Cilt:45 Sayı:02 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:45 Sayı:02 (2021) by Author "Other"
Now showing 1 - 14 of 14
Results Per Page
Sort Options
Item Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dergisi(Ankara Üniversitesi, 2021) Toksoy, Mahmut Ozan; Other; OtherAmaç: Son 20 yılda nanoteknolojik gelişmeler ile birlikte ilaç moleküllerinin beyne hedeflenmesine yönelik çalışmalarda artış gözlenmektedir. Beyin, kan dolaşımından kendine özgü bir bariyer ile ayrılmıştır. Kan-beyin bariyeri olarak adlandırılan bu yapı astrosit, perisit, endotel hücreleri ve bunlar arasında bulunan sıkı bağlantılardan oluşmaktadır. Moleküllerin beyne geçişini engelleyen enzimatik aktivitenin yanında, beynin sistemik dolaşımdan kan-beyin bariyeri ile ayrılması, terapötik moleküllerinin beyne geçişini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarında tedavi zorlaşmakta, terapötik etki azalmakta veya gözlenememektedir. Bu durumu anlamak ve olası sorunları giderebilmek için beynin ve kan-beyin bariyerinin yapısı bilinmeli, ilaç moleküllerinin geçiş mekanizmaları aydınlatılmalıdır. Beyne hedeflemede ilaç taşıyıcı sistemlerin önemi günden güne artmaktadır. Üretilen sistemler arasında katı lipit nanopartiküllerin kolay üretimi, biyo-uyumluluğu, biyo-bozunabilirliği açısından diğer sistemlere göre avantajları bulunmaktadır. Bu derlemede, kan beyin bariyerinden bahsedilmesi, beyne ilaç hedefleme yöntemlerinin açıklanması ve beyne ilaç moleküllerinin hedeflenmesinde katı lipit nanopartiküllerle yapılan çalışmalardan söz edilmesi amaçlanmıştır. Sonuç ve Tartışma: İlaç moleküllerinin beyne hedeflenmesinde kan-beyin bariyeri en büyük engeldir. Bu engeli aşabilmek amacıyla geliştirilen sistemlerden biri de katı lipit nanopartiküller olmuş, sayısız çalışmalarla etkinliği kanıtlanmıştır. Hedefleme ile merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarında ilaçların etkinliğinin arttırılabileceği görülmüştür.Item BAZI MICHAEL TİPİ KATIM ÜRÜNLERİNİN SENTEZ ÇALIŞMASI VE ANTİMİKROBİYAL AKTİVİTELERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Bayram, Gül; Other; OtherAmaç: Çoklu ilaca dirençli patojenik bakteri, mantar ve Mycobacterium tuberculosis enfeksiyonları dünya çapında giderek yaygınlaşmaya devam etmektedir. Organik kimyada, tiya-Michael tipi katım ayrıca biyoaktif bileşiklerin sentezinde önemli bir reaksiyondur. Bu çalışmada, 2-amino-3-[(2-nitro-1-fenilpropil)tiyo]propanoik asit Michael tip yeni katım ürünlerinin (IIa-IIg) sentezi ve antibakteriyel, antifungal ve antitüberküler aktivitelerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: L-sistein ile β-metil-β-nitrostirenlerdenin (Ia-Ig) Michael katım reaksiyonu kullanılarak IIa-IIg türevleri sentezlenmiş ve yapıları 1HNMR, FTIR, ESI-LC/MS ve elemental analiz ile karakterize edilmiştir. Mikrodilüsyon yöntemi ve resazurin mikrotitre deneyi antimikrobiyal aktivitelerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sentezlenen bileşiklerin aktiviteleri karşılaştırıldığında, IIa, IId ve IIe Mycobacterium tuberculosis H37Rv suşuna karşı, 1.95 µg/ml’lik MIC değeri ile dikkat çekici aktiviteye sahip olarak bulunmuştur. Yeni sentezlenen