Browsing by Author "Aslan, Selim"
Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
Item Aglepriston ve aglepriston+cabergolin kombinasyonuyla köpekte abortun induksiyonu(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Aksoy, Okan Ali; Aslan, SelimBu çalısmada bir yandan aglepriston ile aglepriston+cabergolin'in ortak kullanımınınköpekte abort olusturmada farklı bir etkisinin olup olmadığını belirlemek, diğeryandan aynı hayvanlarda üst üste iki gebelikte yapılan abort uygulamaları sonucuhayvanların daha sonraki gebeliklerinin nasıl etkileneceğinin incelenmesiamaçlanmıstır. Bu amaçla iki grup olusturulmus ve I. grupta 25-37. gebelik günündebulunan hayvanların (n=5), gebeliklerinin sonlandırılması amacıyla, 0,33 ml/kg(S.C.) aglepriston (Alizin ®) 24 saat arayla iki kez uygulanmıstır. II. grupta bulunanköpeklerin (n=5) gebeliklerinin sonlandırılması amacıyla ise; grup I'de olduğu gibiaglepriston ve bu uygulamaya ek olarak cabergolin (Galastop ®) hergün 0,1 ml/kg,oral yolla uygulanmıstır. Her iki grupta da günlük ultrasonografik kontroller yaplarakrezorpsiyon/abort izlenmistir. Grup I ve grup II'de köpekler abort yaptıktan sonragösterdikleri yeni östrusta çiftlestirilmis ve yeniden gebe kalmaları sağlanmıstır.Yeniden gebe kalan köpeklerde grup I ve II'de öngörüldüğü sekilde abortu uyarmaislemi tekrarlanmıs ve bu abortu uyarma isleminden sonra görülen östrusta köpeklertekrar çiftlestirilerek yeniden gebe kalmaları sağlanmıstır. Grup I ve II'de kanörnekleri progesteron (P4) ve östrojen (E2) bakılması için, birinci ve ikinci alizineuygulaması öncesinde alınmıstır. Abort sonlanana kadar kan alımına iki günde birdevam edilmistir. Abortlar olustuktan sonra, 2., 15., 30. ve 45. günlerde de kanalınmaya devam edilmistir.Gebelikler her iki grupta da uygulama yapılan tüm köpeklerde %100oranında sonlandırılmıstır. Grup I'de birinci abortlar uygulama basladıktan sonra10,6 gün içinde, grup II'de ise birinci abortlar uygulama basladıktan sonra 6,4 güniçinde sonlanmıstır. Grup I'de köpeklerin tutulan kayıtlarında abort uygulamalarınabaslamadan önceki dönemde iki proöstrus kanama aralığının 239,2 gün sürdüğüsaptanmıstır. Aglepriston uygulamaları sonucu olusan aborttan sonra ise proöstruskanama aralığının ortalama 111,6 gün olduğu gözlenmistir. Siklus süresindeki bukısalmanın istatistiksel yönden önemli olduğu ortaya konmustur (p<0,001) . Grup IIde ise ilaç uygulamasından önceki dönemde iki proöstrus kanaması arasındakisürenin 195,4 gün olduğu, buna karsın uygulama sonrası iki proöstrus arasındakisürenin 119,4 gün olduğu (p>0,05) saptanmıstır.Grup I ve grup II'de ne sağaltıma basladıktan sonra abortun bitis günü(p>0,05) bakımından ne de abortlardan sonra proöstrüs görülme zamanıbakımından birinci ve ikinci abort uygulamaları arasında istatistiksel yönden önemlibir farklılık olmadığı (p>0,05) ortaya konmustur. Grup I de birinci aborttan sonrakigebelik döneminde köpeklerin %80'i tekrar gebe kalırken, ikinci aborttan sonra isebu gruptaki köpeklerin %100'ünün tekrar gebe kaldığı gözlenmistir. Grup II'de isebirinci aborttan sonraki gebelik oranı %60, buna karsılık ikinci aborttan sonrakigebelik oranı %100 olmusturAlizine grubunda 1. ve 2. abort uygulamasından sonra P4 değerlerinde 48.saatte yükselme olduğu saptanmıstır. Aglepriston + cabergolin uygulamalarısonucunda ise 48 saat sonra P4 değerlerinde bir düsme saptanmıstır. Abortsonlandığında grup l'de (12,2 ng/ml) ve grup ll'de (7,7 ng/ml) P4 değerlerindebelirgin düsme gözlenmistir. Östrojen değerleri bakımından ise her iki uygulamagrubu arasında önemli bir farklılık gözlenmediği saptanmıstır.Alizine + cabergolin kombinasyonunun bir sinerjik etki olusturduğu fakat buetkinin pratik uygulamada tek basına alizine uygulamasına göre avantajolusturmadığı saptanmıstır. Ayrıca aynı hayvanda iki ayrı gebelik döneminde arkaarkaya yapılan abortun fertiliteyi olumsuz etkilemediği ortaya konulmustur.Fertilitenin olumsuz etkilenmemesi için aborttan sonraki ilk 15 gün içinde uterusunmutlaka ultrasonografik kontrolünün yapılması gerektiği sonucuna varılmıstır.AbstractIn this study, it was aimed to compare the efficacy of the use of aglepristone oraglepristone+cabergolin combination to cause abortion, and to investigate thereproductive efficiency following two subsequent abortions in bitches. For thispurpose, bitches were divided into two groups. In Group I, aglepristone (Alizine®;0,33 ml/kg; S.C.) was administered to the bitches (n=5) with two applications 24hours apart between days 25-37 of pregnancy for the cessation of pregnancy. InGroup