Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    New user? Click here to register. Have you forgotten your password?
Repository logo
  • Communities & Collections
  • All of DSpace
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    New user? Click here to register. Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "KARAKAYA, Asuman (Tez Danışmanı)"

Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Enflamatuar sitokin gen polimorfizmlerinin Tip 2 diyabet ve komplikasyonları üzerine olan etkilerinin araştırılması
    (Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı) GÜVENÇ, Ayşegül (Yazar); KARAKAYA, Asuman (Tez Danışmanı)
    EnflamatuarSitokinGen PolimorfizmlerininTip 2 Diyabet ve Komplikasyonları Üzerine Olan Etkilerinin Araştırılması Bu çalışma, diyabet komplikasyonlarının gelişiminde pay sahibi olduğu düşünülen TNF-α (-308), IL-1β (+3953), IL-6 (-174) sitokinlerinin belirtilen bölgelerindeki gen polimorfizmlerinin araştırılarak Türk popülasyonunda diyabet komplikasyonları oluşumu ve gelişimi üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla yapılmış olan genotipik analizleri kapsamaktadır. Kontrol grubunu diyabet ve diğer bir hastalık bulgusunun rastlanmadığıgönüllü 50 birey oluştururken buna karşılık hasta grubunu Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyabet kliniğine başvuran 50 komplikasyonlu ve 50 komplikasyonsuz diyabetli hasta oluşturmaktadır.Genotipleme deneyleri PCR-RFLP yöntemleri ile yapılmıştır. Genotipleme deneyleri sonucundahastalık oluşumu üzerine en çok etki gösteren sitokin varyasyonları TNF-α (-308) ve IL-1β (+3953) polimorfizmleridir. Diyabet komplikasyonları gelişimine etkisi düşünüldüğünde ise en etkili polimorfizmTNF-α (-308) (4,15 kat) polimorfizmidir.IL-1β (+3953)'ün ise (2,11 kat) hastalık riskini arttırmış olup diyabet gelişimi ile arasında anlamlılık bulunmuştur. IL-6 (-174) gen polimorfizmi ile diyabet ve diyabet komplikasyonları gelişimi arasında ise bir anlamlılık bulunamamıştır. AbstractThe Investigation of the Effects of Inflammatory Cytokine Gene Polymorphisms on the Type 2 Diabetes and its Complications This study was designed to determine the TNF-α (-308), IL-1β (+3953), IL-6 (-174) cytokine gene polymorphisms having major role on the development of Type 2 diabetes and its complications in a group of Turkish populationby genotypic analyses. The 50 individuals with no clinical evidence of diabetes or another disease were put together as control group. In the other hand, 50 diabetic patients with no complications and 50 with complications in total of 100 individuals who consulted the diabetes clinic of Ministry of Health, Ankara Education and Research Hospital formed the patients group. Genotyping analyses have been performed by PCR-RFLP methods. According to the results,TNF-α (-308) and IL-1β (+3953) cytokine gene polymorphisms mostly affected the development of diabetes. Furthermore, TNF-α (-308) variant was playing the major role on the development of complications (4,15fold). On the other side, IL-1β (+3953) variant had a 2,15fold of riskon the development of diabetes and 2,11fold of riskon the development of complications. Conversely, there were no statistical significance between IL-6 (-174) gene polymorphism and diabetes and its complications.