bileşiklerin hepsi test edilen bakteri ve mantar suşlarına karşı orta derecede aktivite göstermişlerdir. Sentezlenen bileşikler arasında, IIb, B. subtilis, E. faecium ve C. albicans'a karşı sırasıyla 31.25, 31.25 ve 15.6 µg/ml MIC değerleri ile en iyi antibakteryel ve antifungal aktivite sergilemiştir Sentezlenen bazı bileşikler gösterdikleri antimikobakteriyel aktiviteden dolayı klinik kullanım için iyi bir aday olacakları açıktır.Item BAZI NAFTOKİNON TÜREVLERİ İLE İLAÇ MADDELERİ ARASINDAKİ ETKİLEŞİM ÜRÜNLERİNİN YAPISININ İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) DONCHENKO, Anastasiia; Other; OtherAmaç: Naftokinon esaslı analitik reaktiflerin asetilsistein, β-alanin ve taurin (2-aminoetanosülfonik asit) gibi farmasötik açıdan aktif maddelerle etkilişimin, oluşan ürünlerin ayırımı yapı oluşumu dahil olmak üzere detaylı incelemesidir. Gereç ve Yöntem: Farmasötik maddeler ile naftokinon türevleri arasındaki reaksiyonlarda reaktanların stokiyometrik katsayılarını belirlemek için UV - Vis spektrofotometri yöntemi uygulandı. Reaksiyon ürünlerinin yapısını kanıtlamak için 1Н NMR-spektroskopi, IR spektroskopi, kütle spektrometrisi kullanıldı. Sonuç ve Tartışma: Kinon türevleri ile araştırılan tıbbi maddelerin reaksiyonlarında reaktanların stokiyometrik ilişkileri, doyurma ve sürekli değişim yöntemleri ile belirlenmiştir. İlişki her durumda 1: 1'dir. Bileşen reaksiyonu ve reaksiyon yolu için optimal koşulların belirlenen ilişkilerine göre, asetilsisteinin 2,3-dikloro-1,4-naftokinon ve taurin ile, β-alanin ile sodyum 1,2-naftokinon-4-sülfonat ile etkileşim ürünleri izole edilmiş ve tanımlanmıştır. Bileşiklerin yapısını oluşturmak için 1Н NMR-spektroskopi, IR spektroskopisi, kütle spektrometrisi kullanılmıştır.Item BETA-SİTOSTEROL VE ANTİNOSİSEPTİF ETKİ MEKANİZMASI Yıl 2021, Cilt 45, Sayı 2, 238 - 252, 31.05.2021(Ankara Üniversitesi, 2021) Şakul, Ayşe Arzu; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada, farelerde beta-sitosterol uygulamasına bağlı santral analjezide opioiderjik, serotonerjik, adrenerjik ve kolinerjik reseptörleri ile ilişkili olası antinosiseptif aktivitesi araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Beta-sitosterol, farelere 5, 10 ve 20 mg/kg dozlarında uygulandı. Daha sonra, fareler beta-sitosterolün olası antinosiseptif etkilerini araştırmak için tail-flick ve hot-plate testleri ile analiz edildi. Ek olarak, etki mekanizmasını değerlendirmek için, farelere, beta-sitosterol (20 mg/kg, intraperitonel) uygulamasından önce opioid antagonisti nalokson (5 mg/kg), serotonin 5-HT3 reseptör antagonisti ondansetron (1 mg/kg), serotonin 5-HT2A/2C reseptör antagonisti ketanserin (1 mg/kg), α2-adrenoseptör antagonisti yohimbin (1 mg/kg) ve muskarinik antagonist atropin (5 mg/kg) ve ayrıca nikotinik antagonisti mekamilamin (1 mg/kg) uygulandı. Sonuç ve Tartışma: Beta-sitosterolün doza-bağlı antinosiseptif etkisi, tail-flick ve hot-plate testlerinde 5, 10 ve 20 mg/kg dozlarında tespit edilmiştir. Beta-sitosterolün, spinal ve supraspinal aracılı kolinerjik ve opioiderjik modülasyon ile ilişkili merkezi antinosisepsiyon etkilerini teşvik ettiği sonucuna varılabilir.Item FABRICATION