Cilt:12 Sayı:02 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:12 Sayı:02 (2021) by Author "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item ÇİN'DE ÇOCUĞA YÖNELİK BAKIŞ AÇISININ TARİHSEL DEĞİŞİMİ VE GELİŞİMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karakaş, Gözde; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇin'in tarihsel gelişimi, çocuğa yönelik bakış açısında yaşanan değişmeleri içinde barındırmaktadır. Bu değişimler Çin'de Klasik dönem, Qing hanedanlığının son dönemi ve Dört Mayıs Dönemi üzerinden açık bir şekilde görülmektedir. Geleneksel feodal Çin kültürünün ve ahlak öğretilerinin toplumsal hayata şekil verdiği Klasik Dönemde, toplumsallığın ön planda olması insanın birey olarak var olmasını engellemiştir. Toplumun en alt tabakasında bulunan çocuk, ebeveynlerine koşulsuz olarak itaat etmekle yükümlü kılınmıştır. Qing hanedanlığının son döneminde (1840- 1912), yurtdışında eğitim gören Çinli aydınlar ve reformcular, Batı'nın düşünce kültürüne temas etmişlerdir. Bunun sonucunda, binlerce yıldır göz ardı edilen çocuğun ülkenin yok olmaktan kurtarılmasındaki rolü üzerine yoğunlaşmışladır. Bu süreçte yapılan çalışmalar, çocuğun toplumda bir birey olduğu düşüncesinin lizlenmesine büyük katkı sağlamıştır. Dört Mayıs Döneminde (1919-1921), Yeni Kültür Hareketi'nin doğuşuyla birlikte geleneksel feodal kültüre şiddetli bir darbe vurulmuştur. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, hümanizm vb. modern düşüncelerin yaygınlaştığı bu dönemde, çocuk birey olarak bağımsızlığına tam anlamıyla kavuşmuştur. Bu çalışmada, Çin'de çocuğa yönelik bakış açısının tarihsel değişimi ve gelişimi Klasik Dönem, Qing hanedanlığının son dönemi ve Dört Mayıs Dönemi üzerinden sergilenecektir. Tarihi süreçte, çocuğun siyasal ve toplumsal yaşamda giderek artan önemine dikkat çekilerek çocuğun keşnin ve bağımsızlığının Çin'in modernleşme yolundaki öneminin ortaya konması amaçlanmaktadır. Çalışma, Çin'in tarihsel gelişiminin çocuğa bakış açısı üzerinden değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır.Item CİNSİYETÇİ DİLİ FRANSIZ POSTYAPISALCI FEMİNİZM İLE DÖNÜŞTÜRMEK(Ankara Üniversitesi, 2021) Doğan, Gizem; Sosyoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDil bilimi çalışmalarına göre, içinde yaşadığımız dil dünyamızı oluşturur. Buna göre, düşünce yapımız ve algımızın sınırları doğduğumuz andan itibaren içinde yaşadığımız dil ile belirlenir. Feminist dil bilimi ise dilin cinsiyetçi bir yapısı olduğunu savunur. Bu cinsiyetçi dil içerisinde toplumsallaşan bireyler kadın erkek eşitsizliğini içselleştirerek yetişirler. Fransız postyapısalcı feministlerden Julia Kristeva, Héléné Cixous ve Luce Irigaray, psikanaliz ve dil bilimi üzerinden yaptıkları çalışmalar ile, dilin sınırlarının nasıl aşılabileceği ve cinsiyetsiz bir dilin imkânları üzerinde dururlar. Bu anlamda, dildeki cinsiyetçiliği aşabilmek adına çeşitli yöntemler geliştirirler. Bu çalışmada dilin cinsiyetçi yapısı ve düşünce oluşumundaki rolü üzerinde kısa bir giriş yaptıktan sonra Fransız postyapısalcı feminizm ile dilin cinsiyetçi sınırlarını nasıl aşabileceğimiz üzerinde durulacaktır.Item II. MEŞRUTİYET'TEN CUMHURİYET'E İSTANBUL GÜNDELİK HAYATINDA TANGO(Ankara Üniversitesi, 2021) Türker, Özlem Alioğlu; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiArjantin tango ortaya çıkışından kısa bir süre sonra Avrupa'ya ve neredeyse tüm dünyaya yayılmıştır. Literatürde Türkiye'nin tango ile Cumhuriyet döneminde tanıştığı ve yüksek kültürün bir parçası olduğu öne sürülmektedir. Döneme dair arşiv belgeleri, gazete ve dergiler incelendiğinde İstanbul'da tangonun Avrupa ile yaklaşık olarak eşzamanlı bilindiği, dinlendiği ve hatta dans edildiği anlaşılmaktadır. Tangonun, Cumhuriyet Balolarının sembolü olmadan önce İstanbul'da gündelik hayatın ve popüler kültürün bir parçası haline gelmeye başladığı görülmektedir. Araştırmanın amacı, tangonun Türkiye'deki yolculuğunu II. Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına müzik, dans ve mekânlar bağlamında takip ederek aynı dönemdeki toplumsal dönüşüm ile ilişkisini ortaya koymaktır.Item MACAR DİLİ TARİHİNİN ERKEN DÖNEM YERLİ YAZILI KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI(Ankara Üniversitesi, 2021) Altaylı, Yasemin; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMacar dilinin yerli yazılı belgeleri Macarların Avrupa'da bugünkü yurtlarına yerleşmelerinden sonra yaklaşık olarak 11. yüzyılda oluşmaya başlamıştır. Tarihsel süreçte Árpád Hanedanı dönemi ile başlayan ve Anjou Hanedanlığı dönemi ile devam eden erken dönem yerli yazılı kaynaklarının oluşumu 16. yüzyılda da devam etmiştir. Dil tarihsel açıdan ise bu dönem yaklaşık olarak 9. yüzyıl sonunda başlayan ve 16. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam eden Macar dili tarihinin Eski Macarca Devri'nde gerçekleşmiştir. Bu süreçte Macar dilinin değişimine ve gelişimine uygun bir biçimde belge çeşitlerinde ve niteliklerinde de değişimler ve gelişimler olmuş, başlangıçta belgeler içerisinde kısıtlı sayıda yer alan Macarca adların yerini zamanla Macarca notlar, açıklamalar, kısa yazılı metinler, geniş kapsamlı tekstler ve el yazması kitaplar gibi farklı kaynaklar almaya başlamıştır. Aynı zamanda bu gelişim süresi içerisinde Macar dili tarihinin yerli yazılı kaynaklarında biçimsel yahut metinsel değişikliklerin dışında konu içerikleri bakımında da çeşitlikler ortaya çıkmaya başlamıştır. Çalışmamızda basılı olmayan, el yazması biçiminde oluşturulan Macar dili tarihinin erken dönemine ait bu yerli yazılı belgelerin sınıandırılması örneklerle gösterilerek Macar dil tarihi literatürüne ait bu belge çeşitlerinin tanıtılması ve böylelikle Macar dilinin bu döneme ait tarihsel kaynaklarının ve gelişim sürecinin gösterilmesine çalışılmıştır.Item NAZİ KAMPLARINDAN İLİM VE BİLİM DÜNYASINA İKİ İSİM: ELİE WİESEL VE PRİMO LEVİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karasubaşı, İlhan; İtalyan Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAlmanların İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok ulus halkına yaşattığı trajedilerden biri kolektif hafızadan neredeyse tamamen kaybolmuştur, ancak zulümlerin genç ve savunmasız insanlara yapıldığı göz önünde tutulduğunda, o gençlerin (bir gün) dünya insanlık ilmi ve biliminin tarihine geçmiş oluşları elbette tesadüf değildir. Kapsamlı toplama kampı sisteminin bir parçası olmasa da SS tarafından işletiliyor olması ve hayatta kalanlar bazı açılardan diğer kamplardan daha kötü olduğunu söylemelerine rağmen, "Hayatta kalanlardan, hangi? kampın diğer kamplardan daha korkunç olduğunu biliyoruz çünkü büyük kamplarda yaşlılar çocuklara yardım ediyordu ama bu kampta çocuklar kendilerini korumak zorundaydı [...] diğer kamplarda yetişkinlerin küçük gruplar oluşturduğunu biliyoruz." ifadeleri, belki de sonradan dünya literatürüne geçecek çalışmaların ilmeklerinden ibaretti. "Birçoğunu kendi kimliklerini bilemeyecek kadar gençti ve isimlerini kimin sürdüreceğini asla öğrenemediler", hatıralardan silinmeyecek sözlerdedir. Günümüzde ise kamp alanı apartman bloklarıyla yeniden inşa edilmiştir. İşkencelere şahit olan isimlerden birisi Amerika Birleşik Devletleri 'nde yaşadığı yıllarda 40'tan fazla kitap yazan ve birçok edebi ödül alan, 1986 yılında şiddete ve ırkçılığa karşı duruşuyla Nobel Barış Ödülü alan Elie Wiesel; diğeri ise Henüz 24 yaşındayken (1944) Kuzey