  • No Thumbnail Available
    Item
    İlaca bağlı hemolitik anemiler ve klinik önemi
    (Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı) DEMİREL, Niyazi Özkan (Yazar); KARAKAYA, Asuman (Tez Danışmanı)
    Bu çalışmanın amacı Türkiye’deki ilaca bağlı olarak gelişen kan diskrazilerinin araştırılmasıdır. Bunun için Ankara’daki dört hastane seçilmiş (Dr Sami Ulus Çocuk Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Numune Hastanesi, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi) ve bu hastanelerin hemotoloji kliniklerinde ilaca bağlı hemolitik anemilerin sıklığı araştırılmıştır. Hemoliz kırmızı kan hücresinin yıkımının hızlanması sonucu oluşan bir patolojik olaydır ( kan diskrazisi). Eğer kırmızı hücre yıkımı üretiminden daha fazla olursa hemolitik anemi oluşur. Hemolitik anemi nedenine göre genetik nedenlere bağlı ve sonradan kazanılan olarak ikiye ayrılır. Sonradan kazanılan hemolitik anemi ilk kez 1900’lü yılların başında tanımlanmıştır ve günümüzde bu tanım immün bozukluklar, ilaçlar, enfeksiyon hastalıkları, kırmızı kan hücrelerinde mekanik travma, toksinler ve diğer sebeplerin başlattığı anemileri ifade eder. Genel olarak sonradan oluşan hemolitik anemi immün hemolitik anemi (ilacın neden olduğu, alloimmün ve otoimmün hemolitik anemi) ve non immün hemolitik anemi (enfeksiyonların neden olduğu, mekanik travma, diğer sebepler) olarak sınıflandırılır. İlaca bağlı hemoliz, immün sistemle ilgili olabilir veya ilgili olmayabilir. İmmün yanıta bağlı hemoliz mekanizmaları İlacın indüklediği sitotoksik reaksiyonlar, immün kompleks aracılı reaksiyonlar ve otoantikor aracılı reaksiyonlar olarak üçe ayrılır. Örneğin; Penisilin (hapten) kırmızı kan hücre membranına bağlanarak antikorları stimule eder. α- metildopa gibi ilaçlar otoimmün hemolitik anemiye benzer otoantikor oluşmasına neden olabilirler. Kinin kinidin gibi antimalaryal ilaçlar plazma proteinlerine, antikorlara ve daha sonra kırmızı kan hücrelerine bağlanırlar. Diğer yandan bazı kimyasallar ise doğrudan kırmızı hücrelere zarar verir yada hücrelerde oksidatif değişikliklere neden olabilirler. Örneğin; bakır ve arsin gibi endüstriyel maddelerle zehirlenmelerde, kırmızı kan hücreleri doğrudan hasara uğrayabilir . Kırmızı kan hücresinin enzim, membran ve hemoglobin gibi komponentlerinde genetik olarak mevcut olan bazı bozukluklar da hemolize neden olabilir. Örneğin glikoz 6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) enzimi kırmızı kan hücrelerini oksidatif hasara karşı koruyan ve glutatyonun indirgenme mekanizmasında rol oynayan bir enzimdir. Kronik hemoliz, orak hücre anemisi ve talasemilerinde içinde bulunduğu hemoglobin sentez bozukluklarının sonuçlarındandır. AbstractIn our study we aimed to investigate the drug-induced blood dyscrasies in Turkey. Four hospitals in Ankara (Dr. Sami Ulus Children Hospital, Dışkapı Children Hospital, Numune Hospital and Hospital of Hacettepe Universty) were selected for this and frequency of drug-induced hemolytic anemias were investigated in the hemotology cliniques of these hospitals. Hemolysis is a process characterized by accelerated red cell destruction (blood dyscrisis). If red cell destruction sur passes production, hemolytic anemia could result. Hemolytic anemia categorized by cause as either congenital or acquired. The term acquired hemolytic anemia was first coined in the early 1900s and it is now commanly used to describe hemolytic anemia triggered by factors such as immune disorders, drugs, infections, mechanical trauma to red cells, exposure to toxins, and other miscellenous causes. Generally acquired hemolytic anemia can be classified as immune hemolytic anemia (autoimmune, alloimmune, drug induced), non immune hemolytic anemia (infection induced, mechanical trauma, other factors). Drug induced hemolysis can be immune mediated or nonimmune mediated. Immune mediated hemolysis is categorized into three groups; Drug induced cytotoxic reactions, immun complex mediated rections, autoantibody mediated reactions. For example; Penicillin (hapten) binds to red cell membrane and stimulates antibodies. Drugs such as alpha methydopa, may induce true autoantibody production similar to warm autoimmun hemolytic anemia. Antimalarial drugs such as quinine and quinidine, bind to plasma proteins, antibody and then to red cell. On the other hand, some chemicals may directly damage to the red cells or induce oxidative changes in the cells. For example industrial toxins such as copper and arsine, directly damages red cells. Defects in any of the red cell remaining components such as enzymes, membrane and hemoglobin can lead to hemolysis. For example glycose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) is a critical enzyme in the production of glutathione, which defends red cells against oxidative damage. Chronic hemolysis can be a result of disorders of hemoglobin synthesis, including sickle cell anemia and thalassemias.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Radyoaktif olmayan lokal lenf düğümü yöntemi kullanılarak alerjik potansiyelleri olan kimyasalların irritan kimyasallarla farklılıklarının değerlendirilmesi
