Browsing by Author "Berksun, Semih"
Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
Item CAD-CAM kompozit rezin ve seramik okluzal veneerlerin kırılma dirençlerinin farklı tasarımlarla kıyaslanması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Durualp, Seda; Berksun, Semih; OtherCAD-CAM Kompozit Rezin Ve Seramik Okluzal Veneerlerin Kırılma Dirençlerinin Farklı Tasarımlarla Kıyaslanması. Bu invitro çalışmada, iki farklı preparasyon tipi uygulanan dişler üzerine simante edilen CAD/CAM ( bilgisayar destekli tasarım/ bilgisayar destekli üretim) sistemi ile üretilmiş IPS e-max CAD ( Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein) ve Lava Ultimate ( 3M ESPE Seefeld, Germany) okluzal veneer restorasyonların kırılma dayanımlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu çalışma için, 48 adet çürüğü ve restorasyonu olmayan çekilmiş alt molar diş kullanılmıştır. Dişler çekimlerinden sonra örneklerin hazırlanması işleminin tamamlanmasına kadar % 0.5'lik tymol solüsyonunda, daha sonra kırılma testlerinin uygulanması işlemine kadar da distile suda bekletilmiştir. Dişlerin kök yüzeyleri, , doğal periodontal ligamentin sağlayacağı hareket miktarınca mobil olabilmelerini sağlamak amacıylaVariotiıne Easy Light Flow (Heraeus Kulzer) PVC ölçü materyali ile kaplanmıştır. Bu işlemin ardından dişler, mine sement sınırının 2 mm altına kadar 2x2 boyutlarındaki lastik kalıplara, soğuk akrilik rezin (Meliodent) içerisine, 90˚ açı ile yerleştirilmiştir. Dişlerin yarısına ( 24 adet) sadece okluzal yüzeyi içeren, diğer yarısına ise okluzal yüzeyle birlikte bukkal kompanenti de olan preparasyonlar uygulanmış ve her iki grup için de eşit sayıda IPS e-max ve Lava Ultimate okluzal veneer restorasyonlar, Cerec 3 CAD/CAM sistemi kullanılarak üretilmiştir. Deney grupları şu şekilde belirlenmiştir, Grup 1: Sadece okluzal yüzey preparasyonu yapılan dişler üzerine simante edilmiş Lava Ultimate Rezin Nanoseramik okluzal veneerler, Grup 2: Okluzal yüzey ile birlikte bukkal yüzey preparasyonu da yapılan dişler üzerine simante edilen Lava Ultimate Rezin Nanoseramik okluzal veneerler, Grup 3: Sadece okluzal yüzey preparasyonu yapılan dişler üzerine simante edilmiş IPS e-max CAD okluzal veneerler, Grup 4: Okluzal yüzey ile birlikte bukkal yüzey preparasyonu da yapılan dişler üzerine simante edilen IPS e-max CAD okluzal veneerler. Üretilen restorasyonlar, Variolink N dual cure rezin siman ile yapıştırılmış ve 24 saat distile suda bekletilmelerinin ardından, 5°C ve 55°C'lik banyo solüsyonlarında her bir banyo solüsyonunda bekleme süresi 25 sn ve solusyonlar arasında bekleme süresi 10 sn olmak üzere toplam 1000 döngülük termal siklus işlemi uygulanmıştır. Ardından örneklere üniversal test cihazında, 6 mm çaplı çelik uç ile kronların santral fossalarından 1 mm/dk hızda dik olarak yükleme yapılarak kırılma dayanımı testi uygulanmıştır. Kırılma tipleri incelenmiş ve fotoğraflanmıştır. Kırılma dayanımı test bulguları çift yönlü ANOVA varyans analizi ile incelenmiştir. Grupların ortalama kırılma dayanımı değerleri, Grup 1; 2216,542±75,703 N, Grup 2; 2043,472±111,094 N, Grup 3; 1993,010±102,542 N, Grup 4; 2088,873±111,895 N'dur. Grupların kırılma dayanımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Cerec 3 CAD/CAM sistemi kullanılarak üretilen porselen ve kompozit okluzal veneer restorasyonların kırılma dayanımları arasında istatistiksel anlamda fark olmadığı (p=0.384), ve preparasyon tipinin kırılma dayanımı üzerinde bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır(p=0.705). Anahtar kelimeler: CAD-CAM sistemler, kırılma direnci, kompozit rezinler, okluzal veneerler, tam seramikler.Item CAD/CAM seramik ve nano seramik materyallerin farklı yüzey bitirme tekniklerinin ve renk stabilitelerinin karşılaştırılması(Diş Hekimliği Fakültesi, 2020) Kirişçi, Kübra; Berksun, Semih; OtherCAD/CAM