Browsing by Author "Arda, Berna"
Now showing 1 - 20 of 24
Results Per Page
Sort Options
Item 2000 - 2005 yılları arasında Yüksek Sağlık Şurası kararlarında kadın hastalıkları ve doğum alanına giren vakaların deontolojik değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2011) İlgili, Önder; Arda, BernaBu çalışma, 2000-2005 yılları arasında YSŞ'de görüşülen KHD alanına giren dosyalar bağlamında deontolojik bir değerlendirme yapmayı amaçlamaktadır. Söz konusu dosyalar YSŞ'den 18-19.12,2008 tarihli toplantıda alınan 11971 sayılı kararla alınan resmi iznin ardından, geliştirilen bir çizelge kullanılarak; 11.03.2010 ? 20.07.2010 tarihleri arasında Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğünde yürütülen bir arşiv çalışması ile analiz edilmiştir. Bu çalışma sonucunda 1153 dosya arasında KHD dosyalarının 283 adet (% 24,54) olduğu; dosyaların olayın gerçekleşmesinden itibaren ortalama 1131 gün sonra YSŞ gündeminde görüşüldüğü; en fazla sayıda dosyanın Marmara (56 dosya , % 19,8), İç Anadolu (53 dosya, % 18,73) ve Ege (50 dosya, % 17,67) bölgelerinden geldiği; olayların en fazla devlet hastanelerinde (133 dosya, % 47,5) gerçekleştiği saptanmıştır. Dava dosyaları için bilirkişilik talebi çoğunlukla (238 dosya, % 84,1) Asliye Ceza Mahkemelerinden gelmektedir. Vakaların ilgili bulundukları, o dönemin geçerli TCK maddelerine göre ayrıntılı bir dağılımı yapılmış, dosyaların 256'sında 331 tane hekimin suçlandığı, bunu 113 hemşirenin izlediği saptanmıştır.YSŞ'ye gönderilen dava dosyalarının 191'inde (% 68,2) sadece hekimler; 58'inde (% 15,4) de hekimler ile ebeler eş zamanlı olarak suçlanmışlardır. Dava konusu olan olayların 161'i (% 56,9) acil, 122'si ise (% 43,1) elektif başvurulardır. Gebelikler sırasında meydana gelen olaylar 211 (% 73,6) ile başvuru gerekçeleri arasındaki en ağırlıklı grubu oluşturmuştur.Söz konusu dosyalarda operatif hatalar, yetersiz preoperatif değerlendirme, yetersiz muayene ve değerlendirme en sık görülen sağlık hizmeti eksiklikler olarak saptanmıştır. Dosyaların % 38'inde olayda KHD dışında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Anesteziyoloji ve Genel Cerrahi alanlarından hekimlerin de müdahil olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemelere yansımış bu dosyaların % 61,8'inde ölüm olduğu saptanmıştır. % 22'sinde sadece anne ölümü; % 57'sinde sadece düşük, perinatal ve neonatal ölüm ve % 11,4'ünde ise anne yanı sıra düşük, perinatal ve neonatal ölüm birlikte gerçekleşmiştir. 103 dosyada (% 63,4) kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.Söz konusu YSŞ kararlarıyla 534 kişi ve/veya kurum hakkında bilirkişi görüşü verildiği saptanarak, bu kararların ayrıntılı analizi sağlık çalışanı türüne göre gerçekleştirilmiştir.Çalışma bağlamında KHD alanının tıpta uzmanlık alanları içerisinde yargıya ve disiplin soruşturmalarına en fazla konu olan alan olduğu, bebek ve anne kaybının ailede yarattığı durumun etkili olduğu; dosyaların bilirkişi kurumunun önüne gelinceye kadar oldukça uzun bir hukuki süreç geçirildiği, bunun hak arama motivasyonu önünde engel oluşturabildiği; alandaki hekimler ile öteki sağlık çalışanlarının acil durum bilgi ve yaklaşımının sürekli güncellenmesine; eğitimde ekip çalışması vurgusuna ihtiyaç bulunduğu anlaşılmaktadır.AbstractThe purpose of this dissertation study is to analyze the cases related to Obstetrics and Gynecology which were evaluated in Higher Council of Health between 2000 and 2005, from deontological point of view. Cases were analyzed after the official permission of Higher Council of Health numbered 11971, decided in the meeting 18-19.12.2008. Cases were studied through a study performed in the archives of the Higher Council at the Health Ministry General Directorate of Health Education, between the period 11.03.2010 and 20.07.2010. The result of this study revealed that, 283 cases (24,54%) were related to Obstetrics and Gynecology among total of 1153 cases; the average of 1131 days had taken place between the incident date and the date that the case was included in the meeting agenda of the Council; most cases originated from Marmara (56 cases-19,8%), İç Anadolu (53 cases-18,73%) and Ege (50 cases-17,67%) regions; and most of the cases had taken place in Public hospitals (133 cases-47,5%). Expertise demand often comes from Criminal Courts (238 cases- 84,1%). A detailed distribution of cases was performed according to the articles of penal code valid between 2000 and 2005. The analysis was revealed that the total of 331 physicians were accused in 256 of the cases and it was followed by the nurses (113 nurses).In cases delivered to Higher Council of Health, 191 (68,2%) of them include only accused physicians and 58 (15,4%) of them include both accused physicians and midwifes. The events of 161 (56,9%) cases were emergency and 122 of them (43,1%) were elective requests. Obstetrical requests were 211(73,6%) which was the dominant category in the events of all 283 cases.The analysis resulted that, the most common deficiencies in healthcare were operative mistakes, inadequate evaluation before operation, inadequate examination and evaluation. In 38% of the cases, physicians of Pediatrics, Anesthesiology and General Surgery were involved besides Obstetrics and Gynecology physicians. Abortions and death occurred in 175 (61,8%) of the cases. 22% of deaths were maternal mortality, 57% were abortions, perinatal and neonatal deaths, 11,4% were included maternal mortality, abortions or perinatal, and neonatal death. 103 (63,4%) of the cases were determined as public cases.It is examined that, expertise opinions were provided by the Council about 534 individuals and/or institutions. The distribution of these expertise decisions according to health personnel type was evaluated.As a conclusion of the analysis, Obstetrics and Gynecology is determined to be the most common specialty in medicine in which juridical and disciplinary procedures were issued. This predominant position of Obstetrics and Gynecology speciality could be because of the effect of mother and baby loss over the families. Moreover, it is observed that a long juridical procedure is needed until the expertise demand for the case is delivered to the Council, which may create an obstacle for the motivation of seeking justice. Additionally, the need for updating the knowledge about emergency requests and approaches and emphasize for team work between Obstetric and Gynecology physicians and other health personnel has become evident.Item Ankara Tabip Odası Onur Kurulu'nun araştırma ve yayın etiği ihlali ile ilgili disiplin soruşturmalarının