etkilemiştir. Özellikle insanoğlunun gelişimin çetin hava şartlarında azaldığı, doğa döngüsü içerisinde ortaya çıkan daha uygun iklim koşullarında da hızlandığı ise tarihsel süreçten anlaşılmaktadır. 950-1300 yılları arasında Kuzey Avrupa’da meydana gelen iklim değişikliği ise bu durumun iyi bir tarihsel örneğidir. Bu dönemde İskandinavya, Kuzey Avrupa ve Büyük Britanya’nın yer aldığı geniş bir coğrafya da eskiye nazaran daha sıcak yazlar ve ılıman kışlar yaşanmıştır. “Ortaçağ’ın Sıcak Dönemi” olarak adlandırılan bu süreçte Avrupa’da insan yaşamı için daha elverişli bir ortam oluşturmuştur. İklimde üç ya da dört asır süresince meydana gelen bu olumlu gidişat Ortaçağ Avrupa’sında bir dizi önemli gelişmeyi ortaya çıkartmıştır. Çalışma iklimin olumlu etkisiyle başlayan Viking göçleri, nüfus artışı ve buna bağlı olarak tarım üretiminin gelişerek yoğunlaşması ve yeni bir mimari tarzın oluşması üzerinden Ortaçağ Avrupa’sında değişen maddi ve kültürel hayatı açıklamaya odaklanmaktadır.Item İNGİLİZ KONSOLOSLUK RAPORLARI ÇERÇEVESİNDE HALEP VİLAYETİ’NİN SOSYO-İKTİSADİ VAZİYETİ (1873-1878)(Ankara Üniversitesi, 2022) Görür, Emel Demir; Other; OtherHalep Şehrinde İngiliz Konsolosluğu’nun teşkili, bölgenin iktisadi önemine binaen İngiltere’nin Osmanlı ülkesindeki ilk İngiliz Büyükelçisi William Harborne’un öncelikli icraatlarındandı. Halep’te İngiliz ticari-siyasi varlığı, İngiltere’nin Osmanlı topraklarında kurulan ilk konsolosluklarından Halep merkezli yeni konsolosluğun teşkili ile başlamıştı. Halep Şehri’nin ticari potansiyeli, bununla bağlantılı olarak İngiltere’nin ve diğer ithalat-ihracat yapan ülkelerin ekonomik çıkarları İngiliz Konsoloslarının yazışma ve raporlarına yansımıştır. İlgili belgeler, şehrin ticari faaliyetiyle ilgili çok fazla detay ve istatistiki bilgiler ihtiva etmekte, şehrin iktisadi bununla bağlantılı olarak sosyal hayatına dair önemli bilgiler sunmaktadır. Çalışma, sınırlı bir dönemi (1872-1878) ihtiva etmekle birlikte, Halep ekonomisine dair zengin bilgiler içeren, iktisadi ve yerel tarihimiz bakımından mühim olan İngiliz Konsolosluk belgeleri çerçevesinde ele alınmıştır.Item ROMA CUMHURİYETİ’NİN SON HESAPLAŞMASINDA SAVAŞ FİLLERİ: THAPSUS SAVAŞI MÖ 46(Ankara Üniversitesi, 2022) Uçar, Nuri Can; Other; OtherUygarlık tarihiyle yaşıt olan savaş tarihi, farklı türlere mensup pek çok hayvanın, insanların boyunduruğu altında çıktıkları savaş alanlarında ortaya koyduğu sıra dışı hizmetlere sahne olmuştur. Nitekim tüm bu hayvanlar içerisinde, batı halklarının ilk kez MÖ 331 yılında, Gaugamela düzlüklerinde karşılaştığı bir tür, antik çağın dönüm noktası niteliğindeki savaşlarda ortaya koyduğu etkinlikle benzersiz bir hikâyeyi geride bırakmıştır. MÖ 46 yılında, o güne dek kayda değer bir önem kazanmamış olan Thapsus kenti önlerinde gerçekleşen savaş, Roma Cumhuriyetinin ve çatısı altındaki halkların yüzyıllar boyunca ilerleyeceği yolları tayin etmiştir. Bu savaşın taraflarınca farklı beklentilerle, farklı şekillerde kullanılan savaş filleri ise bu kritik dönüm noktasında kazananı ve kaybedeni belirlemiştir. Bu çalışma, fillerin Thapsus