Hilmi Ziya Ülken'in "Hâkimiyet" isimli eseri ekseninde siyaset ve ahlâk ilişkisi
Özet
Hâkimiyet, Hilmi Ziya Ülken'in siyaset felsefesi alanındaki görüşlerini ihtiva eden bir eserinin ismi olmakla birlikte, aynı zamanda düşünürün metafizik teorisini de seslendirmektedir. Bütün siyaset teorileri gibi Ülken'in teorisinin konusu "devlet"tir. Esinini Platon'un ideal devlet görüşünden alan fakat Anadolu'nun kadim değerlerinden beslenen hâkimiyet teorisi, fütüristik bir düşünceyle geleceğin dünya devleti olarak tasavvur edilmektedir. Odağına "insan"ı alan ve nihai gayesi "mutluluk" olan söz konusu teori, evrensel ve hümaniter değerlere göre şekillenmektedir. Bu çerçevede "hâkimiyet" düşüncesini doğru anlayabilmek için Ülken'in, öncelikle insan hakkındaki görüşlerini ve kavramsal zihin haritasını bilmek gerekmektedir. Bu yüzden çalışmada -filozofun da düsturu doğrultusunda hareket edip- ilkin "insan" meselesi çoklu boyutuyla ve Ülken'in yaklaşımıyla mukayeseli olarak ele alınmıştır. Felsefî antropoloji açısından da detaylıca irdelenen "insan" meselesi, ahlâk ve siyaset görüşüyle ilişkilendirilerek belli bir bağlama oturtulmaktadır. Ülken'in teorisini, 'ahlâkın siyaseti' ve 'siyasetin ahlâkı' şeklinde iki farklı yaklaşımla ele almak mümkündür. İki bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde bütün yönleriyle "İnsan" meselesi incelenirken, ikinci bölümde "Ahlâk" ve "Siyaset" ilişkisinin bütünlüklü perspektifi ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Çalışma boyunca Ülken'in çok sade bir ifadeyle söyleyecek olursak, önce insanı ahlâk ile inşa etmek istediğini; buna bağlı olarak da devleti ve dünyayı kurmak istediğini savladık. Bu yaklaşıma göre, insanın inşa edilmesi durumunda insanlık dünyasının dizayn edilmesi de olanaklı hale gelecektir. Analitik açıdan doğru olan görüşün, sentetik açıdan imkânını tartışma konusu haline getirdik. Belli ilkeler va'z eden ve bu yönüyle bir politik teori olduğu açık olan Hâkimiyet'i, insanlık tarihinin gerçekleri ışığında mütalaa ettiğimizde onu yüksek bir idealizm olarak değerlendirmemiz mümkün görünmektedir. Türk Modernleşmesinin sancısı olarak tezahür eden teorinin, Ülken'in, krizlerden çıkış için bir ritim arayışı olduğunu ve bunu da siyaset zemininde ortaya koymak istediğini söyleyebiliriz. Buna göre dikotomilerle çevrelenmiş olan evrende ancak diyadolojilerle bir çözümün mümkün olacağı ortaya konulmaktadır. Bu yüzden düşünür, Hâkimiyet'i adeta söz konusu diyadelerle örerek bir yol haritası oluşturmak istemektedir. Ülken'in hümaniter karakterdeki siyaset teorisi için; "ahlâk zemininde teşekkül eden, kültür çerçevesinde gelişen ve mertebelere yaslanan rasyonalist ve fütüristik bir konfederatif dünya devleti idealidir" tanımlamasını yapmamız mümkündür.