Cilt:14 Sayı:02 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:14 Sayı:02 (2020) by Issue Date
Now showing 1 - 8 of 8
Results Per Page
Sort Options
Item Antik Mısır’da Kadınların Dinî Görevleri ve Unvanları(Ankara Üniversitesi, 2020-09) Sipahioğlu, Mukadder; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntik Mısır’da kişinin üstlendiği görevler cinsiyete, içerisinde bulunduğu sosyal tabakaya ve dönemden döneme değişiklik göstermiştir. Kadına yaklaşımı konusunda dönemin diğer medeniyetlerinden farklı bir tutum içerisinde olan Antik Mısır’da kadınlar hem seküler hem de dinî alanda çalışma imkânına sahip olmuştur. Mısır’da öldükten sonraki hayat da dâhil olmak üzere dinin hayatın her alanında başat rol oynamasından dolayı kadınlara bu alanda biçilen rol ehemmiyet arz etmektedir. Bu makalede Eski Krallık (MÖ. 2543-2120), Orta Krallık (MÖ. 1980-1760), Yeni Krallık (MÖ. 1539-1077) ve Geç Dönem (MÖ. 723-332) özelinde yapılan bir incelemeyle kadınların bu alanda üstlendikleri belli başlı görevlerden ve bu doğrultuda aldıkları unvanlardan bahsedilecektir.Item Orta Anadolu’da Tunç Çağlarında Tahıl Depolama Sistemlerine Genel Bakış(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Ünar, Aslı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOrta Anadolu Tunç Çağı topluluklarının sosyo-ekonomik ve siyasi organizasyonları farklı bakış açıları üzerinden sınırlı sayıdaki çalışmaları içermektedir. Dönemin sosyal ve iktisadi yaşamına ilişkin sınırlı bilgilerimiz çoğunlukla arkeolojik veriler vasıtasıyla kazanılmaktadır. Arkeolojik alanlarda ortaya çıkarılan en önemli yapılardan biri de silolardır. En erken dönemlerden beri insanlar, toplayıcılık veya tarım aktiviteleri sonucu elde ettiği tüketim fazlası ürünleri farklı boyut ve şekillerde inşa ettikleri silolarda saklayarak depolamıştır. Bu nedenle, siloların şekilleri ve boyutları ile içermiş oldukları bitkisel kalıntılar sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamın anlaşılmasında önemlidir. Arkeolojik bulgular Erken Tunç Çağı’ndan itibaren organize bir tahıl depolama işleminin gerçekleştirilmiş olduğunu göstermekle birlikte, arkeolojik kayıtlarda depolama yöntemleri, yapım teknikleri ve tipolojik özellikler ve yalıtım yöntemleri hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Depolama birimlerine ilişkin söz konusu detaylar dönemin depo yapılarının tasarımları ve söz konusu tasarımları meydana getiren toplulukların sosyo-ekonomik organizasyonları hakkında önemli çıkarımlar sağlar. Bu çalışmada Tunç Çağlar’ında Orta Anadolu’da tahıl depolama sistemleri arkeolojik verilerden yola çıkarak, anahtar yerleşimler ışığında incelenmiş ve söz konusu sistemin toplumsal gelişim süreçleriyle ilişkisi değerlendirilmiştir.Item İskit - Sparta Bağlantıları Üzerine Değerlendirmeler(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Demir, Muzaffer; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiFethedildikleri halklar tarafından Dorlar olarak adlandırılan kabileler, yaklaşık olarak MÖ 1200-1150 yılları arasında akınlar halinde Kuzeydoğu’dan Peloponnesos Yarımadası’na kadar inmeye başlamışlardır. Bu kabilelerin istila hareketi, sadece Anadolu’yu değil özellikle Güney Hellas’ı da içine alan Ege bölgesinde Geç Tunç Çağı kültürlerinin çöküşüne sebep olan göç dalgalarının bir sonucu olarak