Cilt:46 Sayı:01 (2022)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:46 Sayı:01 (2022) by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 20
Results Per Page
Sort Options
Item PHYTOCHEMICAL AND IN VITRO PHARMACOLOGICAL EVALUATION OF PHLOMIS PUNGENS(Ankara Üniversitesi, 2022) Karadağ, Ayşe Esra; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada, Phlomis pungens Willd. topraküstü kısımlarından elde edilen ekstrelerin in vitro yara iyileşmesi, antiinflamatuar, antimikrobiyal ve antioksidan aktivitesinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Biyoaktif hekzan ekstresinin uçucu bileşenlerini belirlemek için fitokimyasal analiz GC-MS kullanılarak yapılmıştır. P. pungens ekstresinin yara iyileştirme aktivitesi, in vitro antimikrobiyal, antioksidan, antiinflamatuar etkinlikleri değerlendirilmiş ve ek olarak ekstrenin in vitro sitotoksisitesi de değerlendirilmiştir. Sonuç ve Tartışma: P. pungens metanol ekstresi, 78,2 µg/mL'de (IC50) 5-LOX inhibe edici aktivite gösterirken, DPPH yöntemi ile antioksidan aktivitesi IC50=2.41mg/mL ve ABTS IC50=3.32 mg/mL olarak bulunmuştur. Ekstre, doza bağlı olarak anti-inflamatuar aktivite gösterirken, L-NAME ve P. pungens metanol ekstresi, LPS ile uyarılan PGE2 üretimini önemli ölçüde azaltmıştır. Strach metodu sonuçlarına göre doza bağlı etki ile hücre göç hızında bir artış gözlemlenmiştir. Bulgularımız, starch testine göre P. pungens metanol ekstresinin yara iyileşmesinde rol oynayabileceğini ve antioksidan ve antiinflamatuar aktivitesinin de katkıda bulunduğu düşündürmüştür. İn vivo koşullar altında in vitro aktiviteyi doğrulamak için başka değerlendirmeler devam etmektedir.Item RNA-DEPENDENT RNA POLYMERASE (RDRP) INHIBITOR DRUGS AGAINST SARS-COV-2: A MOLECULAR DOCKING STUDY(Ankara Üniversitesi, 2022) Alagöz, Zeynep; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: SARS-CoV-2 ile ilişkili viral pandemisi ilk olarak Aralık 2019'da Çin'in Wuhan kentinde bildirilmiştir. enfeksiyon gücünün yüksek olması nedeniyle, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Mart 2020 tarihinde SARS-CoV-2’yi küresel pandemi olarak ilan etmiştir. Bu nedenle en önemli viral protein hedeflerinin belirlenmesi bir zorunluluk haline geldi. En önemli hedef proteinlerden biri ise, SARS-COV-2’nin replikasyon sürecinin bağlı olduğu RNA'ya bağımlı RNA polimerazdır (RdRp). Bu çalışmada RdRp ile RdRp nükleozit inhibitörleri, özellikle de Purin nükleozid analogları arasındaki olası etkileşimlerin incelenmesi, RdRp inhibitörleri ile yaygın olarak etkileşime giren en önemli kalıntıların saptanması ve bu kalıntılarda şimdiye kadar herhangi bir mutasyon gözlemlenip gözlemlenmediği araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: SARS-CoV-2 RdRp’ye karşı fizyolojik nükleotidler (ATP ve GTP) ve farklı viral RdRpler’e karşı onaylanmış ilaçlar (Galidesivir, Remdesivir, Ribavirin, Sofosbuvir ve Favipiravir) olmak üzere toplam 7 bileşik test edilmiştir. RdRp ile bu 7 bileşik arasında AutoDock Vina yardımıyla moleküler docking çalışmaları gerçekleştirilmiş olup moleküler docking çalışmalarından elde edilen sonuçlara ve uzaydaki konfigürasyonlarına göre en uygun olan modelleri için de detaylı yüzey etkileşim analizi Pymol ve Discovery Studio Visualizer software yardımıyla yapılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Test edilen tüm moleküller, SARS-CoV-2 RdRp'ye başarıyla bağlanabilmiştir. Ayrıca hepsi 9 farklı amino asit ile (Arg553, Arg555, Asp618, Asp623, Ser682, Asn691, Ser759, Asp760 ve Asp761) aynı zamanda 3 farklı Template-primer RNA nükleotidi (U10, A11 ve U20) ile etkileşime girmiş ve zorunlu olmayan RNA zinciri sonlandırması yoluyla viral RdRp'nin inhibisyonuna neden olmuşlardır.Item MOLECULAR DOCKING STRATEGY FOR MULTI-TARGET INHIBITOR DISCOVERY OF SELECTED PLANT CONSTITUENTS IN BAUHINIA ACUMINATA(Ankara Üniversitesi, 2022) Kudumula, Neelima; Other; OtherAmaç: Günümüzde geleneksel tıp genellikle bir tür tamamlayıcı veya alternatif tıp (CAM) olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, çeşitli hastalıkların tedavisinde etkili olan bitkilerin belgelenmesi ve tanımlanması gelecekteki hastalık kontrol programları için hayati öneme sahiptir. Bu çalışma Bauhiniaacuminata'daki on üç bitki bileşeninin akciğer kanseri (PDB IDs: 2ITY), meme kanseri (1A52), diyabet (3L4U), obezite (IT02), inflamasyon (5COX) ve korona viral enfeksiyonlarındaki (6VYO) hedef proteinlere karşı moleküler kenetlenme analizini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada kullanılan tüm bitki bileşenleri Bauhiniaacuminata bitkisinden alınmış ve molinspirasyon kullanılarak biyolojik aktivite sonuçları açısından değerlendirilmiştir. Ayrıca AutoDockVına yazılımı kullanılarak siliko içi yerleştirme analizi yapıldı ve bağlanma etkileşimleri Discoverystudio programı kullanılarak görselleştirildi. Sonuç ve Tartışma: Yerleştirme puanları ve bitki bileşenlerinin hedeflerle etkileşimlerinin analizi, seçilen tüm bitki bileşenlerinin standart ilaçlarınkine kıyasla seçilen hedeflere mükemmel bağlanma gösterdiğini göstermektedir. 