OF ELECTROCHEMICAL NANOSENSOR BASED ON CuO AND GRAPHITE POWDER AND ITS APPLICATION FOR TRACE ANALYSIS OF OP (ORGANOPHOSPHORUS) PESTICIDES IN REAL SAMPLES(Ankara Üniversitesi, 2021) Das, Ratnesh; Other; OtherAmaç: Karmaşık olmayan, düşükmaliyetli, son derece seçici ve hassas elektrokimyasal olarak aktif nanosensörler,bir öncü olarak bakır tuzu, yüzey aktif maddeler ve yapısal yönlendirme ajanları kullanılarak sentezlenmiştir. Sentezlenen bu CuO Nanopartiküller (NP'ler) elektroaktiftir ve elektro katalitik aktiviteyi ve hassasiyeti artırmak için grafit tozu (CPE) ile modifiye edilerek EC işlemleri de gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Bu fabrikasyon nano sensörlerin karakterizasyonu, dönüşümlü voltametri (CV), diferansiyel puls voltametri (DPV), alan emisyonu taramalı elektron mikroskobu (FESEM), toz X-ışınıkırınımı (PXRD) ve transmisyon elektron mikroskobu (TEM) ile yapılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Organofosforlu (OP) pestisitlerin gerçek numunelerdeki EC davranışı bu fabrikasyon sensörlerle incelenmiştir. OP pestisitlerinin eser madde tespiti için çözelti tarama hızının pH'ı, birikme süresi ve potansiyel fark gibi parametreler optimize edilmiştir.Item IDENTIFICATION AND QUANTIFICATION OF β- SITOSTEROL IN LEAF OF CALOTROPIS GIGANTEA AND CALOTROPIS PROCERA BY HPTLC(Ankara Üniversitesi, 2021) BAİRAGİ, Shripad; Other; OtherAmaç: Asclepidiaceae familyasına ait Calotropis procerave Calotropis gigantean yaprağında bulunan biyomarker β-sitosterol'ün ayırt edici kanıtı ve ölçümü, yüksek performanslı ince tabaka kromatografik (HPTLC) karakterizasyon yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi. Bu çalışmada, kantitatif değerlendirme için dış standart yöntemi kullanılmıştır. Gereç ve Yöntem: Yöntem, kantitatif araştırmanın doğruluğunu sağlamaktadır ve özellikle HPTLC analizi için uygundur. Kromatografik analiz için, 250 μm kalınlığında silika jel 60F254 kaplı alüminyum HPTLC plakları kullanıldı. Mobil faz olarak; toluen: etil asetat: glasiyal asetik asit 8: 2: 0.20 (v / v / v) çözücü sistemi kullanıldı. Türevlendirme için anisaldehit sülfürik asit kullanıldı ve 510 nmdalga boyunda değerlendirildi. Sonuç ve Tartışma: Bitki yapısındaki β-sitosterol miktarının Calotropis procera ve Calotropis gigantea için sırasıyla 11,63 µg ve 10,23 µg olduğu görülmüştür. Kullanılan yöntemlerin uygunluğu ve seçiciliği, nitel ve nicel analizlerle gösterilmiştir. Belirlenen bu yöntemin;Calotropis procera ve Calotropis gigantea yaprağındaki β-sitosterol miktarı tayini için, hassas, seçici ve tekrar edilebilir olduğu kanıtlanmıştır.Item IN SILICO DRUG EVALUATION AND DRUG RESEARCH OF BIOACTIVE MOLECULE METHYL 4-BROMO-2-FLUOROBENZOATE(Ankara Üniversitesi, 2021) Muthu, S.; Other; OtherAmaç: Biyokimyasal analiz farmasötik kimyada önemli bir rol oynar. Mantar enfeksiyonları dünya çapında en yaygın bulaşıcı hastalıktır. Bu araştırma çalışmasının sonucu, eczacılık ve ilaç keşif süreci için çok faydalı olabilir. Gereç ve Yöntem: Deneysel UV-Vis absorpsiyonu çözücü olarak DMSO kullanılarak SAIF IIT'de (Gelişmiş Analitik Cihaz Tesisi, Hindistan Teknoloji Enstitüsü, Chennai, Hindistan) kaydedildi. Biyolojik