incelenmesi (1998-2012)(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Gökçay, Banu; Arda, BernaBu tez çalışmasında, 1998 yılından 2012 yılına kadar olan süreç boyunca Ankara Tabip Odası'nda araştırma ve yayın etiği ihlali gerekçesi ile açılan soruşturma dosyalarının detaylı incelenmesi ve neden-sonuç ilişkileri açısından sorgulanması hedeflenmiştir. Söz konusu zaman dilimi içerisinde "Türk Tabipler Birliği Disiplin Yönetmeliği"ne aykırılık savı ile açılmış tüm soruşturma dosyaları kimlik-kurum, dergi, dernek adları gizli tutularak derinlemesine araştırılmış ve bu dosyalar içerisinde araştırma ve yayın etiği ihlali savı ile açılmış soruşturma dosyaları nitelik ve nicelik yönünden taranmıştır. Yürütülen arşiv çalışması ile analiz edilen toplam 31 dosyadan 11 (yaklaşık 3'te 1'i) tanesinin araştırma ve yayın etiği ihlali gerekçesi ile açıldığı tespit edilmiştir. İlgili dosyalarda soruşturmaların ne şekilde başladığı, soruşturma başlama ve bitiş tarihleri göz önünde bulundurularak ne kadar sürede tamamlandığı, hangi yıllarda soruşturma yoğunluğu yaşandığı, dosyalarda soruşturmaya gerek olup-olmaması kararının çıkması, yapılan araştırma ve yayın etiği ihlal çeşitlerinin niceliksel olarak kendi içerisinde nasıl kümelendiği, soruşturma açılmasına gerek sebeplerle şikayette bulunan kişilerin eylemlerinin motivleri, soruşturmacıların dosya inceleme süreçlerinde izledikleri yollar, soruşturma sonunda alınan kararlara gelen itirazlar ve bu itirazların alınan kararın değiştirilmesi üzerindeki etkisi ile soruşturmacıların ve kararın alındığı kurulların uzmanlık alanı profili başta olmak üzere çeşitli faktörlerin süreçlere etkisi üzerinde çıkarımlar yapılmıştır. Elde edilen veriler ışığında, reklam yasağı ile yayın etiği ihlali gerekçesi ile açılan soruşturma dosyalarının, diğer soruşturma gerekçelerine göre sayıca fazlalığı dikkati çekmiştir. Diğer bir dikkat çekici nokta ise nerdeyse yapılan şikayetlerden 3'te 1'inin (9/31) soruşturmaya gerek bir hususu barındırmadığı hakkında kararın çıkmasıdır. Ek olarak, açılan soruşturmalardan 11 tanesi için herhangi bir cezai işlem uygulanmasına gerek görülmemiştir. Araştırma ve yayın etiği ihlali gerekçesi ile gelen şikayetlerden 3 tanesi için soruşturma açılmasına gerek duyulmamışken, bu dosyalardan 4 tanesi için yürütülen soruşturmalardan sonra suçlanan kişi ya da kişiler hakkında herhangi bir cezai işlem uygulanmasına gerek görülmemiş ve de 4 tane soruşturma sonucunda uyarı cezası verilmesi kararlaştırılmıştır. Öte yandan, yayın etiği ihlali gerekçesi ile açılan soruşturma dosyalarındaki yayın etiği ihlal gerekçelerine bakılır ise büyük çoğunluğunun intihal iddiası olduğu görülmüş ve bu hususta verilen en ağır ceza çeşidinin uyarı cezası olduğu saptanmıştır. İncelemeye tabi tutulan soruşturma dosyalarında yukarıda belirtilen faktörlerden yola çıkılarak, araştırma ve yayın etiği ihlalini tetikleyen sebepler, yapılan ihlallerde kişiler ve farklı görev mercileri arasındaki sorumluluk dağılımları ve soruşturmalar sonucunda elde edilen sonuçlar göz önünde bulundurularak yapılan tartışma sonucunda, Ankara Tabip Odası'nın araştırma ve yayın etiği soruşturmalarını yürütme süreci için belirli bir standardizasyon önerisinde bulunulmuştur.AbstractIn this thesis study, during the period from 1998 to 2012 in Ankara Chamber of Medicine, it has been aimed to review in-depth and question in terms of cause-and-effect relationships of the investigation files those are on the grounds of research and publication ethics violation. During the period under consideration, all the conducted investigation files those claimed to be contrary to the "Disciplinary Regulations of Turkish Medical Association" has been invested by keeping the names of people, institutions, associations and journals secret and the files those claimed to be contrary to the rules of research and publication ethics have been studied in terms of quality and quantity. At the end of the archival research, totally 31 files have been studied and 11 of these files (approximately 1/3 of the number of total files) have been identified to be on the grounds of research and publication ethics violation. It has been argued the effect of the way how the investigations started, how long did they take, the intensity rate of the investigations in the years, the decision for the investigation is need to be done or not, the research and publication ethics violation varieties and amounts, the motives of people those inform againts violations claims, the way of investigators during file surveying periods, the decisions taken at the end of the investigations, the objections to these decisions and the effect of objections on the modifications of decisions and finally the profile of the area of specialization of investigators and the committees taking the decisions. What has been noteworthy is that the number of investigations files claimed to be contrary to the rules of research and publication ethics, and advertising ban; was more than the number of other files. Another noteworthy point is that approximately one-trid of all complaints (9/31) did not need any investigation process. In addition, 11 of all investigations carried through without any penal provision. While 3 of the complaints those claimed to be contrary to the rules of research and publication ethics did not need to open an investigation process; the other 4 of them received warning at the end of the investigation process. On the other hand, it has recognized that most of the type of research and publication violations were plagiarism and the most severe punishment to them were warning. On the basis of the factors mentioned above, as a result of the discussion, the reasons triggering research and publication ethics violation, the distribution of responsibilities among people of the violation process and the results of the investigations; we draw a conclusion made up of a standardization for conducting the investigations of research and publication ethics violation cases.Item Bedenin güzelleştirilmesi baskısı ve kadın(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Sağlam, Meltem; Arda, Berna; OtherIn this thesis, the pressure of beauty directed against the female body and the nature of this pressure have been examined. Our thesis suggests that there is really such a pressure on women, and this oppression has different dimensions such as social, psychological, economic and political. The body is a social construction loaded with social meanings. In the historical course, woman has represented the body, in the dichotomy of mind/body, which was shaped by a