6 Farklı hedefe kenetlenme işlemi sonucunda, Quercetin, Beta-sitosterol ve Rheagenin gibi seçilen bitki bileşenlerinin, gösterildiği gibi 6VYO hariç tüm 5 hedefe karşı iyi bağlanma enerjisi değerleri gösterdiği gözlenmiştir (Tablo 9). Bu sonuçlar potansiyel potansiyel adayları belirleme ve tasarlama konusunda daha iyi kavrayışlar elde etmenin önünü daha da açabilir.Item ARE THE DISINFECTANTS USED IN HOSPITALS ALSO EFFECTIVE ON BACTERIA THAT CAUSE NOSOCOMIAL INFECTIONS?: A UNIVERSITY HOSPITAL INVESTIGATION(Ankara Üniversitesi, 2022) Onurdağ, Fatma Kaynak; Other; OtherAmaç: Dezenfektan aktivitesinin düzenli aralıklarla belirlenmesi, uygun dezenfeksiyonla sonuçlanacaktır. Çalışmamızda Trakya Üniversitesi Hastanesinde kullanılan bazı dezenfektanların aynı merkezden izole edilen nozokomiyal bakterilere karşı etkinlik, etki konsantrasyonları ve sürelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: MRSA, VRE, Klebsiella pneumoniae ve Acinetobacter baumannii izolatları ile aynı merkezden temin edilen 10 farklı dezenfektan çalışmaya dahil edildi. Dirençli oldukları, CLSI önerileri doğrultusunda yapılan duyarlılık ve doğrulama testleri ile gösterilen izolatlar çalışmaya alınmış ve dezenfektan etkinliği TS/EN/1040:2005 (eski adıyla TS/EN/1040:1999) önerileri doğrultusunda kalitatif süspansiyon testi ile saptanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sonuç olarak perasetik asit, sodyumdikloroizosiyanurat, non-iyonik aktif madde ve sodium hipoklorit hastaneden izole edilen bazı izolatlar üzerine etkisiz bulunmuştur. Uygulama koşullarında, bir dezenfektanın etki etmediği tek bir izolatın olması bile, bu suşun seçilimine ve çoğalmasına neden olarak hastane enfeksiyonlarına sebep olabilir. Bu nedenle, sonuçlarımızın, hastanelerde uygun dezenfektanların, uygun koşullarda uygulanması ve hastane görülen izolatlar üzerinde de test edilmesi gerektiğini göstermesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir.Item COX İNHİBİTÖRLERİNİN YABANİ-TİP RAS ENZİMİ ÜZERİNDE MOLEKÜLER DOKİNG ÇALIŞMALARI(Ankara Üniversitesi, 2022) Konyar, Dilan; Other; OtherAmaç: Inflamasyon oluşum mekanizmasındaki rolünün yanı sıra apoptoz oluşumunu tetikleyerek tümorogenesisi inhibe edebilen COX inhibitörlerinin yabani-tip RAS enzimi üzerinde moleküler doking çalışmaları ile bağlanma potansiyelleri araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: X-ışını kristalizasyon yöntemi ile elde edilen KRAS enzimi (PDB kodu: 4OBE) çözünürlük dikkate alınarak seçilmiştir.Ligand moleküllerinin 2 boyutlu yapıları ChemDraw 19.1'de çizilmiştir. Doking çalışmaları için MOE 2020 programı kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Docking çalışmaları sonucunda 3a ve 3b ligand moleküllerinde aromatik yapıların varlığının ligand-reseptör etkileşimi için kritik olduğu anlaşılmıştır. Molekülün reseptör bölgesine yüksek afinite ile bağlanabilmesi için karbonil grubu ile molekülün polar olmayan kısmı arasında belirli bir mesafe olması gerektiği anlaşılmıştır. İlerleyen aşamalarda uygun elektron verici veya alıcı içeren fonksiyonel gruplara sahip uygun çap ve uzunlukta moleküller tasarlanarak daha etkili antikanser ilaç molekülleri elde edilebilir.Item HEDEFE YÖNELİK TEDAVİDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR: LUTESYUM-177 İLE İŞARETLİ RADYOFARMASÖTİKLER(Ankara Üniversitesi, 2022) Özdemir, Derya İlem; Other; OtherAmaç: Son yıllarda, hedefe yönelik radyonüklid tedavisindeki ilerlemeler sayesinde hastalıkların erken teşhis ve tedavisinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Tanı ve tedavi yöntemlerini birleştiren “teranostik” kavramının doğmasıyla Lutesyum-177 (Lu-177), hedefe yönelik tedavide önemli bir yer edinmiş ve bu alanda öncü bir bileşik haline gelmiştir. Bu derlemede, radyofarmasötikler, hedefe yönelik tedavi, teranostikler ve Lu-177 ile ilgili temel bilgilerin anlatılması, 177Lu ile işaretli moleküler