olarak aktif bölgeler, Gauss yazılımı tarafından MEP aracılığıyla incelendi. Toksisite tahminlemesi Preadme çevrimiçi aracı ile tamamlandı. Protein-Ligand etkileşimi Autodock 4.2.6 programıyla incelendi. Sonuç ve Tartışma: Metil 4-bromo-2-florobenzoat (MBF) molekülü yapısal olarak kararlıdır. MBF molekülünün hidrojen bağlanma yerleri karbonil grubu çevresinde bulunur. HOMO/LUMO enerji değerleri, sırasıyla -4,305 eV ve -6.509 eV'dir. Stabilizasyon enerjisi (3.63 kcal/mol) O4 = C11 atomları olarak hesaplandı. Toksisite parametreleri hesaplandı. MBF molekülü ile mantar proteini arasında iki hidrojen bağı oluştu. Genel sonuçlar, stabilize edilmiş MBF molekülünün zehirli olmadığını ve mantar hastalıkları için ilaç olarak uygun olduğunu göstermektedir.Item İNFANTİL KOLİKLİ BİR BEBEKTE ELMA YAĞI NEDENLİ UYKUYA EĞİLİM(Ankara Üniversitesi, 2021) Köroğlu, Ayşegül; Other; OtherAmaç: İnfantil kolik, aile ve hekim için oldukça kaygı verici 4 aylıktan küçük bebeklerde sık olarak acile başvuru nedeni olan ve etiyolojisi net bilinmeyen ağlama krizleridir. Yoğun ağlama krizleri sırasında çaresiz kalan aileler, çevredekilerin de etkisi ile farklı tedavi yöntemleri arama eğilimindedirler. 28 yaşındaki annenin 1. gebeliğinden normal spontan vaginal yol ile 39 gebelik haftasında doğan iki aylık erkek bebeğin, son 24 saattir uyandırılamaması şikayeti, acil servise başvuru nedenidir. Acil servise başvuru öyküsünde ailenin, bebeğin yoğun ağlama nöbetleri nedeniyle eczaneden alınan farklı farmakolojik ürünleri ardı ardına denediği, ancak bebeğin şikayetlerinin devam etmesi nedeniyle, çevredekilerinin de önerisi ile “elma yağı” adı ile satın aldıkları ve içeriğini bilmedikleri bir ürünü bebeğin göbek bölgesine masaj yoluyla uygulandığı ve sonrasında bebeğin ağlamalarının azaldığı ve uykuya meyilli olduğu bilgisi yer almıştır. Hastanedeki tedavi sırasında bebeğin sadece uyarılınca uyandığının belirlenmesi sonucu aileden kullandıkları ürün istenmiştir. Gereç ve Yöntem: Piyasadan satın alınan ve bebeğe masaj yoluyla uygulanan “elma yağı” adı ile satışa sunulmuş ürünün, GC-FID ve GC/MS yöntemleri ile içerik analizi yapılmıştır. Uçucu bileşiklerin teşhisi için çeşitli bilimsel veri kütüphaneleri kullanılmıştır. Sonuç ve Tartışma: Bu çalışma, son yıllarda doğala yönelme kavramının bilinçsiz ellerde geri dönüşümü olmayacak kadar olumsuz sonuçlara neden olabileceğini göstermekte ve aynı zamanda ilaçlar ve tıbbi doğal ürünler alanında yetkin olan eczacılık mesleğinin önemini göz önüne sermektedir.Item INVESTIGATIONS ON ANTIMICROBIAL AND ANTITUBERCULAR ACTIVITY OF SOME 4,5-DIHYDRO-1H-PYRAZOLE AND CHALCONE DERIVATIVES(Ankara Üniversitesi, 2021) Aksöz, Begüm Avranos; Other; OtherAmaç: Bu çalışmada öncelikle şalkonlar ve bu şalkon türevlerinin hidrazitler ile reaksiyonu sonucu halka kapanması ile oluşan 4,5-dihidro-1H-pirazol yapısındaki bileşikler sentez edilmiş ve sentezlenen tüm bileşiklerin antimikrobiyal ve antitüberküler etkileri araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Benzaldehit ve asetofenon türevlerinin alkali ortamda metanol içindeki reaksiyonuyla elde edilen şalkonların, hidrazit türevleri ile etanol