Savaşı’na uzanan süreçte iki düşman ordunun savaş planı içerisinde ifade ettiği önemi ve savaş sırasındaki etkinliğini, antik kaynaklar ve numismatik buluntular ışığında ortaya koymayı amaçlamaktadır.Item Tarihin İz Dokunduğu ve Ses Verdiği Güzergah İpek Yolu(Ankara Üniversitesi, 2022) Karaca, Özkan; Other; OtherTarih boyunca kentler, kültür ve medeniyetlerin doğduğu, geliştiği ve yayıldığı yerler olmuştur. Kentler, tarihsel süreçte insanların çeşitli gereksinimlerinin ürünü olarak sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sürecinde hem insanlığın birikiminin gelecek kuşaklara taşıyıcısı, hem de taşıdığı uygarlık birikimi ile insanoğlunun geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri olmuştur. Kentleri bir damar gibi birbirine bağlayan yollar; iletişimin sağlandığı, alışverişin sürdürüldüğü ve bilgilerin aktarıldığı yapı olmuştur. Antik çağlardan günümüze tarihin akışını değiştiren ve nice hadiselerin yaşandığı uluslararası yollarda vardır. Antik yolların binlerce kilometrelik güzergâhı günümüzün teknolojik imzasında modern görünüm ve vasıtalarla hala fonksiyonunu sürdürmektedir. Bu makalede tarihi süreç içerisinde İpek Yolu’nun yol ağlarının durumu, gelişimi ve muhtemel güzergâhları açıklanmaktadır. Çağlar boyunca işlevini sürdüren ve geniş coğrafyaya yayılan İpek Yolu’nun yol durumları ve zaman içerisinde geçirdikleri değişimlere yer verilmiştir.Item MARQUİS LOUİS SAUVEUR DE VİLLENEUVE’NİN İSTANBUL ELÇİLİĞİ VE FAALİYETLERİ (1728-1741)(Ankara Üniversitesi, 2022) Kurtaran, Uğur; Other; OtherElçilik faaliyetleri devletlerarası ilişkilerin yürütülmesi ve geliştirilmesindeki önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Nitekim bu tür faaliyetler iki devlet hükümdarını temsil ettiğinden dolayı diplomatik misyonlarının yanı sıra siyasi içerikler de taşımaktadır. Bu noktada iki devlet arasındaki ilişkilerin bilinmesi ve doğru tespit edilmesinde karşılıklı elçilik faaliyetlerinin önemi oldukça fazladır. Çalışmada XVIII. yüzyıl Osmanlı-Fransa ilişkilerinin gelişiminde Fransız elçisi Marquis Louis Sauveur de Villeneuve (1675-1745)’nin etkisi üzerinde durulmuştur. Elçinin 1728-1741 tarihleri arasındaki diplomatik faaliyetleri iki ülke arasında XVIII. yüzyılın başlarında bozulan dostça münasebetleri geri getirdiği gibi, 1740 yılında Fransa’ya yeni bir kapitülasyon verilmesini sağlamıştır. Bu noktada çalışmada Fransız elçisinin görevde kaldığı süredeki faaliyetleri ve iki devlet arasındaki ilişkilerin gelişimindeki etkilerinin tespiti amaçlanmaktadır. Yine araştırmada İstanbul’a gelen yabancı bir elçinin ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı ile bu konuda Babıâli’de uygulanan diplomatik uygulamaların neler olduğu sorularına cevap verilmiştir. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgularda Marquis Louis Sauveur de Villeneuve’nin 1728-1741 yılları arasındaki elçilik faaliyetlerinde oldukça başarılı olduğu ve buna bağlı olarak görevde kaldığı süre boyunca Osmanlı yönetimince çok iyi bir şekilde ağırlandığı tespit edilmiştir. Döneme ait bu tespitler için arşiv vesikaları, kronikler ile diğer araştırma ve inceleme eserlerinden istifade edilmiştir.Item MÜNİH’TE ÇIKARILAN ANTİSOVYET YAYINLARDAN İKİ ÖZGÜN ÖRNEK DERGİ VE KAFKASYA DERGİLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Demirci, Sibel; Other; OtherAlmanya Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında hasım hatta müttefik devletlerin etnik ve dini unsurlarıyla irtibat kurmuş, özellikle istihbarat alanında bu güçlerden faydalanmıştı. Soğuk Savaş Dönemi olarak adlandırılan savaş sonrası dönemde kamuoyu oluşturma, istihbarat gibi faaliyetler daha da önem kazanmış, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği özellikle basın ve yayın faaliyetleriyle ideolojik mücadele içerisine girmişti. Bu amaçla Amerikan istihbarat birimleri tarafından propaganda merkezi olarak Münih belirlenmiş ve burada anti Sovyet gruplardan oluşan ve Amerika tarafından finanse edilen “Amerika’nın Rusya Halklarını Kurtarma Komitesi”(American Comittee for The Liberation of the Peoples of The Russia) adıyla bir Komite kurulmuş, komiteye bağlı Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsü’nce Dergi adı verilen bir süreli yayın çıkartılmıştı. Aynı tarihlerde Münih’te aralarında Türklerin de bulunduğu milli ve müstakil amaçlı başkaca komiteler de mevcuttu. Bunların arasında belki de en tesirlisi Azerbaycan ve diğer Kafkas topluluklarının muhacereti tarafından kurulan, Kuzey Kafkasya Milli (İstiklal) Komitesiydi. Komitenin faaliyetleri ve yayın organı Kafkasya Dergisi (Der Kaukasus) önemliydi zira Komite üyelerinin Sovyetler Birliği ile olan mücadelesinin geçmişi Soğuk Savaş Dönemi ve Amerikan çıkarları ile sınırlanamayacak kadar eskiye dayanıyordu ve derindi. Bu çalışma ile Münih’te çıkarılan söz konusu dergilerin tanıtılmaya çalışılacaktır.Item HARP TARİHİ YAZICILIĞINDA TALİMATNAMELER (1909-1928)(Ankara Üniversitesi, 2022) Güvenbaz, Seher Naz; Other; OtherHarp tarihinin yazımında birincil kaynaklar olarak adlandırdığımız harp cerideleri ve harp vesikaları dosyaları ayrı bir önem taşımaktadır. Bu ceride ve dosyaların tutulmasındaki amaç ve yöntemin bilinmesi harp tarihi yazıcılığında daha sağlıklı değerlendirmelerin yapılmasına olanak sağlayacaktır. Bu anlamda 1909-1928 yılları arasında, Osmanlı Türkçesi ile yayınlanan harp ceride ve dosyalarının tutulmasıyla ilgili dört talimat madde madde incelenmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Talimatların birbirine benzer ve farklı yönleri karşılaştırılmaya çalışılarak, talimatlarda hüküm altına alınan maddeler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Tarih-i Harp Şubesi’nin kurulmasıyla birlikte talimatların çok daha kapsamlı bir hâle getirildiği tespitinin yanında, talimatların gelecekteki harp/harekât için strateji geliştirmeyi misyon edindiği, yıllar içinde gelişen harp araç ve gereçleri ile sınıfların özellikle 1928 tarihli talimatta vücut bulduğu belirtilebilir. MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivindeki harp ceridesi ve dosyalarının incelenen talimatlar esasına göre tutulduğu değerlendirmesi yapılabilir.Item HELLENİSTİK DÖNEMDE POLİTİK ve HUKUKSAL BAĞLAMDA GEÇMİŞİN KULLANIMI(Ankara