masculine understanding. Therefore, the social meanings attributed to the female body are much more than male body. As such, the interventions made on the female body will of course be much more. Beauty pressure is also one of these interventions. This pressure may not seem like a direct intervention at first sight but it has besieged the surroundings of women with the indirect ways. This thesis has examined this besiegement and tried to understand it's nature, context and its processing mechanisms. It was seen in the literature review and field study that there is such pressure on women and it emerges as a compelling social phenomenon.Item Çocuklar üzerindeki tıbbi araştırmaların etik açısından değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2000) Öztürk, Hafize; Arda, Berna; TıpEvaluation of Medical Researchs on Children in respect of Ethics The purpose of this thesis study is to evaluate medical researchs on children in respect of patient and subject rights under the light of basic principles of bio-ethics, by considering the differences between children and adults, to determine problem areas peculiar to Turkey and to discuss the suggestions intended to develop principles which may form basis for applications. The "scientific-experimental medicine concept", today's dominant paradigm in the evolution of the medicine, forces the scientific researches which cover animal and man subjects as well as laboratory experiments to develop the scientific knowledge in the medicine and use it for the benefit of man. Accordingly, it is necessary to conduct medical researchs also on children who show great differences from adults in regard of bio-psycho-social aspects and who can not be qualified as "miniature adults". Clinical researchs which involve children affect the development of medical concept positively, as they ensure a general increase in the knowledge on paediatrics and they contribute to rise the clinical application quality as well as they bring into question many discussion issues related with ethic problems. However, it is essential to protect and develop basic rights such as "respect for life", "human rights", "patient rights", "subject rights" and "child rights" against the necessity for the execution of researchs on children and the power of the huge technological possibilities owned by humankind today. International instruments prepared to protect patient and subject rights and to ensure the conformity of medical researchs to ethic principles and which form "the conscience of the scientific community" are of guiding quality for researchers. The concepts of "child", "respect for infant", "child rights", "health right", formed by the modern society and the system of values on which such concepts are based also form a basis to evaluate the researchs on children ethically. Children who are more defenseless in respect of being subjected to violations of patient and subject rights compared to the individuals defined as "adult" and "normal" are placed in the risk groups including old people, prisoners, psychiatric patients, HTV (+) individuals and Hepatitis B carriers. On the other hand, in respect of the treatment of a child and his/her participation in a medical research, the relationship between "the physician and the patient" or "the researcher and the subject" gains a different dimension and turns into a trio relationship in the form of "physician-child-parent/custodian" or "researcher-child-parent/ custodian". Ethic problems arising from the researchs on children due to the mentioned basic differences bring new discussion issues into question. Informed Consent is one of the basic components of the daily medical applications and an essential condition for medical research. Children self determination and capacity are the first issues of argument. Accordingly, which criteria would be used to obtain a valid approval, who would evaluate an children capacity and how it would be evaluated, problems concerning documentation, parental authority influencing on children self-determined decision making and the guidance of the physician are leading issues argument related with cleared approval in paediatric applications. There are differences between countries in the age and capacity level at which an children approval would be valid. Although 0-18 year-old individuals are legally defined as "child" and mentioned not to be able to give a legally valid approval, it is found proper for children under 18 years old to participate in decision making process in proportion to their capacity levels to accept or refuse to take part in medical treatments or researches. Age limits in different countries for the children to participate in decision making process on medical applications intended for them vary between 12-16 and proper legal arrangements are being conducted accordingly. It is a view agreed upon that children are individuals who must be protected, respected, developed and most importantly must not be hurt. However, basing on the understanding of protection children from damage, the traditional opinion which suggests not to make any researchs on them has changed today and the tendency to support the participation of children in researchs has increasingly spread out, by considering the potential benefit as well as potential damage. Depending on the subject-matter change, evaluation of benefit-harm and risk has gained a determinative significance in paediatric researchs. Accordingly, determinations of benefit-harm balance, different evaluation criteria used in this 514determination, examination of the benefit and harm in respect of intended target (child as an individual, a specific child group or all the children in general), positions of parents and/or researchers as "decision makers for children" in respect of benefit-harm, functions of ethic boards, criteria of acceptance of a proposed research project as a "valuable research" in regard of paediatrics are handled in various aspects. One of the two important criteria in the examination of the contribution of clinical researchs to the development of paediatrics is the scientific value of the study and the other is its ethic defensibility. Certain standards are required in order to conduct a research which includes both criteria which can not be evaluated separately, although they seem to be different problem areas. These standards which are most argued except "the approval capacity of a child" include the concepts of "minimal risk", "best interest of a child", "daily living risk". As the mentioned standards are minimum criteria