Kriz Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Kriz Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 395
Results Per Page
Sort Options
Item Konuşmaktan Korkmayın!(Ankara Üniversitesi, 2018) Türk, Umut; Other; OtherItem Majör Depresyonlu Hastalarda İçselleştirilmiş Damgalanmanın İlişkili Olduğu Faktörler ve İşlevsellik Üzerine Olan Etkisi(Ankara Üniversitesi, 2018) Berksun, Oğuz Erkan; Tıp; Tıp FakültesiBu araştırmanın amacı, majör depresyon tanısı konulmuş hastalarda içselleştirilmiş damgalanmanın ilişkili olduğu faktörleri bulabilmek ve bu ilişkinin boyutunu ortaya koyabilmektir. Ayrıca hastaların işlevselliği ile içselleştirilmiş damgalanmanın boyutu arasındaki ilişki de çalışmamızda incelenecektir. YÖNTEM: Araştırmanın örneklemi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Erişkin Psikiyatrisi Polikliniği’ne başvuran, DSM-V’e göre majör depresyon tanısı konulmuş çalışmaya katılmayı kabul eden 76 hastadan oluşmaktadır. Hastalara araştırmacı tarafından düzenlenmiş sosyodemografik veri formu ile içselleştirilmiş damgalanmanın boyutunu ölçmek amacıyla Ruhsal Hastalıklarda İçselleştirilmiş Damgalanma Ölçeği (RHİDÖ), depresyon ve anksiyete belirtilerinin düzeyini belirlemek amacıyla Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği (HAM-D) ve Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği (HAM-A), işlevselliği değerlendirmek amacıyla da Kısa İşlevsellik Değerlendirme Ölçeği (KİDÖ) uygulanmıştır. Analizler SPSS 20 kullanılarak yapılmıştır. Sonuçlar, gruplar arası fark ve korelasyon analizleri yapılarak değerlendirilmiştir. BULGULAR: RHİDÖ puanları cinsiyet açısından değerlendirildiğinde kadın ve erkekler arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır (p:0,251). Yaş ile RHİDÖ puanları arasında anlamlı pozitif bir ilişki bulunmuştur (r:0,444, p<0,01). Eğitim durumu ile RHİDÖ puanları arasında anlamlı negatif bir ilişki bulunmuştur (r:-0,485, p<0,01). HAM-D puanları ile RHİDÖ puanları arasında anlamlı pozitif bir ilişki bulunmuştur (r:0,667, p<0,01). HAM-A puanları ile RHİDÖ puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p=0,455). RHİDÖ puanları medeni durum bakımından değerlendirildiğinde boşanmış/dul olanların evli ve bekar olanlardan anlamlı olarak daha yüksek RHİDÖ puanı aldığı bulunmuştur (p<0,01). Evliler ve bekarlar arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p=0,196). RHİDÖ puanları çalışma durumu bakımından değerlendirildiğinde emeklilerin, çalışmayanlardan ve ücretli çalışanlardan anlamlı olarak daha yüksek RHİDÖ puanı aldığı bulunmuştur (p<0,01). Çalışmayanlar ve ücretli çalışanlar arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p=0,222). KİDÖ puanları ile RHİDÖ puanları arasında anlamlı pozitif bir ilişki bulunmuştur (r:0,507, p<0,01). SONUÇ: Majör depresyon tanısıyla takip edilen hastalarda kadın ve erkekler arasında içselleştirilmiş damgalanmada anlamlı farklılık bulunamamıştır. Yaşlılarda RHİDÖ puanlarının daha yüksek bulunmasından dolayı yaşlı hastaları içselleştirilmiş damgalanma açısından değerlendirmek klinik açıdan önemli olabilir. RHİDÖ puanları ile bireyin eğitim düzeyi arasında negatif bir ilişki bulunmasından dolayı eğitim içselleştirilmiş damgalanmanın azaltılmasında anahtar rol oynayabilir. Depresyonun şiddeti ile RHİDÖ puanları arasındaki pozitif ilişki, depresyonun tedavisinin içselleştirilmiş damgalanmanın azalmasına katkıda bulunacağına işaret etmektedir. Depresyona komorbid olarak eşlik eden anksiyete, içselleştirilmiş damgalanmanın boyutunu etkilememektedir. Boşanmış/dul olanlarda içselleştirilmiş damgalanma, evli ve bekarlara kıyasla daha fazladır. Emeklilerde içselleştirilmiş damgalanma, çalışmayanlara ve ücretli çalışanlara kıyasla daha fazladır. İçselleştirilmiş damgalanma arttıkça bireyin işlevselliği azalmaktadır. Bireyin işlevselliğini arttırmak için içselleştirilmiş damgalanmanın azaltılmasına yönelik müdahaleler büyük önem taşımaktadır.Item Türkiye’de Psikiyatri Yazınının Başlangıcı ve Avni