Browsing by Author "Oruç, Hatice"
Now showing 1 - 20 of 20
Results Per Page
Sort Options
Item 15. Yüzyılda Bosna Sancağı ve idari dağılımı(2005) Oruç, HaticeItem Balkanlarda bir akıncı beyi ve ailesi: Turahan Bey ve oğulları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Seyfi, Şevval; Oruç, Hatice; TarihOsmanlı Devleti'nde akın ve akıncı beyliği çok önemli kavramlardır. Osmanlı Beyliği'nin Rumeli'ye geçmesi ile akıncılık, teşkilat haline gelmiştir. Hızlı atlara sahip olan bu birlikler, savaş sırasında öncü kuvvetler oldukları gibi, normal zamanlarda da Balkan coğrafyasında akıncı beyleri komutasında sınır ötesi topraklara akın yaparak hem bölge coğrafyası, idarecileri, yönetimi hakkında bilgi sahibi olmuşlar, hem geçimlerini sağlayacak ganimeti elde etmişler, hem de uc bölgelerinde yaşayarak devletin sınırlarının güvenliğini sağlamışlardır. Balkanlarda Evrenosoğulları, Mihaloğulları, Turahanoğulları, Malkoçoğulları olarak nam salmış akıncı aileleri, teşkilatın sonlanmasına kadar babadan oğula geçen sistem ile Osmanlı Devleti adına hareket etmiştir. Bu yerlerde yapılacak fetihlerde, bölge coğrafyasını ve halkını iyi bildikleri için kilit rol oynamışlardır. Fethedilen bölgelerin idaresi, Balkan coğrafyasında yarı-feodal bir yaşam süren akıncı beylerine verildiği gibi, sultan tarafından herhangi bir olumsuzluk durumunda geri alınabilmekte, esas otoritenin unutulmaması sağlanmaktaydı.Item Câmi'ü't-Tevârîh'in Sultan Mahmud ve devrine dâir bölümünün çevirisi ve değerlendirilmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Tarih Anabilim Dalı : Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, 2019) REZAEI, IMAN SIROUS; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiCâmi'ü't-Tevârîh, İlhanlı döneminin en güvenilir ve dikkate şayan Farsça yazılmış kaynaklarından biridir. Eser iki büyük ciltten oluşmaktadır. Birinci cilt Tarîh-i Moğol ve ikincisi ise Târîh-i Umûmî-yi Cihân olarak adlandırılmıştır. Reşîdü'd-dîn Fazlullâh tarihi vaka ve olayların kayda alma sebebini dünya insanlarının ve gelecekte yaşayacak olan halkın ibret alması olarak açıklamaktadır. Reşîdü'd-dîn Fazlullâh tarih yazıcılığında kullanılan kaynakların birinci elden olmasına dikkat etmektedir. Çünkü o, müverrihlerin her devirde kendi gördüklerini yazmış olmaları daha güvenilir bulmakta ve geçmişteki olayların tarihininde ise mutevatir rivayetleri tercih etmektedir. Reşîdü'd-dîn Fazlullâh gelecekteki insanların hakemliğine de değer vermektedir. Öyle ki İlhanlı sarayında olmasına rağmen doğru ve hakikatı yazmak için özen göstermiştir. Reşîdü'd-dîn Fazlullâh'a göre müverrih başka ilim ve bilimlere örneğin coğrafyaya ve astrolojiye vb. ihtiyaç duymaktadır. Reşîdü'd-dîn Fazlullâh İlhanlı sarayındaki Moğollarla ilgili belgelere ve kaynaklara ulaşabildiğinden dolayı o dönem hakkında doğru rivayetler nakletmiş, ayrıca eseri Câmi'ü't-Tevârîh'in de Moğol İmparatorluğuna yakışan büyük bir tarihi eser olması için çaba sarf etmiştir. The book Jame Al Tawarikh- A Compendium History- is of the authentic source book on Illkhanid period. The book consists of two massive volumes. One on Mongols History and the other on the general world history. Rashiduddin Fazlollah Hamadani cites of his purpose on recording the historical events as a guidance for the present and for the future coming people; in order to add their knowledge and to be their guide in their lives. First of all, he puts validity on his observations, as he believes that any descriptions of the historical events can make any historian validity and to have a better understanding of the events, he applies a comparative method. In the case of ancestor stories, he prefers the hearsay. He highly respects the future generation judgment and though he is one of the officials of Illkhanid's court. He tries to remain honest in his reports of truths. Rashiduddin believes that historian requires having knowledge on other sciences such as geography, astrology and etc. to be able to record history truly. He believes that a good historian should regard psychological factors on a nation's conquest and also a government's victory. Regarding the fact that all documents and other related facts to Mongols rulers were at his access and availability, he was able to present an influential and truthful report on the said period. Keeping carefulness in recording historical happenings. Besides his overall references to causes and effects, and also showing the outcoming consequences and considering the time and place conditions are of his major characteristics.Item Cami'ü't-Tevarih'te Harezmşah sultanları (Çeviri ve değerlendirme)(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Tarih Anabilim Dalı : Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, 2018) Mazlumi, Farbod; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiReşîdüddin Fazlullah, tam olarak bilinmese de 1247-1249 yılları arasında Hemedan kentinde dünyaya gelmiştir. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak sıkı bir eğitime tabi tutulan Fazlullah ailesinin İlhanlı sarayına girmesinin etkisi ile birlikte İslamiyet'e geçmiştir. Gazan Han'ın emriyle kaleme aldığı Cami'ü't-Tevarih eserinde kendisinden önce yaşanan tarihi olayları dönemin ünlü kütüphanelerinden kaynakları toplayarak nakletmiştir. Harezmşahlar Devleti tarihi de Fazlullah'ın başta Târih-i Cihângüşâ gibi farklı kaynaklardan yararlanarak yazdığı Cami'ü't- Tevarih'in bir bölümüdür. Reşîdüddin Fazlullah'ın yazmış olduğu Cami'ü't-Tevarih eserinin Harezmşah Sultanları (Tarih-i Selatin-i Harezm) kısmında özet bir mahiyette Harezmşahlar Devletinin siyasi tarihi ele alınmıştır. Bu bölümde, Sultan Kutbüddin Muhammed, Sultan Atsız, İl-Arslan, Sultan Tekiş, Sultan Alaüddin Muhammed ve Celalüddin Mengübirdi'nin dönemleri siyasi olaylarından bahsedilmiştir. Reşîdüddin Fazlullah'ın yazmış olduğu Cami'ü't-Tevarih eserinin Harezmşah Sultanları (Tarih-i Selatin-i Harezm) kısmının tercümesini gerçekleştirdiğimiz bu çalışmada, Harezmşah Devleti'nin siyasi tarihi Fazlullah'ın kaleminden aktarılmıştır. Rashid-al-Din Fadlullah Hamadani, although it is not certain, was born in the city of Hamadan between 1247 and 1249. Son of a Jewish family Fadlullah, undergoing a strict education, converted to Islam after his family entered service in the palace. In Jami-al Tawarikh, written by the order Ghazan Khan, Fadllulah told the past events before Ghazan Khan's rule by collecting the sources from the period's important libraries. The history of Khwarazmian Empire, is one part of Jami-al Tawarikh, which Fadlullah wrote by using various sources including Tarikh-i Jahan Gusha. The chapter Tarikh-i-Salatin Khwarazmian, talking about the Khwarazmian sultans, the political history Khwarazmian Empire is briefly mentioned. In this chapter the political events of the rules of Sultan Qutb ad-Din Muhammad, Ala ad-Din Atsiz, İl-Arslan, Ala ad-Din Tekish, Ala ad-Din Muhammad, Jalal ad-Din Minguburnu are mentioned. In this work, which we translate the Tarikh-i-Salatin Khwarazmian chapter of Jami-al-Tawarikh, the political history of Khwarazmian Empire is told by Fadlullah's narrative.Item Doğu Roma(Bizans) İmparatorluğu'nda Makedonya Hanedanı Dönemi (867-1056)(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Gürses, Canberk; Oruç, Hatice; Ortaçağ TarihiIn this study titled Macedonian Dynasty Period in the Eastern Roman Empire In the period from 867 to 1056, Eastern Roman history, mostly political and military history addressed in all its aspects. Our aim in this study is Eastern Rome. Academician about the Macedonian Dynasty period, one of the brightest periods in its history. and to produce a scientific work. Since the subject of the study covers a long period, a chronological order was followed. Macedonian Dynasty establishment, rise, heyday, weakening and ending period analyzed in four parts. In the first part, the founder of the dynasty and the name of the dynasty The origin of Basil of Macedon, his life, his rise from the groom to the Roman empire and Political, military and religious activities in the period of his empire were discussed in all aspects. most of the thesis In the second part, which is the voluminous part, VI. Leon, the period of the Niyabet delegations, Romanos I Lakapenos, VII. Constantine, II. Romanos, II. Nikephoros Phokas and John I Tzimiskes These periods were discussed mainly through political and military developments. Also, VII. Diplomatic activities during the Constantine period were also covered under a separate heading. Third In the section II, which is the brightest period of the dynasty. Since the Basil period lasted about fifty years, processed on a wide scale. II. Revolts against Basil, external struggles in this period forms the main lines of the section. In the fourth and last part of the study, VIII. From the enthronement of Constantine to the death of Empress Theodora, Eastern Rome historical military and political issues were mainly explained.Item Endülüs Emevi devleti idari yapısı(756-1031)(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Tarih Anabilim Dalı, 2019) Küskü, Orhun; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItem Geç dönem Ortaçağ'da (1300-1500) Akdeniz gemicilik geleneği(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Tarih Anabilim Dalı : Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, 2019) Özbey, Muhammet Talha; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGeç dönem ortaçağ denizciliğin inkişaf ettiği bir dönemdi. Yüzyıllardır Akdeniz'de süregelen ticaret ve deniz yolları, kısmi değişiklikler ile varlığını devam ettirmekte, Akdeniz halklarını kaynaştırmaktaydı. Bilinen dünyanın buluşma ve ortak noktası Akdeniz'di. Bu denize dört bir taraftan akan bilgi birikimi Akdeniz'in ortak ve paylaşılan kültürünü oluşturuyordu. Batıdan giren bir gemi tipi orta Akdeniz'de değişikliğe uğrayarak varlığını sürdürüyor, doğudan giren teknoloji batı uca kadar zamanla tüm gemilerde yerini alıyordu. Karşılıklı kıyılar birbirinden etkileniyor, isimler diller arası etkileşimle başkalaşarak devşiriliyordu. Akdeniz'in evvelinden itibaren sahip olduğu gemi inşa kültürünün elçileri gemi inşa ustaları, kıyılar boyunca hâkim sancaklar için donanma inşa ediyordu. Geç dönem ortaçağ denizciliğe esaslı olarak ihtimam gösterilmesi gerekliliğinin anlaşıldığı zaman dilimi oldu. Modern donanma ve denizcilik anlayışının temeli bu dönemde atıldı. Daimi donanmaların oluşturulması bu yöndeki adımlardandı. Yeni gemiler ve teknolojiyle birlikte hem Akdeniz'deki hem de Herkül Sütunları dışındaki rebaket kızıştı. Denizciler, halkların refaha giden yolunu açan unsurlar olurken, bu alana gerekli ehemmiyeti vermeyen devletler yıkılmaya mahkûm oldu. Late Middle Ages was a period when the seafaring developed extraordinary. The trade and maritime routes that have been going on in the Mediterranean for centuries have continued to exist with partial changes. These routes were assembling the people of the Mediterranean. The common point of the known world was the Mediterranean. The accumulation of knowledge on the four sides of the sea created the common and shared culture of the Mediterranean. A type of ship entering from the west was undergoing a change in the Mediterranean, and the technology from the east was taking place on all ships till the west end. Mutual shores were influenced by each other. The masters of the shipbuilding culture that the Mediterranean had had since its beginning were building a navy for the flags of the rulers along the coasts. Late Middle Ages was a period of time when the necessity of taking care of seafaring was understood. The basis of the modern navy and maritime approach was appeared in this period. The creation of permanent navies was one of the steps taken in this direction. Together with the new ships and the technology, both inside Mediterranean and the outside of the pillars of Hercules rivalry was boomed. While the seafarers were the key factors that opened the way for the prosperity of the peoples, the states that did not give the necessary importance to this area were condemned to be demolished.Item Geç ortaçağ'da İtalya'nın siyasi durumu(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Tarih Anabilim Dalı : Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, 2019) Çiftçi, Sait Emre; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKuzey İtalya‟da XI. yüzyılın başından itibaren komün yönetimleri doğmaya başlamıştır. Komünler Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu‟na bağlı yarı özerk kimliğe sahip kent devletleriydiler. XII.-XIII. yüzyıllarda komünler kurdukları çeşitli ittifaklarla imparatorluk egemenliğine meydan okudular. Papalık da onların bu mücadelesine destek vermekteydi. XIII. ve XIV. yüzyıllarda Guelf-Ghibellin savaşlarının doğmasıyla İtalyan komünleri kendi aralarında yeni ittifak sistemleri kurmuşlardır. Mevcut savaşlar İtalyan kentlerinde iç çatışmaları tetiklemiş podesta ve capitano makamlarının ardından signoria yönetimlerinin kurulmasına neden olmuştur. Otokratik özellik taşıyan signoreler XIV.-XV. yüzyıllarda Kuzey ve Orta İtalya‟nın neredeyse her kentinde iktidara geldiler. Papalık kendi egemenlik bölgesinde bu yerel signorelere karşı büyük bir seferberlik yürütmüştür. XIII. yüzyılın sonundan XV. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar Napoli Krallığı‟nda Anjou‟lar yönetimdeydiler. Sicilya‟da ise Trinacria Krallığı‟nı yöneten Katalanlar XV. yüzyılın ilk çeyreğine kadar varlıklarını sürdürdüler. Buna rağmen Trastamara Hanedanı, 1412‟de gerçekleşen Caspe Uzlaşması‟yla hem Sicilya‟nın yeni hâkimi olmuş hem de Aragon Krallığı‟nın yönetimine geçmiştir. Trastamara‟lardan olan kral V. Alfonso 1442-3‟te Napoli Krallığı‟nı fethetmeyi başarmıştır. Alfonso‟dan sonra burada onun ardılları başa geçmişlerdir. Anjou‟lar ve Aragonlular arasındaki rekabet XV. yüzyılın sonuna kadar belirli aralıklarla devam etmiştir. Anahtar Kelimeler: Kutsal Roma-Germen Ġmparatorluğu, Komünler, Signoreler, Guelf, Ghibellin, Napoli, Sicilya, Anjou, Aragon, Trastamara, Caspe UzlaĢması, V. Alfonso Beginning from the early 11th century, Northern Italy witnessed the rise of communes. They were semi-autonomous city states dependent to Holy Roman Empire. In the 12th and 13th centuries the communes began to establish various alliances and challenge the sovereignty of Holy Roman Empire. They had support from the Papal states in their struggles against Imperial hegemony. In the 13th and 14th centuries communes established new alliance systems between themselves with beginning Guelph-Ghibellin Wars. At the turmoil of these wars, internal conflicts were triggered between these newly emerging cities. These later brought about the establishment of signoria governments following the rank of podesta and capitano (captain). The highest ruling class, which were named "Signori" had autocratic traits and came to power in 14th and 15th centuries almost every cities of Northern and Central Italy. Papal states had executed a great campaign against these local signori in their papal territories. From the end of 13th century to second quarter of 15th century, Naples Angevins had been rulers in the Kingdom of Naples and Catalans in the Kingdom of Trinacria (Sicily) maintained their existences until the first quarter of 15th century. However Trastamara Dynasty with the Compromise of Caspe which occured in 1412, passed the government of the Kingdom of Aragon and became new sovereign of Sicily. King Alfonso V who was from the Trastamara‟s had succeed to conquest the Kingdom of Naples in 1442-3. His successors became rulers after him. The rivalry between these two powers of Angevin and Aragon lasted for very long times until the end of 15th century with some intervals. Keywords: Holy Roman Empire, Communes, Signori, Guelph, Ghibellin, Naples, Sicily, Naples Angevins, Aragon, Trastamara, Compromise of Caspe, Alfonso VItem "Geçmiş Yılların Hikayesi" (Povest Vremennıh Let) adlı kroniğin tahlili ve tenkitli tercümesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Ulusan, Ahmet; Oruç, Hatice; Ortaçağ TarihiTale of Bygone Years one of the most important text regarding medieval Russians, Byzantium and various Turkic people lived in East European steppes, and inform us developments that had occured from middle of the 10th to beginning of the 12th centuries. Three redactions of chronicle exist in content of the five main Russsian chronicles and they composed beginning parts of them. Redactions (Nestor, Slyvester and 1118 version) constitute from intricate contexts and all of them excerpts form each other. Many of historians and scholars tried to clarify lots of problems of that confusing texts and most of them succeeded to elucidating. İndubitably chronicle isn't precise text; it has many delusions and mistakes. We dealt with these questions in annotations while translating text. As a matter of fact, aim of this work is to analyse and scrutinise of chronicle ones again and to submit somewhat contribution like previous historians and scholars.Item Hersek’te islâm’ın yayılması(2006) Aliçiç, Ahmed S; Oruç, HaticeItem İranlı devlet adamlarının İlhanlı idarî sistemi içerisindeki rekabetler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Erdem, Gülşen Deniz; Oruç, Hatice; TarihCengiz Han tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu izlediği yayılmacı politika sayesinde on üçüncü yüzyılda Yakın ve Orta Doğu coğrafyasında etkili bir güç olarak kendini göstermiştir. İzlenen bu politika sayesinde Moğollar ile Türk- İslâm dünyası arasında kültürel ve kurumsal etkileşimler meydana gelmiştir. Moğol ardıl devletleri Çağatay Hanlığı, Altınordu Hanlığı ve İlhanlı Devleti de siyasî yapılarını oluştururken bulundukları coğrafyada temasta oldukları devletlerden etkilenmişlerdir. İlhan Hülegü'nün batı seferleri neticesinde Tebriz merkezli İlhanlı Devleti kurulmuştur. İlhanlı Devleti'nin örnek aldığı ve İranlı yerli aristokrat zümre ile desteklediği kurumlardan ön plana çıkanı devlet idaresidir. Özellikle idarî ve malî alanda bu zümreden yararlanılmıştır. Bu nedenle tezimizde devlet yönetiminde en mühim yere sahip vezâret makamında görevli olan vezirler arasındaki ihtilafları üç ana başlık altında incelemeye çalıştık. Şahsî bağlantılar temelinden Moğol idâresindeki vezâret makamının muhtelif niteliklerini ortaya koyduk.Item IX.-XI. yüzyıllar arasında Peçenek-Rus münasebetleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Dikmen, Emine; Oruç, Hatice; TarihIX. yüzyılın başlarından itibaren Karadeniz'in kuzey kesimlerinde farklı oluşumlar meydana gelmişti. Bu hareketlilik, bu sahada güçlü siyasi unsurların birbirleriyle karşı karşı gelmesine yol açtı. Batı Göktürk Devleti'ne bağlı Türk boylarından biri olan Peçenekler iç ve dış dinamiklerin etkisiyle Türkistan'dan göç hareketine başlayarak Karadeniz kuzeyindeki bozkırlara ulaşmışlardı. Diğer yandan Avrupa tarihinde bir döneme İskandinavlar (Vikingler) olarak damgasını vuran ve doğuda Ruslar şeklinde adlandırılan ulus, Özi merkezli bir Kiyev Rus Devleti oluşturmuşlardı. Her iki ulus, temas kurdukları andan itibaren Bizans Devleti (Doğu Roma)'in, Hazarların, Macarların, Bulgarların kaderlerinde birçok değişikliğin yaşanmasında birincil rol oynamışlardı. Bu tez çalışmasında Peçenekler ve Rusların siyasi, askerî, ekonomik ve sosyal ilişkileri ele alınarak, uluslarası düzlemde meydana getirdikleri değişiklikler anlatılmıştır.Item Küçük Buzul Çağı`nın Osmanlı`ya etkisi(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi : Ortaçağ Tarihi Ana Bilim Dalı, 2018) Mamedova, Roiala; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüçük Buzul Çağı 1350-1850 senelerinde dünyayı kendi etkisine aldı. Genel araştırmadan çıkardığım sonuca göre, dünyaya yön verme gücüne sahipti. Soğuk, yağmur, kuraklık, kıtlık, hastalık getirerek binlerle insanın ölümüne neden öldü. İnsanın başına gelecek her hangi bir kötü olay bütün ihtimallerde üzücüdür. Ama ya bu ölümler modern yeni bir döneme geçiş sağlarsa? Küçük Buzul Çağı, Büyük Coğrafi Keşifleri başlattı. İnsanlar dünyaya açıldı, daha önce hiç görmedikleri, bilmedikleri topraklara ayak bastılar. Keşifler Avrupa insanının hırsı, daha çok para, altın elde etme amacıyla başladı, köle ticaretine olanak sağladı. Ama insanların düşüncesi de değişti. Birey kavramı ortaya çıktı. Bu yeni insan kralını, ağasını, psikoposunu sorgular oldu. Hakları için isyanlara başvurdu. Otorite olan krallar, halkın arzusuyla hesaplaşmak zorunda kaldı. Ama Osmanlı için etkisi daha büyüktü ve zorlukla onarılacak kadar derindi. Osmanlı'nın seneler boyu varlığını sürdüren ve güçlü bir şekilde düzenini sağlayan sistemi dağıldı. Otoriteye karşı daha önce hiç görülmemiş örgütlü ayaklanmalar oldu. Osmanlı'nın bu dönemde farklı cephelerde savaştığını biliyoruz. Ama Sam White'ın da yazdığı gibi, doğa el vermiş ve iklim nisbeten yumuşak olsaydı, uzun süreli bir çatışmanın giderleri bile kaldırılabilirdi. Anahtar Kelimeler: Küçük Buzul Çağı, İklim Değişikliği, Avrupa, Osmanlı, İsyan İklimi The Little İce Age influenced the world between the years 1350-1850. According to the outcome of my general investigation, it had the power to direct the world. Cold, rain, drought, famine brought diseases and caused the death of thousands of people. Any sinister thing that happens to a person is upsetting in all probability. But what if these deaths provide a modern transition? The Little İce Age has launched the Great Geographical discoveries. People uncovered and explored the earth, they stepped on the lands they had never seen before. Any sinister thing that happens to a person is upsetting in all probability. But what if these deaths provide a modern transition? The Little İce Age has launched the Great Geographical discoveries. People uncovered and explored the earth, they stepped on the lands they had never seen before. At first the sense of greed of European people made discoveries begin with the aim of acquiring more money or gold and caused the slave trade. But people changed their minds too. The concept of individualism emerged. This new human being started querying his king, master, pastor. He rebelled for his rights. The kingdoms had to deal with the desire of the people. But for the Ottomans the influence was bigger and harder enough to be repaired. The system of the Ottoman Empire, which sustained its existence throughout the years and provided its order in a powerful manner disintegrated. The organized riots that had never been seen against authority were raised. We know that the Ottomans fought in different fronts in that period. But as Sam White wrote, if nature gave its hand and the climate was relatively soft, even the costs of long-time violent confrontations could be removed. Keywords: Little Ice Age, Climate Change, Europe, Ottoman, Climate of RebellionItem MEHMET YILDIRIR, SONGÜL KADIOĞLU, SEVGİ IŞIK, KADASTRO MEKTEB-İ ÂLÎSİ (KADASTRO MESLEK OKULUNUN TARİHÇESİ VE KAYNAKLARI), ANKARA 2021, 237 s.(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2022) Oruç, Hatice; Other; OtherKadastro Mekteb-i Âlîsi (Kadastro Meslek Okulunun Tarihçesi ve Kaynakları) isimli kitap 2021 yılının Aralık ayı içerisinde okuyucuyla buluşmuştur. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yayını olan kitap, Mehmet Yıldırır, Songül Kadıoğlu ve Sevgi Işık tarafından kaleme alınmıştır. Bu kitap, yine aynı kurumun yayını olan Türkiye Kadastrosunun Tarihi. Kadastro Tarihinin Kaynakları başlıklı kitabın bir tamamlayıcısı gibi görünmektedir.Item MEHMET YILDIRIR, SONGÜL KADIOĞLU, SEVGİ IŞIK, TÜRKİYE KADASTROSUNUN TARİHİ, KADASTRO TARİHİNİN KAYNAKLARI, ANKARA 2021, 284 s.(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2022) Oruç, Hatice; Other; OtherTürkiye Kadastrosunun Tarihi. Kadastro Tarihinin Kaynakları başlıklı kitap Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yayını olarak 2021 yılı Aralık ayında basılmıştır. Eser, söz konusu Kurum’da pek çok bilimsel faaliyetin düzenlenmesi ve yayının hazırlanmasında etkin rol alan Mehmet Yıldırır, Songül Kadıoğlu ve Sevgi Işık tarafından kaleme alınmıştır. A4 ebadında 284 sayfadan oluşan Kitap, Giriş ve 3 Bölümden oluşmaktadır. Kullanılan arşiv belgeleri ve telif eserlerinin gösterildiği Kaynakça kısmı kitabın sonunda yer almaktadır.Item Roma İmparatorluğu ve Sasani Devleti'nin siyasi ilişkileri (III-VII. yüzyıl)(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi : Tarih Ana Bilim Dalı : Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, 2020) Tecimer, Ezgi; Oruç, Hatice; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiRoma-Sasani Devletleri dört yüz sene Anadolu'nun Doğu sınırlarına hakim olabilmek için mücadele etmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde de İmparatorluğun Doğu sınırları için tehlikeli bir hal alan Sasani Devleti özellikle Roma imparatorluğu ikiye bölündükten sonra, Doğu Roma'nın kuruluşundan başlayıp Sasani İmparatorluğu'nun son hükümdarı olan III. Yezdigirt döneminin sona ermesine kadar savaşların ve diplomasinin en yoğun şekilde yaşandığı dönem olmuştur. Anadolu'nun Doğu sınırında yaşadıkları mücadelelerden dolayı bölgede sürekli ilişki halinde olan bu iki devlet, yüzyıllar boyunca birbirlerinin topraklarına akınlar yaparak birbirlerine karşı üstünlük sağlamaya çalışmışlardır. İki devlet arasındaki mücadele, Sasani Devleti'nin yıkılma sürecine girmesi ile son bulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sasani Devleti, Roma, Doğu Roma, III. Yezdigirt, Anadolu Roman and Sasanian forces clashed with each other in order to dominate the borders of Eastern Anatolia for four hundred years. Even in the period of Roman Empire and Sasanian Empire became dangerous foreastern borders, especially after the division of the Roman Empire from rising of Eastern Roman Empire to reign of Yezdigirt III, who was the latest Sasanian Emperor (Shah), had been the most compact period in terms of diplomacy and battles. These two states had contact each other due to struggles in the eastern border of Anatolia. They were doing many invasionin disputed territories and tried to become dominant between them. Conflicts between these two power ended with the process of decline of Sassanian State from 7th century. Keywords: Sasanian, Roma, Eastern Roman Empire, III. Yezdigirt, AnatoliaItem Venedik'in doğu ile ticareti ve ticaretin Venedik şehir yaşamına etkileri (1200-1500)(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Altunbeğ Turgut, Ceren; Oruç, Hatice; TarihVenedik tarihi başlangıcından itibaren deniz ve Doğu ile bağlantılıdır. Venedik Cumhuriyeti bir şehir devletinin uluslararası pazarlarda doğrudan rakipleri olan zamanın en büyük güçleri ile yüzleşmeyi başaran yegâne örnektir. Bu, Venedik'in özellikle Doğu Akdeniz'de ana ticaret yollarına hâkim olmasını sağlayan jeopolitik konumu ve ekonomik zekasının mükemmel birleşiminin sonucuydu. Cumhuriyetin ekonomik gücünün temel unsuru, belki de tarihte ilk kez devletin çıkarlarının bireylerin çıkarlarıyla mükemmel bir şekilde örtüştüğü bir sisteminin yaratılmasından ibaretti. Venedik'in genişlemesi tüccarların bireysel politikasına bağlı değildi, ancak inisiyatif özgürlüğüne izin veren, aynı zamanda hileli girişimler veya riskli işlerden kaçınmak için çok net kurallar koyan bir Cumhuriyet tasarımının parçasıydı. Venedik, uluslararası ticareti ve denizcilik ekonomisini desteklemek için ticarî satış noktalarının açılması ve ticaret kolonilerinin kurulmasının eşlik ettiği, yabancı topraklarda bir tür lojistik omurga olan bir dayanak noktası ve ileri karakollar ağı oluşturdu. Tüm siyasi ve ticarî tarihini, ticaret yollarının canlılığını ve güvenliğini garanti altına alma ihtiyacı nedeniyle pragmatizme dayandıran Venedik aynı zamanda Doğu ile gerçekleşen diyalogun tartışmasız kahramanıydı. Doğu'ya ulaşan Venedikli seyyahlar, tüccarlar ve elçiler ticarî ya da diplomatik amaçlar doğrultusunda hareket etseler de, Venedik-Doğu ilişkisi yalnızca ticaret veya siyasi hedeflerle sınırlı olmayan sanatsal imgelerde, şehir kültüründe, mimarî yapılarda, bilim alanında bir karşılaşma ile sonuçlandı. Venedik sembolik ve stratejik olarak kendi jeopolitik alanını inşa ettiği sistem sayesinde insan ve mal trafiğinin, bilgi ve birikimin yüzyıllar boyunca karşılıklı etkileşimine katkıda bulunan iki dünyayı birbirine yaklaştırdı. Bu tez çalışmasında, Venedik'in doğu ile ticareti bağlamında ticaretin Venedik şehir yaşamına etkileri incelenmiştir.Item Viking gemiciliği(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Özbey, Muhammet Talha; Oruç, HaticeMoğolların, hükümdarları Cengiz Han (1206-1227) önderliğinde karada kat ettiği mesafenin bir benzerine, bundan yaklaşık dört yüzyıl önce İskandinavlar Viking çağında (İS. 793-1066) zamanın bilinen ve ötesindeki coğrafya içerisindeki akınlarıyla ulaşmışlardı. Farklı bölgelerdeki İskandinavların bir kısmı akıncı hüviyetine bürünmüşken bir diğer kısmı da tüccar kimliğindedir. Ticaret ile uğraşan İskandinavların yerleşimleri doğal sonuç olarak ortaya çıkarken, istilaları takip eden süreçte yerleşime giden yol Vikingler için daha uzun, aynı zamanda da geçici olmuştur.Denizi ve denizciliği günlük yaşamlarının bir parçası olarak benimseyen İskandinavlar dünya tarihinde de denizcilikleri ile ön plana çıkmışlar, kültürler arası etkileşimin gayet sınırlı olduğu dönemin şartları içerisinde kendi yöntem ve teknolojilerini geliştirerek zamanlarının ötesine geçmişlerdir. Bu başarıda rol oynayan brinci derecedeki etmen Viking gemileridir. Kendilerine özgü tarzlarıyla farklı amaçlar için inşa ettikleri farklı tipte gemiler, çağlarının sembolü olmuş, kullandıkları sıra dışı seyir yardımcı materyalleri ile uzun mesafe yolculuklara çıkabilmişlerdir.İskandinav denizciliği, seyir ve gemi inşa tarzıyla beraber denizciliğin seviye atladığı geç dönem ortaçağ öncesindeki son basamaktadır. Arkeolojik kazılar sayesinde elde edilen birinci el kaynak değerindeki bilgiler ve diğer yazılı kaynaklar bu döneme ışık tutmaktadır. Vikingleri sadece yağmacı bir topluluk olarak gösteren Anglo-sakson kroniklerinin aksine İskandinavların dönemin coğrafyası içerisindeki faaliyetleri bunlar ile sınırlı değildir.Vikingler denizcilik kültür ve gelenekleri Viking çağı sonrasında da yaşamaya devam etmiştir. Günümüzde de Viking gemileri bir sembol olarak kullanılmakta ve bu kültürel geleneğe sahip çıkılmaktadır. AbstractAn equivalent of the distance covered on land by the Mongols leaded by their Emperor Genghis Khan (1206-1227 AD) had been achieved by the Scandinavians four centuries before the Mongols at the Viking Age (793-1066 AD) with their raids in the known geography at the time and beyond of it. While some of the Scandinavians in different regions assumed a raider identity, others were tradesmen.While the settlements of the trading Scandinavians took place as a natural consequence, the path to settlement after invasions was always longer for the Vikings and temporary at the same time. Scandinavians adopted sea and seamanship as a part of their daily lives and came into the prominence in the world history with their seamanship. They went beyond their time by developing their own methods and technologies within the conditions of their age where intercultural communication was quite limited. The primary factor behind this achievement was the Viking ships. Different types of ships they built for different purposes using their unique style were the symbols of their age and were able to cover long distance journeys with the extraordinary auxiliary navigation material they used.Scandinavian seamanship is the last step before the late middle age when seamanship had a breakthrough with the styles of navigation and ship building. First hand value information obtained by archaeological excavations and other written sources shed light to this period. Contrary to the anglo-saxon chronicles that depicted the Vikings as mere plunderer hordes, the activities of Scandinavians within the geography of the period were not limited with plunder.Vikings continued to enjoy seamanship culture and traditions even after the Viking age. The Viking ships are also used as a symbol today and this cultural tradition is protected.Item XII-XIII. yüzyıllarda Güney Kafkasya’da Kıpçaklar(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Ateş, Erhan; Oruç, HaticeOrtaya çıkışları itibariyle Türk tarihinin en tartışmalı kavimlerinden birisi olan Kıpçaklar, geçirmiş oldukları uzun ve karmaşık serüvenlerin neticesinde Karadeniz‟in