Browsing by Author "UZUN, Hakan (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 4 of 4
Results Per Page
Sort Options
Item Anılarda Takrir-i Sükûn Dönemi uygulamaları (1925-1929)(Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü) UZUN, Hakan (Tez Danışmanı); METE, Ömer (Yazar)ÖzetMilli Mücadele sonucunda elde edilen zafer, Lozan Barış Antlaşması ile uluslararası bir siyasi dayanağa kavuşmuştur. Bununla birlikte bu süreç beraberinde bir takım anlaşmazlıkları da getirmiştir. Başta Rauf Bey ile İsmet Paşa arasında kendini gösteren uyuşmazlık, cumhuriyetin ilanının ardından daha da belirgin hale gelmiştir. Oluşan fikir ayrılıkları, zamanla, göz ardı edilemeyecek bir muhalefete dönüşmüştür. Söz konusu muhalefet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulmasıyla beraber siyasi bir yapıya bürünmüş ve muhalif basınla beraber hareket ederek Cumhuriyet Halk Fırkası iktidarını çok sert bir şekilde eleştirmeye başlamıştır. Yaşanan gelişmelere Şeyh Sait İsyanı'nın da eklenmesiyle siyasi ortam son derece gerilmiştir. Artık bu ortamda hedeflenen inkılâpların gerçekleştirilemeyeceğini düşünen CHF içerisindeki sertlik yanlısı kesim, Mustafa Kemal Paşa'nın da desteği ile iktidarı ele almıştır. Bu aşamada iktidarın ilk işi iki yıl yürürlükte kalmak üzere 4 Mart 1925'te Takrir-i Sükûn Kanunu çıkararak İstiklal Mahkemelerini kurmak olmuştur. İktidar, İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla bir yandan Şeyh Sait İsyanı'nı bastırırken, öte taraftan muhalefet ve basını tasfiye etmek suretiyle inkılâplar için uygun ortamı hazırlamıştır. Sonuçta iktidar, inkılâplar önünde engel olarak gördüğü unsurların etkisiz hale getirilmesi üzerine, icabında yeniden oluşturma gücünü elinde bulundurduğunu hissettirerek İstiklal Mahkemelerinin görevini sonlandırmıştır. Diğer yandan, Takrir-i Sükûn Kanunu için aynı yol izlenmemiş, iki yıl daha yürürlükte kalması tercih edilmiştir. Ancak son iki yılında neredeyse hiç kullanılmayan Takrir-i Sükûn Kanunu'nun yürürlüğü 4 Mart 1929'da sona ermiştir.Abstract The victory which was obtained by the War of Independence attained an international political support thanks to Loussane Peace Treaty. Nevertheless, this process brought some disagreements too. The incongruity occured in the beginning between Rauf Bey and Ismet Pasha became more apparent after the proclamation of the republic. The conflicts on the points of views gradually turned to conflicts. This dissidence became a political structure especially after the foundation of the Progressive Party of Republic (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası), and it began to critisize the National Party of Republic (Cumhuriyet Halk Fırkası ) severly in a cooperation with the opposing press. In addition to these incidents, the Insurgence of Sheikh Sait strained the political atmosphere excessively. The group among the National Party of Republic, which thought that the revolutions could not be obtained under these circumstances, captured the power by the support of Mustafa Kemal Pasha. The first task of the ruling party was to found the Courts of Independence by enacting the Law on the Maintenance of Order (Takrir-i Sükûn Kanunu) on 4th of March,1925. The ruling party prepared the suitable environment for the revolutions by rectifying the dissidence and the press while oppressing the Insurgence of Sheikh Sait thanks to the Courts of Independence. At the end, the ruling party ceased the duty of the Courts of Independence, after eliminating the structures which were seen as obstacles before the revolutions while demostrating that the power to found them again in case of necessity is stil in hand. Nonethless, the ruling party prefered the Law on the Maintenance of Order to be continued for two years more, on the contrary. However, the Law on the Maintanence of Order, which had not been used in its last two years, ended on the 4th of March,1929.Item Bosna-Hersek örneğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin barışı destekleme harekâtları(Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü) UZUN, Hakan (Tez Danışmanı); SAĞSAK, Metin (Yazar)İnsanlık alemi bir yüzyıl içerisinde tarifi zor sonuçlar yaratan iki büyüksavaş felaketi yaşamıştır. Savaşın yarattığı büyük yıkım