Mahmud Bey’in Eseri: Muhtasar Emrâz-ı Akliye(Ankara Ünversitesi, 2018) Can, Kazım Cihan; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiItem Behçet Hastalığı Olanlarda Uyku Kalitesinin ve Uyku Kalitesi ile Hastalık Aktivitesi Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2018) Herdi, Oğuzhan; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiGiriş:Behçet hastalığı vaskülit ile seyreden kronik otoimmün bir hastalıktır. Hastalık yineleme (relaps) ve iyilik dönemleri (remisyon) ile seyretmektedir ve tüm organları tutabilmektedir. Behçet hastalığında aynı zamanda psikiyatrik belirtilerin de sık gözlendiği çalışmalarda ortaya konmuştur ve psikiyatrik belirtilerin hastalık şiddeti ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızın amacı Behçet Hastalığı olanlarda uyku kalitesinin değerlendirilmesi ve uyku kalitesi ile hastalık aktivitesi arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Yöntem: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mulidisipliner Behçet polikliniğine başvuran 49 hastaya Sosyodemografik veri formu, Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKÖ), Hastane Anksiyete Depresyon (HAD) ve Behçet Hastalığı Aktivite Formu (BHAF) verilmiştir. Tanımlayıcı analizler, korelasyon analizleri ve Students t-testi yapılmıştır.Item Alzheimer Hastalarında Uyku Kalitesi ve Uykululuk Halinin Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2018) Kızılpınar, Selma Çilem; Sağlık Bilimleri; Tıp FakültesiUyku bozuklukları Alzheimer tipi Demans (ATD) gibi nörodejeneratif hastalıklarda sık görülmektedir. Özellikle hastalığın orta-ileri evresinde uyku bozukluklarının arttığı bildirilmektedir. Bu hastalarda uyku bozuklukları bireyin yaşam kalitesini, bilişsel işlevlerini düşürebilir, duygudurumunu ve bakım verenin yükünü olumsuz etkileyebilir. Bu çalışmada Geriatrik Psikiyatri Birimi polikliniğine ayaktan başvuran ve DSM-IV tanı ölçütlerine göre ATD tanısı alan 50 hastada uyku kalitesi ve uykululuk hali ile bunlarla ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Hastalara ve/veya yakınlarına sosyodemografik veri formu, Standardize Mini-Mental Test (SMMT), Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ), Zarit Bakıcı Yükü Ölçeği (ZBYÖ) ile İşlevsel Faaliyetler Anketi (İFA) uygulanmıştır. Hastaların çoğunun (%62) uyku sorunu yaşadığı görülmüştür. Hastaların sadece EUÖ puanları ile İFA puanları ve yaş arasında anlamlı pozitif korelasyon bulunmuş, ancak diğer ölçek puanları ve demans süresi ile EUÖ ve PUKİ puanları arasında anlamlı korelasyon saptanmamıştır. Kadın ve erkek hastalar arasında PUKİ ve EUÖ toplam puanları açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Sonuç olarak, bu çalışma ATD hastalarında uyku bozukluklarının düşük işlevsellikle ilişkili olduğunu, ancak bakım veren yükünü etkilemediğini göstermiştir. İleride yapılacak çalışmalarda daha büyük örneklemlerde sağlıklı yaşlılarla kıyaslanarak çalışılması ve uyku bozuklukları için bu hasta grubuna özgü ölçüm araçlarının geliştirilmesi önerilir.Item Examination of Problem Solving Skills Among University Students with Childhood Trauma Experiences(Ankara Üniversitesi, 2018) Demirbaş, Hatice; Other; OtherProblem solving skills are an important subject to handle with childhood trauma experiences. The aim of this study was to examine problem solving skills with childhood trauma experiences among university students. Methods: Participants consist of 647 students from a Faculty of Education. The Problem Solving Inventory, Childhood Trauma Questionnaire (CTQ) and Sociodemographic Form were administered to the students to collect data. Childhood Trauma Questionnaire scores were calculated as the low and high level of childhood trauma experiences. The independent samples t-test was used to assessment data. Results: There were statistically significant differences between the means of Problem Solving subscale scores (impulsive style, reflective style, avoidant style, monitoring style, confidence