teknolojinin gelişmesi ve estetik anlayışının önem kazanması protetik tedavide kullanılan materyallerin de gelişmesine yol açmıştır. Kaybolan diş dokusunun yerine konulması amacıyla geliştirilen bu materyaller üzerinde uygulanan polisaj yöntemleri, yüzey özelliklerini ve restorasyoun sağ kalım oranını etkilemektedir. Çalışmanın amacı; farklı kompozisyonlardaki 4 ayrı CAD/CAM materyali (IPS E-max CAD, Vita Suprinity, Lava Ultimate, GC Cerasmart) yüzeylerine uygulanan iki farklı parlatma yönteminin yüzey pürüzlülüğü ve renk parametlerinde meydana gelen değişimin in vitro olarak incelenmesidir. Her örnek grubundan 15 adet olacak şekilde toplam 120 örnek (n:120) yüzeyine manuel parlatma araçları ve glaze yöntemleri uygulanmıştır. Tüm materyaller, üretici firma önerileri doğrultusunda uygulanmıştır. Örneklerin yüzey pürüzlülük ölçümleri kontakt profilometre cihazı ile renkleri CIELab renk sistemine göre spektrofotometre cihazı ile başlangıçta ve yüzey işlemi uygulaması sonucunda ölçülmüştür. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre; glaze uygulanan örneklerin Ra değerleri, manuel parlatma uygulanan örneklerin Ra değerinden daha yüksek bulunmuştur. En yüksek Ra değeri glaze uygulanan GC Cerasmart (0.544), en düşük Ra değeri manuel parlatma uygulanan Vita Suprinity (0.185) örnek gruplarında görülmüştür. İncelenen L*, a*, b* değerlerinin sonuçlarına göre ∆E değişimi hesaplanmıştır. Glaze uygulanan grupların ∆E değeri (1.88), manuel parlatma uygulanan grupların ∆E değerinden (1.46) yüksek bulunmuş, en yüksek ∆E değeri Vita Suprinity örnek grubunda (2.35), en düşük ∆E değeri IPS E-max CAD örnek grubunda (1.15) saptanmıştır. Çalışmada elde edilen veriler doğrultusunda manuel parlatma işleminin restorasyonlarda pürüzsüz bir yüzey oluşturmada daha etkin bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır. ∆E değişim sonuçlarına göre manuel parlatma ve glaze işlemi sonucunda materyallerde gözle fark edilebilir, klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar gözlenmiştir.Item Döküm ve döküm dışı yolla elde edilen titanyumun 3 farklı titanyum porseleni ile farklı atmosfer koşullarında fırınlanmasının bağlantı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1997) Sağlam, Saadet; Berksun, SemihDöküm ve Döküm Dışı Yolla Elde Edilen Titanyumun 3 Farklı Titanyum Porseleni ile Farklı Atmosfer Koşullarında Fırınlanmasının Bağlantı Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Titanyumun metal destekli porselen restorasyonlarda metal alt yapı olarak kulanılmasmda karşılaşılan zorluklardan biri titanyum-porselen bağlantısıdır. Titanyum oksijene afinitesi fazla olan bir metal olduğundan, döküm işlemi ve porselen fırınlanması sırasında ortamdaki oksijenle reaksiyona girerek yüzeyinde metal-porselen bağlantısını olumsuz yönde etkileyen aşırı oksit tabakası oluşumuna neden olabilmektedir. Bu amaçla araştırmamızda 3 farklı titanyum porseleninin, vakum ve argon korumalı atmosferlerde, döküm ve döküm dışı yolla elde edilen titanyuma olan bağlantısı 3-nokta eğme testi, metal-porselen arayüzey incelemeleri (SEM/EDAX ve SEM) ve sertlik testleri kullanılarak, kontrol grubu olarak seçilen Ni-Cr alaşımı ve konvansiyonel dental porselenin bağlantısıyla karşılaştırılmıştır. 3-nokta eğme test sonucuna göre en yüksek metal-porselen bağlantı direnci kontrol grubu olarak seçilen Ni-Cr alaşımı ve konvansiyonel dental porselen arasında bulunurken, Titanyum-Noritake Ti 22 porselen grubunda da kontrol grubuyla kıyaslanabilir metal-porselen bağlantı değerleri bulunmuştur. Titanyum-TiBond ve Titanyum-Vita porselen gruplarının metal-porselen bağlantı değeri ise DİN 13927 de 3-nokta eğme testi için belirtilen klinik olarak kabul edilebilir minumum sınırın altında kalmıştır. Metal-porselen arayüzey incelemelerinde de 3-nokta eğme testiyle orantılı olarak, titanyum grupları arasında baz metale yakın metal-porselen arayüzey özellikleri göstererek, metal ve porselen arasında homojen bir bağlantının sağlandığı grubun Titanyum- Noritake Ti 22 porselen grubu olduğu saptanmıştır. Titanyum-Vita porselen grubunda ise metal-porselen arayüzeyinde artmış oksit tabakası ile birlikte, metal-porselen bağlantısının tam olarak gerçekleşmediği gözlenmiştir. Argon atmosferinde porselen fırınlamasının Titanyum-Vita porselen grubunda etkisiz olduğu bulunurken, özellikle döküm titanyum ve baz metal örneklerde metal-porselen bağlantısını olumlu yönde etkilediği saptanmıştır.173 Araştırmamızda, metal-porselen arayüzey incelemeleri ve sertlik testleri sonuçları da bu yönde paralellik göstermiştir. Döküm ve döküm dışı yol ile elde edilen (spark erozyon) titanyumun metal-porselen bağlantısı üzerine etkisi 3-nokta eğme testi, metal-porselen arayüzey incelemeleri ve sertlik testleri sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, döküm ve döküm dışı yolla elde edilen titanyum örnekler arasında metal- porselen bağlantısı açısından belirgin bir fark bulunamamıştır. Metallerin oksijen içeriklerine bağlı olarak sertlik değerlerindeki farklılıkları bulmak için yapılan sertlik testlerinde, baz metalin titanyuma göre, döküm titanyumun da döküm dışı yolla elde edilen titanyuma göre daha sert olduğu tespit edilmiştir. Argon atmosferinde porselen fırınlaması baz metal ve döküm dışı yolla elde edilen titanyumda belirgin bir farklılık yaratmazken, döküm titanyum örneklerde argon atmosferi uygulamasının sertlik değerlerini azalttığı bulunmuştur. Araştırmamızdan elde ettiğimiz sonuçlar, metal-porselen bağlantısında karşılaşılan problemlerin titanyumun oksijene olan aşırı reaksiyonundan kaynaklandığını göstermektedir. Çalışmamızda, metal-porselen kombinasyonunun metal-porselen bağlantısında belirleyici bir öneme sahip olduğu ve titanyumun oksidasyon eğilimini sınırlayan, argon atmosferinde porselen fırınlamasının metal-porselen bağlantısını olumlu yönde etkilediği sonucuna varılmıştır. Abstract Evaluation of Porcelain Bonding To Cast and Non-Cast Titanium With Three Different Titanium Porcelain and In Different Porcelain Firing Atmosphere Conditions. Porcelain bonding to pure titanium is the main problem in titanium- porcelain restorations. Titanium has a chemical reactivity specially with oxygen at high temperatures. Due to this reactivity, the produced titanium oxide film "alfa case" has a negative effect on titanium-porcelain bonding during casting and porcelain firing. This study, evaluates bonding of 3 different commercial titanium porcelains in vacuum and argon atmosphere conditions to cast and non-cast titanium. The bond strength of porcelain to cast and non-cast titanium was determined using 3-point bending test, microhardness measurements and scanning electron microscopy with EDAX analysis. The results were compared with a Ni-Cr alloy with conventional porcelain that was chosen as a control group. 3-point bending test revealed that Ni-Cr porcelain system was found to have a significantly higher bond strength in comparison to the other titanium- porcelain systems. Titanium-Noritake Ti 22 porcelain group was showed higher bond strength among the other titanium-porcelain systems. On the other hand, Titanium-TiBond and Titanium-Vita porcelain systems were found to have a lower bond strength than clinical acceptable minimum level referred from DIN 13927 for 3-point bending test. As a result of metal-porcelain interface investigations, Titanium- Noritake Ti 22 porcelain systems showed acceptable bonding that are similar to Ni-Cr-porcelain systems. However Titanium-Vita porcelain system showed a poor bonding with increased titanium oxide film at metal-porcelain interface. This study showed that porcelain firing in argon atmosphere