Browsing by Author "BEKSAÇ, Meral (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 2 of 2
Results Per Page
Sort Options
Item Hematolojik malign hastalıklarda siklin ve inhibitörlerinin hücre döngüsü ile ilişkisinin akım sitometrik olarak saptanması(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı) TOPRAK, Selami Koçak (Yazar); BEKSAÇ, Meral (Tez Danışmanı)Bilindiği kadarıyla, KML ve MM hasta gruplarıyla kontrol olgularını karşılaştıran, aynı anda dört siklin ve iki inhibitor proteinin, akım sitometrik olarak tetkik edildiği bir araştırma bulunmamaktadır. Çalışmamızda, 16 KML, 13 MM ile 17 kontrol olgusundan alınan 48 örnekte, siklin A, B, D, E ve p21, pl6 düzeyleri, akım sitometrik olarak incelendi. Siklin ve inhibitörlerine özgü monoklonal antikorlar ile immünfenotiplendirme ve DNA içeriği tayini yapıldı. Kruskal-Wallis ve Multiple Comparisons yöntemi kullanılarak hasta ve kontrol olgu verilerinin karşılaştırılması sonucunda: KML ve MM olgularının S evre % fraksiyonları (sırasıyla p=0.042 ve p=0.018 olmak üzere) kontrol grubundan yüksek bulundu (tablo 7 ve 8). KML grubunda; Gl siklinleri olan D ve E, beklenildiği üzere en yüksek olarak G0/G1 evresinde tespit edildi (sırasıyla, p<0.001 ve p<0.05). Mitotik siklinler olan A ve B ise, en yüksek olarak S evresinde saptandılar (sırasıyla, p<0.001 ve p<0.001). CDK inhibitörlerinden p21'de evreler arası bir fark bulunamazken, pl6 ise S evresinde en yüksek bulundu (p<0.05) (tablo 1 1). MM grubunda; siklin D yine en yüksek olarak GO/Gl'de tespit edilirken (p<0.01), siklin E' de ise evreler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. Siklin A ve B ise yine beklenildiği üzere en yüksek olarak G2/M evresinde saptandılar (sırasıyla, p<0.05 ve p<0.01). plö'da evreler arası bir fark bulunamazken, p21 ise S'de bariz olarak düşük saptandı (p<0.05) (tablo 11). Kontrol grubunda; siklin D, GO/Gl'de en yüksek bulunurken (p<0.01), siklin A ve B ise S evresinde yüksek olarak tespit edildirler (sırasıyla, p<0.01 ve p<0.05). Siklin E, p21 ve pl6 ekspresy onları ise evreler arasında farklı değildi. Bu grupta, hücrelerin çoğu istirahatte olduğu için, G2/M evresi bulunamadı (tablo 11). Hasta grupları kontrol ile karşılaştırıldığında ise şu sonuçlar alındı: a) KML'de GO/Gl'de siklin ekspresyonunda normale göre bir farklılık gözlenmezken, S evresinde kontrolden ve hatta MM olgularından daha yüksek siklin A düzeyi saptandı. Siklin inhibitörlerinden p21'de ise normale göre bir farklılık olmamasına karşılık, plö'nın hem GO/Gl'de kontrole göre; S evresinde hem kontrol ve hem de MM'ye göre daha belirgin olarak ortaya çıktığı saptanmıştır. Inhibitörlerin evreler arasındaki değişimi incelendiğinde, p21'de normal ve KML'de aynı davranış gözlenirken, plö'nın normalde GO/Gl'de, KML'de ise S evresinde daha yüksek olduğu saptandı. KML'de bulguları özetlemek gerekirse; S evresindeki artışa ek olarak S evresi sırasında geç proliferatif bir siklin olan siklin A'daki artışı dengeleyecek bir p21 yanıtının olmaması lösemik gelişimin lehine bir bulgudur. Lösemik çoğalma yönünde bir diğer bulgu da, KML'de siklin D'nin