style and planfulness style) of the students with the low and high level of childhood trauma (physical, emotional and sexual). Also, the students with both high level of childhood trauma experiences (n=47) and history of suicidal behavior use avoidant style (t=-2.978, p<0.004) and reflective style (t=-2.289, p<0.026) as problem solving skills. Conclusions: The results showed that the students with high childhood trauma experiences are different according to problem solving skills from the students with low childhood trauma experiences. Therefore, improving the problem solving skills in risk groups who are high childhood traumatic experiences is important to well being, to protect from health-damaging and life-threatening behavior.Item Histerosalpingografi (hsg) sonrası gelişen vajinismus: olgu sunumu(Ankara Üniversitesi, 2019) Tetik, Sinan; Other; OtherKlinik pratikte yaşam boyu vajinismus ile sık karşılaşılması nedeniyle edinsel vajinismusun prevalansı ve etiyolojisi ile ilgili bilimsel çalışmalar sınırlıdır. Bu olgu bildiriminde histerosalpingografi (HSG) sonrası cinsel birleşmeden kaçınma yakınması ile başvuran hastanın değerlendirme ve izlem süreci sunulacaktır. Tedavi sürecinde cinsel birleşme girişimlerinden kaçınmayla ilgili psikoterapinin yanı sıra anksiyöz duygudurumuna yönelik antidepresan tedavisi düzenlenmiştir. İki aylık izlem sonrası hasta tekrar cinsel birleşme yaşayabilmiş, cinsel birleşme ve jinekolojik muayene olmayla ilgili kaygıları azalmıştır. Bu olgu ağrılı jinekolojik girişimin cinsel işlev üzerine olumsuz etkisinin multidisipliner yaklaşımla kısa sürede tedavisine bir örnek oluşturmaktadırItem Psikolojik otopsi: Adli alanda çalışanlar bu kavramı biliyorlar mı?(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Hancı, İ. Hamit; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiGiriş: Psikolojik Otopsi, intiharın anlaşılması, önlenmesi ve şüpheli ölümlerin aydınlatılmasında kullanılan bir yöntemdir. Ölen kişiye ilişkin bilgilerin toplanması ve ölen kişinin yakınlarıyla görüşülmek suretiyle elde edilen bilgilerden yola çıkarak kişinin ölüm öncesindeki zihinsel durumunun yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır. Bu yöntemle kişinin bir intiharın objesi olup olmadığına ya da intiharının altında yatan gerçek sebeplere ulaşılmaya çalışılmaktadır. Amaç ve Yöntem: Bu çalışmada ülkemizde psikolojik otopsi kavramının intihar, suç bilimi alanlarında çalışabilecek profesyoneller tarafından ne ölçüde bilindiği araştırılmak istenmiştir. Bu amaçla adli alanda çalışan psikologlar, psikiyatristler, adli tıp hekimleri, hâkimler, savcılar, avukatlar ve polisler olarak belirlenen yedi meslek grubundaki Ankara, İzmir ve Aydın'da çalışan 211 kişiye hazırlanan 7 soruluk "Psikolojik Otopsiye Bakış Anketi" uygulanarak veri toplanmıştır. Tartışma: Birçok ülkenin adli sistemi içinde çeşitli amaçlar için kullanılmakta olan bu yöntemin, ülkemizde intiharları araştırmak için yapılan sayılı çalışma dışında bugüne kadar yeterli ilgiyi görmediği, adli alan çalışanlarının da psikolojik otopsi kavramı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı tespit edilmiştir. Ankara'da çalışan meslekler ve psikolog ile psikiyatristlerin diğer şehirlerde yaşayan diğer meslek elemanlarından konu hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukları bilgisine ulaşılmıştır.Item Sık görülen ruhsal hastalıklarının tedavisinde ankara üniversitesi tıp fakültesi psikosomatik servisi uygulamaları: tanımlayıcı bir çalışma(Ankara Üniversitesi, 2019) Herdi, Oğuzhan; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiSık görülen ruhsal hastalıklar olan depresyon ve anksiyete bozuklukları toplumun %2-6’sını etkilemektedir. Sık görülen ruhsal bozuklukların tedavisinde anemi, tiroid bozuklukları genel tıbbi durumların santral sinir sistemi hastalıklarının ise klinik uygulamada akılda tutulması önemlidir. Bu çalışmada sık görülen ruhsal hasatlıklar tanısıyla izlemde olan ancak tedaviye yanıtın