II, daily cabergolin (Galastop ®; 0,1 ml/kg) was given orally to the bitches(n=5) in addition to aglepristone as in Group I for the cessation of pregnancy. Inboth Groups, bitches were examined daily with ultrasonography to monitorresorbstion/abortion of conceptus. In Groups I and II, bitches were mated at thesubsequent estrus following abortion. Induction of abortion was repeated in bitchesgot pregnant following the first abortion; afterwards, bitches were mated again atestruses following the second abortions. Blood samples were collected at the firstand the second alizine administrations, every other day until abortion, and then atdays 2, 15, 30 and 45 after abortion to determine progesterone (P4) and estrogen(E2) concentrations in Groups I and II.In both Groups, pregnancies were cessated following drug administrationwith 100% success rate. The first abortions were existed with in 10,6 and 6,4 daysafter drug admistrations in Group I and II, respectively. In Group I, proestrousinterval based on bleeding was 239,2 and 111,6 days prior to abort inductions andfollowing Aglepristone adminisration, respectively. Decrease in length of the estrouscycle was statistically significant (p<0,001) in Group I. Whereas, in Group II,proestrous intervals were 195,4 and 119,4 days (p>0,05) prior to abort inductionsand following drug adminisrations, respectively.In Group I, among five bitches aborted following the first alizineadministrations were mated, and four of them (4/5; 80%) got pregnant. In Group II,among five bitches following the first abort induction were mated, and three of them(3/5; 60%) got pregnant.In Group I and II, no statistical differences were found between the first andthe second induction of abortions for the day of abortion following treatment(p>0,05) and the interval between abortions and the initiation of proestrus (p>0,05).In Group I, 80% and 100% of the bitches were got pregnant following the first andthe second induction of abortions, respectively. Whereas, in Group II, 60% and100% of the bitches were got pregnant following the first and the second induction ofabortions, respectively.In Alizine group, increase in P4 concentrations were determined 48 hoursafter the first and second induction of abortions. In contrast, decrease in P4concentrations were determined 48 hours after Aglepristone + cabergolineadministrations. After the cessation of abortion, obvious decrease in P4concentrations were observed in Group l (12,2 ng/ml) and Group ll (7,7 ng/ml). Inboth Groups, no differences were found for estrogen concentrations between GroupI and II.In conclusion, sinergistic effect of Alizine + cabergoline combination werefound for the cessation of pregnancy in bitches; however, this sinergistic effect didnot have any practical advantageous compared to alizine administration alone.Moreover, two subsequent induction of abortions did not have any detrimental effecton subsequent fertility. Furthermore, uterus should be examined withultrasonography within 15 days following abortion to eliminate the any detrimentaleffect on subsequent fertility in bitches.Item Effectiveness of different pharmacological approaches on post-ovariohysterectomy urinary incontinence in the bitch(2005) Beceriklisoy, Hakkı B.; Kanca, Halit; Aksoy, Okan A.; Maral E., Nil; Fındık, Murat; Aslan, Selim; Kaymaz, Mustafa: In this study, the effectiveness of different pharmacological approaches on urinary incontinence encountered following ovariohysterectomy in the bitch was investigated. Eleven ovariohysterectomised bitches were used. Ephedrine hydrochloride (EHCl) tablets were used at the dose of 2 mg/kg twice a day in group I (n = 6). EHCl treatment was followed by Estradiol Benzoate administrations in cases, which did not recover totally. Estriol (Incurin®) was used (1 mg/kg/dog PO) for first seven days and a half dose was used for consecutive days in group II (n = 5). Clinical signs diminished in 50% of EHCl treated bitches and a total recovery was observed in 33.3% of cases. Total recovery rate was 66.7% after Estradiol Benzoate treatment. Duration of the treatments in group I was between 10 – 16 days. Incurin® (Estriol) treatment was effective in 80% of cases and duration of treatments including half dose administrations was 9 – 14 days. While additional treatment was needed in some of EHCl treated dogs, no recurrences were observed in group II. In conclusion, Estriol treatment is highly effective in postovariohysterectomy urinary incontinence in the bitch. Bu çalışmada ovariohisterektomi