İtalya'da faşist rejime karşı direnişe geçmesi yüzünden arkadaşlarıyla birlikte tutuklanan ve bir milyondan fazla insanın katledildiği, Nazi Almanya'sı tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük zorunlu çalışma ve imha kampı olarak bilinen Auschwitz toplama kampına gönderilen, hayatının önemli bir kısmını bu kampta zorluklar içerisinde geçiren Primo Levi'dir. Primo Levi, "Se questo è un uomo"yu (Bunlar Da Mı İnsan) yazmaya başlamasıyla, "La tregua" (Ateşkes) adlı kitabının 1997 yılında sinemaya uyarlanmasının da temellerini atarItem ORTA ÇAĞ'IN BİLİM TARİHİNE MİRASI(Ankara Üniversitesi, 2021) Başaran, Vural; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada Orta Çağ'da hem Avrupa'da hem de İslam Uygarlığı'nda bilim tarihi için önemli sayılabilecek gelişmeler verilmiştir. Orta Çağ'da doğa felsefesine dair yürütülen kuramsal ve pratik çabalar Bilimsel Devrim'de önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde hem Doğu hem de Batı uygarlıkları bilimin gelişmesine farklı zeminlerde katkı sunmuşlardır. İslam Uygarlığı'nın ortaya çıkışı ve fetihler yoluyla hem Avrupa'da hem de Asya'da hakimiyet kurması onların buradaki entelektüel faaliyeti de sahiplenmesine neden olmuştur. Daha sonra bilimsel-entelektüel hayat İslam Dünyası'ndan Hıristiyan dünyasına çeviriler yoluyla iletilmiştir. Bu bakımdan Orta Çağ bize, bilim tarihinin gelişimini anlayabilmemiz için üç temel ipucu vermektedir. Bunlardan birincisi bilimsel ve entelektüel ilerlemenin zaman zaman yavaşlasa da devam ettiği ve bütünüyle kesintiye uğratılamadığıdır. Diğeri çeviri faaliyetin bilimlerin gelişmesinde oynadığı rol ve son olarak da epistemik grupların kendi aralarında çatışmasının bilimin ilerlemesinde yaptığı etkidir. Orta Çağ diye anılan dönem bu bakımlardan günümüz bilim tarihçilerine verimli bir empirik araştırma sahası olmaya devam etmektedirItem TÜRKİYE'DE JEOTERMAL ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ İÇİNDE AYDIN İLİNİN YERİ VE ÖNEMİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yılmaz, Mutlu; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlar ile kıyaslandığında çevresel etkileri bakımından zararsız, sürdürülebilir ve temiz kaynaklardır. Ayrıca bu enerji kaynaklarında dışa bağımlı olma durumu söz konusu değildir. Bu yüzden dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine hız vermiştir. Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretimini teşvik amacı ile mevzuatların kolaylaştırılması ve devlet desteğinin arttırılması bu enerji kaynaklarına olan yatırım artmıştır. Son yıllarda Türkiye'de başta rüzgâr ve güneş enerjisi daha sonra ise diğer yenilenebilir enerji kaynakları yatırımları giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu enerji kaynaklarından birisi de Türkiye'de potansiyel bakımdan bol bulunan jeotermal enerjidir. Jeotermal enerji; yenilenebilir, sürdürülebilir, ucuz, kolay edilebilir, güvenilir, çevre dostu ve yeşil bir enerji türüdür. Ancak yatırım öncesinde doğru planlama ve zibilite çalışmaları yapılmazsa, çevreye kalıcı ciddi hasarlar verebilmektedir. Jeotermal enerji kaynaklarından elektrik üretimi son yıllarda Türkiye'de bir hayli artış göstermiştir. Özellikle Ege Bölgesi ve özelinde Aydın İli jeotermal enerjiden elektrik üretiminde ilk sırada gelmektedir. Bu makalede yenilenebilir enerji kaynakları hakkında genel bir bilgi verilerek, Aydın İlindeki mevcut elektrik üretim faaliyetlerine ve jeotermal enerji üretiminin Aydın'daki yerine değinilecektir. Geçmişten günümüze jeotermal enerji santrallerinin tarihsel gelişimi hakkında bilgi verilerek, Aydın İlinde faaliyet gösteren santrallerden ve Türkiye'nin elektrik üretimindeki payından bahsedilecektir.