taşıyıcılar ile 177Lu’dan hareketle hazırlanan radyofarmasötiklerin sunulması ve bu konularda yapılmış olan çalışmaların gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: 177Lu, yaydığı γ ve β ışınları sayesinde nükleer tıpta tanı ve tedavide kullanılabilen, 6,7 günlük yarı ömre sahip teranostik bir ajandır. Yüksek spesifik aktivitesi ve bu aktivite seviyelerine kolay erişimi ile nispeten uzun yarı ömrü, bu radyonüklidin klinik kullanımına olan ilginin ana faktörleri olarak değerlendirilebilir. Hedeflendirilmiş radyonüklid tedavisi için tercih edilen bir radyoizotop olan 177Lu’nun klinikte nöroendokrin tümörlerin, prostat kanserinin, non-Hodgkin lenfomanın, adenokarsinomun ve karaciğer kanserinin tedavisinde ve kemik ağrısını hafifletmede kullanılabilirliği araştırılmış ve sonuç olarak 177Lu’nun kanser ve ağrı tedavisinde çok büyük bir potansiyel gösterdiği bulunmuştur. Bu kullanım alanları ile Lu-177’nin, gelecekte nükleer tıp alanında önemli bir yer edineceği kanaatindeyiz.Item SAĞLIK KURUMLARINA YAPILAN GERİ ÖDEME YÖNTEMLERİNİN SAĞLIK EKONOMİSİ PERSPEKTİFİNDEN İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Yumrukaya, Leyla; Other; OtherAmaç: Sağlık sektörüne ayrılmış olan kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını ve bu hizmetlerin topluma en iyi şekilde nasıl bölüştürülebileceğini araştıran sağlık ekonomisi, sağlık politikalarının belirlenmesinde en önemli noktalardan biri haline gelmiştir. Bu çalışmada sağlık ekonomisi alanında önemli bir yer tutan geri ödeme sistemlerinin hem ekonomik hem de sağlık hizmet kalitesi açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sağlık hizmetlerinin dağıtımı ve sunumunda temel aşamalardan biri hizmetler karşılığında yapılan ödemeler ve bu ödemelerin nasıl yapılacağıdır. Bu anlamda esas olarak Beveridge, Bismarck ve özel sigorta yaklaşımı olmak üzere üç farklı yaklaşımın hakim olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, sağlık hizmetlerinin doğası gereği ödeme tutarları tanı ve tedavi süreçleri tamamlandıktan sonra ortaya çıkmaktadır. Sağlık hizmetlerinde maliyetlerin hesaplanması hususunda ortaya çıkan bu zorluklar çeşitli ödeme yöntemleri ile aşılmaya çalışılmaktadır.Item ECZACILARDA COVID-19 VE TEDAVİSİNE YÖNELİK BİLGİ DÜZEYİ ÖLÇÜLMESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Nallı, Bayram; Other; OtherAmaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de görev yapan eczacıların COVID-19 hakkında bilgi düzeylerini ölçmektir. Gereç ve Yöntem: Yazarları tarafından literatürün kapsamlı bir incelemesinden sonra geliştirilen 16 soruluk doğru-yanlış şeklinde olan online anket Google formu kullanılarak sosyal medya ve profesyonel platformlar (WhatsApp, Gmail, İnstagram, LinkedIn gibi) aracılığı ile eczacılara ulaştırılmıştır. Tüm Türkiye’den anketi tam dolduran 364 eczacı çalışma kapsamında yer almıştır. Sonuç ve Tartışma: Türkiye’de gerçekleştirilen bu çalışmada eczacılar % 99.5’unun iyi bilgi düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir. COVID-19 bilgi düzeyini etkileyen faktörler incelendiğinde çalışmamızda, homojen bir şekilde bilgi düzeyi yüksek olduğu için bağımsız değişkenler ile bir ilişki saptanmamıştır. Literatürde yaş, meslekte deneyim yılı, yüksek lisans ve doktora eğitimine sahip olma ile daha iyi bilgi, deneyim süresi ile bilgi düzeyinin ilişkili olduğu bildirilmekte iken bazı çalışmalarda da hiç bir özelliğin ilişkili olmadığı belirtilmektedir. Ancak Kesitsel çalışma olması neden- sonuç ilişkisini açıklamada kısıtlılık yaratmaktadır. Katılımcı sayısının örneklemi karşılamakla birlikte daha fazla olabilmesi arzu edilebilirdi.Item GENİŞ SPEKTRUMLU ANTİKANSER BİLEŞİKLER GELİŞTİRMEYE YÖNELİK POTANSİYEL BİR HEDEF: HEKSOKİNAZ-II(Ankara Üniversitesi, 2022) Akdağ, Mevlüt; Other; OtherAmaç: Kanser hücrelerinin glikoza duydukları ihtiyaç sonucu solunumla ilgili metabolik yolaklarını yeniden düzenlemesi, kanser hücrelerini normal hücrelerden ayıran önemli değişimlerden biridir ve bu değişim ilk olarak 1920’li yıllarda Otto Warburg tarafından rapor edildiği için “Warburg Fenomeni” olarak bilinir. Kanser hücrelerindeki artmış glikoliz, bu yolağı önemli bir kanser hedefi haline getirir. Glikolizin ilk ve hız kısıtlayıcı basamaklarından biri olan Heksokinaz (HK) enzimi bu açıdan önemli bir hedeftir ve kanser hücrelerinde karşımıza çıkan HK-II’nin baskın olduğu fenotip bu izozime yönelik tedavilerin geliştirilmesini mümkün kılar. Medisinal kimya yaklaşımları kullanılarak bu izozime karşı