esas gözlendiği evre olan GO/Gl'de daha yüksek olmasına karşılık, inhibitörü olan plö'nın S evresine oranla daha düşük bulunmasıdır. b) MM' de, G0/G1 evresinde, sentez evresinde görülmesi gereken siklin A ve B ekspresyonları normale oranla daha fazla bulundu. Bu gözlem, MM' de S evresine daha sık rastlanılmasının bir erken bulgusu olabilir. Siklin inhibitörlerinin bu artışa eşlik etmemesi proliferasyon lehine bir durumdur. İlginç olarak, siklinler MM'de de normaldeki gibi hücre döngüsünün evrelerinde benzer değişmeleri gösterirken, siklin inhibitörü p21 kontrolden farklı olarak GO/Gl'de S evresine göre daha yüksek bulunmuş, ancak plö'da ise normalde gözlenen G0/G1 ve S farklılığı saptanamamıştır. Açıklamak gerekirse, siklin A ve B'nin beklenenden daha erken ortaya çıkışı p21'in artmasına yol açmış olabilir. Bu ilişkiyi parametrik olarak incelemek amacıyla siklin A/p21 oranlarım MM'de ve kontrolde incelediğimizde, G0/G1 ve S için sırasıyla, 1.38 ve 2.50'ye karşılık, 0.50 ve 1.61 değerlerini bulmakla birlikte anlamlı bir farklılık saptanamamıştır. Özetle, MM'de, S evresi normale göre yüksek bulunurken, mitotik siklinler olan siklin A ve B de GO/Gl'de kontrolden yüksek saptanmışlardır. MM'de evreler arası değişimler incelendiğinde; siklin A ve B'nin S 'deki artışına, siklin A inhibitörü olan p21'in aynı artışla eşlik etmemesi ise proliferasyon lehine değerlendirilebilecek bir sonuçtur. Buna benzer olarak; siklin D'nin G0/Gl'deki yüksek ekspresyonuna karşılık, inhibitörü olan plö'nın artış göstermemesi de proliferasyonun tetiklendiğine ilişkin bir sonuç gibi durmaktadır. Ayrıca; KML grubunda SOKAL indeksi ile ve MM grubunda ise CRP ve P-2M ile ayrı ayrı karşılaştırılan S evre % fraksiyonu arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (tablo 14 ve 15). Sonuç olarak; DNA analizi hem KML ve hem de MM'nin yüksek proliferasyon hızına sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca, hücre döngüsünün değişik basamaklarında incelediğimiz siklinlerden bazılarının normale göre artmış olmasına karşılık, siklin inhibitörlerinin bu artışa eşlik etmemesi etyopatogenezdeki mekanizmalardan bir kısmını oluşturabilir. Bu bulgular yeni tedavi hedefleri için ümit vericidir.Item Hematopoetik kök hücre transplant alıcı-verici çiftlerinde öldürücü immünoglobulin-benzer baskılayıcı reseptör (killer inhibitory receptor[KIR]) tiplerinin saptanması(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı) BEKSAÇ, Meral (Tez Danışmanı); GÜNGÖR, Funda (Yazar)Öldürücü Ig-benzer reseptörlerinin (KIR), kardesler arasında yapılan allojeneiktransplantasyon sonrası sıklıkla gözlenen akut ve kronik greft versus host hastalıgı,toplam veya hastalıksız sag kalım üzerinde önemli etkileri vardır.KIR’lar, haploidentik veya HLA uyumlu akraba dısı hematopoetik hücrenakillerinde rol oynadıgı bilinen dogal öldürücü hücre reseptörlerinin önemli birtoplulugudur. Yeni KIR alelleri ve ligandları tanımlanmaya basladıgından beri bualanda önemli gelismeler bulunmaktadır. nhibitör ve aktivatör KIR alellerininsıklıklarını ve ligandlarıyla olan etkilesimlerini analiz etmek amacıyla 2004 