for the acceptability of the researchs, serous discussions are maintained to determine them as "standards". Although an important portion of medical researchs in our country are conducted on children, it is rarely seen similar discussions to those mentioned above which are conducted at conceptional level. There is no doubt that this fact has cultural bases such as the perception form of the concepts of "health", "disease", "physician" and "research", the value given to children health, the thought system related with children participation in decision making processes, supposing parents and physicians as an authority. Therefore, it takes time to make changes in existing regulations accordingly; for example, there are no regulations for the children under 18 years old to take part in medical decisions and only the parents and legal custodians are decision making bodies. It is not much different in respect of physicians generally and paediatrists specially. The concepts of "child rights" and "patient rights" have been recently started to come into question in our country where a paternalistic physician-patient relationship is still dominant. The clues of a change from a paternalistic physician- patient relationship based on the principle of being useful to the patient towards a physician-patient relationship based on a mutual participation where respect for self-determination comes first have started to bee seen in our country as well. On the other hand, it may be said that first the "children health rights" should be defended, by considering that the disparity of opportunity in respect of access to and utilization of health services have been increasing day by day. All the physicians, all the employees in health services and all the parents have important duties to defend first "children health rights" then the rights of in-patient infants and "the rights of children as patients and subjects in treatment and research processes" and to ensure the participation of the children in any decision related with their health in proportion to their capacities and their development. It is expected that the informed Cousent form prepared to be used in medical researchs on children and thought to be proposed to paediatrists as well as the subject-related discussions included in the scope of this thesis should contribute to the mentioned process. Key Words: Concept of "childhood", development of child, rights of child subjects, medical researchs, medical ethics. 515Item Etik açıdan biyobanka kavramı ve Türkiye(Biyoteknoloji Enstitüsü, 2015) Kurtoğlu, Ayşe; Arda, Berna; BiyoteknolojiIn common definition, the biobanks are, structured resources which are about human biological materials and associated data including clinical, genealogical, lifestyle and environmental data. These resources have become an important issue both in biotechnology and genomics when Human Genome Project was completed. It is possible to make various classifications between biobanks consider to the type of samples being collected, the intended usage of materials, how banks are financially supported and the method used for privacy etc. Also, with the increasing of biobanking activities worldwide, ethical and legal debates in this area have brought to the agenda. The main ethical issues in this area are informed consent, protect to privacy and confidentiality of participants, benefit sharing, commercialization and the use of data by third parties. In the context of this thesis, these issues are mentioned and regulations about the biobanking are examined.Item Etik açıdan hekim haklarıArda, BernaItem Fuat Aziz Göksel kitabı(Ankara : [ Yay. Y ], 2009) Arda, BernaItem Hemşirelik mesleği ve toplumsal cinsiyet rollerinin mesleğe etkilerinin betimlenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Delice, Salime Tarihci; Arda, Berna; Kadın Hastalıkları ve DoğumDescription of Nursing as a Profession and the Effect of l Gender Role on NursingProfessionGender roles teach and internalize to man and woman during socialization process.Social constructs provide proper conditions in order reproduction of these roles.These constructs which make to accept different social roles for man and womanas making it natural with biology are male dominant.Modernism period which highlights individual freedom and equality have notsucceed in fulfillment of this claim for female/male equality. Gender roles areproduced special to term and gender discrimination continues for women who canwork public area.Nursing is a profession which brings about in modern ages. It is claimed thatwomen are proper for doing this profession as a woman is a mother. But, mothersacrifice is waited for job life the definition of profession is continuouslystretching. Nurses, because of the discrimination of gender roles, are suppressedand generally exploited in the light of daily working conditions.Item İbn-i Sina, Ebu'l-Kasım Ez-Zehravi, Şerefeddin Sabuncuoğlu ve Tokatlı Mustafa Efendiquot123nin eserleri ışığında 11.ve 18.yüzyıllar arasında nöroşirürji(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2005) Acıduman, Ahmet; Arda, Bernaİbn-i Sînâ, Ebu'l-Kasım E'z-Zehrâvî, Şerefeddin Sabuncuoğlu ve Tokatlı Mustafa Efendi'nin Esefleri Işığında 11. ve 18. Yüzyıllar Atasında Nöroşirurji Ebu'l Kasım ez-Zehrâvî, Ibn Sînâ, Şerefeddin Sabuncuoğlu ve Tokatlı Mustafa efendi'nin eserleri olan, sırasıyla, Kitâbü't-Tasrif, el-Kânûn fi't-Ttbb, Cerrâhiyyetü'l-Hâniyye ve Tahbi^ü'I-Mâtbûn'da. bulunan nöroşirurji ile ilgili uygulamaları saptayıp, bunları Türkçe'ye kazandırarak incelemek ve elde edilen bulguları, et-Tasrifve Cerrâhiyyetü'l-Hâniyye'yi kendi aralarında ve yine Kânun ile Tabbı^ü'I-Matbûn'u da kendi aralarında karşılaştırmak; elde edilecek bulgular ışığında bu yazarlarımızın ve eserlerinin tıbbın tarihsel gelişimi içindeki yerlerini belirlemeye çalışmak tezimizin amacı olarak belirlenmiştir. Yukarıda adı geçen eserlerde yapılmış incelemeler için aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır: Ibn Sînâ, Kânun der Tıbb, 3. ve 4. ciltler, (Farsça), Tahran: Soroush Press, 1997. Abulcasis On Surgery and Instruments, (ingilizce) (çev: Spink ve Lewis), 1973 Şerefeddin Sabuncuoğlu, Cerrâhiyyetü'l-Hâniyye (Hazırlayan: liter Uzel), Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1992. İbn Sînâ, Tahbi^ü'l MatMn, (Çeviren: Tokatlı Mustafa Efendi) Süleymaniye El Yazmaları Kütüphanesi: Hamidiye 1015. Kânun'un ilgili bölümlerinin tercümesi Dt. Şehriyar Şems tarafından yapılmış olup, et-Tasrifva ilgili bölümleri ingilizce'den Türkçe'ye çevrilmiştir. Cerrahiyyetü'l- Hâniyye'nm ilgili