Cilt:12 Sayı:02 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:12 Sayı:02 (2020) by Author "Other"
Now showing 1 - 15 of 15
Results Per Page
Sort Options
Item 12 Eylül Romanında Birey: Erkekliğin Yeniden İnşası Açısından “Kusma Kulübü”nü Okumak(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Karanfil, ilknur; Other; OtherBu çalışmada, Mehmet Eroğlu’nun kaleme aldığı “Kusma Kulübü” romanı, Türkiye Edebiyatı’nda 12 Eylül sonrası solun yenilgisi ile ortaya çıkan darbe dönemi edebiyatının bir örneği olarak incelenecektir. Bir 12 Eylül romanı olarak Kusma Kulübü’nün erkekliğin sorgulanması ve yeniden kurulması bağlamında değerlendirilmesi çalışmanın ana amacıdır. 12 Eylül romanlarında yer alan iç sorgulamalar, psikolojik buhranlar ve bireysel kimlik konularının öne çıkışı toplumsal cinsiyet ilişkilerinin kurguda edindiği rolle birleştiğinde bu romanlar erkekliğin inşası bağlamında okunmaya müsait anlatılar halini almaktadır. Söz konusu romanda, toplumun kaybedenleri arasında olan başkarakter Umut’un özgüven edinme, bağımsızlaşma ve güçlenme alanı olarak metindeki toplumsal cinsiyet ilişkileri değerlendirilecektir. Bu doğrultuda melez erkeklik biçimleri de tartışmaya açılacaktır. Romanda melez erkeklik biçiminin inşası ve diğer erkeklik biçimleriyle ilişkisi irdelenecektir. Başkarakterin erkekliğini ilişkilendiği kadınlar aracılığıyla yeniden inşa ederek güçlendiğine dair romanın farklı bir okuması yapılacaktır.Item Anneler Ne Yapar, Kızları Ne İster? İki Nesil Kadın Anlatılarında Bir Gecekondu Mahallesi(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Bektaş, Leyla; Other; OtherKentin çeperlerinde yaşamlarını sürdüren kent yoksullarının gündeliğine odaklanan bu araştırma, kent politikalarının ev ve mahalle düzlemindeki tezahürünü anlamaya çalışır. İzmir’in gecekondu mahallelerinden Limontepe’de yaşayan kadınların kentsel dönüşüm süreci eşiğinde ev, mahalle ve kent deneyimini inceler. Kendi çocukluğumun da geçtiği bölgede yürüttüğüm araştırma, mahallede yaşayan iki nesil kadının hayat anlatılarına dayanır. Mahallelinin göç hikâyelerini, mahalle kurulumunu, komşular arasında geliştirilen ilişkileri, Limontepe’de olma hâlinin kentle kurdukları ilişkideki yerini, bu bölgenin hayat anlatılarındaki ağırlığını anlamaya çalışır. Meseleye kuşaklar üzerinden bakarak mekân deneyimindeki süreklilik ve kopuşların izini sürmeye olanak tanır. Mahalleli kadınların evlerinden kent hayatına uzanan mekânda nasıl aksiyon aldıklarını, özel ve kamusal mekân kullanım biçimlerini ve gündelik hayatlarındaki yerini, birbirleri ve mekânla nasıl ilişkilendiklerini anlamaya çalışan araştırma, bir gecekondu mahallesi hikâyesi anlatır. Bu hikâye, birinci kuşak kadınların mahalle ortamında geliştirdiği motivasyon ve bunun ikinci kuşak kadınlardaki tezahürü üzerine inşa edilirken, iki kapsamlı soruya yanıt arar: Bunlardan birincisi, mahallenin kuruluşundan bu yana birinci kuşak kadınlar ne tür sorumluluklar üstlenmiş, nasıl bir mücadele yürütmüştür? İkincisi ise, üzerine büyük emek verilen, büyütülüp yetiştirilen ikinci kuşak kadınların kendilerinin de parçası olduğu mahalle hayatından beklentileriyle elde ettikleri arasında nasıl bir ilişki vardır ve bugünün kent mekânına bu mahalleden atılmanın olanak veItem Contribution of Geographical Research Methods to the Study of Gender Relations(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Demirbas, Gökben; Other; OtherGeographical research methods have been increasingly used in social sciences due to the interest in how social behaviour and space are mutually constructed. However, there is still a limited number of studies dealing with the application of such methods, the variety of produced data, and field experiences. In this paper, I reflect on fieldwork experiences of my doctoral research, which investigated how gender and class dynamics shape women’s experiences of leisure at the neighbourhood level. During the eight-month fieldwork between 2014-2015, I used the methods of the walk and talk interviews, focus groups with mapping exercises and participant observation in leisure spaces of two differently-classed neighbourhoods in Bursa, Turkey. These methods provide participants with new possibilities of expression, beyond verbal communication capacities, allowing researchers to think about questions that may not necessarily arise in traditional sit-in interviews. Therefore, this article concludes by suggesting that geographical methods can mirror the multilayered and complex nature of gendered social relationsItem Converging/Diverging Frames: A Case of Islamist Women’s CSOs in Turkey(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Özdemir, Zelal; Keysan, Asuman; Other; OtherThis study examines the case of two Islamist women's CSOs, AKDER and the BKP, whose agency transformed under the combined impact of the removal of the headscarf ban and the increasing authoritarian gender climate in Turkey. Based on data garnered from interviews conducted in 2012 and 2018, it seeks to understand the frames of gender, gender equality, motherhood and work-life balance that are conceptualised by these two CSOs through the employment of a critical frame analysis. In so doing it endeavours to understand and compare the change and continuity in the issue framing of these two CSOs as regards to the feminist movement in Turkey from 2012 to 2018. It argues that in the new gender climate in Turkey, while the BKP has maintained its position with regards to the frames of gender equality, motherhood and the work-life balance, AKDER’s current issue framing is more in tune with the religio-conservative worldview promoted by the ruling regime in Turkey, demonstrating a clear retreat from its position in 2012.Item Depresyon ve Modern Düşüncenin Eril Dikotomileri(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Ağören, Güler Cansu; Other; OtherDepresyon bozuklukları kavramı bireysel-sosyal, içsel-dışsal, özsel-etkilenimsel, bedensel-zihinsel, arasındaki sınırları tanımlayan ontolojik ön kabuller tarafından şekillendirilmiştir. Bu ontolojik dikotomiler depresyonun biyomedikal kavramsallaştırmasına yön vermiş olmakla birlikte ne bu kavramsallaştırmaya özgüdürler ne de modern düşüncedeki tecellileri birbirlerinden ve siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik arka plandan bağımsızdır. Feminist eleştiriden hareketle bu ontolojik ön kabullerin, eril tahakkümün modern biçimlerini mümkün kılmak ve sürdürmek için oluşturulmuş kapsamlı bir ontolojik zeminin farklı boyutları olduğunu iddia edebiliriz. Bu makalenin amacı biyomedikal depresyon anlayışının altında yatan ontolojik zemini feminist bir sorgulamaya tabii kılmaktır. Bu amaca ulaşabilmek adına (1) biyomedikal depresyon anlayışına temel teşkil eden APA’nın geliştirdiği depresyon kavramsallaştırması tanıtılacak; (2) bu kavramsallaştırmanın temelinde yatan ontolojik zemin ortaya konulacak; (3) modern düşünceye temel olmuş ve feminist literatürde etraflıca incelenmiş ikilikler incelenecek; (4) depresyon bozuklukları kavramının altında yatan ontolojik zeminin feminist tartışmaya konu olmuş modern eril dikotomiler ile ilişkisi irdelenecek ve bu kavramın bir modern eril tahakküm aracı olarak işlevselliği tartışılacaktır.Item Erkeklerle Şiddeti Konuşmak: Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddeti Anlama ve Önlemede Erkek Katılımını Psikososyal Yaklaşımın Sunduğu İmkânlar Üzerinden Düşünmek(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Yetiş, Erman Örsan; Other; OtherKadına ve kız çocuklarına yönelik şiddeti önlemek için erkeklerin rol ve sorumluluklarını ön plana çıkaran, bu şiddetin son bulmasında çözümün bir parçasının erkekler olduğunu düşünen görüşler giderek önem kazanmıştır. Erkeklerin şiddetin önlenmesine katılımının