Türkiye'de sağlık alanında dönüşüm: Sembolik güç ve sembolik şiddet ilişkisi
Özet
Sağlık, geçmişten günümüze tüm toplumlar için güncelliğini koruyan bir alandır. Sağlığın anlamı ise kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Sağlık alanında yaşanan sorunların artmasıyla sağlık; biyolojik temelli bir kavram olarak düşünülmekten ziyade toplumsal temelli olarak da düşünülmeye başlanmış ve bu alanda yapılan bilimsel çalışmalar artmıştır. Bu bağlamda sağlık sosyolojisi, sosyolojinin alt dallarından birisi olup, temelde sağlık ve hastalıkla ilişkili sosyal, kültürel ve ekonomik süreçleri ele almaktadır. Sağlık sosyolojisi özellikle toplumsal gücün dağılımı ve toplumsal kontrol mekanizmaları ile de yakından ilgilidir (Cirhinlioğlu, 2012: 38). Sağlık alanında toplumsal gücün dağılımı ve kontrolü bu çalışmada Pierre Bourdieu'nun "Pratiğin Kuramı" ve temel kavramlarından faydalanılarak ele alınmıştır. Çalışmada, "Pratiğin Kuramı" çerçevesinde, sağlık bir 'alan' (field), sağlık çalışanlarının sahip oldukları maddi ve manevi değerler 'sermaye türleri', sağlık politikaları uygulayıcıları 'sembolik güç' ve sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet ise 'sembolik şiddet' kavramı kullanılarak tartışılmıştır. Çalışmada, neoliberal sürecin bir parçası olarak düşünülen ve Türkiye'de 2002 yılından itibaren uygulanmaya başlanılan ve sağlık reformlarından biri olarak tanımlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının getirdiği uygulamalar nedeniyle sağlık çalışanlarının mesleklerini icra ederken maruz kaldıkları sembolik şiddet sonucu ortaya çıkan çatışmalar bu çalışmanın temel problemini oluşturmaktadır. Bu çalışmada sağlık alanında (field) Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık çalışanlarının sembolik şiddete nasıl maruz kaldıklarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Sembolik şiddet süreci ele alınırken sağlık alanındaki ayrımlara dikkat çekilerek, doktor, fizyoterapist ve hemşirelerin sahip oldukları sermayelerle ilişkilendirilerek bulgular tartışılmıştır. Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın konusu ile ilgili temel kavramlar birbirleri ile ilişkilendirilerek birinci bölümde yer almıştır. Ayrıca çalışmanın problemi, amaçları, sosyolojik yaklaşımı, sayıltıları, yöntemi, sınırlılıkları, önemi, evren ve örneklemi birinci bölümde sunulmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde, temellendirilmiş kuramın açık kodlama, eksenel kodlama ve seçici kodlama aşamaları baz alınarak ve derinlemesine mülakat tekniğiyle elde edilen bilgiler eleştirel söylem analizi tekniğinden yararlanılarak değerlendirilmiş ve çalışmanın yaklaşımına uygun olarak tartışılmıştır. Çalışmanın açık kodlama bölümünü altı temel kategori oluşturmaktadır: İlk kategoriyi mesleğin tercih edilme nedenleri oluşturmaktadır. Mesleğin tercih nedenlerine bakıldığında, doktorların çoğunluğu hekimlik mesleğini sevmeleri ve toplumsal konumu nedeniyle tercih ettiklerini, fizyoterapistlerin çoğunluğu aslında tıp mesleğini istediklerini ancak üniversite sınavında yeterli puanı alamadıkları için fizyoterapistliği tercih ettiklerini ve hemşirelerin çoğunluğu ise erken yaşta meslek sahibi olup maddi kazanç elde etmek için hemşirelik mesleğini tercih ettiklerini belirtmektedirler. İkinci kategori, mesleğin toplumsal imajıdır. Görüşme yapılan üç meslek kategorisi de, sağlık alanındaki mesleklerin geçmişe nazaran değer kaybettiğini