Cilt:59 Sayı:02 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:59 Sayı:02 (2019) by Author "Other"
Now showing 1 - 12 of 12
Results Per Page
Sort Options
Item Buddhist eser cātaka'daki anlatıların hint kültürüne etkisi ve alegorik yolla görsel yansımaları(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kökdemir, Esra; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBuddhizm'in merkezinde yer alan Buddha, yaşamı boyunca Hindistan'da bulunmuş, bu toprakları gezmiş ve öğretisini de yine ilk olarak bu kıtanın topraklarında aktarmıştır. Buddha'nın anlatmak ve öğretmek istediği bu felsefe, bu çalışmanın ana konusu olan Cātaka metni içinde geçen öykülerde yer almaktadır. Buddha, aydınlanmaya erişmeden önce bir Bodhisatta olarak yaşadığı olaylar bu eserde işlenmiştir. 547 anlatıdan oluşan bu eserde Bodhisatta'nın çeşitli formlarda bedenlendiği görülmektedir. Bu anlatılar içinde işlenen en önemli unsur ise, mesleği, kastı, dini ne olursa olsun Bodhisatta'nın her zaman yön gösterici, ahlâki değerlere önem veren ve doğruyu bilen biri olarak gösterilmesidir. Buddha hangi formda bedenlenmiş olursa olsun, öyküler Buddhist öğretiyi yaymayı amaçlamıştır. Bu nedenle Buddhizm'i yaymak bir amaç, öyküler ise bir araç niteliğindedir. Eserde anlatılan öykülerin Buddha'nın yaşamından izler taşıdığı düşünüldüğü için, Buddha'nın hayatı ele alınarak Cātaka anlatıları ile benzerlikleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bunun yanı sıra, bu çalışmada bu anlatıların Hint kültürüne hem edebi açıdan hem de alegorik yolla görsel yansımaları araştırılmıştır.Item D. H. Lawrence's expressıonıst approach to tragedy: an analysıs of Touch And Go(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Vurmay, M. Ayça; Other; OtherD. H. Lawrence trajedi kavramına olumlu olarak yaklaşır ve yıkıcı ve olumsuz bakışı eleştirir. Lawrence trajedinin maddeci bir varoluş içinde insan ruhunun yeniden doğuşunu sağlamak için çabalayan dirençli, yaratıcı irade yoluyla üstesinden gelinebileceğini düşünür. Lawrence modernizmin trajedisini, emekle sermayenin, eskiyle yeninin, cinsiyetlerin çatışması ile aşk, sanayileşme ve savaşın trajedileri gibi içiçe girmiş birçok çatışma türünü irdeleyerek dramatize eder. Ancak, her bir çatışma türünde onun modernliğin trajedisine olumlu bakışı gözlemlenebilir. Lawrence'ın toplumda ütopyacı bir reformasyon isteğini modernist trajediye bir çare olarak sunduğu öne sürülebilir. Touch and Go oyunu Lawrence'ın trajediye tepkisini/direncini yaratıcı ve dışavurumcu bir biçimde açıklar. Bu makale Touch and Go oyununun Lawrence'ın modernizmin ve sanayileşmenin “meçhul” durumuna dışavurumcu direniş yoluyla meydan okuma düşüncesini açıkladığını ileri sürer. Oyun, Lawrence'ın “karmaşa” ve “sanat” olarak adlandırdığı, olumsuz ve olumlu trajedi kavramlarını ifade eden, trajik olana zıt bakışların tartışmasını ve çatışmasını barındırır. Maden işçileriyle sahiplerinin çatışması oyunda ele alınan başlıca trajedi kaynağı olmakla birlikte, dışavurumcu direnişle üstesinden gelinebileceği metinde önerilir. İnsanlıktan yoksun ve kısıtlayıcı bir toplumda yeni bir benlik ya da düzen arayışı oyunun merkezinde yer alır. İnsanlıktan çıkma kavramı dışavurumcu bir biçimde, grotesk unsurların kullanılması, alegorik kişiler ve basmakalıp bir dil kullanımı aracılığıyla sanayi çatışmasının bir karmaşa olduğu düşüncesini pekiştirir. Oyunda, ayrıca, sanatsal eylem ve unsurlar dışavurumcu niteliğe sahip olarak, trajedinin panzehiri işlevine sahiptir.Item Eliza Orzeszkowa'nın ““Nad Niemnem” (Neman Kıyısında)” başlıklı romanında Polonya pozitivist programının yansımaları(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kemer, Seyyal