Cilt:59 Sayı:02 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:59 Sayı:02 (2019) by Author "Batı Dilleri ve Edebiyatı"
Now showing 1 - 4 of 4
Results Per Page
Sort Options
Item De-constructıng the ıdentıty of the other vıa legal and educatıon systems: the squatter and the don, the lıfe and adventures of joaquın murıeta and amerıcan ındıan storıes(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Gümüş, Gamze Katı; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu makale, öteki olma durumları 19. yüzyıl Amerika Birleşik Devletleri'nin sömürgeci ve ırksal yasalarına maruz kalmalarından kaynaklanan Meksikalı Amerikalıları ve Yerli Amerikalıları incelemektedir. Ötekileştirilmiş bu iki grup Amerika Birleşik Devletleri'nin sömürgeci gücü tarafından yerlerinden edilen, halihazırda o bölgenin yerlisi insanlar olmasına ve bir zamanlar onlara ait topraklara olan bağları yer değiştirme ve eğitim yasaları ile koparılmasına rağmen Amerikan siyasi sistemi bahsi geçen grupların kültürel kimliğini de bozarak daha fazlasını yapmayı amaçlıyordu. Bu sistemlerin Meksikalı Amerikalıların ve Yerli Amerikalıların edebiyatlarında nasıl temsil edildiğini incelemek için Meksikalı Amerikalı ve Yerli Amerikalı kimliklerine vurgu yapan, hukuk ve eğitim odaklı benzer konular üzerinde duran üç esere bakılacaktır. María Amparo Ruiz de Burton'ın The Squatter and the Don adlı kitabı, John Rollin Ridge'in yazdığı The Life and Adventures of Joaquin Murieta ve Gertrude Bonnin'in (Zitkala-Ša) American Indian Stories adlı eseri hukuk ve eğitim sistemlerinin Meksikalı Amerikalılar ve Yerli Amerikalılar'ın edebiyattaki kimlik oluşumuna olan etkisini görmek üzere incelenecektir. Ayrıca Amerikan yasal prosedürleri Meksika-Amerika Savaşı, Guadalupe Hidalgo Anlaşması, Kızılderili Nakil Yasası ve eğitim reformu gibi olgular aracılığıyla ötekiyi parçalamayı ve beyaz halkın çıkarlarına hizmet etmeyi amaçladığından, bahsedilen bu olgular bu makalenin merkezinde yer almaktadır.Item Dürrenmatt'ın “Şüphe” adlı polisiye romanında kurgu ve üslup(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Akçit, Betül Yalçınkaya; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİlk örnekleri 19. yüzyılda görülen polisiye romanların ortaya çıkışıyla birlikte günlük hayattan gerçeklerin ve toplumsal olayların polisiye romanlarda işlendiği görülmektedir. Polisiye romanlar hızlı tüketilmeleri ve genelde yazarlarının edebî kaygı gütmeyişi gibi sebeplerle yığın edebiyatı altında değerlendirilmiştir. Böyle olsa da okurun polisiye romandaki aktif katılımı, başından sonuna içinde yer aldığı kovalamaca ve sonunda suçlunun adalete teslim edilmesi, okura belki de diğer romanlarda bulamadığı bir okuma zevki verdiğinden, polisiye romanların popülerliği 21. Yüzyılda bile devam etmektedir. Önemli bir edebiyatçı ve oyun yazarı olan Friedrich Dürrenmatt da maddi kaygılar nedeniyle polisiye roman yazmıştır. Dürrenmatt, yazdığı polisiyelerle türün şablon özelliklerinin sınırlarını aşmış ve türe yeni bir soluk getirmiştir. Polisiyelerinde kullandığı üslup da eserlerinin yığın edebiyatı altında yer alan polisiye romanlardan farklılaşmasını sağlamıştır. Bu çalışmada, Dürrenmatt'ın “Şüphe” (1951) adlı polisiye romanı iki aşamada incelenmiştir. Birinci inceleme aşamasında söz konusu roman, klâsik