affected the metal-porcelain bond positively, specially at cast titanium and Ni-Cr alloy samples. The results of metal-porcelain interface investigations and microhardness measurements were also similar to 3-point bending tests.175 When the effect of cast and non-cast titanium was studied on metal- porcelain bonding by 3-point bending test, metal-porcelain interface investigation and microhardness measurements, the results showed no significant difference in metal-porcelain bond between cast and non-cast titanium samples. Microhardness measurements were studied to find correlation between oxygen and microhardness values were showed that Ni-Cr alloy was harder than cast titanium and non-cast titanium. Besides, cast titanium harder than non-cast titanium. Porcelain firing in argon atmosphere did not affect microhardness value of Ni-Cr alloys and non-cast titanium. However porcelain firing in argon atmosphere decreased microhardness value of cast titanium samples. As a result, it is found that the oxide layer produced on titanium had an adverse effect on titanium-porcelain bonding. It is also evident that compatible metal-porcelain combination is the main factor for an optimal bonding. Besides, firing in argon atmosphere that limits the oxidation of titanium improved the titanium porcelain bond.Item Farklı hibrit ve seramik materyallerin çiğneme simülatörü ile yaşlandırma sonrası bükülme dirençlerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Bildir Çakın, Ece; Berksun, Semih; OtherCAD/CAM teknolojisinin klinik kullanıma girmesiyle, hekimler tek seansta tam seramik restorasyonları tasarlayıp, üretip, simante etme imkanı bulmuştur. Bu avantajlarının yanı sıra, pratikte geleneksel tekniklerle üretim imkanı bulunmayan polikristalin seramikler ve hibrit seramikler gibi materyallerin araştırılmasına ve geliştirilmesine de aracı olmuştur. Dental materyallerin uzun dönem klinik başarılarının değerlendirilebilmesi için uzun takip periyodu içeren klinik çalışmalar gerekmektedir. Ancak klinik çalışmaların uzun zaman alması, bir takım etik sorunlar oluşturması, değişkenlerin standardizasyonunun sağlanamaması ve yüksek maliyet gibi sorunlar oluşturması nedeniyle; restoratif materyallerin mekanik özelliklerinin değerlendirilmesinde in vitro testler ön plana çıkmıştır. Çalışmamızda, 3 farklı yapısal özelliğe sahip CAD/CAM materyalinin (Lava Ultimate, Vita Suprinity, IPS e.max CAD) çiğneme simülatöründe termomekanik yaşlandırma sonucu, bükülme dirençlerinde ve young modülü değerlerinde meydana gelen değişimin incelenmesi amaçlanmıştır. Kontrol grubundaki örnekler başlangıç bükülme direncinin tespiti için kullanılırken; yaşlandırma grubundaki örneklere çiğneme simülatöründe; 50 N kuvvet, 1,6 Hz ile 480.000 mekanik döngü ve 5℃-55℃'lik 1350 termal döngü uygulanmıştır. Tüm örnekler 3 nokta bükülme testine sokularak başlangıç ve nihai bükülme dirençleri ve young modülleri tespit edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; tüm materyal gruplarında termomekanik yaşlandırma işlemi bükülme dirençlerinde istatistiksel olarak anlamlı derecede azalmaya sebep olmuştur. Yaşlandırma sonucu en fazla bükülme direnci kaybı, %23,43 ile IPS e.max CAD örneklerde görülürken, en az direnç kaybı %14,91 ile Lava Ultimate örneklerde meydana gelmiştir. Yaşlandırma sonucu, sadece Lava Ultimate örneklerin young modülü değerlerinde istatistiksel açıdan anlamlı bir düşüş gözlenirken; IPS e.max CAD örneklerin young modülü değerlerinde artış görülmüştür. Başlangıçta en yüksek bükülme direnci değerlerini IPS e.max CAD örnekler göstermekle birlikte, ağız ortamını taklit eden termomekanik yüklemeler sonucu; güçlendirilmiş cam seramik materyaller daha fazla yorulma ve direnç kaybı göstermiştir. Hibrit materyallerin dinamik yorulma testlerinde daha iyi performans göstermesinin, düşük young modülü ve polimer içeriğin yapıya sağladığı şok absorbsiyon özelliği ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.Item Güncel post sistemlerinin farklı üst yapı restorasyonları ile birlikte değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006) Arslan, İlker; Berksun, SemihEndodontik tedavi geçirmiş ve çeşitli nedenlere bağlı olarak madde kaybına uğramış dişlerin tedavisinde post-kor restorasyonları yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmamızın temel amacı konvansiyonel ve güncel estetik post sistemlerinin kor yapılarıyla ve farklı kron tipleri ile birlikte biyomekanik davranışlarının incelenmesidir. Bu çalışma için 192 adet yeni çekilmiş premolar diş kullanılmıştır. Çalışmamızda fiber post-kompozit kor, zirkonyum post-seramik kor, prefabrik post-kompozit kor ve döküm metal post-korlar üzerlerine yapılan kor yapı, metal destekli seramik kron, metal desteksiz seramik ve yalnızca kor yapı olarak karşılaştırılmıştır. Ayrıca fiber post, zirkonyum post, prefabrik post, ve döküm postlar belirli miktarda madde kaybına uğramış dişlerde tek başına kompozitle restore edilerek değerlendirilmiştir (n=12). Örneklere sonuç kırılma deneyine tabi tutulmadan önce, doğal ortamı olabildiğince yansıtabilmek için bir senelik kullanımı taklit edecek şekilde dinamik yükleme uygulanmıştır. Bu testi takiben ısısal devinim ve direnç testleri gerçekleştirilmiştir. Dinamik yükleme ve ısısal devinim deneyleri sonucunda dişler üzerinde geriye dönüşümsüz herhangi bir hasar gözlenmemiştir. İstatistiksel değerlendirmeler sonucunda hem metal destekli hem de metal desteksiz kron restorasyonlarının post- kor uygulamalarından sonra dişlerin kırılma dirençlerinde önemli ölçüde artış sağladığı tespit edilmiştir. Abstract Post-core restorations are commonly used for the treatment of pulpless teeth with extensive loss of structure. The purpose of this study was to investigate the fracture strengths and biomechanical behaviour of core structures of conventional and current aesthetic post systems in conjunction with different types of crown restorations. One hundred and ninety two freshly extracted human premolar teeth were selected for this study. Four different post-core systems were used to restore the teeth, which were fiber post-composite core, zirconium post-ceramic core, cast metal post-core and prefabricated metal post-composite core. According to the super-structures used, samples were divided into the four sub-groups: metal-ceramic crowns, all-ceramic crowns, restoration with a composite material and core structure alone (n=12). Before fracture strength test, all samples were subjected to dynamic loading to simulate a one-year service in oral environment in an attempt to reflect the natural conditions. Following the dynamic loading procedure, thermal cycle and fracture strength tests were carried out. After the dynamic loading process and thermal cycle tests, no irreversible damage was observed in the samples. Following the fracture strength tests the results were statistically evaluated and it was revealed that both metal-ceramic and all-ceramic crown restorations increased the tooth fracture resistance considerably after post-core applicationsItem Isı ile preslenen farklı tam seramik kronların marjinal uyumlarının in vitro olarak değerlendirilmesi(2006) Berksun, Semih; SAĞLAM ATSÜ, Saadet; YAZGAN, YaşarItem Okluzal overley ve tam kronların klinik olarak değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Berksun, Semih; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiAmaç: Adeziv bağlanan okluzal overley restorasyonlar, tam kron restorasyonlara alternatif konservatif bir tedavi seçeneği oluşturur. Bu çalışmanın amacı, uygun restorasyon tasarımı seçimine bağlı olarak ve bu seçimin restorasyonun uzun süreli kullanımını etkileyen periodontal sağlık, marjinal renklenme, sekonder çürük, restorasyonda kırık ve retansiyon üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: 10 hasta çalışmaya dahil edilmiştir ve iki farklı restorasyon tasarımı 5 tam kron, 5 modifiye okluzal overley kullanılmıştır. Restorasyonlar Cerec CAD/CAM sistemi kullanılarak 3M Lava Ultimate bloklardan üretilmiştir. 