bölümlerinin günümüz Türkçe'sine transkripsiyonu Prof. Dr. liter Uzel tarafından yapılmış olduğundan, Osmanlıca olan bu bölümler günümüz Türkçe'sine çevrilmiş olup, Tahbîrçü'l-Mathûn ise Arap harfli Osmanlıca metin olduğundan, önce günümüz Türkçe'sine transkripsiyonu yapılmış ve sonra da çevirisi yapılarak ilgili konular incelenmişlerdir. Bu incelemelerden elde edilen bulgular, yukarıda belirlendiği gibi, birbirleriyle ilgili eserler arasında karşılaştırılmıştır. Sonra da hem XI. yüzyıl öncesi, hem de XVIII. yüzyıla kadar olan diğer yazarların eserleri ve uygulamaları ile karşılaştırılarak, yazarlarımızın ve eserlerinin tıbbın tarihsel gelişim çizgisindeki yerleri belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, Zehrâvî ve Ibn Sina'nın eserleri asıl eserlerdir. Sabuncuoğlu ve Tokatlı zaman zaman kendi açıklamalarım sunsalar da, incelemesini yaptığımız nöroşirurji ile ilgili konularda verdikleri eserler, asıl eserlerin birer tercümesi olarak nitelendirilmiştir. Tıp tarihi içerisinde ise Zehrâvî ve İbn Sînâ oldukça ayrıcalıklı bir yerde durmalıdırlar. Nöroşirürji'ye önemli katkılarda bulundukları, kendilerinden önce gelen bilimsel birikimleri hem uygulayıp, hem de değerlendirerek kendi görüşleri ile birlikte eserlerine aldıkları ve kendilerinden sonra gelen hekim ve cerrahlara, tezimizin konusu olan diğer iki yazarımız da içinde olmak üzere, aktardıkları görülmüştür. Özellikle Kânun'un konumuzla ilgili olan 3. ve 4. Ciltlerinin Türkçe tercümeleri olmadığından ve Tabbi^ü'I-Matbun'un Kânun'un bir XVIII. yüzyıl Osmanlıca-Türkçe çeviri olması ve kullanılan alfabe nedeniyle pek çok kişi için okunabilir olmamasından dolayı, Türkçe'ye kazandırılmaları ve böylece araştırıcılar için ulaşılabilir primer kaynak olarak sunulmaları tezin "özgün"lüğü konusunda önemlidir. Tez, içeriği ve sunduklarıyla başlangıçta belirlenen amacına ulaşabilmiş görünmektedirAbstractNeurosurgery Between the 11th and 18th Centuries in the Light of Works of Avicenna, Abulcasis, Sheref al-Din Sabuncuoglu and Moustapha of Tokat In this dissertation our objectives are to determine the parts on neurosurgery in Abulcasis' Surgery, Avicenna's Canon of Medicine, Sheref al-Din Sabuncuoglu's Imperial Surgery and Moustapha of Tokat's Translation of Canon, to translate them to Turkish and to analyze them by comparing the results amongst both Surgery and Imperial Surgery and Canon and Translation of Canon. We will try to clarify these authors and their works effects on the historical evolution of medicine according to our findings. Following sources have been used for this analysis: Avicenna, Canon of Medicine, 3rd and 4th volumes, (translator: Sharafkandi, A.) Persian]. Tehran: Soroush Press, 1997. Albucasis, On Surgery and Instruments, A Definitive Edition of the Arabic with English Translation and Commentary, London: The Wellcome Institute of the History of Medicine, 1973. Sheref al-Din Sabuncuoglu, Imperial Surgery (transcribed by Uzel, I.), Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, 1992. Avicenna, Canon of Medicine (translator: Moustapha of Tokat) [Ottoman Turkish, istanbul: Süleymaniye Manuscript Library: Hamidiye 1015. Related sections of Canon of Medicine have been translated to Turkish from Persian by Dt. Sahriyar Sems and translations of Surgery has been done by author from English. Since Prof. Dr. liter Uzel has been transcribed related parts of Imperial Surgery to contemporary Turkish alphabet, these sections have been translated to modern Turkish from XV' century Ottoman Turkish, using his work. And finally, Ottoman Turkish translation of Canon, which had been written in Turkish by Arabic alphabet in XVIIIth century, firstly related sections of this work have been transcribed to contemporary Turkish alphabet and then translated into modern Turkish. Results of this study were studied as mentioned above. The author compared these works with the works and practices of other pre XIth century authors and also the other works available up to XVIIIth century. This comparison aims to evaluate the effects of above mentioned authors and their works on the historical evolution of medicine. According to our results, the works of Avicenna and Abulcasis are authentic whereas the works of Sabuncuoglu and Moustapha of Tokat were described as the translations of other main works; though these authors sometimes presented their own explanations and experiences in their books. Avicenna and Abulcasis should hold a privileged place in the history of medicine. It has been found out that they have made significant contributions to neurosurgery, either practicing the scientific accumulations coming through ages, or evaluating and putting them in their works with their own ideas, and transferring them to the physicians and surgeons, including the ones who are the other subjects of our thesis. Since the absence of the 3rd and 4th volumes of Canon in contemporary Turkish and the XVIII century Turkish translation of Canon written in Arabic alphabet, these works are illegible for the majority; one of the contributions of this dissertation is translating these works into Turkish and making them accessible to other researchers. The thesis, with its contents and presentations, has seemed to reach its aims.Item Kadının aydınlatılmış onamı bağlamında sezaryen uygulamaları: Biyoetik bir değerlendirme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Özsavaş, Oya; Arda, Berna; OtherTez çalışması, Türkiye'de sezaryen uygulamaları öncesi aydınlatılmış onamın usulüne uygun olarak alınması konusunda sıkıntıların mevcut olduğu varsayımına dayanılarak planlanmıştır. Bu tez çalışmasında hem biyoetik disiplininin hem de feminist çalışmaların yöntem bilgisi çerçevesinde kadınların doğum şekli tercihlerinde özerk olup olmadıkları konusunda bilgi üretmek amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda biyoetik, biyopolitika, biyoiktidar, tıbbileşme kavramları açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda tez kapsamında aydınlatılmış onamın sezaryen doğum öncesinde uygulanma yöntemine dair karşı karşıya kalınan etik sorunlar belirlenmiş ve çözümüne ilişkin öneriler sunulmuştur. Araştırmanın genel amacı, Türkiye'de sezaryen uygulamalarında biyoetik bağlamında aydınlatılmış onam kavramının değerlendirilmesidir. Bu çalışmada bilgilendirmenin kapsamı, bilgilendirmenin doğum süreci üzerindeki etkisi, aydınlatılmış onamın temel bileşenlerinin sezaryen uygulamaları öncesi yapılan bilgilendirme çerçevesinde içerilip içerilmediğini saptamak hedeflenmiştir. Araştırma amacına ulaşabilmek için niteliksel alan araştırması yürütülmüş, katılımcıların