belirtmektedir. Üçüncü kategoriyi sağlık çalışanlarının sağlık alanındaki sermaye farklılıkları oluşturmaktadır. Görüşme yapılan her üç meslek grubu da doktorların ekonomik sermayeye diğer meslek gruplarına göre daha fazla sahip olduğunu, ekonomik sermayenin fazla olması da sosyal ve kültürel sermayenin fazla olmasından kaynaklandığını belirtmektedirler. Dördüncü kategori çalışmanın temel probleminin ortaya konulduğu, mesleki zorluklar ve sembolik şiddet kategorisidir. Bu kategoride görüşme yapılan tüm meslek grupları için sembolik şiddetin ortaya çıkmasında ve bunun sonucu olarak çatışmaların yaşanmasına neden olan zorluklar benzerlik göstermektedir. Ancak doktorlar zorlukları yalnızca kendi meslek grupları içinde değerlendirirken; fizyoterapist ve hemşireler doktorlarla bir karşılaştırma içine girmekte ve ast-üst ilişkilerinde çatışmaların olduğunu işaret etmektedirler. Çatışmanın en önemli sebebi olarak, performans sisteminden kaynaklanan ekonomik sermayenin dağılımındaki eşitsizlik ve doktorların hegemonik uygulamaları belirtilmektedir. Her üç meslek grubunun hem fikir olduğu zorluk ise kalite standartları uygulamaları ve sağlık çalışanına şiddetin artması konularıdır. Çalışmada tanımlanan beşinci temel kategori ise, mesleki ilkelerin dengelenmesi kategorisidir. Görüşme yapılan her üç meslek grubunda, zorluklar karşısında mesleki ilkelerini dengeleme yolları benzerlik göstermektedir. Ancak mesleğe göre öncelik farklılığı bulunmaktadır. Doktorlar mesleki ilkelerini dengelemede çoğunlukla tecrübeli ve profesyonel davranmayı tercih ederken; fizyoterapist ve hemşireler çoğunlukla manevi doyum, vicdanlı davranma, ahlaklı olma gibi sosyal değerlere başvurmaktadırlar. Son kategoriyi Sağlıkta Dönüşüm Programı farkındalık kategorisi oluşturmaktadır. Buna göre doktorların, fizyoterapistlerin ve hemşirelerin Sağlıkta Dönüşüm Programı bilgisi açısından faklılıklar göze çarpmaktadır. Doktorların dönüşüm programı ile ilgili bilgileri, fizyoterapistler ve hemşirelere oranla çok daha fazladır. Bunun temel nedeni, dönüşüm programının temel aşamalarının doktorların tıbbi uygulamaları üzerinden yürütülmesi ve gerçekleştirilmesi olarak düşünülmektedir. Çalışmanın eksenel kodlama bölümünde bir üst kategoriler oluşturulmuştur. Buna göre doktorların, fizyoterapistlerin ve hemşirelerin, sistemden, mesleğin kendisinden ve hastadan kaynaklı olarak tanımladıkları birçok zorluğun temelinde, dolayısıyla çalışmanın ana problemi olan sağlık çalışanının maruz kaldığı sembolik şiddetin neden olduğu çatılmanın temelinde performans sistemi ve kalite standartları uygulamalarının bulunduğu ortaya çıkmıştır. Temellendirilmiş kuramın son aşaması olan seçici kodlama bölümünde, yapılan görüşmelerde katılımcıların sağlık sisteminin ticarileşmesi söylemlerinden hareketle, sağlık sistemi "Alışveriş merkezi (AVM)" metaforu kullanılarak öykülendirilmiştir. Aynı zamanda kodlama yapılan tüm kategorilerin ortak kodu olan çekirdek kavrama ulaşılmıştır. Tüm kategorilerin ortak kodu olan, herhangi bir başarıyı ya da elde elde edilen iyi sonucu işaret eden performans yani "sembolik başarım" ve mala değer verdiren özelliği işaret eden kalite yani "nitelik" çalışmanın çekirdek kavramlarını oluşturmaktadır. Çalışmanın son bölümünde ise, bulgular bölümünde elde edilen veri, sosyolojik yaklaşımla birlikte değerlendirilerek, çalışmanın problemine yönelik katılımcıların görüşleri doğrultusunda önerilerde bulunulmuştur.