Körpe; Other; OtherEliza Orzeszkowa'nın “Nad Niemnem” (Neman Kıyısında) başlıklı romanı, 1864 yılında patlak veren Ocak ayaklanmasının ardından Rus Çarlığı işgali altında bulunan Litvanya toprakları üzerinde yaşamakta olan Polonya toplumunun panoramik bir tablosunu yansıtır. Ocak ayaklanmasının bastırılması, Polonya'da toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda öncesinden tamamen farklı bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bağımsızlık yolunda verilen amansız mücadelenin bir kez daha yıkımla sonuçlanması, Polonya toplumunda kumpas ve devrim kavramlarının tanrılaştırıldığı romantik ideolojiye karşı güvensizlik uyandırmıştır. Pozitivist aydınlar bunun yerine toplumsal ve siyasal sorunların akla ve bilime dayalı yöntemler doğrultusunda sistemli bir çalışma yürüterek çözüme ulaştırılabileceğini savunan yeni bir aydınlanma programı sunmuşlardır topluma. Orzeszkowa'nın pozitivist anlayış doğrultusunda oluşturulmuş bu romanında çalışma ve sorumluluk bilinci, yurduna ve ulusal değerlerine bağlı, onurlu ve saygın bir insanın sahip olması gereken başat özellik olarak öne çıkarılmıştır.Item Hint, Yunan, Sümer ve Türk mitolojilerinde tufan mitinin kültürel bellek açısından önemi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Akmaz, Gökhan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMitoloji tarihi dikkatlice incelendiğinde, neredeyse bütün kültürlerde eski düzeni alaşağı edip yeni bir düzen inşa ettiren tufan felâketlerine rastlanır. Tufan ile ilgili söylencelerde tanrısal güç veya güçlerden kaynaklanan bu felâketin sebebi olarak insanın günahkârlığı gösterilir. Burada ilgili dinlerde ve mitolojilerde su arındırıcı bir metafor olarak karşımıza çıkar: Hayat verdiği gibi son derece öldürücü de olabilmesi suyun mitolojik açıdan son derece ambivalan/ikircikli durumunu ortaya koyar. Tufan mitleri, karşılaştırmalı mitoloji ve dinler tarihi açısından bakıldığında daima geçiş dönemlerinin anlatılarıdır ve atlatılmış kıyametler olarak hikâye edilirler. Bu felâketi çok az sayıda 'iyi' insanın atlatabilmesi bütün dünya mitolojilerinde yaygın bir motiftir. Bu çalışmada Hint, Yunan, Sümer ve Türk menşeli tufan anlatıları ele alınırken bir anlamda tufan mitinin mizanseni veya ana omuru ortaya konulmaya çalışılacaktır. Tufan mitinin, ilgili toplulukların travmatik birer dönemlerine işaret ettiği ve tufan sonrası nesiller için birer geriye dönük kıyamet ve dolayısıyla uyarı anlamına geldiği söylenebilir. Bu mitler, bireysel düzeyde erginlenme ile ilgiliyken toplumsal düzeyde belirli dönemler arası geçişler ile ilgilidirler. Buna göre eski düzen yıkılırken yerine yeni bir düzen inşa edilmektedir: Günahkâr ve itaatsiz insanlar yok edilirken geriye yalnızca tanrı kelamına uyan, ahlâk lı ve dindar insanlar kurtulurlar.Item Howard Barker's no end of blame: from theatre of catastrophe to hıstorıographıc metadrama(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sümbül, Yiğit; Other; OtherHoward Barker'ın tiyatrosu, yazarın temel ilkelerini oyun yazımı ve sahnelenmesi konusundaki iki önemli kitabında - Arguments for a Theatre and Death, the One and the Art of Theatre - listelediği ve kendi yaratımı olan 'Felaket Tiyatrosu' açısından karakteristik bir tür olarak ele alınır. Bu eserlerde Barker, kendi oyunlarını İngiliz tiyatrosuna on yıllardır egemen olan çağdaş anaakım Brehtçi politik tiyatrodan ayıran, izleyenleri kolektif bir tepkiden ziyade didaktik ve kathartik olmayan bir bakış açısıyla bireysel çıkarımlara yönlendirmeyi amaçlayan yeni bir türün ana hatlarını çizer. Barker'ın oyunları aynı zamanda ana akım tiyatrodan kullanılan karmaşık ve şiirsel dil ile anlam belirsizliğinin yanı sıra siyasî ve ahlakî mesajdan