sonrası görülen üriner inkontinens olgularında değişik konservatif tedavilerin etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma 11 dişi köpekte gerçekleştirilmiştir. Birinci grupta (n = 6) Efedrin Hidroklorür (EHCl) tabletleri 2 mg/kg dozunda günde iki kez uygulanmıştır. Semptomların azaldığı ancak tümüyle iyileşmenin gerekleşmediği olgularda EHCl sağaltımından sonra Östradiol Benzoat uygulanmıştır. İkinci grupta (n = 5) Östriol (Incurin®) başlangıçta 7 gün boyunca 1 tablet (oral, 1 mg/köpek) olarak uygulanmıştır. Daha sonra doz yarım tablete düşürülerek tedaviye devam edilmiştir. Olguların %50’sinde EHCl uygulamasından sonra semptomlarda azalma olmuş, tam iyileşme saptanan olguların oranı ise %33.3 olarak bulunmuştur. Östradiol Benzoat uygulamalarından sonra sağaltılan olgu oranı %66.7’ye çıkmıştır. Birinci grup icin uygulamalar 10- 16 gün sürmüştür. Incurin® (östriol) ile elde edilen iyileşme oranı %80 olmuş ve yarıya düşürülen dozlar da dahil olmak üzere inkontinens semptomları düzelene kadar 9 ile 14 günlük uygulama yapılmıştır. EHCl kullanılan olguların bazılarının yeniden sağaltıma alınması gerekirken, Östriol uygulamasından sonra iyileşen dişi köpeklerde inkontinens olgusu tekrar etmemiştir. Bu çalışmada Incurin® (Östriol) uygulamalarının ovariohisterektomiden sonra gelişen üriner inkontinens olgularının sağaltımında başarılı olduğu saptanmıştır.Item İneklerde follikül, corpus luteum, ovaryum kistleri olgularında renkli doppler ultrasonografi aracılığıyla vaskülarizasyon değişikliklerinin incelenmesi(2008) Aslan, Selim; Bollwein, Heinrich; Stolla, RudolfBu çalışmanın amacı transrektal renkli doppler sonografi aracılığıyla (SSH 140A, 7.0 Mhz, Mikrokonveks prob) follikül ve korpus luteumun vaskülarizasyonunda meydana gelen fizyolojik değişikliklerin saptanmasıdır. Ayrıca rektal palpasyon aracılığıyla A. uterina’da ki pulzasyon dalgaları’nın elde edilmesi ve sağaltım süresince luteal kistlerdeki vaskülarizasyon değişikliklerinin ortaya konabilmesi amaçlanmıştır. Kontroller beş inekte iki siklus boyunca 0.(Graaf follikülü), 5., 7., 9., 11. ve 13. günlerde yapılmıştır. Ayrıca iki inekte, luteal kistin sağaltımından sonra gelişen vaskülarizasyon değişiklikleri kontrol edilmiştir. Color-Angio-Modun’da elde edilen resimler kan yoğunluğunun korpus luteumun kenarında kapsüler yapının damarlarında yoğunlaştığını göstermiştir. Erken luteal dönemde korpus luteumdaki kanlanmanın artış gösterdiği ve kanlanma yoğunluğunun 9. günde belirgin olarak yükseldiği gözlenmiştir. Siklusun 13. gününde korpus luteumdaki kan yoğunluğunda azalma olduğu gözlenmiştir. Östrus sırasında Graaf follikülü aşamasında daha yoğun bir vaskülarizasyon gözlenirken ovulasyona yaklaştıkça vaskülarizasyon azalmış veya farkedilememiştir. PGF2α’nın (0.75 mg Tiaprost) Follikül lutein kistlerinde uygulanmasından sonra (n=2) iyileşme süreci vaskülarizasyon yoğunluğunun azalma göstermesiyle gözlenebilmiştir. Siklus sürecinde A. uterina’da pulzasyon dalgaları da elde edilebilmiştir. Bu çalışma bulguları trans rektal renkli sonografi ile, invaziv olmayan bir metot olarak inekte ovaryum üzerindeki fonksiyonel cisimlerin ve patolojik yapıların vaskülarizasyonunun saptanabileceğini göstermektedir. Ziel dieser Arbeit war es, mit Hilfe der transrektalen Farbdopplersonographie (Toshiba SSH 140A, 7.0 MHz, Mikrokonvexsonde) die physiologischen Änderungen in der Durchblutung des Follikels und des Corpus luteum zu untersuchen. Außerdem wurde diese Technik eingesetzt um die Durchblutungsveränderungen in den Luteal-Zysten vor und nach der Behandlung mit PGF2α festzustellen. Die GRAAFschen Follikel wurden an fünf Kühen während zwei aufeinanderfolgender Zyklen im Östrus (Tag 0) und die Corpora lutea an den Tagen 5, 7, 9, 11 und 13 untersucht. Zusätzlich erfolgten Studien an zwei Kühen, bei denen Follikel-Luteinzysten festgestellt worden waren. Die Follikel, Corpora lutea und Follikel-Luteinzysten wurden im ColorAngio Mode dargestellt, während die uterine Durchblutung mit Hilfe der von der A. uterina im PW-Modus aufgezeichneten Dopplerwellen quantifiziert wurde. Bei allen Corpora lutea war der Blutfluss in den peripher gelegenen Kapselgefäßen darstellbar. Während der frühen Lutealphase stieg die Gelbkörperdurchblutung an und die höchste Intensität der Durchblutung konnte am 9. Tag des Zyklus festgestellt werden. Am 13. Tag des Zyklus war die Intensität der Durchblutung im Gelbkörper wieder abgefallen. Am Tag der ersten Feststellung des Graaf-Follikels konnte die Durchblutung in der äußeren Follikelwand