    (Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı) KARAKAYA, Asuman (Tez Danışmanı); ARANCIOĞLU, Seren (Yazar)
    Ex vivo bromodeoksiuridin lokal lenf düğümü yöntemi (ex vivo BrdU:LLNA) kullanılarak, irritan maddeler olan sodyum lauril sülfat ve kroton yağı ile alerjik potansiyelleri olan dinitroklorobenzen, izoöjenol ve öjenolün çözücü içindeki değişik konsantrasyonlarının, 8-12 haftalık dişi Balb/c farelere uygulanması ve kantitatif sonuç noktaları olan lenfosit proliferasyonu ve stimülasyon indeksi, % kulak kalınlıkları değişimi ve salınan sitokinlerin ölçülerek alerjik ve irritan maddelerin ayrımının yapılması ve sonuçların değerlendirilmesi projenin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda radyoaktif LLNA yönteminin dezavantajları ortadan kaldırılarak radyoaktif madde kullanılmamış ve elde edilen sonuç noktaları ile de maddelerin irritasyon ve alerji potansiyelleri ayrımı yapılabilmiştir. Elde ettiğimiz sonuçlar da radyoaktif LLNA yöntemi ile uyumluluk göstermektedir. Her iki grup madde maruziyeti sonucu lenfosit proliferasyonunda artış gözlense de, alerjen kimyasalların düşük dozlarında bile lenfosit proliferasyonu sonucu hesaplanan SI değerlerinin 3'ten büyük olduğu, irritan kimyasalların ancak yüksek dozlarında SI değerinin 3'ten büyük olabileceği gözlemlenmiştir. Kulak kalınlıkları değişimi, irritan maddelerde düşük konsantrasyonlarda bile %25' in üstünde iken, alerjen maddelerde bu değişim anlamlı bir artış göstermemiştir. Ölçülen sitokin düzeyleri sonucu erken evrede hem irritan hem alerjen kimyasallara maruziyet sonucu IL-1 ve TNF-α salınımlarında artış görülmüştür. İleri evrede IL-2, IL-4, IFN- ve IL-5 salınımları ise, alerjen kimyasallara maruziyette doz-cevap ilişkisine bağlı olarak artış gösterirken, irritan kimyasallara maruziyette herhengi bir doza bağlı olmaksızın değişim gösterdiği gözlenmiştir. İrritan ve alerjen kimyasalların ayrımının yapılabilmesi için bu yöntemden yararlanabileceği sonucuna ulaşılmıştır.AbstractBy using ex vivo bromodeoxyuridine local lymph node assay, sodium lauryl sulfate and croton oil which are irritant substances and having allergenic potential with dinitrochlorobenzene, isoeugenol and eugenol of different concentrations in the solvent on 8-12 weeks old female Balb/c mice, measuring quantitative endpoints; lymphocyte proliferation and stimulation index, % change in ear thickness and the release of cytokines and comparison of allergic and irritant substances and evaluation of endpoints has been constituted the main topics of the project. In this context, it was eliminated the disadvantages of radioactive LLNA and radioactive substances was not used and also could have been made distinction of the irritation and allergy potential of substances by obtained endpoints. The results obtained are consistent with radioactive LLNA. Although the increase observed in lymphocyte proliferation result of both exposure of substances, even low doses of allergen chemicals calculated SI value was greater than 3 as a result of the lymphocyte proliferation, but SI values were observed to be greater than 3 in only high levels of irritant chemicals. When ear thickness change was higher than 25% even at low concentrations in irritants, but in allergen substances this change did not demonstrate a significant increase. At an early stage as a result of measured stokin levels and exposure of both irritant and allergen chemicals, it was seen an increase in IL-1 and TNF-α releases. At a next stage, while IL-2, IL-4, IFN- and IL-5 releases were increasing in exposure to allergen chemicals depending on the dose-response relation, exposure to irritant chemicals, were observed changes without any dose-dependent. It was reached to result that it can be benefit from this method to distinct irritant and allergen chemicals.

DSpace software copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback