Browsing by Author "Bayrak, Emek"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Ataerki-hukuk ilişkisi çerçevesinde Türkiye'de namus cinayetleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Bayrak, Emek; Sancar , MithatTez, ataerki-hukuk ilişkisi çerçevesinde namus cinayetlerini incelemektedir. 1.Bölümde bu ilişki, kadına yönelik şiddet üstünden incelenmeye çalışılmıştır. Ulusal hukuk düzenlemeleri, yargı kararları ve insan hakları hukukunun eril yapısı örnekler üstünden değerlendirilmiştir.Yine kadın mücadelesine ve bu mücadelenin hem ulusal hukuk düzenlemelerinde, hem de insan hakları hukuku alanında kazanımlarına yer verilmiştir. Bu kazanımlar, kadınların haklarına ilişkin sözleşmeler ve kırılgan olmasına karşın oluşturulan mekanizmalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 2.Bölümde Türk Hukukunda ataerkillik, kadına yönelik şiddet bağlamında hukuksal düzenlemeler ve uygulama düzlemlerinde incelenmiştir. Hukukta, ataerkillikten eşitliğe doğru bir gelişim görülmektedir. Ataerkillikten uzaklaşma ve eşitliğe doğru gelişme, hukuksal düzenlemeler ve uygulama düzlemlerinde aile, cinsel politika ve aile içi şiddet başlıklarında incelenmiştir. Ancak uygulamaya hakim olan eril zihniyet, hukuksal düzenlemelerdeki iyileşmelerin ve değişimlerin hayata geçmesini sınırlamaktadır. 3.Bölümde, namus cinayetleri noktasında hukukun bakışı ele alınmıştır. Hukukun namus cinayetlerine bakışı, Ceza Yasası ve hukuksal önlemler üstünden incelenmiştir. Ataerkillikten uzaklaşma, hukukun namus cinayetlerine bakışında da görülmektedir. Yeni yasanın töre saikine yer vermesi, haksız tahrik düzenlenmesinde ve uygulamasında farklılık görülmesi gibi. Ancak bütün bu düzenlemeler-önlemler, namus cinayetlerinin ortadan kalkmasında çok etkili olmamakta ve kadınların haklarının korunmasına bütünüyle yanıt vermemektedir. Çünkü bu noktada ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Özellikle TCK'nın namus saikine yer vermemesi ve namus cinayetlerine hala bazı yerel mahkemelerin ve (bazen Yargıtay'ın) haksız tahrik hükmünü uygulaması gibi. Hukukun namus cinayetlerine bakışında daha eşitlikçi bir çizgiye ulaşması için, kadınların daha çok mücadele etmesi gerekmektedir.Abstract This thesis examines the honor killings within the framework of the relationship between partiarcy and law. In Section 1 this relationship is examined with respect to violence towards women. National legal arrangements, court decisions and masculine nature of the human rights are analyzed through examples. Moreover, women?s struggle and the acquisitions of this struggle in both national legal arrangements and the human rights law have been addressed. These achievements manifest as agreements and the mechanisms, although fragile, concerning women?s rights. In Section 2, patriarchy in Turkish Law is examined within the context of violence against women and with regards to legal arrangemens and application. There is a progress from patriarchy towards equality in law. Departure from patriarchy and the development towards equality are examined under the headings of family, sexual politics and domestic violence in relation to legal arrangements and their application. However, the masculine mentality dominant in practice limits the application of the improvements and changes made in the legal arrangements. In Section 3, the perspective of law with regards to honor killings is discussed. The view of law to honor killings is examined in relation to Penal Code and legal measures. Departure from patriarchy can also be observed in law?s view of the honor killings, e.g. the existence of the customs motive, and the differences in the arrangement and practice of unjust provocation. However, these arrangements and measures are not very effective in the elimination of honor killings and cannot fully achieve the protection of women?s rights since there are substantial deficiencies at this point, e.g. lack of honor motive in the Turkish Penal Code and the application of unjust provocation provision to honor killings by some local courts and even by the Court of Appeals from time to time. In order for the law to achieve a more egalitarian view to honor killings, women need to continue struggling for a long time.Item Şiddet Tekelinin Tarihsel Gelişimi ve Bugüne Dair Notlar(Ankara Üniversitesi, 2019-04-15) Bayrak, Emek; Hukuk FakültesiDevletin şiddet araçları üstündeki hakimiyetini ifade eden şiddet tekeli, modern devletin en belirleyici özelliği olarak görünmektedir. Tarihsel süreçte onun aldığı biçimler, üretim biçimlerine göre değişmiştir. Ortaçağ öncesi dönemde, farklı devlet biçimlerine göre şiddet araçları üstünde kurulan hakimiyet de değişmiştir. Ancak farklılıklara rağmen, bunun sınırlı bir hakimiyete karşılık geldiği söylenebilir. Feodal üretim ilişkilerinin hakim olduğu ve siyasi iktidarın bölündüğü Ortaçağsa, şiddet tekelinin zayıf olduğu bir dönemi işaret etmektedir. Feodal düzenin çöküşü ve yerini kapitalist üretim biçiminin almasıyla, siyasal yapı da dönüşmüştür. Modern devletin ortaya çıktığı bu yeni dönemde, siyasal iktidar merkezileşmiş ve şiddet araçları üstünde tekel kurulmuştur. Bu, zamana yayılan bir süreçte olmuştur. Çünkü şiddetin özel aktörlerce kullanımı, modern devletin doğuşuyla birlikte de devam etmiştir. Fakat devletin kendi şiddet araçlarını inşa etmesiyle birlikte şiddet tekeli kurulmuştur. Bugünse küreselleşme süreci ve onun etkileri tartışılmaktadır. Küreselleşme olarak isimlendirilen süreç, devletin yapısını ve işlevlerini değiştirmektedir. Bu değişimden, şiddet tekeli de etkilenmektedir. Süreçle birlikte, modern devlet öncesinde olduğu gibi şiddetin özel tedariki yine gündemdedir. Böyle bir değişimin nasıl okunması gerektiği konusuysa tartışmalıdır. Bu, şiddet tekelinde bir aşınma mıdır yoksa devlete destek ikincil bir güçle şiddet araçları daha mı güçlenmekte midir? Çalışmada, bu tartışmalara da yer verilecek ve şiddet tekelinin küreselleşmeyle birlikte aldığı görünüm değerlendirilecektir.Item Sivil Toplum-Devlet İkiliğine Yönelik Eleştirel Duruş ve Bunun Kuramsal Öncülleri(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Bayrak, Emek; Other; OtherSivil toplum, teorik tartışmaların önemli kavramlarından biridir. Sivil toplum ve devlet ikiliği, moderniteyle birlikte karşımıza çıkan bir ikiliktir. Tarihsel süreçte bu ikiliğe, farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu ayrımın en belirgin ifadesi, klasik ekonomi politikçilerde görülür. Sivil toplum alanı, ekonomik bir kategori olarak, devletten bağımsız ve egoist bireylerin kendi çıkarlarını maksimize ettiği bir alan olarak görülür. Bu ikiliğe yönelik eleştirel anlatılar, Hegel’de ve Marx’ta görülür. Hegel’in anlatısı eleştirel olmakla birlikte; kısmi bir proje olarak kalır. Hegel, bir yozlaşma alanı olarak gördüğü sivil toplum alanına müdahale edilmesi gerektiğini savunur. Bu alana müdahale edecek aktör, etik yaşam projesinin en yüksek uğrağı olan devlettir. Marx’ın projesiyse; bu ikiliğin köktenci bir şekilde aşılmasını amaçlar. Marx’ta belirleyici olan devlet değil, sivil toplumdur. Devlet, sivil toplumdaki sınıf çatışmalarının bir ürünüdür. Marx bu ikiliği, diyalektik bir ilişki olarak kavrar. Bunlardan birinin ortadan kalkmasıyla, diğer öğe de ortadan kalkacaktır. Bunu gerçekleştirecek aktörse, proletaryadır. Bu ikiliğin aşılmasının anlamı; sınıfsal yapının ortadan kalkması, yabancılaşmanın aşılması ve özgürleşmedir. Ve bütüncül bir kurtuluş projesi olarak bu demokrasiye karşılık gelir. Çalışmada, Hegel’in ve Marx’ın bu ikiliğe yönelik eleştirel görüşlerine ve bu görüşlerin içeriğine yer verilecektir.