polisiye anlatıların kurgusal özelliklerine göre incelenmiş ve bu özelliklerle örtüşen ya da onlardan ayrılan yerleri gösterilmiştir. İkinci aşamada ise roman edebî metinlerde üslubu belirleyen unsurlara göre ele alınmıştır. Sonuçta Dürrenmatt'ın “Şüphe” adlı polisiye romanının klâsik polisiye anlatıların kurgusal özelliklerinden farklılaştığı ve taşıdığı üslup özellikleriyle yığın edebiyatı altında değerlendirilemeyeceği gösterilmeye çalışılmıştır.Item Llull ve Cervantes'e göre ideal şövalye kimdir?(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Çerçioğlu, Emine Ceren; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOrtaçağda şövalyelik çoğu Batı toplumunda olduğu gibi İspanyol toplumunda da büyük önem taşımaktaydı. Hristiyanlığın koruyucusu ve savunucusu, aynı zamanda adil, cesur, erdemli ve iyi bir savaşçı olan şövalyenin özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda eserlere konu olması şaşırtıcı değildir, zira modernleşen yeni dünya düzeninde şövalye artık nostaljik bir suretten başka bir şey değildir. Llull'un 13. yüzyılda kaleme aldığı Libro de la Orden de Caballería adlı eseri şövalyeliğin esaslarını anlatmasıyla edebiyat tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Okuru, bu eserde belirtilen vasıflara sahip alışılmış şövalyeden uzaklaştıran ve hikâyesiyle hem eleştiren hem güldüren Don Quijote ise karikatürize edilmiş bir şövalyedir. Llull'un saydığı özelliklerin aksine Cervantes'in geliştirdiği şövalye figürü esasen oldukça sıradan bir yapıya sahiptir. Bu çalışmada, Llull'un şövalyelik ile ilgili tanımları ve belirttiği özellikleri ile Don Quijote üzerinden Şövalye ve Şövalye Romanları ile ilgili bilgiler sunulmakta ve bunlar örneklerle desteklenmekte ve ideal şövalyenin hangi roman kahramanı olduğu tartışılmaktadır.Item Osman Engin'in "Deutschland Allein Zu Haus" ve Hatice Akyün'ün "Einmal Hans Mit Scharfer Soße" eserlerinde kalıp yargılar(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Perk, Derya; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYabancı kavramı genel olarak başka bir milletten olan, bilinmeyen, henüz keşfedilmeyen ve hakkında bilgi sahip olunmayan olgular için kullanılmaktadır. İnsan yabancı olduğu her şeye, onu çözümleyene kadar mesafeli bir duruş sergiler ve yabancı olanı çözümlemesi neticesinde zihninde olumlu ya da olumsuz imgeler gelişir. Bu imgeler, insanın kendi tecrübesine dayanabilir ya da duydukları ile şekillenebilir. Bu noktada da kalıp yargılar oluşur. Kalıp yargılar, değişmeyen imgelerdir ve her alanda karşımıza çıkmaktadırlar. Martina Thiele bahsi geçen kalıp yargıları sınıflandırmış ve neticesinde alansal, etnik, dini, cinsiyet ve cinsellikle ilgili, yaş, mesleki, ekonomik ya da sınıfsal, son olarak da bedenle ilgili kalıp yargılar arasındaki farkları ortaya koymuştur. Bu çalışmada Almanya'da yaşayan göçmen yazarlar arasında bulunan Hatice Akyün ve Osman Engin'in eserleri bu sınıflandırma çerçevesinde incelenmiştir. Aynı şekilde eserlerden örnekler sunularak bireyin ya da toplumun kendisi ile ilgili oluşturduğu "öz kalıp yargılar", yabancı ya da başkası ile ilgili oluşturulan "hetero kalıp yargılar" ve yabancı ya da başkasının kalıp yargısından yola çıkarak öz ile ilgili çıkarım yapılan "meta kalıp yargılar" üzerinde de durulmuştur.