Cilt:44 Sayı:03 (2017)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:44 Sayı:03 (2017) by Author "Diş Hekimliği Fakültesi"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item İkinci travma ile komplike kron –kök kırığı oluşmuş üst santral kesici dişin tedavisi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Sonat, Bade; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiDento alveolar travmalar genellikle genç hastalarda özellikle spor yaralanmaları sırasında meydana gelir. Travmadan en çok etkilenen dişler maksiller kesici dişlerdir. Travmatik yaralanmaların ön grup dişlerde görülme oranı % 37 , kron kök yaralanmalarının oranı ise %5 dir. Kron kök yaralanmaları kompleks yaralanmalardır, teşhis ve tedavileri güçtür. Bu vaka raporunda ikinci defa oluşan travma sonucu komplike kron-kök kırığı meydana gelen maksiller santral kesici dişte yapılan koruyucu restorasyon ve 1 yıllık takibi sunulmaktadır. Bir yıllık takip sonucunda dişte klinik ve radyografik olarak herhangi bir patolojiye rastlanmamıştırItem Kompozit rezinlerin su emilimi ve çözünürlüğü üzerine gargaralarin etkisi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Müjdeci, Arzu; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiBu çalışmada, mikrohibrid Dynamic Plus ve nanoseramik Zenit yapıdaki iki farklı kompozit rezinin su emilimi ve çözünürlüğü üzerine alkol içeren Listerine Cool Mint ve içermeyen Signal White Now iki farklı ağız gargarasının 1 ve 7 gün sonundaki etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Her bir kompozit rezin için 30 adet örnek hazırlandı 10mmx2mm ve örnekler, her grupta 10 adet olacak şekilde rastgele 3 gruba ayrıldı. Piyasada bulunan iki farklı ağız gargarası alkol içeren Listerine Cool Mint ve alkol içermeyen Signal White Now test solüsyonu olarak, distile su ise kontrol grubu olarak seçildi. Tüm örnekler, kompozit rezinlerden nemin uzaklaşmasını sağlamak için desikatörde 37±1˚C'de 22 saat, daha sonra 23±1˚C'deki fırında 2 saat bekletildi. Her bir örneğin ağırlığı ve hacmi hesaplandı. Örnekler 1 gün ve 7 gün süreyle 37 ± 1 ºC'de etüvde 10 ml gargara/distile su ile dolu plastik şişelere konuldu. 1 gün ve 7 gün sonunda sıvıların içerisinden alınan her bir örnek hassas terazide tekrar tartıldı. Su emilimi ve çözünürlük değerlerinin hesaplanması BS EN ISO 4049:2000 standart metoduna dayanarak yapıldı. Veriler istatiksel olarak tek yönlü varyans analizi oneway-ANOVA ve Tukey HSD testi değerlendirildi. Tüm istatistiksel analizler için α=0.05 seviyesi anlamlı kabul edildi. İstatiksel analiz sonuçlarına göre, 1.gün ve 7.gün sonunda en yüksek su emilim değerlerini Dynamic Plus kompozit rezin Listerine Cool Mint gargarada, Zenit kompozit rezin ise Signal White Now gargarada bekletildiğinde göstermiştir. Çözünürlük değerleri açısından bakıldığında, her iki kompozit rezinde de hem gargaralarda hem de distile suda çözünürlük değerleri negatif olarak elde edilmiştir. Hem su emilimi hem de çözünürlük değerleri ISO 4049:2000 standartlarında belirlenmiş sınırlardan oldukça düşük bulunmuştur.Item Okluzal overley ve tam kronların klinik olarak değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Berksun, Semih; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiAmaç: Adeziv bağlanan okluzal overley restorasyonlar, tam kron restorasyonlara alternatif konservatif bir tedavi seçeneği oluşturur. Bu çalışmanın amacı, uygun restorasyon tasarımı seçimine bağlı olarak ve bu seçimin restorasyonun uzun süreli kullanımını etkileyen periodontal sağlık, marjinal renklenme, sekonder çürük, restorasyonda kırık ve retansiyon üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: 10 hasta çalışmaya dahil edilmiştir ve iki farklı restorasyon tasarımı 5 tam kron, 5 modifiye okluzal overley kullanılmıştır. Restorasyonlar Cerec CAD/CAM sistemi kullanılarak 3M Lava Ultimate bloklardan üretilmiştir. 10 üye restorasyon modifiye USPHS United States PublicHealth Service Criteria kriterleri kullanılarak 1., 3. ve 6. aylarda değerlendirilmiştir. Bulgular: Restorasyonların simantasyonunu takiben 1 ay sonra iki restorasyon tipi arasında belirgin bir fark gözlenmemiştir. 3 aydan sonra tam kron restorasyonlarda periodontal problemler görülmeye başlamıştır. 