10 üye restorasyon modifiye USPHS United States PublicHealth Service Criteria kriterleri kullanılarak 1., 3. ve 6. aylarda değerlendirilmiştir. Bulgular: Restorasyonların simantasyonunu takiben 1 ay sonra iki restorasyon tipi arasında belirgin bir fark gözlenmemiştir. 3 aydan sonra tam kron restorasyonlarda periodontal problemler görülmeye başlamıştır. 6 aydan sonra ise tam kron restorasyonlarda marjinal renklenme gözlenmiştir. Her iki restorasyon tipinde de desimantasyon, restorasyonda kırık ve sekonder çürük gözlenmemiştir. Sonuç: Bu çalışmanın sınırları içerisinde okluzal overley restorasyonların klinik performansı tam kron restorasyonlara göre daha tatmin edici olduğu düşünülebilmektedirItem Porselen kron sistemlerinin estetik ve mekanik özelliklerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2003) Yazgan, Yaşar Kemal; Berksun, Semih; Diş HekimliğiThe purpose of this study is based on the evaluation of aesthetic and mechanical properties of ceramic crown systems. Main goal of this study is to investigate today's popular pressable all-ceramic crown systems. In prostodontics, there is a lack of aesthetics in metal-ceramic restorations as the limiting transmission of light by the metal substructure. This caused a great interest in metal free all-ceramic restoration systems. IPS Empress 1-2, Finesse All Ceramic, Creapress and conventional metal ceramic systems as a control group were choosen for this study. Twelve pressable all-ceramic and metal-ceramic crown samples were fabricated for each group in standart dimensions by using acrylic resin index and subjected to limited aging procedure by thermal cycling. Colorometric measurements were done before and after the aging period, all crown samples were mechanically tested to determine the fracture strenghts. Considering statistical analysis, metal ceramic crown system revealed the highest fracture strength values. IPS Empress 2 and Finesse shading systems resulted the highest values respectively among the metal free all ceramic systems. IPS Empress 1, Creapress shading and Finesse layering had acceptable strengths. The lowest strength values were recorded in Creapress layering technique. It is critically important to provide more aesthetic results in metal free all ceramic systems. In this study, commonly used Vita A2 shade was selected. However it is found that, according to the colorometric measurements, the ceramic ingots and the ceramic powders produced by the mentioned products' manufacturers seemly with Vita A2 shade were not coincided with each other. It would be difficult for clinicians and patients to provide the selected shade in final restorations by using a single universal shade guide. Within the limits of this study, it can be concluded that the68 manufacturers have to present individual shade guides for their specific products and more acceptable ceramic systems regarding color characterisation. Ceramics are known to preserve their natural looking and withstand discoloration in oral environment for long time periods. In this study ceramic crown systems were subjected to limited thermal cycling and water storage to simulate oral environment. The changes in color differences raised by aging were recorded using chromameter. It is statically found that aging had no effect on ceramic color. This finding includes both metal ceramics and pressable ceramics. Key words: all-ceramic crowns, fracture strength, color, aesthetics.Item Sabit protezlerde