besser als kurz vor der Ovulation dargestellt werden. Je näher die Entwicklung des Follikels zur Ovulation kam, desto schwieriger bzw. unmöglich war die Feststellung der Durchblutung. Kurz vor der Ovulation war nur kein oder nur noch ein schwacher follikulärer Blutfluss darstellbar. Nach Applikation von PGF2α (0.75 mg Tiaprost) bei den Follikelluteinzysten (n=2) konnte ein deutlicher Abfall im deren Blutfluss festgestellt werden. Die vorliegende Studie zeigt, dass die transrektale Farbdopplersonographie eine geeignete nichtinvasive Methode zur Bestimmung der Durchblutung von Funktionsgebilden am Ovar darstellt. Außerdem können mit Hilfe dieser Methode therapeuthische Maßnahmen am Genitale anhand der Veränderungen in der Blutversorgung beurteilt werden.Item Köpeklerde istenmeyen gebeliklerin aglepriston'un tek başına veya misoprostol, cabergolin ve cloprostenol kombinasyonlarının kullanılarak sonlandırılması ve etkilerinin karşılaştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009) Ağaoğlu, Ali Reha; Aslan, SelimBu çalışmada, aglepristonun tek başına veya misoprostol, cabergolin, cloprostenol kombinasyonlarının, gebeliğin orta döneminde yapılan uygulamalarının klinik ve endokrinolojik olarak karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışma materyalini; gebeliklerinin 25 ? 35. günlerinde olan (27,53 ± 2,97) toplam 28 adet dişi köpek oluşturdu. Köpekler kullanılacak gebelik sonlandırma yöntemine göre dört gruba ayrıldı. Gebelik sonlandırma amacıyla sırasıyla, Grup I'de (n=7); aglepriston, Grup II'de (n=7); aglepriston, cabergolin, misoprostol, Grup III'de (n=7); aglepriston, misoprostol, Grup IV'te (n=7); aglepriston, cloprostenol uygulamaları yapıldı. Cabergolin (5µg/kg, oral) ve misoprostol (200 mcg/ 20 kg'dan hafif köpekler; 400 mcg 20 kg'dan ağır köpeklere) abort gerçekleşene kadar hergün, aglepriston 24 saat arayla iki kez (10 mg/kg) tek başına ve d cloprostenol ile (1µg/kg) birlikte uygulandı. Abort süreçleri klinik gözlem ve USG ile izlendi. Günlük olarak ?V. Cephalica antebrachi?den alınan kan örneklerinden elde edilen serumlarda, P4 ve ETOT değerleri, ?Electrochemiluminescence Immunoassay? yöntemiyle belirlendi. Tüm gruplardaki hayvanlar, abortun bitiş günü bakımından karşılaştırıldığında, gruplar arasında istatistiksel yönden önemli bir farklılık olmadığı gözlenmiş (p>0,05) ancak; abort uygulamasına başladıktan sonraki 6. günde G III'teki köpeklerin hepsinde abort gerçekleşirken, yine 6. günde grup II'de (n=6) %85,71; grup IV'e (n=3) %42,85 oranında abortun gerçekleştiği belirlendi. Bu gruptaki hayvanların tüm abort olgularının 8 - 10. günlerde oluştuğu gözlemlendi. Serum P4 değerleri bakımından, abort öncesi -2 ve -1. günlerde ve abortun oluştuğu günde sadece G IV ile diğer gruplar arasında istatistiksel yönden önemli bir farklılık (p<0,01) olduğu belirlendi. Serum ETOT değerleri açısından ise elde edilen değerler, gruplar arasında istatistiksel yönden önemli farklılık olmadığı (p>0,05) saptandı. Yan etki olarak alizin ve kombinasyonlarının uygulanması sırasında GI, GII ve GIII gruplarında diyare ve polidipsi gibi semptomların gözlenmediği buna karşın daha sonraki günlerde abort sürecine kadar bu semptomların oluştuğu gözlendi. Kusmanın ise söz konusu gruplarda hem alizin ve kombinasyonlarının uygulanması sırasında hem de daha sonraki günlerde görülmediği ve bu dönemlerde yalnız GIV grubunda gerçekleştiği bulundu. Alizin uygulamasının bitiminden sonra aborta kadar hem kombine uygulamaların devam ettiği gruplarda (GII, GIII ve GIV) hem de GI grubunda yan etkilerin değişik günlerde ve oranlarda ortaya çıktığı belirlendi. Sonuç olarak, misoprostolün alizin ile kombine olarak uygulanması ile tüm köpeklerde abortun daha kısa sürede sonuçlandığı ama diğer gruplardaki kombinasyonların alizinin tek başına uygulanmasına göre bu süre bakımından bir avantaj oluşturmadığı ve diğer kombine ilaçlar alizin ile birlikte kullanıldıklarında yan etki olarak kusmanın çok azaldığı veya tümüyle gözlenmediği saptandı. AbstractThe goal of this study was to compare the clinical and endocrinological efficacy of four different medications for the induction of abortion in bitches. The animals used in this study were 28 pregnant bitches between days 25 and 35 of gestation. For the comparison of different treatments, bitches were divided into four groups. In group I (n=7), only aglepristone (10mg/kg bw, two applications 24 hours apart, sc) was administered. In group II (n=7), aglepristone (10 mg/kg bw, two applications 24 hours apart, sc), cabergolin (5 µg/kg, po, every day until abortion was complete) and misoprostol (200 µg for bitches with ?20 kg bw, 400 µg for bitches with >20 kg bw, intravaginally, every day until abortion was complete) were administered. In group III (n=7), aglepristone (10 mg/kg bw, two applications 24 hours apart, sc) and misoprostol (200 µg for bitches with ?20 kg bw, 400 µg for bitches with >20 kg bw, intravaginally, every day until abortion was complete) were administered. In group IV (n=7), aglepristone (10 mg/kg bw, two applications 24 hours apart, sc) and cloprostenol (1µg/kg bw, sc, two applications 24 hours apart together with the aglepristone applications) were combined. In all groups, bitches were examined daily clinically and ultrasonographically to monitor resorptions/abortions of conceptus. Blood samples were collected starting immediately after the first aglepristone administration and every other day until abortion was completed to determine progesterone (P4) and total estrogen (ETot) concentrations in all groups. All blood samples were analysed by the ?Electrochemiluminescence Immunoassay? method. No statistical differences were found betweeen groups concerning the duration until completion of abortion following treatment (p>0.05); however, 6 days after treatment in Group III (n=7) pregnancies were terminated with a 100 % success rate. At the same day in Group I, II and IV, pregnancies were terminated with a 57.1% (4/7), 85.7 % (6/7) and a 42.8 % (3/7) success rate, respectively. All pregnancies were terminated between days 8 and 10 after treatment in Groups I, II and IV. In Group IV, P4 concentration on days two and one before the beginning of abortion and the day the abortion started was significantly lower than in the other groups (p<0.01). In all groups, no statistical differences were found for ETot concentrations (p>0.05). On the days of application of aglepriston and combinations with aglepristone, side effects like diarrhea and polydipsia did not occur in Groups I, II and III, however, these side effects occured after the day of application and were observed until the end of abortions. Vomiting did not occur in Groups I, II and III but in Group IV and on application days and until the end of abortion. In conclusion, abortion occured earlier when a combination of aglepristone and misoprostol was used. Furthermore, vomiting as a side effect was rarely seen. Alltogether an improvement was obvious when compared with the other regimens used in this study.Item Köpeklerin erken gebelik döneminde matriks metalloproteinazların ve doku uyuşum antijenlerinin uterus ve plasentada belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Beceriklisoy, Hakkı Bülent; Aslan, SelimBu çalışmada MMP-2, MMP-9 ve MHC-I, II moleküllerinin uterus dokusunun değişik bölümlerinde, gebeliğin değişik dönemlerindeki miktarları ve aktiviteleri araştırıldı.Çalışma materyalini toplam 36 dişi köpek oluşturdu. Köpeklerin gebelik dönemlerinegöre, pre implantasyon dönem (Grup 1, n=11), implantasyon dönem (Grup 2, n=9),plasentasyon dönemde (Grup 3, n=9) ovario histerektomi operasyonları yapılarak uterus dokuları alındı. Metaöstrustaki 4 köpeğe ait uterus dokuları da kontrol grubunu (Grup 4)oluşturdu. MMP aktivitelerinin ortaya konulduğu analizlerde bu gruplara ek olarak plasental labirent grubu (Grup 5, n=3) oluşturuldu. MMP-2, MMP-9 ve MHC-I, MHC-II'nin dokularda belirlenmesi amacıyla immunohistokimyasal boyamalar, MMP aktivitelerinin belirlenmesi içinde jelatin zimografi tekniği kullanıldı. Sayısal veriler zimografi jel görüntülerinin bilgisayara aktarılmasıyla elde edildi. MHC-II pozitif hücreler ışık mikroskobu altında sayıldı.MMP-2 aktivitesinin endometriyum ve miyometriyumda gebe olmayan köpeklere oranla istatistiksel yönden yüksek olduğu saptandı. Pre implantasyon (%23,2) ve plasental gruplara (%33,3) ait MMP-9 aktivitesi, implantasyon (%8,1) ve post implantasyon (%13,2)gruptan ve kontrol grubundan (%11,8) önemli düzeyde farklı bulundu (p<0,05). MHC-II pozitifhücrelerin ortalama değerlerinin, salpinksteki kesitlerde (grup1, 1,62; grup 2, 2,36; grup 3,1,64) kontrol grubundan (0,55) istatistiksel yönden önemli ölçüde farklı olduğu ortaya kondu(p<0,05). Regresyon analizi ile yapılan istatistiksel hesaplamalar, apeks ve korpus bölgesinden alınan dokularda gebelik dönemleri ile (Grup 1, Grup 2, Grup 3) bu günlere göre MHC-II pozitif hücre artışı arasında önemli pozitif bir ilişki olduğunu (r2=0,796/byx;2r =0,809/byx) gösterdi. MMP-2, MMP-9 ve progesteron değerleri arasında yüksek düzeyde (-0,988; -0,854) ve önemli derecede (p<0,03; p<0,05) negatif bir korelasyon olduğu bulundu.Sonuç olarak MMP-2, MMP-9 aktivitelerinin ve MHC-I, MHC-II pozitif hücresayılarının köpekte embriyonik dönem ve diğer gebelik dönemleri arasında önemli düzeyde farklı olduğu ve bu farklılığın gebe ve gebe olmayan köpekler arasında da bulunduğu ortayakonuldu. Abstract In the present study, the amounts and activities of MMP-2, MMP-9 and MHC-I, II moleculeswere investigated in different uterus sites at different pregnancy stages.The material of the study included 36 bitches. Uterine tissues were removedaccording to pregnancy stages at preimplantation stage (Group 1, n=11), implantation stage(Group 2, n=9), placentation stage (Group 3, n=9). Moreover, uterus of 4 bitches inmetoestrus stages constitute control group. Additionally placental labyrinth group (Group 5,n=3) was formed for MMP activity analysis. Immunohistochemical staining was used todetermine MMP-2, MMP-9 and MHC-I, MHC-II in tissue samples, gelatine zymographytechnic was used to determine MMP activities. Numeric data was obtained from transferringzymography gel images to computer. MHC-II positive cells were counted under a stereomicroscope.MMP-2 activity in endometrium and myometrium in comparison with nonpregnantanimals was found statistically important. MMP-9 activities of preimplantation (23.2%) andplacental groups (33.3%) were found different than implantation (8.1%), postimplantation(13.2%) and control groups (11.8%) (p<0.05). Average numbers of MHC-II positive cells insalpix sites (group1, 1.62; group 2, 2.36; group 3, 1.64) were found different than controlgroup (0.55) (p<0.05). Regression analyses showed a positive relation between pregnancystages (Group 1, Group 2, Group 3) and enhancement of MHC-II positive cell number inapex and corpus sites of uterus (r2=0.796/byx; r2=0.809/byx). High significant (p<0.03;p<0.05) negative correlation (-0.988; -0.854) was found between MMP-2, MMP-9 andprogesterone levels.In conclusion, MMP-2, MMP-9 activities and MHC-I, MHC-II positive cell numbers inembryonic stages and other pregnancy stages were found different. Moreover thesedifferences were found between pregnant and nonpregnant bitches.Item Kronik endometritisli ineklerde Lotagen® uygulaması sonrası endometriyumdaki ekostruktur değişikliklerinin belirlenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) Küçükaslan, İbrahim; Aslan, SelimBu çalışmada ekostruktur değerlerinin kronik endometritis olgularında Lotagen® sağaltımından sonra endometriyumda oluşan değişiklikleri ne derece yansıttığı ve değişik endometritis derecelerinin ayrımı, endometritisin tanı ve iyileşme sürecinin belirlenmesinde uygulanabilir bir metod olup olmadığının ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmanın hayvan materyalini 45 adet Holstein ırkı inek oluşturmuştur. Postpartum muayene yöntemi olarak transrektal palpasyon, vaginoskopi ve ultrasonografi (5.0 Mhz Linear rektal prob) yöntemleri kullanılmıştır. Endometritis olguları muayene bulguları ve klinik semptomlara göre, I. derece (E1, hafif, n=10), II. derece (E2, orta, n=12) ve III. derece (E3, şiddetli n=11) olarak sınıflandırılmıştır. Çalışma gruplarında intrauterin Lotagen® (%3) uygulanmıştır. Kontrol grubunda (n=10) herhangi bir tedavi uygulanmamıştır. Çalışma grupları ve kontrol grubunda uygulama öncesi ve sonrasında endometriyal sitoloji örnekleri alınmış ve değerlendirilmiştir. Çalışma boyunca kontrol gün ve saatlerinde (0., 1. ve 6. saat ile 2., 3., 5. ve 10. gün) alınan ultasonografik resimlerde bilgisayar yazılımı ile (Bs200 Pro®) ekostruktur analizleri yapılmıştır. Uygulamaya başlamadan önce PMN oranları bakımından E1 (%11,80), E2 (%15,50) ve E3 (%28,00) endometritisleri ve Kontrol grubu (%6,08) arasında istatistiksel yönden önemli düzeyde fark olduğu ortaya konulmuştur (p<0,01). Tedavi sonrası 10. günde PMN hücre oranlarında E1, E2 ve E3 endometritislerinde önemli düzeyde düşmeler saptanmıştır (p<0,001). Uygulama öncesi (0. gün) kontrast bakımından E2 düzeyindeki endometritislerin (46,57) kontrol grubuna göre (64,11) önemli düzeyde (p<0,01) düşük olduğu belirlenmiştir. Buna karşılık yine 0. gün E2 endometritislerinin homojenite değerlerinin kontrol grubundan daha yüksek olduğu (p<0,05, p<0,01) ortaya konmuştur. Ortalama gri değer bakımından ise E2 düzeyindeki endometritislerin hem E1 hem de kontrol grubundan önemli düzeyde düşük olduğu saptanmıştır (p<0,05, p<0,01). E3 endometritislerinde ise uygulamadan sonraki 6. saatte ekostruktur parametrelerinden