ziyade trajik deneyime önem vermesi bakımından ayrı durmaktadır. Ancak bu çalışma, Barker'ın tarihi konuları kullanımını ve karakterlerini sanatçılar arasından seçmesini göz önünde bulundurarak, onun en ünlü oyunlarından Suçlamanın Sonu Yok (1981) üzerinden örneklerle yeni bir bakış açısı getirmeyi amaçlamaktadır. Söz konusu oyun, Barker'ın üstü kapalı siyasî, ahlakî ve estetik kaygılarını ortaya koymak ve böylece Felaket Tiyatrosu'nun işlevsiz bir tür olduğuna dair iddiaları çürütmek amacıyla çağdaş bir dramatik tür olan tarihyazımsal üsttiyatro bağlamında yorumlanmaktadır. Bu çalışma ayrıca, Barker'ın tiyatrosunun, diğer özgün tematik ve teknik niteliklerine rağmen, zamanının anaakım politik tiyatrosuna dahil edilmesi gerektiği sonucuna varmaktadır.Item Manuel Vázquez Montalbán'dan polisiye romana realist bir yaklaşım: “Merkez Komitesinde Cinayet”(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Karakaya, Mükerrem Aktoprak; Other; OtherKatalan polisiye roman yazarı Manuel Vázquez Montalbán, İspanya'nın transición olarak bilinen demokrasi rejimine geçiş sürecinde polisiye roman türünün önünü açan en önemli yazarlardandır. Montalbán'ın 1972-2004 yılları arasında yazdığı Pepe Carvalho adlı dedektif serisi “whodunit” türündeki klasik polisiye çizgisinden ayrılan romanlardan oluşmasının yanında, Franco sonrası dönemde İspanya'nın geçirdiği toplumsal değişime ışık tutmaktadır. Merkez Komitesinde Cinayet (1981) ise, bu serinin romanlarından biri olarak Montalbán'ın kurguyla gerçeği bir araya getirdiği ve Pepe Carvalho adlı dedektif aracılığıyla İspanya'daki toplum düzenini eleştirdiği bir eserdir. Bu eser aracılığıyla Montalbán'ın, polisiye roman türünü gerçekçi bir yaklaşım ile nasıl yorumladığının bir örneği görülmektedir.Item The begınnıngs of Shakespearean ınfluences on Ottoman- Turkısh drama: Namık kemal's Akif bey (1874) and Gülnihal (1875)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Dinçel, M. Sibel; Other; OtherBu makalenin amacı, Namık Kemal'in Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875) adlı oyunlarının, William Shakespeare'in Hamlet, Othello, Macbeth ve Fırtına'sıyla teknik, tema ve eleştirel bakış açılarıyla olan benzerliklerinin metinlerarasılık kavramı çerçevesinde gerekçelendirilerek incelenmesi ve bu itibarla Kemal'in, kendi toplumundaki güç ilşkilerini ve muhalefet, itaatsizlik gibi konuları anlatabilmek ve eleştirebilmek adına, kendi oyun metinlerini Batı'nın en iyisi olarak nitelendirdiği Shakespeare'le zenginleştirdiğini göstermektir. Ancak bu durum, hiç şüphesiz Shakespeare'in Ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı Türk Tiyatrosu üzerindeki etkilerinin ilk örneklerinin ve varlığının ispatlanması anlamına gelse de, bu işe Onyedinci yüzyılın sonlarında başlayan Avrupa'ya kıyasla belli bir geç kalmışlığa da işaret etmektedir. Bunun da nedenleri arasında Osmanlı'nın kendisini dünyanın merkezi olarak görmesi olabileceği gibi, dini çekinceler veya otoriteye karşı başkaldırının sergilenmesi kaynaklı tehlikeleri de saymak mümkündür. Bütün bunlara karşın Namık Kemal otoriter rejimlere karşı olan duygularını ilk oyunu Vatan Yahut Silistre (1872)'de korkusuzca sergilemekten çekinmemiştir. Ancak oyunun sahnelenmesi sonrasında vatan sevgisiyle çoşan halk sokaklara çıktığı için Kemal, halkı kışkırtmak suçuyla tutuklanarak Magosa'ya sürgüne gönderilmiştir. Daha sonra Shakespeare'den aldığı ilhamla sürgündeyken kaleme aldığı Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875)' de üstü kapalı olarak ifade ettiği eleştirileri ise onun ne birkaç sefer daha hapse girmesine, ne de tekrar sürgün edilmesine engel olabilmiştir; ki ölümü bile Sakız adasında sürgündeyken