yollarını sorgularken, her şeyden önce şiddeti nasıl algıladıkları sorusunun cevabının eksik kaldığını görürüz. Kriminoloji alanında benimsenen psikososyal yaklaşım, derinlikli ve kapsamlı bir analiz sunduğu nispette, bu soruya tatmin edici cevaplar geliştirilmesine imkân sağlayabilir. Hem toplumsal cinsiyet çalışmalarında hem de kriminoloji alanında erkeklik ve şiddet birbirleriyle ilişkilendirilip tartışılmıştır. Bu tartışma doğrultusunda gelişen çeşitli yaklaşımlardan faydalanarak, erkek şiddetinin anlaşılması ve önlenmesi açısından psikososyal yaklaşımın sunduğu imkânlar değerlendirilecektir. Son olarak, genç erkeklerin şiddetle ilişkilendirebilecekleri sosyal adalet meselesini bu yaklaşım doğrultusunda değerlendirerek toplumsal cinsiyet temelli şiddetin kazanabileceği farklı boyutlardaki anlamlarla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği lehine radikal bir toplumsal/kültürel değişimin imkânı sorgulanacaktır.Item Kadın Bedeni ve Biyo-İktidar/Biyo-Politika Söylem Düzeni(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Ördem, Özlem Aydoğmuş; Other; OtherBeden sosyolojisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra postyapısalcı düşünürlerin etkisi ile sosyolojinin temel alanlarından biri haline gelmiştir. Özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren sağlık sosyolojisinin gelişmesiyle birlikte verimli çalışmalar ortaya konmuştur. Bu çalışma, Foucault’nun biyo-iktidar ve biyo-politika kavramları ve Turner’ın beden sosyolojisi kuramına dayanmaktadır. Düzenleyici iktidarın söylemlerinin kadın bedenini ve makro düzeyde nüfusu nasıl etkilediği bu çalışmanın odak noktasını oluşturmaktadır. Bu yüzyılın getirmiş olduğu teknolojik gelişmeler ve neoliberal politik söylem tıpta kendini çok etkin olarak özellikle kadın bedeninde kendini göstermektedir. Bu çalışmanın araştırma deseni anlatı araştırması niteliği taşımaktadır. Bu çalışmada, riskli gebelik tanısı konulan 10 kadın ile görüşme yapılmış ve katılımcılardan gebelik süresince yaşadıkları yaşam hikâyelerini anlatmaları istenmiştir. Yapılan görüşmelerden elde edilen veriler ışığında dört tema belirlenmiştir ve bu temalar tümevarımsal içerik analizi ile sınıflandırılmıştır. Bu temalar, tıp söyleminin düzeni ve normalleştirici etkisi (1), kadınların biricikliği ve psikolojik süreç (2), bedenin kontrolü ve sosyal pratikler (3) ve kadının sosyal/iş yaşamı (4) olmak üzere dört farklı temadan oluşmaktadır. Çalışmada, özellikle biyo-iktidar ve biyo-politika aracılığı ile bedenleri üzerinde kurulan hâkimiyetin kadınlar tarafından çaresizce kabul edildiği görülmüştür. Ayrıca çalışmada gebe kadınlarda kaygı yaratan risk ve belirsizlik kavramları, tıp söyleminin normalleştirici pratiklerini oluşturmaktadır. Bu anlamda, uzman görüşü, genetik testi yapan uluslararası şirketler, laboratuvar incelemeleri, psikolojik süreç, hastaneler riskli gebeliğin tanısında çok önemli güçler olarak çalışmada ön plana çıkmıştırItem Kadın Psikolojik Güç Ölçeği: Ölçek Geliştirme Çalışması(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Bozkur, Binaz; Other; OtherKadınların güçlendirilmesi konusu önemi gittikçe artan bir konudur. Kadının güçlendirilmesi sosyal, ekonomik, kültürel, politik, yasal ve psikolojik birçok boyutu kapsamaktadır. Psikolojik güç ise diğer bütün güç alanlarını etkileme potansiyeli olan bir alandır. Bu çalışmanın amacı kadınlarda psikolojik güçlenmeyi ölçecek Türkçe geçerli ve güvenilir bir ölçme aracının geliştirilmesidir. Geliştirilen ölçme aracının genel olarak kadınlardaki psikolojik güçlülüğü veya gücün artmasına ihtiyaç duyulan alanları belirlemesi hedeflenmektedir. Bu araştırma tarama modelinde yapılan bir ölçek geliştirme çalışmasıdır. Araştırmanın çalışma gruplarını yaşları 18-53 arasında değişen 1010 kadın oluşturmaktadır. Yapılan analizler sonucunda dört alt boyut (Güçlülük/Savunuculuk, Benlik Saygısı, Eğitime