gradient, kontrast ve ortalama gri değerlerinin kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu (p<0,01) buna karşılık homojenite değerlerinin daha düşük olduğu bulunmuştur. E1 endometritislerinde herhangi bir farklılık saptanmamıştır. Lotagen® uygulamasından sonraki süreçte yapılan kontrollerde 0. ve 10. günler arasında ortalama gradient bakımından tüm endometritis derecelendirmelerinde (E1, E2, E3) ve kontrol grubunda uygulamaya bağlı herhangi bir değişiklik gerçekleşmediği gözlenmiştir. Buna karşılık kontrast bakımından E2 düzeyindeki endometritislerde, 0. güne göre 1., 6. saatlerden başlayarak 10. güne kadar artışların meydana geldiği belirlenmiştir (p<0,05, p<0,01). Aynı şekilde ortalama gri değer sonuçları bakımından da hem E2 hem de E3 düzeyindeki endometritislerde 1., 6. saatler 2. gün ve 10. günde 0. güne göre önemli düzeyde yükselmelerin oluştuğu (p<0,05, p<0,01) saptanmıştır. Homojenite bakımından ise 0. günde yapılan Lotagen® uygulamasından sonraki süreçteki 1., 6. saatlerden başlayarak 5. güne kadar elde edilen rakamsal veriler de önemli düzeyde düşmelerin meydana geldiğini (p<0,05, p<0,01) ortaya koymuştur. Sunulan doktora çalışmasında ROC eğrisi analizleri sonucunda elde edilen eşik değerlerin üstü (gradient, kontrast ve ortalama gri değer) veya altındaki (homojenite) değerlerin tüm endometritis derecelerinde %61,29 (0,6129) ve %80,21 (0,8021) ile endometritis tanısında önemli olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak endometriyal sitolojinin endometritisin tanısında ve tedavi sonrası uterustaki yangısal değişikliklerin incelenmesinde ek bir yöntem olarak uygulanabileceği saptanmıştır. EndoAbstract The aim of this study was to find out if echotexture parameters could determine and differentiate different degrees of chronic endometritis cases in cows, as well as to evaluate the recovery period and the changes in the endometrium after treatment with Lotagen® administration. Forty-five Holstein cows were used in this study. Transrectal palpation, vaginoscopy and ultrasonography (5.0 Mhz linear rectal probe) were used for postpartum examination. The severity of endometritis cases were classified as 1st degree (E1, slight, n=10), 2nd degree (E2, moderate, n=12), or 3rd degree (E3, severe, n=12), based on clinical symptoms and examination results. Intrauterine 3% Lotagen® was infused for the treatment of the study cows. Cows in the control group (n=12) received no treatment. Endometrial cytological samples were collected in all cows before and after the administration. Software (Bs200 Pro®) was used to perform computer-assisted analysis on images taken during the examinations (at hour 0, 1 and 6 and day 2, 3, 5 and 10). We found that the PMN values of the E1 (11.80%), E2 (15.50%), E3 (28.00%) and control groups (6.08%) were significantly different (p<0.001) before treatment. There were significant decreases in the PMN values of the E1, E2 and E3 groups 10 days after treatment (p<0.001). At hour zero, contrast values were significantly lower in group E2 (46.57) than in the control group (64.11) (p<0.01). No significant differences were found between the E1, E2, E3 and control groups in gradient values during the study period from hour 0 to day 10. On the other hand, it was determined that there were increases in the contrast values of group E2 starting from hour 1 and hour 6 to day 10 as compared with hour 0 (p<0.05, p<0.01). There were similar increases in mean gray levels of group E2 during the time period in question (p<0.05, p<0.01). However, there was a decrease in homogeneity values after Lotagen® administration from hour 0 to day 5 (p<0.05, p<0.01). Gradient, contrast and mean gray level values of group E3 were significantly higher than the control group (p<0.01), although homogeneity values were found to be lower. No differences were found in group E1. It was determined that threshold values, upper values (gradient, contrast, mean gray level) and lower values (homogeneity) had a sensitivity of 61.29% (0.6129) and 80.21% (0.8021) for determining different degrees of endometritis with ROC analysis. The results showed that endometrial cytology could be used as an additional method for assessing endometritis and evaluating changes in the endometrium. Thereshold values for diagnosing endometritis and evaluating changes in the endometrium after treatment were determined. It is concluded that a helpful diagnostic method would be to add additional investigation of entropy and kurtosis to the other echotexture parameters used for