selektivite sağlayan heterosiklik yapılar ve fonksiyonel gruplar belirlenerek yeni inhibitörler dizayn edilebilir. Sonuç ve Tartışma: HK-II’ye yönelik selektif tedaviler enzimin inhibisyonunu, regülasyonunu ve ekspresyonunu temel alır. HK-II’yi hedef alan küçük moleküller yeni moleküllerin keşfi için bir temel oluşturmaktadır. HK-II’ye selektif inhibitörlerin keşfi, kansere yönelik spesifik ve geniş spektrumlu ajanların gelecekte tedavide yer alabilmesi bakımından umut verici bir gelişmedir.Item DETERMINATION OF UREAPLASMA UREALYTICUM AND ANTIBIOTIC SUSCEPTIBILITY IN SEXUALLY ACTIVE WOMEN WITH DIFFERENT METHODS(Ankara Üniversitesi, 2022) Öztürk, Şükran; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada, cinsel yönden aktif kadınlardan alınan vajinal ve idrar örneklerinde Ureaplasma urealyticum (U.urealyticum) varlığı, kültür ve kitlerle araştırılmış, ticari kitler kullanılarak da antibiyotik duyarlılıkları belirlenmiştir. Gereç ve Yöntem: Başkent Üniversitesi Ankara Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'ne başvuran 110 kadından alınan vajinal ve idrar örnekleri ile çalışma gerçekleştirilmiştir. U. urealyticum’un Mycoplasma IES (IES-Autobio, China) ve Mycoplasma IST2 (IST2- Biomereux, Fransa) olarak bilinen iki farklı test kiti ile tespiti yapılmış ve antibiyotik duyarlılıkları belirlenmiştir. Ayrıca Mycoplasma Agar kullanılarak kültür yöntemiyle de varlığı araştırılmıştır. Sonuç ve Tartışma: U. urealyticum tespiti için 220 klinik örnek kullanılmıştır. IES ve IST2 ticari kitleri kullanılarak yapılan tespit sonuçları ile Mycoplasma Agar besiyeri kullanılarak klasik kültür yöntemi ile yapılan çalışma sonuçları karşılaştırılmıştır. Buna göre; kültür yöntemiyle 82 (%74,5) hastada U. urealyticum pozitif bulunmuş olup, U.urealyticum, IST 2 ile %46,8, IES ile (%53,6) oranında tespit edilmiştir. Kültür yöntemi ile ticari kitlerin karşılaştırılması sonucunda, IES kitinin U. urealyticum tespitinde ve antibiyotik duyarlılıklarının saptanmasında hızlı ve doğru bir tanımlama sağladığı sonucuna varılmıştır. IES kitinin U. urealyticum tespit oranında diğer ticari kite göre anlamlı derecede iyi tespit yaptığı ortaya konmuş olup, vajinal örneklerden U. urealyticum tespit oranının, idrar örneklerinden anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür.Item ACINETOBACTER SPP. İZOLATLARINDA DIŞA ATIM POMPASI (DAP) İNHİBİTÖRLERİNİN MEROPENEMİN ETKİNLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Salan, Alpaslan Selin; Other; OtherAmaç: Dirençli bakteriyel enfeksiyonların tedavisi için yeni antimikrobiyal bileşiklerin sentezlenmesi çalışmalarının yanısıra, inhibitör moleküllerin antibiyotiklerle kombine kullanılmasına yönelik araştırmalar da yapılmaktadır. Çalışmamızda, fenilalanin-arjininbeta-naftilamid (PAβN), karbonil-siyanid m-klorofenilhidrazon (CCCP) ve 1-(1naphthylmethyl)-piperazine (NMP)’nin Acinetobacter baumannii klinik izolatlarında, meropenemin minimum inhibitör konsantrasyonu (MİK) üzerine etkisinin saptanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda kullanılmak üzere Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden temin edilen A. baumannii izolatlarından meropeneme dirençli olduğu doğrulanan 50 A. baumannii izolatı çalışmaya alınmıştır. Meropenem duyarlılığı PAβN, CCCP ve NMP varlığında yeniden araştırılmıştır. Antimikrobiyal duyarlılık testleri mikrodilüsyon yöntemi ile yapılmıştır. Dama tahtası testi sonuçlarına göre FİK indeksleri hesaplanmış ve kombinasyonun etkisi sinerjik ya da aditif olarak tanımlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sonuç olarak, izolatlarda meropenemin MİK değerlerini düşüren ideal konsantrasyonlar belirlenmiş olmakla birlikte, meropenemin miktarındaki artışın inhibitör konsantrasyonundaki azalmayla ya da inhibitör konsantrasyonundaki artışın meropenem konsantrasyonundaki azalmayla birlikte seyrettiği tespit edilmiştir. MİK değerlerinde ise, 8 kata kadar azalma görülmekle birlikte, meropenemin MİK değerini direnç sınırının altına düşüren inhibitör konsantrasyonu saptanmamıştır.Item KOZMETİK ÜRÜNLERDE GÖRÜLEN MİKROBİYOLOJİK KONTAMİNASYONLAR(Ankara Üniversitesi, 2022) Eryılmaz, Müjde; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Kozmetik ürün; insan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlar gibi dış kısımlarına; dişlere ve ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek ve/veya vücut kokularını düzeltmek ve/veya korumak veya iyi bir durumda tutmak olan bütün madde ve preparatları