sezaryen doğumu tercih nedenleri, sezaryen konusundaki düşünceleri, karar mekanizması ve sezaryen doğumda aydınlatılmış onam uygulaması konularına ilişkin değersel söylemleri, hazırlanan soru formu üzerinden derinlemesine görüşmeler yapılarak elde edilmiştir. Belirlenmiş her kategorinin altında birbirini destekleyen sorular hazırlanmıştır. Derinlemesine görüşmelerden elde edilen veriler, tematik analiz yöntemi ile değerlendirilmiştir. Görüşmelerde öne çıkan değersel söylemler, bağlam, ana tema ve alt temalara ayrılmıştır. Niteliksel araştırmanın saha çalışması tamamlandığında sezaryen öncesi aydınlatılmış onamın uygulanma usulüne yönelik önemli bilgiler elde edilmiştir.Item Türkiye'de genetik danışmanlık ve biyoetik(Biyoteknoloji Enstitüsü, 2018) Kaplan, Ülkücan; Arda, Berna; BiyoteknolojiGenetik danışmanlık (GD), danışanın aile öyküsünün alınması, içinde bulunduğu genetik koşullar hakkında bilgilendirilmesi, gerekli genetik testlerin uygulanması, tanı ve hasta takibi gibi aşamaları bünyesinde barındıran kapsamlı bir iletişim sürecidir. Genetik hastalıklar gibi baş etmesi zor olan bir hastalık grubunun takibi ve rehabilitasyonu GD'yi birçok biyoetik sorunun yaşandığı bir alan haline de getirmektedir. GD sürecinin etkili bir şekilde tamamlanması genetik danışmanların GD sürecinin aşamalarını biyoetik bir çerçevede sürdürülmesi ile mümkün olacaktır. Yapılan literatür çalışmaları ışığında, Türkiye'deki GD uygulamalarının ve onların biyoetik yönünün değerlendirilmesi ihtiyacı tespit edilerek, "Türkiye'de Genetik Danışmanlık ve Biyoetik" başlıklı tez çalışmasına başlanmıştır. Araştırma verileri Türkiye'de GD alanında hizmet vermekte veya vermiş olan hekimler ile derinlemesine yapılandırılmış görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Veri analizi ise tematik analiz yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında, GD sürecinin genel anlamda tanımı, genetik danışmanların mesleki ilkeleri, Türkiye'deki GD uygulamalarının mevcut durumu, alana ilişkin sorunlar tespit edilerek, biyoetik açıdan değerlendirilmiş ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. Ülkemizde hekimlerin GD uygulamalarına dair tutumunun ve mesleki sorumluluk algısının dünya standartları ile örtüşmekte olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, genetik danışmanlık eğitimi veren lisansüstü eğitim programların olmaması, genetik danışmanlığın kimler tarafından yapılabileceğinin kesin sınırlarla netleştirilmemiş ve bir meslek olarak tanımlı olmaması, yetişmiş insan gücünün eksikliği, alandaki yasal ve etik düzenlemelerin eksikliği GD alanında farklı boyutlardan köken alan ve çözüm bekleyen sorunlardan bazıları olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Türkiye'de GD alanının en doğru koşullarda sürdürülmesi için ilgili kişiler ve birimlere ödevler düşmektedir. Bu ödevlerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ise etik ve yasal bir zeminde sürdürülmesiyle mümkün olacaktır.Item Türkiye'de ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri ve hekimlerin bu konudaki değerlendirmelerinin etik açıdan sorgulanması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006) Civaner, Murat; Arda, Bernaİlaç şirketlerinin pazarlama çalışmaları, günümüzde giderek artan biçimde sağlık çalışanlarının vekamuoyunun gündemine girmeye başlamıştır. Yasal tanıtım çalışmalarının yanı sıra, saygın bilimadamlarına ilaç propagandası karşılığında ücret ödemek, bilimsel araştırma sonuçlarınıyönlendirmek, hekimlere yazdıkları ilaçlar karşılığında pahalı hediyeler vermek gibi yasalolmayan uygulamalardan da söz edilmeye başlanmış, bu pazarlama yöntemlerinin olumsuzetkileri yazında sık yer alır olmuştur. Yasal ve yasal olmayan pazarlama yöntemlerinin etiksorunlara yol açtığı, hasta-hekim ilişkisini ve mesleği olumsuz etkilediği ve ayrıca maliyetleriartırdığı ileri sürülmektedir. Tezin amacı, ilaç şirketlerinin ülkemizde kullandıkları pazarlamayöntemlerini araştırmak ve hekimlerin ilaç şirketleriyle bu yöntemler aracılığıyla kurulanilişkileri nasıl yargıladıkları ve yargıların gerekçelerini öğrenmektir. Ayrıca bu gerekçelerin etikaçıdan çözümlenmesi amaçlanmıştır.Yukarıda tanımlanan amaca ulaşmak için, öncelikle 22 ilaç şirketi çalışanı ve hekim ilederinlemesine görüşmeler yapılmış ve ülkemizde uygulanan pazarlama yöntemlerinin çeşitlerisaptanmıştır. İkinci aşamada ise, 2,300 hekimin katıldığı bir anket araştırması yürüterek,hekimlerin çeşitli hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine yargıları ve bu yargılarına dayanakoluşturan gerekçeleri sorgulanmıştır. Son aşamada ise, bu yargılar ve gerekçeleri, çıkarımçözümlemesi yöntemi kullanılarak çözümlenmiştir.Çözümleme sonucunda, hekimlerin ilaç şirketleriyle pazarlama yöntemleri aracılığıyla kurduklarıilişkileri haklı çıkaran çıkarımların sağlam olmadığı, yanı sıra, bu ilişkilerin haklıçıkarılamayacağını ileri süren çıkarımların sağlam ve ikna edici olduğu belirlenmiştir. Ayrıca,yazında sözü edilen pazarlama yöntemlerinin ve yöntemlerden kaynaklanan sorunların ülkemizdede hemen hemen aynı biçim ve çeşitlerle yaşandığı saptanmıştır. Bir başka sonuç ise, hekimlerinçeşitli nedenlerle ilaç şirketiyle kurduğu ilişkide savunmasız olduğudur.Abstract Promotional activities of pharmaceutical companies increasingly become a hot topic in publicand health workers? agenda. Ethical problems caused by legal marketing techniques are debatedwidely. Besides, paying key opinion leaders in order to make ?effective? speeches, interventionsto scientific researches sponsored by companies, giving expensive gifts and holidays tophysicians are ?another? marketing methods which are dealt with in literature more frequently. Itis argued that legal and illegal marketing methods lead to ethical problems, effect the patient-physician relationship and the professsion in a negative way, and increase the costs. Taking intoaccount of these knowledge, it is clear that the need for an assessment of situation is crucial forour country. The main aim of this dissertation is to investigate the pharmaceuticalcompanies?marketing methods that are used in Turkey, and to determine the physicians?judgements and reasons behind them about physician- pharmaceutical company relations. Andfinally, it is aimed that to analyse those arguments from the view point of ethics. In order to reachthe aim described above, a qualitative research was carried out with 22 physicians andpharmaceutical company employees who works in various positions, and marketing methodsapplied in our country were determined. At second phase, a questionnaire survey was performedwith participation of 2,300 physicians, physicians? judgements and reasons behind them aboutphysician- pharmaceutical company relations were analysed. As a result, it is revealed that thereis no argument which justifies the physician- pharmaceutical company relations; the ?positive?arguments are all invalid or unsound. In addition, the ?negative? arguments which claim that anykind of physician- pharmaceutical company relations cannot be justified are sound andpersuasive. Besides, it is concluded that nearly every marketing method which is mentioned inthe literature is applied in Turkey, and physicians are at the vulnerable side of this relationship.Item Türkiye'de organik tarım üreticisi ve tüketicisi tutumu ve algısına ilişkin etik değerler(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Namal, Burcu; Arda, Berna; Tıp Tarihi ve EtikDünyada 1972'den beri, Türkiye'de ise resmi olarak 1992'den beri uygulanan organik tarımın çevreci hareketlerle de yakından ilişkisi vardır. Organik tarıma olan bu yönelim, insan sağlığına, ekosisteme ve çevreye karşı sorumluluk bilinci içinde bir etik tüketim tutumu olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar Türkiye'de organik tarım uygulamaları dış talep üzerine düzenlenmiş ve resmiyet kazanmışsa da ülkede zaman içinde oluşan iç pazarın üretici ve tüketici ayağında organik tarım değerlerinin incelenmesi ve organik tarım konusundaki değersel algının değerlendirilmesi alanyazına katkı sağlayacaktır. Bu tez çalışması kapsamında üretici ve tüketicinin organik tarıma yönelmelerindeki temel motivasyonu, bu motivasyona ait değerleri, tutum ve duyarlılıklarını belirleyebilmek amacıyla nitel araştırmalarda kullanılan veri toplama yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma organik pazarlarda satış yapan üreticiler ve buralardan alışveriş yapan tüketicilerle görüşülerek gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda hem üretici hem tüketici tutumunda sağlık ve çevre değerleri öne çıkmakla birlikte bu sonuç ilgili literatürle uyumlu bir sonuç olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında üretici ve tüketicinin bu alana ahlaki üretim ve ahlaki tüketim motivasyonu ile yöneldikleri görülmüştür. Ayrıca organik pazarların üretici ve tüketicinin temas kurdukları, karşılıklı empati kurabildikleri ve bir dayanışma kültürü oluşturdukları bir ortam olarak değerlendirilmiştir.Item Türkiye'de tıp etiği ve hukuk açısından tıbbi hata kavramı(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) Özgönül, Mustafa Levent; Arda, BernaTıbbi hataların ilkel tıp uygulamaları dönemlerinde de olduğunu varsaymak mümkündür. Günümüz bilimsel tıp uygulamaları sırasında oldukça sık görüldüğü gerçeğini yapılan araştırmalardan biliyoruz. 1992 yılında 44. Dünya Hekimler Birliği Genel Kurulunda hastaların tıbbi uygulamalar sırasında zarar gördükleri, bu zararların giderilebilmesi için ülkelerin yasal düzenlemeler yapması ve hekimlerin de bu yönde yol gösterici olması gerektiği üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Gelişmiş ülkelerde ?tıbbi hata?, ?malpraktis? ve ?komplikasyon? gibi kavramlar üzerinde yıllardır kapsamlı şekilde çalışılmaktadır. Ülkemizde bu kavramların ancak yakın bir zamanda tartışılmaya başlandığı; 2002 yılında hazırlanan ?malpraktis yasa tasarısı? ile ?mesleki sorumluluk sigortası? bağlamında tartışılıyor olduğu vurgulanmalıdır. Türkiye'de son yıllarda gerçekleştirilen birtakım hukuk ve etik çalışmalarına rağmen; kavramların tanımları ve anlam yükleri açısından henüz ortak bir dil oluşturulamamıştır. Bu tez çalışmasıyla Türkiye'de hekimler ve hukukçuların tıbbi hata, malpraktis ve komplikasyon gibi temel kavramlara nasıl bir tanım getirdikleri; hasta güvenliği, hataların hastalarla paylaşılması, malpraktis konulu dava süreçlerinde yaşanan sorunlar, tıbbi hataların ortaya çıkmasında ulusal sağlık politikalarının etkileri? gibi konunun tartışmalı başlıkları hakkındaki görüş ve tutumlarını araştırarak, elde ettiğimiz sonuçları tıp hukuku ve etiği yönleriyle tartışmayı amaçladık. Tez çalışmamızda niceliksel ve niteliksel olmak üzere iki araştırma yürütülmüştür. Niceliksel araştırma olarak; Antalya il sınırları içinde 230 hukukçu ve 205 hekime 13 soruluk bir anket uygulanmıştır. Konuyla ilgili çalışmaları olan hekimler ve hukukçulardan oluşan 15 anahtar kişiyle yüz yüze görüşmeler yapılması ve verilen yanıtların analiz edilip değerlendirilmesi de niteliksel araştırmayı oluşturmuştur. Niceliksel araştırmanın sonucunda Türkiye'de malpraktis ve tıbbi hata kavramlarının büyük oranda doğru tanımlanamadığı, komplikasyon kavramının daha yüksek oranda doğru tanımlanabildiği görülmüştür. Niteliksel araştırmanın sonucuna göre ise; Türkiye'de malpraktis ve tıbbi hata kavramlarının daha yüksek oranda doğru tanımlandığı, komplikasyon kavramının anahtar kişilerin tümü tarafından doğru tanımlandığı bulunmuştur. Niceliksel ve niteliksel araştırmaya katılanlar sağlık alanında yaşanan hataların önemli boyutta olduğunu, hataların en çok sağlık sisteminin yetersizliklerinden kaynaklandığını, hekimlerin yapılan hataları hastalarıyla paylaşmadıklarını, tıbbi hata iddiası ile açılan davaların hukuki sürecinin sağlıklı işlemediğini, tıbbi hata uygulamalarını en aza indirebilmek için sağlıkçıların çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Niceliksel araştırmaya katılanlar hekimin kendisinin ya da başka bir sağlık çalışanının tıbbi hatasını hastasından çok meslektaşları ile paylaşması gerektiğini, hatanın hastaya söylenmesinin dava açma eğilimini arttıracağını, hukuki yaptırımların arttırılmasının yaşanan tıbbi uygulama hatalarını azaltacağı görüşündedirler. Anahtar kişiler genel olarak hekimin kendisinin ya da başka bir sağlık çalışanının tıbbi hatasını öncelikle hastası ile paylaşması gerektiğini, hatanın hastaya söylenmesi durumunda hastanın dava açma eğilimini azaltacağı, hukuki yaptırımların arttırılmasıyla yaşanan tıbbi uygulama hatalarının değişmeyeceği görüşündedirler. Niceliksel ve niteliksel araştırmaların bulguları yerli, yabancı araştırma ve çalışmalarla karşılaştırılmıştır. Ulaşılan sonuçlar ulusal ve uluslararası etik normlar açısından tartışılmaya çalışılmıştır.Abstract It is possible to assume that the medical errors existed since the time of first medical applications. Research showed that the medical errors are still frequent in today?s modern medical practice era. In the 44th Meeting of The World Medical Association, it was emphasized that the patients are suffering harms due to the medical errors, and nationwide legal regulations should be legislated to compensate the emerging detrimental effects. They also reached