diagnosing endometritis and evaluating the recovery period after treatment would be used as a helpful diagnostic method.Item Reprodüktif açıdan sorunlu kısraklarda aşım sezonu başlangıcında uterus yıkamaları ve hormon kullanımının siklus aktivitesi ve fertilite parametreleri üzerindeki etkisi(2006) Beceriklisoy, Hakkı B.; Ay, Serhan S.; Zonturlu, Abuzer K.; Çetin, Yunus; Kaçar, Cihan; Handler, Johannes; Aslan, SelimBu çalışmanın amacı oksitosin destekli uterus yıkamalarını takiben yapılan hormon uygulamalarının önceki aşım sezonlarında birkaç kez çiftleştirilmelerine karşın gebe kalmayan kısraklarda follikül aktivitesi, ovulasyonun indüksiyonu ve gebelik sonuçları üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Çalışmada önceki aşım sezonlarında infertilite problemi görülen değişik ırklardan 12 kısrak kullanıldı. İntrauterin yıkama (8-10 litre %0.9 NaCl solusyonu en az üç gün süreyle akıntı temiz görülene kadar) hormon uygulamalarından önce, östrus başlangıcında tüm kısraklara uygulandı ve çiftleşmelerden sonra sorun saptananlarda yıkamalar yenilendi. Oksitosin (20 IU, i.v.) beş gün uygulandı. Kısraklar 3 gruba ayrıldı; Grup I (n=4); İnteröstrus döneminde intravaginal CIDR-B (Controlled Internal Drug Release; 1.9g progesteron; 9 gün) uygulandı, uygulamanın 7. gününde PGF2α (Dinolytic® 5 mg, i.m.) ve CIDR-B çıkarılırken tekrar PGF2α ve östradiol benzoat (5 mg, i.m.) yapıldı. Folliküller 30 mm büyüklüğe ulaştığında deslorelin asetat (DA; GnRH-analoğu, 2.1 mg, Ovuplant® implant) subkutan uygulandı. Grup II (n=4); Bu grupta folliküller 30 mm büyüklüğe ulaştıktan sonra DA tek başına uygulandı. Grup III (n=4); kontrol gurubu olarak alındı ve herhangi bir uygulama yapılmadı. Deslorelin uygulandıktan sonra (Grup II) ovulasyon 41.16±8.15 saatte, kontrol grubunda ise folliküller 35 mm’ye ulaştıktan sonra 90.0±22.97 saat içinde gerçekleşti. CIDR-B çıkarıldıktan 84.0±30.9 saat sonra preovulatör folliküller (>35mm) gelişti ve sonrasında ovulasyonlar 50.7±15.4 saat içerisinde saptandı. Ovulasyon oranları Grup I, II ve III için sırasıyla %70, %100 ve %40 bulundu. Grup I ve II’den 6 kısrak gebe kaldı (%75), embriyonik ölümler sonucunda 4 kısrak gebeliğini sürdürdü. Kontrol grubundan ise 1 kısrağın (%25) gebe kaldığı ve gebeliğini sürdürdüğü saptandı. Sonuç olarak; daha önceki sezonlarda gebe kalmamış kısraklarda oksitosin eşliğinde yapılan uterus yıkamaları ve tedaviye yönelik yapılan hormon uygulamalarının fertilite yönünden sorunlu işletmelerde fertilite başarısını artıracağı gözlenmiştir. The aim of this study was to investigate the effects of uterine lavage and concurrent oxytocin administrations followed by various hormonal treatments on follicular activity, induction of ovulation and pregnancy rates in mares with the history of infertility in previous breeding season. In this study, twelve different breed mares were used. Uterine lavages (8-10 litres of 0.9 % NaCl for at least 3 consecutive days until clean lavage fluid is observed) were done at the onset of oestrous before hormonal administrations and repeated after inseminations if necessary. Oxytocin was administered (20 IU i.v.) for 5 consecutive days. Mares were grouped as follows; Group I (n=4): Intravaginal CIDR-B (1.9 g progesterone) in diestrous for 10 days combined with i.m. PGF2α on day 7 and on the day of CIDR-B removal in combination with i.m. estradiolbenzoate (5 mg) and subcutaneous desloreline acetate (DA; a GnRH analogue; 2.1 mg, Ovuplant® implant) as follicles reach the diameter of 30 mm. In group II (n=4); DA alone when follicles ≥30 mm are present. In group III (n=4); Control group, no hormonal treatments. Mean ovulation time following DA administrations was 41.16±8.15 h while ovulations occurred at 90.0±22.97 h after ultrasonographic detection of 35 mm diameter follicles in control group mares. Preovulatory follicles (≥35 mm) were detected at 84.0±30.7 h following CIDR-B removal and ovulation of these follicles occurred at 50.7±15.4 h of reaching preovulatory diameter. Percentages of ovulations were 70%, 100% and 40% in groups I, II and III, respectively. Six mares (75%) became pregnant in Group I and II. However, due to embryonic losses, four mares carried their pregnancies to term. Only one (25%) mare became pregnant in the control group. In conclusion, it was observed that uterine lavage and concurrent oxytocin administrations followed by various hormonal treatments were increased reproductive performance in stud farm mares with the history of infertility in previous breeding season.