yetersiz olması veya yanıtın olmaması nedeniyle Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Psikosomatik servisinde yatırılarak tedavileri düzenlenmiş hastaların dosya verileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Çalışmanın amacı tedaviye yanıtsız bu hasta grubunun sosyo-demografik ve klinik özelliklerinin belirlenmesidir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikosomatik servisine depresyon, anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, somatofom bozukluklar gibi sık görülen ruhsal hastalık tanılarıyla Eylül 2017- Haziran 2018 tarihleri arasında kabul edilen hastalar (n=60) çalışmaya alınmıştır. Hastalar 12’şerli gruplar halinde yatırılarak 2 aylık kat programı içerisinde yer alan aktiviteler ve grup ve bireysel terapiler ve ilaç tedavileri uygulanarak takip edilmiştir. Sosyodemografik veriler, anamnezden elde edilen klinik belirtiler, serum vitamin B12 ve TSH düzeyi ve kranial MR raporları analizler için kullanılmıştır. İstatiksel analizler için SPSS 21.0 kullanılmış olup p<0,05 anlamlı kabul edilmiştir. Depresif belirtiler en sık gözlenen belirti grubudur. Taciz öyküsü ile kadın cinsiyet arasında, geçmişte şiddete maruz kalmak ve depresif belirtiler arasında, ailede ruhsal hastalık varlığı ile anksiyöz belirtiler arasında anlamlı ilişki tespit edilmiş olup diğer klinik veriler ve sosyodemografik veriler arasında anlamlı ilişki tespit edilmemiştir(sırasıyla p=0,025; 0,021; 0,012). Laboratuar verileri ile diğer değişkenler arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiş olup fronta beyaz cevherde hiperintensite varlığı toplam belirti sayısı ile ilişkili bulunmuştur (p=0,022). Sonuç olarak psikiyatrik hasta grubunu sadece ruhsal anlamda değil hem biyolojik yani organik hem de sosyal anlamda bütüncül bir şekilde değerlendirmek hekimlik nosyonunun bir parçası haline gelmelidir. Ancak bu şekilde bir yaklaşımla hastaların tedavisi bütüncül olarak yapılmış olacaktır.Item Ruhsal yönden risk altında olan kadınların kendini toparlama gücü ile yaşam doyumu arasındaki ilişki(Ankara Üniversitesi, 2019) Sarıkaya, Nihan Altan; Other; OtherYaşamda meydana gelen çeşitli engellenmelerin, zorlanmaların ya da olumsuz değişimlerin bireylerin kendini toparlama güçlerini etkileyerek, yaşamdan aldıkları doyumu zamanla azaltacağı düşünülmektedir. Bu araştırma ruhsal yönden risk altında olan kadınların kendini toparlama gücü ile yaşam doyumu arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla ilişki arayıcı olarak gerçekleştirildi. Temmuz-Ağustos 2017 tarihleri arasında, internet üzerinden ‘Online Anket Sistemi’ kullanılarak, sosyal paylaşım sitelerinde uygulandı. Araştırmanın örneklemini araştırmaya katılmayı kabul eden ve ‘Risk Faktörlerini Belirleme Listesinden’ en az birini işaretleyen, ruhsal yönden risk altında olan 317 kadın oluşturmuştur. Veriler, ‘Kişisel Bilgi Formu’, ‘Kendini Toparlama Gücü Ölçeği’, ‘Yaşam Doyumu Ölçeği’ ve ‘Risk Faktörlerini Belirleme Listesi’ ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde; yüzdelik dağılımlar, ortalamalar, standart sapma, tek yönlü varyans analizi, Pearson Korelasyon testi ile değerlendirildi. Katılımcıların %55,8’inin 26-40 yaş aralığında olduğu ve kendini toparlama gücü ile yaşam doyumları arasında orta düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulundu. Çalışma, kendini toparlama gücü ölçeğinden alınan puanlar yükseldikçe yaşam doyumu ölçeğinden alınan puanlarında yükseldiğini ortaya koymuştur.Item Ergenlerde anne baba tutumlarının içselleştirme ve dışsallaştırma bozuklukları ile ilişkisi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Kızılpınar, Selma Çilem; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiRuhsal hastalıklar için birçok biyolojik ve psikosyal risk etmeni tanımlanmıştır. Anne baba tutumları da ergenlerin psiko-sosyal gelişimlerine ve geliştirecekleri psikopatolojilere doğrudan etkilidir. Bu önemli ilişki sebebi ile, alan yazında anne ve baba tutumları ile ilgili