Yaklaşım, Kısıtlayıcılık) ve 34 maddeden oluşan bir yapı ortaya çıkmıştır. Ölçekten alınan yüksek puan kadının psikolojik güç algısının yüksek olduğunu göstermektedir. Yapılan analizler sonucunda geliştirilen ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu ve çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.Item Kadınlık ve Erkekliğin Değişmeyen Halleri: Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Akçalı, Elif; İnceoğlu, Elif; Other; OtherBu makalede dizilerdeki kadın ve erkek temsillerinin kısıtlılığını kapsamlı bir örneklem içinde ortaya çıkaran en güncel araştırmalardan biri olan TÜSİAD desteğiyle gerçekleştirilmiş Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması’ndan (2018) yola çıkılarak araştırmanın ortaya koyduğu içerik analizine dayalı sonuçların metin analizi ile derinleştirilmesi amaçlanmıştır. Kadın ve erkek karakterlerin fiziksel ve duygusal özellikleri, üstlendikleri roller, ve yer aldıkları sahneler açısından kalıplaşmış toplumsal cinsiyet algılarını pekiştiren şekilde temsil edildiklerini ortaya çıkaran veriler televizyon ekranlarında indirgemeci ve özcü bir yaklaşım olduğunun kanıtıdır. Araştırma, ekranlardaki temsillerin çerçevesini belirlemek açısından iyi bir başlangıç olsa da, bu temsillerin feminist bir okumasını yapmak için verilerin metin analizi ile desteklenmesi gerekmektedir. Zira nicel veriler sahne içlerindeki görüntüye dair biçimsel özellikleri ya da mizansenin detaylarını kapsamamaktadır. Bu makalede bu araştırma içindeki dizilerden seçilmiş örnek sahnelerin analizleri aracılığıyla ekranlardaki “erkeklik” ve “kadınlık” anlayışının daha derinlikli bir okumasının yapılması hedeflenmektedir. Nicel veriler nitel yorumlar ile desteklenerek televizyon dizilerindeki kadınlığa ve erkekliğe yüklenen olumlu ve olumsuz anlamlar feminist bir bakış açısından tartışılacaktır.Item Modern Yoganın Analizi: Cinsiyetlendirilmiş Bir Sosyal Alan(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Duman, Özge; Koca, Canan; Other; OtherYoga, Batı’da fitness kültürü içerisinde gelişmesiyle bir değişime uğramış ve kültürel endüstrinin bir parçası haline gelmiştir. Bu çalışmada, yoganın bu değişen yapısını anlayabilmek için yoga alanı, Bourdiue’nün eylem kuramı kullanılarak bir sosyal alan olarak analiz edilmiştir. Bireysel görüşmeler (10 yoga eğitmeni ve 10 yoga uygulayıcısı) ve üç ay süren katılımlı gözlem ile elde edilen verilerin analizi sonucunda üç temaya ulaşılmıştır: Yoga topluluğunun habitusu, yoga alanını cinsiyetlendiren doksalar, yoga alanında hakim olan sermayeler. Araştırma bulguları, Türkiye’de yoga alanının kendine özgü habitusu olduğunu, beden sermayesinin değer gördüğünü ve alanın aktörleri tarafından yeniden üretilen doksalarıyla birlikte cinsiyetlendirilmiş bir sosyal alan olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, Türkiye’de modern yoga alanı kapitalist tüketim toplumuyla yakından ilişkilidir ve bu alanda toplumsal cinsiyet kalıp yargıları yeniden üretilmektedir.Item Süryaniliğin Kadınların Aile Yaşamına Kültürel Yansıması: Midyat Örneği(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Güçlü, Adalet; Çakır, Hülya; Other; OtherSüryaniler, günümüzde yaklaşık olarak beş milyon tahmin edilen nüfuslarıyla Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail ve Hindistan’da yaşamaktadırlar. Türkiye’de çoğunlukla Mardin ili ve köylerinde yaşamaktadırlar. Süryaniler Mezopotamya’da yaşamlarını sürdüren ve aralarında Aramice dilini konuşan, Hristiyan dinine mensup bir halk olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama Süryani kimliğinin dinsel bir temele dayanmasından kaynaklanmaktadır. Süryaniliğin kadınların gündelik hayatlarına kültürel yansıması araştırmasında, nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla 20 Süryani kadınla gerçekleştirilen görüşmelerde katılımcıların aile yapısı, Süryani kültürüne olan yakınlıkları, çocuklarını