içindeki reaksiyonu sonucu 4,5-dihidro-1H-pirazol türevleri elde edilmiştir. Sentezlenen bu bileşiklerin antimikrobiyal etkileri mikrodilüsyon yöntemiyle, antitüberküler etkileri ise mikroplaka alamar mavisi deneyi ile saptanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Comparing E. coli ATCC 25922, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Pseudomonas aeruginosa izolat (gentamisine dirençli) ve Candida albicans’a karşı 4,5-dihidro-1H-pirazol yapısındaki bileşiklerin şalkonlardan daha etkili olduğu bulunmuştur. Staphylococcus aureus’a karşı ise şalkonlar 4,5-dihidro-1H-pirazol türevlerinden daha etkili bulunmuştur. Staphylococcus aureus izolat (MRSA) ve Mycobacterium tuberculosis’e karşı hem şalkonlar hem de 4,5-dihidro-1H-pirazol türevleri aynı etkiyi göstermiştir. B21 bileşiği Candida krusei üzerinde flukonazolle aynı etkiyi göstermiştir. B20 bileşiği ise Candida krusei üzerine flukonazolden daha etkili bulunmuştur.Item MANTARLARIN BİYOLOJİK AKTİVİTELERİ İLE İLGİLİ İN VİTRO, İN VİVO VE KLİNİK DEĞERLENDİRMELER(Ankara Üniversitesi, 2021) Öztürk, Ceren; Other; OtherAmaç: Mantarlar yüzyıllardan beri Uzakdoğu başta olmak üzere tüm dünyada gıda ve tıbbi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Dünya genelinde kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kanser, obezite gibi hastalıkların hızla artması ve buna bağlı olarak tedavi ve bakım maliyetlerindeki artışlar, hem araştırıcılar hem de halk arasında alternatif tedavi yöntemlerine olan ilgiyi artmıştır. Sonuç ve Tartışma: In vitro ve in vivo analizler ile klinik çalışmalar, başta Pleurotus spp, Lentinula edodes, Ganoderma lucidum, Grifolia frondosa gibi türler olmak üzere birçok mantar türünün yüzyıllardan beri süregelen geleneksel kullanımlarının doğruluğunu kanıtlamakta ve mantarlardan elde edilen ana biyoaktif bileşiklerin çeşitli hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde bir potansiyele sahip olduklarını göstermektedir. Bu derlemede mantarların, günümüzde sık rastlanan kanser, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet gibi hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki potansiyellerini değerlendirmek amacıyla antitümör, antioksidan, antimikrobiyal, kolesterol düşürücü ve kan şekerini düzenleyici etkileri ile ilgili güncel in vitro, in vivo ve klinik çalışmalar derlenmiştir.Item MOLECULAR BASIS AND INTEGRATIVE ANALYSIS OF Rv1463 AS PROBABLE CONSERVED ATP-BINDING PROTEIN BY COMPUTATIONAL APPROACH(Ankara Üniversitesi, 2021) Sevindik, Mustafa; Other; OtherAmaç: Tüberküloz, patojeni olan Mycobacterium tuberculosis H37Rv'nin (M. tuberculosis) şiddetle değişen dinamiği nedeniyle yıllardan beri küresel bir salgın olmuştur. Bu patojenin durumu daha da kötüleşmektedir ve üstesinden gelmek zorlaşmaktadır. Bu yazıda, metal iyonunun plazma membranları boyunca taşınmasına yardımcı olan ve sonuçta bir elektrokimyasal gradyan oluşturan Mycobacterium tuberculosis H37Rv'nin (M. tuberculosis) ATP bağlayıcı proteini için hesaplama yaklaşımlarını kullandı. Rv1463, ATP bağlama motifi (WalkerA) (GXXXXGKS / T) ve (Walkera) (DEXXXXXD) içeren varsayımsal bir protein ve bu motiflerin ATP bağlama ve hidrolizleme