ve zayiattan gelecekkuşakları korumak amacıyla geliştirilen ortak güvenlik kavramı çerçevesinde kurulanBirleşmiş Milletler Örgütü’nün temel amacı uluslararası barış ve güvenliğisağlamaktır.Birleşmiş Milletler Şartı’nda öngörülen ortak güvenlik sistemi, özellikle II.Dünya Savaşı sonrası koşulların etkisiyle işlemez hale gelmiştir. Bu nedenle ortakgüvenlik sisteminde meydana gelen boşluğu doldurmak üzere barışı korumamekanizması geliştirilmiştir. Barışı koruma kuvvetleri tarafından icra edilen BarışıDestekleme Harekâtları, akan kanın durdurulması amacıyla geçici bir tedbir olarakuygulanmaya başlanmış, zamanla Örgüt’ün devamlı ve vazgeçilmez bir siyasetihalini almıştır.Soğuk Savaş dönemi icra edilen Barışı Destekleme Harekâtları’nın kapsamıgenel olarak taraflar arası varılan bir ateşkes uygulamasının izlenmesi iken, SoğukSavaş’ın sona ermesiyle birlikte Barışı Destekleme Harekâtları’nın kapsamındagenişlemeler olmuş ve yeni görevler barışı destekleme misyonlarına eklenmiştir.Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetlerden Slovenya ve Hırvatistan’ın 1991yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri sonrasında Bosna-Hersek’te etnik çatışmalarbaşlamıştır. Özellikle 1992 yılında Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesisonrası artan şiddet olayları neticesinde uluslararası toplum tarafından BirleşmişMilletler UNPROFOR (BM Koruma Görev Kuvveti) misyonu bölgedegörevlendirilmiştir.1995 yılında imzalanan ve çatışmalara son veren Dayton Barış Antlaşmasısonrası ise sırasıyla; NATO liderliğindeki Barışı Uygulama Gücü (IFOR), yineNATO liderliğindeki İstikrar Kuvveti (SFOR) ve müteakiben Avrupa Birliği (AB) liderliğindeki Avrupa Birliği Gücü (EUFOR) bölgede barış ve istikrarın sağlanmasıyönünde çaba harcamıştır.Dünyada yaşanan gelişmeler neticesinde kendi bölgesinde veya bölgesidışında meydana gelen gerginlik ve çatışmalara kayıtsız kalmayan Türkiye,sorunların çözümünde barışçıl, kalıcı ve adil yollara başvurulmasının önemineinanmaktadır.Balkanlar bölgesinde yaşanan çatışmalar ve istikrarsız ortam, bölge ile tarihive kültürel bağları olan Türkiye’yi derinden etkilemiş ve ülke kamuoyu üzerindebüyük rahatsızlık yaşatmıştır. Türkiye, Bosna-Hersek’te icra edilen BarışıDestekleme Harekâtları’nı yürüten kuvvet güçlerinin tamamına katılmıştır.Türkiye, yirmi yıla yakın süredir Bosna-Hersek’te icra edilen BarışıDestekleme Harekâtları’na iştirak ederek buradaki tüm etnik grupların barış veistikrar içerisinde yaşayabilecekleri bir ortamın oluşmasına katkıda bulunmaktadır.AbstractThe Mankind lived two big cataostrphic war which caused tough results that ishard to describe.The main purpose of the UN, with in the frame of joint security concept whichwas developed to protect the future generations from the destruction and loses whichcaused by the war, is to provide international peace and security.The UN security system failed by the effect of the conditions espeasially afterWorld War II.Because of this region, “peace keeping” mechanizm was developed to fiil thegap of the joint security system.Peace support operations executed by the Peace Keeping Forces wasimplemented with the aim of temporary solution to stop the conflicts. With in the time ithas been permanent and indispensable politics of the UN.While the Peace Support Operations executed during the Cold War periodgenerally observe the ceasfire which was reached the agreement between parties, by theend of the Cold War, the concept of the Peace Support Operations broadened and newmissions have been added to the peace support missions.After the decleration of independence of the Slovenia and Crotia in 1991, as aresult of dispersing of Yugoslavia, ethnic conflicts started in Bosnia, especially in1992, after the decleration of independence of Bosnia violance and turmoils began torise. As a result of this reason, international community assign the UNPROFOR tothe region. After the Dayton Peace Agreement signed in 1995 and stopped the conflicts,by turns IFOR, SFOR and EUFOR put an effort to establish the peace andstabilization in the region.As a result of development in the world, Turkey which is regional power in thearea and has a cultural and historical ties with the region, believes that the problemshas to be solved