gözükmektedir. Dor göçebe kabileleri yıllar boyunca güneye doğru hareket etmişler ve bu göçleri Kuzey’den Güney’e doğru Iolkos, Thebes, Korinthos, Meykenai, Trynis, Argos ve Pylos gibi Miken saraylarını yıkmayı başarıncaya kadar devam etmiştir. Nihayetinde Lakedaimonia (Lakonia) bölgesinde nispeten ulaşılması zor bir vadi topografyasına sahip Sparta kentini ana kent merkezleri yapmaya karar vermişlerdir. Dorların kökeni yaklaşık iki yüz sene süren araştırmalara rağmen hala tartışmaya açıktır. Muhtemelen Kuzey Karadeniz steplerinden gelmişlerdir ki, buraya İskit toplulukları kendi aralarındaki siyasi rekabetten dolayı başta Türkistan ve Güney Siberia olmak üzere İç Asya’dan göç dalgaları başlatmışlardır. Birbirini tetikleyen bu istila ve göç dalgalarının Peloponnesos Yarımadası’na kadar ulaştığı görülmektedir. Antik kaynakların işaret ettiği üzere İskitlerin ve Spartalıların hayat tarzları, davranış biçimleri ve değerleri büyük ölçüde birbirine benzemektedir. Biz bu çalışmamızda, şimdiye kadar yapılmadığından, bu benzerliklere işaret eden antik kaynakların tamamını toplayıp analiz etmeye, İskit/Dor ve Sparta bağlantısının soy bakımından da mümkün olabileceği tezini ortaya koymaya çalışacağız.Item Antik Yazılı Belgeler Işığında Makedonya Kralı III. Aleksandros’un Küçük Asya Polis’leri İle İlişkileri(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Küçüker, Sultan Deniz; Güler, Türkan Banu; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMakedonya Kralı III. Aleksandros, İÖ 334 yılında Hellespontos üzerinden Küçük Asya’ya geçerek Pers Devleti egemenlik coğrafyasında seferlerine başlamıştır. Bu süreçte Küçük Asya’daki Hellen polis’leri ile ilişkilerinde uyguladığı diplomasi ve kullandığı siyasi terminoloji, Klasik Dönem devletler arası ilişkilere ait izler taşırken aynı zamanda önemli siyasal ve kavramsal dönüşümlere neden olarak Hellenistik dünyanın politik çerçevesini belirlemiştir. Bu çalışmanın amacı, III. Aleksandros’un Küçük Asya polis’leri ile ilişkilerinde uyguladığı politikaları irdelemek ve diplomaside kullanılan siyasi terminolojiyi tarihsel bağlamda değerlendirmektir. Çalışmada Aleksandros’un Küçük Asya polis’leri ile ilişkileri zaman dizinsel bir perspektif içinde ele alınacak, konuyu işleyen antik edebi kayıtlar mevcut epigrafik belgeler ile nümismatik veriler üzerinden irdelenecek ve konu bağlamında polis’lerin siyasal düzenleri ile dönüşümleri de işlenecektir.Item Dıon Khrysostomos’un Söylevlerinde «Roma İmparatoru»na İlişkin Terminolojisi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Yakut, Ayşe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDion Khrysostomos; İmparator Nero, Vespasianus, Domitianus, Nerva ve Traianus’la ilişkili olarak söylevlerinde pek çok önemli değerlendirmelerde ve aktarımlarda bulunmuştur. Bu değerlendirme ve aktarımlarında imparatorların isimlerini zikretmekten çoğunlukla kaçınmıştır. Bunun yerine, dolaylı ifadeler yoluyla veya onları kendi tercih ettiği terimlerle adlandırarak düşüncelerini aktarmıştır. Roma siyasal yaşamının kalbi olan imparatorların hangi terimlerle adlandırıldığı, Dion Khrysostomos’un principatus’a gösterdiği uyumun ne ölçüde gerçek olduğunu anlayabilmemizi, başka bir ifadeyle, bilinçaltını okuyabilmemizi sağlamaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda Dion Khrysostomos’un