Üniversitesi, 2022) Güler, Türkan Banu; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada Jan Assmann’ın kültürel bellek kapsamında ele aldığı hatırlama (geçmiş), kimlik (politik yaklaşım) ve kültürel süreklilik (gelenek oluşturma) başlıkları ile bağlantılı olarak Hellenistik döneme ait ksenoi dikastai (yabancı yargıçlar) kurumundan yola çıkılarak toplumsal ya da kolektif bellek olarak tanımlanan sivil hafızanın polisler arası diplomatik ilişkilerde kullanımı açıklanmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda neredeyse dört yüz yıldan fazla bir zaman dilimini kapsayan ve konuyla ilgili dekretlerden geçmişin nasıl kullanıldığına dair detaylı bilgilerin elde edildiği Samos ve Priene polisleri arasındaki anlaşmazlık ele alınacaktır.Item Venedik’in Rehine Krizi: 1171-1184 Yılları Arasında Bizans ile Barışı Sağlamak İçin Verilen Diplomatik Çabalar(Ankara Üniversitesi, 2022) Özdemir, Ömer; Other; OtherBizans İmparatorluğu 11. yüzyılda meydana gelen sarsılmaların neticesinde Venedik ile ittifak kurabilmek için onlara türlü imtiyazlar vermiştir. Bu doğrultuda elde ettikleri ticari imtiyazlarla imparatorluk ekonomisinde giderek etkin olan Venedikliler, zaman içerisinde Bizans otoritelerinin kontrol edebileceği bir güç olmaktan çıkmışlardır. İşte bu ahvalde, Manuel Komnenos, imparatorluktaki tüm Venediklileri Mart 1171'de tutuklatmış ve neticesinde bu durum yıllar süren çatışmalara sebebiyet vermiştir. Bu makalede yazar, birincil kaynakların ışığında iki taraf arasındaki barışın ne zaman tesis edildiğini aydınlatmayı amaçlamaktadır.Item The Assumptionists' Quest For a Religious Leader in The Ottoman Lands: The Bulgarian Uniate Church Movement in Victorin Galabert's Diary (1862-1867)(Ankara Üniversitesi, 2022) Gülseven, Aslı Yiğit; Other; OtherBulgarlar ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Rum Patrikhanesi'nden bağımsız bir ulusal kilise kurmaya çalıştılar. Bu, Roma Katolik Kilisesi'nin Osmanlı topraklarındaki misyonerlik faaliyetlerinin Asompsiyonist mezhebi aracılığıyla yayılmasıyla aynı zamana denk geldi. Bu mezhebin bir üyesi olan Fransız piskopos Victorin Galabert Katolik misyonerlik çalışmalarını yürütmek üzere 1862'de İstanbul'a gönderildi. Özellikle Bulgar Katolik-Uniat Kilisesi'ni kurmakla görevlendirildi. Görevi sırasında Galabert, kişisel deneyimlerinin ve gittiği yerler ve tanık olduğu olaylarla ilgili izlenimlerinin bir günlüğünü tuttu. Araştırmacılar tarafından bu güne kadar incelenmemiş olan bu günlük, Osmanlı coğrafyasındaki Katolik Ortodoks ihtilafına yakından bakışın yanı sıra, bir Bulgar ulusal kilisesi kurma çabalarının neden başarısızlığa uğradığına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Galabert'in günlüğünün ortaya koyduğu bilgiler ışığında 1860'lı yıllarda bağımsız bir Bulgar ulusal kilisesi kurma girişimlerinin neden başarısız olduğunu incelemektir. Bu çalışma, Bulgar ulusal kilisesi kurma çabalarının başarısız olmasının temel nedenlerinin, Katolik Kilisesi'nin bölgedeki Rus etkisini hafife alması ve Bulgarlar ile Katolik Kilisesi arasındaki güven sorunu olduğunu ileri sürmektedir.