with permanent and peaceable ways.The conflicts and unstable situation in the Balkans affected the Turkey deeplyand its public opinion which has a cultural and historical ties with the region.Turkey has participate every Peace Support Operations which executed inBosnia.Turkey has participated to Peace Support Operations for 20 years whichexecuted in Bosnia and has contributed to every ethnic groups to live in a peaceableconditions.Item Küçük Asya Felaketi’nin Yunan siyasetine etkisi (1919-1922)(Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü) UZUN, Hakan (Tez Danışmanı); RENÇBERLER, Özgür (Yazar)Eleftherios Venizelos’un iktidara gelmesiyle Yunanistan’da izlenen politikayayılmacı kimliğe bürünmüştür. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Venizelos,İtilaf Devletleri yanında savaşa girerek daha geniş bir coğrafyaya yayılmaya, KralKonstantinos ise ülkenin tarafsız kalmasına çalışmış; sonucunda ülke “UlusalBölünmeye” sürüklenmiştir.Nihayetinde Venizelos’un baskın çıkmasıyla Yunanistan, Müttefiklersafındaki yerini almış ve Paris Barış Konferansı’nda talepleriyle masaya oturmuştur.Venizelos’un diplomatik çalışmalarının İtilaf Devletlerince desteklenmesiyle de ülkeMegali İdea’nın ışığında “Küçük Asya Macerasına” atılmıştır.“Büyük Yunanistan” ülküsüyle hareket eden Venizelos yanlılarıyla “Küçükama saygın Yunanistan” görüşünün Konstantinos yanlısı savunucuları arasındakiiktidar yarışını Kasım 1920’de ikinci grubun kazanmasıyla “maceranın” gidişatıdeğişmiştir. Genişleyen ve güç kazanan Türk Milli Mücadelesi karşısında, siyasiçekişmelerden ve ekonomik darboğazdan etkilenen Anadolu’daki Yunan ordusu,1922 Eylül’ünde kesin başarısızlığa uğramış, “macera” “felakete” dönüşmüştür.Böylece Anadolu’dan geri çekilen subaylar tarafından, ulusun birleşmesi veülkenin kurtarılması sloganıyla Yunanistan’da Eylül 1922 darbesi gerçekleşmiştir.Kral Konstantinos son defa olmak üzere tahttan feragat etmek durumunda kalmış,Mudanya Mütarekesi ile Doğu Trakya boşaltılmıştır.“Felaketin” sorumluları addedilen Venizelos karşıtı politikacılar veBaşkomutan yargılandığı süreçte Yunanistan’da askeri iktidar kurulmuştur. Dava ise“altıların” infazıyla sonuçlanmıştır. Lozan’daki müzakerelerin yeni başladığıdönemde yaşanan bu olay, uluslararası camiada tepki çekmiş ve Yunanistan’ındiplomatik tecridini yanında getirmiştir.AbstractAfter Elefherios Venizelos came into power, the ongoing politics in Greecedeveloped an expansionist character. With the outbreak of the First World War,Venizelos tried to expand her by becoming an ally of the Entente Powers,Constantine I of Greece, on the other hand, sought for neutrality of the country. As aresult Greece was drifted toward a period which is called National Schism.As Venizelos prevailed, Greece took sides with the Entente and came to thetable at the Paris Peace Conference claiming her demands. Venizelos’ diplomaticmission were approved by the Entente Powers, so she embarked on the “Asia MinorVenture” in the light of “Megali Idea”.Fight for power between pro-Venizelists with the ideal of “Great Greece” andanti-Venizelist supporters of the notion “a small but honourable Greece” resulted infavor of the latter in November 1920 so the course of “venture” altered. Greek Armywas affected by the political conflicts and economic crisis, defeated conclusivelybefore the expanding and gaining power Turkish National Movement that “venture”turned into “catastrophe”.Thus commanders who retreated from the Asia Minor, staged the Coup ofSeptember 1922 in Greece, with the objective of theirs to reunite the nation and tosave the country. Constantine I had to leave his throne for the last time and EasternThrace was evacuated after the Armistice of Mudania.During the trial of the anti-Venizelist politicians and the former ChiefCommander that were considered to be responsible for the “catastrophe”, militarygovernment was formed in Greece; and the trial ended up with the execution of the“six”. This occasion – considering the Lausanne Peace Conferece has already begun– drew massive reaction on the international ground and brought the diplomaticisolation of Greece along.Item Türk asıllı Afgan mültecilerinin 12 Eylül Dönemi’nde iskân ve istihdamı(Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü) UZUN, Hakan (Tez Danışmanı); ÖZTÜRK, Emrullah (Yazar)Hayatlarını genellikle doğdukları yerlerde devam ettirmek isteyen insanlar, çeşitli sebeplerden dolayı gerek kendi ülkeleri içerisinde gerekse ülkeler arasında, yer değiştirmek zorunda kalmaktadırlar. Bu göç, gönüllü olabildiği gibi zorunlu sebeplerden de kaynaklanabilmektedir. Her ne sebepten olursa olsun, başka ülkelere iltica eden kişi ve topluluklar değişik mağduriyetler ve problemlerle karşılaşmaktadırlar; karşılaşılan sorunlar arasında en önemlisi ise göçmenlerin, kendilerini kabul edebilecek ve bağırlarını açacak bir ülke bulabilmeleridir.Tarihte göç dalgalarından fazlasıyla etkilenen Türkiye, bölgesindeki ülkelere nazaran demokratik şartlarının elverişliliği, ekonomisi ve coğrafi olarak Batı dünyasına yakınlığı gibi nedenlerden, dış göçlerde sürekli, melce (hedef) ülke konumunda olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, Doğu Bloku ülkelerinin baskısından kaçarak sığınma talebinde bulunanlar ilk akla gelenlerdir.Bu çalışmada, çağımızda çok önemli bir sorun haline gelen mülteci sorununun neden ve sonuçları; mülteciler için izlenen çözüm yolları, hukuki süreçler, imzalanmış sözleşmeler; Türkiye tarafından mülteciler için uygulanan iskân ve istihdam politikaları ve bu politikaların, Türk asıllı Afganistan mültecilerine yansımaları ele alınmıştır. Büyük mülteci akımlarına sebep olamamak için uluslararası mülteci sözleşmelerine “şartlı destek” veren Türkiye’nin, ulus devlet yapısını korumaya yönelik oluşturulan yasalarına rağmen, zaman zaman, bazı gruplara karşı pozitif ayrımcılıklar yapmıştır. Bu tezi, yakın dönemde Türkiye’ye kabul edilen mülteci gruplarının kabulüne ilişkin uygulamaları ispatlamaktadır: Mesela Türk asıllı Afgan mültecilerinin kabulü ve iskânında bu ayrımcılık görülmektedir. Türk asıllı Afgan mülteciler, 1979 yılında SSCB’nin Afganistan’ı işgale başlaması ile Pakistan’a sığınmışlar, ardından iskan edilmek ve insanca yaşayabilmek için Türkiye’den iltica talebinde bulunmuşlardır. Yürürlükteki 2510 sayılı iskan yasası ve ekleri, göçmenlerin iskanlı olarak Türkiye’ye getirilmesine müsaade etmediği için, 1982 yılında özel bir yasa çıkarılmıştır; çıkarılan 2641 sayılı yasa, Türk asıllı Afgan göçmenlerinin iskanını ve istihdamını sağlamıştır.Abstract People who usually want to maintain their lives in their birth places are obliged to move to inland places or immigrate to another countries due to several reasons. No matter what the reason is, people and communities taking refuge in other countries have various problems the İmmigrants’ most important problem is to find a country which admits and embraces them. Compared to the other countries in her region, Turkey is always target country in the immigration matter owing to her favorable conditions for democracy, economy and geographical position being close to Western World. Especially in Cold War Period, Turkey became the first target counrty of refugees who escaped from opression of Eastern Bloc Countries and asylum seekers. In this study, the reasons and results of refugee question that becomes an in important problem in this age; solutions for the refugees, judicial processes and agreements which were signed ; reflections of Turkey’s Inhabiting and Employment Policy on Afghan refugees of Turkish origin are mentioned. Sometimes Turkey, giving conditional support to international refugee conventions in order not to cause great refugee migrations, discriminated in favor of refugees with Turkish and Muslim origin, although she had laws aimed at protecting nation-state structure. When looked at refugee groups which are admitted to Turkey in recent period , this can be seen obviously. As is the case with the admission and inhabiting of Afghan refugees of Turkish origin, exceptional cases existed in history of Turkish Refugee Law. Afghan Refugees of Turkish origin took refuge in Pakistan due of the occupation started by USSR in Afghanistan and then they requested Turkey for asylum in order to inhabit and live humanly . Because of the fact that the applicable law no. 2510 and its did not allow, in 1982 a special law was accepted and inhabiting and employment of the refugees of Turkish origin were provided by legislating law no. 2641.