imparatorlar hakkındaki beyanlarından ziyade, onları hangi terimlerle adlandırdığı incelenmektedir. Böylece Dion Khrysostomos’un, Roma gücünü Hellen mirası çerçevesinde ve çoğunlukla geçmişteki Hellen terminolojisiyle değerlendiren bir entelektüel olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, Roma hassasiyetleriyle yakından ilgilenmemiş olsa da, Roma imparatorları için kullanılan resmî terimleri tamamen görmezden gelmemiş olduğu da görülmektedir.Item Marqasi’den Namburbi Ritüeline Ait Bir Tablet: Nisan Ayında Görülen Yılanın Uğursuzluğu(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Çeçen, Salih; Gökçek, L. Gürkan; Akyüz, Faruk; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi90 yıllık bir zaman aralığını kapsayan (MÖ 703-613) Maraş Tabletleri arasında ebatları ve içeriği açısından farklı bir yere sahip olan belge (AMM 119.1.09+36.28.07) Nisan ayında görülen yılanın sebep olduğu uğursuzluğa karşı yapılan namburbi ritüelini içermektedir. İlk defa burada yayımlanan belge Yeni Asur Dönemi’nin son yüzyılına ait olmalıdır.Item Anadolu Medeniyetleri Müzesine Satın Alma Yoluyla Kazandırılmış Altı Eski Asurca Belge(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Erol, Hakan; Delioğlu, Selda; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnkara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1951 yılında, altı adet Eski Asurca belge satın almıştır. Müze envanter kayıtlarına göre belgeleri Müzeye satan şahıs bunların, o dönemde Anadolu’daki Eski Asurca belge veren bir sit alanı olduğu bilinen Alişar höyüğünde bulunduğunu iddia etmiştir. Ancak belgeler incelendiğinde, bunların büyük olasılıkla Kültepe’de 1950 yılı kazılarında ortaya çıkarılmış Buzutaya arşivine ait oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, bu altı belgenin 1950 yılı Kültepe kazılarında, Kaniš’in aşağı şehrinde (kārum alanı) bulunduğunu, ancak bir şekilde kazı envanter defterine kaydedilmeden sit alanından çıkartıldığını ve bir yıl sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesine satıldığını düşünmekteyiz. Kültepe’nin II. Tabakasına tarihlendirdiğimiz bu küçük belge grubu iki mektup, iki şahitsiz kayıt, bir senet ve bir memorandumdan oluşmaktadır. Belgelerin tamamı Asurlu tüccarların ticari işleri ile ilgilidir.Item Belirlenimciliğe Karşı Özgür İrade: Epıkuros'un Özgür İrade Öğretisinin Arka Planı(Ankara Üniversitesi, 2020-12-25) Üstünel, Ceyda; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHellenistik dönemin önemli filozoflarından biri olan Epikuros (M.Ö. 431-270) evren tasarımını Demokritos’un atom teorisi üzerine kurar. Öğretiye göre, makro düzeyde gördüğümüz varlıklar sonsuz boşlukta devinen atomların, belirsiz bir zamanda, belirsiz bir yerde ve nadiren meydana getirdikleri sapmaların sonucu olarak oluşmaktadır. Belirlenimcilik ilkesine dayandırdığı bu evren tasarımında herhangi bir dış müdahale söz konusu değildir. Buna karşın filozof, insanın seçim özgürlüğüne sahip olduğuna da inanmaktadır. Bu noktada, belirlenimcilik ilkesinin özgür irade karşısında gücünü zayıflatarak insanoğlunun davranışlarının kendi seçimleri üzerinden ilerlediğinin altını çizer. Peki bu nasıl olmaktadır? Bu makale, fizik öğretisini atom teorisi üzerine kuran Epikuros’un özgür iradeyi belirlenimcilik ilkesiyle nasıl uyumlu hale getirdiğini irdelemektedir.