gerçekleşmiştir. Son olarak, Kemal'in kendi ülkesindeki mevcut otoriter devlet yönetimine karşı yaptığı tüm eleştirilere rağmen, ümidini hiç kaybetmeyip bunu vatanseverliği ile harmanlayarak yine de vurguladığını söylemek mümkündür: Gülnihal'de baskıdan uzak ve adil bir yönetimin mümkün olabileceğinden söz ederken, Akif Bey'de ise dilin gücüne başvurmak yoluyla, Shakespeare'in/Avrupa'nın o bilindik olumsuz Osmanlı Türkü ve Türk askeri imajını değiştirme gayreti içerisinde olduğunu söylemek mümkündür.Item The polıtıcs of sports ın Louıse Page's Golden Gırls(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Öğütcü, Murat; Other; Other1960 ve 1970 arasındaki dönem İngiltere'de sporun amatörlükten profesyonelliğe geçiş dönemine tanık olmuştur. Bundan sonra, sporcular sponsorluklar sayesinde maddi olanaklar elde etmişler ve spor girişimciler için de önemli bir odak haline gelmiştir. Ancak, bu yeni dönemde sponsorlar sporcuları tüketici davranışları tetiklemek ve manipüle etmek için kullandıklarından dolayı, sermaye sahipleri çıkarları doğrultusunda medya ve tıp sektörünü sporcu sağlığını hiçe sayarak kullanmaya başlamışlardır. Sporun metalaşması sonucu sporcu üzerinde baskı yaratılmış ve üzerinde baskı hisseden sporcu bunu yasadışı doping kullanımı ile atlatmaya çalışmıştır. Devlet tarafından desteklenen demir perde ülkelerindeki sporcular serbest girişimciler tarafından sportif başarıya zorlanmamış olsalar da, onlar devletleri tarafından benzer bir baskıyla karşı karşıya bırakılmışlardır. Demir perde ülkeleri siyasi üstünlüklerini göstermek amacıyla kendi sporcularını doping kullanmak için zorlamışlardır. Louise Page Golden Girls (1984) adlı eserinde ince bir alayla sporun politikaları eleştirilmiştir. Page, sporun amatörlükten profesyonelliğe dönüşmesinin sonucu olan İngiltere'deki spor anlayışını, demir perde ülkelerinde serbest doping kullanımı ile bunun İngiltere'de yasak olmasının karşılaştırılmasını kullanarak, İngiliz sporcular hakkındaki güncel konuları ve özellikle kadın sporcuların toplumsal cinsiyetlerinden dolayı sporun erkek egemen dünyası tarafından ezilmesini irdelemiştir. Bu nedenle, bu makale ilk olarak 1960'lardan itibaren İngiltere'de atletizmin gelişimi ile ilgili kısa bir tarih verecek, sonrasında 1980'ler İngiltere'sinde sporu metalaştıran medya ve spor arasındaki ilişki incelenecek, ve nihayetinde Golden Girls'de yansıtıldığı şekliyle doping sorunu ele alınacaktır.Item Toplumsal dönüşüm çerçevesinde değişen anlam ve kullanımlarıyla “boş zaman” sosyolojisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Güven, Uğur Zeynep; Other; OtherBu çalışmanın temel amacı toplumsal dönüşüm çerçevesinde boş zaman olgusunun değişen anlam, temsil ve kullanımlarını incelemek ve boş zaman sosyolojisinin temel konularını ve güncel yaklaşımlarını, üretim ilişkileri, tüketim örüntüleri ve gündelik hayatın diğer bileşenleri bağlamında ortaya koymaktır. Makalede, boş zaman sosyolojisinin odağa aldığı okul ya da iş hayatı gibi resmi ya da kurumsal bağlardan azade zaman diliminin ne ölçüde boş veya serbest olduğu sorgulanacaktır. Bu doğrultuda literatür taraması gerçekleştirilerek, öncelikle tarihsel bir yaklaşımla boş zaman olgusunun çağlar boyu değişen anlamı değerlendirilmeye çalışılacaktır. Ardından, kültürel etkinlik, spor faaliyetleri ve turizm başta olmak üzere “ciddi” ve “ciddi olmayan” türleriyle gündelik hayatın içinde boş zamanın temsili ve kullanımı tartışılacaktır. Son olarak, dünyadan ve ülkemizden örneklerle boş zaman kavramını merkeze alan akademik çalışmalarda değişen yaklaşımlar ortaya konulacaktır. Her şeyin şimdiki zamanın uzamı içine sıkıştırıldığı günümüzde, boş zamanın, derin düşünce ve değer üretiminden