to a consensus on the opinion that the physicians should be the guiding force to achieve this goal. There are extensive studies on the concepts of ?medical errors?, ?malpractice? and ?complications?. It must be underlined that discussions on these concepts are relatively new in Turkey; ?malpractice draft bill? was prepared in 2002 and it included the discussions within the borders of ?occupational responsibility insurance?. Although there are emerging studies on the subject based on legal and ethical perspectives in Turkey, there is not a common language to signify the definition and the content of these concepts yet. Some basic purposes of this thesis project is to; introduce the definitions of basic concepts such as medical error, malpractice and complications among Turkish physicians and lawyers; patient safety; disclosure of the errors; possible problems during the legal process about malpractice law suits; effects of national health policies on error disclosure; etc. We aim to investigate all aspects of medical errors in Turkey and to discuss the outcomes in terms of medical law and ethics. The Project covers two parallel studies; quantitative and qualitative. For quantitative part, a 13 question survey was implemented to 230 lawyers and 205 physicians. In addition, a total of 15 individuals were selected among these lawyers and physicians, all of which had previously studied on the subject. Face to face interviews were hold with 15 key individuals and their answers were analyzed to finalize the qualitative part of the project. Quantitative study showed that the definitions of malpractice and medical error are not properly done in Turkey while the concept of complication is better understood. Qualitative part of the study demonstrated that all of the participants had the correctly defined for complication while the proper answers for malpractice and medical error concepts were relatively high compared to the quantitative survey outcomes. The attendees of both qualitative and quantitative studies believe that; the frequency of medical errors are significantly high; the errors are mostly because of inadequacy of the medical system; physicians do not disclose the errors to the patients; the legal process is still not well defined for malpractice claims; there is need for improvements in working conditions in healthcare services in order to prevent the medical malpractice cases. The attendees of the quantitative study emphasized that the physicians should share the errors with colleagues rather than the patients; patient will tend to take legal action in case of disclosure and the medical errors will tend to decrease if adequate legal precautions are defined. On the other hand, 15 key individuals have generally agreed that the medical error should be disclosed to the patient prior to sharing with the colleagues; the aim of patients? for taking legal action may drop if the error is disclosed with them, and the rate of medical errors will not be affected even though the legal sanctions are increased. The outcomes of qualitative and quantitative studies were compared with the other studies in the literature. The findings were discussed in detail based on the national and international ethical norms.Item Türkiye'deki gelişimi açısından hasta hakları kavramı(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Güvercin, Cemal Hüseyin; Arda, BernaHak kavramının doğruluk ve yetki olmak üzere iki öğesi vardır. Hak, hak sahibi ile ödevli arasındaki ilişkiyi belirlemekte ve sahibine bir şeyi yapabilme yetkisi verirken, başkalarına da bu yetkinin kullanılmasına engel olmama, saygı gösterme yükümlülüğü getirmektedir.İnsan hakları, hakların özel bir grubudur ve kişinin yalnızca insan olduğu için sahip olduğu haklarıdır. İnsan onur ve bütünlüğünün korunması için varolan bu haklar, vazgeçilemez, devredilemez ve evrensel niteliktedir. Tarihsel süreçte önce bireysel ve siyasal haklar, sonra sosyoekonomik haklar ve geçen yüzyılın son yarısında da dayanışma hakları gündeme gelmiştir. Dayanışma hakları içinde tanımlanan hasta hakları, insan haklarının sağlık alanında farklılaşmış uzantısıdır. Hasta hakları konusunda ortaya çıkan talepler, önce uluslararası bildirge ve sözleşmelere yansımış, ardından o hak talebini karşılayacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.Bu tez çalışmasında Türkiye'de hasta hakları kavramının gelişimi, sağlık mevzuatı, basın, sivil toplum kuruluşları ve mezuniyet öncesi tıp eğitimi kapsamında incelenmiştir. Hasta hakları kavramı paternalistik yaklaşımdan, hasta özerkliğini esas alan aydınlatılmış onam anlayışına doğru gelişim göstermiştir. Bu kavramsal gelişim sağlık mevzuatında belirgin olarak görülmekte iken, sivil toplum kuruluşları, basın ve mezuniyet öncesi tıp eğitiminde daha sınırlı düzeyde gözlenmiştir. Hasta haklarındaki kavramsal gelişim hekimlik uygulamalarına yeterli ölçüde yansımamıştır.AbstractThe concept of rights consists of two components: accuracy and entitlement. This concept determines the relationship between the rights holder and the incumbent, while it warrants the holder to do anything it obliges the others to respect this right and not to interfere with its utilization.Human rights is a special field of rights and an individual acquires them only for being a human. These rights which exist to protect a human being?s dignity and integrity are also indispensable, inalienable and universal. In the historical process first the individual and political rights, and then the socio-economical rights came to the fore, to be followed by solidarity rights in the second half of the last century. The patients? rights, identified within the solidarity rights, are a modified extension of human rights in the field of health. The demands concerning patients? rights have been initially reflected in the international declarations and treaties, consequently legislation has been adopted to meet these demands.In this thesis the evolvement of patient?s rights in Turkey has been researched within the context of the health regulation, media, non-governmental organizations (NGOs) and pregraduate medical education. The concept of patient rights has progressed through a course from paternalistic approach to the informed consent conception which is based on patient?s autonomy. While this theoretical progress has been more discernible in the health regulation, it is observed in a restricted fashion in the NGOs, media and pregraduate education. The theoretical progress in the patient?s rights has not been sufficiently reflected in the practices of health professionals.