kuzeyindeki bozkırlara kadar gelmişlerdir. Burada bulundukları sırada Ruslara karşı başarılı mücadeleler veren Kıpçaklar, Gürcü Kralı IV. David‟in daveti ile Gürcistan‟a göç etmişlerdir. Gürcü ordusu içerisinde soydaşları Selçuklulara karşı mücadele eden Kıpçaklar, Gürcülere tarihlerinin en parlak devirlerini yaşatmışlardır. Gürcistan‟da bulundukları sırada askerî ve siyasî alanlarda önemli mevkilere kadar yükselen Kıpçaklar, zaman zaman Gürcülerle karşı karşıya gelmişledir. Kraliçe Tamara döneminin ardından ülkedeki etkinlikleri azalmaya başlayan Kıpçaklar, zamanla Hristiyanlaşarak Gürcüler içerisinde asimile olmuşlardır. Moğol istilaları sırasında yürüttükleri politikalar ile bölge tarihinin gidişatına etki eden Kıpçaklar, Ahıska bölgesinde bir atabeklik kurmuşlardır. 1578 yılına kadar bölgede varlığını sürdüren bu atabeklik pek çok önemli faaliyet gerçekleştirmiştir.AbstractKipchak, one of the most controversial tribes of Turkish history in respect oftheirs emergence, came to the steppes at the north of Black Sea after their long andcomplicated journeys. While they were in this region, Kipchaks gave succesfulcampaigns against Russians and with the invitation of Georgian King David IV. theymigrate to Georgia. Kipchaks in the rule of Georgian army fought againts their ownkins, the Seljuks, and they enabled Georgians to live their most glorious years.Kipchaks, who advanced to important positions military and politically, sometimesobjected to Georgians. After the era of Queen Tamara, the activities of Kipchaks diedaway, they embraced Christianity and they were asimilated within Georgians.Kipchaks influenced the process of the history of the region with their policies duringMongol invasions and they established principality in the Ahıska. This Principatiyserved significantly until 1578.Item Zhao Rugua’nın Zhufanzhi adlı eserine göre XII-XIII. yüzyılda Orta Doğu kentleri ve ticari emtia(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) SHAN-JU, LİN; Oruç, HaticeAntik çağlardan beri Ortadoğu ile Çin arasındaki deniz ticareti vasıtasıyla ürün,inanç, dil, kültür ve medeniyetlerin mübadelesi sağlanmaktadır. İbn Battûta ve MarcoPolo isimli Ortaçağ’ın iki ünlü seyyahının eserlerine göre Zeytûn, dünyanın büyüklimanlarından biri idi. Bu tezin amacı, Zeytûn limanı gümrük nazırı Zhao Ruguatarafından 1225 yılında yazılmış olan Zhufanzhi (Barbarların Tasviri) isimli kitaptabahsedilen Ortadoğu kentleri ve ticari emtia ile ilgili metinleri tercüme ederekkaynakları değerlendirmektedir.Birinci Bölüm’de Ç in ile deniz ticareti yapan toplam 21 Ortadoğu kentinincoğrafî mevkii, iklimi, yerli ürünleri, kültürü, gelenek, görenek ve yerel rivayetleridetaylıca kaydedilmektedir. İkinci Bölüm’de ise Birinci Bölüm’de bahsedilenkentlerden Zeytûn limanına ithal edilen 22 çeşit ürünün dağılım, cins, üretim vekullanımları hakkında daha detaylı, geniş ve sistematik şekilde verilmektedir. Zhao,bizzat kentlere gitmeden Çinli ve yabancı tüccarlarla mülakat yaparak ve Çin resmîhanedanlık tarihi eserlerine başvurarak eserini yazmıştır. Zhufanzhi adlı eserin,XII-XIII. yüzyıl Çin ve Ortadoğu kentleri arasındaki ticari münasebet tarihiniincelemek için mühim bir kaynak olduğu kabul edilmektedir.AbstractIt is by sea-trade that brings the exchange of products, religions, languages,cultures and civilizations between Middle East and China since ancient times. Zeytun,a harbour of China, was introduced by two great travelers in the Middle Ages, IbnBattuta and Marco Polo as the biggest harbour in the world. This thesis is about thestories which Zhao Rugua heard while serving in the custom of Zeytun, and thenwritten down as Zhufanzhi (Description of Barbarous Peoples) in 1225 A.D.. Thenotes are translated into Turkish and the resources about Middle East cities and thecommercial goods there are evaluated in this paper.The first part of this thesis are the records of the geographical position, climate,native products, culture, tradition, custom and the local traditions of 21 Middle Eastcities carrying on sea-trade with China. The second part of this paper is to give moredetailed, wide and systematic information about the distribution, substance,production and the use of 22 kinds of products imported to Zeytun from these cities.Without having been to these cities by himself, Zhao finished this book by the storiesfrom Chinese and foreign traders in Zeytun, and the references from the Chineseofficial historical works in each dynasties. Therefore, Zhufanzhi is truly accepted as avital resource for reseachers to investigate in the history of the trading intercouses inthe XII. and XIII. centuries.