uzak, kalıcılığa ulaşmadan sönümlenen kirler ve eylemlerle sarılı etkinlikler dizisine indirgenmiş durumda bulunması çalışmanın temel bulguları arasındadır.Item Üç tema üzerinden Niyazi Berkes sosyolojisi: toplumsal yapı, çağdaşlaşma ve aydınlar(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sümer, Mustafa Doğacan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmanın amacı Türk düşünce dünyasının en üretken isimlerinden biri olan Niyazi Berkes'in sosyolojisini tarihsel bir bağlam içerisinde ele almaktır. Türk sosyolojisinin kurumsallaşması ve gelişimi açısından önemli akademik müdahalelerde bulunan Niyazi Berkes'in sosyoloji alanındaki üretimlerini üç tema altında sınıflandırmak mümkündür: toplumsal yapı, çağdaşlaşma ve aydınlar. Bu çalışmada üç temaya yönelik çözümlemeleri yorumlanacak ve çözümlemelerinin Türkiye'deki sosyal bilim pratiğindeki yeri anlaşılmaya çalışılacaktır.Item Üniversite öğrencilerinde kütüphane kaygısı: anadolu üniversitesi örneği(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kurulgan, Mesut; Other; OtherKütüphane kaygısı ile ilgili yapılan çalışmalar, konunun üniversite düzeyinde öğrenim gören bireylerin bilgiye ve bilgi kaynaklarına verimli bir biçimde ulaşmalarını engelleyen ve onların akademik başarılarını olumsuz yönde etkileyen bir durum olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın amacı; kütüphane kaygısı kuramının kütüphanecilik ve bilgi yönetimi alanında yapılan çalışmalar ışığında gelişim sürecini inceleyerek; Anadolu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'ni kullanan öğrencilerin kütüphane kaygı düzeylerini ortaya çıkarmaktır. Çalışmada ayrıca, araştırma sonucunda elde edilen bulgulara dayalı olarak, üniversite ve kütüphane yönetimine yararlı olacağı düşünülen çeşitli öneriler sunulmaktadır. Araştırmada; Bostick tarafından oluşturulan Kütüphane Kaygısı Ölçeği'nin günümüz koşullarına uyarlanmış bir sürümü kullanılmıştır. Verilerin analizinde frekans analizi, faktör analizi, ortalama, bağımsız örneklemler t-testi ve tek yönlü ANOVA kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre; katılımcılar, kütüphane bilgisiyle ve kütüphaneyi kullanma kısıtlamalarıyla ilgili olarak hafif kaygılıdır. Mekanik engeller ve kütüphane personeliyle ilgili olarak orta kaygılı, duygusal ve kütüphaneyi kullanırken hissettikleri rahatlık/güven (kütüphane yapısı ile ilgili engeller) faktörüne göre ise şiddetli kaygı düzeylerindedir. Çalışmada ayrıca; kütüphane kaygısına, en çok, duygusal engellerin yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır.Item Yabancı dil öğretiminde yeni bir paradigma: yöntem sonrası dönem(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Özel, Rabia Tekin; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇok kültürlülüğün ve buna bağlı olarak çok dilliliğin yaygın olduğu günümüz dünyasında, insanlar arasında iletişim kurmak ve bunun için de ikinci bir dili öğrenmek önemli hale gelmiştir. İkinci dili öğretirken de, hangi öğretim yönteminin uygulanması gerektiği her zaman sorun olmuştur. Yabancı dil öğretiminde neden başarılı olunamadığı ya da daha iyi bir dil öğretiminin nasıl gerçekleştirilebileceği konusundaki düşünceler, kuramcıları ya da dil öğreticilerini sürekli bir yöntem arayışına itmiştir. Bu çalışmada, yabancı dil öğretiminde yöntem sorunu ele alınmıştır. Yabancı dil öğretimini gerçekleştirmek için öğrenme-öğretme sürecinde geçmişten bugüne oluşturulan ve uygulanan yöntemler üzerinde durulmuş; yöntemin gerekliliği tartışılmış; postmodernizmin etkisinde gelişen yöntem sonrası dönem algısı ve bu yeni paradigmanın uygulanabilirliği konusunda bilgi verilmiş ve eğitimin paydaşlarının değişen rolleri ortaya konulmuştur.