birçok kuramsal açıklama yapılmış ve bu konuda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmada ergenlerin psikiyatrik tanıları ile aile tutum özellikleri arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Ergen Ünitesi’ne başvuran 97 olgu ve hastaneye başvuru sırasında eşlik eden anneleri çalışmaya alınmıştır. Anne baba tutumlarını değerlendirmek amacı ile Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Olgular boyutsal bir yaklaşım ile içselleştirme ve dışsallaştırma sorunları olarak gruplara ayrılmıştır. İçselleştirme ve dışsallaştırma gruplarının anne baba tutumları karşılaştırılmıştır. Dışsallaştırma grubunda aşırı koruyucu annelik ve ev kadınlığı rolünü reddetme alt boyutlarının içselleştirme grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlar ışığında dışsallaştırma bozukluklarında ebeveyn ve ergen ilişkisinin daha problemli olduğu söylenebilir.Item Kadın ve erkeklerde kontrol odağı algısındaki farklılıklar ve benlik saygısı ile ilişkisi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Çolak, Burçin; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiBu çalışmada Türkiye toplumunda kadın ve erkekler arasında kontrol odağı algısı arasındaki farklılıkları, kontrol odağı algısının benlik saygısı ve sosyodemografik özelliklerle ilişkisini incelemek amaçlanmıştır. Yöntem: 18-65 yaş aralığındaki 272 kişiye (%62,1’i kadın) sosyodemografik veri formu, Rotter’in İç-Dış Kontrol Odağı Ölçeği (RİDKOÖ) ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) uygulanmıştır. Veriler çevrimiçi anket sistemi kullanılarak, e-posta ve sosyal medya aracılığıyla ulaşılan gönüllü katılımcılardan elde edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya 169 kadın (yaş ortalaması= 31,01±7,72) ve 103 erkek (yaş ortalaması= 35,23±10,29) katılımcı alınmıştır. Kadınların yaş ortalaması erkeklerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha küçüktür. İki grup çalışma durumu, gelir ve eğitim düzeyi açısından benzerdir. Kadınların RİDKOÖ puan ortalamasının (11,83 ± 4,55) erkeklerden (10,08 ± 4,82) daha yüksek olduğu yani kadınların erkeklere göre daha dış kontrol odaklı olduğu saptanmıştır. Kadın ve erkek katılımcılar RBSÖ puan ortalamaları açısından benzerdir. Katılımcıların kontrol odağı algısı ile benlik saygısı arasında düşük düzeyde ilişki olduğu, dış kontrol odağı yönünde artan puanların daha düşük benlik saygısı ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Ayrıca RİDKOÖ puanı ile yaş ve gelir durumu arasında düşük seviyede ters yönlü ilişki olduğu bulunmuştur. Sonuç: Farklı kültürlerde yürütülmüş daha önceki çalışmalara benzer şekilde Türkiye‘de de kadınlar erkeklere göre daha dış kontrol odaklı bulunmuştur. Cinsiyet ile kontrol odağı arasındaki ilişkide etkili faktörleri saptamak için daha geniş toplumsal kesimleri kapsayan, farklı alanlardaki kontrol odağının değerlendirildiği çok faktörlü çalışmalara ihtiyaç vardır.Item Çocuk izlem merkezi modeli ve bu modelde gözlenen sorunlar(Ankara Üniversite Tıp Fakültesi, 2019) Ulukol, Betül; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiBu çalışmanın amacı, Türkiye’de 2010 yılından itibaren faaliyet göstermekte olan Çocuk İzlem Merkezlerinin hangi paydaş kurumlarla, ne tür işbirliği içerisinde olduğunu belirtmek ve Çocuk İzlem Merkezlerinin işleyişinde geliştirilmesi gerekli görülen yönler hakkında bilgi sunmaktır. Buradan hareketle, öncelikle Çocuk İzlem Merkezleri tanıtılarak bu merkezlerin hangi kurumlarla, ne tür işbirliği içerisinde bulunduğu açıklanıp çocuk yüksek yararının optimal düzeyde sağlanması yönünden, paydaş kurumlarla yapılan işbirliğinin önemine vurgu yapılmıştır. Ardından, Çocuk İzlem Merkezlerinin işleyişinde karşılaşılabilen aksaklıkların neler olabildiği belirtilerek merkezlerin işleyişinde geliştirilmesinde yarar olabileceği düşünülen hususlara değinilmiştir.Item Tıbbi, ruhsal ve davranışsal (klinik) değişkenlere göre mahpusların intihar olasılıkları(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Yaman, Ezgi; Other; Otherİntihar, küresel