yılındabir çalısma baslattık. Diger hastalıkların etkisini önlemek için çalısmamızımerkezimizde nakil olmus çogunlugu AML’li ve KML’li hastalardan olusan birgrupla yaptık.Bu çalısmaya HLA uyumlu kardesinden nakil olmus 83 hasta (E/K : 45/38)dahil edildi. Bütün hastaların ve vericilerinin HLA-A,-B tiplendirmeleri serolojikve/veya moleküler yöntemlere (PCR SSP); HLA-C,-DRB1 tiplendirmeleri PCRSSP/SSO metoduyla gerçeklestirildi. KIR genlerinin (2DL1, 2DL2, 2DL3, 2DL4,2DL5A, 2DL5B, 2DS1, 2DS2, 2DS3, 2DS4*001/002, 2DS4*003, 2DS5, 3DL1,3DL2, 3DL2, 3DL3, 3DS1, 2DP1, 3DP1*001/002, 3DP1*003) tiplendirmesi KIRGenotyping SSP Kit (Pel-Freeze, Dynal Biotech ) ile yapıldı.Hastalarımızın %75’inde 1-14 allel uyumsuzlugu gözlendi. 37 hasta-vericiçiftinin 7 inhibitör lokusunda uyumsuzluk varken 57 çiftin 7 aktivatör lokusundauyumsuzluk gözlendi. Vericilerin ve hastaların allel dagılımı %33 (2DL5a) – 100 %(2DL4) arasında bulundu. Yapılmıs çok az sayıdaki yayında toplumda %50 oranındatek aktivatör olarak 2DS4 varlıgı bildirilirken bizim arastırmamızda bu oranhastalarda %35, vericilerde %37 saptandı. Tüm KIR uyum/uyumsuzluklarının akutveya kronik GVHH görülme sıklıgına etkileri arastırıldıgında, aGVHH en çok 2DS1 KIR gen uyumsuzlugunda (p=0.032) gözlenirken, kGVHH 2DL5b uyumsuzlugunda(p=0.042) gözlendi. Vericide 2DL1 aleline bakıldıgında hastada homozigot liganduyumsuzlugu durumunda (I. ve II. skorlama sistemi ile sırasıyla p=0.023 – p=0.014)ve hastada 2DS1 aleline bakıldıgında vericide homozigot ligand uyumsuzlugu (I. veII. skorlama sistemi ile sırasıyla p=0.025 – p=0.043) varken aGVHH’nın (I. ve II.skorlama sistemi ile sırasıyla p=0.032 – p=0.041) etkilendigi gözlendi. Toplam sagkalımda 2DS5 (p=0.044) alel uyumu önemliyken homozigot ligand uyumunda 2DS4(I. Sistem p=0,055; II. Sistem p=0,017) (HvG), hastalıksız sag kalımda 3DL2’ninhem alel (I. ve II. Sistem p=0,007) hem de ligand (I. ve II. Sistem p=0,007) (GvH)uyumsuzlugunun önemi gözlendi. 3DL2’nin ligandının homozigot veya heterozigot(I. sınıflandırma sistemiyle p=0,056; II. sınıflandırma sistemiyle p=0,031) olmasınında etken oldugunu gözlendi.nhibitör allellerde KIR gen uyumsuzlugunu, aktivatör allellerden daha sıkgözledik. Aktivatör 2DS1’in akut, inhibitör 2DL5b’nin kronik GVHH’nı,uyumsuzlugun yönüne baglı olarak (HvG/GvH) tetikleyici ya da engelleyici etkisioldugu görüldü. Aktivatör KIR alelllerinden zengin olan Haplotip B’ye sahip olanhastaların (22/68), vericilerinin A veya B durumundan bagımsız olarak, Haplotip Atasıyanlardan (1/4) daha uzun bir hastalıksız yasama sahip oldugu gözlendi. Sonuçolarak en önemli skorlama sistemlerine bakıldıgında KIR gen uyumsuzlugununligand uyumsuzlugundan daha etkin oldugu, hasta KIR özelliklerinin verici KIRözelliklerinden daha etkili oldugu saptandı.Bu sonuçlara baktıgımızda toplam sag kalıma, hastalıksız sag kalıma, akut vekronik GVHH’na etkiyen KIR tipleri, uyum/uyumsuzlugunun nakil öncesi analizininyapılması gerekliligi bir kez daha ortaya çıkmıstır.Abstract Killer Ig-like receptor (KIR) are influential on the frequency of acute/chronicgraft versus host disease, overall