aktivitelerindeki önemi üzerinde duruldu. ATP bağlanma özelliğini, transkripsiyonel düzenleyici protein ile etkileşime girerek ve etkileşimli bileşikler magnezyum (Mg) ve Adenosin di fosfat (ADP) ile gösterir. Gereç ve Yöntem: Rv1463'ün yapısı SwissModel web sunucusu tarafından oluşturuldu ve AutoDock kullanılarak moleküler yerleştirme yapıldı. Sonuç ve Tartışma: Mutasyonel analizde, D175 kalıntılarının protein yapısını değiştirebilecek tüm etkileşimlerde ortak olduğunu doğrulandı. Bu hesaplama yaklaşımları, bu hastalığın tedavisinde yeni stratejiler geliştirmede yardımcı olabilir.Item PULMONER ARTERİYEL HİPERTANSİYON TEDAVİSİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR(Ankara Üniversitesi, 2021) Yıldız, Ceren; Other; OtherAmaç: Pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH), yüksek morbidite ve mortaliteye sahip kronik bir hastalıktır. PAH için uygulanan tedavi stratejileri hastaların yaşam kalitesinin iyileşmesini sağlamakla birlikte, hastaların büyük çoğunluğu için PAH, tedavi olasılığı olmayan hayatı sınırlayan bir hastalık olmaya devam etmektedir. Mevcut PAH tedavisinde karşılaşılan en önemli sorunlar hasta uyuncunun düşük olması ve yan etkilerin görülmesidir. Bu derlemede, PAH tedavisinde rhoA/rho kinaz, tirozin kinaz, endotel progenitör hücreleri, vazoaktif bağırsak peptiti ve miRNA gibi çeşitli yeni moleküler yolakların potansiyeli tartışılmıştır. Ayrıca, tedavide kullanılmak üzere onaylanmış ve inceleme aşamasında olan etkin maddelerin etkinliğini artırmak için hedeflendirilmiş ilaç taşıyıcı sistemlerin kullanımına yönelik çeşitli yöntemler değerlendirilmiştir. Sonuç ve Tartışma: PAH, pulmoner vasküler direncin artması ve sonunda sağ kalp yetmezliği ve ölümle sonuçlanan ilerleyici pulmoner vasküler fonksiyonel ve yapısal değişikliklerle karakterize kronik bir hastalıktır. PAH patofizyolojisinden sorumlu hücresel ve moleküler mekanizmalar hakkındaki bilgilerin artması PAH tedavisinde yeni terapötik yaklaşımların oluşmasını sağlamıştır. Bu yaklaşımlar arasında rhoA/rho kinaz, tirozin kinaz, endotel progenitör hücreleri, vazoaktif bağırsak peptiti ve miRNA gibi çeşitli yeni moleküler yolakların kullanımı yer almaktadır. Ayrıca, PAH tedavisinde ilaç taşıyıcı sistemlerin kullanımı etkin maddelerin lokal olarak etki bölgesine hedeflendirilmesini sağlayarak optimum etkinin elde edilmesi ve yan etki görülme potansiyelinin azaltılması açısından umut verici olmuştur.Item THE AEROBIC BACTERIA ISOLATED FROM USED COSMETIC PRODUCTS AND EVALUATION OF ANTIBIOTIC RESISTANCE(Ankara Üniversitesi, 2021) Akgül, Ömer; Other; OtherAmaç: Günümüzde insanların sağlığını koruma, koruyucu sağlık tedbirleri, hastalığa değil sağlığa yönelik yapılan yatırımlar ve kişiyi hastalanmadan bilinçlendirme adına yapılan projeler kapsamında denetlenen binlerce sektörden biri de kozmetik sektörüdür. Kozmetiklerin istenmeyen etkilerini en aza indirmek için sağlıklı koşullarda üretilip korunması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, kullanılan kozmetik ürünlerin aerobik bakteriyel kontaminasyonunu ve izole edilen bakterilerin direnç profilini (karbapenem ve genişletilmiş spektrumlu