tanımlanmaktadır. Bu ürün grubu toplumda hemen her yaş grubundan bireyler tarafından kullanılmakta olup tüketicilere etkili, güvenli ve kaliteli bir şekilde ulaştırılmalıdır. Kozmetik ürünler, steril olmayan farmasötik ürünler grubunda yer almaktadırlar. Kozmetik ürünlerin içeriğinde yer alan su bazlı karışımlar, protein açısından zengin maddeler, bitkisel veya hayvansal hammaddeler mikrobiyal üreme için oldukça elverişlidir. Bu derlemede ülkemizde kozmetik ürünlerin mikrobiyolojik açıdan sahip olması gereken özellikler ve kozmetik ürünlerde görülen mikrobiyolojik kontaminasyonlar değerlendirilerek, kontaminasyonun önlenmesi için yapılması gerekenler gözden geçirilmiştir. Sonuç ve Tartışma: Yapılan çalışmalar kozmetik ürünlerin çoğunlukla tüketici tarafından kullanım sırasında kontaminasyona uğradığını göstermektedir. Ürünlerin son kullanma tarihi geçtikten sonra kullanılması, birden fazla kişi tarafından kullanılması, tükürükle ıslatılması, içine parmak ya da kontamine cisimlerin sokulması, hava ile temas halinde olması kullanım sırasındaki kontaminasyonun en önemli sebepleri olarak gösterilmektedir. Kozmetik ürünlerde sıklıkla kontaminasyona neden olan mikroorganizmalar; Pseudomonas aeroginosa, Staphylococcus aureus, Enterobacter sp., Escherichia coli, Klebsiella pneumonia, S. epidermidis, Candida albicans ve Aspergillus sp. olarak belirtilmektedir.Amaç: Kozmetik ürün; insan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlar gibi dış kısımlarına; dişlere ve ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek ve/veya vücut kokularını düzeltmek ve/veya korumak veya iyi bir durumda tutmak olan bütün madde ve preparatları tanımlanmaktadır. Bu ürün grubu toplumda hemen her yaş grubundan bireyler tarafından kullanılmakta olup tüketicilere etkili, güvenli ve kaliteli bir şekilde ulaştırılmalıdır. Kozmetik ürünler, steril olmayan farmasötik ürünler grubunda yer almaktadırlar. Kozmetik ürünlerin içeriğinde yer alan su bazlı karışımlar, protein açısından zengin maddeler, bitkisel veya hayvansal hammaddeler mikrobiyal üreme için oldukça elverişlidir. Bu derlemede ülkemizde kozmetik ürünlerin mikrobiyolojik açıdan sahip olması gereken özellikler ve kozmetik ürünlerde görülen mikrobiyolojik kontaminasyonlar değerlendirilerek, kontaminasyonun önlenmesi için yapılması gerekenler gözden geçirilmiştir. Sonuç ve Tartışma: Yapılan çalışmalar kozmetik ürünlerin çoğunlukla tüketici tarafından kullanım sırasında kontaminasyona uğradığını göstermektedir. Ürünlerin son kullanma tarihi geçtikten sonra kullanılması, birden fazla kişi tarafından kullanılması, tükürükle ıslatılması, içine parmak ya da kontamine cisimlerin sokulması, hava ile temas halinde olması kullanım sırasındaki kontaminasyonun en önemli sebepleri olarak gösterilmektedir. Kozmetik ürünlerde sıklıkla kontaminasyona neden olan mikroorganizmalar; Pseudomonas aeroginosa, Staphylococcus aureus, Enterobacter sp., Escherichia coli, Klebsiella pneumonia, S. epidermidis, Candida albicans ve Aspergillus sp. olarak belirtilmektedir.Item NASTURTIUM OFFICINALE’NİN FİTOKİMYASAL İÇERİĞİ, ANTİOKSİDAN VE ENZİM İNHİBİTÖR ETKİLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Pekacar, Sultan; Other; OtherAmaç: Antidiyabetik potansiyeli olan, kilo kontrolünü sağlamaya yönelik ve antioksidan etkili yeni doğal kaynakların keşfi fitoterapi uygulamalarında önemli hedeflerden biridir. Bu çalışmada, Nasturtium officinale bitkisinin toprak üstü kısımlarının %80’lik etanol ekstresinin antioksidan, antidiyabetik, antihiperlipidemik ve antiobezite aktiviteleri değerlendirilmiştir. Ekstrenin fenolik içeriği ile ilgili kalitatif ve kantitatif analizler spektroskopik ve kromatografik yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Ekstrenin antioksidan etkisini belirlemek için DPPH ve ABTS radikal süpürme aktivitesi, metal bağlama, total antioksidan kapasitesi ve indirgeyici gücü incelenmiştir. Ekstrenin antidiyabetik etki potansiyelini değerlendirmek için; α-glukozidaz ve α-amilaz enzimleri, antiobezite etki potansiyeli için pankreatik lipaz enzimi ve lipid metabolizmasındaki etki potansiyeli için pankreatik kolesterol esteraz enzimi kullanılmıştır. Ekstrenin total fenol ve flavonoit içerik analizleri için UV spektroskopisi kullanılırken fenolik bileşiklerinin kalitatif ve kantitatif analizleri için ise Ters Faz-YPSK tekniğinden faydalanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Nasturtium officinale etanol ekstresi DPPH radikal süpürücü aktivite