and disease free survival following allogeneictransplants between siblings.Killer Ig-like receptors is a major cluster of the natural killer cell receptorswhose role has been demonstrated in haploidentical or matched unrelatedhematopoietic transplants. Since the initial reports new KIR alleles and ligands havebeen defined which has brought new perspective into the field. To analyze thefrequency of inhibitory and activatory KIR alleles, their effect in the presence orabsence of relevant ligands we initiated this retrospective study in 2004. To excludethe effects of disease we included only all AML, CML patients transplanted at ourcenter.83 Patients (M/F : 45/38) transplanted from their HLA matched siblings wereincluded. All patients and donors typed for HLA-A,-B by serological and/ormolecular techniques (PCR SSP); HLA-C,-DRB1 were typed using PCR-SSP/SSOmethod. KIR genes (2DL1, 2DL2, 2DL3, 2DL4, 2DL5A, 2DL5B, 2DS1,2DS2,2DS3,2DS4*001/002,2DS4*003,2DS5,3DL1,3DL2, 3DL2, 3DL3, 3DS1,2DP1, 3DP1*001/002, 3DP1*003) were typed with KIR Genotyping SSP Kit (Pel-Freeze, Dynal Biotech, USA).In 75% of the patients 1-14 allele mismatches (mm) were observed. 37patient-donor pairs had mm at the 7 inhibitory loci whereas 57 pairs had mm at the7 activatory loci. Allele distribution within the recipients and donors showed afrequency of 33% (2DL5a) -100 % (2DL4). 2DS4 which was reported to be the mostfrequent( %50) in some populations, is observed in 35% of the recipients and 37 %of the donors in our study. The rate of acute or chronic GVHD was analyzed in allKIR match/mm and significant ones are summarized : Acute and chronic GVHD was observed more frequently among patients with2DS1 KIR gene mismatch (p=0.032) and 2DL5b either mismatch (p=0.042) orrecipient homozygous ligand mismatch (I. p=0.023 and II. p=0.014 system); and forrecipient 2DL1 when there is mismatch with donor homozygous ligand (I. p=0.025and II. p=0.043 system) respectively.Overall survival was better in the presence of ligand for 2DS5 mismatch(p=0.044), and 2DS4 (I. System p=0,055; II. System p=0,017) (HvG), and for diseasefree survival match of 3DL2 (I. ve II. System p=0,007), and match of ligand (I. ve II.System p=0,007) (GvH) . Also match for homozygosity in 3DL2 (I. Class systemp=0,056; II. class system p=0,031) (HvG) were found to be a significant factor ondisease free survival.Mismatches at the inhibitory loci were noted more frequently than activatoryalleles. These results emphasize the role of the most infrequent allele 2DS1 and2DL5b as either enhancers or supressors of acute/chronic GVHD depending on themm direction: GvH or HvG.The Haplotype B, which contains more activator KIR alleles, carrying patients,regardless of their donors haplotype A/B, favoured a longer disease free survival(22/68; ¼ respectively).In conclusion, KIR alleles were found to be more important than the ligands.Patient KIR status was more influential than the donor type in this setting. KIRmatch/mm which influence OS, DFS and acute GVHD must be included into theanalysis when predictors of outcome are being analyzed .