yetiştirme şekilleri, kültürün gündelik hayata yansımaları, çocuklarının kültürlerine yakınlıkları, Süryani kültüründe kadının konumu ve kültürün devamlılığındaki rolü üzerinde durulmaktadır. Çalışmanın amacı Süryani kültürünün aktarımında kadının nasıl bir konumda olduğu ve bu konumunda kültürel aktarım için ne gibi yöntemlere başvurduğu, aile içerisindeki yapılanmaların kültürün devamlılığında ne kadar etkili olduğu ve kültürün yaşatılmasında nelerin gerektiğini incelemektir. Görüşmelerde kadınların gündelik hayatı aslında inşa ettikleri, dini ve kültürel değerleriyle harmanladıkları gündelik eylem ve faaliyetlerini rutin hale getirerek hem kendi yaşamlarında hem de gelecek nesillerde devamlılığının sağlanması adına kültürel aktarım sürecinde aktif özne oldukları gözlemlenmiştir. Bu çalışma gündelik hayatın sosyal bir varlık olan insanın bütün bir günü içerisinde gerçekleştirdiği tüm rutin faaliyetlerle sınırlandırılmaması, aslında gündelik hayat içerisinde toplumsal ilişkilerin kültür ekseni etrafında üretildiği ve yeniden üretilmeye devam edildiğini göstermesi açısından önem taşımaktadır.Item The Awakening of the Locked Up Female Body in That Scorching Season of Youth(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Subaşı, Muzaffer Derya Nazlıpınar; Other; OtherThe dichotomies of 'self/other', ‘subject/object’, 'mind/body', ‘reason/emotion’ and 'materiality/rationality', having been initiated and systematized by Plato and Aristotle respectively, and accepted as ‘Cartesian Duality’ with the ideas of French philosopher René Descartes, have been gradually turned into strongly established binary opposition of ‘male/female’ by patriarchal societies. This transformation process deriving from female body and sexuality has defined and marginalized woman in accordance with androcentric terms and imprisoned her within patriarchal constraints. Women and women writers, aiming to subvert male hegemony, have been in a struggle for articulating the unspoken female body and sexuality, and giving voice to muted fellows with the required words and awareness. Erendiz Atasü, knowing all the difficulties and limitations as a woman and a woman writer in a patriarchal society, is one of those women writers seeking alternative ways to change women’s constructed submissive and secondary position. In accordance with those considerations, Atasü strives for transcending beyond long-established gender dichotomies emanated from primary ‘male/female’ opposition and emphasizes the significance of unshackling and de(con)structing the phallocentric discourses and unspoken taboos in regard to female body and experiences. In this respect, based on the theories of post-structuralist feminism, this study analyzes Atasü’s poetic work, That Scorching Season of Youth, and aims to prove how women can establish a new, female-oriented tradition that will allow, justify and acknowledge their female existence through the rejecting the constructed phallocentric discourses and hierarchical binary oppositionsItem Türkiye futbolunda kadın: “İş”i olmayan ve olmaması gereken yerde(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Nuhrat, Yağmur; Other; OtherFutbol dünyanın birçok yerinde esas olarak bir erkek meşgalesi. Dahası, baskın erkekliğin kurulmasında önemli rol oynuyor. Bu da beraberinde kadın futbolunun ikincilleştirilmesini, değersiz ve önemsiz görülmesini ve futbol üzerinden kadının ötekileştirilmesini getiriyor. Bu yazıda, değersizleştirmenin bileşenleri olarak futbolun kadın için bir iş olmaktansa hobi ya da bir toplumsal ilerleme aracı olarak değerlendirildiğini öne sürüyorum ve buradan hareketle de futboldaki kadının “olmaması gereken yerde olan” ve tehdit (“matter out of place”) muamelesi gördüğü savını ortaya koyuyorum. Böylece sadece kavramsal ya da sembolik olarak değil, fiziksel ve duyusal olarak da kadının futbolun dışına