yönteminde 2 mg/ml konsantrasyonunda %81.80±1.14 oranında inhibisyona neden olurken, ekstrenin demir indirgeme gücü 0.896 ± 0.02 olarak belirlenmiştir. Antidiyabetik etki açısından, ekstre en yüksek etkinliği 2 mg/ml konsantrasyonda α-amilaz enzimini %39.11 ± 2.98 oranında inhibe ederek göstermiştir. Ekstrenin (%42.18 ± 5.22) pankreatik lipaz enzimi üzerinde orlistat’a (%65.13 ± 1.24) yakın oranda bir inhibisyon oluşturduğu tespit edilmiştir. Ters Faz-YPSK analizi sonucunda klorojenik asit, kafeik asit ve elajik asidin hem kalitatif hem kantitatif analizi yapılmıştır. Ekstrenin en fazla klorojenik asit (0.079 ± 0.000% g/100 g ekstre) içerdiği tespit edilmiştir. Bulgular, bitkinin obezite kontrolü için doğal ürün geliştirme çalışmalarına kaynak teşkil edebileceğini ve daha ileriki in vitro ve in vivo çalışmalarla bu etkinin değerlendirilebileceğine işaret ederken, ekstrenin standardizasyonunda klorojenik asitin kullanılabileceği öngörülmüştür.Item 3BGQ - PIM1 KİNAZ ETKİLEŞİMİNİ HEDEF ALAN YENİ DİTİYOKARBAMAT İLE SÜBSTİTÜE 2-OKSOİNDOL TÜREVLERİNİN İN SİLİKO ÇALIŞMALARI(Ankara Üniversitesi, 2022) TANGEDA, Saritha Jyostna; Other; OtherAmaç: Kanser, gelişmekte olan ülkelerin çoğunda başlıca ölüm nedenidir. Geliştirilen muazzam kemoterapötik ajanların, kanser hastalarının hayatta kalma oranları ve yaşam kaliteleri açısından hala iyileştirilmeleri gerekmektedir. Moloney murin lösemi virüsünün (PIM1) pro-viral entegrasyon bölgesi, kalsiyum/kalmudulin tarafından düzenlenen bir serin/treonin kinaz ailesidir, onkogenezde benzersiz bir moleküler hedef olarak tanımlanmıştır. PIM1 hücre döngüsü düzenlenmesi, hücre sağkalımı, apoptozu, hücresel yaşlanması ve ilaç direncinde önemli bir role sahiptir ve insan malignitelerinin sayısında potansiyel bir biyobelirteç olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün birçok ilginç PIM1 inhibitörü geliştirildi ve biyoyararlanım ve toksisite eksikliği nedeniyle birkaçı faz 1 ve 2 klinik çalışmalardan çekildi. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, daha güçlü ve daha az toksik bileşikler geliştirmektir. Gereç ve Yöntem: Ditiyokarbamat içeren bir seri yeni 2-oksindoller PIM1 inhibitörü olarak tasarlandı. Tüm moleküllerin ilaç adayı için önemli olan moleküler özelliklerini tahmin etmek için Molsoft, Molinspiration, Swiss ADME ve pkCSM programları kullanıldı. Ayrıca, tasarlanan bileşiklerin PIM1 kinaz proteini ile bağlanma afinitelerini bulmak ve antikanser aktivitelerini rasyonalize etmek için, moleküler yerleştirme çalışması yapıldı. Sonuç ve Tartışma: Sonuçlar, tasarlanan tüm bileşiklerin iyi oral biyoyararlanım, düşük toksisite ve potansiyel inhibitör aktiviteler için kriterleri karşıladığını ortaya koymaktadır. Tüm bileşiklerin PIM1 kinazın aktif bölgesine yerleştirilmesi Auto DockVina yazılımı ile gerçekleştirildi. Sonuç olarak, bağlanma enerjisi değerlerine göre, bileşik 16 ve 24 daha önce bildirilen AZ1208 ve SGI 1776 bileşikleri ile karşılaştırılabilir eşdeğer dock skoru -9.7 Kcal/mol gösterdi. Bu bulgu, araştırmacılara kanser tedavisi için daha iyi bir ilacın tasarımında yardımcı olacaktır.Item SİKLİN BAĞIMLI KİNAZ 4/6 VE İNHİBİTÖRLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Özçelik, Azime Berna; Other; OtherAmaç: Kanser; ülkemizde ve dünyada öldürücülüğü yüksek olarak karşımıza çıkan ciddi sağlık sorunlarından biridir. İkinci sıklıkta görülen kanser türü olan meme kanseri kadınlarda en fazla ölüm nedenidir. Kanser hücresinin oluşum mekanizmalarının aydınlatılmasıyla, ilaç tedavilerinde bir çok yenilikçi yaklaşım keşfedilmiştir. Yenilikçi yaklaşımlardan biri de siklin bağımlı kinaz 4/6 inhibisyonudur. Bu derlemede siklin bağımlı kinaz 4/6 hakkında genel bilgiler verilerek, inhibitörlerinin avantaj ve dezantajları üzerinde durulmuştur. Sonuç ve Tartışma: Östrojen reseptörü pozitif ve insan epidermal büyüme faktör reseptörü 2 negatif meme kanserlerinde, endokrin tedavilere direncin gelişmesi tedavi sürecini kısıtlayan bir unsurdur. Retinoblastoma proteini pozitif meme kanserlerinde endokrin direncin üstesinden gelmek ve kanserli hücrenin mitoz kontrol noktasında durdurulması hedeflenerek siklin bağımlı kinaz 4/6 inhibisyon yolağı keşfedilmiştir. Siklin bağımlı kinaz 4 / 6 inhibitörlerinin endokrin tedaviyle kombinasyonuyla kanser terapisinde ümit verici sonuçlar elde edilmiştir.Item TOTAL PHENOLIC CONTENT AND IN VITRO ANALYSIS OF ANTIOXIDANT, ANTIBACTERIAL, AND ALPHA-GLUCOSIDASE INHIBITION PROPERTIES OF CHROOCOCCUS MINUTUS (KÜTZING) NÄGELI (CHROOCOCCALES, CYANOBACTERIA)(Ankara Üniversitesi, 2022) ARGUELLES, Eldrin; Other; OtherAmaç: Siyanobakteriler, önemli biyolojik aktivitelere sahip yeni biyoaktif madde kaynaklarıdır. Bu çalışmada, bir tatlı su siyanobakterisi olan Chroococcus minutus'un toplam fenolik içeriği (TPC) ve biyoaktif (antioksidan, antidiyabetik ve antibakteriyel) özellikleri incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: C. minutus'un metanol özütü hazırlanarak, TPC, antioksidan ve alfa-glukozidaz inhibisyon özelliklerini belirlemek için farklı biyolojik deneylere tabi tutulmuştur. Antibakteriyel aktivite, tıbbi açıdan önemli çeşitli bakteriyel patojenlere karşı mikrotitre plaka seyreltme deneyi kullanılarak yapılmıştır. Sonuç ve Tartışma: C. minutus'un TPC'si 11.27 ± 0.14 mg GAE/g'dir. C. minutus'un antioksidan etkinliği, 255 μg/ml IC50 değeri ile güçlü DPPH temizleme aktivitesine sahip olmasıyla karakterize edilir. Alfa-glukozidaz inhibisyon özelliğinin değerlendirilmesi, C. minutus özütünün, akarboza (standart antidiyabetik ilaç) kıyasla 5.50 μg/ml IC50 ile güçlü inhibisyon aktivitesine sahip olduğunu gösterdi. Ek olarak, C. minutus özütü, Bacillus cereus'a, Listeria monocytogenes'e ve Metisiline dirençli Staphylococcus aureus'a karşı güçlü antibakteriyel aktiviteler sergilemiştir. Mevcut araştırma, farmasötik uygulamalarda önemli kullanımı olan aktif metabolitlerin kaynağı olarak C. minutus'un potansiyelini göstermektedir.Item TAURİN, KAPSAİSİN, MELATONİN VE BETA KAROTENİN L929 SAĞLIKLI HÜCRELER VE MCF-7 MEME KANSERİ HÜCRELERİ ÜZERİNDEKİ ANTİPROLİFERATİF, ANTİMİGRASYON VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI(Ankara Üniversitesi, 2022) Ünivar, Songül; Other; OtherAmaç: Bu çalışmanın amacı, taurin, kapsaisin, melatonin ve beta karoten gibi antioksidan maddelerin insan meme kanseri ve sağlıklı fibroblast hücreleri üzerindeki antiproliferatif, antimigrasyon ve antioksidan aktivitelerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, taurin, kapsaisin, melatonin ve beta karoten L929 sağlıklı fibroblast hücrelerine ve MCF-7 meme kanseri hücrelerine uygulandı. Bileşiklerin antiproliferatif etkisi, MTS [3-(4,5-dimetiltiazol-2-il)-5-(3-karboksimetoksifenil)-2-(4sülfofenil)-2H-tetrazolyum] testi ile 24. ve 48. saatte belirlendi. Hücreler, Dulbecco'nun Modifiye Eagles Ortamı (DMEM) içinde kültürlendi ve ardışık iki gün boyunca farklı konsantrasyonlarla işleme tabi tutuldu. Bileşiklerin hücre göçü üzerindeki etkisi, yara iyileşme deneyi kullanılarak 24. saatte değerlendirildi. Yara iyileşme testi, hücrelerin in vitro metastatik kabiliyetini ölçmek için kullanıldı. Total antioksidan seviyeleri (TAS) ve total oksidan seviyeleri (TOS) ticari kitler kullanılarak belirlendi. Sonuç ve Tartışma: Tüm bileşikler sağlıklı hücrelere kıyasla, malign hücrelerde hücre canlılığını konsantrasyona ve zamana bağlı bir şekilde azaltmıştır. Yara kapanma alanının sonuçları, bileşiklerle tedavinin, yara kapanmasını önemli ölçüde hızlandıran hücresel göçü iyileştirdiğini göstermiştir. Sonuçlar, tüm bileşiklerin, 48 saatte MCF-7 hücre hatlarının göç kabiliyetini belirgin şekilde inhibe ettiğini gösterdi. Tüm bileşikler antioksidan etki göstermekle birlikte, MCF-7 hücreleri üzerine hemen hemen tüm dozlarda antioksidan etki gösteren bileşiğin beta karoten olduğu gözlenmiştir.Item ALCHEMILLA MOLLIS (BUSER) ROTHM. İLE BİLEŞENLERİ HİPEROZİT VE İZOKERSETİNİN SİTOTOKSİK VE ANTİOKSİDAN AKTİVİTELERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Kurtul, Ekin; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Alchemilla mollis (Buser) Rothm. (Rosaceae) Avrupa, Kuzey Anadolu, Kafkasya ve Kuzey İran’da geniş yayılış göstermektedir. A.mollis’in toprak üstü kısımlarından elde edilen ticari ilaç "Herba Alchemillae" Bulgar ve Türk halk tıbbında aşırı adet görme ve yara tedavisinin yanı sıra anstrenjan, diüretik, antispazmodik özellikleri için de kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda A.mollis’te hiperozit, izokersetin, mikuelianin, cis- ve trans-tilirozit, sinokrassozit D2 ve rodiolgin tespit edildiği bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı A.mollis’in metanollü ektresi ile içerdiği bileşikler, hiperozit ve izokersetinin K562 lösemi hücre hattındaki sitotoksik aktiviteleri ile in vitro antioksidan aktivitelerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Sitotoksik aktiviteyi test etmek için MTT testi, antioksidan aktiviteyi değerlendirmek için NO radikali süpürücü test kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Çalışma sonuçları A.mollis’in metanollü ekstresinin 0.02 mg/ml'den daha yüksek konsantrasyonlarda K562 hücrelerinin hücre canlılığını azaltırken, bileşiklerin aynı konsantrasyon aralığında herhangi bir sitotoksisite sergilemediğini göstermiştir. Ayrıca, test edilen tüm materyallerin NO radikali üretimini önemli ölçüde inhibe ettiği görülmüştür.Item YENİ NESİL LİPİT BAZLI İLAÇ TAŞIYICI SİSTEMLER: LİPİT NANOKAPSÜLLER(Ankara Üniversitesi, 2022) Türk, Ceyda Şengel; Eczacılık; Eczacılık FakültesiAmaç: Nanopartiküler ilaç taşıyıcı sistemler, boyuta bağlı özelliklerinden dolayı giderek artan şekilde ilgi görmektedir. Bu sistemler arasında polimerik nanopartiküller ve lipozomlar en popüler nanotaşıyıcılardandır; ancak bu sistemlerde görülen düşük stabilite, kısa raf ömrü, hazırlanmasında organik çözücü kullanımı, ölçek büyütmenin zor olması gibi dezavantajların üstesinden gelmek için araştırmacılar lipit bazlı nanotaşıyıcılara yönelmiştir. Yeni nesil lipidik taşıyıcılardan olan lipid nanokapsüller (LNC), hidrofilik ve lipofilik sert bir surfaktan kabuk ile çevrelenmiş yağlı sıvı çekirdekten oluşan sistemlerdir ve polimerik nanokapsüller ile lipozomlar arasında yer alan hibrit bir yapıya sahiptirler. Bu derleme kapsamında LNC’ler hakkında genel bilgiler, hazırlama yöntemi ve uygulama yollarına ilişkin bilimsel çalışmalar sunulmuştur. Sonuç ve Tartışma: Tüm bileşenleri FDA onaylı olan LNC'ler, organik çözücü içermeyen, düşük enerji tüketimli ve ölçek büyütmeye elverişli patentli bir üretim teknolojisi olan faz inversiyon yöntemiyle kolayca hazırlanabilmektedir. Bu yöntem ile 20-100 nm partikül büyüklüklerinde ve dar bir dağılım aralığında elde edilen LNC'ler yüksek etkin madde yükleme kapasitesine sahip olmaları, yüzey modifikasyonuna elverişli olmaları, yüzeyindeki polietilen glikol zincirleri sayesinde uzun süre kan dolaşımında kalabilmeleri ve fiziksel stabilitelerinin yüksek olması (18 aya kadar) gibi çok sayıda avantaja sahiptirler. LNC'lerin, lipofilik, amfifilik ve hidrofilik özellikteki pek çok etkin madde için oral, parenteral, topikal, pulmuner yollar gibi çeşitli uygulama yolları kullanılarak farklı farmasötik uygulamalarda kullanılması onların potansiyel ilaç taşıyıcı sistemler olduğunu göstermektedir. Sahip oldukları bu üstün özellikler sayesinde LNC’ler başta lipozomlar ve polimerik nanokapsüller olmak üzere ilaç taşıyıcı sistemlerde gözlenen dezavantajların üstesinden gelerek umut verici alternatif yeni nesil ilaç taşıyıcı sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır.Item A STUDY ON PHYTOCHEMICAL ANALYSIS AND ANTIBACTERIAL ACTIVITY OF QUERCUS MACRANTHERA SUBSP. SYSPIRENSIS (K. KOCH) MENITSKY BRANCH AND LEAF EXTRACTS(Ankara Üniversitesi, 2022) Kıymacı, Merve Eylül; Other; OtherAmaç: Meşe türleri dünya genelinde geleneksel kullanımı olan tıbbi bitkilerdendir. Tanen bakımından oldukça zengin olan bu türlerin içerdikleri polifenolik bileşikler açısından antibakteriyel ajan olarak potansiyelleri vardır. Bu çalışmada Türkiye için endemik olan Quercus macranthera subsp. syspirensis’in dal ve yapraklarının antibakteriyel potansiyeli ve fitokimyasal içeriği araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bitki materyalleri 2020 yılında Araç'tan (Kastamonu/Türkiye) toplanmıştır. Kurutulmuş ve toz haline getirilmiş dal ve yapraklardan metanol ekstreleri hazırlanmıştır. Antibakteriyel aktivite, minimum inhibisyon konsantrasyonu (MIC) olarak sıvı mikrodilüsyon yöntemiyle, Staphylococcus aureus ATCC 29213, Staphylococcus epidermidis ATCC 35984, Enterococcus faecalis ATCC 29212, Klebsiella pneumoniae ATCC 13883, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Escherichia coli ATCC 25922, Acinetobacter baumannii ATCC 19606 ve Bacillus subtilis ATCC 6633 mikroorganizmaları üzerine test edilmiştir. Ekstrelerin GC-MS analizi, Agilent 5973N dört kutuplu kütle spektrometresi (Agilent, ABD) ile donatılmış bir Agilent 6890 gaz kromatografı kullanılarak yapılmıştır. Bileşikler, numunenin kütle spektrum oranı NIST 2014 Kütle Spektral Kütüphanesinde bulunan verilerle karşılaştırılarak tanımlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sonuç olarak, dal ekstrelerinin yaprak ekstrelerinden daha etkili olduğu bulundu ve her iki ekstrenin de en yüksek antibakteriyel aktiviteyi Bacillus subtilis ATCC 6633 suşuna karşı gösterdiği belirlendi. Ekstreler ayrıca diğer test suşları üzerinde değişen konsantrasyonlarda aktivite gösterdi.