bir halk sağlığı sorunu olmasının yanı sıra cezaevlerinde ve kapalı kurumlarda sık rastlanan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı, Kocaeli 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan yetişkin erkek mahpusların tıbbi, ruhsal ve davranışsal (klinik) özelliklerinin intihar olasılıkları üzerindeki etkilerini incelemektir. YÖNTEM: Araştırmanın örneklemini, Kocaeli 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 508 yetişkin erkek mahpus oluşturmaktadır. Araştırmada veriler ‘İntihar Olasılığı Ölçeği’ ve araştırmacı tarafından hazırlanan ‘Kişisel Bilgi Formu’ ile toplanmıştır. Araştırmanın istatistiksel değerlendirmesinde bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA), çoklu karşılaştırmalar için Tukey testi kullanılmıştır. BULGULAR: Elde edilen bulgulara göre örneklemin çoğunluğu (n=375; %74) hükümlülerden oluşmaktadır. Faça atma davranışı gösteren ve dövme yaptırmış olan, bağımlılık yapıcı madde kullanan, bir psikolog ya da psikiyatriste gitmiş olan, tanısı konmuş bir psikiyatrik hastalığı olan, kronik bir hastalığı bulunan, kendine fiziksel olarak zarar veren, daha önce intihar girişiminde bulunmuş olan mahpusların intihar olasılıklarının diğerlerinden daha yüksek olduğu bulunmuştur. SONUÇ: Hapishanelerin amacı, bireyleri topluma kazandırmaktır. Kapatılmanın verdiği zararın ne kadar büyük olduğu akılda tutularak bunu en aza indirecek önlem ve hizmetlerin artırılması, bireylere insanın onuruna yaraşır bir yaşam olanağı sağlanması önemlidir. Bu nedenle klinik anlamda tüm koşullar iyileştirilerek hapishanelerde intihar riski azaltılmaya çalışılmalıdır.Item Psikodramanın “karşılaşma, eşleme, gerçeklik ve artı gerçeklik” temel kavramları ile küçük prens kitabının incelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2019) İbanoğlu, Ece; Other; OtherKüçük prens kitabı, Psikodrama yönteminin incelenebilecek sembolik ögeler barındıran alegorik çocuk romanı türünde bir kitap olması ve protagonist çalışmasına uygun bir hikâye örüntüsü içermesi sebebiyle seçilmiştir. Kitap, “karşılaşma, eşleme, gerçeklik ve artı-gerçeklik,” ögeleri açısından incelenmiştir. Araştırmada nitel araştırma kapsamında betimsel veri analizi kullanılmış, veriler kitap incelemesi tarama modeli ile elde edilmiş ve tematik çerçeveye uygun olarak yorumlanmıştır. Küçük prens kitabının sahne olarak kabul edildiği bu çalışmada, araştırmayı yapan yazar grubun ortak düşüncesi(GOD), grup yöneticisi olarak kabul edilmiştir. Pilot ise grup halkasında ısınan birey, diğer bir deyişle, o oturumun protagonisti yerine kullanılmıştır. Sahne; pilotun altı yaşından getirdiği, yetişkinlere dair bir yaşantı paylaşımıyla başlar ve protagonistin grup halkasındaki bir üyeyi, altı yaşındaki hali olarak eşlemesiyle devam eder. Küçük prens artık sahnededir. Protagonistin yaptığı eşleme ile, gezegenlere yolculuk başlar. Her gezegen protagonist için ayrı birer karşılaşmalardır. Pilot bu karşılaşmalardaki farkındalıkları kazandıktan sonra küçük prens ile vedalaşır ve grup halkasına oturur. Son bölümlerde ise sahnelemiş olduğu oyunla ilgili paylaşımlarını yansıtan metinler yer almaktadır. Çalışmada gözlemlenen ve yorumlanan veriler yazarın metinde aktardığı ile sınırlıdır. Ayrıca çalışmanın nitel araştırma yöntemiyle gerçekleştirilmesi sebebiyle grup üyelerinin yorum ve incelemesi, rol kuramı temelli ve dört ana tema üzerinden sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda çalışmamız, edebi kitap üzerinde psikodrama çalışmasının betimsel analiz kullanılarak yapılan ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır.Item Dinamik yönelimli etkileşim grup psikoterapisinde iyileşmenin beier cümle tamamlama testi ile değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Alptekin, Gülay; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiGrup psikoterapisi neredeyse tüm psikiyatrik tanı kategorilerinde uygulanan bir tedavi yöntemidir. Yazındaki yüzlerce kuramın var olması ile ilişkili olarak bir o kadar da grup psikoterapisi yöntemi tanımlanmıştır. Etkililiği çalışmaların bir çoğunda tanıya veya semptoma özel objektif testler ile gösterilmiş olup projektif testlerin kullanıldığı çalışma sayısı sınırlıdır. Biz bu çalışmada dinamik yönelimli etkileşim grup psikoterapisinin etkililiğini projektif bir test olan Beier Cümle Tamamlama ile göstermeyi ve tedavi sonunda BCT’deki olumlu ve olumsuz ifadeler ait puanların klinik iyileşme düzeyi ile korele olduğunu göstermeyi amaçladık. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Psikosomatik servisinde yatarak tedavi göre 16 hastaya tedavi öncesi ve sonrasında Beier Cümle Tamamlama testi (BCT) verilmiştir ve BCT’ler puanlanmıştır. Hastalar tedavi sonucunda tedaviden elde etikleri iyilik haline göre klinisyen gözlemi ile üç gruba ayrılmıştır. Tedavi ile BCT’deki puan değişimleri ve bu değişimlerin gruplar arasındaki farkları analiz edilmiştir. Tedavi yöntemi olumsuz ifadelerde anlamlı olarak azalma ve olumlu ifadelerde anlamlı olarak artış yaratmıştır. Tedaviden daha fazla fayda gördüğü düşünülen grubunun benlik, anne ve korku ile ilişkili ifadelerindeki değişimler diğer gruba göre daha fazladır. Sonuç olarak bu çalışma BCT’nin erişkin hastalarda grup terapisinden elde edilen iyileşmenin gösterilmesi için kullanıldığı ilk çalışmadır.Item Intıhar haberlerinin Türkiye’ de ki sunum şekli : internetteki intihar haberleri üzerine bir içerik analizi(Ankara Üniversitesi, 2019) İlhan, Rifat Serav; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp Fakültesiİntihar hakkında kitlesel medya yayınlarının toplumda intihar eğilimini etkileyebildiği bildirilmiştir. İntihar haberlerinde duyarlı ve bilgilendirici bir dil kullanımına dair birçok kılavuz yayınlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) kılavuzu doğrultusunda Türkiye’de internet ortamında yayınlanan intihar haberlerinin sunum şeklini araştırmaktadır. YÖNTEM: 2016-2017 yılları arasında Türkiye’de yayın yapan internet sitelerinden ulaşılan intihar haberleri taranmış, 115 adet intihar haberine ulaşılmıştır. Haberlerde yer alan kişiler yaş, cinsiyet, intihar yöntemi açısından incelenmiştir. Haberlerin başlık ve içerikleri, DSÖ’nün kılavuzunda belirtilen yönergelerin uygulanıp uygulanmaması açısından araştırmacılar tarafından ayrı ayrı değerlendirilmiş, çapraz kontrol ile tek ortak sonuca ulaşılmıştır. BULGULAR: Değerlendirilen intihar haberlerinden sosyodemografik bilgilerine ulaşılabilen bireylerin %30,7’si (n=35) kadın, %69,2’si (n=79) erkektir. Haberlerin %78,2’sinde (n=90) intihar yöntemi, %70,4’ünde (n=81) intiharın gerçekleştiği mekan belirtilmiştir. Haberlerin %93,9’unun (n=108) başlığında intihar kelimesi geçmektedir, %48,7’sinde (n=56) intiharın tek nedene indirgendiği, normalleştirildiği veya sansasyonel hale getirildiği saptanmıştır. Haberlerin %99,1’inde (n=114) toplumu intihar konusunda bilgilendirici herhangi bir ifade kullanılmadığı saptanmıştır. SONUÇ: Türkiye’de belirtilen tarih aralığında internette yer alan intihar haberlerinin büyük kısmının, DSÖ’nün önerileri dikkate alınmadan hazırlandığı saptanmıştır. Yayınların intihar eğilimine olan etkisi düşünüldüğünde, mevcut kılavuzlarda belirtilen önerilerin uygulanması veya Türkiye’de intihar haberlerinin sunumuna ilişkin bir kılavuzun oluşturulmasının gerekli olduğu görülmektedirItem Histerosalpingografi (hsg) sonrası gelişen Vajinismus: olgu sunumu(Ankara Üniversitesi, 2019) Ünlübilgin, Eylem; Other; OtherKlinik pratikte yaşam boyu vajinismus ile sık karşılaşılması nedeniyle edinsel vajinismusun prevalansı ve etiyolojisi ile ilgili bilimsel çalışmalar sınırlıdır. Bu olgu bildiriminde histerosalpingografi (HSG) sonrası cinsel birleşmeden kaçınma yakınması ile başvuran hastanın değerlendirme ve izlem süreci sunulacaktır. Tedavi sürecinde cinsel birleşme girişimlerinden kaçınmayla ilgili psikoterapinin yanı sıra anksiyöz duygudurumuna yönelik antidepresan tedavisi düzenlenmiştir. İki