Başkent Üniversitesi Tıp fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde takip edilen gebelerde preterm doğum ve ilişkili faktörler
Abstract
Araştırmamızda, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde 2013 ve 2014 yılları arasında takip edilen tekil gebeliklerde; preterm doğum sıklığını ve preterm doğumu etkileyen risk faktörlerini belirlemek; preterm doğumu önlemeye yönelik yapılan uygulamaların gebelik sonuçları üzerine olan etkilerini araştırmak amaçlanmıştır. Aynı zamanda Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniklerinde uygulanan ve preterm doğumu önlemeye yönelik müdahalelerin (progesteron tedavisi, servikal serklaj, servikal pessar, tokoliz) preterm doğum üzerine etkilerini belirlemek, bulgularımızdan çıkan çoklu analiz sonuçlarımıza dayalı 34. gebelik öncesi PTD ve 37. gebelik haftası öncesi PTD olasılıklarını pratik bir şekilde hesaplanmasına olanak sağlayacak birer istatistiksel Nomogram oluşturulması amaçlanmıştır. Bu Nomogram sayesinde kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin, klinik uygulamaları esnasında mevcut semptomlarında göz önüne alınarak, gebelere ne oranda 34 hafta altında ve 37 hafta altında PTD riski taşıdıklarını anında belirleyebilmeleri ve PTD'yi önlemeye yönelik uygulamaları geç kalmadan yapabilmelerine katkı sağlamak amaçlanmıştır. Araştırmamız retrospektif kohort tipinde bir çalışmadır. Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde 2013 ve 2014 yıllarında takip edilen gebelikler Perinatoloji Konsey Kayıtlarından, Doğum Defterinden ve Nucleus Hasta Kayıt Sisteminden taranmıştır. Bu kayıtlar ile izlenmiş olan, preterm eylem açısından risk taşıyan ve taşımayan gebeliklerin yanı sıra müdahale yapılan ve yapılmayan gebeliklerin, preterm doğum ile olan ilişkileri araştırılmıştır. Toplam 1814 gebeden, çoğul gebelikler, yapısal anomaliler, kromozomal anomaliler dışlandığında, kalan 1453 tekil gebelik çalışma grubumuzu oluşturmuştur. Bu gebelerden preterm doğum açısından herhangi bir risk taşıyanlar (557 gebe) ve herhangi bir risk taşımayanlar (896 gebe) kayıtlardaki izlemleri değerlendirilerek preterm doğum oranları ortaya konulmuştur. 34 hafta öncesinde PDT yapanlar ile yapmayanlar arasında tekli istatistiksel analizlerde anlamlı fark bulunanlar şunlardır; preterm doğum eylemine girmiş gebeler (p<0.001), GDM (p=0,06), PPROM (p<0,001), preeklamsi (p<0,001), polihramnios (p=0,001) uterin anomalisi (p=0,029), ikinci/üçüncü trimester kanaması (p<0,001), anemi (p=0,001), plasenta dekolmanı (p=0,038) YDYBÜ'ne yatış (p<0,001). Buna karşılık preterm doğumun önlenmesine yönelik yapılan uygulamalardan; progesteron tedavisi alanlarda (p<0,001) ve tokoliz uygulananlarda (p<0,001) 34 hafta öncesinde PTD, bu uygulamaların yapılmadığı hastalarla karşılaştırıldığında anlamlı olarak daha çok görüldü. Serklaj ve pesser uygulamaları ile 34 hafta altında PTD oranlarında anlamlı bir ilişki yoktu (p>0,05). Bu uygulamalar zaten PTD açısından riskli kadınlara yapıldığı için uygulamalar PTD da bir azalma yapmış olabilir. Fakat bu azalmayı tespit etmek zordur. Çalışmamızda, 34 hafta öncesinde preterm doğum yapma durumuna göre çoklu regresyon analizi sonuçlarında anlamlı ilişkisi bulunanlar; kısa serviks (OR:3.47; %95 GA:0.42-28.95), gravida (OR:1.24; %95 GA:1.01-1.53), preeklamsi (OR:5.48; %95 GA:1.89-15.87), 2./3. Tr. kanaması (OR:13.38; %95 GA:2.99-59.84), PTD önleme yöntemi olarak progesteron kullananlarda 34 hafta öncesinde PTD riski 15,2 kat fazladır (OR:15.22; %95 GA: 6.69-34.62). 37 hafta öncesinde preterm doğum yapma durumuna göre değişkenlerin karşılaştırılması sonuçları bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunanlar şunlardır: ileri anne yaşı (p=0,002), oligo/anhidramnios (p<0,001), (p<0,001), preeklamsi (p<0,001), VSD (p<0,001), uterin anomali (p<0,001), kısa serviks (p<0,001), 2. trimester düşük (p=0,006), 2./3.trimester kanaması (p<0,001), plasenta dekolmanı (p<0,001), DM (p=0,029), gebelik kolestazı (p=0,019), preterm doğum öyküsü (p<0,001), PTD'yi önlemek için yapılan uygulamalardan serklaj (p=0,001), pesser (p=0,024), progesteron (p<0,001) ve tokoliz (p<0,001) uygulananlarda uygulanan gruplar zaten riskli olan gruplar olduğundan PTD daha sık meydana gelmiştir. YDYBÜ'ne yatış açısından sonuçlar incelendiğinde ise, 37 hafta öncesinde PTD yapan gebelerin bebeklerinde daha sık görüldü (p<0,001). Çalışmamızda, 37 hafta öncesinde preterm doğum yapma durumuna göre çoklu regresyon analizi sonuçlarına göre anlamlı ilişkisi bulunanlar; PPROM (OR:7,28; %95 GA: 3,36-15,79), preterm eyleme girmiş olmak (OR:4,40; %95 GA: 2,14-9,08), 2./3. trimester kanaması (OR:11,93; %95 GA: 3,52-16,58), preeklamsi (OR: 7,63; %95 GA:3,52-16,58), oligo/anhidramnios (OR:2,99; %95 GA:1,54-5,81), maternal hipotroidi (OR:2,05; %95 GA:1,15-3,68). Bunun aksine 35 yaşın üzerinde anne olmak (OR: 0,3; %95 GA: 0,19-0,56) 0,3 kat PTD riskini azaltmaktadır. 37 hafta öncesinde PTD'u önlemeye yönelik yapılan uygulamalar; serklaj (OR:5,38; %95 GA:1,29-22,52) 5.3 kat, progesteron yapılanlarda (OR:6,87; %95 GA:2,95-16) 6.8 kat, tokoliz (OR:16,55; %95 GA:4,46-61,39) 16.5 kat PTD ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni zaten bu grupların PTD açısından çok riskli olmasıdır. Günümüzde PTD'nin öngörüsü, hastanın obstetrik öyküsü ve TVUSG ile servikal uzunluk ölçümü ile yapılmaktadır. Ancak bu tarama stratejisinde PTD ile ilişkili olduğu kanıtlanmış gebeliğin klinik semptomları değerlendirmeye alınmamaktadır. PTD taraması için klinik semptomlarında içine alındığı yeni bir istatistiksel model geliştirdik. Bu yeni model sadece obstetrik öykü ve kısa servikal uzunluk ölçülmesi ile değil, aynı zamanda PTD riskini daha duyarlı ve kesin olarak değerlendirmek için klinik diğer risk faktörlerinin risk belirlenmesine katılmasını içermektedir. PTD'u önleyici tedbirlerin ne kadar etkin olduklarını cevaplamak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: preterm; premature; yenidoğan; tekil gebelik; tarama