kullanılan farklı restoratif materyaller tarafından karşılanan kuvvetlerin, kemik yapıya olan iletiminin in-vitro olarak incelenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2001) Çıkmaz, Sakine; Berksun, Semih; Diş HekimliğiAn In-vitro Analysis Of Load Transmission Properties Of Various Restorative Materials Used In Fixed Partial Dentures. The aim of this study, was to evaluate the load transmission properties of different restorative materials to the supporting bone structure. Primarily, resistance strain-gauge stress analysis technique is used for this purpose. Besides, finite element stress analysis was also used to support the findings. Rosette strain-gauges were bonded to the buccal and lingual plate of the human cadaver mandible where the first molar tooth was available. The strain gauges were located to the apical and bifurcation areas of the molar tooth. 9 different restorative materials are used to manufacture the crowns. 7 crowns from each material are fabricated and seated to the prepared tooth. Consecutive loads of 50N, 70N and 100N are statically applied. Collected 3402 strain values were statistically evaluated by analysis of variance and multiple comparisons testing. This comparison showed the lowest stress values for VMK-68. Although the results were fairly close and showed linear increase under consecutive loading, this outcome was linked to the elastic behaviour of the bone. Within the limits of this study, it can be concluded that the load transmission properties of different restorative materials to the bone stucture have no distinctive mechanical advantage in general clinical practice. The results of the FE model created by using 4 various elastisity modulus were used in order to verify the strain-gauge results. These results revealed that there were no difference in the stress distrubition pattern of the bone when 100N is loaded. However, the decrease in the elasticity modulus of the restorative material led the increase in the deformation of the crown.Keywords: Stress analysis, strain-gauge, load transmission, finite element stress analysis, dental material, in-vitro deformation, in-vivo deformation.Item Zirkonyum altyapı üzerine uygulanan farklı veneer seramik tekniklerinin bağlantı kuvvetlerine etkisi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) Kandemirsoy, Orhan; Berksun, Semih; OtherTo improve the esthetic appearance, zirconium cores are veneered with layering technique or with pressable ceramics. Zirconium cores are very resistant to crack formation, but chipping and delamination of the veneer ceramic is still problematic. So, the aim of our study is to evaluate the shear bond strengths of zirconia ceramics with varying veneer ceramics with different processing methods and the effect of zirliner and thermal cycling to the shear bond strength. In this study, 80 zirconia cores are prepared from IPS e.max ZirCAD blocks. The veneering ceramics are made with two different processing methods. 40 specimens are veneered with IPS e.max ZirPress and 40 specimes are veneered with IPS e.max Ceram. All of the specimens were divided into eigth groups according to veneer ceramic type, Zirliner application and thermalcycling. Following these procedures, each specimens were loaded with universal testing machine, to evaluate the shear bond strength between zirconia and veneering ceramics. When the bonding strengths were examined, the mean shear bond strength IPS e.max ZirPress groups which was made by using pressing technique was higher than the IPS e.max Ceram which was applied by using layering technique. Zirliner enchances the bond strength of IPS e.max ZirPress but didn?t effect the bond strength of IPS e.max Ceram. The effect of thermocycling on the shear bond strength of the test groups was not statistically significiant.