6 aydan sonra ise tam kron restorasyonlarda marjinal renklenme gözlenmiştir. Her iki restorasyon tipinde de desimantasyon, restorasyonda kırık ve sekonder çürük gözlenmemiştir. Sonuç: Bu çalışmanın sınırları içerisinde okluzal overley restorasyonların klinik performansı tam kron restorasyonlara göre daha tatmin edici olduğu düşünülebilmektedirItem Perforasyon tedavisinde kullanılan çeşitli materyallerin sitotoksisitelerinin değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Dartar Özkan, Meltem; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiBu çalışmada diş perforasyonlarının tedavisinde kullanılan BA, MTA, Super EBA ve amalgamın L-929 hücre kültüründe MTT testi ile sitotoksik etkileri değerlendirilmiştir. Her bir materyalden 5 mm iç çapında ve 2 mm derinliğinde hazırlanan 15 adet örnek, hücre kültürü plakalarında, üzerine DMEM ilave edilerek 24, 48 ve 72 saat bekletilmiştir. Elde edilen ekstraksiyon sıvıları, L-929 hücre süspansiyonu içeren 96 gözlü hücre kültürü plakalarının her bir gözüne 100 µl yerleştirilmiştir. 24 saatlik inkübasyon süresi sonunda tabletlerden ekstraksiyon sıvıları uzaklaştırılmış ve her bir göze MTT solüsyonu ilave edilerek karanlık bir ortamda 4 saat süre ile bekletilmiştir. Bu sürenin sonunda spektrofotometrede 570 nm’de absorbansları ölçülmüştür. MTT testi sonuçlarına göre 24 saatlik değerlendirmede BA ile MTA grupları arasında hücre canlılık oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmezken bu iki grubun Super EBA ve amalgam gruplarından daha iyi sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Grupların 48 ve 72 saatlik değerlendirmelerinde BA grubu diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı ölçüde daha yüksek canlılık oranı gösterirken, bu zaman noktalarında en düşük canlılık oranının Super EBA grubunda olduğu belirlenmiştir.Item Stafne kemik kavitesi: Bir olgu sunumu(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Yurttutan, Mehmet Emre; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiStafne kemik kavitesi SKK alt çenede asemptomatik lingual kemik depresyon alanı olarak tarif edilmektedir. Sıklıkla tükürük bezine ait dokular içeren gelişimsel bir anomalidir. Stafne kemik defekti 1942’de Stafne tarafından tarif edilmiştir ve mandibula alt sınırının biraz üzerinde ve inferior alveolar kanalın altında, 3.molar ve mandibula angulus arasında, mandibulanın posterior kısmında ilk kez asemptomatik radyolusent unilateral yerleşimli 35 defekt tanımlamıştır. Çoğunlukla yaşamın 5. ve 7. dekatlarında erkeklerde görülmektedir. SKK rutin radyografik incelemeler sırasında tesadüfen bulunur ve iyi sınırlı yuvarlak ya da oval radyolüsensdir. Asemptomatik ve benign olan bu oluşumlar, karakteristik özellikleri sergilemediğinde tanı koymak güçleşmektedir. Ortopantomograf ve BT Bilgisayarlı Tomografi SKK’nın teşhisinde kullanılır. SKK’nın görünümü genelde patognomoniktir ve tedavi gerektirmez.Item Tedavi öncesi durumluk kaygı: ortodonti hastalarında bir değerlendirme(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Özdiler, F. Erhan; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiGiriş: Bu araştırmanın amacı; Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi örneğinde, ortodonti bölümü hastalarının tedavi öncesi durumluk kaygı düzeylerini belirleyerek, bunu etkileyen faktörleri ve çözüm önerilerini ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Katılımın gönüllülük esasına göre belirlendiği araştırmada, 118 ortodonti hastasına anket formları dağıtılmıştır. Dağıtılan anket formlarının tamamı geri dönmüş ve analize dahil edilmiştir. Hastalar demografik özelliklerine göre gruplara ayrılarak, grupların durumluk kaygı düzeyleri arasındaki farklılıklar araştırılmıştır. Durumluk kaygı düzeyinin ölçümü için Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri’nin STAI , ‘Durumluk Kaygı Alt Ölçeği STAI-S ’ kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcı hastaların tedavi öncesi durumluk kaygı düzeyi ortalama 39.5 olarak bulunmuştur Ort.= 39.466, SD=11.598 . Bu düzey, durumluk kaygı için kesim noktası değeri düzeyindedir. Buna ilave olarak çalışmamızda medeni durum, meslek, gelir durumu, yaş, eğitim durumu ve diş hekimine gidiş sıklığı değişkenlerine göre gruplandırılan hastaların durumluk kaygı düzeyleri arasında anlamlı farklılıklar saptanmıştır