aylık izlem sonrası hasta tekrar cinsel birleşme yaşayabilmiş, cinsel birleşme ve jinekolojik muayene olmayla ilgili kaygıları azalmıştır. Bu olgu ağrılı jinekolojik girişimin cinsel işlev üzerine olumsuz etkisinin multidisipliner yaklaşımla kısa sürede tedavisine bir örnek oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler:Item Ankara Üniversitesi tıp fakültesi psikosomatik ünitesi grup psikoterapisinin etkinliğinin değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) KIızılpınar, Selma Çilem; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiGrup psikoterapileri sık görülen ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır, ve bilişsel davranışsal, psikanalitik, dinamik etkileşimsel, psikoeğitimsel, psikodrama gibi birçok teknik kullanılarak uygulanabilmektedir. Bu çalışmada sık görülen ruhsal hastalıklar tanısı ile kapalı, eklektik grup psikoterapisi programında tedavi edilen hastaların tedaviden faydalanımlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Psikosomatik Ünitesi’nde Ocak 2010- Haziran 2018 tarihleri arasında tedavisi tamamlanan ve çalışmaya katılmaya onay veren olgular (n=118) ile telefon ile görüşülmüştür. Hastalardan yatış sırasında aldıkları tedaviden gördükleri faydayı 10 üzerinden likert tipi değerlendirmeleri istenmiştir. Ayrıca tedavi tekniklerini sıralamaları istenmiştir. Sonuç olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Psikosomatik Ünitesi’nde tedaviye dirençli olarak değerlendirilen hastalarda 2 ay süre ile uygulanan tedavi modeli ile tedaviden iyi düzeyde fayda sağlanmış ve hastaların iyilik halleri uzun süreli olmuştur. Buna ek olarak, çalışmamızda grup psikoterapisinin bu modeldeki en önemli tedavi edici faktör olduğu saptanmıştır. Çalışmamız farmakoterapi ile birlikte grup psikoterapisin ana unsur olarak yer aldığı tedavi modelinin etkinliğini göstermesi açısından önemlidir.Item İntıhar haberlerinin Türkiye’ de ki sunum şekli : internetteki intihar haberleri üzerine bir içerik analizi(Ankara Üniversitesi, 2019) İlhan, Rifat Serav; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları; Tıp FakültesiAmaç: İntihar hakkında kitlesel medya yayınlarının toplumda intihar eğilimini etkileyebildiği bildirilmiştir. İntihar haberlerinde duyarlı ve bilgilendirici bir dil kullanımına dair birçok kılavuz yayınlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün kılavuzu doğrultusunda Türkiye’de internet ortamında yayınlanan intihar haberlerinin sunum şeklini araştırmaktadır. Yöntem: Çalışmada 2016-2017 yılları arasında Türkiye’ de internet üzerinden ulaşılan intihar haberleri taranmış, 115 adet intihar haberine ulaşılmıştır. Haberlerde yer alan kişiler yaş, cinsiyet, intihar yöntemi açısından incelenmiştir. Haberlerin başlık ve içerikleri, DSÖ’nün kılavuzunda belirtilen yönergelerin uygulanıp uygulanmaması açısından araştırmacılar tarafından ayrı ayrı değerlendirilmiş, çapraz kontrol ile tek ortak sonuca ulaşılmıştır. Bulgular: Değerlendirilen intihar haberlerinden sosyodemografik bilgilerine ulaşılabilen bireylerin %30,7(n=35)’si kadın, %69,2(n=79)’si erkektir. %35,3(n=35)’ü 12-22 yaş arasında, %64,6(n=64)’sı 22 yaşından büyüktür. Haberlerin %78,2(n=90)’sinde intihar yöntemi, %70,4(n=81)’inde intiharın gerçekleştiği mekan belirtilmiştir. Haberlerin %93,9(n=108)’unun başlığında intihar kelimesi geçmektedir, %48,7(n=56)’sinde intiharın tek nedene indirgendiği, normalleştirildiği veya sansasyonel hale getirildiği saptanmıştır. Haberlerin %99,1(n=114)’inde toplumu intihar konusunda bilgilendirici herhangi bir ifade kullanılmadığı saptanmıştır. Sonuç: Türkiye’de belirtilen tarih aralığında internette yer alan intihar haberlerinin büyük kısmının, DSÖ’nün önerileri dikkate alınmadan hazırlandığı saptanmıştır. Yayınların intihar eğilimine olan etkisi düşünüldüğünde, mevcut kılavuzlarda belirtilen önerilerin uygulanması veya Türkiye’de intihar haberlerinin sunumuna ilişkin bir kılavuzun oluşturulmasının gerekli olduğu görülmektedir.