itilmesini ayrıntılandırıyorum. Yazı, 2019 ve 2020 senelerinde toplamda dört ay çoğunlukla İstanbul’da yaptığım niteliksel saha çalışmama dayanıyor. Çalışma süresince futbolcu, antrenör, kulüp ve federasyon yetkilileri, spor gazetecileri ve sponsorlarla derinlemesine görüşmeler ve maçlarda gözlem yaptımItem Ülkücü Kadınlar ve Kadın Kimliğinin İnşası: “Asenalar”(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Özdemir, Güler; Other; Other“nesneleştirerek” işlev görür. Eril bir söylem inşa eden milliyetçi ideolojiler kadınları milli davaların yanına çekerken diğer yandan da standartlaştırılmış eylem kalıplarının içerisinde durmaya zorlarlar. Bu bağlamda, 1980’den önceki süreçte ülkücü kadınların MHP’de geri hizmetlerde olmalarına karşın, 1990’larla birlikte bir dizi olgu çerçevesinde, MHP’nin kadınları daha fazla seferber ettiği görülür. Kuşkusuz burada söz konusu olan sadece bir “çağırma” ve “davet etme” süreci değildir diğer yandan kadınlar da siyasetin aktif özneleri olarak harekete geçmişlerdir. Bu anlamda Türkiye’de MHP ve Ülkücü Hareket’in “eril/erkek” bir hareket olduğu iddiasından yola çıkan bu çalışmada, ülkücü kadınlar ele alınacak; kadın dergileri üzerinden nasıl bir kimlik inşa ettikleri, milliyetçi hareketle nasıl bir bağ kurdukları, kadınların “eril kurgular” dışına çıkıp çıkamadıkları sorgulanacaktır. “Asenalar” olarak tanımlanan ülkücü kadınların MHP’nin tarihsel okuması içerisine yerleştirilerek, toplumsal cinsiyet bağlamında kadınlık, aile, feminizm temaları etrafında yeniden bir okuması gerçekleştirilecektirItem Video Temelli Mülakatlarda Kadına Yönelik Şiddet(Ankara Üniversitesi KASUM, 2020-12-20) Umar, Esra Karakuş; Other; OtherFiziksel şiddet, şiddetin en belirgin halidir. Fiziksel şiddete maruz kalan birey, şiddete uğradığının farkındadır. Psikolojik, ekonomik ya da dijital şiddet örnekleri ise hem şiddete maruz kalan hem de şiddet uygulayan için sınırları belirsiz alanları temsil etmektedir. Hâlbuki şiddeti önlemede öncelikli olarak bireyin neyi deneyimlediğinin farkında olması gerekmektedir. Fark eden birey, koşullar oluştuğunda şiddeti önlemek için harekete geçebilecektir. Çalışmada, sosyoloji alanına yeni bir veri toplama tekniği sunulmuştur. Video temelli mülakatlar olarak isimlendirilen bu teknik, sosyoloji alanında kullanılmasa da özellikle fen ve matematik eğitiminde kullanılan tekniktir. Bu teknikte, videolar izletildikten sonra görüşmecilerin videolardaki şiddeti nasıl anlamlandırdıklarına yoğunlaşılmaktadır. Böylelikle bireylerin odak noktası, esas konuya yönlendirilerek şiddet türleri hakkında bireyde farkındalık yaratılması amaçlanmaktadır. Çalışmada, videolarda çeşitli şiddet deneyimlerini anlamlandıran yedi kadın akademisyenden yazılı notlar alınmış ve bu notları destekleyen yarı yapılandırılmış soru formları ile derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Söz konusu mülakatlarda bireylerin psikolojik, ekonomik ve dijital şiddeti nasıl anlamlandırdıklarının "söylem analizi" gerçekleştirilmiştir. Öncelik olarak böyle bir durumla karşılaştıklarında deneyimlerini nasıl anlamlandırdıklarına odaklanılmıştır. Tabi ki "fark etme" odaklı yapılan bu çalışmada görüşmecilerin "neyi fark ettikleri" aslında neyi nasıl tanımladıklarını bizlere göstermektedir. Açıkçası bireylerin fark etmedikleri noktalar hakkında, bilgi sahibi olmadıkları kabulü araştırmada önemli bir dayanak noktasıdır. Sonuçta görüşmeciler, fiziksel şiddeti fark etmede ve anlamada sıkıntı çekmezken diğer şiddet türlerini fark etmede ve kavramsallaştırmada sıkıntı çekmişlerdir. Derinlemesine mülakatlar sırasında şiddetin çeşitlerine ilişkin fikir sahibi oldukları görülse de kavramsallaştırmalarda problemler yaşadıkları görülmüştür. Aynı zamanda çeşitli şiddet türlerinin sınırlarına ilişkin yeterli bilgi sahibi olmadıkları söylenebilir. Öyle ki bazı şiddet türleri onlar için belirli örneklerle sabittir