beta-laktamaz) değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Kullanılmış kozmetik ürünlerden beş yüz örnekleme yapıldı. Örneklerden kültür, biyokimyasal testler, Vitek 2 ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) kullanılarak mikrobiyolojik değerlendirme yapıldı. Sonuç ve Tartışma: Bu çalışmada, 500 kozmetik ürün kullanıcısından, kullanılmış kozmetik ürünler toplandı. Kullanılmış kozmetik ürünlerden (n=500) toplamda 101 (%20,2) bakteri izolasyonu yapıldı. Vitek 2 cihazında gerçekleştirilen identifikason sonucunda izolatların sırasıyla S. epidermidis (47, %46,5), S. hominis (17, %16,8), S. aureus (6, %5,9), E. coli (16, %15,8), K. pneumoniae (11, %10,9) ve P. aeruginosa (4, %4,1) olduğu belirlendi. Fenotipik antibiyotik direncinin değerlendirmesi sonucunda 1 izolatın metisilin dirençli S. aureus (MRSA) ve mecA geni pozitif olduğu görüldü. İzole edilen 10 gram negatif bakterinin karbapenem ve genişlemiş-spektrumlu β-laktamaz direnci profili gösterdiği belirlendi. Bu izolatlarda sadece üç K. pneumoniae suşunun blaOXA-48 geni taşıdığı belirlendi. Bu çalışmada, kozmetik ürün kullanımında kötü kişisel hijyen, uzun kullanımı zaman, and ortamın bakteriyel kontaminasyon oranı ile ilişkili ciddi infeksiyonlara maruz kalınabileceği sonucuna varıldı.Item TRİİYODOANİLİN’İN SENTEZLENMESİ, NANOSÜSPANSİYONLARININ HAZIRLANMASI, İN VİTRO KARAKTERİZASYONU VE RADYOKONTRAST ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Koca, Mehmet; Other; OtherAmaç: Suda çözünürlüğü bulunmayan iyot bazlı triiyodoanilin (TIA) radyokontrast bileşiğinin sentezini ve nanosüspansiyonunu yapmak, karakterizasyonlarını gerçekleştirmek ve Bilgisayarlı Tomografi (BT) görüntülemede sıklıkla kullanılan iopromid ve ioheksol ile kıyaslamak. Gereç ve Yöntem: TIA sentezi ultrasonik ses dalgaları kullanılarak ve nanokristaller ise sentezlenen bu maddeden hareketle nanopresipitasyon yöntemi ile elde edilmiştir. TIA’nın karakterizasyonu için NMR ve Q-TOF analizleri yapılmıştır. Nanokristallerin karakterizasyonu için ise optik mikroskop, zeta potansiyel, partikül boyutu ve dağılımı, SEM ve FT-IR analizleri yapılmıştır. Elde edilen nanosüspansiyon, BT tekniği ile iopromid ve ioheksol.ile radyokontrast özellikleri açısından kıyaslanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Sentezlenen saf TIA’dan hareketle hazırlanan nanokristallerin boyutları ~699 nm, zeta potansiyelleri ise ~(-)16 mV olarak bulunmuştur. SEM ve optik mikroskop görüntüleri ile morfolojileri belirlenmiştir. Elde edilen nanokristallerin, sentezlenen TIA’dan farklı bir yapı sergilemediği FT-IR ile tespit edilmiştir. BT görüntülerinde TIA nanosüspansiyonunun, aynı miktardaki iopromid ve ioheksolden yaklaşık ~%40 daha fazla kontrast özellik sergilediği tespit edilmiştir. Sonuç olarak nanokristallerin kendi sahip oldukları eşsiz özellikleri ile daha az radyokontrast madde kullanılarak benzer nitelikte görüntüleme yapılabileceği gösterilmiştir. Bu sayede daha düşük dozda kullanım sunması sebebiyle daha az yan etki ve/veya toksik etki oluşturması muhtemeldir. Elde edilen bu başarılı sonuçlar ışığında, klinik deneyler ile bu çalışmanın gelecekte detaylandırılması planlanmaktadır.